logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Metin Güngör [2.B.], B. No: 2016/13020, 25/9/2019, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

METİN GÜNGÖR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2016/13020)

 

Karar Tarihi: 25/9/2019

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

M.Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

Volkan ÇAKMAK

Başvurucu

:

Metin GÜNGÖR

Vekili

:

Av. Murat MECİT

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, müdahil olarak yer alınan davada iddiaların karşılanmaması, makul sürede yargılama yapılmaması, temyiz isteminin incelenmeksizin reddedilmesi ve açıkça hukuka aykırı karar verilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının; verilen iptal kararı sonucu yapılan yatırımların karşılıksız kalması nedeniyle de mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 21/7/2016 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucu, Ankara'nın Çankaya ilçesi sınırları içinde bulunan taşınmazın malikidir.

7. Taşınmazın bulunduğu alanda Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından imar planı değişikliği yapılmıştır. Taşınmazın bulunduğu alan özel eğitim alanı olarak belirlenmiş iken sağlık alanına dönüştürülmüştür.

8. Çankaya Belediyesi tarafından bu işlemin iptali istemiyle Ankara 13. İdare Mahkemesi (Mahkeme) nezdinde dava açılmıştır.

9. Mahkeme 17/8/2009 ve 22/10/2009 tarihli kararları ile dava dilekçesinin reddine karar vermiştir. Ret gerekçesi istemin açık ve net olarak ortaya konulamamasıdır.

10. Daha sonraki dilekçeyi usulüne uygun bulan Mahkeme 8/4/2010 tarihli kararı ile de başvurucunun davalı Büyükşehir Belediyesi yanında davaya katılma talebini kabul etmiştir.

11. Mahkeme 20/1/2011 tarihli hükmüyle davayı reddetmiştir. Ret gerekçesine değişikliği şehircilik ve planlama ilkelerine uygun olduğunu ifade eden bilirkişi raporu esas alınmış ve işlemin imar mevzuatı açısından da hukuka aykırılık taşımadığı belirtilmiştir.

12. Başvurucu, dava dilekçesinin iki kez reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, işin esasının hiç incelenmemesi gerektiğini belirterek bu kararı gerekçe yönünden temyiz etmiştir. Davacı Çankaya Belediyesi de temyiz isteminde bulunmuştur. Diğer davalı Büyükşehir Belediyesi ise temyiz isteminde bulunmamıştır.

13. Danıştay Altıncı Dairesi 21/3/2012 tarihli kararı ile başvurucunun istemini davaya yanında katıldığı davalı idare olmadan tek başına temyiz isteminde bulunamayacağı gerekçesiyle incelenmeksizin reddetmiş, davacı Çankaya Belediyesinin temyiz istemini ise esastan reddetmiştir.

14. Karar düzeltme aşamasında onama kararı kaldırılarak Mahkemenin kararı 28/11/2013 tarihli hükümle eksik inceleme yapılarak karar verildiği gerekçesiyle bozulmuştur.

15. Mahkeme bozma ilamına uyarak 20/11/2014 tarihli kararı ile işlemi iptal etmiştir. Ret gerekçesinde bilirkişi raporuna dayanılarak değişikliğin şehircilik ve planlama ilkeleriyle bağdaşmadığı, imar mevzuatı açısından da hukuka uygun bulunmadığıbelirtilmiştir.

16. İptal hükmü davalı ve başvurucu tarafından temyiz edilmiş ancak talep esastan reddedilerek hüküm Danıştay Altıncı Dairesinin 24/5/2016 tarihli kararıyla onanmıştır.

