TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
A.K. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/1129)
Karar Tarihi: 18/11/2020
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Burhan ÜSTÜN
Hicabi DURSUN
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Sinan ARMAĞAN
Başvurucu
A.K.
Vekili
Av. Mehmet OKATAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, öldürülme veya kötü muameleye maruz kalma riski bulunan ülkeye sınır dışı edilme kararı verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/1/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvurucu bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılama imkânının bulunmadığını belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.
4. Başvurucu, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün (İçtüzük) 73. maddesi uyarınca sınır dışı işleminin yürütmesinin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
5. Komisyonca tedbir talebinin ve kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Birinci Bölüm tarafından 20/1/2016 tarihinde başvurucunun ülkesine sınır dışı edilmesine ilişkin işlemin geçici olarak (tedbiren) durdurulmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve ilgili kurumlardan temin edilen bilgilere göre olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu 1985 doğumlu olup Kırgızistan Cumhuriyeti (Kırgızistan) vatandaşıdır.
9. Başvurucu 6/1/2014 tarihinde yasal yollardan Türkiye'ye giriş yaptığını ve İstanbul'da yaşadığını beyan etmektedir.
10. 15/5/2015 tarihinde polise yapılan bir ihbarda DAEŞ'e katılmak amacıyla iki kızın Rusya'dan geldiğinin bildirilmesi üzerine bu kişileri Atatürk Havalimanı'ndan alan araç polislerce takip edilerek bu kişilerin gittikleri ev tespit edilmiştir.
11. Evde 16/5/2015 tarihinde yapılan aramada ihbar edilen iki kızla birlikte bir erkek şahıs ve başvurucu yakalanmıştır. Evdekilerin hepsinin Kırgızistan uyruklu olduğu anlaşılmıştır.
12. Başvurucu 17/5/2015 tarihinde Güvercintepe Güvenlik Amirliğinde şüpheli sıfatıyla ifade vermiştir. Başvurucu, ifadesinin bir bölümünde Z. isimli arkadaşının Suriye'ye cihada gideceği için Rusya'dan gelen kızları kendisinin karşılaması için ricada bulunduğunu, bu kızların Suriye'ye gitmesi konusuna müdahil olamayacağını, kızları karşılamak istemediğini söylemesine rağmen arkadaşının bu kızlardan biriyle evlenebileceğini ifade etmesi karşısında karşılamayı kabul ettiğini beyan etmiştir. Başvurucu, kendisi evli olduğu için bir arkadaşının bu kızlardan biriyle evlenmesini sağlamayı amaçladığını söylemiştir.
13. İfadesinin alınması sonrasında başvurucu, İstanbul İl Göç İdaresi Müdürlüğüne teslim edilmiştir. Başvurucunun İstanbul Valiliğinin 20/5/2015 tarihli kararıyla 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 54. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) ve (g) bentleri uyarınca sınır dışı edilmesine ve idari gözetim alınmasına karar verilmiştir.
14. Başvurucu tutulmakta olduğu geri gönderme merkezinde 19/6/2015 tarihinde uluslararası koruma talebinde bulunmuştur. Başvurucu talep dilekçesinde; ülkesinde Müslüman olarak yaşamak istemesi sebebiyle ailesinin ve kendisinin eziyete maruz kaldığını, bu nedenle eşiyle birlikte Türkiye'ye geldiğini, ülkesine dönmesi hâlinde aynı sorunlarla karşılaşacağını, bu durumun kendisi için intihar anlamına geleceğini belirtmiştir.
15. Başvurucu hakkında alınan sınır dışı işleminin iptali için İstanbul 1. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) 1/7/2015 tarihinde dava açmıştır.
16. Dava dilekçesinde özetle İslam inancına sahip olması sebebiyle ülkesinde kendisinin ve ailesinin takip altında olduğunu, gözaltına alınıp işkenceye uğradığını, bazı akrabalarının tutuklanması üzerine kendisinin de aynı akıbete uğrayacağından korktuğu için ailesiyle birlikte ülkesini terk ederek yasal yollarla Türkiye'ye geldiğini belirtmiştir. Geldikten sonra ikamet tezkeresi talebinde bulunduğunu ve sonucunu beklediğini beyan eden başvurucu; hiçbir suça karışmadığını, ülkesinde gönderildiği takdirde öldürülebileceğini veya işkence görebileceğini iddia etmiştir.
17. Davalı idare sunduğu cevap dilekçesinde sınır dışı etme işleminin hukuka uygun olduğunu, başvurucunun ülkeye geldikten sonra aldığı ikamet tezkeresinin süresinin 2/10/2014 tarihinde dolduğunu fakat sonrasında uzatma talebinde bulunmadığını, ayrıca başvurucunun ülkeye gelişinden sonra uluslararası koruma başvurusu yapmadığını belirtmiştir.
