TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SEMRA OMAK BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2016/78494)
|
|
Karar Tarihi: 12/11/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Hasan SARAÇ
|
Başvurucu
|
:
|
Semra OMAK
|
Vekili
|
:
|
Av. Berrak
Pınar ALİOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda bir tutuklunun intihar etmesini
önleyici tedbir alınmaması ve olaya ilişkin olarak etkili ceza soruşturması
yürütülmemesi nedenleriyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 9/9/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru dilekçesi ve ekleri ile onaylı suretleri Ulusal Yargı
Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı
(Başsavcılık) tarafından gönderilen soruşturma dosyası içeriğinden tespit
edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, Trabzon E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza
İnfaz Kurumu) tutuklu iken 10/11/2015 tarihinde yaşamını yitiren 2000 doğumlu E.N.nin annesidir.
A. E.N.nin Ceza İnfaz
Kurumuna Girişi ve Ölümü
10. Başvurucunun oğlu E.N, Trabzon Başsavcılığınca (Başsavcılık)
hırsızlık suçundan yürütülen soruşturma kapsamında 9/10/2015 tarihinde
tutuklanmış ve tutuklama kararının infazı için Ceza İnfaz Kurumuna konulmuştur.
11. E.N. ilk olarak 12/10/2015 tarihinde ve sonrasında
23/10/2015 tarihinde Kurumun Psiko-sosyal Servisinde
iki kez görüşme yapmıştır. Bu serviste düzenlenen Hükümlü-Tutuklu Ön Görüşme
Tanıma Takip Formu'nda E.N.nin
kişisel ve ailevi bilgileri ile tutuklu bulunduğu suçlara ilişkin bilgilerin
yanında ''Geçmişte tedavi gördüğü ya da şu
anda tedavi görmesini gerektirecek psikolojik bir rahatsızlığı var mı? Varsa
nedir?'' sorusuna ''Kaşüstü Hst. Psk. İlaçlar kendi bırakmış'' şeklinde bir
cevabın da yer aldığı görülmektedir. Bunun yanında ''Geçmişte kendisine zarar verme girişimi oldu mu? Olduysa ne şekilde?''
sorusuna E.N, silahla intihar girişimi olduğunu beyan etmiştir. Bu formdaki
bilgilere göre E.N. ayrıca iki kez evden kaçmış, yaşına rağmen alkol
tükettiğini de ifade etmiştir. Buna ilaveten E.N. ailevi problemleri nedeniyle
anneannesi ile yaşamaktadır. Formun Değerlendirme
kısmında ise herhangi bir görüşe yer verilmemiştir.
12. E.N. hakkında Çocuk Mahkemeleri tarafından aldırılmış
20/4/2015 tarihli sosyal inceleme raporu bulunmaktadır. Başvurucu bu raporun
Ceza İnfaz Kurumuna sunulup sunulmadığına ilişkin olarak bir beyanda
bulunmamıştır. Bununla birlikte bu raporda belirtilen hususların infaz
görevlilerince tespit edildiğini ve E.N ile iki defa görüşme yapıldığını iddia
etmektedir. Söz konusu raporun ilgili kısımları şöyledir:
" [E.N.nin] özellikle
annenin evliliğinden sonratutum ve davranışlarının
olumsuz yönde değiştiği, üvey babanın çocuğa ilgi sevgi göstermediği, çocuğun
da ona karşı tepkili olduğu, [E.N.nin] öz babasını uzun yıllardır tanımadığı, geçen yıl
babası ile karşılaştığı, öz babasının da çocukla ilgilenmediği öğrenilmiştir.
Çocuğun evlenene kadar annesiyle birlikte yaşadığı, yaklaşık bir yıldır da
anneannesiyle kaldığı, zaman zaman evden ayrıldığı, dışarıda kaldığı, çocuktan
haber alamadıkları, annesi ve diğer akrabalarıyla çatışma yaşadığı, istekleri
karşılanmayınca agresifleştiği, hakaret ve tehdit ettiği, çabuk sinirlenme,
öfke patlamaları yaşama, kendine zarar verme, eşyaları kırma, sabırsız tutumlar
sergileme gibi davranışlarının bulunduğu, evden kaçtığı, aile denetimine
uymadığı belirlenmiştir. [E.N.nin] davranış bozuklukları nedeniyle Kaşüstü
Numune Hastanesi ve Özel İmperyal Hastanesinde
psikiyatrik tanılamasının yapıldığı, çocuk için ilaç tedavisi önerildiği ancak [E.N.nin] tedaviyi
sürdürmediği anlaşılmıştır.
...