17. Başvurucu nihai hükmü 24/6/2016 tarihinde tebellüğ etmesinin ardından 21/7/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

18. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"1. İdari dava türleri şunlardır:

...

b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları "

B. Uluslararası Hukuk

19. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir. Karar alenî olarak verilir. Ancak, demokratik bir toplum içinde ahlak, kamu düzeni veya ulusal güvenlik yararına, küçüklerin çıkarları veya bir davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veyahut, aleniyetin adil yargılamaya zarar verebileceği kimi özel durumlarda ve mahkemece bunun kaçınılmaz olarak değerlendirildiği ölçüde, duruşma salonu tüm dava süresince veya kısmen basına ve dinleyicilere kapatılabilir"

V. İNCELEME VE GEREKÇE

20. Mahkemenin 25/9/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

21. Başvurucu; Danıştay Altıncı Dairesinin 21/3/2012 tarihli kararı ile temyiz isteminin davaya yanında katıldığı davalı idare olmadan tek başına temyiz isteminde bulunamayacağı gerekçesiyle incelenmeksizin reddedildiğini belirterek mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

22. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurular Anayasa Mahkemesince incelenebilir (Zafer Öztürk, B. No: 2012/51, 25/12/2012, § 17).

23. Somut yargılama sürecinde erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına konu onama kararı 21/3/2012 tarihlidir. Yargılama sürecinin devamında başvurucu bu istemini karar düzeltme aşamasında yenilememiş ve daha sonraki süreçte bu konuya dair değerlendirme yapılmamıştır. Bir başka ifadeyle ihlal iddiasına konu kararın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle incelenmesi mümkün değildir.

24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkına İlişkin Diğer İhlal İddiaları

25. Başvurucu, uyuşmazlığın davacı ya da davalı sıfatıyla tarafı olmayıp yargılama sürecine davalı yanında ferî müdahil sıfatıyla katılmıştır. İlgili kişilerin davaya katılımının sağlanmasının; gerekçeli karar hakkı, silahların eşitliği ilkesi, savunma hakkı gibi güvencelerle örtüşen, bu güvencelerin gerçekleşmesini sağlayan bir gereklilik olduğu izahtan varestedir. Yargılama sürecine dair güvencelerin ihlalinin müdahili de etkileyeceği dikkate alındığında müdahilin, adil yargılanma hakkının sürece dair diğer güvencelerinden faydalandırılmayacağı veya bu güvencelere ilişkin şikâyette bulunamayacağı söylenemez. Aksi yaklaşımın sonuca etkili iddialarda bulunulabilmesi, savunma yapılabilmesi, delil ileri sürülebilmesi adına sağlanan mahkemeye erişimin etkinliğini zedeleyeceği, anlamsız ve içerikten yoksun kılacağı ve bunun yanında bireysel başvurunun temel hak ve özgürlüklerin korunması amacıyla da bağdaşmayacağı açıktır (benzer değerlendirmeler için bkz. Cengiz İnş.san.ve Tic.A.Ş. ve Mirax Tur.İnş.Tic.A.Ş. [GK],B.No: 2015/7846, 26/6/2019, § § 29,36). Bu belirlemeler ışığında davanın sonucundan etkileneceği öngörülerek yargılama sürecine müdahil olarak dâhil edilen başvurucunun, adil yargılanma hakkının sürece dair diğer güvencelerine yönelik ihlal iddiaları bakımından mağdur statüsünün bulunduğu, kişi bakımından yetki koşulunu sağladığı sonucuna ulaşıldığından diğer ihlal iddialarının değerlendirilmesine geçilmiştir.

1.Makul Sürede Yargılanma Hakkına İlişkin İhlal İddiası

a. Başvurucunun İddiaları

26. Başvurucu, yargılamanın makul sürede tamamlanmadığını ileri sürmektedir.

b. Değerlendirme

27. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini tartışmıştır.

28. Ferat Yüksel kararında özetle anılan başvuru yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı vetazminat ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgilibaşarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).

29. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

31. Başvurucu; işin esasına girilmemesi gerektiği, davanın ehliyet ve süre aşımı yönünden usulsüz olduğu, planda hukuka aykırılık bulunmadığı gibi iddialarının doyurucu bir biçimde karşılanmadığını belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.

b. Değerlendirme

32. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).

33. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).

34. Gerekçeli karar hakkı ile, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarının sağlanması amaçlanmaktadır. Mahkemeler, kararlarını hangi temele dayandırdıklarını yeterince açık olarak belirtme yükümlülüğü altındadır. Bu yükümlülük tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddiaların kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri vedemokratik bir toplumda onlar adına verilen yargı kararlarının sebeplerinin toplum tarafından öğrenilmesinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).

35. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı olarak yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan anlaşılmalıdır.

36. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucunu etkilemesi, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, § 35).

37. Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).

38. Mahkemenin gerekçesini oluştururken dayandığı olgu ve delillerin takdiri Anayasa Mahkemesinin yetki alanı dışındadır. Yargılama sürecine bir bütün olarak bakıldığında mahkemenin plan değişikliğine dair bilirkişi incelemesi yaptırdığı ve uyuşmazlığı şehircilik ve planlama ilkeleri ile mevzuat çerçevesinde yorumlayarak iptale hükmettiği görülmektedir.

39. Bu durumda yapılan yargılama sonunda hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu, başvurucunun esasa etkili iddialarının karşılandığı, karar düzeltme aşamasında değerlendirme konusu hüküm ve gerekçesinin uygun bulunduğu dikkate alındığında gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.

40. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

41. Başvurucu, iptal kararı nedeniyle taşınmazını gerektiği gibi kullanamadığını, düşünülen sağlık merkezi projelerin gerçekleşmediğini, yapılan yatırımların karşılıksız kaldığını ve bu nedenle zarara uğradığını belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

42. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir kimse, önce böyle bir hakkının var olduğunu kanıtlamak zorundadır (Mustafa Ateşoğlu ve diğerleri, B. No: 2013/1178, 5/11/2015, §§ 49-54). Bu nedenle öncelikle başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesi uyarınca korunması gereken mülkiyete ilişkin bir menfaatinin olup olmadığı noktasındaki hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekir (Cemile Ünlü, B. No: 2013/382, 16/4/2013, § 26; İhsan Vurucuoğlu, B. No: 2013/539, 16/5/2013, § 31).

43. Anayasa'nın 35. maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Mülkiyet hakkı, özel hukukta veya idari yargıda kabul edilen mülkiyet hakkı kavramlarından farklı bir anlam ve kapsama sahip olup bu alanlarda kabul edilen mülkiyet hakkı, yasal düzenlemeler ile yargı içtihatlarından bağımsız olarak özerk bir yorum ile ele alınmalıdır (Hüseyin Remzi Polge, B. No: 2013/2166, 25/6/2015, § 31; Mustafa Ateşoğlu ve diğerleri, § 51).

44. Başvuru konusu olayda, yargı kararı ile imar planı değişikliği işleminin iptal edilmesi nedeniyle zarara uğranıldığı iddia edilmiştir.

45. Somut olayda başvurucunun imar planı değişikliğine güvenerek çeşitli proje çalışmalarını girip harcamada bulunduğu, yapılan masrafların ekonomik bir değerinin olduğu ve bu ekonomik değerin mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği hususunda tereddüt bulunmamaktadır.

46. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmak için ihlale neden olduğu iddia edilen işlem veya eylem için idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerekir.

47. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle genel yargı mercilerinde olağan kanun yolları ile çözüme kavuşturulması esastır. İddia edilen hak ihlallerinin bu olağan denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda bireysel başvuru yoluna başvurulabilir (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, §§ 17, 18).

48. Somut olayda başvurucu, imar planı değişikliği işleminin Çankaya Belediyesi tarafından açılan dava sonucu iptal edilmesi ile sonuçlanan ve müdahil olarak yer aldığı yargılama sürecini temel alarak mülkiyet hakkının ihlali iddiasıyla bireysel başvuruda bulunmuştur.

49. Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir" denilmek suretiyle mülkiyet hakkı güvenceye bağlanmıştır. Bu maddede bir temel hak olarak güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkının gerçekten ve etkili bir şekilde korunabilmesi yalnızca devletin müdahaleden kaçınmasına bağlı değildir. Anayasa'nın 5. ve 35. maddeleri uyarınca devletin mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin pozitif yükümlülükleri de bulunmaktadır. Bu pozitif yükümlülükler, kimi durumlarda özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklar da dâhil olmak üzere mülkiyet hakkının korunması için belirli tedbirlerin alınmasını gerektirmektedir (Eyyüp Boynukara, B. No: 2013/7842, 17/2/2016, §§ 39-41). Devletin pozitif yükümlülükleri, mülkiyet hakkına yapılan müdahalelere karşı usule ilişkin güvenceleri sağlayan yargısal yolları da içeren etkili hukuksal bir çerçeve oluşturma ve oluşturulan bu hukuksal çerçeve kapsamında yargısal ve idari makamların bireylerin özel kişilerle olan uyuşmazlıklarında etkili ve adil bir karar vermesini temin etme sorumluluklarını da içermektedir (Selahattin Turan, B. No: 2014/11410, 22/6/2017, § 41).

50. Somut olayda zarara uğranıldığı ve mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiası; Ankara Büyükşehir Belediyesince yapılan imar planı değişikliği işleminin yargı kararı ile hukuka aykırılığı ortaya konularak geçersiz hâle gelmesinden, bir başka ifadeyle ilgili idarenin hukuka aykırı işleminden doğmaktadır. Öz olarak başvurucu, idarenin hukuka aykırı işlemine (imar planı değişikliğine) güvenerek yaptığı masraf nedeniyle zarara uğradığını ileri sürmektedir.

51. ''İlgili hukuk'' kısmında yapılan alıntılardan da anlaşıldığı üzere pozitif hukukumuzun idarenin hukuka aykırı işlem ve eylemleri nedeniyle uğranılan zararın tazmini için etkin hukuki yolları temin ettiği açıktır.Bu bağlamda başvurucunun mülkiyet hakkının etkin şekilde korunması bakımından yargı kararıyla hukuka aykırı olarak tesis edildiği saptanan imar planı değişikliği işlemini yapan idareye karşı, masrafların karşılıksız kalması gibi nedenlerle uğradığını ileri sürdüğü zarar için tazminat davası açarak idare hukuku araçlarından yararlanması mümkündür.

52. Buna karşılık başvurucu bu yargısal yola başvurduğuna dair herhangi bir somut bilgi veya belge sunamamıştır. Başvurucu mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasında bulunduğu bu başvuruyu, imar planı değişikliği işleminin iptali için üçüncü kişi tarafından açılan davaya ilişkin süreci temel alarak gerçekleştirmiştir. Bu durumda mülkiyet hakkının korunması bağlamında hukuk sisteminde mevcut etkili hak arama yollarının tüketildiğinin kabulü mümkün değildir.

53. Açıklanan gerekçelerle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasının yetkili derece mahkemeleri önünde tanınan başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarını tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarını tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 25/9/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Metin Güngör [2.B.], B. No: 2016/13020, 25/9/2019, § …)
   
Başvuru Adı METİN GÜNGÖR
Başvuru No 2016/13020
Başvuru Tarihi 21/7/2016
Karar Tarihi 25/9/2019

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, müdahil olarak yer alınan davada iddiaların karşılanmaması, makul sürede yargılama yapılmaması, temyiz isteminin incelenmeksizin reddedilmesi ve açıkça hukuka aykırı karar verilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının; verilen iptal kararı sonucu yapılan yatırımların karşılıksız kalması nedeniyle de mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (idare) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Mahkemeye erişim hakkı (idare) Zaman Bakımından Yetkisizlik
Gerekçeli karar hakkı (idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Mülkiyet hakkı İmar Başvuru Yollarının Tüketilmemesi

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 2577 İdari Yargılama Usulü Kanunu 2
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi