TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
KEMAL SALPAGAROV BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/12809)
Karar Tarihi: 16/1/2020
Başkan
:
Recep KÖMÜRCÜ
Üyeler
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Recai AKYEL
Raportör
Mahmut ATEŞ
Başvurucu
Kemal SALPAGAROV
Vekili
Av. Nurali ÇİTİL
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, öldürülme veya kötü muameleye maruz kalma riski bulunan ülkeye sınır dışı etme kararı alınması nedeniyle kötü muamele yasağının; insan haysiyetiyle bağdaşmayan koşullarda hukuka aykırı olarak idari gözetim altında tutulma nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile kötü muamele yasağının; bu hak ihlalleri nedeniyle etkin bir başvuru yolu bulunmaması nedeniyle etkili başvuru ve adil yargılanma haklarının; idari gözetim kararına itiraz kabul edildiği halde vekâlet ücretine hükmedilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurucu tarafından 4/7/2016 ve 29/7/2016 tarihlerinde iki ayrı bireysel başvuru yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. 2016/14031 numaralı başvuru dosyasının hukuki irtibat nedeniyle 2016/12809 numaralı başvuru dosyası ile birleştirilmesine, incelemenin 2016/12809 numaralı başvuru dosyası üzerinden yürütülmesine ve diğer dosyanın kapatılmasına karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
6. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
7. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
8. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla elde edilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
10. Antalya Valiliğinin 1/12/2015 tarihli kararıyla, Rusya Federasyonu vatandaşı başvurucunun kamu güvenliği açısından tehdit oluşturduğu gerekçesiyle 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu uyarınca sınır dışı edilmesine ve altı ay süreyle idari gözetim altına alınmasına karar verilmiştir.
11. Başvurucu, Antalya Valiliğinin sınır dışı etme kararına karşı iptal davası açmıştır. Antalya 1. İdare Mahkemesi 26/1/2016 tarihli kararıyla başvurucunun sınır dışı edilmesine dair işlemde hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
12. Başvurucu ret kararının ardından sınır dışı edilmesi hâlinde siyasi görüşleri, dinî inançları ve etnik kökeni nedeniyle Rusya Federasyonu'nda kötü muameleye maruz kalacağı iddiasıyla ve sınır dışı işleminin tedbiren durdurulması talebiyle 8/2/2016 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurucunun iddiaları 2016/2773 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden incelenmiş ve 12/2/2016 tarihli ara kararıyla başvurucunun sınır dışı edilmesinin geçici olarak durdurulmasına karar verilmiştir.
13. İdari gözetim altında bulunan başvurucu sırasıyla Antalya, Aşkale, Ağrı ve Adana Geri Gönderme Merkezlerinde tutulmuştur. Bu süreçte idari gözetim kararının kaldırılması için çeşitli tarihlerde sulh ceza hâkimliklerine talepte bulunan başvurucunun talepleri Antalya 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 7/12/2015, Ağrı Sulh Ceza Hâkimliğinin 12/1/2016, 1/3/2016, 21/2/2016 ve Adana 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 25/5/2016 tarihli kararlarıyla reddedilmiştir.
14. Başvurucu tutulduğu geri gönderme merkezlerindeki fiziksel koşulların yetersiz olduğunu, fiziksel koşulların telefon ve internet gibi iletişim araçlarına ulaşma, tıbbi bakım, beslenme, açık havaya çıkma, temizlik ve sosyal faaliyetlere katılma gibi temel insani ihtiyaçları karşılamadığını iddia etmiştir. Başvurucu bu iddialarıyla ilgili olarak, tutulduğu geri gönderme merkezlerinin yaşam alanlarına ait bazı fotoğrafları dosyaya eklemiştir.
15. Ağrı Valiliği, başvurucunun idari gözetim altında bulunduğu 31/12/2015 tarihinde, bir kez daha başvurucunun kamu güvenliği açısından tehdit oluşturduğu gerekçesiyle 6458 sayılı Kanun uyarınca sınır dışı edilmesine ve altı ay süreyle idari gözetim altına alınmasına karar vermiştir.
16. Adana Valiliği ise 11/5/2016 tarihli kararıyla başvurucunun idari gözetim süresinin 6458 sayılı Kanun uyarınca altı ay uzatılmasına karar vermiştir.
17. Başvurucu Ağrı Valiliğinin mükerrer sınır dışı etme kararına karşı Erzurum İdare Mahkemesinde iptal davası açarak özetle Karaçay Türkü olduğunu, Rusya Federasyonu Starvropol bölgesinde uzun yıllar müftü yardımcılığı yaptıktan sonra Müslümanlara karşı artan baskılar sonucu 2013 yılında ailesiyle birlikte Türkiye'ye geldiğini belirtmiştir. Başvurucu, sınır dışı etme kararı verilirken ülkesine geri gönderilmesi durumunda dinî ve siyasi görüşleri nedeniyle maruz kalacağı insan hakkı ihlalleri ve haksız cezalandırılma tehdidinin değerlendirilmediğini iddia etmiş ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) Rusya Federasyonu aleyhine verdiği bazı hak ihlali kararlarını iddialarına kanıt olarak göstermiştir.
