TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HAYRİYE ÖZDE ÇELİKBİLEK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/13542)
|
|
Karar Tarihi: 24/10/2019
|
R.G. Tarih ve Sayı: 28/11/2019-30962
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Burak FIRAT
|
Başvurucu
|
:
|
Hayriye Özde
ÇELİKBİLEK
|
Vekili
|
:
|
Av. Doğukan
Tonguç CANKURT
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, bir protesto eylemine katıldığı için başvurucuya
idari para cezası verilmesinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını
ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 21/7/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar
verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Başvurucu 1992 doğumlu olup olay tarihinde Ankara
Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi öğrencisidir.
10. 2016 yılının Mart ayı başlarında
ulusal bir gazetede Ensar Vakfı ve Karaman Anadolu İmam Hatip Lisesi Mezunları
Derneği (KAİMDER) ile bağlantılı olduğu söylenen yurtlarda kalan en az on
öğrencinin onlardan sorumlu olan bir öğretmen tarafından tacize uğradığına
ilişkin bir haber yayımlanmıştır. Haberde, çocuklardan birinin yaşadıklarını
bir psikoloğa anlatması, psikoloğun konuyu yetkililere bildirmesiyle olayın
ortaya çıktığı ve Karaman’da Cumhuriyet Savcısının konuyla ilgili soruşturma
başlattığı yer almıştır. Daha sonraki haberlere göre sanığın kısa sürede
tutuklandığı ve yine mart ayı içinde iddianamenin tamamlanarak yargı sürecinin
başladığı anlaşılmaktadır. Kamuoyunda büyük infial uyandıran olay çok sayıda
sivil toplum kuruluşunca takip edilmiş, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine
gelmiş, ulusal ve uluslararası yayın organlarında sayısız habere konu olmuştur.
11. Kamuoyu gündemini yoğun bir şekilde meşgul eden söz konusu
olayı protesto etmek amacıyla aralarında başvurucunun da bulunduğu bir grup
25/3/2016 tarihinde saat 14.00 civarında Ensar Vakfı Ankara Şubesi (Şube)
önünde toplanmıştır. Protestocu grup bir pankart açmıştır. Pankartın üzerinde
"Tecavüz Yuvası Ensar Vakfı Kapatılsın,
Öğrenci Kolektifleri" yazmaktadır. Yine pankart üzerinde yer
alan bir ok, Şubenin bulunduğu binanın ana giriş kapısını göstermektedir.
12. Söz konusu protesto eyleminin polise bildirilmesi üzerine Şube
binasının önüne gelen polis ekibi, bina girişinde yer alan Şube tabelasının
üzerine ve bina duvarına sprey boya ile "Tecavüzcü
Ensar" yazılarının yazıldığını, protestocu grubun eylemi
gerçekleştirdikten sonra Kızılay yönüne doğru dağıldığını tespit ederek tutanak
düzenlemiştir.
13. Başvurucu, daha sonra evinde gözaltına alınarak Çankaya İlçe
Emniyet Müdürlüğüne getirilmiştir. Başvurucu hakkında 30/3/2005 tarihli ve 5326
sayılı Kabahatler Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca 219 TL idari para cezası
uygulanmıştır.
14. Başvurucu, idari para cezasına karşı Ankara 3. Sulh Ceza
Hâkimliğine (Hâkimlik) itiraz yoluna başvurmuştur. İtiraz dilekçesinde;
protestonun barışçıl olduğu dikkate alınarak eylemin ifade özgürlüğü kapsamında
kaldığı, hangi emre aykırı davranışta bulunulduğunun somut olarak ortaya
konmadığı ve itiraz konusu cezanın caydırıcı etkisinin gözetilmesi gerektiği
savunulmuştur.
15. Hâkimlik, idari yaptırım kararı ile verilen idari para
cezasının usul ve yasaya uygun olduğunu belirtmiş; daha fazla bir gerekçeye yer
vermeden 15/6/2016 tarihinde itirazın reddine kesin olarak karar vermiştir.
