TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MAHPULAH ÖZARSLAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/12544)
|
|
Karar Tarihi: 15/9/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Murat İlter DEVECİ
|
Başvurucu
|
:
|
Mahpulah ÖZARSLAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Özgür YILMAZ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, güvenlik güçlerinin silahlı güç kullanımı
sonucu meydana gelen ölüm ve bu olay hakkında etkili bir ceza soruşturması
yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 1/7/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirilmesine gerek
görülmediğini bildirmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığından (Cumhuriyet Başsavcılığı) bir örneği temin
edilen soruşturma evrakına göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında (Terör ve Örgütlü
Suçlar Soruşturma Bürosu) görevli bir Cumhuriyet savcısı, başka şahıslar
yanında bir terör örgütü içindeki faaliyetleri kapsamında eylem
gerçekleştirebileceğini değerlendirdiği Y.V.nin yakalanması için 24/7/2015
tarihinde saat 02.30'dan itibaren 24 saat süreyle bazı adreslerde arama
yapılmasına karar vermiştir. Arama yapılacak adreslerden biri de G.C. isimli
bir kişinin ailesiyle birlikte ikamet ettiği dairenin bulunduğu apartmandır.
9. Başvurucunun kızı G.Ö., Y.V.nin yakalanması amacıyla
06.00 sıralarında G.C.nin ikamet ettiği dairede yapılmak istenen arama
sırasında ateşli silahla vurularak öldürülmüştür. Y.V. ise arama yapılan bir
başka adreste aynı gün yakalanmıştır.
10. Başka şubelerde görevli olanlar da dâhil on dokuz
polis tarafından düzenlenen tutanağa göre (olay tutanağında imzası olan
polislerden on dördü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde yani TEM Şubede, üçü
Kaçakçılıkla Mücadele Şube Müdürlüğünde, ikisi de Narkotik Şube Müdürlüğünde
görevlidir) Y.V.nin yakalanması amacıyla G.C.nin ikamet ettiği dairenin kapısı
çalınmış ve ev sakinlerinden kapıyı açmaları istenmiştir. O esnada dairede
bulunan kişilerin “Bu silah nedir” diyerek aralarında
tartıştıkları duyulmuştur. Dairedeki bir kadın diğer şahıslardan kapıyı
açmamalarını istemiş, kapı arkasında duran bir erkek de kapıyı açamadığını
beyan ederek kapının kırılarak açılabileceğini söylemiştir. Çevre güvenliğini
sağlamakla görevlendirilen polisler, kapıyı açmaya çalışan polisleri elinde
tabanca bulunan bir kadının bir bacağını dışarı sarkıtmak suretiyle pencere
pervazında oturduğu konusunda bilgilendirmişlerdir. Daire kapısını açarak
içeriye giren polisler, girişe göre soldaki birinci odanın pencere pervazında
eli silahlı bir kadın görmüştür. Tutanağa göre, polislerin “Teslim ol”
çağrılarına kulak asmayan kadın, polislere hakaret edip sloganlar
atarak G.C.nin teslim olması için gösterdiği çabayı da boşa çıkarmış, “Evdekileri
dışarı çıkartın, baş başa kalalım, sizinle ondan sonra hesaplaşalım”
diyerek teslim olmayacağını açıkça ortaya koymuş ve oda içine yönelip polislere
doğru hamle yapınca ayağından vurulmuştur. Tutanağa göre, bu da kadını
durduramamış ve polislere yeniden silah doğrultunca vurularak etkisiz hâle
getirilmiştir. 06.30 sıralarında 112 Acil Servis aranıp cankurtaran istenmiş,
cankurtaranın gelmemesi nedeniyle 06.38 sıralarında 112 Acil Servis yeniden
aranmıştır. Saat 06.47 sıralarında gelen cankurtaranda görevli sağlık
çalışanları kadının öldüğünü tespit etmiştir. Olay yerinde yapılan inceleme
sonucunda ölene ait 9 mm çaplı tabancanın horozunun kalkık konumda olduğu,
tabancaya ait şarjörde on fişek bulunduğu, cesedin bulunduğu odada ev halkına
ait olmayan siyah bir el çantası olduğu anlaşılmıştır. Çantada başka eşyalara
ek olarak 9 mm çapında, toplam 148 dolu fişek bulunan üç kutu ve içinde 10-15
fişek bulunan bir şarjör (parmak izi incelemesi yapılacağından şarjör
boşaltılmamıştır) bulunmuştur. Tutanakta yazdığına göre arama işleminin devam
ettiği sırada çevrede toplanan terör örgütü mensupları örgütsel içerikli slogan
atmıştır.
11. İstanbul 112 Acil Servisi Çağrı Kayıt Formu'na göre
G.Ö.nün yaralı olduğu bilgisi 112 Acil Servise 06.25 sıralarında bildirilmiş,
sağlık ekibi ise olay yerine 06.43 sıralarında gelmiştir.
12. Olayın Cumhuriyet Başsavcılığına haber verilmesi
üzerine bir Cumhuriyet savcısı olay yerini incelemiştir. Bahse konu inceleme
nedeniyle düzenlenen tutanakta; başka hususlar yanında olayın meydana geldiği
dairenin holünde bulunan halı üzerinde iki, banyo ve oda kapısına yakın bir
yerde iki, salon girişinde üç ve salon halısı üzerinde bir adet olmak üzere
toplam sekiz boş kovan görüldüğü, pencere önünde ayakları pencereye bakan ve
sırtüstü vaziyette yerde yatan bir kadın cesedi olduğu, cesedin sol tarafında
bir tabancanın bulunduğu ve bu tabancanın horozunun kalkık, mermi yatağının da
boş olduğu, pencereden dışarıya bakıldığında karşı apartmanın dış cephesindeki
iki kurşun izinin fark edildiği, pencereden aşağıya bakılınca kaldırımda ve su
arkı içinde toplam üç tabanca fişeği görüldüğü belirtilmiştir.
13. Ölü muayene işlemi olay yerinde Cumhuriyet savcısının
huzurunda bir hekimce yapılmıştır. Kamera aracılığıyla kayda alınan işlem
sırasında cesedin resimleri de çekilmiştir.Bununla birlikte olay günü Adli Tıp
Kurumu Morg İhtisas Dairesinde (Morg Dairesi) bir ölü muayenesi işlemi daha
yapılmıştır. Söz konusu işleme ilişkin tutanakta cesetteki mermi giriş ve çıkış
yaraları şöyle tarif edilmiştir:
"1. Sol omuz başında hafif cilde
teğet ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarası,
2. Sol ön aksiler hat 4. kot hizasında
ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarası,
3.
Sağ scapula dış yan orta
lıizada ateşli silah mermi çekirdeği çıkış yarası,
4.
Sağ orta aksiler hattan
ksifoid hizasında ateşli silah mermi çekirdeği çıkış yarası,
5. Sağ femur distali ön hafif iç yanda
ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarası,
6. 5 nonun 7,5 cm sağında ateşli silah
mermi çekirdeği çıkış yarası,
7. Sağ uyluk orta iç yanda ateşli silah
mermi çekirdeği giriş yarası,
8. Sağ uyluk orta dış yanda ateşli silah
mermi çekirdeği çıkış yarası,
9. Sağ uyluk 1/3 alt iç yanda ateşli
silah mermi çekirdeği giriş yarası,
10. Sağ uyluk 1/3 alt dış hafif arka
yüzde ateşli silah mermi çekirdeği çıkış yarası,
11. Sol diz üst dış yanda ateşli silah
mermi çekirdeği giriş yarası,
12. Sol diz orta dış yanda l l nonun 2,5
cm altında ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarası,
13.
Sol uyluk orta arka
yüzde ateşli silah mermi çekirdeği çıkış yarası,
14.
Sol uyluk 1/3 alt iç
yanda ateşli silah mermi çekirdeği çıkış yarası,
15.
Sol uyluk distal iç
hafif arka yüzde ateşli silah mermi çekirdeği çıkış yarası ... vardı.”
14. Cumhuriyet savcısının talimatı üzerine İstanbul
Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğü (OYİ) görevlileri olay
yerini incelemiş; olayın meydana geldiği dairenin, bu dairenin bulunduğu
binanın ve sokağın krokilerini çizip resimlerini çekmiştir. Ayrıca olayın
meydana geldiği daireye giren polislerden üçünün el svapları (hassas
analizlerde kullanılmak üzere uygun yüzeylerden yardımcı malzemeler
kullanılarak fiziki temas yoluyla analiz amaçlı örnekler), ölenin el ve bilek
svapları ile parmak izleri alınmıştır. Sözü edilen görevlilerce düzenlenen olay
yeri inceleme raporunda (rapor) başka hususlar yanında olayın meydana geldiği
binanın bulunduğu sokaktaki kaldırımda ve yol ile kaldırım arasındaki su arkı
üzerinde ateşli silah fişeklerinin olduğu, daire kapısının kilit kısmında
zorlama izlerinin bulunduğu, kapı kilidinin dillerinin kırık olduğu, holdeki
halının ve banyo kapısının önündeki fayansın üstünde ateşli silah kovanlarının
bulunduğu, salonun girişinde, salondaki halının üstünde ve salonun penceresinin
önünde ateşli silah kovanlarının olduğu, salondaki pencerenin kanadının açık
olduğu, penceredeki sabit camın üzerinde iki mermi deliği bulunduğu, pencere ve
duvarda mermi isabet izi olduğu değerlendirilen deliklerin mevcut olduğu,
pencere kenarında ayakları pencereye, baş kısmı ise salon girişine bakan,
sırtüstü yatar vaziyette bir kadın cesedinin bulunduğu ve cesedin sol tarafında
şarjöründe fişekler olan, horozu kurulu ancak fişek yatağı boş 9 mm çaplı bir
tabanca olduğu belirtilmiştir. Bundan başka raporda ölü muayene işlemi
sırasında ölenin elbisesinin arasından deforme olmuş bir mermi çekirdeği
çıktığı, salondaki çekyat bir başka yöne çekilince zemin üzerinde bir boş kovan
daha görüldüğü ve olayın meydana geldiği binanın karşısındaki bir apartmanda yer
alan dairelerden birinin pencere, kapı ve duvarında mermi giriş delikleri ile
mermi sekme izlerinin bulunduğu ifade edilmiştir.
