TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
KEMAL SALPAGAROV BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/12809)
|
|
Karar Tarihi: 16/1/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Mahmut ATEŞ
|
Başvurucu
|
:
|
Kemal SALPAGAROV
|
Vekili
|
:
|
Av. Nurali ÇİTİL
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, öldürülme veya kötü muameleye maruz kalma riski
bulunan ülkeye sınır dışı etme kararı alınması nedeniyle kötü muamele
yasağının; insan haysiyetiyle bağdaşmayan koşullarda hukuka aykırı olarak idari
gözetim altında tutulma nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile kötü
muamele yasağının; bu hak ihlalleri nedeniyle etkin bir başvuru yolu bulunmaması
nedeniyle etkili başvuru ve adil yargılanma haklarının; idari gözetim kararına
itiraz kabul edildiği halde vekâlet ücretine hükmedilmemesi nedeniyle mülkiyet
hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurucu tarafından 4/7/2016 ve 29/7/2016 tarihlerinde iki
ayrı bireysel başvuru yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan
ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. 2016/14031 numaralı başvuru dosyasının hukuki irtibat
nedeniyle 2016/12809 numaralı başvuru dosyası ile birleştirilmesine,
incelemenin 2016/12809 numaralı başvuru dosyası üzerinden yürütülmesine ve
diğer dosyanın kapatılmasına karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar
verilmiştir.
6. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
7. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
8. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla elde edilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
10. Antalya Valiliğinin 1/12/2015 tarihli kararıyla, Rusya
Federasyonu vatandaşı başvurucunun kamu güvenliği açısından tehdit oluşturduğu
gerekçesiyle 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma
Kanunu uyarınca sınır dışı edilmesine ve altı ay süreyle idari gözetim altına
alınmasına karar verilmiştir.
11. Başvurucu, Antalya Valiliğinin sınır dışı etme kararına
karşı iptal davası açmıştır. Antalya 1. İdare Mahkemesi 26/1/2016 tarihli kararıyla
başvurucunun sınır dışı edilmesine dair işlemde hukuka aykırılık görülmediği
gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
12. Başvurucu ret kararının ardından sınır dışı edilmesi hâlinde
siyasi görüşleri, dinî inançları ve etnik kökeni nedeniyle Rusya
Federasyonu'nda kötü muameleye maruz kalacağı iddiasıyla ve sınır dışı
işleminin tedbiren durdurulması talebiyle 8/2/2016 tarihinde Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurucunun iddiaları 2016/2773
numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden incelenmiş ve 12/2/2016 tarihli ara
kararıyla başvurucunun sınır dışı edilmesinin geçici olarak durdurulmasına
karar verilmiştir.
13. İdari gözetim altında bulunan başvurucu sırasıyla Antalya,
Aşkale, Ağrı ve Adana Geri Gönderme Merkezlerinde tutulmuştur. Bu süreçte idari
gözetim kararının kaldırılması için çeşitli tarihlerde sulh ceza hâkimliklerine
talepte bulunan başvurucunun talepleri Antalya 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin
7/12/2015, Ağrı Sulh Ceza Hâkimliğinin 12/1/2016, 1/3/2016, 21/2/2016 ve Adana
2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 25/5/2016 tarihli kararlarıyla reddedilmiştir.
14. Başvurucu tutulduğu geri gönderme merkezlerindeki fiziksel
koşulların yetersiz olduğunu, fiziksel koşulların telefon ve internet gibi
iletişim araçlarına ulaşma, tıbbi bakım, beslenme, açık havaya çıkma, temizlik
ve sosyal faaliyetlere katılma gibi temel insani ihtiyaçları karşılamadığını
iddia etmiştir. Başvurucu bu iddialarıyla ilgili olarak, tutulduğu geri
gönderme merkezlerinin yaşam alanlarına ait bazı fotoğrafları dosyaya
eklemiştir.
15. Ağrı Valiliği, başvurucunun idari gözetim altında bulunduğu
31/12/2015 tarihinde, bir kez daha başvurucunun kamu güvenliği açısından tehdit
oluşturduğu gerekçesiyle 6458 sayılı Kanun uyarınca sınır dışı edilmesine ve
altı ay süreyle idari gözetim altına alınmasına karar vermiştir.
16. Adana Valiliği ise 11/5/2016 tarihli kararıyla başvurucunun
idari gözetim süresinin 6458 sayılı Kanun uyarınca altı ay uzatılmasına karar
vermiştir.
17. Başvurucu Ağrı Valiliğinin mükerrer sınır dışı etme kararına
karşı Erzurum İdare Mahkemesinde iptal davası açarak özetle Karaçay Türkü
olduğunu, Rusya Federasyonu Starvropol bölgesinde uzun yıllar müftü
yardımcılığı yaptıktan sonra Müslümanlara karşı artan baskılar sonucu 2013
yılında ailesiyle birlikte Türkiye'ye geldiğini belirtmiştir. Başvurucu, sınır
dışı etme kararı verilirken ülkesine geri gönderilmesi durumunda dinî ve siyasi
görüşleri nedeniyle maruz kalacağı insan hakkı ihlalleri ve haksız cezalandırılma
tehdidinin değerlendirilmediğini iddia etmiş ve Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin (AİHM) Rusya Federasyonu aleyhine verdiği bazı hak ihlali
kararlarını iddialarına kanıt olarak göstermiştir.
18. Erzurum 1. İdare Mahkemesi 15/6/2016 tarihli ve E. 2016/29
ve K. 2016/670 sayılı kararıyla iptal davasının reddine karar vermiştir. Ret
kararının gerekçesi şöyledir:
"... Yabancı uyruklu şahsın sınırdışı
edilmesini gerektiren durumların mutlaka suç niteliği taşıması ve bunun yargı
kararıyla belirlenmiş olması zorunluğu bulunmamaktadır.