18. Erzurum 1. İdare Mahkemesi 15/6/2016 tarihli ve E. 2016/29 ve K. 2016/670 sayılı kararıyla iptal davasının reddine karar vermiştir. Ret kararının gerekçesi şöyledir:
"... Yabancı uyruklu şahsın sınırdışı edilmesini gerektiren durumların mutlaka suç niteliği taşıması ve bunun yargı kararıyla belirlenmiş olması zorunluğu bulunmamaktadır.
Bu haliyle, idareye tanınan takdir yetkisi, yabancılar hukuku açısından dikkate alındığında, devletin hükümranlık haklarının doğal sonucu olup; kamu düzeninin korunması amaçlanmaktadır.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacının Rusya Fedarasyonu uyruklu olduğu, hakkında G-87 Tahdit Kaydı (Genel Güvenlik) bulunduğu, bu sebeple Antalya Valiliği tarafından hakkında sınır dışı edilme kararı alındığı,bu karara istinaden 29.12.2015 tarihinde Ağrı Göç İdaresi'nesevk edildiği, bunun üzerine Ağrı Valiliği İl Göç İdaresi'nin 31.12.2015 tarih ve 112 sayılı işlemi ile 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nun 54/1-d maddesi uyarınca sınırdışı edilmesine karar verildiği, davacı tarafından ülkesinde siyasi ve dini nedenlerle itham edildiği ve baskılara maruz kaldığı, temel hak ve özgürlüklerin ihlali ihtimali üzerine ülkesini terk etmekzorunda kaldığı, hakkında cezai ya da tedbire yönelik olarak yürütülen herhangi bir işlem bulunmadığı, anılan kanunun 53/3 maddesi uyarınca inceleme yapılması gerektiğiileri sürülerek, işlemin iptali istemiyle davanın açıldığı görülmektedir.
Bu durumda; hakkında G-87 tahdit kaydı (genel güvenlik) bulunan davacının, kamu düzeni veya kamu güvenliği açısından tehdit oluşturduğu, yabancı uyruklu şahsın sınırdışı edilmesini gerektiren durumların mutlaka suç niteliği taşıması ve bunun yargı kararıyla belirlenmiş olması zorunluluğunun bulunmadığı da dikkate alındığında, dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davanın reddine..."
19. Başvurucu Adana Valiliğinin idari gözetim süresinin uzatılmasına dair kararına karşı da itirazda bulunmuş ve bu itirazı kabul eden Adana 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 2/6/2016 tarihli kararıyla aynı gün serbest bırakılmıştır.
20. Anayasa Mahkemesi başvurucunun 2016/2773 numaralı bireysel başvuru dosyasının 2015/19133 numaralı başvuru dosyası ile birleştirilmesine ve 17/4/2019 tarihinde 2015/19133 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yapılan değerlendirme sonucunda başvurucu yönünden Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine karar verilmiştir (R.M. ve diğerleri, B. No: 2015/19133, 17/4/2019, § 27).
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
21. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı" kenar başlıklı2. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Madde 2 - 1. (Değişik: 10/6/1994 - 4001/1 md.) İdari dava türleri şunlardır:
a) (İptal: Anayasa Mahkemesinin 21/9/1995 tarihli ve E.1995/27, K.1995/47 sayılı kararı ile; Yeniden Düzenleme: 8/6/2000 - 4577/5 md.) İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları,
b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,
...
2. İdari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır ... "
22. 6458 sayılı Kanun'un "Geri gönderme yasağı" kenar başlıklı 4. maddesi şöyledir:
"Bu Kanun kapsamındaki hiç kimse, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulacağı veya ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında bulunacağı bir yere gönderilemez."
23. 6458 sayılı Kanun'un "Sınır dışı etme kararı" kenar başlıklı 53. maddesi şöyledir:
"(1) Sınır dışı etme kararı, Genel Müdürlüğün talimatı üzerine veya resen valiliklerce alınır.
(2) Karar, gerekçeleriyle birlikte hakkında sınır dışı etme kararı alınan yabancıya veya yasal temsilcisine ya da avukatına tebliğ edilir. Hakkında sınır dışı etme kararı alınan yabancı, bir avukat tarafından temsil edilmiyorsa kendisi veya yasal temsilcisi, kararın sonucu, itiraz usulleri ve süreleri hakkında bilgilendirilir.
(3) Yabancı veya yasal temsilcisi ya da avukatı, sınır dışı etme kararına karşı, kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde idare mahkemesine başvurabilir. Mahkemeye başvuran kişi, sınır dışı etme kararını veren makama da başvurusunu bildirir. Mahkemeye yapılan başvurular on beş gün içinde sonuçlandırılır. Mahkemenin bu konuda vermiş olduğu karar kesindir. Yabancının rızası saklı kalmak kaydıyla, dava açma süresi içinde veya yargı yoluna başvurulması halinde '54 üncü maddenin birinci fıkrasının (b), (d) ve (k) bentleri ile ikinci fıkrası kapsamındakiler hariç' (676 sayılı KHK'nın 35/1. maddesiyle eklenen cümle) yargılama sonuçlanıncaya kadar yabancı sınır dışı edilmez."