16. Anılan karar, başvurucu vekiline 19/7/2016 tarihinde tebliğ
edilmiştir. Başvurucu 21/7/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
17. 5326 sayılı Kanun'un "Emre
aykırı davranış" kenar başlıklı 32. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"(1) Yetkili makamlar tarafından adli
işlemler nedeniyle ya da kamu güvenliği, kamu düzeni veya genel sağlığın
korunması amacıyla, hukuka uygun olarak verilen emre aykırı hareket eden
kişiye... idari para cezası verilir..."
B. Uluslararası Hukuk
18. Mevcut başvuruya ilişkin uluslararası hukuk kaynaklarının
derli toplu verildiği kararlar için bkz. Eğitim
ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri ([GK], B. No:2014/920,
25/5/2017, §§ 22-31), Rıza Gökçen Erus ve diğerleri (B. No: 2014/17391, 19/4/2018,
§§ 24-30) başvuruları hakkında verilen kararlar.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 24/10/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu; ülkede infiale yol açan istismar ve tecavüz
olaylarını barışçıl bir şekilde protesto ettiğini, ilk derece mahkemesi
kararının gerekçeden yoksun olduğunu, söz konusu idari para cezasının toplantı
ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı üzerinde caydırıcı etkisi bulunduğunu ifade
etmiştir. Başvurucu toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ile adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun gerekçeli karar hakkına ilişkin
iddialarının da bir bütün olarak toplantı ve gösteri düzenleme hakkı kapsamında
incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
22. Anayasa’nın "Toplantı
ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı" kenar başlıklı 34. maddesi
şöyledir:
"Herkes, önceden izin almadan, silahsız
ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak,
milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve
genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve
kanunla sınırlanabilir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda
gösterilir."
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
24. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının sadece
kullanılması sırasında değil kullanılmasından sonraki işlemlerin de hak
üzerinde sınırlayıcı etkisi
bulunmaktadır (Erdal Karadaş,
B. No: 2017/22700, 28/5/2019, § 46;Osman Erbil, B.
No: 2013/2394, 25/3/2015, § 53; Dursun
Soydan ve diğerleri, B. No: 2015/2948, 14/11/2018, § 39;Rıza Gökçen
Erus ve diğerleri, B. No: 2014/17391,
19/4/2018, § 40; sendika hakkına ilişkin olarak bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 48). Bu
sebeple başvurucunun katıldığı protesto eylemine kolluk kuvvetleri herhangi bir
müdahalede bulunmamış olsa bile daha sonra idari para cezası ile
cezalandırılmasının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yönelik bir
müdahale olduğu kabul edilmelidir.
b. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
25. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 34. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel
hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen
sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ...
demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı
olamaz.”
26. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen
ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın
ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
27. 5326 sayılı Kanun'un 32. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı
sonucuna varılmıştır (5326 sayılı Kanun'un 32. maddesine ilişkin kanunilik
değerlendirmesi için bkz. Eğitim ve Bilim
Emekçileri Sendikası ve diğerleri, §§ 52-69).
ii. Meşru Amaç
28. Başvurucunun idari para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin
kararın Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden kamu düzeninin korunmasına yönelik
önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(1) Genel
İlkeler
(a) Demokratik
Toplumda Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının Önemi
29. Anayasa Mahkemesi demokratik
toplum düzeninin gerekleri ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini
daha önce pek çok kez açıklamıştır. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkı, demokratik toplumun en temel değerleri arasında yer almakta olup
bireylerin ortak fikirlerini birlikte savunmak ve başkalarına duyurmak için bir
araya gelebilme imkânını korumayı amaçlamaktadır. Kolektif bir şekilde
kullanılan ve düşüncelerini ifade etmek isteyen kişilere şiddeti dışlayan
yöntemlerle düşüncelerini açıklama imkânı veren bu hak çoğulcu demokrasilerin
gelişmesinde zorunlu olan farklı düşüncelerin ortaya çıkması, korunması ve
yayılmasını güvence altına almaktadır (Dilan
Ögüz Canan [GK], B. No: 2014/20411,
30/11/2017, § 36; Ali Rıza Özer ve diğerleri
[GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 115; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], § 79; Osman
Erbil, § 45).