Bu haliyle, idareye tanınan takdir yetkisi,
yabancılar hukuku açısından dikkate alındığında, devletin hükümranlık
haklarının doğal sonucu olup; kamu düzeninin korunması amaçlanmaktadır.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacının
Rusya Fedarasyonu uyruklu olduğu, hakkında G-87 Tahdit Kaydı (Genel Güvenlik)
bulunduğu, bu sebeple Antalya Valiliği tarafından hakkında sınır dışı edilme
kararı alındığı,bu karara istinaden 29.12.2015 tarihinde Ağrı Göç
İdaresi'nesevk edildiği, bunun üzerine Ağrı Valiliği İl Göç İdaresi'nin
31.12.2015 tarih ve 112 sayılı işlemi ile 6458 sayılı Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanunu'nun 54/1-d maddesi uyarınca sınırdışı edilmesine
karar verildiği, davacı tarafından ülkesinde siyasi ve dini nedenlerle itham
edildiği ve baskılara maruz kaldığı, temel hak ve özgürlüklerin ihlali ihtimali
üzerine ülkesini terk etmekzorunda kaldığı, hakkında cezai ya da tedbire
yönelik olarak yürütülen herhangi bir işlem bulunmadığı, anılan kanunun 53/3
maddesi uyarınca inceleme yapılması gerektiğiileri sürülerek, işlemin iptali
istemiyle davanın açıldığı görülmektedir.
Bu durumda; hakkında G-87 tahdit kaydı (genel
güvenlik) bulunan davacının, kamu düzeni veya kamu güvenliği açısından tehdit
oluşturduğu, yabancı uyruklu şahsın sınırdışı edilmesini gerektiren durumların
mutlaka suç niteliği taşıması ve bunun yargı kararıyla belirlenmiş olması
zorunluluğunun bulunmadığı da dikkate alındığında, dava konusu işlemde hukuka
aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davanın reddine..."
19. Başvurucu Adana Valiliğinin idari gözetim süresinin
uzatılmasına dair kararına karşı da itirazda bulunmuş ve bu itirazı kabul eden
Adana 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 2/6/2016 tarihli kararıyla aynı gün serbest
bırakılmıştır.
20. Anayasa Mahkemesi başvurucunun 2016/2773 numaralı bireysel
başvuru dosyasının 2015/19133 numaralı başvuru dosyası ile birleştirilmesine ve
17/4/2019 tarihinde 2015/19133 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden
yapılan değerlendirme sonucunda başvurucu yönünden Anayasa’nın 17. maddesinde
güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine karar verilmiştir
(R.M. ve diğerleri, B. No:
2015/19133, 17/4/2019, § 27).
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
21. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu'nun "İdari dava türleri ve idari
yargı yetkisinin sınırı" kenar başlıklı2. maddesinin ilgili
kısımları şöyledir:
"Madde 2 - 1. (Değişik: 10/6/1994 -
4001/1 md.) İdari dava türleri şunlardır:
a) (İptal: Anayasa Mahkemesinin 21/9/1995
tarihli ve E.1995/27, K.1995/47 sayılı kararı ile; Yeniden Düzenleme: 8/6/2000
- 4577/5 md.) İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep konu ve maksat
yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için
menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları,
b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel
hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,
...
2. İdari yargı yetkisi, idari eylem ve
işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır ... "
22. 6458 sayılı Kanun'un "Geri
gönderme yasağı" kenar başlıklı 4. maddesi şöyledir:
"Bu Kanun kapsamındaki hiç kimse,
işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulacağı
veya ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi
fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında bulunacağı bir
yere gönderilemez."
23. 6458 sayılı Kanun'un "Sınır
dışı etme kararı" kenar başlıklı 53. maddesi şöyledir:
"(1) Sınır dışı etme kararı, Genel
Müdürlüğün talimatı üzerine veya resen valiliklerce alınır.
(2) Karar, gerekçeleriyle birlikte hakkında
sınır dışı etme kararı alınan yabancıya veya yasal temsilcisine ya da avukatına
tebliğ edilir. Hakkında sınır dışı etme kararı alınan yabancı, bir avukat
tarafından temsil edilmiyorsa kendisi veya yasal temsilcisi, kararın sonucu,
itiraz usulleri ve süreleri hakkında bilgilendirilir.
(3) Yabancı veya yasal temsilcisi ya da
avukatı, sınır dışı etme kararına karşı, kararın tebliğinden itibaren on beş
gün içinde idare mahkemesine başvurabilir. Mahkemeye başvuran kişi, sınır dışı
etme kararını veren makama da başvurusunu bildirir. Mahkemeye yapılan
başvurular on beş gün içinde sonuçlandırılır. Mahkemenin bu konuda vermiş olduğu
karar kesindir. Yabancının rızası saklı kalmak kaydıyla, dava açma süresi
içinde veya yargı yoluna başvurulması halinde '54 üncü maddenin birinci
fıkrasının (b), (d) ve (k) bentleri ile ikinci fıkrası kapsamındakiler hariç'
(676 sayılı KHK'nın 35/1. maddesiyle eklenen cümle) yargılama sonuçlanıncaya
kadar yabancı sınır dışı edilmez."