18. İdare Mahkemesinin 13/11/2015 tarihli kararıyla başvurucunun açtığı dava kesin olarak reddedilmiştir. Kararda, başvurucunun sergilediği davranışlar nedeniyle kamu düzeni ve güvenliğini tehdit ettiği, ayrıca süresi dolan ikamet tezkeresini yeniletmek amacıyla başvuru yapmadığı ve ülkede kalmasını sağlayan yasal bir nedenin bulunmadığı hususlarına vurgu yapılarak tesis edilen işlemin hukuka uygun olduğu belirtilmiştir.
19. Verilen karardan başvurucu 6/12/2016 tarihinde haberdar olmuş ve 7/12/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
20. İlgili hukuk için bkz. Yusuf Ahmed Abdelazim Elsayad, B. No: 2016/5604, 24/5/2018, §§ 37, 38; A.A. ve A.A. [GK], B. No: 2015/3941, 1/3/2017, §§ 28-38;
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 18/11/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
22. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu; inancı nedeniyle ülkesinde sürekli takip altında olduğunu, gözaltına alındığını, fiziki ve psikolojik baskılara maruz kaldığını, yakınlarının tutuklanması üzerine korkarak Türkiye'ye geldiğini, geri gönderildiği takdirde yaşamının tehlike altında olacağını, kötü muamele görme riskiyle karşı karşıya kalacağını belirtmiştir. Başvurucu, bu sebeplerle yaşam, kişi hürriyeti ve güvenliği hakları ile kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüş; ayrıca kamuya açık belgelerde kimliğinin gizli tutulmasını talep etmiştir.
2. Değerlendirme
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiaları kötü muamele yasağı kapsamında değerlendirilmiştir.
25. Anayasa'da yabancıların ülkeye girişleri, ülkede ikamet edişleri ve ülkeden çıkarılmalarına ilişkin konularda herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Uluslararası hukukta da kabul edildiği üzere bu husus, devletin egemenlik yetkisi kapsamında kalmaktadır. Dolayısıyla devletin yabancıları ülkeye kabul etmekte veya sınır dışı etmekte takdir yetkisinin bulunduğu kuşkusuzdur. Ancak anılan işlemlerin Anayasa'da güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklere müdahale oluşturması hâlinde bireysel başvuruya konu edilebilmesi mümkündür (A.A. ve A.A., § 54).
26. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında yaşama hakkının yanında maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkı da güvence altına alınmıştır. Aynı maddenin üçüncü fıkrasında ise kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan cezaya veya muameleye tabi tutulamayacağı hükmüne yer verilmiştir. Maddenin sistematiğinden de anlaşılacağı üzere birinci fıkrada genel olarak güvence altına alınan bireyin maddi ve manevi varlığı, üçüncü fıkrada kötü muamelelere karşı özel olarak korunmuştur (A.A. ve A.A., § 55).
27. Anılan maddede, devlete getirilen kötü muamelede bulunmama (negatif) yükümlülüğünün herhangi bir istisnasına yer verilmemiştir. Temel hak ve özgürlüklerin savaş, seferberlik veya olağanüstü hâllerde kullanılmasının durdurulmasına imkân veren Anayasa'nın 15. maddesinde de maddi ve manevi varlığın bütünlüğüne dokunulamayacağı belirtilmiştir. Bu durum, kötü muamele yasağının mutlak nitelikte olduğunun açık göstergesidir (A.A. ve A.A., § 56).
28. Ancak bu yasakla korunan hakların gerçek anlamda güvence altına alındığından bahsedilebilmesi için devletin kötü muamelede bulunmaması yeterli değildir. Devletin aynı zamanda bireyleri kendi görevlilerinin ve üçüncü kişilerin kötü muamele oluşturabilecek eylemlerine karşı da koruması gerekir (A.A. ve A.A., § 57).
29. Nitekim Anayasa'nın 5. maddesinde "insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak" devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır. Anayasa'nın 5. ve 17. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde devletin bireyi işkence ve kötü muamele yasağına karşı koruma (pozitif) yükümlülüğünün de bulunduğu anlaşılmaktadır (A.A. ve A.A., § 58).
30. Anayasa'nın 5., 16. ve 17. maddeleri uluslararası hukuk ve özellikle de Türkiye'nin taraf olduğu Cenevre Sözleşmesi'nin ilgili hükümleri ile birlikte yorumlandığında devletin egemenlik yetkisi alanında olup gönderildikleri ülkede kötü muameleye maruz kalabilecek yabancıların da maddi ve manevi varlıklarına yönelik risklere karşı korunmalarının devletin pozitif yükümlülükleri arasında yer aldığının kabulü gerekir (A.A. ve A.A., § 59).