Suça sürüklenen çocuk [E.N.] ile ilgili gerçekleştirilen sosyal incelemeler
sonucunda çocuğun temel fiziksel ve biyolojik gereksinimlerinin anne ve
anneanne tarafından karşılandığı belirlenmiştir. Ancak S[uça] S[ürüklenen] Ç[ocuk].un [SSÇ] kişilik özellikleri, psikolojik durumu, tutum ve
davranışları bütün olarak değerlendirildiğinde, [E.N.nin] şiddet suç içerikli olaylara karışma hususunda risk
altında bulunduğu düşünüldüğünden,
1) Çocuğun ebeveynleri ile olan iletişimin
olumlu ve nitelikli düzeyde olmaması, eğitim- öğretimden uzaklaşması, akademik
başarısızlık yaşaması, gelecek yaşam sürecine ilişkin nitelikli plan ve
öngörülerinin bulunmaması, sosyal uyum ve davranış bozuklukları sergilemesi
nedeniyle SSÇ'ye psiko-sosyal
kimlik gelişiminde kişisel eğitsel rehberlik danışmanlık yapılması, ayrıca suça
sürüklenen çocuğun ebeveynlerine çocuğun eğitsel, sosyal, kültürel, psişik
gelişimi, çocuğa karşı ilgi, sevgi şefkat sunumu, çocuk yetiştirme , etkili
iletişim, nitelikli anne baba tutumları, çocuk/ergenlik psikolojisi gibi
konularda bilgi verilmesi amacıyla, çocuk hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma
Kanununun 5.1.a maddesi gereğince danışmanlık tedbiri uygulanmasının, alınan
danışmanlık tedbiri kararının 5395 sayılıKanunun
45.1.a maddesi gereğince Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü'ne
yönlendirilmesi, aynı kanunun 8. maddesinin ikinci fıkrası gereğince tedbir
kararının süreçleri hakkında üçer aylık sürelerle rapor istenmesinin,
2) SSÇ'nin aşırı
sinirlenme, tepkisel ve agresif davranışlar sergileme gibi olumsuz anti sosyal
tutum-davranışlarının rehabilite edilmesi, ruhsal
sağlığının korunması amacıyla gereken norölojik ve
psikiyatrik teşhis ve tedavi sürecinin tekrar değerlendirilmesi için, çocuk
hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun5.1.d maddesi gereğince sağlık
tedbiri uygulanmasının, alınan tedbir kararının 5395 sayılı Kanunun 45.1.d.
maddesi gereğince il Halk Sağlığı Müdürlüğüne gönderilmesi, aynı Kanun'un 8.
maddesinin ikinci fıkrası gereğince tedbir kararının süreçleri hakkında üçer
aylık sürelerle rapor istenmesinin uygun olduğu kanaatine varılmıştır."
13. E.N.nin Kurum kantininden daha
önceden elde ettiği çamaşır ipini çocuk koğuşunun mutfak bölümünde bulunan,
güvenlik kameralarının da rahatça görebileceği kalorifer peteği borusuna
bağlayarak 10/11/2015 tarihinde intihar ettiği anlaşılmıştır. Kamera
kayıtlarına göre E.N. eylemlerine saat 20.13'te başlamıştır.
14. Kamera kayıtlarına ve daha sonra alınan rapora göre intiharı
ilk olarak E.N.nin koğuşta bulunan arkadaşları saat
20.28 civarında görmüş ve acil yardım butonlarına basarak infaz ve koruma
memurlarına haber vermişlerdir.
15. Altı infaz ve koruma memurunun saat 20.30 gibi olay yerine
geldiği, E.N.yi alarak
sedyeye koyduğu, sağlık görevlileri tarafından ilk müdahalenin saat 20.46
sıralarında yapılabildiği, sağlık görevlileri nezaretinde Ceza İnfaz Kurumundan
çıkarılan E.N.nin hastaneye götürüldüğü ve yoğun bakıma
alındığı fakat müdahalelere rağmen saat 02.00 sıralarında öldüğü anlaşılmıştır.
16. Ölüm olayı hakkında on üç infaz ve koruma memuru tarafından
bir tutanak düzenlenmiştir. 10/11/2015 tarihli tutanak şöyledir:
''Trabzon E Tipi Kapalı
Ceza İnfaz Kurumunda 10/11/2015 Salı günkü nöbetimizde saat 19:55 sularında bir
sonraki vardiyaya görev teslimi için akşam sayımı hazırlığı esnasında B-1 bolu
çocuk odasının zilinin çalması, akabinde odada çıkan gürültü üzerine görevli
memurun oda mazgalından yapmış olduğu kontrolde odada kalan çocuk tutukluların
içeride çok önemli ve acil bir durumun olduğunu haber verdiği, görevli memurun
oda mazgalından yaptığı ilk kontrolün ardından oluşturulan ekiple derhal odaya
girildiğinde odanın mutfak kısmında bulunan bahçe kapısının önünde çocukların
toplanmış halde oldukları görüldü. Yanlarına gidildiğince çocuk tutuklu [E.N.nin] bahçe kapısının
kenar kısmında sırtının duvara yaslanmış vaziyette, kurum kantininden temin
edilen çamaşır ipi parçasının boynuna bağlı vaziyette olduğu, ipin kesik olan
diğer parçasının ise yaklaşık 1.5-2 metre yükseklikte bulunan kalorifer
borusuna bağlı vaziyette olduğu, odada bulunan diğer çocuk tutukluların ise [E.N.nin] boynunda
bulunan ipi yine kurum kantinindentemin edilen meyve
bıçağı ile kesmeye çalıştıkları görüldü.
