TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ERHAN URAK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/10657)
|
|
Karar Tarihi: 9/6/2021
|
R.G. Tarih ve Sayı: 22/9/2021-31606
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
İrfan FİDAN
|
Raportör
|
:
|
Denizhan HOROZGİL
|
Başvurucu
|
:
|
Erhan URAK
|
Vekili
|
:
|
Av. Hüseyin GÖKOT
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, başvurucunun katıldığı bazı toplantı ve
gösteri yürüyüşlerinde marş eşliğinde halay çekmesi ve sloganlar atması
nedeniyle terör örgütünün propagandasını yapma suçundan cezalandırılmasının
ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 27/5/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda
bulunmamıştır.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu 1989 doğumlu olup olayların meydana geldiği
tarihte Gaziantep Üniversitesinde öğrencidir.
10. 7/3/2012 tarihinde saat 21.30 sıralarında, Gaziantep
Üniversitesi Yerleşkesi içindeki bir yurtta aynı odada bulunan iki öğrenci
arasında karşılıklı darp olayı meydana gelmiştir. Darp olayı, elinde sarı,
kırmızı, yeşil renklerden oluşan bir tespih çeken E.A.nın diğer öğrenci H.T.nin
“O hangi takımın renkleri?” şeklindeki sorusuna “Kürdistan bayrağının
renkleri.” şeklinde cevap vermesi üzerine başlamıştır. Bu olay nedeniyle
her iki öğrenci hakkında da adli işlem yapılmıştır.
11. Aynı gün saat 22.45 sıralarında E.A.ya destek vermek
amacıyla yaklaşık 200 kişilik bir grup Gaziantep Üniversitesi Yerleşkesi
içindeki yurdun önünde toplanmıştır. Söz konusu öğrenci grubu yine yurt önünde
toplanan ve “Ya Allah, Bismillah, Allahu Ekber” şeklinde slogan atan
yaklaşık 30 kişilik öğrenci grubuna karşı taşlı saldırı girişiminde bulunmuş
ancak bu girişim güvenlik güçlerince engellenmiştir.
12. Bu olayın ardından silahlı terör örgütü PKK'nın
güdümünde yayın yapan internet sitelerinden Fırat Haber Ajansı 8/3/2012
tarihinde sabah erken saatlerde “...Kürt yurtsever öğrenciler yaşanan
saldırıları protesto etmek amacıyla İnşaat Mühendisliği Fakültesi önünde saat:
11.00'de kitlesel bir basın açıklaması yapacaklar.” şeklinde bir haber
yayımlamıştır.
13. Anılan haberdeki çağrıya uygun olarak 8/3/2012
tarihinde saat 11.00’de Gaziantep Üniversitesi Yerleşkesi'nde başvurucunun da
aralarında bulunduğu yaklaşık 250 kişilik bir grup toplanmıştır. Grup “Katil
Polis Üniversiteden Defol, Faşizme Karşı Omuz Omuza, Kürt Halkı Uyuma Onuruna
Sahip Çık, Baskılar Bizi Yıldıramaz, Direne Direne Kazanacağız, Kahrolsun
Faşizm, Antep Faşizme Mezar Olacak, Biji Serok Apo (yaşasın Başkan Apo), Be
Serok Jiyan Nabe (Başkansız Yaşam Olmaz), Jin Jiyan Azadi (Kadın Yaşam
Özgürlük)” şeklinde sloganlar atmıştır.
14. Protesto sırasında topluluğa doğru kimliği tespit
edilemeyen bir kişinin eliyle bozkurt işareti olarak tabir edilen
işareti yapması üzerine grup bu şahsı yuhalayarak kendisine fiziki saldırıda
bulunmaya çalışmış ise de güvenlik güçleri bunu engellemiştir. Başvurucu
hakkında bahse konu toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılarak "Biji
Serok Apo (Yaşasın Başkan Apo)" ve "Be Serok Jiyan Nabe (Başkansız
Yaşam Olmaz)" şeklinde sloganlar attığı ve grubu yönlendirdiği
iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır.
15. 20/3/2012 tarihinde Gaziantep Üniversitesi
Yerleşkesi'nde 100 öğrencinin katılımıyla "Alternatif 21 Mart Nevruz
Etkinlikleri" adıyla bir etkinlik düzenlenmiştir. Grup tarafından
müzik, marş, slogan ve halay eşliğinde “Be Serok Jiyan Nabe (Başkansız Yaşam
Olmaz), Biji Nevroz, Nevroz Piroz Be, Şehit Namırın (Şehitler Ölmez)” şeklinde
sloganlar atılmış; on üç askerin şehit olduğu Dağlıca Karakolu baskınını
anlattığı ve PKK/KCK terör örgütü tarafından klip hâline getirildiği belirtilen
"Oramar (Dağlıca)" isimli marş söylenmiştir. Marş içinde geçen
"PKK saflarında direnişe davet var" bölümünde karşıt
görüşten grubun ıslıklarla tepki gösterdiği ifade edilmiştir. Başvurucu
hakkında bahse konu toplantıda grupla birlikte halay çekerek grubu
yönlendirdiği gerekçesiyle soruşturma başlatılmıştır.
16. 19/4/2012 tarihinde Gaziantep Üniversitesi
Yerleşkesi'nde müzikli bir etkinlik düzenlenmiş, etkinlikte on üç askerin şehit
olduğu Dağlıca Karakolu baskınını anlattığı ve PKK/KCK terör örgütü tarafından
klip hâline getirildiği belirtilen "Oramar (Dağlıca)" ve
"Delila ü Arges (Halkımın Umudu)" isimli marşlar da
söylenmiştir. Başvurucu hakkında bahse konu toplantıda "Delila ü Arges
(Halkımın Umudu)" isimli marşı söyleyerek halay çektiği gerekçesiyle
soruşturma başlatılmıştır.
17. 29/4/2012 tarihinde Gaziantep Üniversitesi
Yerleşkesi'nde bir öğrenci derneği tarafından yaklaşık altmış öğrencinin katılımıyla
müzikli bir etkinlik düzenlenmiş, etkinlikte on üç askerin şehit olduğu Dağlıca
Karakolu baskınını anlattığı ve PKK/KCK terör örgütü tarafından klip hâline
getirildiği belirtilen "Oramar (Dağlıca)" isimli marş da
söylenmiştir. Başvurucu hakkında bahse konu toplantıda grupla birlikte halay
çektiği gerekçesiyle soruşturma başlatılmıştır.