24. 6458 sayılı Kanun'un "Sınır dışı etme kararı alınacaklar" kenar başlıklı 54. maddesi şöyledir:
"(1) Aşağıda sayılan yabancılar hakkında sınır dışı etme kararı alınır:
a) 5237 sayılı Kanunun 59 uncu maddesi kapsamında sınır dışı edilmesi gerektiği değerlendirilenler
b) Terör örgütü yöneticisi, üyesi, destekleyicisi veya çıkar amaçlı suç örgütü yöneticisi, üyesi veya destekleyicisi olanlar
c) Türkiye ye giriş, vize ve ikamet izinleri için yapılan işlemlerde gerçek dışı bilgi ve sahte belge kullananlar
ç) Türkiye 'de bulunduğu süre zarfında geçimini meşru olmayan yollardan sağlayanlar
d) Kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar
e) Vize veya vize muafiyeti süresini on günden fazla aşanlar veya vizesi iptal edilenler
j) İkamet izinleri iptal edilenler g) İkamet izni bulunup da süresinin sona ermesinden itibaren kabul edilebilir gerekçesi olmadan ikamet izni süresini on günden fazla ihlal edenler
ğ) Çalışma izni olmadan çalıştığı tespit edilenler
h) Türkiye ye yasal giriş veya Türkiye 'den yasal çıkış hükümlerini ihlal edenler
ı) Hakkında Türkiye ye giriş yasağı bulunmasına rağmen Türkiye ye geldiği tespit edilenler
i) Uluslararası koruma başvurusu reddedilen, uluslararası korumadan hariçte tutulan, başvurusu kabul edilemez olarak değerlendirilen, başvurusunu geri çeken, başvurusu geri çekilmiş sayılan, uluslararası koruma statüleri sona eren veya iptal edilenlerden haklarında verilen son karardan sonra bu Kanunun diğer hükümlerine göre Türkiye 'de kalma hakkı bulunmayanlar
j) İkamet izni uzatma başvuruları reddedilenlerden, on gün içinde Türkiye 'den çıkış yapmayanlar
k) Uluslararası kurum ve kuruluşlar tarafından tanımlanan terör örgütleriyle ilişkili olduğu değerlendirilenler
(2) Bu maddenin birinci fıkrasının (b), (d) ve (k) bentleri kapsamında oldukları değerlendirilen uluslararası koruma başvuru sahibi veya uluslararası koruma statüsü sahibi kişiler hakkında uluslararası koruma işlemlerinin her aşamasında sınır dışı etme kararı alınabilir. "
25. 6458 sayılı Kanun'un "Sınır dışı etmek üzere idari gözetim ve süresi" kenar başlıklı 57. maddesi şöyledir:
"(1) 54 üncü madde kapsamındaki yabancılar, kolluk tarafından yakalanmaları halinde, haklarında karar verilmek üzere derhal valiliğe bildirilir. Bu kişilerden, sınır dışı etme kararı alınması gerektiği değerlendirilenler hakkında, sınır dışı etme kararı valilik tarafından alınır. Değerlendirme ve karar süresi kırk sekiz saati geçemez.
(2) Hakkında sınır dışı etme kararı alınanlardan; kaçma ve kaybolma riski bulunan, Türkiye ye giriş veya çıkış kurallarını ihlal eden, sahte ya da asılsız belge kullanan, kabul edilebilir bir mazereti olmaksızın Türkiye 'den çıkmaları için tanınan sürede çıkmayan, kamu düzeni, kamu güvenliği veya kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar hakkında valilik tarafından idari gözetim kararı alınır. Hakkında idari gözetim kararı alınan yabancılar, yakalamayı yapan kolluk birimince geri gönderme merkezlerine kırk sekiz saat içinde götürülür.
(3) Geri gönderme merkezlerindeki idari gözetim süresi altı ayı geçemez. Ancak bu süre, sınır dışı etme işlemlerinin yabancının iş birliği yapmaması veya ülkesiyle ilgili doğru bilgi ya da belgeleri vermemesi nedeniyle tamamlanamaması halinde, en fazla altı ay daha uzatılabilir.
(4) İdari gözetimin devamında zaruret olup olmadığı, valilik tarafından her ay düzenli olarak değerlendirilir. Gerek görüldüğünde, otuz günlük süre beklenilmez. İdari gözetimin devamında zaruret görülmeyen yabancılar için idari gözetim derhal sonlandırılır. Bu yabancılara, belli bir adreste ikamet etme, belirlenecek şekil ve sürelerde bildirimde bulunma gibi idari yükümlülükler getirilebilir.
(5) İdari gözetim kararı, idari gözetim süresinin uzatılması ve her ay düzenli olarak yapılan değerlendirmelerin sonuçları, gerekçesiyle birlikte yabancıya veya yasal temsilcisine ya da avukatına tebliğ edilir. Aynı zamanda, idari gözetim altına alınan kişi bir avukat tarafından temsil edilmiyorsa, kendisi veya yasal temsilcisi kararın sonucu, itiraz usulleri ve süreleri hakkında bilgilendirilir.
(6) İdari gözetim altına alınan kişi veya yasal temsilcisi ya da avukatı, idari gözetim kararına karşı sulh ceza hakimine başvurabilir. Başvuru idari gözetimi durdurmaz. Dilekçenin idareye verilmesi halinde, dilekçe yetkili sulh ceza hakimine derhal ulaştırılır. Sulh ceza hakimi incelemeyi beş gün içinde sonuçlandırır. Sulh ceza hakiminin kararı kesindir. İdari gözetim altına alınan kişi veya yasal temsilcisi ya da avukatı, idari gözetim şartlarının ortadan kalktığı veya değiştiği iddiasıyla yeniden sulh ceza hakimine başvurabilir.
(7) İdari gözetim işlemine karşı yargı yoluna başvuranlardan, avukatlık ücretlerini karşılama imkanı bulunmayanlara, talepleri halinde 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu hükümlerine göre avukatlık hizmeti sağlanır."
26. 22/10/2014 tarihli ve 29153 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Geçici Koruma Yönetmeliği'nin 6. maddesi şöyledir:
"(1) Bu Yönetmelik kapsamında hiç kimse, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulacağı veya ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında bulunacağı bir yere gönderilemez.
(2) Genel Müdürlük, ilgili mevzuata göre ülkemizden gönderilmesi gerektiği halde, birinci fıkra kapsamında ülkemizden gönderilemeyecek yabancılar hakkında idari tedbirler alabilir. "
B. Uluslararası Hukuk
1. Uluslararası Mevzuat
27. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "İşkence yasağı" kenar başlıklı 3. maddesi şöyledir:
"Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tabi tutulamaz."
28. Mültecilerin hukuki durumuna dair 28/7/1951 tarihli Sözleşme'nin (Cenevre Sözleşmesi) 33. maddesi şöyledir:
"1. Hiçbir Taraf Devlet, bir mülteciyi, ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatı ya da özgürlüğü tehdit altında olacak ülkelerin sınırlarına, her ne şekilde olursa olsun geri göndermeyecek veya iade ("refouler'') etmeyecektir.
2. Bununla beraber, bulunduğu ülkenin güvenliği için tehlikeli sayılması yolunda ciddi sebepler bulunan veya özellikle ciddi bir adi suçtan dolayı kesinleşmiş bir hükümle mahkum olduğu için söz konusu ülkenin halkı açısından bir tehlike oluşturmaya devam eden bir mülteci, işbu hükümden yararlanmayı talep edemez."
2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Uygulaması
29. AİHM'e göre yabancıların ülkeye girmeleri, ülkede ikamet etmeleri ve ülkeden çıkarılmalarına ilişkin konular doğrudan o ülkenin ulusal egemenlik yetkisine ilişkindir. Bununla birlikte bir yabancının sınır dışı edilmesi hâlinde işkence ve kötü muameleye maruz kalacağına dair ciddi emareler bulunması durumunda taraf devletin Sözleşme kapsamında sorumluluğu ortaya çıkmaktadır. Sözleşme, işkence ve kötü muameleye maruz kalma riski bulunan ülkeye sınır dışı etmeme yükümlülüğünü içermektedir. AİHM, Sözleşme'nin 2. (yaşam hakkı) ve 3. maddelerinin (işkence ve kötü muamele yasağı) birlikte ihlal edildiğine ilişkin şikâyetlerde işkence ve kötü muamele yasağının mutlak şekilde yasaklandığı gerçeğinden hareketle başvuruları 3. maddeyle sınırlı olarak incelemektedir. Bu kural geri gönderilen ülkede idam cezası uygulanacağı gibi doğrudan yaşam hakkının konusunu oluşturan şikâyetler yönünden geçerli değildir. AİHM, işkence ve kötü muamele riski bulunan ülkeye sınır dışı etmeme yükümlülüğünün kamu düzeni veya kamu güvenliği bakımından risk oluşturanlar bakımından da geçerli olduğununun hatta uluslararası terörizm tehlikesinin bulunduğu hâllerde bile bu yükümlülüğe bir istisna getirilemeyeceğinin altını çizmektedir. AİHM, geri gönderilen ülkede işkence ve kötü muamele riskinin varlığını haklı gösteren önemli gerekçelerin bulunması hâlinde bu iddiaların kapsamlı ve titiz (etkili) bir şekilde incelenmesi gerektiğine dikkat çekmektedir. AİHM, söz konusu incelemenin etkililiğinden bahsedilebilmesi için sınır dışı kararı uygulanmadan önce ilgili kişiye bağımsız bir merciye başvuruda bulunma imkânı tanınması ve inceleme sonuçlanıncaya kadar sınır dışı kararının uygulamasının kendiliğinden (otomatik olarak) durdurulmasının önemine vurgu yapmaktadır. AİHM'e göre Sözleşme'nin 3. maddesinin ihlaline karar verilebilmesi için işkence ve kötü muamele iddiasının bir olasılığın ötesinde gerçek bir risk düzeyine ulaşması gerekmektedir. Söz konusu riskin ciddiliği incelenirken geri gönderilecek ülkeyle ilgili koşullar taraf devletçe resen araştırılmalıdır (Soering/Birleşik Krallık, B. No: 14038/88, 7/7/1989; Saadi/İtalya [BD], B. No: 37201/06, 28/2/2008; MS.S./Belçika ve Yunanistan [BD], B. No: 30696/09, 21/1/2011; JK. ve diğerleri/İsveç [BD], B. No: 59166/12, 23/8/2016; Ghorbanov ve diğerleri/Türkiye, B. No: 28127/09, 3/12/2013; Mamatkulov ve Aksarov/Türkiye [BD], B. No: 46827/99, 4/2/2005; Babajanov/Türkiye, B. No: 49867/08, 10/5/2016).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
30. Mahkemenin 16/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Sınır Dışı Etme Kararı Nedeniyle Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
31. Başvurucu; Rusya Federasyonu'na sınır dışı edilmesi hâlinde siyasi görüşü, dinî inancı ve etnik kökeni nedeniyle kötü muameleye maruz kalacağını ve yaşamının tehlikeye gireceğini, uluslararası kuruluşlar ve insan hakları örgütlerinin raporlarında bu iddialarını doğrular ve destekler nitelikte tespitlere yer verildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca sınır dışı etme kararının uygulanması hâlinde Rusya Federasyonu'nda cezaevine girme riski bulunduğunu, Türkiye'de yaşayan eşinden ve çocuklarından ayrılmak zorunda kalacağını, bu nedenle özgürlük ve güvenlik hakkı ile aile hayatına saygı hakkının ihlal edileceğini iddia etmiştir. Başvurucu son olarak, hakkında Antalya Valiliğinin verdiği 1/12/2015 tarihli sınır dışı kararına rağmen Ağrı Valiliğinin 31/12/2015 tarihinde mükerrer bir sınır dışı etme kararı daha verdiğini ve bu mükerrer karara yaptığı itirazın Erzurum 1. İdare Mahkemesinin 15/6/2016 tarihli kararıyla, ileri sürdüğü hususlar dikkate alınmadan ve hukuka aykırı olarak reddedildiğini, böylece adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini belirterek iddia ettiği bu hak ihlallerinin tespitini ve kendisine manevi tazminat ödenmesini talep etmiştir.