31. Anılan pozitif yükümlülük kapsamında sınır dışı edilecek kişiye ülkesinde karşılaşabileceği risklere karşı gerçek anlamda bir koruma sağlanabilmesi için bu kişiye sınır dışı kararına karşı etkili bir karşı çıkma imkânı tanınması gerekir. Aksi hâlde sınır dışı edildiğinde kötü muameleye maruz kalma riski altında olduğunu iddia eden ve bu iddiasını delillendirme konusunda devlete göre daha kısıtlı imkânlara sahip olan yabancıya gerçek anlamda bir koruma sağlanabildiğinden bahsetmek mümkün olmayacaktır (A.A. ve A.A., § 60).
32. Dolayısıyla kötü muameleye karşı koruma pozitif yükümlülüğünün -anılan yasağın koruduğu hakların doğası gereği- hakkında sınır dışı kararı verilen bir yabancıya iddialarını araştırtma ve bu kararı adil bir şekilde inceletme imkânı sağlayan usul güvencelerini de içerdiği kuşkusuzdur (A.A. ve A.A., § 61).
33. Bu çerçevede sınır dışı etme işlemi sonucunda yabancının gönderileceği ülkede kötü muamele yasağının ihlal edileceğinin iddia edilmesi hâlinde idari ve yargısal makamlar tarafından söz konusu ülkede gerçek bir ihlal riskinin bulunup bulunmadığı ayrıntılı şekilde araştırılmalıdır. Anılan usul güvencelerinin bir gereği olarak idari makamlar tarafından alınan sınır dışı kararlarının bağımsız bir yargı organı tarafından denetlenmesi, bu denetim süresince sınır dışı kararlarının icra edilmemesi ve yargılama sürecine tarafların etkili katılımının sağlanması gerekir (A.A. ve A.A., § 62).
34. Kötü muameleye karşı koruma yükümlülüğü, her sınır dışı işleminde yukarıda belirtilen şekilde bir araştırma yapılmasını gerektirmez. Bu yükümlülüğün ortaya çıkabilmesi için öncelikli olarak başvurucu tarafından savunulabilir (araştırılabilir/tartışılabilir/ araştırmaya değer/makul şüphe uyandıran) bir iddia ortaya konmalıdır. Bu doğrultuda başvurucu, geri gönderileceği ülkede var olduğunu iddia ettiği kötü muamele riskinin ne olduğunu makul şekilde açıklamalı; (varsa) bu iddiayı destekleyen bilgi ve belgeleri sunmalı; bu iddialar belirli bir ciddilik seviyesinde olmalıdır. Ancak savunulabilir iddianın ortaya konması somut olayın özelliğine göre farklılık gösterebileceğinden her olayda ayrıca değerlendirme yapılmalıdır (A.A. ve A.A., § 63).
35. Somut olayda başvurucu; İdare Mahkemesine sunduğu dava dilekçesinde dinî inancı nedeniyle kamu makamları tarafından sürekli takip ve baskı altında olması, işkenceye uğraması sebebiyle ülkesinden kaçtığını beyan etmiştir (bkz. § 16). Geri gönderilen ülkenin koşullarının kamu makamları tarafından resen araştırılması gerektiğine ilişkin kural, başvurucunun bu konuda açıklamada bulunma yükümlülüğünü ortadan kaldırmamaktadır (Yryskul Beishenaliev, B. No: 2016/7458, 20/4/2017, § 51).
36. Başvurucu, iddialarını sunarken kendisiyle ilgili araştırmaya yapmaya yarar herhangi özel bir bilgi vermemiş; ülkesinden ayrılmaya zorlayan şartlara ve ne gibi sorunlar yaşadığına dair somut açıklamalar yapmamış ve -varsa- bunlara ilişkin belgeler ortaya koymamıştır. Başvurucunun kişisel durumuna ilişkin açıklama yükümlülüğünü yerine getirmediği görülmektedir. Kaldı ki başvurucu, Türkiye'ye giriş yaptıktan sonra ülkesinde yaşadığını iddia ettiği sorunlara dair genel nitelikli açıklamaları ilk kez sınır dışı etme kararından sonra dile getirmiştir. Bu durum başvurucunun beyanlarının inandırıcılığı konusunda şüphe uyandırmaktadır.
37. Sonuç olarak başvurucunun ülkesine geri gönderilmesi hâlinde kötü muameleye maruz kalacağına ilişkin iddialarının genel ifadelere dayandığı, araştırmaya değer nitelikte ve yeterlilikte olmadığı anlaşılmıştır.
38. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının savunulabilir nitelikte olmadığı anlaşıldığından başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
C. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
D. Sınır dışı etme işlemi konusundaki tedbir kararının SONLANDIRILMASINA,
E. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyete neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 18/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.