18. Başvurucu hakkında yukarıda belirtilen soruşturmalar
neticesinde Cumhuriyet savcısı 28/1/2013 tarihli iddianamesiyle başvurucunun
terör örgütüne üye olma ve dört kez terör örgütünün propagandasını yapma
suçundan cezalandırılmasını talep etmiştir. Yargılamayı yürüten (kapatılan)
Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 28/1/2013 tarihinde başvurucunun terör
örgütünün propagandasını yapma suçundan ayrı ayrı dört kez 1 yıl 8 ay, terör
örgütü üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan ise 4 yıl 2 ay
hapis cezası ile cezalandırılmasına hükmetmiştir.
19. Mahkemenin terör örgütünün propagandasını yapma
suçuna ilişkin değerlendirmeleri şu şekildedir:
"[-] 08.03.2012 Tarihinde Meydana Gelen Olayla İlgili
Olarak... Bilirkişi C.K. düzenlediği 28.11.2012 tarihli raporda; sanığın grupla
birlikte hareket ettiğini, zafer işareti yaparak 'Biji serok APO (Yaşasın
Başkan Apo) ve Be serok jiyan nabe (Başkansız Yaşam Olmaz)' şeklinde sloganlar
attığını ve grubu yönlendirdiğini belirtmiştir.
Sanık savunmasında, '1. Olay nedeni ile
08/03/2012 tarihinde üniversite içinde düzenlenen yürüyüşe katıldım bu yürüyüşe
arkadaşlarım katıldığı için ben katıldım, sebebinin ne olduğunu ben olaydan
sonra öğrendim, bir kavga olayını protesto etmek amacı ile bu yürüyüş ve
toplantı yapılmış ancak iddia edildiği gibi yasa dışı slogan atmadım' şeklinde
beyanda bulunmuştur.
Sanık savunması, dosya içerisinde
bulunan izleme tespit tutanağı ve bilirkişi raporu birlikte
değerlendirildiğinde; sanığın terör örgütünün yaptığı eylem çağrısı üzerine
08.03.2012 tarihinde gerçekleştirilen eylemlere aktif olarak katıldığı, eylem
sırasında grubu yönlendirdiği ve kendisinin de grupla birlikte 'Biji serok APO
(Yaşasın Başkan Apo) ve Be serok jiyan nabe (Başkansız Yaşam Olmaz)' şeklinde
sloganlar attığı, bu suretle üzerine atılı PKK/KONGRA-GEL Terör Örgütünün
Propagandasını Yapmak suçunu işlediği sabit olduğundan eylemine uyan 3713
sayılı TMK'nın 7/2-son maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verilmiştir.
[-] 20.03.2012 Tarihinde Meydana
Gelen Olayla İlgili Olarak... Bilirkişi C.K. düzenlediği 28.11.2012 tarihli
raporda; sanığın grupla birlikte halay çektiğini, başkaca bir eyleminin tespit
edilemediğini belirtmiştir.
Sanık savunmasında, '2. Olay olarak
belirtilen 20/03/2012 tarihindeki gösteriye katıldım, alternatif nevroz
etkinliği olduğu için buna katıldım ayrıca ben gösteri sırasında oramar marşını
söylemedim ve grubu yönlendirmedim' şeklinde beyanda bulunmuştur.
Sanık savunması, dosya içerisinde
bulunan izleme tespit tutanağı ve bilirkişi raporu birlikte
değerlendirildiğinde; sanığın 20.03.2012 günü saat: 18.30 sıralarında Gaziantep
Üniversitesi Kampüs alanı içerisinde bulunan AKM Atatürk Kültür Merkezi önünde
bulunan park alanında, PKK/KCK terör örgütü sempatizanı kişilerin organizesinde
yaklaşık (100) kadar öğrencinin katılımı ile alternatif 21 Mart Nevruz
Etkinlikleri adı altında mevcut grubu motive etmek ve sempatizan kazanmak
amacıyla düzenlenen, ateş yakarak etrafında Kürtçe müzik, marş, slogan ve halay
eşliğinde 'BE SEROK JİYAN NABE (BAŞKANSIZ YAŞAM OLMAZ), BİJİ NEVROZ, NEVROZ
PİROZ BE, ŞEHİT NAMIRIN (ŞEHİTLER ÖLMEZ)' şeklinde sloganların atıldığı terör
örgütünün propagandasına dönüştürülen etkinliğe katıldığı, terör örgütü
tarafından klip haline getirilerek yayın organlarında devamlı suretle
yayınlanan ve terör örgütünün (13) askerimizin şehit olduğu Dağlıca Karakol
baskınını anlatan, ORAMAR (DAĞLICA) isimli marşı eşliğinde halay çekerek grubu yönlendirdiği,
sanığın eylem sırasında şiddet yöntemlerini benimsemiş silahlı terör örgütünün
fikirlerini etkinliğe katılan kişilere benimsetmeye çalışıp, örgüte sempatizan
kazandırmayı hedeflediği ve sanığın bu suretle üzerine atılı PKK/KONGRA-GEL
Terör Örgütünün Propagandasını Yapmak suçunu işlediği sabit olduğundan eylemine
uyan 3713 sayılı TMK'nın 7/2-son maddesi gereğince cezalandırılmasına karar
verilmiştir.
[-] 19.04.2012 Tarihinde Meydana
Gelen Olayla İlgili Olarak... Bilirkişi C.K. düzenlediği 28.11.2012 tarihli
raporda; sanığın grupla birlikte Halkımın Umudu isimli marş eşliğinde halay
çektiğini belirtmiştir.
Sanık savunmasında, '3. Olayla ilgili
olarak 19/04/2012 tarihindeki gösteriye ben vizelerimiz bittiği için stres
atmak amacı ile katıldım. Oramar marşını söylemedim ancak halay çekmedim'
şeklinde beyanda bulunmuştur.
Sanık savunması, dosya içerisinde
bulunan izleme tespit tutanağı ve bilirkişi raporu birlikte
değerlendirildiğinde; 19.04.2012 günü saat:18.30 sıralarında, Gaziantep Üniversitesi
(öğretim kurumu içerisinde) Kredi ve Yurtlar Kurumu karşısında bulunan çayırlık
alanda, PKK/KCK terör örgütüne eleman temin etmek, sempatizan kazanmak, mevcut
gurubu motive etmek ve terör örgütünü benimsemeyen diğer öğrencileri tahrik
etmek amacı ile kaynaşma adı altında müzikli etkinlik düzenlendiği, sanığın da
terör örgütünün propagandasına dönüştürülen etkinliğe katıldığı, terör örgütü
tarafından klip haline getirilerek yayın organlarında devamlı suretle
yayınlanan ve terör örgütünün (13) askerimizin şehit olduğu Dağlıca Karakol
baskınını anlatan, ORAMAR (DAĞLICA) isimli marş eşliğinde halay çekerek grubu
yönlendirdiği, sanığın eylem sırasında şiddet yöntemlerini benimsemiş silahlı
terör örgütünün fikirlerini etkinliğe katılan kişilere benimsetmeye çalışıp,
örgüte sempatizan kazandırmayı hedeflediği ve sanığın bu suretle üzerine atılı
PKK/KONGRA-GEL Terör Örgütünün Propagandasını Yapmak suçunu işlediği sabit
olduğundan eylemine uyan 3713 sayılı TMK'nın 7/2-son maddesi gereğince
cezalandırılmasına karar verilmiştir.