2. Değerlendirme
32. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı ve üçüncü fıkrası şöyledir:
"Herkes, … maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”
33. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
34. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, sınır dışı etme kararının uygulanması hâlinde menşe ülkesinde maddi ve manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlikeyle karşılaşma ihtimali bulunduğuna ve bu hususun sınır dışı etme kararına yaptığı itirazı karara bağlayan yargı organlarınca gözönüne alınmadığına ilişkindir. Bu nedenle başvurucunun iddialarının kötü muamele yasağı kapsamında incelenmeleri gerektiği, diğer yönlerden ayrı bir inceleme yapılmasına gerek bulunmadığı değerlendirilmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
35. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
36. Anayasa'nın 17., 5. ve 16. maddeleri, uluslararası hukuk ve özellikle Türkiye'nin taraf olduğu Cenevre Sözleşmesi'nin ilgili hükümleriyle birlikte yorumlandığında, devletin egemenlik alanında olup gönderildikleri ülkede kötü muameleye maruz kalabilecek yabancıların maddi ve manevi varlıklarına yönelik risklere karşı korunmalarının devletin pozitif yükümlülükleri arasında yer aldığının kabulü gerekir (A.A. ve A.A. [GK], B. No: 2015/3941, 1/3/2017, § 59).
37. Anılan pozitif yükümlülük kapsamında sınır dışı edilecek kişiye ülkesinde karşılaşabileceği risklere karşı gerçek anlamda bir koruma sağlanabilmesi için bu kişiye sınır dışı kararına karşı etkili bir karşı çıkma imkânı tanınması gerekir. Aksi hâlde sınır dışı edildiğinde kötü muameleye maruz kalma riski altında olduğunu iddia eden ve bu iddiasını delillendirme konusunda devlete göre daha kısıtlı imkâna sahip olan yabancıya gerçek anlamda bir koruma sağlanabildiğinden bahsetmek mümkün olmayacaktır (A.A. ve A.A., § 60).
38. Dolayısıyla kötü muameleye karşı koruma pozitif yükümlülüğünün -anılan yasağın koruduğu hakların doğası gereği- hakkında sınır dışı kararı verilen bir yabancıya iddialarını araştırtma ve bu kararı adil bir şekilde inceletme imkânı sağlayan usul güvencelerini de içerdiği kuşkusuzdur (A.A. ve A.A., § 61).
39. Bu çerçevede sınır dışı etme işlemi sonucunda yabancının gönderileceği ülkede kötü muamele yasağının ihlal edileceğinin iddia edilmesi hâlinde idari ve yargısal makamlar tarafından söz konusu ülkede gerçek bir ihlal riskinin bulunup bulunmadığı ayrıntılı şekilde araştırılmalıdır. Anılan usul güvencelerinin bir gereği olarak idari makamlar tarafından alınan sınır dışı kararlarının bağımsız bir yargı organı tarafından denetlenmesi, bu denetim süresince sınır dışı kararlarının icra edilmemesi ve yargılama sürecine tarafların etkili katılımının sağlanması gerekir (A.A. ve A.A., § 62).
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
40. Öncelikle başvurucunun, Antalya Valiliğinin sınır dışı etme kararına karşı açtığı iptal davasının reddedilmesinin ardından yaptığı bireysel başvurunun değerlendirilerek kötü muamele yasağının ihlal edildiğine karar verildiği belirtilmelidir (R.M. ve diğerleri B. No: 2015/19133, 17/4/2019).
41. R.M. ve diğerleri başvurusunda bu sonuca ulaşılırken başvurucunun ülkesine geri gönderilmesi durumunda maddi ve manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlikeyle karşılaşabileceğine dair savunulabilir bir iddiasının bulunduğuna, buna karşılık başvurucunun sınır dışı etme kararına karşı açtığı iptal davasında menşe ülkesinde maruz kalacağını iddia ettiği risklere ilişkin araştırma ve değerlendirme yapılmadan karar verildiğine dikkat çekilmiştir (R.M. ve diğerleri, §§ 23-27).