30. Bu hak, ifade özgürlüğünün özel bir biçimidir. Anayasal
haklar içinde kendine has özerk rolünün ve özel uygulama alanının varlığına
rağmen toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı aynı zamanda ifade
özgürlüğü ışığında değerlendirilmelidir (ifade özgürlüğü ile toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı arasındaki ilişki için bkz. Dilan Ögüz Canan;
Ali Rıza Özer ve diğerleri;
Osman Erbil, Gülşah Öztürk ve diğerleri, B. No:
2013/3936, 17/2/2016; Ömer Faruk Akyüz,
B. No: 2015/9247, 4/4/2018).
(b) Müdahalenin
Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
31. Buna göre toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına
yapılan bir müdahale zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa (bazı
farklılıklarla birlikte toplantı hakkı bağlamında bkz. Dilan Ögüz Canan
§ 32; sendika hakkı bağlamında
bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve
diğerleri, § 73; Tayfun Cengiz,
B. No: 2013/8463, 18/9/2014, § 56; Adalet
Mehtap Buluryer, B. No: 2013/5447,
16/10/2014, §§ 103-105; grev hakkı bağlamında bkz. Kristal-İş Sendikası [GK], B. No: 2014/12166, 2/7/2015, §
70) ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değilse
(bazı farklılıklarla birlikte toplantı hakkı bağlamında Dilan Ögüz Canan
§§ 33, 56; sendika hakkı bağlamında bkz. Eğitim
ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 74) demokratik toplum düzeninin gereklerine
uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez.
(2) İlkelerin
Olaya Uygulanması
32. Anayasa Mahkemesi önündeki başvuruya konu gösteriden önce medyada,
Karaman'da bir ilkokulda görev yapan sınıf öğretmeninin on erkek öğrenciye
cinsel istismarda bulunduğu iddia edilmiş; toplumda büyük bir infial yaratan
olay ülke gündeminin başat konusu olmuştur.
33. Bir üniversite öğrencisi olan başvurucu, yaşanan istismar
olayını protesto etmek amacıyla Ensar Vakfı Ankara Şubesi önünde diğer
arkadaşlarıyla birlikte pankart açmak suretiyle bir eylem gerçekleştirmiştir.
Başvurucuya 5326 sayılı Kanun'un 32. maddesinde yer alan emre itaatsizlik kabahatine aykırı davranışta bulunması
nedeniyle 219 TL idari para cezası verilmiştir. Gerçekleştirilen eylem
nedeniyle başvurucu hakkında kamu makamlarınca herhangi bir adli veya idari
soruşturma açıldığına dair bir bilgi bulunmamaktadır.
34. Öte yandan somut olayda ne idari işleme ilişkin evraklarda
ne de ilk derece mahkemesi kararında başvurucunun aykırı davrandığı ileri
sürülen emir hakkında bir bilgiye yer verilmiştir. Anayasa Mahkemesinin
yerleşik hâle gelen içtihadına göre 5326 sayılı Kanun'un 32. maddesi uyarınca
bir kişinin cezalandırılabilmesi için usulüne uygun olarak verilmiş bir emir
bulunmalı ve söz konusu emre aykırı davranış nedeniyle kişilerin temel
haklarına müdahaleyi haklı kılacak olan ve emrin amacı olan kamu güvenliğinin,
kamu düzeninin, genel sağlığın bozulduğunun veya bozulma tehlikesinin
bulunduğunun da kamu gücünü kullanan yetkili mercilerin kararlarında (örneğin
ceza tutanağını düzenleyen polis raporlarında veya derece mahkemelerinin
gerekçelerinde) gösterilmesi gerekir (Rıza
Gökçen Erus ve diğerleri, § 64; Dilan Ögüz Canan,
§§ 51, 53; Dursun Soydan ve diğerleri, §
57).