[-] 29.04.2012 Tarihinde Meydana
Gelen Olayla İlgili Olarak... Bilirkişi C.K. düzenlediği 28.11.2012 tarihli
raporda; sanığın grupla birlikte halay çektiğini belirtmiştir.
Sanık savunmasında, '4. Olayla ilgili
olarak 29/04/2012 tarihindeki gösteriye ben katılmadım, o tarihte ben
Diyarbakır'da idim' şeklinde beyanda bulunmuştur.
Sanık savunması, dosya içerisinde
bulunan izleme tespit tutanağı ve bilirkişi raporu birlikte
değerlendirildiğinde; 29/04/2012 günü saat:18.30 sıralarında, Gaziantep
Üniversitesi Kampüs alanı içerisinde bulunan (öğretim kurumu içerisinde) Kredi
Yurtlar kurumu Yurt Müdürlüğü karşısında bulunan çayırlık alanında, PKK/KCK
terör örgütüne eleman temin etmek, sempatizan kazanmak, mevcut grubu motive
etmek ve terör örgütünü benimsemeyen diğer öğrencileri tahrik ve provoke
amacıyla Antep Demokratik Öğrenci Derneği (ADÖDER) bünyesinde faaliyet gösteren
kişilerin organizesinde (60) kadar öğrenci grubunun katılımı ile düzenlenen
etkinliğe sanığın da katıldığı, etkinlik sırasında Kürtçe müzik, marş, halaylar
eşliğinde; terör örgütü tarafından klip haline getirilerek yayın organlarında
devamlı yayınlanan ve terör örgütünün Dağlıca Karakol baskınını anlatan ORAMAR
(DAĞLICA) isimli marş eşliğinde halay çektiği, sanığın eylem sırasında şiddet
yöntemlerini benimsemiş silahlı terör örgütünün fikirlerini etkinliğe katılan
kişilere benimsetmeye çalışıp, örgüte sempatizan kazandırmayı hedeflediği ve
sanığın bu suretle üzerine atılı PKK/KONGRA-GEL Terör Örgütünün Propagandasını
Yapmak suçunu işlediği sabit olduğundan eylemine uyan 3713 sayılı TMK'nın
7/2-son maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verilmiştir."
20. Kararın başvurucu tarafından temyiz edilmesi üzerine 12/1/2016 tarihinde Yargıtay 16. Ceza Dairesi
(Daire) terör örgütünün propagandasını yapma suçundan verilen mahkûmiyetlerin
onanmasına karar vermiştir. Daire, terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt
adına suç işleme suçu bakımından hükmü bozmuştur.
21. Daire kararının terör örgütünün propagandasını yapma
suçundan onamaya ilişkin kısmı şöyledir:
"07. 03.2012 tarihinde üniversite
kampüsünde farklı siyasi görüşlere mensup iki öğrence arasında kavga olayı
yaşandığı, bu hadise nedeniyle bölücü terör örgütünün internet sitelerindeki
çağrı üzerine 08.03.2012 tarihinde 250-300 kişilik grubun toplanarak basın
açıklaması yapmak istedikleri sırada, karşıt görüşlü bir öğrenciye saldırı
girişimlerinin güvenlik güçleri tarafından önlendiği, grubun PKK - KCK terör
örgütü lehine dolaylı ve doğrudan şiddete çağrı niteliğindeki slogan attığı,
sanığın da 'biji serok Apo' ve 'be serok jiyan nabe' (başkansız yaşam olmaz)
şeklinde atmış olduğu sloganların, olayın oluş biçimi iki farklı siyasi görüşe
mensup öğrenci grubu arasındaki süregelen cebir şiddete teşvik edici olması,
kamu düzeni ve güvenliğinin bozulması için açık ve yakın tehlike oluşturması
gözetildiğinde atılan sloganların ifade özgürlüğü kapsamında
değerlendirilemeyeceğinin anlaşılması karşısında tebliğnamedeki bozma isteyen
düşünceye iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya,
toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına
uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık
müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna
uygun olan hükümlerin ONANMASINA..."
22. Başvurucu, karardan 29/4/2016 tarihinde haberdar
olduğunu belirtmiş; 27/5/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
23. 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele
Kanunu'nun "Terör örgütleri" kenar başlıklı 7. maddesinin
ilgili kısmının olay tarihinde yürürlükte olan hâli şöyledir:
"Terör örgütünün propagandasını
yapan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır..."
24. 3713 sayılı Kanun'un "Terör örgütleri"
kenar başlıklı 7. maddesinin yürürlükte olan son hâlinin ilgili kısmı şöyledir:
"(Değişik ikinci fıkra:
11/4/2013-6459/8 md.) Terör örgütünün; cebir, şiddet veya tehdit içeren
yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik
edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis
cezası ile cezalandırılır..."
B. Uluslararası
Hukuk
25. 16/5/2005 tarihli Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi
Sözleşmesi'nin (Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesi) giriş bölümünde aşağıdaki
ifadeler yer almaktadır:
"Avrupa Konseyi'nin üye devletleri
ve imzacılar olarak;
Terörizmi önlemek için etkin önlemler
almayı ve özellikle, terör suçlarını işlemeyi alenen tahrike, terörist saflara
katmaya ve eğitime karşı mukabelede bulunmayı arzu ederek;
...
Bu Sözleşmenin mevcut ifade özgürlüğü ve
örgütlenme özgürlüğüne ilişkin ilkeleri değiştirme niyetinde olmadığını kabul
ederek;
Terörist eylemlerin doğası veya
koşulların gereği olarak, halkı sindirmek veya bir hükümeti veya uluslararası
örgütü bir eylemi yerine getirmeye veya yerine getirmekten kaçınmaya haksız
olarak zorlamak veya bir ülkeyi veya uluslararası bir örgütü ciddi biçimde
istikrarsız hale getirmek veya temel siyasal, anayasal, ekonomik ve toplumsal
yapılarını yıkmak amacını güttüklerini hatırda bulundurarak;
Aşağıdaki hususlarda
anlaşmışlardır."
26. Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesi'nin "Terminoloji"
kenar başlıklı 1. maddesinin (1) numaralı fıkrası şu şekildedir:
"(1) Bu
Sözleşmenin amaçları açısından, 'terör suçu' Ek'te sıralanan antlaşmalardan
birinin kapsamına giren ve bu antlaşmalarda tanımlanan suçlar anlamına
gelir."
27. Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesi'nin "Terör
suçunun işlenmesine alenen teşvik" kenar başlıklı 5. maddesi şu
şekildedir:
"1) Bu Sözleşmenin amaçları
açısından, 'bir terör eylemini işlemeye alenen teşvik', terör suçunun
işlenmesini kışkırtmak niyetiyle, böyle bir eylemin dolaylı olsun veya olmasın
terör suçlarını savunarak, bir veya birden fazla suçun işlenmesi tehlikesine
yol açacak bir mesajın kamuoyuna yayılması veya başka bir şekilde erişilebilir
hale getirilmesi anlamına gelir.
2) Her bir taraf, 1. paragrafta
tanımlandığı şekilde, yasadışı olarak ve kasten işlendiği durumlarda, terörizm
suçunu işlemeyi alenen teşviki ulusal mevzuatı açısından cezai suç olarak ihdas
etmek üzere gerekli olabilecek tedbirleri alacaktır."
28. Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesi'nin "Terörist
saflara katma" kenar başlıklı 6. maddesi şu şekildedir:
"1) Bu Sözleşmenin amaçları
açısından, 'terörist saflara katma' bir başka kişiyi terörist bir eylemi
işlemeye veya bu eylemin işlenmesine katılmaya veya bir veya daha fazla suçun
bir dernek veya grup tarafından işlenmesine katkıda bulunmak amacıyla bir
dernek veya gruba katılmaya teşvik etmek anlamına gelmektedir.
2) Her bir taraf, 1. paragrafta
tanımlandığı şekilde, yasadışı olarak ve kasten bir suç işlendiği durumda,
terörist saflara katmayı ulusal mevzuatı açısından cezai suç olarak ihdas etmek
üzere gerekli olabilecek tedbirleri alacaktır."
29. Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesi'nin "Terör
suçunun işlenip işlenmemesi arasında fark bulunmaması" kenar başlıklı
8. maddesi şu şekildedir:
"Bir eylemin Sözleşmenin 5 ila 7.
maddelerinde belirtilen suçlardan birini teşkil etmesi için, bu eylemin bilfiil
gerçekleşmiş olması gerekmeyecektir."
30. Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesi'nin "Koşullar
ve güvenceler" kenar başlıklı 12. maddesi şu şekildedir:
"l) Her bir Taraf, İnsan Hakları ve
Temel Özgürlüklerin Korunmasına dair Sözleşme, Uluslararası Medeni ve Siyasi
Haklar Sözleşmesi ve uluslararası hukuk uyarınca diğer yükümlülüklerinde yer
aldığı şekilde ve o Tarafa uygulanabildiği durumlarda, insan hakları
yükümlülüklerine, özellikle ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü ve din
özgürlüğüne saygı göstererek bu Sözleşmenin 5 ila 7 ve 9. maddelerde yer alan
konuların suç haline getirilmesinin ihdasını, uygulanmasını ve yerine
getirilmesini sağlayacaktır.
2) Bu Sözleşmenin 5 ila 7 ve 9.
maddelerde yer alan konuların suç haline getirilmesinin ihdası, uygulanması ve
yerine getirilmesinde ayrıca, izlenen meşru amaçlar ve demokratik toplum
açısından gereklilik göz önünde bulundurularak orantılılık ilkesine bağlı
kalınacak ve her türlü keyfilik, ayrımcılık veya ırkçı muamele dışında
tutulacaktır."
31. Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesi'nin açıklayıcı
raporunda, şiddet içeren terör suçlarına doğrudan veya dolaylı teşvik
oluşturacak mesajlara yönelik belirli sınırlamaların Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'ne (Sözleşme) uygun olduğu hatırlatılmıştır (açıklayıcı rapor, §
91). Açıklayıcı raporda, daha sonra terör suçlarının işlenmesine dolaylı teşvik
ile meşru eleştiri hakkı arasındaki sınırın nerede olduğu meselesinin önemine
değinilmiştir:
"95. Bu hükmü [Terör Suçunun
İşlenmesine Alenen Tahrik (Madde 5)] kaleme alırken, CODEXTER [Sözleşme’nin
uygulanmasının değerlendirmesi mekanizması olan Terörizmle Mücadelede Uzmanlar
Komitesi], Parlamenter Asamblenin (Görüş no. 255 (2005), paragraf 3 vii ve
devamı) ve Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserinin (doküman BcommDH (2005) 1,
paragraf 30 sonu) bu hükmün, terör şiddetine dolaylı tahrik oluşturabilecek
'bir eylemin failini öven mesajları veya mağdurların aşağılanması, terörist
örgütlere mali kaynak isteyen veya diğer benzeri davranışları' kapsayabileceği
hususundaki görüşlerini dikkate almıştır.
96. Daha kazuistik olana göre bu hüküm
daha genel nitelikte bir formül kullanmakta ve Tarafların terör suçlarını
savunan mesajların yayılmasını veya farklı bir şekilde kamuya sunulmasını
cezalandırmasını gerektirmektedir. Bu hükmün uygulanması bakımından, bunun
doğrudan veya dolaylı yollardan yapılıp yapılmadığı önem taşımamaktadır.
97. Doğrudan tahrik, çoğu hukuk
sisteminde bir şekilde suç teşkil ettiğinden özel bir soruna yol açmamaktadır.
Dolaylı tahriki bir suç haline getirmenin amacı uluslararası hukukta veya
eylemde mevcut olan boşluğu bu alanda hükümler ekleyerek telafi etmektir.
98. Bu hüküm, suçun tanımı ve uygulaması
bakımından Taraflara belirli miktarda takdir yetkisi tanımaktadır. Örneğin, bir
terör suçunu gerekli ve haklı göstermek dolaylı teşvik suçunu oluşturabilir.
99. Ancak, uygulanmasında iki şartın
karşılanmasını gerektirmektedir: ilk olarak, bir terör suçunun işlenmesi
hususunda özel bir kastın varlığı gerekir, aşağıda verilen 2. paragraftaki
diğer bir gerekliliğe göre de tahrik hukuka aykırı bir şekilde ve kasten
işlenmelidir.
100. İkinci olarak, böyle bir eylemin
sonucu, bu tip bir suçun işlenmesi tehlikesine neden olmalıdır. Böyle bir
tehlikeye neden olup olmadığı değerlendirilirken, yazarın ve mesajın
muhatabının niteliği yanında suçun hangi bağlamda işlendiği AİHM’nin
oluşturduğu içtihat anlamında dikkate alınacaktır. Tehlikenin önemi ve
inandırıcılığı iç hukukun gereklerine uygun olarak ele alınmalıdır.