42. Somut başvuru Ağrı Valiliğinin başvurucu hakkında ikinci kez sınır dışı etme kararı vermesi ve başvurucunun bu kararın iptali istemiyle açtığı davanın bir kez daha reddedilmesinin ardından yapılmıştır. Başvurucu, Ağrı Valiliğinin verdiği bu ikinci sınır dışı etme kararına karşı iptal davası açarken menşe ülkesinde dinî ve siyasi görüşleri nedeniyle kötü muameleye maruz kalacağına dair iddialarını yeniden dile getirmiş ve bu iddialarına dayanak olarak AİHM'in Rusya Federasyonu aleyhine verdiği bazı hak ihlali kararlarını göstermiştir. Dolayısıyla başvurucunun menşe ülkesinde kötü muameleye maruz kalacağına yönelik savunulabilir bir iddiası bulunduğu konusunda R.M. ve diğerleri kararındaki tespitlerden ayrılmayı gerektiren bir yön bulunmamaktadır (R.M. ve diğerleri, §§ 23, 24).
43. Sözü edilen iptal davası kapsamında başvurucunun geri gönderilmesi hâlinde ülkesinde kötü muameleye maruz kalma riskiyle karşı karşıya olup olmadığına ilişkin olarak göç idaresi müdürlüklerinden bir izahat alınmadığı görülmektedir. Yargılamayı yapan mahkeme tarafından bu hususta herhangi bir araştırma yapılmadığı ve iptal davasının reddi kararında iddialara neden itibar edilmediği konusunda bir değerlendirmeye yer verilmediği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla somut başvuruda menşe ülkesinde kötü muameleye maruz kalma riskini araştırma yükümlülüğünün yerine getirilmemesi bakımından da R.M. ve diğerleri kararında ulaşılan sonuçtan farklı bir değerlendirme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
44. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Lehe Vekâlet Ücretine Hükmedilmemesi Nedeniyle Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
45. Başvurucu; Adana 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 2/6/2016 tarihli kararıyla idari gözetim kararına itirazının kabul edilerek serbest bırakılmasına karar verildiğini, buna karşılık aynı kararda lehine vekâlet ücretine hükmedilmediğini, böylece mülkiyet hakkının ihlal edildigini ileri sürmüştür.
46. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, anayasal açıdan önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı başvuruların esastan incelenmeksizin reddedilebilecegi hüküm altına alınmıştır.
47. Anılan hükümle anayasal ve kişisel önemden yoksun başvuruların esastan incelenmemesine imkân tanıyan ek bir kabul edilebilirlik kriteri getirilmiştir. Dolayısıyla diğer tüm kabul edilebilirlik kriterlerini taşısa hatta esas hakkında incelemeye geçildiğinde ihlal kararı verilebilecek nitelikte olsa bile kanunda belirtilen nitelikteki bir başvuru kabul edilemez bulunabilecektir (K.V. [GK], B. No: 2014/2293, 1/12/2016, § 55).
48. 6216 sayılı Kanun'da anayasal ve kişisel önemden yoksun başvuruların kabul edilemez bulunabilmesi için iki koşul öngörülmüştür: Anayasal önem olarak adlandırılabilecek olan birinci koşul başvurunun Anayasa'nın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımaması, kişisel önem olarak adlandırılabilecek olan ikinci koşul ise başvurucunun önemli bir zarara uğramamasıdır (K.V., § 57).
49. Anayasa hükümlerinin yorumlanması açısından önem taşıma unsurunun başta Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru yoluyla daha önce yorumlamadığı meseleleri kapsadığında kuşku bulunmamaktadır. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, bir meseleyle ilgili olarak daha önce Anayasa'nın ilgili hükümlerini yorumlamış olsa bile değişen durumları dikkate alarak yeniden yorumlama ihtiyacı duyabilir. Bu durumda da o meseleye ilişkin başvurunun anayasal öneminin bulunduğunu kabul etmek gerekir (K.V., § 63).
50. Anayasa'nın uygulanması açısından önem taşıma unsurunda ise Anayasa hükümlerinin uygulanması açısından başvurunun önem taşıdığının söylenebilmesi için kamu makamları ve derece mahkemelerinin belli bir meseleye ilişkin uygulamalarının Anayasa Mahkemesi yorumlarından farklı olması ve bu farklılığın da önemli olması gerekir (K.V., § 64).
51. Kişisel önemin bulunmaması koşulu ise -başvurucunun içinde bulunduğu koşullar da dâhil olmak üzere- her olayın kendine özgü koşulları dikkate alınarak ve objektif verilerden hareket edilerek Anayasa Mahkemesi tarafından değerlendirilir (K.V., §§ 66, 67).
52. Somut olayda başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiğine dair şikâyeti, itirazının kabul edildiği bir davada Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'ne göre lehine hükmedilmesi gereken vekâlet ücretine hükmedilmemesine ilişkindir.
53. Anayasa Mahkemesi daha önce benzer başvuruları incelemiş, anayasal ve kişisel önemden yoksun olmaları nedeniyle kabul edilemez bulmuştur. Bu sonuca ulaşılırken mülkiyet hakkına yönelik ihlal iddialarının bireysel başvuru yoluyla daha önce ilgili anayasa kuralları çerçevesinde incelenip yorumlandığı ve başvuruda takdir edilmeyen vekâlet ücretinin başvurucuya ciddi anlamda zarar verdiği konusunda bir açıklamanın olmadığı gözetilmiştir (Daygınat Magomedzhamilova ve diğerleri, B. No: 2015/516, 20/3/2019, §§ 40-42).