15. OYİ görevlilerince düzenlenen delil listesinde olayın
meydana geldiği dairede bulunan dokuz kovandan sekizinin üzerinde “STR 13 9P”,
birinin üzerinde “MKE 9P 12”; sokaktaki kaldırımda ve
su arkında bulunan üç fişekten ikisinin üzerinde “MKE 9 P 15”, birinin
üzerinde “MKE 9 P 152” ibarelerinin yazılı olduğu belirtilmiştir. Sözü
edilen delil listesine göre salon penceresi altındaki duvardaki mermi
deliğinden deforme olmuş bir mermi gömleği parçası çıkmış, salon penceresinin
önündeki zeminde de deforme olmuş mermi gömleği ve mermi nüvesi parçaları
bulunmuştur.
16. Alınan parmak izlerinin incelenmesi neticesinde
ölenin G.Ö. olduğu anlaşılmıştır.
17. TEM Şube olayın meydan geldiği apartman dairesinde
ikamet eden G.C. ile olay esnasında G.C.nin yanında bulunan oğlu K.C., gelini
N.C. ve N.C.nin kız kardeşi Ç.H.nin, ayrıca olayın meydana geldiği binanın
karşısındaki binada ikamet eden Z.U.nun ifadelerini olay günü almıştır.
i. G.C. 2014 yılında bir gün öleni ikamet ettiği dairenin
önündeki merdivenlerde gördüğünü, ölenin daha önce bir tekstil firmasında
kendisiyle birlikte çalıştıklarından söz ettiğini, öleni tanıyamadığını ancak
dairesine davet ettiğini, bu olaydan sonra birkaç kez daha ölenin evine gelip
gittiğini, ölenin 23/7/2015 günü 23.00 sıralarında evine geldiğini, ölenin
elinde bir iki poşet olduğunu ancak bunların içinde ne olduğunu bilmediğini, iş
aradığından bahsedip iş bulması konusunda kendisinden yardım istediğini, vakit
geç olduğu için öleni geceyi evde geçirmesi için ikna ettiğini, bir süre sonra
oğlu K.C., eşi N.C. ve baldızı Ç.H.nin geldiğini, bir süre sohbet ettikten
sonra uyuduklarını, sabah 06.00 sıralarında kendilerini polis olarak tanıtıp
kapıyı çalan kişilerin kapıyı açmalarını istediklerini, ölenin elindeki tabanca
konusunda polisleri uyardığını, henüz uyanmış K.C.nin kapıyı açmaya çalıştığını
lakin ölenin kapının açılmasını istemediğini, tabancanın ne için olduğunu
sorduğu esnada ölenin kendisini pencere kenarına attığını, ölende tabanca
bulunduğunu öğrenen polislerin kapıyı zorla açıp içeri girdiklerini, gerek
kendisinin gerekse polislerin silahını bırakması için öleni ikna edemediğini,
polislerin birçok kez silahını bırakırsa bir şey olmayacağını söylediğini,
ölenin polislere işkenceci olduklarını söyleyip hakaret ettiğini, ölenin cam
kenarındaki perdeliklerin bulunduğu yere geçmesinden sonra silah sesi
duyduğunu, kimin daha önce silah kullanmaya çalıştığını görmediğini ve öleni Zeynep
olarak bildiğini söylemiştir.
ii. K.C. olaydan önceki gece 23.30 sıralarında eşi, küçük
kızı ve baldızı Ö.H. ile birlikte annesinin evine gittiklerini, olay günü sabah
erken saatlerde kendilerini polis olarak tanıtan ve daire kapısını çalan
kişilerin kapıyı açmalarını istediğini, polislerin kapıyı zorlaması nedeniyle
kapıyı açamadığını, bu nedenle polislere kapıyı kırmalarını söylediğini,
polisler daireye girince eşi ve baldızı ile birlikte annesinin odasına
gittiklerini, ölenin ise oturma odasında durduğunu, polislerin ölenden teslim
olmasını istediklerini ancak ölenin teslim olmayacağını belirtip polislere
katil olduklarını söylediğini, bu esnada bir polisin elindeki silahı bırakması
için öleni kimin ikna edebileceğini sorduğunu, annesinin silahı bırakması için
ölene yalvardığını, ölenin kendisini misafir ettiği için annesine teşekkür
ettiğini fakat teslim olmayacağını söylediğini, olay yerindeki polislerin de
öleni silahını bırakması için ikna edemediğini, derken polislerin ateş
ettiğini, bulunduğu yerden ölenin vurulmasını göremediğini ifade etmiştir.
Verilen diğer ifadelerden K.C.nin ifadesinde geçen Ö.H.nin Ç.H. olduğu
anlaşılmaktadır.
iii. N.C. olayın gerçekleştiği dairenin kayınvalidesine
ait olduğunu, ölen kadını olaydan önceki gece kayınvalidesinin evine gelince
gördüğünü, ölenin kendisini farklı bir isimle tanıttığını, sabah 05.30-06.00
sıralarında daire kapısının polis olduklarını söyleyen kişilerce çalındığını,
eşinin kapıyı açacağını söylediğini ancak polislerin kapıyı zorlaması nedeniyle
kapı kilidinin takıldığını, ölenin kapıyı açmaması için eşine bağırdığını,
eşinin kapıyı açmak istediği sırada ölenin elinde bir tabanca gördüğünü, o
esnada polislerin kapıyı zorlayarak daireye girdiklerini, ölenin elindeki tabancayı
bırakmadığını, polislerin kendilerinden ölenin yanından ayrılıp bir başka odayı
geçmelerini istediğini, bulunduğu odadan duyduğu kadarıyla polislerin ve
polislerin isteği üzerine kayınvalidesinin tabancasını bırakması konusunda
öleni ikna etmeye çalıştığını ancak ölenin polislere bağırıp polislerin katil
olduğu yönünde sözler söylediğini ve bir süre sonra silah sesi duyduğunu beyan
etmiştir.
iv. Ç.H. öleni ilk kez olaydan bir gece önce kardeşi ve
kardeşinin eşi ile birlikte gittikleri G.C.nin evinde gördüğünü, ölenin
kendisini farklı bir isimle tanıttığını, sabah saatlerinde bulundukları
dairenin kapısının polis tarafından çalındığını, ölenin kapının açılmasını
istemediğini, daire kapısını açıp içeriye giren polislerin kendilerini başka
bir odaya aldığını, ölenin polislerin teslim olması yönündeki çağrılarına
uymadığını, G.C.nin yalvarmasına rağmen ölenin teslim olmadığını, ölenin
silahını bırakmadığını, bulunduğu yerden öleni göremediğini ancak konuşulanları
duyabildiğini, konuşmalar ve bağrışmalar devam ederken iki üç el silah sesi
duyduğunu ifade etmiştir.
v. Z.U. dışarıdan gelen sesler üzerine 06.20 sıralarında
uyandığını, balkon kapısını aralayıp dışarıya bakınca karşı binadaki bir
pencerede bulunan bir kadını “Biz halkı katletmeyiz... katilleri
sizlersiniz.” şeklinde slogan atıp elindeki silahı aşağı doğru
doğrulturken gördüğünü, sokaktaki polislerin uyarısı üzerine balkon kapısını
kapatarak eve girdiğini söylemiştir.
18. Arama kararı verilmesinin sebebi olan terör örgütünün
ideolojisi doğrultusunda yayın yaptığı iddiasıyla incelenen bir internet
sitesindeki olayla ilgili haber ve bilgiler TEM Şubede görevli polislerce
tutanak altına alınmıştır. Bahsi geçen tutanaklara göre;
i. İnternet sitesinde “G.Ö.nün infaz edildiği evden
ilk görüntüler” ismiyle yayımlanan videodaki bir kadın “Geldi buraya.
Kızım ne oluyor Zeynep dedim. Zeynep teslim ol! Zeynep teslim ol! Zeynep teslim
ol! Zeynep atladı cama, silaha sarıldı. Pat pat pat...” şeklinde
olayı anlatmıştır. Tutanağı düzenleyenler videodaki kadının G.C. olduğunu
değerlendirmiştir.
ii. İnternet sitesindeki çeşitli haber ve bildirilerde
G.Ö.den devrimci yoldaş, devlet ve polisten ise katil olarak söz edilmiştir.
19. TEM Şube 1-3 Ağustos 2015 tarihleri arasında, olay
tutanağında imzası bulunan ve hepsi TEM Şubede görevli olan polislerden onunun
ifadesini almıştır. Bu kişilerden dördünün olay esnasında çevre güvenliğini
sağlamakla görevli olduğu, geriye kalan altısının ise olayın meydana geldiği
apartman dairesinde bulunduğu anlaşılmıştır.
i. Çevre güvenliğini almakla görevli olanlardan birisi,
arama kararının icrası için bazı arkadaşlarının apartmandan içeriye girdiğini,
bir süre sonra apartmandaki dairelerden birinin penceresinin açıldığını,
penceredeki eli silahlı bir kadının etrafa bakmaya başladığını, arkadaşlarını
silahlı şahıs hakkında “Silahlı pencerede dikkat edin!” diye bağırarak
uyardığını, penceredeki kadının apartmanın dibinde bekleyen arkadaşlarını hedef
alarak ateş etmek istediğini ancak silahın ateş almadığını, kadının iki üç kez
tetik düşürmesine rağmen silahın patlamadığını, kadının iki kez doldur-boşalt
yapması nedeniyle kaldırıma bir iki fişek düştüğünü, kısa bir süre geçince
kadının başını içeriye sokup beş on dakika kadar apartmanın içindekilerle
konuştuğunu, sonrasında silah sesleri geldiğini söylemiştir. Aynı kişi, aynı
gün içinde ne zaman alındığı tespit edilemeyen bir başka ifadesinde silahlı
kadına karşı kendilerini bir başka polisin uyardığını söylemiştir. Sözü edilen
kişinin olaya ilişkin beyanı, çevre güvenliğini almakla görevli diğer üç polis
memurunca doğrulanmıştır.
ii. Olayın meydana geldiği apartman dairesinde olay
sırasında bulunan altı polis ise olayı şu şekilde anlatmıştır:
Polisler G.C.nin ikamet ettiği dairenin kapısını arama
kararına istinaden çalmıştır. Kapı henüz açılmadan önce çevre emniyetini
sağlamakla görevli polisler, silahlı bir şahsın varlığı konusunda daire
kapısını çalan görevlileri uyarmıştır. Tam o esnada daire içinden “Açma
kapıyı!” şeklinde bir kadın sesi işitilmiştir. Daire kapısını açıp
içeriye giren polisler elindeki tabanca ile pencerede oturmakta olan bir kadın
görmüştür. Sözü edilen kadından teslim olmasını istemiş ancak bu isteği kadın
olumsuz karşılamıştır. Slogan atarak teslim olmayacağını açıkça ifade eden
kadını, tabancasını bırakıp teslim olmaya ne polis memurları ne de G.C. ikna
edebilmiştir. Kadının tabanca ile kendilerine doğru hamle yaptığını gören
polislerden biri, kadını etkisiz hâle getirmek amacıyla ayaklarına doğru bir el
ateş etmiştir. Atışın yapıldığı sırada yeniden polislere doğru hamle yapan
kadın vurularak etkisiz hâle getirilmiştir.