24. 6458 sayılı Kanun'un "Sınır
dışı etme kararı alınacaklar" kenar başlıklı 54. maddesi
şöyledir:
"(1) Aşağıda sayılan yabancılar hakkında
sınır dışı etme kararı alınır:
a) 5237 sayılı Kanunun 59 uncu maddesi
kapsamında sınır dışı edilmesi gerektiği değerlendirilenler
b) Terör örgütü yöneticisi, üyesi,
destekleyicisi veya çıkar amaçlı suç örgütü yöneticisi, üyesi veya
destekleyicisi olanlar
c) Türkiye ye giriş, vize ve ikamet izinleri
için yapılan işlemlerde gerçek dışı bilgi ve sahte belge kullananlar
ç) Türkiye 'de bulunduğu süre zarfında
geçimini meşru olmayan yollardan sağlayanlar
d) Kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu
sağlığı açısından tehdit oluşturanlar
e) Vize veya vize muafiyeti süresini on günden
fazla aşanlar veya vizesi iptal edilenler
j) İkamet izinleri iptal edilenler g) İkamet
izni bulunup da süresinin sona ermesinden itibaren kabul edilebilir gerekçesi
olmadan ikamet izni süresini on günden fazla ihlal edenler
ğ) Çalışma izni olmadan çalıştığı tespit
edilenler
h) Türkiye ye yasal giriş veya Türkiye 'den
yasal çıkış hükümlerini ihlal edenler
ı) Hakkında Türkiye ye giriş yasağı
bulunmasına rağmen Türkiye ye geldiği tespit edilenler
i) Uluslararası koruma başvurusu reddedilen,
uluslararası korumadan hariçte tutulan, başvurusu kabul edilemez olarak
değerlendirilen, başvurusunu geri çeken, başvurusu geri çekilmiş sayılan,
uluslararası koruma statüleri sona eren veya iptal edilenlerden haklarında
verilen son karardan sonra bu Kanunun diğer hükümlerine göre Türkiye 'de kalma
hakkı bulunmayanlar
j) İkamet izni uzatma başvuruları
reddedilenlerden, on gün içinde Türkiye 'den çıkış yapmayanlar
k) Uluslararası kurum ve kuruluşlar tarafından
tanımlanan terör örgütleriyle ilişkili olduğu değerlendirilenler
(2) Bu maddenin birinci fıkrasının (b), (d)
ve (k) bentleri kapsamında oldukları değerlendirilen uluslararası koruma
başvuru sahibi veya uluslararası koruma statüsü sahibi kişiler hakkında
uluslararası koruma işlemlerinin her aşamasında sınır dışı etme kararı
alınabilir. "
25. 6458 sayılı Kanun'un "Sınır
dışı etmek üzere idari gözetim ve süresi" kenar başlıklı 57.
maddesi şöyledir:
"(1) 54 üncü madde kapsamındaki
yabancılar, kolluk tarafından yakalanmaları halinde, haklarında karar verilmek
üzere derhal valiliğe bildirilir. Bu kişilerden, sınır dışı etme kararı
alınması gerektiği değerlendirilenler hakkında, sınır dışı etme kararı valilik
tarafından alınır. Değerlendirme ve karar süresi kırk sekiz saati geçemez.
(2) Hakkında sınır dışı etme kararı alınanlardan;
kaçma ve kaybolma riski bulunan, Türkiye ye giriş veya çıkış kurallarını ihlal
eden, sahte ya da asılsız belge kullanan, kabul edilebilir bir mazereti
olmaksızın Türkiye 'den çıkmaları için tanınan sürede çıkmayan, kamu düzeni,
kamu güvenliği veya kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar hakkında valilik
tarafından idari gözetim kararı alınır. Hakkında idari gözetim kararı alınan
yabancılar, yakalamayı yapan kolluk birimince geri gönderme merkezlerine kırk
sekiz saat içinde götürülür.
(3) Geri gönderme merkezlerindeki idari
gözetim süresi altı ayı geçemez. Ancak bu süre, sınır dışı etme işlemlerinin
yabancının iş birliği yapmaması veya ülkesiyle ilgili doğru bilgi ya da
belgeleri vermemesi nedeniyle tamamlanamaması halinde, en fazla altı ay daha uzatılabilir.
(4) İdari gözetimin devamında zaruret olup
olmadığı, valilik tarafından her ay düzenli olarak değerlendirilir. Gerek
görüldüğünde, otuz günlük süre beklenilmez. İdari gözetimin devamında zaruret
görülmeyen yabancılar için idari gözetim derhal sonlandırılır. Bu yabancılara,
belli bir adreste ikamet etme, belirlenecek şekil ve sürelerde bildirimde
bulunma gibi idari yükümlülükler getirilebilir.
(5) İdari gözetim kararı, idari gözetim
süresinin uzatılması ve her ay düzenli olarak yapılan değerlendirmelerin
sonuçları, gerekçesiyle birlikte yabancıya veya yasal temsilcisine ya da
avukatına tebliğ edilir. Aynı zamanda, idari gözetim altına alınan kişi bir
avukat tarafından temsil edilmiyorsa, kendisi veya yasal temsilcisi kararın
sonucu, itiraz usulleri ve süreleri hakkında bilgilendirilir.
(6) İdari gözetim altına alınan kişi veya
yasal temsilcisi ya da avukatı, idari gözetim kararına karşı sulh ceza hakimine
başvurabilir. Başvuru idari gözetimi durdurmaz. Dilekçenin idareye verilmesi
halinde, dilekçe yetkili sulh ceza hakimine derhal ulaştırılır. Sulh ceza
hakimi incelemeyi beş gün içinde sonuçlandırır. Sulh ceza hakiminin kararı
kesindir. İdari gözetim altına alınan kişi veya yasal temsilcisi ya da avukatı,
idari gözetim şartlarının ortadan kalktığı veya değiştiği iddiasıyla yeniden
sulh ceza hakimine başvurabilir.
(7) İdari gözetim işlemine karşı yargı yoluna
başvuranlardan, avukatlık ücretlerini karşılama imkanı bulunmayanlara,
talepleri halinde 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu hükümlerine
göre avukatlık hizmeti sağlanır."