Derhal çocuk tutuklu [E.N.nin] boynundaki ip
çözülmüş ve nefes alması sağlanmaya çalışılmış, aynı zamanda 112 acil servis'e telefonla haber verildi. Çocuk tutuklu [E.N.] derhal bulunduğu odadan sedye ile alınarak kapı altı
bölümüne çıkarıldı. Takribi 15 dakika (20:10 sularında) sonra kuruma gelen 112
Acil Servis elemanlarınca yapılan ilk kontrol ve müdahalenin ardından çocuk
tutuklu [E.N.nin] 112 Acil Servis aracılığı ile hastaneye sevki
sağlanmıştır.
İş bu tutanak tarafımızca 4 suret olarak
tanzim edilmiş ve birlikte imza altına alınmıştır.''
B. Olaylarla İlgili
Soruşturmalar
1. Disiplin Soruşturması
Kapsamında Yapılan İşlemler ve Karar
17. Aralarında Kurum müdürü, ikinci müdür ve idare memurlarının
da bulunduğu on yedi kişi hakkında Başsavcılık tarafından olayla ilgili olarak
disiplin soruşturması başlatılmıştır.
18. Cumhuriyet savcısı tarafından yürütülen disiplin
soruşturması sonucunda disiplin cezası verilmesine yer olmadığına 17/2/2016
tarihinde karar verilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...[K]işinin eylemine saat 20:13 sıralarında başlaması ve
görevli infaz koruma memurlarının olaya saat 20:30 sıralarında müdahale etmiş olmalan durumunda olaya geç müdahalede bulunarak ihmali
davranışta bulunduklan düşünülmüş olsa da, çocuk
koğuşunda bulunan kamera görüntülerinin kurumda bulunan diğer tüm güvenlik
kamerası görüntüleri ile birlikte güvenlik ve gözetim servisi odasında bulunan
4 adet LCD ekrana yansıtıldığı, her ekranın 16 eşit parçaya bölünmüş kamera
görüntülerini gösterdiği, toplamda 4 ekranda 64 görüntünün birlikte göründüğü,
olay yerini gösteren görünrünün sağ alt LCD'nin CH3 nolu bölümünde olduğu ve bu bölürnün
LCD ekranın en üst kısmında kaldığı, olayın oluş şeklinin güvenlik ve gözetim
servisi odasında bulunan LCD ekrandan nasıl göründüğünün ve olay cd'leri ile karşılaştırılması amacıyla 15/01/20 16
tarihinde yapılan tespitte; kurumda görevli bir infaz koruma memurunun görevleridirilerek olay yerine gönderildiği ve LCD ekrandan
görünüş şeklinin kamerayla kayıt altına alındığı, kayıt altına alınan bu
görüntülerle olayanını gösteren cd kayıtlarının görüntüleriri karşılaştırılması için bilirkişiden rapor
alındığı, 03/02/2016 tarihli bilirkişi raporunda, olayanına
ilişkin görüntüler ile yapılan tespitteki görüntüler denetime elverişli şekilde
karşılaştırmalı olarak fotoğraf haline getirildiği, raporun ve
karşılaştırılmalı görüntülerin incelenmesinde olay anına ilişkin gerçek
görüntülerde ölen [E.N.nin] boynuna ip taktığının ve asıldığının net olarak
görülmesine rağmen LCD ekranındaki görüntüde ekranın üst kısmında tarih-saat ve
görüntü numarası kısmı olduğu, LCD ekran görüntülerinde görevlendirilen infaz
koruma memurunun dirsek bölümünden yukarı kısmın tarih ve saat bölümünün
altında kalması nedeniyle görünmediği, bu durumda ölen [E.N.nin] boynuna ip
takmasının ve kendisini kalorifer borusuna asma anının ekranda bulunan tarih ve
saat gösteren kısmın altında kalmış olması nedeniyle güvenlik ve gözetim
servisi odasında bulunan LCD ekranda görünmesinin ve farkedilmesinin
mümkün olmadığı değerlendirilerek, böylece hakkında soruşturma yapılan
memurların soruşturmaya konu olayın meydana gelmesinde ve neticenin
gerçekleşmesinde herhangi bir kusur ya da ihmallerinin olduğuna dair delil
bulunmadığı anlaşıldığından haklarında idari yaptırım uygulanmasına yer
olmadığına dair karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır."