20. Olay günü Morg Dairesinde gerçekleştirilen otopsi
işlemi nedeniyle düzenlenen 20/8/2015 tarihli raporda; ölü muayene işleminde
tespit edilen mermi giriş ve çıkış yaraları yanında sol diz alt dış yanda bir
ateşli mermi giriş yarası daha bulunduğu, ölü muayene işleminde tarif edilen
yaralardan (bkz. § 13) ilk ikisinin müstakil olarak öldürücü nitelikte olup
diğer yaraların öldürücü olmadığı, tüm atışların bitişik atış mesafesi dışından
yapıldığı ancak atışlar elbiseli bölgeye isabet etmiş olduğundan kesin atış
mesafesi tayini yapılamadığı, kesin atış mesafesi tayini isteniyorsa olay
anında kişinin üzerinde bulunan ve delik ihtiva eden giysilerin yıkanmadan
incelenmek üzere gönderilmesi gerektiği, cesetten mermi çekirdeği elde
edilmediği, kişinin ölümünün ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı fibula,
kosta ve skapula kırıklarıyla birlikte iç organ ve büyük damar
yaralanmasından gelişen iç kanama sonucu meydana gelmiş olduğu belirtilmiştir.
21. 26/8/2015 tarihinde vekili aracılığıyla Cumhuriyet
Başsavcılığına bir dilekçe veren başvurucu; kızının polis tarafından
öldürüldüğünü, kızının kamuoyuna canlı bomba olarak takdim edildiğini, bu
hususun doğru olmadığının ortaya çıkmasından sonra ise kızının çatışma
sırasında öldürüldüğünün söylendiğini, olayı duyar duymaz vekillerinin
Cumhuriyet savcısı ile görüşmek ve olay yeri incelemesine katılmak istediğini
ancak buna izin verilmediğini, aradan geçen süreye rağmen otopsi raporunun ve
alınan ifadelere ilişkin tutanaklar ile olay yeri incelemesine ilişkin
tutanağın soruşturma dosyasına gelmediğini, kızının kıyafetlerinin ve olay
yerinden elde edilen mermi çekirdeklerinin nerede olduğunun bilinmediğini
belirterek öz itibarıyla soruşturmanın bizzat Cumhuriyet savcısı tarafından
yürütülmesini, kolluk tarafından yapılacak işlemler olursa bu işlemlerin
jandarmaya yaptırılmasını, bilirkişi incelemelerinin polise yaptırılmamasını,
arama işlemine ilişkin kamera kayıtlarının istenmesini, atış mesafesi konusunda
bilirkişi incelemesi yaptırılmasını, şüpheli polislerin silahlarına el
konulmasını, arama ve yapılan işlemlere ilişkin karar ve tutanakların
soruşturma dosyasına getirtilmesini ve kızını öldüren polislerin tutuklanmasını
talep etmiştir.
22. Ölüm olayı hakkında İstanbul Emniyet Müdürlüğünce
düzenlenen fezleke 9/9/2015 tarihinde Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına
gönderilmiştir.
23. Başka deliller yanında cesedin yakınındaki
tabancadan, bu tabancaya ait şarjörden, bahse konu şarjördeki on iki fişek ile
kaldırım ve su arkında bulunan üç fişekten alınan sürüntü örneklerini inceleyen
Adli Tıp Kurumu Biyoloji İhtisas Dairesi 30/9/2015 tarihli raporunda bazı
örneklerin birden fazla şahsa ait olabilecek karışık DNA profilleri içerdiğini,
bazı örneklerin mukayeseye elverişli olmayan DNA profilleri içerdiğini, bazı
örneklerin ise DNA incelemesine cevap vermediğini belirtmiştir.
24. İş bölümü gereğince soruşturmayı hangi Cumhuriyet
savcısının yürütmesi gerektiğinin saptanması için 11/9/2015 tarihinde başlayan
süreç, kendilerine soruşturma dosyasının tevzi edildiği Cumhuriyet savcılarının
soruşturmanın bir başka Cumhuriyet savcısınca yürütülmesi gerektiğini iddia
etmeleri nedeniyle 3/11/2015 tarihinde sonuçlandırılabilmiştir.
25. Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucunun vekillerinden
olayın aydınlatılmasına yardımcı olabilecek nitelikte olup da ellerinde bulunan
bütün bilgi, belge ve tanık gibi delilleri sunmalarını ve taleplerini
bildirmelerini istemiştir. Söz konusu isteme ilişkin yazı başvuru vekillerinden
birine 1/12/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.
26. Bakırköy 1. Sulh Ceza Hâkimliği 1/12/2015 tarihinde,
müdafinin dosya içeriğini inceleme ve belgelerden örnek alma yetkisinin
kısıtlanmasına karar verilmesine ilişkin talebini kabul etmiştir.
27. Cumhuriyet Başsavcılığı 3/12/2015-4/12/2015 tarihleri
arasında G.C.nin, G.C.nin eşi M.C.nin, K.C.nin, N.C.nin, Ç.H.nin ve Z.U.nun
ifadelerini almıştır.
i. Daha önce verdiği ifadesiyle benzer yönde beyanda
bulunan G.C.nin ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
“...Zeynep'in elinde silah gördüm.
Zeynep bu silah ne dedim. O da 'odalarınıza girin, kapılarınızı kapatın,
korkmayın bana 5 dakika müsade verin' dedi. Bu sırada kapı kırıldı, tam içeri
girecekleri sırada 'içeri girmeyin, kızda silah var' diye bağırdım. Ben
kapıdaki polislerle uğraşıyordum, Zeynep salona kaçtı, ben polislerle içeri
girmesin diye meşgul olurken salondan tetik sesleri duydum. Birkaç kere tetik
sesi geldi. Polise 'silah patlamıyor, ben kızı size teslim edeceğim, size bir
zarar gelirse sorumlusu benim' dedim. Polis bana 'kıza yalvar teslim olsun'
dedi. Ben de kıza 'Zeynep ne olur teslim ol, yapacak birşey yok, silahın
olduğunu bilseydim, seni içeriye almazdım, Zeynep bu silah ne' dedim. 'Yapma,
etme gel teslim ol' diyerek çok yalvardım, 'Ben şerefsizlere teslim olmam,
bunlar ... katili, halk katili, çocuk katilleri' dedi. Polislerde kendisini
'Zeynep teslim ol, yapacak birşey yok' diyerek ikna etmeye çalıştılar. Fakat
teslim olmadı. Bu şekilde kapının çalınmasıyla teslim olması için ikna etme çalışmaları
5 dakika kadar sürdü. Polislerden birisi evin içine girdi, beni kolumdan tutup
yatak odasına doğru götürdü. Sana zarar gelmesin, dedi. O sırada polislerden
birisi ateş edeyim mi diye sordu. Beni kolumdan tutan polis ateş et dedi. Bunun
üzerine ben ateş etmeyin ben kızı size vereceğim, dedim. Kolumdan tutan polis
bana 'o seni rehin tutar, sana zarar verir' dedi. Evin içine 8-10 polis
ellerinde kalkanlarla girdiler. Hepsinde yelek ve yüzlerinde maske vardı.
Ayakkabılarıyla içeri girdiler. İçlerinden sadece bir polis camda duran
Zeynep'e salonun kapısından ateş etti. Kaç el ateş etti, hatırlamıyorum. Ben
bir kere attı zannediyorum. Sonra salondan kızın yere düşme sesi geldi. Ben
öldü mü diye sordum. Kolumdan tutan polis 'yok ölmedi, yaralı' dedi. Daha sonra
bizim hepimizi evden dışarı çıkardılar... Ben bu kızı daha öncede söylediğim
gibi Zeynep olarak biliyordum... Anlattığım olaylar sırasında polis bizim eve
girdiğinde birisinin elinde kamera vardı. Ancak salonun kapısından uzak durmaya
çalışıyordu. İçeriye kamerayı doğrulttuğunu görmedim... Olayın olduğu günden
beri kapımız kırık, sadece kilit parası verdiler, fakat yalama olduğu için
kapımızın kilidi tutmuyor, olaydan sonra polis ifademizi almak için bizi
karakola götürdü. Ben eve döndüğümde evin her tarafından çok sayıda insan
olduğunu, tıka basa dolu olduğunu gördüm. Hiç birini tanıyamadım. İkisinin
elinde kamera vardı. Ben evdeki insanlara 'siz kimsiniz diye sordum, çıkın
dışarı' dedim. Hepsini dışarı çıkardık. Sadece bir tanesi ben ölen kızın avukatıyım,
dedi. Sadece evde o kaldı. Bir de elinde kamera olan bir kişi kaldı. Avukat
bana bazı sorular sordu. Sen poliste ne ifade verdin diye sordu. Bende
bildiklerimi avukata da anlattım. Bana kızın ateş edip etmediğini sordu. Ben de
ateş etmedi dedim...”
ii. M.C. ifadesinde olay günü şehir dışında olduğunu
söylemiş; N.C., Ç.H. ve Z.U. ise daha önceki ifadeleriyle benzer yönde beyanda
bulunmuştur. Duyulan silah sesini Ç.H. “tırırırırırt” şeklinde tarif
etmiş, N.C. ise “iki kere çok kısık patlama sesi”ne benzetmiştir.
iii. K.C.nin verdiği ifadenin ilgili kısmı şöyledir:
“...Sabah saatlerinde yatakta uyurken
çok gürültülü bir ses duydum... Ben gürültünün kapıdan geldiğini anladım. Hemen
dairenin kapısına doğru gittim. Baktım birileri kapıyı zorlayarak açmaya
çalışıyorlardı. Ben hemen arkadan kapıyı tutmaya çalıştım. 'Ne oluyor' diye
bağırdım. Dışarıdan birisi 'polis, kapının arkasından çekil' diye bağırdım.
'Tamam abi açıyorum' dedim. Kapının arkasındaki sürgüyü çektim, ancak kapıya
koçbaşıyla vurdukları için kilit kırılmış içinde kalmış sürgüsünü çektiğim
halde açılmadı. Daha sonra polis bir kere daha vurup kapıyı açarak içeri girdi.