26. 22/10/2014 tarihli ve 29153 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren Geçici Koruma Yönetmeliği'nin 6. maddesi şöyledir:
"(1) Bu Yönetmelik kapsamında hiç kimse,
işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulacağı
veya ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi
fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında bulunacağı bir
yere gönderilemez.
(2) Genel Müdürlük, ilgili mevzuata göre
ülkemizden gönderilmesi gerektiği halde, birinci fıkra kapsamında ülkemizden
gönderilemeyecek yabancılar hakkında idari tedbirler alabilir. "
B. Uluslararası Hukuk
1. Uluslararası Mevzuat
27. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "İşkence yasağı" kenar başlıklı 3.
maddesi şöyledir:
"Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da
onur kırıcı ceza veya işlemlere tabi tutulamaz."
28. Mültecilerin hukuki durumuna dair 28/7/1951 tarihli
Sözleşme'nin (Cenevre Sözleşmesi) 33. maddesi şöyledir:
"1. Hiçbir Taraf Devlet, bir mülteciyi,
ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri
dolayısıyla hayatı ya da özgürlüğü tehdit altında olacak ülkelerin sınırlarına,
her ne şekilde olursa olsun geri göndermeyecek veya iade ("refouler'')
etmeyecektir.
2. Bununla beraber, bulunduğu ülkenin
güvenliği için tehlikeli sayılması yolunda ciddi sebepler bulunan veya
özellikle ciddi bir adi suçtan dolayı kesinleşmiş bir hükümle mahkum olduğu
için söz konusu ülkenin halkı açısından bir tehlike oluşturmaya devam eden bir
mülteci, işbu hükümden yararlanmayı talep edemez."
2. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi Uygulaması
29. AİHM'e göre yabancıların ülkeye girmeleri, ülkede ikamet
etmeleri ve ülkeden çıkarılmalarına ilişkin konular doğrudan o ülkenin ulusal
egemenlik yetkisine ilişkindir. Bununla birlikte bir yabancının sınır dışı
edilmesi hâlinde işkence ve kötü muameleye maruz kalacağına dair ciddi emareler
bulunması durumunda taraf devletin Sözleşme kapsamında sorumluluğu ortaya
çıkmaktadır. Sözleşme, işkence ve kötü muameleye maruz kalma riski bulunan
ülkeye sınır dışı etmeme yükümlülüğünü içermektedir. AİHM, Sözleşme'nin 2.
(yaşam hakkı) ve 3. maddelerinin (işkence ve kötü muamele yasağı) birlikte
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetlerde işkence ve kötü muamele yasağının mutlak
şekilde yasaklandığı gerçeğinden hareketle başvuruları 3. maddeyle sınırlı
olarak incelemektedir. Bu kural geri gönderilen ülkede idam cezası uygulanacağı
gibi doğrudan yaşam hakkının konusunu oluşturan şikâyetler yönünden geçerli
değildir. AİHM, işkence ve kötü muamele riski bulunan ülkeye sınır dışı etmeme
yükümlülüğünün kamu düzeni veya kamu güvenliği bakımından risk oluşturanlar
bakımından da geçerli olduğununun hatta uluslararası terörizm tehlikesinin
bulunduğu hâllerde bile bu yükümlülüğe bir istisna getirilemeyeceğinin altını
çizmektedir. AİHM, geri gönderilen ülkede işkence ve kötü muamele riskinin
varlığını haklı gösteren önemli gerekçelerin bulunması hâlinde bu iddiaların
kapsamlı ve titiz (etkili) bir şekilde incelenmesi gerektiğine dikkat
çekmektedir. AİHM, söz konusu incelemenin etkililiğinden bahsedilebilmesi için
sınır dışı kararı uygulanmadan önce ilgili kişiye bağımsız bir merciye
başvuruda bulunma imkânı tanınması ve inceleme sonuçlanıncaya kadar sınır dışı
kararının uygulamasının kendiliğinden (otomatik olarak) durdurulmasının önemine
vurgu yapmaktadır. AİHM'e göre Sözleşme'nin 3. maddesinin ihlaline karar
verilebilmesi için işkence ve kötü muamele iddiasının bir olasılığın ötesinde
gerçek bir risk düzeyine ulaşması gerekmektedir. Söz konusu riskin ciddiliği
incelenirken geri gönderilecek ülkeyle ilgili koşullar taraf devletçe resen
araştırılmalıdır (Soering/Birleşik Krallık,
B. No: 14038/88, 7/7/1989; Saadi/İtalya
[BD], B. No: 37201/06, 28/2/2008;
MS.S./Belçika ve Yunanistan [BD], B. No: 30696/09, 21/1/2011; JK. ve diğerleri/İsveç [BD], B. No:
59166/12, 23/8/2016; Ghorbanov ve
diğerleri/Türkiye, B. No: 28127/09, 3/12/2013; Mamatkulov ve Aksarov/Türkiye [BD], B.
No: 46827/99, 4/2/2005; Babajanov/Türkiye,
B. No: 49867/08, 10/5/2016).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
30. Mahkemenin 16/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Sınır Dışı Etme Kararı
Nedeniyle Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
31. Başvurucu; Rusya Federasyonu'na sınır dışı edilmesi hâlinde
siyasi görüşü, dinî inancı ve etnik kökeni nedeniyle kötü muameleye maruz
kalacağını ve yaşamının tehlikeye gireceğini, uluslararası kuruluşlar ve insan
hakları örgütlerinin raporlarında bu iddialarını doğrular ve destekler
nitelikte tespitlere yer verildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca sınır
dışı etme kararının uygulanması hâlinde Rusya Federasyonu'nda cezaevine girme
riski bulunduğunu, Türkiye'de yaşayan eşinden ve çocuklarından ayrılmak zorunda
kalacağını, bu nedenle özgürlük ve güvenlik hakkı ile aile hayatına saygı
hakkının ihlal edileceğini iddia etmiştir. Başvurucu son olarak, hakkında
Antalya Valiliğinin verdiği 1/12/2015 tarihli sınır dışı kararına rağmen Ağrı
Valiliğinin 31/12/2015 tarihinde mükerrer bir sınır dışı etme kararı daha
verdiğini ve bu mükerrer karara yaptığı itirazın Erzurum 1. İdare Mahkemesinin
15/6/2016 tarihli kararıyla, ileri sürdüğü hususlar dikkate alınmadan ve hukuka
aykırı olarak reddedildiğini, böylece adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
belirterek iddia ettiği bu hak ihlallerinin tespitini ve kendisine manevi
tazminat ödenmesini talep etmiştir.