2. Ceza Soruşturması Kapsamında Yapılan İlk
İşlemler ve Alınan Raporlar
a. Olay Yeri İncelemesi
19. Olay hakkında kendisine bilgi verilen nöbetçi Cumhuriyet
savcısı, olay yerine intikal ederek Olay Yeri İnceleme ekibiyle birlikte
çeşitli araştırmalar yapmıştır. Olay yeri incelemesi sonucunda hazırlanan
20/3/2014 tarihli olay yeri inceleme raporunun ilgili kısmı şöyledir:
"Trabzon E Tipi Kapalı Ceza İnfaz
Kurumunda tutuklu olarak bulunan yaşı küçük [E.N.] isimli şahsın intihar girişiminde bulunulduğunun
bildirilmesi üzerine Ceza İnfaz Kurumuna ait 61 VE 654 plakalı resmi araçla
şoför [E.T.] ile Cumhuriyet
Savcısı [H.T.] cezaevine intikal
etti. 5271 sayılı CMK'nın 169. maddesi uyarınca acele
halin varlığı sebebiyle cezaevinde infaz koruma memuru olarak çalışan [O.K.ya] yemin verdirilerek Zabıt Katibi olarak görevlendirildi. Jandarma olay
yeri inceleme ekibinin cezaevine intikal etmesiyle birlikte olayın
gerçekleştiği çocuk koğuşu olarak ayrılan bölüme gelindi. Girişte sağda
yatakhane kısmına çıkan mcrdivcnlcrin olduğu,
devamında sağ tarafta tuvalet ve banyo olarak kulanılan
bir bölümün olduğu girişin sağ çaprazında mutfak tezgahınm
olduğu, tezgahın üstünde bir adet su bardağının kırılmış vaziyette olduğu,
tezgahın yanında kalorifer peteğinin bulunduğu, peteğin yanında da avlu denilen
kısma açılan demir bir kapının olduğu, petek ile tezgah arasında bir adet
süpürge ve bir adet faraşın olduğu, kalorifer peteği borusunun yerden
yüksekliği 1.70 cm kısmında san ve mavi renkli çamaşır ip[iyle] bu iplere bağlı
muhtemelen nevresimden koparılmış mavi renkli bez parçasının olduğu, peıeğin altında yerde sarı renkli çamaşır ipi parçasının
bulunduğu, peteğin olduğu yeri yani olay yerini çaprazında güvenlik kamerasının
bulunduğu. tezgahın altında büyük çöp kutusunun
bulunduğu, çöpün içinde üst tarafta 2015/10895 soruşturma, 2015/3439 esas nolu iddianame suretinin kınştırılmış
vaziyette olduğu. peteğin karşısında bulunan tv sehpasının alt bölümünde 'Hz. Muhammed ve Evrensel
Mesaj' adlı kitabın bulunup kitabın ilk sayfasında bir not olduğunun görüldüğü,
kitabın üzerinde gerekli incelemeler yapılması için olay yeri inceleme ekibince
kitabın incelenmesi talimatı verildi. Tuvaletler ve banyo ol[a]rak kullanılan yer incelendiğinde lavabonun altında sarı
renkli çamaşır ipinin mavi renkli nevresim parçasının ve bir kağıt
parçasının olduğu, kağıt parçasına bakıldığında herhangi bir şeyin yazmadığı
görüldü. Bu bölümün içerisinde bulunan iki tane büyük kovanın birinde sallanır vazivette sarı renkli çamaşır ipi parçasının bulunduğu,
havalandırma kısmında ise bir tişörtten kesilmişe benzeyen bez parçasının
olduğu görüldü. Şahsın kaldığı koğuş incelendiğinde şahsa ait olduğu beyan
edilen elbise dolaplarının üstünde bulunan siyah renkli montun olduğu, mornun içerisinde çeşitli kağıt
parçalarının olduğu, kaldığı yatak kısmında bulunan mavi renkli yastık
kılıfından bir parcanın koparılmış olduğu görüldü.
Daha sonra güvenlik kamerası incelendiğinde olay öncesi, olay anı ve olay
sonrasına ilişkin görüııtülerin bulunduğu, bu
görüntülerin Cd ortamına aktarılarak soruşturma
dosyasına eklenme talimatı verildi. Olay yeri inceleme ekibine olay yerinde
gerekli incelemelerin, fotoğraflamaların ve basit krokinin çizilmesi talimatı
verildi. Cezaevi idaresine şahsın aynı koğuşta kaldığı arkadaşlarının
ifadelerinin alınması talimatı verildi. Cezaevi idaresi tarafından güvenlik
kamera görüntüleri Cd ortamına aktarılarak Curnhuriveı Savcısına sunuldu, tutanağa eklenmek üzere
teslim alındı. 10/11/2015 Saat 23.I.5 ''
20. Kesin ölüm sebebinin tespiti amacıyla yapılan klasik otopsi
işlemi sonucunda kişinin ölümünün ası sonucu meydana gelmiş olduğu değerlendirilmiştir.