Polisi ilk önce annem karşıladı 'kızın elinde var, girmeyin içeri' dedi. Ben de
arkama baktım kızı gördüm, kızın elinde silah yani tabanca vardı. Polis bize
siz çekilin kız nerde dedi. Ben eşim, baldızım ve kızım ile birlikte kapıya en
yakın olan annemlerin yatak odasına girdik. Kız da salona geçti, zaten orada
yatıyordu. İçeriye kaç polis girdi göremedim. Fakat ellerinde kalkanlar vardı.
Polislerden birisi 'kızım teslim ol, silahını bırak' dedi. O da 'bu halkın
silahıdır, bırakmam' dedi. Biz sadece seslerini duyuyorduk, bulunduğumuz odadan
kimseyi görmüyorduk. Polislerden birisi 'bu kızın ismi ne diye' sordu. Annem
Zeynep diye biliyorum, dedi. Aynı polis biriniz şuna söylesin ikna etsin,
teslim olsun dedi. Annem polisin kalkanlarının arkasında durarak 'kızım Zeynep
teslim ol, o silah ne, senin silahın olduğunu bilseydim evime almazdım, bak
korkuyoruz lütfen teslim ol' dedi. O da 'abla beni bir gece misafir ettin,
teşekkür ederim, fakat ben bunlara teslim olmam' dedi. Sonra da aynı kız
polislere 'ev halkını boşaltın yüz yüze konuşalım, ev halkına birşey olursa
mesuliyet kabul etmem' dedi. Şu anda tam olarak hatırlayamıyorum, ancak bir iki
slogan atar şekilde bağırdığını duydum. Tekrar polis teslim ol diye bağırdı. O
da teslim olmayacağım dedi. Daha sonra silah sesi duydum... Biz kızın yaralı
olduğunu biliyorduk. Daha sonra öldüğünü öğrendik...”
28. Cumhuriyet Başsavcılığı 7/12/2015 tarihinde, ölenin
silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği iddiasıyla yürütülen
soruşturmayı, meydana gelen ölüm nedeniyle yürütülmekte olan soruşturmadan
ayırmıştır.
29. Ölen hakkındaki soruşturmayı yürüten Cumhuriyet
savcısının ölüm olayı hakkındaki soruşturmanın bir başka Cumhuriyet savcısınca
yürütülmesine ilişkin talebi başsavcı vekilince yerinde görülmemiştir.
30. Başka eşyalar yanında, operasyonda görev alan üç
polisin silahını, bu silaha ait şarjör ve fişekleri, cesedin yakınında bulunan
tabanca ile bu tabancaya ait şarjör ve fişekleri, olay yerindeki kadın
çantasında yer alan üç kutu içindeki fişekleri, kaldırımda ve su arkında
bulunan fişekleri, cesedin üzerindeki kıyafetleri, olay yerinde bulunan
kovanlar ile deforme olmuş kurşunları ve plaka hâline gelmiş kurşun parçalarını
inceleyen Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Balistik Şube (Balistik Şube)
tarafından düzenlenen 23/10/2015 ve 10/12/2015 tarihli raporlardan anlaşıldığı
kadarıyla;
i. Polislere ait silahlar ile cesedin yakınında bulunan
tabancanın atışa engel mekanik bir arızası bulunmamaktadır.
ii. Olay yerindeki çantada yer alan üç kutu içindeki
fişekler hukuken taşınması ve bulundurulması yasak olan ateşli silah
fişekleridir.
iii. Olay yerinde bulunan dokuz kovandan beşi incelemeye
konu bir polis silahından, üçü incelemeye konu bir başka polis silahından, biri
ise incelenen son polis silahından atılmıştır.
iv. Ölenin üzerinden çıkan mermi çekirdeği ile incelenen
silahlardan elde edilen mukayese mermi çekirdekleri arasında farklılıklar
bulunmaktadır.
v. Deforme olup madde kaybına uğraması nedeniyle salon
penceresinin altındaki duvarda bulunan mermi deliğinden elde edilen mermi
gömleği parçası ile pencere önünde yerde bulunan mermi gömleği ve mermi nüvesi
parçalarının hangi silahtan atıldığı belirlenememiştir.
vi. Ölene ait tişörtün ön yüz sol üst dış yan
bölgesindeki delikte ve çevresinde yanık ve kavruk görülmemiş, barut
artıklarına da rastlanmamıştır. Bu nedenle söz konusu delikten hareketle atış
mesafesini tayin etmek mümkün olmamıştır.
vii. Ölene ait tişörtün sol kol dış üst bölgesindeki
delikte ve delik çevresinde yanık ve kavruk görülmemiş ancak barut artıklarına
rastlanmıştır. Bu deliği meydana getiren atışlar; olayda kısa namlulu silah
kullanıldığı düşünüldüğünde bu tip silahlarda yakın atış mesafesi olarak kabul
edilen 40 cm dâhilinden, uzun namlulu silah kullanıldığı düşünüldüğünde bu tip
silahlarda yakın atış mesafesi olarak kabul edilen 100 cm dâhilinden
yapılmıştır.
viii. Tişörtün arka yüz sağ üst dış yan bölgesinde 0,8 cm
çapında bir delik mevcuttur.
ix. Ölenden elde edilen beli lastikli pantolonun;
-Sol bacak ön yüz orta dış yan bölgesinde aynı doğrultuda
ateşli silah ile husulü mümkün 0,6 cm çapında üç,
-Sol bacak ön yüz orta iç yan bölgesinde ateşli silah ile
husulü mümkün 1,2x0,7 cm ebadında bir,
-Sol bacak ön yüz üst iç yan bölgesinde ateşli silah ile
husulü mümkün 0,6 cm çapında bir,
-Sağ bacak ön yüz üst iç bölgesinde ateşli silah ile
husulü mümkün 0,6 cm çapında bir,
-Sağ bacak ön yüz üst iç yan bölgesinde ateşli silah ile
husulü mümkün 0,6 cm çapında bir,
-Sağ bacak ön yüz üst orta bölgesinde ateşli silah ile
husulü mümkün 1,5x0,4 cm ebadında bir,
-Sağ bacak ön yüz üst dış yan bölgesinde ateşli silah ile
husulü mümkün 0,8 cm çapında bir,
-Arka yüz sol bacak üst iç yan bölgesinde ateşli silah
ile husulü mümkün 0,8 cm çapında bir,
-Arka yüz sağ bacak orta dış yan bölgesinde ateşli silah
ile husulü mümkün 0,6 cm çapında bir,
-Arka yüz sağ bacak orta dış yan bölgesinde ateşli silah
ile husulü mümkün 0,6 cm çapında bir,
-Arka yüz sağ bacak üst dış yan bölgesinde ateşli silah
ile husulü mümkün 0,6 cm çapında bir,
-Arka yüz sağ bacak üst dış yan bölgesinde ateşli silah
ile husulü mümkün 0,6 cm çapında bir olmak üzere toplam on dört delik
mevcuttur. Sözü edilen deliklerde ve evresinde yanık ve kavruk görülmemiş,
barut artıklarına da rastlanmamıştır. Bu nedenle söz konusu delikten hareketle
atış mesafesini tayin etmek mümkün olmamıştır.
31. Balistik Şubenin 10/12/2015 tarihli raporunda olayın
meydana geldiği daireye giren polislerden üçünün el svapları ile ölenin el ve
bilek svaplarının inceleme için Kimya İhtisas Dairesine gönderildiği
belirtilmiş ancak bu incelemenin yapılıp yapılmadığı tespit edilememiştir.
32. Cumhuriyet Başsavcılığı 30/12/2015-10/2/2016
tarihleri arasında dokuz polisin ifadesini almıştır. İfadesine başvurulanlardan
altısının olay esnasında olayın meydana geldiği dairede, üçünün ise çevre
güvenliğini sağlamakla görevli olduğu anlaşılmıştır. İfadesi alınanların sekizi
TEM Şubede daha önce konuyla ilgili ifade veren polislerdir.
i. Olay günü çevre güvenliğini sağlamakla görevli olup
daha önce TEM Şubede konuyla ilgili ifadesi iki kez alınan polisin verdiği
ifade şöyledir:
“...Olay
günü sabah saatlerinde bir adreste arama yapmak üzere görevlendirildik. Ben dış
çevre güvenlikte binayı ve bina çevresinde görev alan personeli tam görecek
şekilde pozisyon almıştım. Operasyon timi binanın dış kapısını açıp içeri
girdi. Ben de dikkatle çevreyi gözetliyordum. Kısa bir süre sonra binanın
camında birisini gördüm. Camı açtı, elinde silah vardı, bağırmaya başladı. Ben
arkadaşlarımı camda silahlı birisi var diye uyardım. Camdaki kişi ...
bağırıyordu. Aynı anda silahıyla binanın hemen önünde bulunan polis memurlarına
doğru iki el ateş etti. Ben çıt çıt seslerini duydum. Ancak silah patlamadı.
Tekrar doldur boşalt sesini duydum. Yine ateş etti ancak yine patlamadı. Diğer
binalardan da bağırma seslerine uyanıp camlarını açan ve dışarıya bakanlar
oldu. Biz onlara da dikkat edin içeri girin diyerek uyardım...”
ii. İfadesi alınanlardan çevre güvenliğini sağlamakla
görevli iki polis de benzer yönde beyanda bulunmuştur.
iii. Olay anında G.C.nin dairesinde bulunan bir polisin
verdiği ifade şöyledir:
“...Olayın
meydana geldiği adreste bir erkek şüphelinin yakalanması için çalışma yapmak
üzere gitmiştik. Usulüne göre çevre emniyetini sağladıktan sonra arama
yapacağımız apartman dairesinin kapısını çaldık. Açan olmadı, içeriden yürüme
tıkırtıları duyduk. Bunun üzerine kapıyı aç polis diye bağırdık. İçeriden 'kim
o' sesi geldi. Israrla polis olduğumuzu, kapıyı açmalarını söyledik. Kapının
deliğinden bakın polis olduğumuzu görürsünüz dedik, yine açılmadı. Kendimize
ait kapı açma aletleriyle açmak için teşebbüs ettik. İçeriden bu sırada silah
mekanizma sesi duydum. Ayrıca evde bir bayan şahsın başka bir şahsa yönelik
'Zeynep o silah nereden çıktı, bırak o silahı" şeklinde bağırdığını
duydum. Diğer kadının da "kapıyı açma' diye bağırdığını duydum. Biz bütün
bunlardan sonra kapıyı zorla açıp içeriye güvenli şekilde giriş yaptık. Evin
değişik odalarında bayan ve erkek olmak üzere çok sayıda kişi olduğunu gördük.