35. Öte yandan mevcut başvuruda olduğu gibi göstericilerin
şiddet eylemlerine karışmadıkları veya toplantı nedeniyle bir zarar
tehlikesinin doğduğunun gösterilemediği durumlarda kamu makamlarının toplantı
ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına belirli bir ölçüye kadar müsamaha
göstermesi gerekir (Eğitim ve Bilim
Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 81; Dursun Soydan ve diğerleri, § 59;Dilan Ögüz Canan, § 55; Ömer Faruk Akyüz, § 70). Barışçıl bir
gösteri veya basın açıklaması nedeniyle -somut olayda olduğu gibi- ilke olarak
cezai bir yaptırım da uygulanmaması gerekir.
36. Somut olayda, polis tutanaklarında ve Hâkimlik kararında
başvurucunun eyleminin hangi emre aykırılık teşkil ettiğine dair bir bilgi veya
değerlendirme bulunmadığı gibi gerçekleştirilen protesto gösterisi nedeniyle
kamu düzeninin bozulduğuna veya bozulma tehlikesi ortaya çıktığına (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri,
§ 93; Dursun Soydan ve diğerleri, §
60) yani müdahalenin zorunlu bir toplumsal
ihtiyacı karşıladığına ilişkin, somut olayla bağlantılı bir gerekçe
de ortaya konmamıştır.
37. Son olarak Anayasa'nın 34. maddesi barışçıl toplantı ve
gösteri yürüyüşüne katılan kişilere hukuken kınanabilir bir olaya karışmadıkları
sürece en hafif kabul edilecek cezanın dahi uygulanmamasını temin eder. Zira
barışçıl gösteriye katılanlar hakkında gösteri sonrasında idari para cezaları
verilmesi gibi yaptırımlar kişilerin haklarını kullanmalarında caydırıcı etkiye
neden olabilir(Rıza
Gökçen Erus, § 55). Somut olayda başvurucu
hakkında uygulanan para cezasının başvurucunun benzer toplantı veya gösterilere
katılmasında caydırıcı etki doğurabileceği kabul edilmelidir (Dursun Soydan ve diğerleri, § 63).
38. Dolayısıyla idari para cezası verilmesi nedeniyle
başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahalenin
demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak
değerlendirilemeyeceği kanaatine ulaşılmıştır.
39. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 34. maddesinde güvence
altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine
karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
40. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir."
41. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin uygulanmasına ilişkin
kabul edilen ilkeler için bkz. Mehmet Doğan
[GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60.
42. Başvurucu, maddi tazminat olarak para cezasının iadesine ve
manevi tazminat olarak da 5.000 TL tazminata karar verilmesi talebinde
bulunmuştur.
43. Anayasa Mahkemesi başvurucunun idari para cezası ile
cezalandırılmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı hususunun ilgili
ve yeterli gerekçe ile ortaya konulamadığı değerlendirmesinde bulunarak
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği sonucuna
varmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliği
kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
44. Bu durumda ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden
yargılama ise usul hukukunda yer alan, benzer kurumlardan farklı ve bireysel
başvuruya özgü bir düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2)
numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir.
Bu kapsamda yeniden yargılama sürecinde mahkemelerce yapılması gereken iş,
öncelikle hak ihlaline yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılmasından ve
Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında
belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir.Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden
yargılama yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi
gerekir.
45. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlali
nedeniyle yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesinin yeterli giderim
sağladığı değerlendirildiğinden tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi
gerekir.
46. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 2.475 TL vekâlet
ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmak üzere Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliğine (2016/2130 Değişik İş)GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin
BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
24/10/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.