Otopsi raporunda ayrıca cesetten alınan kanda alkol (etanol ve metanol) ve diğer aranan maddelerin (antipsikotikler
ve antidepresanlar dâhil) bulunmadığı belirtilmiştir.
21. Başsavcılık ayrıca Ceza İnfaz Kurumu kamera kayıtlarının
incelenmesi için 30/11/2015 ve 3/2/2016 tarihli iki bilirkişi raporu almıştır.
Raporda; E.N.nin saat 20.12'de çekmeceleri olan eşya
dolabının üzerinden ip ya da ipe benzeyen bir nesneyi aldığı, nesneyi kafasının
gireceği şekilde ayarladığı, saat 20.13'te bu nesneyi kalorifer borusuna
bağladığı ve eylemine başladığı, yarım adım öne gittikten sonra sağ bacağı diz
kısmından bükülmek suretiyle arka tarafa doğru yere yavaşça düşmeye başladığı,
saat 20.15-20.18 arasında ise üç defa daha kıpırdadığı, bu aşamadan sonra ilk
olarak saat 20.28'te onunla aynı koğuşta kalan bir kişinin E.N.nin
yanına yaklaşıp sol ayağına tekme attığı ve başına baktığı, hemen tezgâhın
üzerinden bir şeyler bulmaya çabaladığı, bu sırada başka birinin daha geldiği,
kendi aralarında haberleşen beş kişinin daha olay yerine gelmesinin ardından
Ceza İnfaz Kurumu görevlilerinin saat 20.30'da E.N.nin
yanına geldiği, 112 görevlilerinin saat 20.46'da müdahaleye başladığı, saat
20.49'da ise E.N.nin sedye ile taşınarak hastaneye
götürüldüğü belirtilmiştir. İkinci kez alınan bilirkişi raporunda ise göre Ceza
İnfaz Kurumunda bulunan tüm güvenlik kamera görüntülerinin canlı olarak
izlenebildiği, dört adet LCD televizyon ekranının on altı eşit parçaya
bölündüğü, dört ekranda toplamda altmış dört görüntünün olduğu, kamera odası
güvenlik kamerası toplu gösterim ekranında saat ve güvenlik kamerasının adının
olayın gerçekleştiği bölümü gösteren güvenlik kamerası görüş açısının uzak
bölümünde bazı alanların görüntülenmesini engellediği açıklanmıştır.
b. Başvurucu, Tanıklar ve Şüphelinin İfadeleri
22. Cumhuriyet savcısı 4/1/2016-6/1/2016 tarihlerinde müşteki
sıfatıyla başvurucunun ifadesine başvurmuştur. Başvurucu ilk ifadesinde özetle
psikolojik rahatsızlıkları bulunan oğlunun bu durumunun görevlilerce
bilindiğini, görevlilerin görevlerini ihmal ederek dikkatsiz davrandıklarını,
olay saatinden çok sonra sabah 09.00 civarında
aranıldığını beyan etmiştir. Başvurucu, ikinci ifadesinde ise oğluyla Ceza
İnfaz Kurumunda olduğu süre içinde bir defa açık görüş yaptığını, oğlunun kendisine
Ceza İnfaz Kurumunda kötü davrandıklarını, kilolu, uzun boylu, kaba bir
görevlinin her hafta kendilerine sıra dayağı çektiğini, omuzlarına vurduğunu
anlattığını, ayrıca oğluna tuvaletleri temizlettiklerini, bulaşık
yıkattıklarını, oğlunun Ceza İnfaz Kurumuna uyum sağlayamadığını beyan ettiğini
ifade etmiştir.
23. Cumhuriyet savcısı olay tarihinde E.N. ile aynı Ceza İnfaz
Kurumunda kalmakta olan, olay anında E.N.yi
ilk gören ve diğer arkadaşlarına haber veren S.E. başta olmak üzere sekiz
tanığın ifadesine başvurmuştur. S.E.nin ifadesi
şöyledir:
''Olay tarihinde akşam
20.00 vardiyasına 5-10 dakika kala [H.A.] alt katta banyo yapıyordu. [H.A.], [E.N.yi] üst kata göndererek benden tıraş bıçağı istedi.
Verdiğim tıraş bıçağını kör olduğunu söyleyerek [E.N] tekrar yanıma geldi. Ben de[E.N.ye başka permatik olmadığını
bunun ile tıraş olmasını söyledim. [E.N] aşağıya indi. Bende yaklaşık 10 dakika sonra aşağıya indim. Aşağıya
indiğimde [E.N.nin] kalorifer borusuna çamaşır ipi ile asılı olduğunu
gördüm. Ayakları yerde uzanır vaziyette idi. Ben ilk önce [E.N] şaka yapıyor zannettim. O yüzden kısa süreli bir
duraksama yaşadım. Daha sonra [E.nin] dilinin başka bir renk aldığını gördüğümde korku ile
yanına gittim ve [E.N.yi] tutup yukarıya kaldırdım. Bu esnada odada kalan
diğer arkadaşlara bağırıyordum. Yanımıza ilk [B.] geldi. Ben de [B.ye] diğer arkadaşlara ve görevlilere haber ver dedim.
