TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
CAFER DURDU VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/13917)
|
|
Karar Tarihi: 12/9/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan y.
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yıldız
SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Mahmut ALTIN
|
Başvurucular
|
:
|
1. Cafer
DURDU
|
|
|
2. Hikmet
DURDU
|
|
|
3. Selvi
ARDIÇ
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Adil
AKTAY
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasında aleyhe
vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 26/7/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık cevabında, başvuru hakkında görüş
bildirilmesine gerek görülmediği ifade edilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucular Konya'nın Hadim ilçesine bağlı Bolat köyünde
bulunan 127,61 m2 yüz ölçümlü bahçe vasfındaki 168 ada 18 parsel
sayılı taşınmazın tapu kaydına göre malikidir.
9. Bağbaşı Barajı, Mavi Tüneli ve
Hidroelektrik Santrali projesi çerçevesinde Bakanlar Kurulunun 18/12/2008
tarihli ve 27084 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan
kararı ile anılan taşınmazın da bulunduğu alanda acele kamulaştırma yapılmasına
karar verilmiştir. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) tarafından 19/12/2008
tarihinde başvuruculara ait bu taşınmazın kamulaştırılmasına karar verilmiştir.
10. DSİ tarafından 19/3/2009 tarihinde taşınmaza acele elkoyma talebinde bulunulmuş, Hadim Asliye Hukuk Mahkemesi
(Mahkeme) 28/9/2009 tarihinde bu talebi kabul etmiştir. Mahkeme,
mahallinde yapılan keşif sonucu taşınmazın değerini 880,51 TL olarak belirlemiş
ve bu bedelin ödenmesi karşılığında taşınmaza acele elkonulmasına
karar vermiştir.
11. DSİ Kıymet Takdir Komisyonu 15/7/2009 tarihinde söz konusu
taşınmazın kamulaştırma bedelini 854,99 TL olarak belirlemiş, başvurucular ile
anlaşılamamasından dolayı satın alma usulü başarısız olmuştur.
12. DSİ bunun üzerine 24/12/2013 tarihinde başvurucular aleyhine
aynı Mahkemede kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davası açmıştır.
13. Mahkeme dava konusu taşınmazda 27/5/2014 tarihinde
bilirkişilerle keşif yapmıştır. Bilirkişi kurulunun 2/6/2014 tarihli raporunda,
tarım arazisi niteliğinde olduğu değerlendirilen taşınmaz yönünden net gelir
yöntemine göre yapılan hesaplama sonucu kamulaştırma bedelinin 2.357,31 TL
olduğu görüşü bildirilmiştir.
14. Mahkeme 4/12/2014 tarihinde temyiz yolu açık olmak üzere
davanın kabulü ile taşınmazın tapu kaydının iptaline ve DSİ adına tapuya
tesciline hükmetmiştir. Mahkeme kamulaştırma bedelinin ise 2.357,31 TL olarak
tespitine ve daha önce ödenen 880,51 TL'nin mahsubu ile banka şubesine depo
edilen bakiye 1.476,80 TL'nin başvuruculara ödenmesine karar vermiştir. Kararda
ayrıca bu bedele 25/4/2014 tarihinden itibaren kanuni faiz işletilmesi
öngörülmüştür. Bunun yanında davacı idare lehine davalı başvuruculardan alınmak
üzere 1.500 TL ve başvurucular lehine davacı idareden alınmak üzere yine 1.500
TL vekâlet ücreti ödenmesine karar verilmiştir.
15. Karar, davacı DSİ tarafından temyiz edilmiştir. Başvurucular
vekili 12/2/2015 tarihli temyize cevap dilekçesinde, davacı DSİ'nin temyiz
itirazlarının yerinde olmadığını belirterek temyiz taleplerinin reddine karar
verilmesini talep etmiştir.