Girişe göre soldan ikinci oda da elinde silah bulunan camı açık yarısı içeride
yarısı dışarı da olacak şekilde oturmuş bir bayanı gördük. Kendisine polis
olduğumuzu söyleyip teslim olması için ikaz ettik. Bayan şüpheli teslim
olmadığı gibi 'katil polisler, faşist polisler, teslim olmayacağım, sonuna
kadar savaşacağım' diye slogan attı. Buna rağmen tekrar tekrar teslim ol sana
bir zarar gelmeyecek diye kendisini ikna etmeye çalıştık. Başarılı olamayınca
ev sahibi kadının şüpheliyi ikna etmesini istedik. Ev sahibi olan yaşlı kadın
'Zeynep o silahın sen de ne işi var, biz seni böyle tanımıyorduk, teslim ol'
diyerek onu ikna etmeye çalıştı. Fakat şüpheli yine teslim olmadı. Bu şekilde
teslim olması için yaptığımız müzakere yaklaşık 15 dakika kadar sürmüştür. Daha
fazla da müzakere etmeye devam edecektik. Ancak şüpheli aniden dışarıda olan
bacağını içeriye alıp elindeki silahı bize doğrulttu. Bunun üzerine etkisiz
hale getirmek için bacaklarına doğru iki el ateş ettik. Fakat durmadı, teslim
olmadı ve hareketine devam etti. Sonra bir iki el daha ateş ettik, yere
hareketsiz şekilde yattığını görünce ambulans çağırdık. Hastaneye kaldırmak
istedik, ancak kurtarılamadı. Benim kanaatim müzakere saatlerce de sürseydi,
(ki namluyu bize doğrultmasaydı sürdürebilirdik) şüphelinin teslim olmaya
niyeti yoktu. Bunu eylemlerinden ve attığı sloganlardan kesin olarak anladık.
Yoksa maksadımız ölü değil canlı olarak yakalamaktı. Biz aslında böyle bir
bayan şüpheliyi değil erkek bir şüpheliyi yakalamak için gitmiştik. Bu bayanın
evde olduğunu bilmiyorduk..”
iv. İfadesi alınanlardan olay anında G.C.nin dairesinde
bulunan diğer beş polis de olayı benzer şekilde anlatmıştır. Söz konusu
anlatımlara göre uyarı maksadıyla ayaklarına ateş edilen G.Ö. sendelemiş fakat
yere düşmemiş, silahını güvenlik güçlerine doğrultmaya devam etmiştir. Bunun
üzerine güvenlik güçlerince açılan ateş sonucu vurulan G.Ö. yere düşmüştür.
33. Yürüttüğü soruşturma sonunda teslim olmamakta ısrar
eden ve saldırıya geçen bir kişiye karşı yapılabilecek başka bir işlemin
bulunmaması nedeniyle kolluk görevlilerinin yetki ve görev sınırlarını
aşmadıkları sonucuna varan Cumhuriyet Başsavcılığı, hem kanunun emrinin yerine
getirildiği hem de meşru savunma hakkının kullanıldığı gerekçesiyle
başvurucunun yakının ölümüyle sonuçlanan olay hakkında kovuşturmaya yer
olmadığına dair karar (kovuşturmasızlık kararı) vermiştir. Anılan kararın maddi
olayın nasıl gerçekleştiği konusunda varılan sonuca ilişkin kısmı şöyledir:
“...
İstanbul C.Başsavcılığı'nın (Terör ve
Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosunun) 2015/93908 sayılı soruşturma dosyasından
arama kararı verilen [Y.V.]
isimli şüphelinin saklandığı yönünde ihbar alınması üzerine ... adresine yeteri
kadar kuvvetle gelen polisin gerekli çevre emniyetini aldıktan sonra dış
kapıdan ziline bastığı, ancak kapının açılmaması üzerine kapı kanırtarak
açıldığı ve içeri girildiği, daha sonra 5 numaralı daire önüne gelindiği,
içeriden evde kalanlardan birisi olan [K.C.nin] kapıya gelip
dışarıdakilere 'kim o' diye bağırdığı, dışarıdan kapıyı aç polis dendiği, ancak
kapının açılmadığı, bu eve aynı gece misafir olarak kalmak için gelen ve
kendisini Zeynep olarak tanıtan [G.Ö.nün] 'kapıyı polise açmayın'
dediği, fakat buna rağmen [K.C.nin] 'kapıyı açamıyorum, kırın' demesi
üzerine polisin zorla kapıyı açıp içeri girdiği, bu sırada Zeynep ismini
kullanan [G.Ö.nün] misafir olarak kaldığı odanın camını açıp bir ayağı
dışarıda bir ayağı içeride olacak şekilde oturduğu ve eline tabanca aldığı,
örgütsel slogan atmaya başladığı, ev sahibi olan [G.Ö.nün] kendisine
'Zeynep elindeki silahı bırak neden böyle birşey yapıyorsun bizi tehlikeye
atıyorsun evde çocuk var hadi anneciğim bırak elindekini teslim ol, bizi neden
zor durumda bırakıyorsun' dediği, hem ev sahibi [G.C.nin] hem de polisin
o gece aynı evde kalan bütün aile fertlerinin duyacağı şekilde ve uzun süre
yalvarırcasına teslim olması için kendisini ikna etmeye çalıştıkları, tüm
ısrarlara rağmen [G.Ö.nün] dışarıda olan ayağını içeri çekip elindeki
silahı polislere doğrultması üzerine 'evdeki ahaliye yada polislerden birisine
zarar verme ihtimaline binaen' ateş edilerek etkisiz hale getirildiği, en kısa
sürede 112 acil servis aranarak tedavisi için hastaneye kaldırılmak istendiği,
ancak olay yerinde öldüğü anlaşılmıştır.
...”
34. Başvurucu vekili, müdafinin dosya içeriğini inceleme
ve belgelerden örnek alma yetkisinin kısıtlanmasına karar verilmesi nedeniyle
soruşturma dosyası örneğinin kendilerinde bulunmadığını belirterek soruşturma
dosyası fotokopisinin ve polis tarafından arama anında kamerayla çekilen
görüntülerin bir örneğinin kendilerine verilmesini istemiştir. Bu isteme
ilişkin 12/5/2016 tarihli dilekçenin altına başvurucu vekili “CD'den ve
dosyadan bir kısım fotokopi aldım.” notunu düşerek notun altını imzalamıştır.
Bu belgeye istinaden Cumhuriyet Başsavcılığından arama işlemi sırasında polis
tarafından yapılan kamera kaydının ve varsa olaya veya olay yeri incelemesine
ilişkin olarak başvurucu vekiline teslim edilen diğer görüntü kayıtlarının bir
örneği istenmiştir. Cumhuriyet Başsavcılığınca gönderilen CD'de kayıtlı
görüntünün olay anına ilişkin olmadığı anlaşılmıştır.
35. Başvurucu; öz itibarıyla yaşam hakkının ihlal
edildiğini, ölüm olayı hakkında yürütülen soruşturmanın etkisiz olduğunu, dosya
içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisinin kısıtlanmasına karar
verilmesi (gizlilik kararı) nedeniyle soruşturma evrakını inceleyemediğini,
Cumhuriyet Başsavcılığının kamu davası açmak zorunda olduğunu belirterek vekili
aracılığıyla kovuşturmasızlık kararına itiraz etmiştir.
36. Başvurucunun 12/5/2016 tarihinde kayda giren itirazı
23/5/2016 tarihinde Bakırköy 7. Sulh Ceza Hâkimliğince (Ceza Hâkimliği)
reddedilmiş olup anılan karar başvurucu vekiline 3/6/2016 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
IV. İLGİLİ
HUKUK
37. İlgili hukuk için bkz. Aisha Fares, B. No:
2015/18701, 31/10/2018, §§ 42-47, 50-58.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
38. Mahkemenin 15/9/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
39. Başvurucu, öz itibarıyla polisin silah kullanma
yetkisini aşarak kızını kasten öldürdüğünü ve bu olay hakkında etkili bir ceza
soruşturması yürütülmediğini belirterek yaşam hakkının maddi ve usul boyutu ile
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Anılan
iddiaları kapsamında başvurucu;
i. Kızına ait silahın tutukluk yaptığının polis
tarafından bilinmesi nedeniyle kızının öldürülmeden ele geçirilmesinin mümkün
olduğunu,
ii. Kızının canlı bomba olduğuna ve çatışma sırasında
öldürüldüğüne dair açıklamalar yapmak suretiyle polisin delilleri karatmak
istediğini,
iii. Cumhuriyet savcısıyla görüşme ve olay yeri incelemesine
katılma konusunda vekilleri aracılığıyla yaptığı isteğin kabul edilmediğini,
iv. Soruşturmayı hangi Cumhuriyet savcısının yürüteceğine
ancak dört ayda karar verilebildiğini ve bu süre zarfında verdiği 26/8/2015
tarihli dilekçedeki taleplerinin karşılanmadığını,
v. Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısının esasen
kızının işlediği iddia edilen suçları soruşturduğunu, bu nedenle söz konusu
Cumhuriyet savcısının tarafsız olamayacağını, kaldı ki kızının ölümüyle
sonuçlanan operasyonu icra eden birimin kızının ölümüyle ilgili soruşturmada
görev aldığını,
vi. Şüphelilerinin kimlik bilgilerinin dahi
saptanmadığını,
vii. Gizlilik kararı nedeniyle kovuşturmasızlık kararına
itiraz aşamasında dahi soruşturma evrakına erişemediğini,
viii. Anayasa Mahkemesinin Cemil Danışman (B. No:
2013/6319, 16/7/2014, §§ 108, 109) kararına göre Cumhuriyet savcısının somut
olayda dava açmak zorunda olduğunu, dava açılmaması nedeniyle soruşturma
kapsamında ifadesi alınan kişilere soru soramadığını,
ix. İfadesine başvurulan polislerin beyanları arasındaki
çelişkiler ve Y.V. hakkında verilen arama kararının kanuna aykırı oluşu dikkate
alınmadan karar verildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
40. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucular tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun iddialarının özü, güvenlik güçlerinin haksız ve ölçüsüz güç
kullanımı nedeniyle kızının öldüğüne ve bu olayla ilgili etkili bir ceza
soruşturması yürütülmediğine ilişkindir. Bu sebeple başvurunun yaşam hakkının
öldürmeme yükümlülüğüne ilişkin maddi boyutu ile etkili soruşturma
yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
41. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak
alınacak “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar
başlıklı 17. maddesinin birinci ve dördüncü fıkralarının ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes, yaşama... hakkına sahiptir.