Bir yandan da [E.N.yi] tutmaya devam ediyordum. Bir ara [E.N.yi] bırakıp boğazındaki ipi kesmek amacı ile yanında bulunan mutfak
tezgahından bıçak almaya gittim. Ancak telaş içerisinde bıçak bulamadım. Bu
esnada diğer arkadaşlarda geldiler. Hep birlikte [E.N.yi] kaldırdık. Görevliler daha gelmemişti. Defalarca zile ve kapıya
vurmamıza rağmen görevliler hemen gelmediler. Hatta görevlilerden biri durumu
kendisine anlattığımızda baş memurungeleceğini,
içeriye girmek için onu beklediklerini söyledi. Yani görevliler biz çağırmamıza
rağmen içeriye girmekte geç kaldılar. Yaklaşık 10 dakika geç geldiler. Bu arada
ben ipi kesmek amacı ile tezgahta bulunan bir bardağı
kırdım ve ipi kestim. Daha sonra görevliler geldiler. [E.N.yi] odadan dışarıya çıkardılar. Bildiğim kadarı ile [E.N.yi] aynı odada kaldığımız arkadaşlarla herhangi bir sıkıntısı yoktu. Ancak
kendisi ile sohbet ettiğimizde [E.N.] bize ailevi sorunlarının olduğunu, annesinin ve babasının
boşandıklarını ve her ikisinin de başka birisi ile evlediklerini,
kendisinin bu duruma çok içerlediğini, üvey babasının istememesi sebebi ile
annesinin yanına gidemediğini, hatırladığı kadarı ile annesi ile bir defa açık
görüş yaptığını, dayısının açık görüşe geldiğinde dayısı ile görüşmek
istemediğini, annesinde kalamadığı için çoğu zaman meydan ve terminalde
kaldığını anlatıyordu. Ben [E.N.yi] kalorifer borusunun dibinde görmeden önce odada
şakalaşıp oyun oynuyorduk. Herhangi bir sorun görünmüyordu. [E.N.] bu sorunları sebebi ile zaman zaman merdivenin
altında yalnız başına oturuyordu. Bizimle pek fazla bir arada bulunmuyordu. [E.N.nin] kendisini
asacağını, intihar etmek isteyeceğin hiç tahmin etmezdim. Çünkü bu yönde hiçbir
hareketi olmadı. Bizim çocuk koğuşumuz ile gardiyanlardan [M.] isimli birisi bizimle ilgilenmektedir. Bu gardiyan
bize gayet iyi davranmaktadır. Sorunlarımızla ve isteklerimizle
ilgilenmektedir. Herhangi bir şik[â]yetimiz yoktur. ''
24.İfadelerine başvurulan diğer tanıklar da benzer şekilde
beyanda bulunmuşlardır. Bu tanıklar, ifadelerinde özetle E.N.nin
ailevi sorunları nedeniyle psikolojik sorunlarının bulunduğunu, Ceza İnfaz
Kurumuna bu durum hakkında dilekçe verdiğini bildiklerini ifade etmişlerdir.
25. Olayın kamuoyunda bilinir hâle gelmesinden sonra çok sayıda
dernek ve sivil toplum temsilcisinin yerel başsavcılıklar aracılığı ile suç
duyurusunda bulunmasının ardından Başsavcılık tüm dosyaların birleştirilmesine
karar vermiştir.
26. Olayın tek şüphelisi olduğu Başsavcılık tarafından
değerlendirilen infaz koruma memuru M.Ö.nün
ifadesine 14/12/2015 tarihinde başvurulmuştur. M.Ö.nün ifadesi şöyledir:
''Ben yaklaşık 16 yıldır
Trabzon E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda infaz koruma memuru olarak görev
yapmaktayım, olay tarihinde 08.00-20.00 nöbetinde vardiya infaz koruma baş
memuru [P.A.nın] izinli olması nedeniyle ceza evi müdürü [S.S.nin]
görevlendirmesiyle sorumlu baş memur yardımcısı olarak görevliydim, saat 19.55
sıralarında bir sonraki vardiyaya görev teslimi için sayım hazırlığı
yapıyorduk, bir sonraki vardiyanın sorumlusu [M.G.ye] ceza evinde herhangi bir olay olmadığı hakkında
bilgi veriyordum, bu esnada baş memurun telefonu çaldı, telefona ben baktım,
bizim vardiyadaki görevli ismini hatırlayamadığım infaz koruma memuru bir
arkadaş çocuk tutukluların kaldığı B-1 odasında sorun olduğunu söylemeleri
üzerine hemen B-1 odasına gittim, odaya gittiğimde diğer memur arkadaşlar ve
birkaç çocuk tutuklu adını sonradan öğrendiğim [E.N.] isimli çocuk tutukluyu tutuyorlardı, [E.N.] boynundan iple bağlı şekilde kalorifer borusunun
dibinde oturuyordu, ben geldiğimde [E.nin] boynundaki ipi kesmeye çalışıyorlardı,ben
bu esnada hemen 112 acil servisinin çağrılması talimatı verdim, 10-15 dakika
içerisinde 112 acil servis geldi, gerekli müdahaleyi yapıp hastaneye
götürdüler, daha sonrasında sayımı yapıp nöbeti teslim ettik, olay tutanağı
tuttuk dedi.