…
104. Kamuya bir mesajın sunulması için,
çeşitli araçlar ve teknikler kullanılabilir. Örneğin, basılı yayınlar veya
diğerlerinin erişebileceği yerlerde yapılan konuşmalar, kitle iletişim araçları
veya elektronik imkânların, özellikle, mesajların e-posta ile yayılması veya
sohbet odalarında, haber grupları veya tartışma ortamında materyallerin
değişimi gibi imkânları sunan internetin kullanımı.
105. AİHM içtihatları ilave rehberlik
sunmaktadır. Bu bağlamda, CODEXTER (doküman CODEXTER (2004)19) için hazırlanan
AİHM’nin ilgili içtihatlarının derlemesine müracaat edilmelidir."
32. Ulusal ve uluslararası hukuka ilişkin daha fazla
kaynak için bkz. Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No:
2018/17635, 26/7/2019, §§ 46-59; Meki Katar [GK], B. No: 2015/4916,
3/10/2019, §§ 18-35; Sırrı Süreyya Önder [GK], B. No: 2018/38143,
3/10/2019, §§ 23-39.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
33. Mahkemenin 9/6/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
34. Başvurucu; cezalandırılmasına neden olan üç terör
örgütü propagandası eyleminin halay çekme olarak bilirkişi raporunda
tespit edildiğini, sadece bu eylemleri nedeniyle dört kez 1 yıl 8 ay olmak
üzere toplam 6 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasının hukuk ve adalete
uygun olmadığını ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca halay çekme fiilinin suçun
kanuni tanımındaki unsurlara karşılık gelmediğini, bu nedenle kanunsuz suç ve
ceza olmaz ilkesinin ihlal edildiğini, yargılama sonucu hapis cezası aldığını
ve cezanın infaz aşamasına geldiğini, bu nedenle de özgürlük hakkının
sınırlandırıldığını belirtmiştir. Son olarak başvurucu, cezalandırılmasına
neden olan bir eylemde kullandığı iddia edilen "Biji Serok Apo, Direne
Direne Kazanacağız" şeklindeki ifadelerin ise Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi (AİHM) içtihatları gereği terör örgütünün propagandası suçunu
oluşturmayacağını ileri sürmüştür.
35. Bakanlık görüşünde; somut olayda ifade özgürlüğüne
yönelik müdahalenin kanunilik unsurunun ve meşru amacının bulunduğu, ilk derece
mahkemesi ve Yargıtayın kararlarında yeterli gerekçelendirmenin yapıldığı,
başvurucunun eylemlerinin açık bir şekilde terör örgütü PKK'nın propagandası
niteliğinde olduğu, dolayısıyla ifade özgürlüğü olarak değerlendirilemeyeceği
ifade edilmiştir.
B. Değerlendirme
36. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun iddialarının ifade özgürlüğü kapsamında incelenmesi
gerektiği değerlendirilmiştir.
37. Anayasa’nın "Düşünceyi açıklama ve yayma
hürriyeti" kenar başlıklı 26. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, düşünce ve kanaatlerini
söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve
yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın
haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması, ... kamu
düzeni[nin], ...
korunması ... amaçlarıyla sınırlanabilir…"
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
38. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
a. Müdahalenin
Varlığı
39. Başvurucu, katıldığı bazı toplantı ve gösteri
yürüyüşlerinde marş eşliğinde halay çekmesi ve slogan atması nedeniyle
Mahkemece terör örgütünün propagandasını yapma suçundan ayrı ayrı dört kez 1
yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmıştır. Dolayısıyla söz konusu mahkeme
kararı ile başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahalede bulunulduğunun
kabul edilmesi gerekir.
b. Müdahalenin
İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
40. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, ...
yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ...
gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
41. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde
öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme,
Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum
düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi
gerekir.
i. Kanunilik
42. 3713 sayılı Kanun'un 7. maddesinin ikinci fıkrasının kanunla
sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
43. Başvurucunun cezalandırılmasına ilişkin kararın terör
örgütü ve terörizmle mücadele kapsamında kamu düzeninin korunmasına yönelik
önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik
Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(1) Demokratik
Toplumda İfade Özgürlüğünün Önemi
44. İfade özgürlüğü kişinin haber ve bilgilere,
başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilmesi, düşünce ve kanaatlerinden
dolayı kınanmaması, bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli
yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına
aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir. Anayasa Mahkemesi ifade
özgürlüğünün demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemde olduğunu daha önce pek
çok kararında açıklamıştır (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151,
4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015,
§§ 42, 43; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, §§ 35-38).
(2) Müdahalenin
Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
45. İfade özgürlüğüne yönelik bir müdahalenin demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir
toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir (Bekir Coşkun,
§§ 53-55; Mehmet Ali Aydın, §§ 70-72; AYM, E.2007/4, K.2007/81,
18/10/2007).
46. Derece mahkemeleri, bireylerin fikirlerini ifade
özgürlüğü yoluyla ifade etme hakları ile Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci
fıkrasında belirtilen meşru amaçlar arasında adil bir denge sağlamalıdır (Bekir
Coşkun, §§ 44, 47, 48; Hakan Yiğit, B. No: 2015/3378, 5/7/2017, §§
58, 61, 66). Derece mahkemeleri söz konusu dengelemeyi yaparken ve ifade
özgürlüğüne yapılan müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılayıp
karşılamadığını değerlendirirken belirli bir takdir yetkisine sahiptir.
Şüphesiz kullanılan sözlerin bireylere, bir kamu görevlisine ya da toplumun bir
kesimine karşı şiddete teşvik mahiyetinde olması durumunda kamu otoritelerinin
ifade özgürlüğüne müdahale konusunda takdir marjları çok daha geniştir. Ancak
bu takdir payı, Anayasa Mahkemesinin denetimindedir (Kemal Kılıçdaroğlu,
B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 57).
47. Anayasa Mahkemesinin görevi, bu denetimi yerine
getirirken derece mahkemelerinin yerini almak değil onların takdir yetkilerini
kullanarak verdikleri kararların Anayasa'nın 26. maddesi açısından uygunluğunu
denetlemektir. Anayasa Mahkemesi bunu yaparken eldeki başvurunun koşulları ile
beraber özellikle terörle mücadeleye bağlı zorlukları da gözönüne almaktadır (Zübeyde
Füsun Üstel ve diğerleri, § 76; Candar Şafak Dönmez [GK], B. No:
2015/15672, 5/11/2020, § 50).
(3) Müdahalenin
Zorunlu Bir Toplumsal İhtiyacı Karşılaması
48. Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal
ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli
olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak
kendisini göstermesi gerekmektedir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Bekir
Coşkun, § 51; Mehmet Ali Aydın, § 68; Tansel Çölaşan, § 51).