54. Somut başvuruda, iddia edilen hak ihlalinin başvurucunun önemli bir zarara uğramasına neden olduğuna dair bir açıklama bulunmamaktadır. İddia aynı zamanda, Anayasa Mahkemesi tarafından daha önce bireysel başvuru yoluyla yorumlanmış olan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkindir. Dolayısıyla lehe vekâlet ücretine hükmedilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine dair şikâyet, anayasal ve kişisel önem kriterini karşılamamaktadır.
55. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin anayasal ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Geri Gönderme Merkezlerindeki Fiziksel Koşullar Nedeniyle Kötü Muamele Yasağının ve Bu Yasakla Bağlantılı Olarak Etkili Başvuru Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
56. Başvurucu; sınır dışı edilmek üzere idari gözetim altında tutulduğu süre boyunca Antalya, Aşkale, Ağrı ve Adana geri gönderme merkezlerinde kötü muamele yasağına aykırı olarak son derece yetersiz fiziksel koşullarda barındırıldığını iddia etmiştir. Başvurucuya göre bu merkezlerdeki fiziksel koşullar, telefon ve internet gibi iletişim araçlarına ulaşma, tıbbi bakım, beslenme, açık havaya çıkma, temizlik ve sosyal faaliyetlere katılma gibi temel insani ihtiyaçları karşılamaktan uzaktır. Başvurucu ayrıca yetersiz fiziksel koşullar nedeniyle ihlal edilen hakları bakımından etkili ve yeterli bir giderim sağlayan bir hukuk yolu bulunmadığını, bu nedenle kötü muamele yasağı ile bağlantılı olarak etkili başvuru yolu hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
57. Temel hak ve özgürlüklere saygı devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. İddia edilen hak ihlallerinin bu olağan denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda bireysel başvuru yoluna gidilebilir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17)
58. İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan koşullarda tutulma şikâyetleri açısından hukuksal bir başvuru yolunun etkili olduğundan söz edilebilmesi için tutulma koşullarının iyileştirilmesi ve bu koşullardan kaynaklanan zararların tazmin edilmesini sağlayacak bir yol olması gerekmektedir. Geri gönderme merkezinden salıverilen yabancılar yönünden artık mevcut ihlali önleyici ya da tutma koşullarının geleceğe yönelik olarak düzeltilmesini temin edici hukuk yollarına başvurulması anlamını yitirmekte, bu durumda uğranılan zararları tazmin edici mekanizmaların varlığı yeterli hâle gelmektedir. Dolayısıyla bu merkezlerden salıverilenlerin ayrıldıkları tarihe kadar maruz kaldıkları tutma koşullarına ilişkin şikâyetleri bakımından etkili hukuk mekanizmasının tazminat yolu olduğu söylenebilir (bkz. aynı yönde B.T. [GK], B. No: 2014/15769, 30/11/2017, §§ 48-49).
59. İdari gözetim altında tutma, idari nitelik taşıyan bir karara dayanmaktadır. Öte yandan yabancıların idari gözetim altında tutulduğu geri gönderme merkezlerinin yönetim, denetim ve işletilmesi İçişleri Bakanlığı tarafından yürütülen bir kamu hizmetidir. 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesine göre idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakkı doğrudan etkilenenler idari yargıda tam yargı davası açabilmektedir. Bu durumda geri gönderme merkezlerindeki tutulma koşullarının hukuka uygun olmaması nedeniyle doğan zararların 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesi uyarınca idari yargıda tam yargı davasına konu edilmesinin mümkün olduğu sonucuna varılmaktadır (aynı yöndeki karar için bkz. B.T., §§ 53, 54).
60. Somut olayda başvurucunun idari gözetimi Adana 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 2/6/2016 tarihli kararıyla sonlandırılmış ve başvurucu aynı gün serbest bırakılmıştır. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında başvurucunun geri gönderme merkezlerindeki tutulma koşulları nedeniyle uğradığı zararların tazmini için idare mahkemelerinde tam yargı davası açma hakkı bulunmaktadır. Ulaşılabilir ve tutulma koşulları sebebiyle doğan maddi ve manevi zararların karşılanması bakımından başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesini haiz olduğu görülen tam yargı davası başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna varılmıştır.(aynı yöndeki karar için bkz. B.T., § 57).
61. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
62. Bununla birlikte bu aşamada oluşan durum nedeniyle işbu kararın ardından açılması muhtemel idari davaların süresine ilişkin olarak bir hususun açıklığa kavuşturulması zorunluluğu hasıl olmuştur.
63. Öncelikle vurgulanmalıdır ki idari yargı yerlerinde açılacak davaların süresine ilişkin koşulları incelemek ve idari davaların süresinde açılıp açılmadığını değerlendirmek ilgili mahkemelerin takdirindedir. Öte yandan inceleme konusu başvuruda olduğu gibi, B.T. kararındaki içtihat değişikliğinin Resmî Gazete'de yayımlandığı 16/2/2018 tarihinden önce tam yargı davası yolu tüketilmeden, doğrudan Anayasa Mahkemesine yapılan müracaatların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulunmasını müteakip açılacak davalarda dava açma süresinin derece mahkemelerince bu kişilerin mahkemeye erişim haklarının ihlaline neden olmayacak biçimde değerlendirilmesi gerektiğine de işaret edilmelidir (aynı yöndeki karar için bkz. B.T., § 59; R.M. ve diğerleri, § 30).
64. İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağı yönünden başvuru yollarının tüketilmemesine istinaden kabul edilemezlik kararı verildiğinden anılan yasakla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiası bu aşamada incelenmemiştir.
D. Hukuka Aykırı Olarak İdari Gözetim Altında Tutulma Nedeniyle Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkının ve Bu Hakla Bağlantılı Olarak Etkili Başvuru Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
65. Başvurucu keyfî ve hukuk dışı gerekçelerle idari gözetim altına alındığını, idari gözetim kararına itiraz konusunda karar veren mahkemelerin kararlarında herhangi bir gerekçeye yer vermediklerini ve idari gözetim kararının kaldırılmasının ardından bu uygulamanın haksızlığını ileri sürerek tazminat talep edebileceği bir hukuk yolu bulunmadığını belirterek kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca idari gözetim kararına itiraz başvurularına bakan sulh ceza hâkimliklerinin etkili yargısal bir denetim yapmadıklarını, bu nedenle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
66. 6458 sayılı Kanun'un 57. maddesinin (6) numaralı fıkrasına göre idari gözetim kararına karşı sulh ceza hakimliklerine itirazda bulunulabilmekte, böylece idari gözetim kararının hukuka uygun olup olmadığı sulh ceza hâkimliklerince incelenmektedir. Bu açıdan idare mahkemelerinin idari gözetim kararının hukuka uygunluğunun denetimi konusunda herhangi bir yetkisi bulunmamaktadır. Buna karşılık hukuka aykırı idari gözetim kararı nedeniyle uğranılan zararın tazminine ilişkin davalar (tam yargı davası) ise 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesi uyarınca idari yargıda açılmaktadır (aynı yöndeki karar için bkz. B.T., §§ 70, 71; bkz. § 60).
67. Sulh ceza hâkiminin idari gözetim kararına itirazı reddederek itirazın hukuka uygun olduğuna hükmetmesi durumunda 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesinde öngörülen tam yargı davasının idari gözetim kararının hukuka aykırı olduğu şikâyetlerine bağlı tazminat istemi yönünden etkisiz hâle geleceği anlaşılmaktadır. Bu gibi hâllerde sulh ceza hâkiminin idari gözetim kararının hukuka uygun olduğuna dair kararının kesinleşmesinden itibaren süresi içinde doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulabilir (B.T., § 72 ).
68. Bununla beraber sulh ceza hâkiminin idari gözetim kararına itirazı kabul ederek kararın hukuka aykırı olduğuna hükmetmesi hâlinde bu kararın kesinleşmesinden sonra hukuka aykırı idari gözetim kararı nedeniyle uğranıldığı iddia edilen zararın tazmini için 2577 sayılı Kanun'da öngörülen süre içinde idari yargıda tam yargı davası açılması mümkündür. Bu hâlde bireysel başvurunun ikincil niteliği gereği idari yargıda tam yargı davası açma yolu tüketilmeden Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulamaz (B.T., § 73).
69. Somut olayda başvurucu, Adana Valiliğinin idari gözetim süresinin uzatılmasına dair kararına itirazda bulunmuş ve bu itirazını kabul eden Adana 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 2/6/2016 tarihli kararıyla aynı gün serbest bırakılmıştır. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında başvurucunun haksız yere idari gözetimde tutulması nedeniyle uğradığını iddia ettiği zararların tazmini için idare mahkemelerinde tam yargı davası açma hakkı bulunmaktadır. Ulaşılabilir, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesini haiz olduğu görülen tam yargı davası başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna varılmıştır (bireysel başvurunun ikincil niteliği ile ilgili açıklamalar için bkz. § 58).
70. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
71. Başvurucunun kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine yönelik şikâyetinin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulunmasının ardından açılması muhtemel idari davaların süresine ilişkin olarak yukarıda belirtilen ilkelerin uygulanması gerektiğinin altı çizilmelidir ( bkz. §§ 63, 64).
72. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı yönünden başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik kararı verildiğinden bu hakla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiası bu aşamada incelenmemiştir.
E. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
73. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı ve (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir.
Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
74. Başvurucu, ileri sürdüğü hak ihlallerinin tespiti ile yeniden yargılama ve maddi ve manevi tazminat taleplerinde bulunmuştur.
75. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
76. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58-59 ).
77. Somut olayda Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edildiği, ihlalin ilk derece mahkemesi kararından kaynaklandığı sonucuna varılmıştır.
78. İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için geri gönderilecek ülkede gerçek bir kötü muamele riskinin bulunup bulunmadığının araştırılması ve değerlendirilmesi amacıyla yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğu anlaşıldığından kararın bir örneğinin mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir (Erzurum 1. İdare Mahkemesinin E. 2016/29 sayılı dosyası).
79. Yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 3.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
80. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
81. 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Sınır dışı etme kararı nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın anayasal ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Geri gönderim merkezlerindeki tutulma koşulları nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Erzurum 1. İdare Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya 3.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğüne GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 16/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.