SORULDU: ceza evinin cevabi yazısında
belirtildiği gibi hükümlü ve tutukluların ortak yaşam alanı ve havalandırmasını
gösteren kamera sadece çocuk odasında bulunmaktadır, ceza evinde toplamda 63
adet kamera bulunmaktadır, bu kameralar ani müdahale odasında bulunan 4 adet
LCD ekran televizyon vasıtasıyla 08.00-17.00 saatleri arasında ani müdahale
ekibi memurlarınca takip edilmektedir, söz konusu görüntüler infaz ve koruma
baş memurluğu odasında bulunan 2 adet bilgisayar ekranından da
seyredilebilmektedir, saat 17.00 den sonra kameraları takip etme sorumluluğu
vardiya baş memurluğundadır, bizim vardiyalarımız genellikle 10-15 kişilik olur
vardiyamızdan özel olarak kameraları takip etmekle görevli bir personelimiz
yoktur, baş memurluk odasında genellikle baş memurlar bulunmaktadır,
vardiyadaki diğer personeller ise koridorlarda görev yapmaktadır, kameralar ara
ara baş memur ve durumu müsait olan X-Ray cihazındaki görevli arkadaş ile kapı
altı bölümünde görevli arkadaşlar zaman zaman gelip kameralara bakarlar, olay
tarihinde bu arkadaşların isimleri [M.M.M] ile [M.A.U.] dur ancak bu arkadaşlarla biz olay tarihinde diğer vardiyayı nöbeti
devretmek için hazırlık yapıyorduk, bu nedenle bu arkadaşlar sorumlu oldukları
alanda idiler, kamera sayısının çok fazla olması ve bu işle görevli bir
personelimizin olmayışı nedeniyle bütün kameraları sürekli takip etme şansımız
yoktur, zaten genellikle de nöbet devirlerinin 15 dakika öncesi ile 15 dakika
sonrası nöbet devir teslim işlemleri yapıldığından kameraları takip etme
olanağı bulunmamaktadır, olayda tam nöbet devri sırasında olmuştur, ben üzerime
atılı suçlamayı kabul etmiyorum, bu olayda bizim herhangi bir kusurumuz,
ihmalimiz yoktur''
27. Cumhuriyet savcısı tarafından başka bir ifade alma işleminin
yapıldığına dair dosya içinde bir veriye ulaşılamamıştır.
c. Soruşturma Kapsamında Yapılan Diğer
Araştırmalar
28. Başsavcılık 16/11/2015 tarihinde Ceza İnfaz Kurumuna
müzekkere yazarak olayla ilgili olarak tüm bilgi ve belgelerin temini ile
gönderilmesi, ölen E.N. ile aynı odada kalanların ifadelerinin alınması ve
gönderilmesi, olayın meydana geldiği odada olay tarihinde görevli olan
personelin görev listesinin gönderilmesi, ayrıca Ceza İnfaz Kurumunda ve odada
bulunan güvenlik kameralarının personel tarafından denetiminin nasıl yapıldığı,
sürekli kameraları takip eden personelin olup olmadığı, bu konuda olay esnasında
görevli olan personelin açık kimlik ve adres bilgilerinin bildirilmesi, yapılan
idari soruşturmanın safahatı hakkında bilgi verilmesi ve belgelerinin onaylı
örneklerinin gönderilmesi talimatını vermiştir.
29. Ceza İnfaz Kurumu; kameraların ani müdahale odasında bulunan
televizyon vasıtasıyla takip edilmekte olduğunu, kameraları takip etme
görevinin 08.00-17.00 saatleri arasında gündüz ani müdahale ekibi memurlarının,
saat 17.00'den sonra ise vardiya başmemurluğunun
sorumluluğu altında olduğunu,ayrıca yine söz konusu
görüntülerin infaz ve koruma başmemurluğu odasında
bulunan iki bilgisayardan da seyredilebildiğini, bu işle ayrıca
görevlendirilmiş bir personelin bulunmadığını, her vardiyanın kendi içinde
takibini yaptığını açıklamış ve gündüz ekibi ve vardiya başmemurlarının
imzasını içeren belgeleri sunmuştur.