49. Somut olayda kendisini ifade şekillerinin kişileri
terör suçlarını işlemeye teşvik ettiğinin ortaya konulması hâlinde başvurucunun
ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı
karşıladığı kabul edilebilir. O hâlde çözümlenmesi gereken mesele, derece
mahkemelerinin başvurucunun açıkladığı düşüncelerle kişileri terör suçlarının
işlenmesine teşvik ettiğini ikna edici bir biçimde ortaya koyup koymadığı
olacaktır.
(4) Somut
Olayın Değerlendirilmesi
(a) 8/3/2012
Tarihli Eylem Bakımından
50. Anayasa Mahkemesinin Anayasa'nın 26. maddesine
ilişkin içtihadında ortaya konan ilkeler aynı zamanda kamu düzenini sağlamak
amacıyla terörle mücadele kapsamında kamu gücünü kullanan organlar tarafından
alınan tedbirlere de uygulanacaktır (Candar Şafak Dönmez, § 54).
51. Somut olayda ilk derece mahkemesi 8/3/2012 tarihli
toplantı ve gösteri yürüyüşü öncesinde karşıt siyasi görüşlü gruplar arasında
yaşanan şiddet eylemlerini gözönünde bulundurarak başvurucunun bu yürüyüş
sırasında "Biji Serok Apo (Yaşasın Başkan Apo)" ve "Be
Serok Jiyan Nabe (Başkansız Yaşam Olmaz)" şeklinde sloganlar atmasının
terör örgütünün propagandasını yapma suçunu oluşturduğunu kabul etmiş ve
başvurucuyu 1 yıl 8 ay hapis cezasıyla mahkûm etmiştir (bkz. § 19).
52. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi önündeki mesele, somut
olayın koşullarında başvurucunun katıldığı bir toplantı ve gösteri yürüyüşünde
slogan atması nedeniyle terör örgütünün propagandasını yapma suçundan
mahkûmiyetinin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığının
belirlenmesidir.
53. Anayasa Mahkemesi, eldeki başvurunun koşulları ile
beraber özellikle terörle mücadeleye bağlı zorlukları da gözönüne alacaktır.
Terörizm olgusu insanlık tarihi kadar eskidir ve bugün ulusal sınırları aşarak
toplum ve devlet hayatının üzerinde sosyal ve ekonomik bakımdan büyük çapta
tahribatlara sebep olmaktadır. Herhangi bir amaca ulaşmak için propagandaya
yönelik ses getirici eylemlerle insanların öldürülmesi, insanlara korku ve
dehşet salınması olan terör; bireylerin temel hak ve özgürlüklerini ve
özellikle temel bir hak olan yaşam hakkını ciddi bir şekilde tehdit etmektedir
(Meki Katar, § 59; Candar Şafak Dönmez, § 59).
54. Terörizmin hukuksal bir tanımının yapılmasında kimi
zorluklar bulunmakla birlikte Anayasa Mahkemesinin asıl görevi bir başvuruya
konu olayın terör suçu kapsamında kalıp kalmadığını değerlendirmek
değildir. PKK örgütünün hâlen son derece tehlikeli, güvenlik güçleri ile
çatışmalara giren bir terör örgütü ve adı geçen Abdullah Öcalan'ın da (A.Ö.) bu
örgütün kurucusu ve çok sayıda terör eyleminin sorumlusu olduğu konusunda
herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır.
55. Terör örgütleri ve destekçileri, görüşlerinin toplum
içinde yayılmasını ve fikirlerinin kökleşmesini hedefler ve bu amacın
gerçekleşmesine yönelik her türlü vasıtaya başvurabilir. Terörün veya terör
örgütlerinin propagandasının da söz konusu vasıtalardan biri olduğunda kuşku
yoktur. Terör, başta ifade özgürlüğü olmak üzere demokratik toplumun tüm
değerlerine düşmandır. Bu nedenle terörizmi, terörü ve şiddeti meşrulaştıran,
öven ya da bunlara teşvik eden sözler ifade özgürlüğü kapsamında görülemez (Zübeyde
Füsun Üstel ve diğerleri, § 79; Ayşe Çelik, B. No: 2017/36722,
9/5/2019, § 43; Sırrı Süreyya Önder, § 61; Candar Şafak
Dönmez, § 61).
56. Anayasa Mahkemesi daha önce Zübeyde Füsun Üstel ve
diğerleri (aynı karada bkz. §§ 115-118) kararında terör örgütünün
propagandasını yapma suçunun Türk hukukundaki görünümüne ilişkin bazı
tespitlerde bulunmuştur. İlk olarak 3713 sayılı Kanun'un 7. maddesinde yapılan
değişiklik ile terör örgütünün propagandasını yapma suçu çok sayıda ve her
türde ifadeyi kapsayacak şekilde geniş yorumlanabilecek bir fiil olmaktan
çıkarılmaya, terör örgütünün şiddet ve tehdit yöntemlerini meşru gösterme veya
övme ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik etme şeklinde tanımlanarak suça
hukuki belirlilik kazandırılmaya çalışılmıştır. İkinci olarak Yargıtay da Türk
hukukunda terör ile bağlantılı her tür düşünce açıklamasının değil yalnızca
terör örgütlerinin cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru
gösterecek, övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde
propagandasının yapılmasının suç olarak kabul edildiğini pek çok kez ifade
etmiştir (Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, §§ 54-57).
57. İçinde şiddete başvurmayı cesaretlendirici ifadeler
yer almayan, terör suçlarının işlenmesi tehlikesine yol açmayan çeşitli
grupların şiddete başvurmaksızın ulaşmayı düşündükleri toplumsal veya siyasal
hedeflere, siyasi, ekonomik ve sosyal sorunlara ilişkin görüşleri gibi düşünce
açıklamaları, ideolojik ve katı olarak nitelendirilse bile terörizmin
propagandası olarak kabul edilemez. Dolayısıyla sağ veya sol ideolojilere,
anarşist ve nihilist akımlara, toplumsal ve siyasal ortama veya sosyoekonomik
dengesizliklere, etnik sorunlara, ülke nüfusundaki farklılıklara, daha fazla
özgürlük talebine veya ülke yönetim biçiminin eleştirisine yönelik düşüncelerin
-devlet yetkilileri veya toplumun önemli bir bölümü için rahatsız edici olsa
bile- açıklanması, yayılması, aktif, sistemli ve inandırıcı bir şekilde
başkalarına aşılanması, telkin ve tavsiye edilmesi ifade özgürlüğünün koruması
altındadır (Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 81; Ayşe Çelik, §
44; Candar Şafak Dönmez, § 63).
58. Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesi’nin 5. maddesinin
birinci paragrafında, terör suçunun işlenmesi için alenen teşvik
düzenlenmiştir. Buna göre doğrudan veya dolaylı yollardan terör suçunun
işlenmesi tehlikesine yol açacak bir mesajın kamuoyuna yayılmasının cezalandırılması
hedeflenmektedir. Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesi’nin açıklayıcı raporuna
göre Sözleşme’nin temel özgürlüklerinin sınırlandırılması yönündeki muhtemel
riskin dikkatli bir şekilde analiz edilmesi için AİHM'in Sözleşme’nin 10.
maddesinin uygulamasına ilişkin içtihatlarına ve terörizmi övme ve terörizme
teşvike ilişkin ulusal hükümlerin uygulanması hususunda devletlerin
deneyimlerine özel bir dikkat göstermek gerekmektedir (açıklayıcı rapor, § 88).
Açıklayıcı raporda şiddet içeren terör suçlarına doğrudan veya dolaylı teşvik
teşkil edecek mesajlara yönelik belirli sınırlamaların Sözleşme’ye uygun olduğu
hatırlatılmıştır (açıklayıcı rapor, § 91).
59. Açıklayıcı raporda ayrıca terör suçlarının
işlenmesine dolaylı teşvik ile meşru eleştiri hakkı arasındaki sınırın nerede
olduğu meselesinin önemine de değinilmiştir. Açıklayıcı raporda dolaylı
teşvikin belirlenmesinde devletlerin belirli bir takdir yetkisi olduğu ifade
edilmiş ancak bir eylemin terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren
yöntemlerine başvurmayı teşvik etme olarak kabul edilebilmesi için eylem ile
iletilmek istenen mesajın terör suçlarının işlenmesine kışkırtmak niyetiyle ve
terör suçlarının işlenmesini savunarak bir veya birden fazla suçun işlenmesi
tehlikesine yol açacak şekilde kamuoyuna yayılmasının amaçlanması gerektiği
ifade edilmiştir (açıklayıcı rapor, §§ 97-100). Terör örgütünün propagandasını
yapma suçunda örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemleri belirli bir
yoğunlukta savunularak başkalarınca aynı davranışın gerçekleştirilmesi amaç
edinilmektedir (Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 119; Sırrı
Süreyya Önder, § 63).
60. Anayasa Mahkemesi, daha önce pek çok kararında
propaganda suçunun soyut tehlike suçu olarak kabul edilmesinin başta ifade
özgürlüğü olmak üzere anayasal hak ve özgürlükler üzerinde bir baskı oluşturma
potansiyeli olduğuna dikkat çekmiştir. Bu sebeple Terörizmin Önlenmesi
Sözleşmesi'nin açıklayıcı raporunun 100. maddesinde ifade edildiği gibi bir
propaganda faaliyetinin cezalandırılabilmesi için olayın somut koşullarında
belirli oranda tehlikeye neden olduğunun gösterilmesi uygun olacaktır
(diğerleri arasından bkz. Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 84; Ayşe
Çelik, § 47; Sırrı Süreyya Önder, § 64; Meki Katar, §
53).
61. Nitekim yukarıda verilen açıklamaları takip eden
Anayasa Mahkemesi daha önce verdiği iki kararında Türkiye’nin her bölgesinde
yaşanan ve yaşanmakta olan ağır şiddet hareketlerinin faili, PKK'nın kurucusu
ve söz konusu şiddet eylemlerinin birincil elden sorumlusu olan A.Ö.yü politik
bir lider ve toplumsal sorunların demokratik yollarla çözümünde meşru bir aktör
olarak ilan eden söylemleri terör eylemlerinin failini öven ve dolayısıyla
terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerine başvurmayı teşvik
eden mesajlar olarak değerlendirmemiştir (Sırrı Süreyya Önder §§ 69-87; Meki
Katar, §§ 59-73). Bununla beraber çatışma ortamının bulunduğu bir
durumda A.Ö.nün lider olarak benimsendiğini gösteren sloganların örgütün
korkutucu gücünden faydalanmak, kişileri ve toplumu sindirmek amacıyla
atıldığını değerlendirmiş; bu tür açıklamaların terör suçlarının işlenmesi
tehlikesine yol açtığı ve başkalarını terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit
içeren yöntemlerine başvurmayı teşvik ettiği sonucuna ulaşmıştır (M.M.B.,
B. No: 2015/15088, 8/1/2020, § 58; Baver Mızrak, B. No: 2015/19280,
9/1/2020, §§ 48-53).
62. Terörle mücadelenin zorlukları ile birlikte terör
bağlamında yapılan açıklamaların karmaşıklığı ve muğlaklığı söz konusu
olduğunda düşünce açıklamalarının şiddete teşvik mahiyetinde olup olmadığı
yönündeki değerlendirmenin ancak açıklamanın yapıldığı bağlama, açıklamada
bulunan kişinin kimliğine, açıklamanın zamanına ve muhtemel etkilerine,
açıklamadaki diğer ifadelerin tamamına bir bütün olarak bakılarak yapılması
gerektiği gözden uzak tutulmamalıdır (Sırrı Süreyya Önder, § 67).
63. Bu itibarla somut olay, başvuruya konu gösterinin ve
şiddet olaylarının yaşandığı bağlam, başvurucunun attığı sloganların (bkz. §
19) nesnel anlamı, yaşanan ve önüne geçilen şiddet eylemleri bir bütün olarak
ele alınmak suretiyle değerlendirilmelidir. Önemle hatırda tutulmalıdır ki
başvuruya konu sloganların atıldığı toplantıdan bir gün önce PKK'nın bir
sembolünü taşıyan bir öğrenci ile karşıt görüşlü başka bir öğrencinin
tartışması kavgaya dönüşmüş, diğer öğrenciler arasında yayılan kavga haberi
nedeniyle kısa süre içinde ayrılıkçı eğilimleri olan 200 kişilik bir grup ile
30 kişilik başka bir grup karşı karşıya gelmiştir. Gruplar arası çatışma,
polisin araya girmesi ve geniş güvenlik önlemleri alması ile önlenmiştir. Bahsi
geçen olaylardan bir gün sonra PKK terör örgütünü destekleyen yayınlar yapan
bir haber ajansı "Kürt yurtsever" öğrencilerin üniversitede
bir araya gelmesi için çağrıda bulunmuş ve başvurucunun da aralarında yer
aldığı yaklaşık 250 kişi söz konusu çağrıya uyarak toplanmıştır.