...
(Değişik: 7/5/2004-5170/3 md.;
21/1/2017-6771/16 md) Meşru müdafaa hali, yakalama ve tutuklama kararlarının
yerine getirilmesi... sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği
zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme fiilleri, birinci fıkra hükmü dışındadır.”
42. Anayasa’nın “Devletin temel amaç ve görevleri”
kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri...
kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle
bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri
kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları
hazırlamaya çalışmaktır.”
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
43. Başvurucu tarafından dile getirilen iddialar açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı gibi başvuruda başka bir kabul edilemezlik nedeni de
bulunmamaktadır. Bu nedenle yaşam hakkının maddi ve usul boyutlarının ihlal
edildiğine ilişkin iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Esas
Yönünden
a. Yaşam Hakkının
Maddi Boyutu Yönünden
i. Genel
İlkeler
44. Yaşam hakkını güvence altına alan Anayasa'nın 17.
maddesi, devletin temel amaç ve görevlerini düzenleyen Anayasa'nın 5.
maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete birtakım negatif ve pozitif
yükümlülükler yükler (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752,
17/9/2013, § 50).
45. Devletin negatif yükümlülüğü kapsamında kamusal bir
yetkiyle güç kullanan görevlilerin, kasıtlı ve hukuka aykırı bir şekilde hiçbir
bireyin yaşamına son vermeme yükümlülüğü bulunmaktadır (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, § 51). Anılan bu yükümlülük, hem kasıtlı öldürme hem de kasıt
olmaksızın ölümle sonuçlanan güç kullanımı için geçerlidir (Cemil Danışman,
§ 44).
46. Öte yandan Anayasa’nın 17. maddesinin son fıkrasında
“meşru müdafaa hali”, “yakalama ve tutuklama kararlarının yerine
getirilmesi”, “bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi”, “bir
ayaklanma veya isyanın bastırılması” veya “olağanüstü
hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması” sırasında
silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda yaşam
hakkına yapılan müdahalenin hukuka uygun olduğu belirtilmiştir.
47. Anılan hüküm; temel hak ve hürriyetlerin özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği ve bu sınırlamaların
Anayasa'nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyet'in
gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağını ifade eden Anayasa'nın
13. maddesi ile birlikte düşünüldüğünde kamusal bir yetkiyle güç kullanan
görevlilerin ancak Anayasa'da belirtilen amaçlara ulaşmak adına başka bir
çarenin kalmadığı mutlak zorunlu durumlarda ve karşı karşıya kalınan
güce nispeten ulaşılmak istenen amaç doğrultusunda orantılı bir biçimde
silahlı güç kullanabilmelerine izin verildiği söylenebilecektir (Cemil
Danışman, § 50).
48. Anayasa Mahkemesi, kamusal bir yetkiyle güç kullanan
görevlilerin mutlak zorunlu durumlarda ve orantılı bir biçimde
güç kullanıp kullanmadıklarını incelerken başlıca şu prensipleri nazara
almaktadır:
i. Silahlı güç güç kullanımına ilişkin eylemler
değerlendirilirken kamu gücünü kullanan görevlilerin eylemleri yanında söz
konusu eylemlerin planlanması ve kontrolü dâhil olayın bütün aşamaları dikkate
alınmalıdır (Nesrin Demir ve Diğerleri, B. No: 2014/5785, 29/9/2016, §
108). Ayrıca somut olayın hangi koşullarda gerçekleştiğinin ve nasıl bir seyir
izlediği gözönünde bulundurulmalıdır (Cemil Danışman, § 57).
ii. Ölümle sonuçlanan olayın gerçekleşme şartlarının
dikkate alınması, kendisine karşı güç kullanılan kişinin önceki eylemleri ile
kendisinin yarattığı tehlike de hesaba katılmalıdır (Cemil Danışman, §
63).
49. Son olarak ifade etmek gerekir ki öldürücü gücün
Anayasa'da belirtilen hâllerde ve başka şekilde müdahale olanağı kalmaması
nedeniyle son çare olarak kullanılması zorunluluğu ve yaşam hakkının dokunulmaz
niteliği, ölümle sonuçlanabilecek bir güç kullanımı söz konusu olduğunda bunun
gerekliliğinin ve orantılılığının çok sıkı bir şekilde denetlenmesini
gerektirir (İpek Deniz ve diğerleri, B. No: 2013/1595, 21/4/2015, §
117).
ii. İlkelerin
Olaya Uygulanması
50. Başvuruya konu soruşturmadaki belgelerden ve başvuru
formu ile eklerinden polisin aslında bir başka şahsı yakalamak için G.C.nin
ikametinde arama yapmak istediği, bu maksatla G.C.nin dairesinin kapısını
çaldığı anlaşılmaktadır (bkz. §§ 8, 9). Arama kararını icra edecek polisler, o
sırada evde bulunanların konuşmalarından ve G.C. ile çevre güvenliğini
sağlamakla görevli polislerin uyarılarından başvurucunun kızı G.Ö.nün elinde
bir tabanca olduğunu öğrenmişlerdir. O sıralarda G.Ö. tabancasını çevre
güvenliğini sağlayan polislere doğru ateşlemek istemiş ancak tabanca ateş
almamıştır (bkz. §§ 10, 17, 18, 19, 27, 32). Daireye giren polisler, salondaki
pencerenin pervazında duran ve elinde tabanca bulunan G.Ö.den teslim olmasını
istemiş ancak G.Ö. bu isteği reddetmiştir. Bu husus başvurucu tarafından da
inkâr edilmemiştir. Gerek polislerin gerekse de G.C.nin gayreti G.Ö.nün
elindeki tabancayı bırakıp teslim olması konusunda yeterli olmamıştır. G.Ö.nün
tahkir edici sözler sarf edip elindeki tabancayı kendilerine doğrulttuğunu
gören polisler, ilk önce G.Ö.nün ayaklarına doğru ateş etmiştir. Ne var ki G.Ö.
vurulmasına rağmen tabancasını polislere yöneltmeye devam etmiştir. Bunun
üzerine polisler G.Ö.ye yeniden ateş etmiştir (bkz. §§ 10, 19, 32). Söz konusu
olay çok kısa bir sürede gerçekleşmiştir. Öyle ki G.C. silah sesinden sonra
yere düşme sesi geldiğini söylemiş; silah sesini Ç.H. “tırırırırırt” şeklinde
tarif ederken N.C. söz konusu sesi “iki kere çok kısık patlama sesi”ne
benzetmiştir (bkz. § 27). “G.Ö.nün infaz edildiği evden ilk görüntüler”
ismiyle yayımlanan bir videodaki kadın olayı “Zeynep teslim ol! Zeynep
teslim ol! Zeynep teslim ol! Zeynep atladı cama, silaha sarıldı. Pat pat pat...”
şeklinde anlatmıştır (bkz. § 18). G.Ö.nün ölmediğinin tespiti üzerine
polisler gerekli tıbbi tedavinin sağlanması için cankurtaran çağırmış ancak
olay yerine gelen sağlık görevlileri G.Ö.nün vefat ettiğini belirlemiştir.
51. Arama kararının başka bir şahsa ilişkin olması,
polisin teslim olması için G.Ö.yü ikna etmeye çalışması hatta bu konuda G.C.den
yardım alması, polisin silahlı güç kullanımı sonrasında cankurtaran çağırması
ve atış mesafesine ilişkin balistik incelemeler polislerin amacının G.Ö.yü
öldürmek değil aksine sağ ele geçirmek olduğunu göstermektedir.
52. Başvurucu, kızının tabancasının tutukluluk yaptığını
polislerin bildiğini ve polislerin kızını öldürmeden de ele geçirebileceğini
iddia etmiştir. Ne var ki çevre güvenliğini sağlayan ve G.Ö.nün elinde tabanca
olduğunu söyleyen polislerin arama kararının icrası için daireye giren
polislere ateşlenmesine rağmen tabancanın patlamadığını söyleyip söylemedikleri
soruşturma dosyasındaki belgelerden anlaşılamamakla birlikte G.Ö.nün
tabancasının atışa engel mekanik bir arızasının bulunmadığı Balistik Şube
tarafından tespit edilmiştir (bkz. § 30). Bu sebeple polislerin yaşamlarının
tehlikede olduğuna samimi olarak inanmalarından şüphelenilmesini gerektirecek bir
neden bulunmadığı ve olay esnasında daire içinde bulunan ve kendilerine tabanca
doğrultulan polislerden, olayın sıcak anında, tüm çabalara rağmen teslim olmayı
reddeden G.Ö.nün tabancasını ateşlemeyeceğine veya ateşlemesine rağmen
tabancanın patlamayacağına güvenerek hareketsiz kalmalarını ya da kendilerini
korumak için bir şey yapmamalarını beklemenin olaydan kopuk soyut bir
değerlendirme olacağı kabul edilmiştir. Aksi bir düşüncenin kabulü, görevini
ifa eden polislere gerçekçi olmayan bir yük getirmek olduğu gibi kendilerinin
ve başkalarının hayatını tehlikeye atmak anlamına gelebilir. Bu sebeple somut
olayların koşullarına göre polislere karşı öldürücü niteliğe sahip tabanca
kullanmaya tevessül eden G.Ö.ye karşı kullanılan silahlı gücün mutlak
zorunlu bir durumda gerçekleştiği ve kullanılan silahlı gücün ortaya çıkan
tehlikeye nispeten orantılı olduğu sonucuna varılmıştır.
53. Varılan sonuç da nazara alınarak Y.V. hakkında
verilen arama kararının hukuka uygun olup olmadığı konusunda bir değerlendirme yapmaya
gerek olmadığı değerlendirilmiştir.
54. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının maddi boyutunun
ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
b. Yaşam
Hakkının Usul Boyutu Yönünden
i. Genel
İlkeler
55. Devletin yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin
usule ilişkin yönü, doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının
belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir
soruşturma yürütülmesini gerektirir. Yürütülecek bu soruşturmanın temel amacı
yaşam hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını, kamu
görevlilerinin müdahalesiyle veya onların sorumlulukları altında meydana gelen
ya da diğer bireylerin fiilleriyle gerçekleşen ölümler nedeniyle ilgililerin
hesap vermelerini sağlamaktır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 54).