2. Değerlendirme
32. Anayasa’nın "Kişinin
dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17.
maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı ve üçüncü fıkrası şöyledir:
"Herkes,
… maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
...
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse
insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”
33. Anayasa’nın "Devletin
temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, …
Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve
mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti
ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve
sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için
gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
34. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, sınır dışı
etme kararının uygulanması hâlinde menşe ülkesinde maddi ve manevi bütünlüğüne
yönelik ciddi bir tehlikeyle karşılaşma ihtimali bulunduğuna ve bu hususun
sınır dışı etme kararına yaptığı itirazı karara bağlayan yargı organlarınca
gözönüne alınmadığına ilişkindir. Bu nedenle başvurucunun iddialarının kötü
muamele yasağı kapsamında incelenmeleri gerektiği, diğer yönlerden ayrı bir
inceleme yapılmasına gerek bulunmadığı değerlendirilmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
35. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü
muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
36. Anayasa'nın 17., 5. ve 16. maddeleri, uluslararası hukuk ve
özellikle Türkiye'nin taraf olduğu Cenevre Sözleşmesi'nin ilgili hükümleriyle
birlikte yorumlandığında, devletin egemenlik alanında olup gönderildikleri
ülkede kötü muameleye maruz kalabilecek yabancıların maddi ve manevi
varlıklarına yönelik risklere karşı korunmalarının devletin pozitif
yükümlülükleri arasında yer aldığının kabulü gerekir (A.A. ve A.A. [GK], B. No: 2015/3941,
1/3/2017, § 59).
37. Anılan pozitif yükümlülük kapsamında sınır dışı edilecek
kişiye ülkesinde karşılaşabileceği risklere karşı gerçek anlamda bir koruma
sağlanabilmesi için bu kişiye sınır dışı kararına karşı etkili bir karşı çıkma imkânı tanınması gerekir. Aksi
hâlde sınır dışı edildiğinde kötü muameleye maruz kalma riski altında olduğunu
iddia eden ve bu iddiasını delillendirme konusunda devlete göre daha kısıtlı
imkâna sahip olan yabancıya gerçek anlamda bir koruma sağlanabildiğinden
bahsetmek mümkün olmayacaktır (A.A. ve A.A.,
§ 60).
38. Dolayısıyla kötü muameleye karşı koruma pozitif
yükümlülüğünün -anılan yasağın koruduğu hakların doğası gereği- hakkında sınır
dışı kararı verilen bir yabancıya iddialarını
araştırtma ve bu kararı adil bir
şekilde inceletme imkânı sağlayan usul güvencelerini de içerdiği
kuşkusuzdur (A.A. ve A.A., § 61).
39. Bu çerçevede sınır dışı etme işlemi sonucunda yabancının
gönderileceği ülkede kötü muamele yasağının ihlal edileceğinin iddia edilmesi
hâlinde idari ve yargısal makamlar tarafından söz konusu ülkede gerçek bir
ihlal riskinin bulunup bulunmadığı ayrıntılı şekilde araştırılmalıdır. Anılan
usul güvencelerinin bir gereği olarak idari makamlar tarafından alınan sınır
dışı kararlarının bağımsız bir yargı organı tarafından denetlenmesi, bu denetim
süresince sınır dışı kararlarının icra edilmemesi ve yargılama sürecine
tarafların etkili katılımının sağlanması gerekir (A.A. ve A.A., § 62).
ii. İlkelerin Olaya
Uygulanması
40. Öncelikle başvurucunun, Antalya Valiliğinin sınır dışı etme
kararına karşı açtığı iptal davasının reddedilmesinin ardından yaptığı bireysel
başvurunun değerlendirilerek kötü muamele yasağının ihlal edildiğine karar
verildiği belirtilmelidir (R.M. ve diğerleri
B. No: 2015/19133, 17/4/2019).
41. R.M. ve diğerleri başvurusunda
bu sonuca ulaşılırken başvurucunun ülkesine geri gönderilmesi durumunda maddi
ve manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlikeyle karşılaşabileceğine dair
savunulabilir bir iddiasının bulunduğuna, buna karşılık başvurucunun sınır dışı
etme kararına karşı açtığı iptal davasında menşe ülkesinde maruz kalacağını
iddia ettiği risklere ilişkin araştırma ve değerlendirme yapılmadan karar
verildiğine dikkat çekilmiştir (R.M. ve
diğerleri, §§ 23-27).
42. Somut başvuru Ağrı Valiliğinin başvurucu hakkında ikinci kez
sınır dışı etme kararı vermesi ve başvurucunun bu kararın iptali istemiyle
açtığı davanın bir kez daha reddedilmesinin ardından yapılmıştır. Başvurucu,
Ağrı Valiliğinin verdiği bu ikinci sınır dışı etme kararına karşı iptal davası
açarken menşe ülkesinde dinî ve siyasi görüşleri nedeniyle kötü muameleye maruz
kalacağına dair iddialarını yeniden dile getirmiş ve bu iddialarına dayanak
olarak AİHM'in Rusya Federasyonu aleyhine verdiği bazı hak ihlali kararlarını
göstermiştir. Dolayısıyla başvurucunun menşe ülkesinde kötü muameleye maruz
kalacağına yönelik savunulabilir bir iddiası bulunduğu konusunda R.M. ve diğerleri kararındaki tespitlerden
ayrılmayı gerektiren bir yön bulunmamaktadır (R.M.
ve diğerleri, §§ 23, 24).