16. Yargıtay 18. Hukuk Dairesi tarafından 6/6/2016 tarihinde,
her bir davalı payına düşen temyize konu miktar karar tarihi itibarıyla 1.890
TL'yi geçmediğinden temyiz edilen kararın kesin olduğu belirtilerek temyiz
dilekçesi reddedilmiştir.
17. Nihai karar başvurucular vekiline 30/6/2016 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
18. Başvurucular 26/7/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 12/9/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
20. Başvurucular yapılan kamulaştırma kapsamında uzlaşma
görüşmelerinde kendilerine 854,99 TL teklif edildiğini, yapılan yargılama
neticesinde ise Mahkemenin bu tutarın yaklaşık üç katı olan 2.357,31 TL
kamulaştırma bedeli belirlediğini ifade ederek, buna rağmen karar gereğince
kamulaştırmayı yapan idareye 1.500 TL tutarında vekâlet ücreti ödemek zorunda
bırakıldıklarından yakınmışlardır. Başvuruculara göre kendilerinin davanın
açılmasında bir kusuru bulunmadığı gibi uzlaşma sırasında teklif edilen bedelin
hatalı olduğu ve doğru kamulaştırma bedeli ancak yargılama sonucunda tespit
edilebildiğine göre haklı oldukları mahkemelerce tespit edilmiştir.
Başvurucular 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 29.
maddesine göre yargılama giderlerinin davacı idare üzerinde bırakılması
gerektiğini belirterek, hükmedilen kamulaştırma bedelinin vekâlet ücreti adı altında
idareye ödenmesine karar verilmesi suretiyle azaltıldığını, bu nedenle mülkiyet
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
21. Anayasa'nın "Mülkiyet
hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz."
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, B.
No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucular, mülkiyet hakkının ihlali iddiası
yanında ayrıca Anayasa'nın 2. ve 90. maddelerinin de ihlal edildiğini ileri
sürmüşlerdir. Ancak başvurucuların aleyhe hükmedilen vekâlet ücretine ilişkin
şikâyetinin özü itibarıyla ilgili olduğu mülkiyet hakkının ihlali iddiası
kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.
23. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru
yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, § 16).
24. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini
öncelikle yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu
konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması ve bu süreçte
dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir(İsmail Buğra
İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
25. Başvuru yollarının tüketilmesi gereğinden söz edilebilmesi
için öncelikle hukuk sisteminde hakkının ihlal edildiğini iddia eden kişinin
başvurabileceği idari veya yargısal bir hukuki yolun öngörülmüş olması
gerekmektedir. Ayrıca bu hukuki yolun iddia edilen ihlalin sonuçlarını
giderici, etkili ve başvurucu açısından makul bir çabayla ulaşılabilir
nitelikte olması ve sadece kâğıt üzerinde kalmayıp fiilen de işlerliğe sahip
bulunması gerekmektedir. Olmayan bir hukuki yolun tüketilmesi başvurucudan
beklenemeyeceği gibi hukuken veya fiilen etkili bulunmayan, ihlalin sonuçlarını
düzeltici bir vasıf taşımayan veya aşırı ve olağan olmayan birtakım şeklî
koşulların öngörülmesi nedeniyle fiilen erişilebilir ve kullanılabilir olmaktan
uzaklaşan başvuru yollarının tüketilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır (Fatma Yıldırım, B. No: 2014/6577,
16/2/2017, § 39).
26. Somut olayda başvurucuların, aleyhlerine hükmedilen vekâlet
ücretinin hakkaniyete aykırı olduğunu belirttikleri karara ilişkin söz konusu
iddialarını, usulüne uygun olarak zamanında temyiz yoluna başvurarak ileri
sürmedikleri gibi temyize cevap dilekçesinde de bu hususlara değinmedikleri
dikkate alındığında, bu iddialarını ileri sürebilecekleri olağan kanun yolunu tüketmeksizin bireysel başvuruda
bulundukları anlaşılmaktadır.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
12/9/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.