56. Bununla birlikte etkili soruşturma yükümlülüğü bir
sonuç yükümlülüğü değil, uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür.
Anayasa'nın 17. maddesi başvuruculara üçüncü kişileri bir suç nedeniyle
yargılatma ya da cezalandırma hakkı vermediği gibi devlete tüm yargılamaları
mahkûmiyetle sonuçlandırma ödevi de yüklemez (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,
§ 56).
57. Şüpheli bir ölüm olayı hakkında yürütülen ceza
soruşturmasının Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği etkinlikte olduğunun
kabul edilebilmesi için;
-Kamu görevlilerinin güç kullanımı sonucu gerçekleşen
ölümler yönünden soruşturma makamlarının olaya karışmış olabilecek kişilerden
bağımsız olması (Cemil Danışman, § 96),
-Soruşturma makamlarının olaydan haberdar olur olmaz, resen
harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini
sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, § 57),
-Soruşturma sürecinin kamu denetimine açık olması ve
meşru menfaatlerini korumak için ölen kişinin yakınlarının soruşturma sürecine
gerekli olduğu ölçüde katılabilmeleri (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, §
58),
-Soruşturmanın makul bir özen ve süratle yürütülmesi (Salih
Akkuş, B. No: 2012/1017, 18/9/2013, § 30)
-Soruşturma makamlarınca olayın sebebinin objektif
analizinin yapılması ve soruşturma sonucunda alınan kararın elde edilen tüm
bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması -olayda güç
kullanımı var ise kararın ayrıca yaşam hakkına yönelik müdahalenin Anayasa’nın aradığı
zorunlu bir durumdan kaynaklanan ölçülü bir müdahale olup olmadığına yönelik
bir değerlendirme içermesi- (Cemil Danışman, § 99) gerekir.
ii. İlkelerin
Olaya Uygulanması
(1) Soruşturma
Makamlarının Resen ve Derhâl Harekete Geçmesi Yönünden
58. Olaydan hemen sonra durumdan haberdar edilen
Cumhuriyet Başsavcılığı konuyla ilgili olarak derhâl bir soruşturma
başlatmıştır. Bu nedenle soruşturma makamlarının resen ve derhâl harekete
geçmesine ilişkin ilke yönünden başvuruya konu soruşturmada herhangi bir
eksiklik görülmemiştir.
(2) Soruşturmanın
Eksiksizliği (Ölüm Olayını Aydınlatabilecek ve Sorumluların Belirlenmesini
Sağlayabilecek Bütün Delillerin Toplanması) Yönünden
59. Cumhuriyet savcısı olaydan hemen sonra olay yerini
incelemiştir. Ölü muayene işlemi sıcağı sıcağına olay yerinde icra edilmiştir.
Olay yeri uzman polislerce (OYİ görevlileri) incelenmiş ve delil olabilecek
eşyalar muhafaza altına alınmıştır. Olay yerinin krokisi çizilip fotoğrafları
çekilmiştir. Eksiksiz bir otopsi işlemi yapılmıştır. Olay yerinde bulunan kovan
ve mermiler ile ölene ait tabanca ve fişekler, ölenin kıyafetleri ve olay
anında silahlı güç kullanan polislere ait silahlar balistik yönden
incelenmiştir. Olay anında dairede bulunan ve olayla ilgileri bulunmayan
kişilerin, olay hakkında bilgisi olan Z.U.nun, gerek arama kararının icrası
için olayın meydana geldiği daireye giren polislerin gerekse çevre güvenliğini
sağlamakla görevli polislerin çoğunun ifadesi alınmıştır. Olay yerinde bulunan
tabanca ve fişekler ile kaldırımda ve su arkında bulunan fişekler biyolojik
incelemeye tabi tutulmuştur.
60. Bununla birlikte soruşturmaya ilişkin belgelerden
olayın meydana geldiği daireye giren polislerden üçüne ait el svapları ile
ölenin el ve bilek svaplarının incelendiğine ve ölenin parmak izlerinin tabanca
üzerinde bulunup bulunmadığının araştırıldığına dair bir bilgi bulunmamaktadır.
Hiç şüphesiz atış artığı ve parmak izi incelemeleri, silahlı güç kullanımının mutlak
zorunlu bir durumda ve ortaya çıkan tehlikeye nazaran orantılı biçimde
kullanılıp kullanılmadığının belirlenmesi için çok önemlidir. Ancak sözü edilen
hususlar somut olayda soruşturmanın etkililiğini etkilememiştir. Zira somut
olayda ölenin tabanca tuttuğuna ilişkin tarafsız tanık beyanları olduğu gibi
polislerin silah kullandıkları ve ölenin tabancasının hiç patlamadığı tanık
beyanlarıyla sabittir.
61. Başvurucu şüphelilerin kimlik bilgilerinin tespit
edilmediğini ileri sürmüştür. Ancak hem Olay Tutanağı'nda imzası bulunan
polislerin hem de beyanları alınan polis memurlarının sicil numaraları
tutanaklarda yazılıdır. Dolayısıyla operasyonda görevli polislerin kimlik
bilgileri belirlenebilir niteliktedir.
62. Başvurucu 26/8/2015 tarihli dilekçede yer alan
taleplerinin karşılanmadığını iddia etmiştir, ancak söz konusu dilekçeyle talep
edilen otopsi işlemi ile balistik incelemeler Adli Tıp Kurumuna yaptırılmış ve
konuyla ilgili kolluk tutanakları soruşturma dosyasına getirtilmiştir. Ayrıca
Cumhuriyet savcısı konuyla ilgili pek çok kişinin ifadesine başvurmuştur.
Ayrıca unutulmamalıdır ki ölüm olayını çevreleyen koşulların tespiti ve varsa
sorumluların tespitine engel olmadığı sürece Anayasa’nın 17. maddesi gereğince
yürütülecek soruşturmalarda soruşturma makamlarının olayın gelişimine ve
delillerin elde edilmesine ilişkin olarak ölen kişinin yakınlarının her türlü
iddialarını ve taleplerini karşılama zorunluluğu bulunmamaktadır (benzer
yöndeki değerlendirme için bkz. Yavuz Durmuş ve diğerleri, B. No:
2013/6574, 16/12/2015, § 62). Somut başvuruda da soruşturmanın etkililiğine
etki edecek niteliği haiz olup da toplanmayan bir delil tespit edilmemiştir. Bu
sebeple soruşturmanın eksiksizliği yönünden de soruşturmada bir sorun
bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
(3) Soruşturmanın
Bağımsızlığı
63. Başvurucu; soruşturmayı yürüten Cumhuriyet
savcısının esasen kızının işlediği iddia edilen suçları soruşturduğunu, bu
nedenle söz konusu Cumhuriyet savcısının tarafsız olamayacağını, kaldı ki
kızının ölümüyle sonuçlanan operasyonu icra eden birimin kızının ölümüyle
ilgili soruşturmada görev aldığını öne sürmüştür.
64. Cumhuriyet savcısının operasyonda görev alan
polislerle ilişkisi yönünden herhangi bir iddianın ileri sürülmediği dikkate
alındığında soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısının salt başvurucunun
kızının işlediği iddia edilen suçları soruşturması nedeniyle soruşturmanın
bağımsız olmadığı söylenemez.
65. Öte yandan olayda güç kullanan polislerin -TEM Şubede
görevli olmalarına rağmen- ifadeleri TEM Şubede görevli başka polislerce
alınmıştır. Aynı şekilde olay hakkında bilgi sahibi olan kişilerin ilk
ifadeleri de TEM Şubede alınmıştır. Bu husus soruşturmanın bağımsızlığını
etkileyebilecek önemli bir eksikliktir (benzer yöndeki karar için bkz. Hidayet
Enmek ve Eyüpsabri Tinaş, B. No: 2013/7907, 21/4/2016, § 101). Bununla
birlikte bir soruşturmasının yeterince bağımsız olup olmadığı, soruşturmaya
özel bütün koşullara ve soruşturmadaki unsurların ölümün koşullarını tespit
etme ve sorumluları cezalandırma yeterliliğini riske atıp atmadığına, riske
atıyorsa ne ölçüde riske attığına bağlıdır (benzer yöndeki değerlendirme için
bkz. Mustafa Tunç ve Fecire Tunç [BD], B. No: 24014/05, 14/4/2015, §§
223, 224).
66. Somut olayda, TEM Şubede ifadeleri alınan kişilerin
tamamına yakınının (bir kişi hariç) ve TEM Şubede ifadesi alınmayan bir polisin
Cumhuriyet Başsavcılığınca dinlendiği, alınan ifadelerin benzer mahiyette
olduğu görülmüştür. Ayrıca olay yerini inceleyen polisler TEM Şubede görevli
olmadığı gibi balistik ve biyolojik incelemeyi yapan kişiler ile ölü muayenesi
ve otopsi işlemi sırasında görev alan hekimlerin olaya karışan kişilerle
bağlantılı olduğuna dair bir bilgi mevcut değildir. Bu nedenle somut olayın
koşullarında başvuruya konu soruşturmanın yeterince bağımsız olduğu
değerlendirilmiştir.
(4) Ölenin Yakınlarının Meşru Menfaatlerini Korumak İçin
Soruşturma Sürecine Yeterli Ölçüde Katılımı Yönünden
67. Başvurucu, vekillerinin Cumhuriyet savcısıyla görüşme
ve olay yeri incelemesine katılma isteklerinin kabul edilmediğini ve gizlilik
kararı nedeniyle kovuşturmasızlık kararına itiraz aşamasında dahi soruşturma
evrakına erişemediklerini iddia etmiştir.
68. Evvela belirtmek gerekir ki olay yeri
bağımsızlığından şüphe edilmesi için nesnel hiçbir neden bulunmayan Cumhuriyet
savcısınca ve onun talimatları doğrultusunda TEM Şubede görevli olmayan uzman
polislerce (OYİ görevlileri) incelenmiştir. Ayrıca Anayasa Mahkemesine
başvurucu vekillerinin olay yerine incelemesine katılmak istediklerine ancak bu
isteğin geri çevrildiğine ilişkin bir belge sunulmamıştır.
69. İkinci olarak gizlilik kararının müdafiye yönelik
olduğu ve başvurucu vekilini kapsamadığı görülmüştür (bkz. § 26). Nitekim
12/5/2016 tarihinde soruşturma dosyasından örnek talep eden ve talebine ilişkin
dilekçesinin altına CD'den ve dosyadan bir kısım fotokopi aldığını not eden
başvurucu vekili, gizlilik kararı nedeniyle soruşturmadaki bazı belgelerin
örneğini almasına izin verilmediğinden söz etmemiştir (bkz. § 34).
70. İzah edilen nedenlerle soruşturma makamlarına
soruşturmayla ilgili taleplerini iletebilen ve soruşturma dosyasından örnek
alıp kovuşturmasızlık kararına itiraz etme imkânı bulan başvurucunun
soruşturmaya yeterli ölçüde katılabildiği kanaatine varılmıştır.
(5) Soruşturmanın
Makul Sürat ve Özenle Yürütülmesi Yönünden
71. Kendi aralarında veya meslektaşlarıyla anlaştıklarına
ilişkin hiçbir delil olmasa da ifadelerini uyumlaştırmak için gizli anlaşma
yapma riskini azaltacak şekilde uygun tedbirlerin alınmayarak ifadelerin
belirli bir zamana yayılması soruşturmanın özensizliğine ve neticede
soruşturmanın etkisizliğine neden olabilir (benzer yöndeki değerlendirmeler
için bkz. Karataş ve diğerleri/Türkiye, B. No: 46820/09, 12/9/2017, §
76; kısmen benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Ramsahai ve
diğerleri/Hollanda, [BD], B. No: 52391/99, 15/5/2007, § 330).
72. Başvuruya konu soruşturmada bazı gecikmelerin
yaşandığı gözlenmiştir. Olay 24/7/2015 tarihinde meydana gelmesine rağmen
başvurucunun kızının ölümüyle sonuçlanan silahlı güç kullanımını gerçekleştiren
polislerin ifadeleri ancak 1/8/2015-3/8/2015 tarihleri arasında alınabilmiş ve
Cumhuriyet savcılarının aralarındaki iş bölümünü gerekçe gösterilerek yaklaşık
iki ay süreyle olay hakkında bilgi sahibi olan kişilerle operasyonda görevli
polislerin ifadelerinin alınması için hiçbir çaba gösterilmemiştir. Nitekim Cumhuriyet
savcısı ifadelerine başvurduğu polisleri 30/12/2015-10/2/2016 tarihleri
arasında dinleyebilmiştir.
73. Bununla birlikte olay yerinin Cumhuriyet savcısınca
ve onun talimatları doğrultusunda TEM Şubede görevli olmayan uzman polislerce
incelendiği, ölenin tabanca tuttuğuna ilişkin tarafsız tanık beyanlarının
bulunduğu, soruşturmanın etkililiğine etki edecek niteliği haiz olup da
toplanmayan bir delilin bulunmadığı ve soruşturmanın yaklaşık on ay gibi bir
sürede nihayete erdirildiği dikkate alındığında sözü edilen gecikmelerin
soruşturmanın etkisizliğine neden olmadığı kanaatine varmak gerekmiştir.
74. Açıklanan gerekçelerle başvuruya konu soruşturmanın
-bütünü dikkate alındığında- makul sürat ve özenle yürütüldüğü sonucuna
varılmıştır.
Celal Mümtaz AKINCI ve M. Emin KUZ bu görüşe
katılmamışlardır.
(6) Soruşturma
Makamlarınca Olayın Sebebinin Nesnel Analizinin Yapılması ve Kararın Toplanan
Tüm Delillerin Kapsamlı, Nesnel ve Tarafsız Bir Analizine Dayanması (Nesnel
Değerlendirme) Gerekliliği Yönünden
75. Başvurucu, Cumhuriyet savcısının dava açmak zorunda
olduğunu belirterek dava açılmaması nedeniyle soruşturma aşamasında ifadesi
alınan kişilere soru soramadığından yakınmıştır.
76. Başvuruya konu soruşturmadaki hiçbir unsur Cumhuriyet
savcısının olayların sebebini araştırmadığına ve soruşturma aşamasında toplanan
delillerin kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizini yapmadığına işaret
etmemektedir. Anayasa Mahkemesi de soruşturma kapsamında toplanan deliller
ışığında yaşam hakkının maddi boyutunun ihlal edilmediği sonucuna varmıştır
(bkz. § 54). Böyle bir durumda ve insan haklarına saygılı olan bir hukuk
devletinde silah kullanımının mutlak zorunlu bir durumda ve ortaya çıkan
tehlikeye nazaran ölçülü biçimde kullanıldığını, dolayısıyla silahlı güç
kullanan polislerin eylemlerinin hukuka uygun olduğunu değerlendirerek
kovuşturmasızlık kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığından eylemlerini hukuka
uygun gördüğü kişiler hakkında kamu davasını açmasını beklemenin kabul
edilebilir bir şey olmadığı değerlendirilmiştir.
(7) Sonuç
77. Yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edilmediğine
karar verilmesi gerekir.
Celal Mümtaz AKINCI ve M. Emin KUZ bu görüşe
katılmamışlardır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının maddi ve usul boyutlarının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. 1. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan
yaşam hakkının maddi boyutunun İHLAL EDİLMEDİĞİNE OYBİRLİĞİYLE,
2. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam
hakkının usul boyutunun İHLAL EDİLMEDİĞİNE Celal Mümtaz AKINCI ve M. Emin
KUZ'un karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 15/9/2020 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY GEREKÇESİ
1- Başvurucu, öz itibarıyla polisin silah kullanma
yetkisini aşarak kızını kasten öldürdüğünü ve bu olay hakkında etkili bir ceza
soruşturması yürütülmediğini belirterek, yaşam hakkının maddi ve usul boyutu
ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2- Mahkememiz çoğunluğunca “Soruşturmanın makul sürat ve
özenle yürütüldüğü” yaşam hakkının usul boyutu yönünden bir ihlal bulunmadığı
sonucunu varılmış ise de, sunulan sebeplerle bu görüşe katılmak mümkün
olmamıştır;
Başvuruya konu ölüm olayı 24/7/2015 tarihinde meydana
gelmiş olmasına rağmen, ölümle sonuçlanan bir olayda silahlı güç kullanan
polislerin ifadeleri 8 – 10 gün sonra, (01/8/2015 – 03/8/2015 tarihleri
arasında) alınabilmiş, Cumhuriyet Savcısı ise polisleri 30/12/2015 – 10/2/2016
tarihleri arasında dinlemiş ve ifadelerini almıştır. Ölümle sonuçlanan bir
olayda ifadelerin alınmasının geniş denilebilecek bir zaman dilimine ve sürece
yayılması olayda görev yapan polislerin kendi aralarında ve meslektaşları
arasında anlaştıklarına, dayanışma içinde olduklarına dair hiçbir delil ve
iddia bulunmasa da gizli bir anlaşmayla ifadelerin uyumlaştırılması ihtimali
göz önüne alındığında, ifadelerin seri bir şekilde alınması tedbirine
başvurulmaması nedeniyle soruşturmanın özenli yürütülmesi anlamında şüphenin ve
dolayısıyla da eksikliğin meydana gelmesi sonucunu doğurmuştur.
3- Ayrıca Cumhuriyet savcıları arasında arasındaki iş
bölümü mazereti gerekçesiyle, yaklaşık iki ay süreyle olay hakkında bilgisi
olan kişilerle operasyona katılan polislerin ifadelerinin alınması için çaba
gösterilmemesi de soruşturmanın özenli yürütülmesini engelleyen bir eksikliğin
olduğu algısına neden olmuştur.
Açıklanan nedenlerle soruşturmanın on aylık bir sürede
sonuçlandırılması sebebiyle makul bir sürede yürütüldüğü değerlendirilse de
makul bir titizlik ve özenle yürütülemediği kanaatinde olduğumdan, Anayasa’nın
17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun ihlal
edilmediği yönündeki çoğunluk görüşüne katılmadım.
KARŞIOY GEREKÇESİ
Güvenlik kuvvetlerinin silahlı güç kullanımı sonucunda
meydana gelen ölüm ve bu olay hakkında etkili bir ceza soruşturması
yürütülmemesi sebebiyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin
başvuruda yaşam hakkının ihlal edilmediğine karar verilmiştir.
Çoğunluğun gerekçesinde; şüpheli bir ölüm olayı hakkında
etkili bir ceza soruşturması yürütüldüğünün kabul edilebilmesi için gerekli
şartlar sayılarak bunların gerçekleştiği, toplanmayan bir delil bulunmadığı
gibi on ay gibi bir sürede tamamlanması sebebiyle soruşturmanın makul bir
sürede ve özenle yürütülmediğinin de söylenemeyeceği, somut olayın koşullarında
soruşturmanın bağımsız olduğunun değerlendirildiği, başvurucunun soruşturma
sürecine yeterli ölçüde katılabildiği ve soruşturmadaki hiçbir unsurun
Cumhuriyet savcısının olayın sebebini araştırmadığına ve soruşturma aşamasında
toplanan delillerin kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizini yapmadığına
işaret etmediği belirtilerek, yaşam hakkının usul boyutunun da ihlal
edilmediğine hükmedilmiştir.
Oysa kararda da belirtildiği üzere, 24/7/2015 tarihinde
meydana gelen başvuru konusu olayda, silahlı güç kullanan polislerin ifadeleri
1/8/2015-3/8/2015 tarihlerinde alınabilmiş; Cumhuriyet savcısı ise ifadelerine
başvurduğu polisleri 30/12/2015-10/2/2016 tarihleri arasında dinlemiştir. Bu
sebeple, gerekli tedbirler alınmadan ifadelerin alınmasının zamana yayıldığı
anlaşılan soruşturmanın özenli bir şekilde yürütüldüğünden söz edilemeyeceği
gibi (emsal karar için bkz. Karataş ve diğerleri/Türkiye, B. No:
46820/09, 12/9/2017, § 76), Cumhuriyet savcılarının aralarındaki işbölümünü
gerekçe göstererek yaklaşık iki ay boyunca, olay hakkında bilgisi olan
kişilerin ve operasyonda görev yapan polislerin ifadelerinin alınması için
hiçbir gayret göstermemeleri ve olaya şahit olan evsahibinin beyanı ile polis
tutanağındaki anlatım farkının açıklanmaması veya giderilmemesi de
soruşturmanın özenli bir şekilde yürütülmediğini ortaya koymaktadır.
Bu itibarla, soruşturmanın makul bir sürede
tamamlanmadığı söylenemez ise de, makul bir özenle yürütülmediği ve yaşam
hakkının usul boyutunun ihlal edildiği düşüncesiyle çoğunluğun aksi yöndeki
kararına katılmıyorum.