43. Sözü edilen iptal davası kapsamında başvurucunun geri
gönderilmesi hâlinde ülkesinde kötü muameleye maruz kalma riskiyle karşı
karşıya olup olmadığına ilişkin olarak göç idaresi müdürlüklerinden bir izahat
alınmadığı görülmektedir. Yargılamayı yapan mahkeme tarafından bu hususta
herhangi bir araştırma yapılmadığı ve iptal davasının reddi kararında iddialara
neden itibar edilmediği konusunda bir değerlendirmeye yer verilmediği
anlaşılmaktadır. Dolayısıyla somut başvuruda menşe ülkesinde kötü muameleye
maruz kalma riskini araştırma yükümlülüğünün yerine getirilmemesi bakımından da
R.M. ve diğerleri kararında
ulaşılan sonuçtan farklı bir değerlendirme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
44. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence
altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Lehe Vekâlet Ücretine
Hükmedilmemesi Nedeniyle Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
45. Başvurucu; Adana 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 2/6/2016 tarihli
kararıyla idari gözetim kararına itirazının kabul edilerek serbest
bırakılmasına karar verildiğini, buna karşılık aynı kararda lehine vekâlet
ücretine hükmedilmediğini, böylece mülkiyet hakkının ihlal edildigini ileri
sürmüştür.
46. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında, anayasal açıdan önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara
uğramadığı başvuruların esastan incelenmeksizin reddedilebilecegi hüküm altına
alınmıştır.
47. Anılan hükümle anayasal ve kişisel önemden yoksun
başvuruların esastan incelenmemesine imkân tanıyan ek bir kabul edilebilirlik
kriteri getirilmiştir. Dolayısıyla diğer tüm kabul edilebilirlik kriterlerini
taşısa hatta esas hakkında incelemeye geçildiğinde ihlal kararı verilebilecek
nitelikte olsa bile kanunda belirtilen nitelikteki bir başvuru kabul edilemez
bulunabilecektir (K.V. [GK], B.
No: 2014/2293, 1/12/2016, § 55).
48. 6216 sayılı Kanun'da anayasal ve kişisel önemden yoksun
başvuruların kabul edilemez bulunabilmesi için iki koşul öngörülmüştür:
Anayasal önem olarak adlandırılabilecek olan birinci koşul başvurunun
Anayasa'nın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve
sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımaması, kişisel önem olarak
adlandırılabilecek olan ikinci koşul ise başvurucunun önemli bir zarara
uğramamasıdır (K.V., § 57).
49. Anayasa hükümlerinin yorumlanması açısından önem taşıma
unsurunun başta Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru yoluyla daha önce
yorumlamadığı meseleleri kapsadığında kuşku bulunmamaktadır. Bununla birlikte
Anayasa Mahkemesi, bir meseleyle ilgili olarak daha önce Anayasa'nın ilgili
hükümlerini yorumlamış olsa bile değişen durumları dikkate alarak yeniden
yorumlama ihtiyacı duyabilir. Bu durumda da o meseleye ilişkin başvurunun
anayasal öneminin bulunduğunu kabul etmek gerekir (K.V., § 63).
50. Anayasa'nın uygulanması açısından önem taşıma unsurunda ise
Anayasa hükümlerinin uygulanması açısından başvurunun önem taşıdığının
söylenebilmesi için kamu makamları ve derece mahkemelerinin belli bir meseleye
ilişkin uygulamalarının Anayasa Mahkemesi yorumlarından farklı olması ve bu
farklılığın da önemli olması gerekir (K.V.,
§ 64).
51. Kişisel önemin bulunmaması koşulu ise -başvurucunun içinde
bulunduğu koşullar da dâhil olmak üzere- her olayın kendine özgü koşulları
dikkate alınarak ve objektif verilerden hareket edilerek Anayasa Mahkemesi
tarafından değerlendirilir (K.V.,
§§ 66, 67).
52. Somut olayda başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiğine
dair şikâyeti, itirazının kabul edildiği bir davada Avukatlık Asgari Ücret
Tarifesi'ne göre lehine hükmedilmesi gereken vekâlet ücretine hükmedilmemesine
ilişkindir.
53. Anayasa Mahkemesi daha önce benzer başvuruları incelemiş,
anayasal ve kişisel önemden yoksun olmaları nedeniyle kabul edilemez bulmuştur.
Bu sonuca ulaşılırken mülkiyet hakkına yönelik ihlal iddialarının bireysel
başvuru yoluyla daha önce ilgili anayasa kuralları çerçevesinde incelenip
yorumlandığı ve başvuruda takdir edilmeyen vekâlet ücretinin başvurucuya ciddi
anlamda zarar verdiği konusunda bir açıklamanın olmadığı gözetilmiştir (Daygınat Magomedzhamilova ve diğerleri, B.
No: 2015/516, 20/3/2019, §§ 40-42).
54. Somut başvuruda, iddia edilen hak ihlalinin başvurucunun
önemli bir zarara uğramasına neden olduğuna dair bir açıklama bulunmamaktadır.
İddia aynı zamanda, Anayasa Mahkemesi tarafından daha önce bireysel başvuru
yoluyla yorumlanmış olan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkindir.
Dolayısıyla lehe vekâlet ücretine hükmedilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının
ihlal edildiğine dair şikâyet, anayasal ve kişisel önem kriterini
karşılamamaktadır.
55. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin anayasal ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle kabul
edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Geri Gönderme
Merkezlerindeki Fiziksel Koşullar Nedeniyle Kötü Muamele Yasağının ve Bu Yasakla
Bağlantılı Olarak Etkili Başvuru Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
56. Başvurucu; sınır dışı edilmek üzere idari gözetim altında
tutulduğu süre boyunca Antalya, Aşkale, Ağrı ve Adana geri gönderme
merkezlerinde kötü muamele yasağına aykırı olarak son derece yetersiz fiziksel
koşullarda barındırıldığını iddia etmiştir. Başvurucuya göre bu merkezlerdeki
fiziksel koşullar, telefon ve internet gibi iletişim araçlarına ulaşma, tıbbi
bakım, beslenme, açık havaya çıkma, temizlik ve sosyal faaliyetlere katılma
gibi temel insani ihtiyaçları karşılamaktan uzaktır. Başvurucu ayrıca yetersiz
fiziksel koşullar nedeniyle ihlal edilen hakları bakımından etkili ve yeterli
bir giderim sağlayan bir hukuk yolu bulunmadığını, bu nedenle kötü muamele
yasağı ile bağlantılı olarak etkili başvuru yolu hakkının da ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
57. Temel hak ve özgürlüklere saygı devletin tüm organlarının
uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde ortaya
çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine
başvurulmalıdır. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. İddia edilen hak ihlallerinin bu olağan denetim
mekanizması içinde giderilememesi durumunda bireysel başvuru yoluna gidilebilir
(İsmail Buğra İşlek, B. No:
2013/1177, 26/3/2013, § 17)
58. İnsan
haysiyetiyle bağdaşmayan koşullarda tutulma şikâyetleri açısından hukuksal bir
başvuru yolunun etkili olduğundan söz edilebilmesi için tutulma koşullarının
iyileştirilmesi ve bu koşullardan kaynaklanan zararların tazmin edilmesini
sağlayacak bir yol olması gerekmektedir. Geri gönderme merkezinden salıverilen
yabancılar yönünden artık mevcut ihlali önleyici ya da tutma koşullarının
geleceğe yönelik olarak düzeltilmesini temin edici hukuk yollarına başvurulması
anlamını yitirmekte, bu durumda uğranılan zararları tazmin edici mekanizmaların
varlığı yeterli hâle gelmektedir. Dolayısıyla bu merkezlerden salıverilenlerin
ayrıldıkları tarihe kadar maruz kaldıkları tutma koşullarına ilişkin
şikâyetleri bakımından etkili hukuk mekanizmasının tazminat yolu olduğu
söylenebilir (bkz. aynı yönde B.T.
[GK], B. No: 2014/15769, 30/11/2017, §§ 48-49).
59. İdari gözetim altında tutma, idari nitelik taşıyan bir
karara dayanmaktadır. Öte yandan yabancıların idari gözetim altında tutulduğu
geri gönderme merkezlerinin yönetim, denetim ve işletilmesi İçişleri Bakanlığı
tarafından yürütülen bir kamu hizmetidir. 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesine
göre idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakkı doğrudan etkilenenler
idari yargıda tam yargı davası açabilmektedir. Bu durumda geri gönderme
merkezlerindeki tutulma koşullarının hukuka uygun olmaması nedeniyle doğan
zararların 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesi uyarınca idari yargıda tam yargı
davasına konu edilmesinin mümkün olduğu sonucuna varılmaktadır (aynı yöndeki
karar için bkz. B.T., §§ 53, 54).
60. Somut olayda başvurucunun idari gözetimi Adana 2. Sulh Ceza
Hâkimliğinin 2/6/2016 tarihli kararıyla sonlandırılmış ve başvurucu aynı gün
serbest bırakılmıştır. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında başvurucunun geri
gönderme merkezlerindeki tutulma koşulları nedeniyle uğradığı zararların
tazmini için idare mahkemelerinde tam yargı davası açma hakkı bulunmaktadır.
Ulaşılabilir ve tutulma koşulları sebebiyle doğan maddi ve manevi zararların
karşılanması bakımından başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama
kapasitesini haiz olduğu görülen tam yargı
davası başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin
bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna
varılmıştır.(aynı yöndeki karar için bkz. B.T.,
§ 57).
61. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
62. Bununla birlikte bu aşamada oluşan durum nedeniyle işbu
kararın ardından açılması muhtemel idari davaların süresine ilişkin olarak bir
hususun açıklığa kavuşturulması zorunluluğu hasıl olmuştur.
63. Öncelikle vurgulanmalıdır ki idari yargı yerlerinde açılacak
davaların süresine ilişkin koşulları incelemek ve idari davaların süresinde
açılıp açılmadığını değerlendirmek ilgili mahkemelerin takdirindedir. Öte
yandan inceleme konusu başvuruda olduğu gibi, B.T.
kararındaki içtihat değişikliğinin Resmî Gazete'de yayımlandığı 16/2/2018
tarihinden önce tam yargı davası yolu tüketilmeden, doğrudan Anayasa
Mahkemesine yapılan müracaatların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez bulunmasını müteakip açılacak davalarda dava açma süresinin
derece mahkemelerince bu kişilerin mahkemeye erişim haklarının ihlaline neden
olmayacak biçimde değerlendirilmesi gerektiğine de işaret edilmelidir (aynı
yöndeki karar için bkz. B.T., §
59; R.M. ve diğerleri, § 30).
64. İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağı yönünden
başvuru yollarının tüketilmemesine istinaden kabul edilemezlik kararı
verildiğinden anılan yasakla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal
edildiği iddiası bu aşamada incelenmemiştir.
D. Hukuka Aykırı Olarak
İdari Gözetim Altında Tutulma Nedeniyle Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkının ve
Bu Hakla Bağlantılı Olarak Etkili Başvuru Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin
İddia
65. Başvurucu keyfî ve hukuk dışı gerekçelerle idari gözetim
altına alındığını, idari gözetim kararına itiraz konusunda karar veren
mahkemelerin kararlarında herhangi bir gerekçeye yer vermediklerini ve idari
gözetim kararının kaldırılmasının ardından bu uygulamanın haksızlığını ileri
sürerek tazminat talep edebileceği bir hukuk yolu bulunmadığını belirterek kişi
özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu
ayrıca idari gözetim kararına itiraz başvurularına bakan sulh ceza
hâkimliklerinin etkili yargısal bir denetim yapmadıklarını, bu nedenle kişi
özgürlüğü ve güvenliği hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının da
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
66. 6458 sayılı Kanun'un 57. maddesinin (6) numaralı fıkrasına
göre idari gözetim kararına karşı sulh ceza hakimliklerine itirazda
bulunulabilmekte, böylece idari gözetim kararının hukuka uygun olup olmadığı
sulh ceza hâkimliklerince incelenmektedir. Bu açıdan idare mahkemelerinin idari gözetim kararının hukuka uygunluğunun denetimi
konusunda herhangi bir yetkisi bulunmamaktadır. Buna karşılık hukuka aykırı
idari gözetim kararı nedeniyle uğranılan zararın tazminine ilişkin davalar (tam
yargı davası) ise 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesi uyarınca idari yargıda
açılmaktadır (aynı yöndeki karar için bkz. B.T.,
§§ 70, 71; bkz. § 60).
67. Sulh ceza hâkiminin idari gözetim kararına itirazı
reddederek itirazın hukuka uygun olduğuna hükmetmesi durumunda 2577 sayılı
Kanun'un 2. maddesinde öngörülen tam yargı davasının idari gözetim kararının
hukuka aykırı olduğu şikâyetlerine bağlı tazminat istemi yönünden etkisiz hâle
geleceği anlaşılmaktadır. Bu gibi hâllerde sulh ceza hâkiminin idari gözetim
kararının hukuka uygun olduğuna dair kararının kesinleşmesinden itibaren süresi
içinde doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulabilir (B.T., § 72 ).
68. Bununla beraber sulh ceza hâkiminin idari gözetim kararına
itirazı kabul ederek kararın hukuka aykırı olduğuna hükmetmesi hâlinde bu
kararın kesinleşmesinden sonra hukuka aykırı idari gözetim kararı nedeniyle
uğranıldığı iddia edilen zararın tazmini için 2577 sayılı Kanun'da öngörülen
süre içinde idari yargıda tam yargı davası açılması mümkündür. Bu hâlde
bireysel başvurunun ikincil niteliği gereği idari yargıda tam yargı davası açma
yolu tüketilmeden Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulamaz (B.T., § 73).
69. Somut olayda başvurucu, Adana Valiliğinin idari gözetim
süresinin uzatılmasına dair kararına itirazda bulunmuş ve bu itirazını kabul
eden Adana 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 2/6/2016 tarihli kararıyla aynı gün
serbest bırakılmıştır. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında başvurucunun haksız
yere idari gözetimde tutulması nedeniyle uğradığını iddia ettiği zararların
tazmini için idare mahkemelerinde tam yargı davası açma hakkı bulunmaktadır. Ulaşılabilir,
başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesini haiz olduğu görülen tam yargı davası başvuru yolu
tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği
ile bağdaşmayacağı sonucuna varılmıştır (bireysel başvurunun ikincil niteliği
ile ilgili açıklamalar için bkz. § 58).
70. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da, diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
71. Başvurucunun kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğine yönelik şikâyetinin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul
edilemez bulunmasının ardından açılması muhtemel idari davaların süresine
ilişkin olarak yukarıda belirtilen ilkelerin uygulanması gerektiğinin altı
çizilmelidir ( bkz. §§ 63, 64).
72. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı yönünden başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik kararı verildiğinden bu
hakla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiası bu
aşamada incelenmemiştir.
E. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
73. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili kısmı ve (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir.
Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
74. Başvurucu, ileri sürdüğü hak ihlallerinin tespiti ile
yeniden yargılama ve maddi ve manevi tazminat taleplerinde bulunmuştur.
75. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan ([GK], B. No: 2014/8875,
7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan
kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Bireysel başvuru
kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin
ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural
mümkün olduğunca eski hâle getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin
sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden
ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol
açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve
manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer
tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet
Doğan, §§ 55, 57).
76. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa
Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi
uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder.
Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı
olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve
bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle
Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama
kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan
farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul
hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir
karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini
beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama
kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri
yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58-59 ).
77. Somut olayda Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında
güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edildiği, ihlalin ilk derece
mahkemesi kararından kaynaklandığı sonucuna varılmıştır.
78. İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için geri gönderilecek
ülkede gerçek bir kötü muamele riskinin bulunup bulunmadığının araştırılması ve
değerlendirilmesi amacıyla yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunduğu anlaşıldığından kararın bir örneğinin mahkemesine gönderilmesine
karar verilmesi gerekir (Erzurum 1. İdare Mahkemesinin E. 2016/29 sayılı
dosyası).
79. Yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi
zararları karşılığında başvurucuya net 3.000 TL manevi tazminat ödenmesine
karar verilmesi gerekir.
80. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge
sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi
gerekir.
81. 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Sınır dışı etme kararı nedeniyle kötü muamele yasağının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın anayasal ve kişisel önemden yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Geri gönderim merkezlerindeki tutulma koşulları nedeniyle
kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele
yasağının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Erzurum
1. İdare Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya 3.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata
ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin
BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel
Müdürlüğüne GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
16/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.