64. Geniş güvenlik önlemleri altında yapılan toplantıda
PKK'nın kurucusu A.Ö.nün lider olarak benimsendiğine ilişkin sloganlar ile dışa
vurulan düşünce açıklamasının zamansal açıdan şiddet tehlikesine neden olduğu
değerlendirilmiştir. Şöyle ki somut olayda çatışma ortamının bulunduğu bir
durumda başka bazı sloganlar (bkz. § 13) yanında PKK terör örgütünün kurucusu
ve örgütün eylemlerinin birinci dereceden sorumlusu olan A.Ö.nün lider olarak
gören sloganların atılması ile örgütün korkutucu gücünden faydalanılarak
kişiler ve toplum sindirilmeye çalışılmıştır. Cezalandırmaya neden olan
ifadelerin içeriğinde ne A.Ö.nün demokratik süreçlerin meşru bir aktörü olduğu
ne de toplumsal sorunların çözümüne ilişkin demokratik görüşleri bulunduğu
ifade edilmektedir (bkz. § 61). Dolayısıyla somut olayın koşullarında terör
örgütünün veya liderinin benimsendiğini gösteren övgü dolu sözlerin terör
suçlarının işlenmesi tehlikesine yol açtığı ve başkalarını terör örgütünün
cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerine başvurmayı teşvik ettiği sonucuna
ulaşılmıştır. Söz konusu koşullar dikkate alındığında mahkûmiyete konu ifadenin
ulusal güvenlik ve kamu düzeni üzerinde bir etkiye sebep olmadığı söylenemez.
65. Sonuç olarak başvurucunun cezalandırılmasına sebep
olan ifadeleriyle yarattığı tehlike, bir soyut tehlike olarak görülmemiş (bkz.
§ 60), somut olayın şartlarında Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesi'nin açıklayıcı
raporunun 95. maddesinde ifade edilen terör eylemlerini ve bu eylemlerin
faillerini öven mesajlardan olduğu kanaatine ulaşılmıştır.
66. Yukarıdaki bilgiler dikkate alındığında başvurucunun 8/3/2012
tarihli eylemi nedeniyle mahkûmiyetinin -derece mahkemelerinin farklı
çıkarları dengelerken sahip oldukları takdir payı da gözetildiğinde- zorunlu
toplumsal bir ihtiyaca karşılık geldiği ve orantılı olduğu sonucuna
ulaşılmıştır.
(b) 20/3/2012,
19/4/2012 ve 29/4/2012 Tarihli Eylemler Bakımından
67. Somut olayda ilk derece mahkemesi başvurucunun
20/3/2012 ve 19/4/2012 tarihlerinde "Oramar
(Dağlıca) isimli marş eşliğinde halay çekerek grubu yönlendirdiğini" ve
29/4/2012 tarihinde "Oramar (Dağlıca) isimli marş eşliğinde halay
çektiğini" kabul etmiş ve bu nedenlerle başvurucuyu terör örgütünün
propagandasını yapma suçundan üç kez cezalandırmıştır (bkz. § 19).
68. Başvuruya konu eylemlerin nevruz veya kaynaşma
adı altında düzenlenen etkinliklerde marş formunda bir müzik sırasında halay
çekilerek gerçekleştirilen bir davranış olduğu gözetildiğinde
Anayasa’nın 26. maddesinin yalnızca ifade edilen fikir ve bilgilerin içeriğini
değil bunların ifade edilme biçimlerini de koruma altına aldığı
unutulmamalıdır (Meki Katar, § 63; bazı değişikliklerle birlikte bkz.
Fatih Taş [GK], B. No: 2013/1461, 12/11/2014, § 105; İrfan Sancı, B.
No: 2014/20168, 26/10/2017, § 56; Mehmet Aksoy [GK], B. No: 2014/5433,
11/7/2019, § 62). Nitekim açıklayıcı raporda da kamuya bir mesajın sunulması
için çeşitli davranışlar, araçlar veya tekniklerin kullanılabileceği
belirtilmiştir (açıklayıcı rapor, §§ 95, 104).
69. Anayasa Mahkemesi, çok sayıdaki kararında ifade
özgürlüğüne gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan
kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahalelerin Anayasa'nın 26.
maddesini ihlal edeceğini ifade etmiştir. İfade özgürlüğüne yapılan bir
müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi
için kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerin ilgili ve yeterli
olması gerekir (diğerleri arasından bkz. Kemal Kılıçdaroğlu, § 58; Bekir
Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve
diğerleri, § 120; Sırrı Süreyya Önder, § 60).
70. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi önündeki mesele,
derece mahkemelerinin somut olayın koşullarında başvurucunun 20/3/2012,
19/4/2012 ve 29/4/2012 tarihli davranışları nedeniyle kişileri terör
suçlarının işlenmesine teşvik ettiğini ikna edici bir biçimde ortaya koyup
koymadığının belirlenmesidir.
71. İlk derece mahkemesinin kararı incelendiğinde
başvurucunun Oramar (Dağlıca) isimli marş eşliğinde arasında bulunduğu grubu
yönlendirdiğinden bahisle terör örgütünün propagandasını yapma suçundan
cezalandırıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, somut olayda ismi geçen Oramar
(Dağlıca) isimli marşın on üç askerin şehit olduğu Dağlıca Karakolu
baskınını anlattığına, PKK/KCK terör örgütü tarafından klip hâline
getirildiğine ve marş içinde "PKK saflarında direnişe davet var"
şeklinde bir bölüm olduğuna vurgu yapıldığı görülmektedir (bkz. §§ 15-19).
Bunun yanında derece mahkemeleri başvurucunun söz konusu toplantılarda, bahsi
geçen marş eşliğinde içinde bulunduğu grubu yönlendirdiğini kabul etmiştir.
Başvurucunun katıldığı birden çok toplantıda terör örgütünün yüceltilmesine,
çatışmalara doğrudan katılan güvenlik gücü mensuplarına karşı özellikle bir
nefret aşılanmasına ve güvenlik güçlerine karşı şiddete başvurmayı
cesaretlendirildiği (Ayşe Çelik, § 57; Zübeyde Füsun Üstel ve
diğerleri, § 127; ayrıca ilgili olduğu ölçüde bkz. Abdullah Öcalan
[GK], B. No: 2013/409, 25/6/2014, §§ 105-108; Mehmet Ali Aydın, §§
81-84) kabul edilmiştir. Sonuç olarak başvurucunun davranışlarının bir bütün
olarak terör örgütünün şiddet ve tehdit yöntemlerini meşru gösterdiğine
veya övdüğüne ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik ettiğine kanaat
getirilmiştir (Sırrı Süreyya Önder, § 85).
72. Yukarıdaki bilgiler dikkate alındığında ilk derece
mahkemesinin başvurucunun 20/3/2012, 19/4/2012 ve 29/4/2012 tarihli eylemleri
nedeniyle mahkûmiyetinin -derece mahkemelerinin farklı çıkarları dengelerken
sahip oldukları takdir payı da gözetildiğinde- zorunlu toplumsal bir
ihtiyaca karşılık geldiği ve orantılı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
73. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 26.
maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade
özgürlüğünün İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 9/6/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.