30. Başsavcılık; bundan başka 25/4/2016 tarihinde E.N.nin psikolojik durumuyla ilgili olarak Ceza İnfaz
Kurumuna dilekçe verdiği ve Ceza İnfaz Kurumunda kaldığı süreçte kötü muameleye
maruz kaldığı iddialarına ilişkin olarak E.N.nin bu
şekilde bir dilekçe verip vermediği, vermiş ise bu dilekçelerle ilgili olarak
Kurum tarafından ne gibi işlemlerin yapıldığı, ölene psikolojik destek verilip
verilmediği hususlarında bilgi verilmesi, E.N.nin
tutuklu olarak kaldığı süreye ait kamera görüntülerinin CD hâline getirilip
gönderilmesi, E.N.nin ıslak imza ve yazılarını
taşıyan tüm dilekçe, ifade vs. belgelerin temin edilip gönderilmesini Ceza
İnfaz Kurumundan talep etmiştir.
31. Ceza İnfaz Kurumu istenen bazı belgeleri göndermiş ve E.N.
tarafından mahkemelere, savcılıklara, diğer kamu kurum veya kuruşlarına
gönderilen dilekçelerin bulunmadığını, ayrıca Ceza İnfaz Kurumuna geldiği ilk
tarihte ve 23/10/2015 tarihinde olmak üzere Psikososyal
Servisi tarafından kendisiyle iki kez görüşme yapıldığını, kamera kayıtlarının
15-20 günlük süreler sonunda otomatik olarak silinmesi nedeniyle ölene ait
geçmiş kayıtların bu nedenle gönderilemediğini beyan etmiştir.
32. Ceza İnfaz Kurumu idaresinden düzenlenen belgeye göre Kurum
psikoloğu tarafından 12/10/2015 tarihinde yapılan görüşme sonucunda ''Görüşme Notları'' adı altında not tuttuğu
anlaşılmıştır. Aynı tarihli kayda göre E.N.nin
dayısıyla telefon ile irtibata geçildiği, E.N.nin
Kurumda olduğunu bilgisinin dayısına verildiği ve geçmiş yaşamıyla ilgili
bilgilerin de dayısından alındığı notunun düşüldüğü tespit edilmiştir. Bundan
başka 23/10/2015 tarihli görüşmede de E.N.nin olumsuz
duygularını ifade etmesinin sağlandığı, kendisine psikolojik destek verildiği
ve stresle başa çıkma üzerine kendisiyle çalışıldığı anlaşılmıştır.
33. Başsavcılık bunların yanında ölenin Ceza İnfaz Kurumunda
bulunan notlarla mukayesesi yapılmak üzere çeşitli tarihlerde yargı mercilerine
ve kamu kurumlarına yazı yazarak ölene ait ıslak imzalı belgelerin
gönderilmesini talep etmiş ve Samsun Kriminal Polis
Laboratuvarında da incelemesini yaptırmıştır.
d. Soruşturma Sonucunda Verilen Karar
34. Başsavcılık, soruşturma kapsamında elde ettiği verileri
dikkate alarak 21/6/2016 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.
Söz konusu karar şöyledir:
"Olay tarihinde ölen [E.N.nin] tutuklu olarak
bulunduğu Trabzon E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda intihar girişiminde
bulunduğunun bildirilmesi üzerine ilgili Cumhuriyet Savcısı tarafından olay
yerine intikal edilerek gerekli incelemelerin yapıldığı, çocukların kaldığı
bölüme gelindiğinde mutfak olarak kullanılan yerde kalorifer peteği borusunun
bulunduğu, buraya sarı ve mavi renkli çamaşır ipleriyle bu iplere bağlı bez
parçasının olduğu, olayın gerçekleştiği yer olan kalorifer peteğini gören
güvenlik kamerasının bulunduğu, detaylı incelemeler için olay yeri inceleme
ekibine gerekli talimatların verildiği, [E.N.nin] kaldırıldığı hastanede vefat etmesi üzerine ölü
muayene ve klasik otopsi işlemlerinin yapıldığı, cezaevi idaresi tarafından
tutulan tutanaklara göre olayın 10/11/2015 günü saat 19.55 sıralarında bir
sonraki vardiyaya görev teslimi için akşam sayımı hazırlığı esnasında
gerçekleştiği, B-1 nolu çocuk odasının zilinin
çalması üzerine görevlilerin odaya gidip durumu kontrol ettikleri, odaya
girdiklerinde odanın mutfak kısmında bulunan bahçe kapısının önünde çocuk
tutuklu [E.N.nin] sırtını duvara yaslamış vaziyette, çamaşır ipi
parçasının boynuna bağlı olduğu, ipin kesik olan diğer parçasının ise kalorifer
borusuna bağlı olduğu, derhal müdahale edilerek ölenin boynundaki ip çözülmeye
çalışıldığı ve 112 acil servise haber verildiği, yaklaşık 15 dakika sonra 112
acil servisin gelerek [E.N.yı] hastaneye sevk ettikleri, [E.N.nin] hastanede
tedavi altına alındığı, yoğun bakımda iken tüm müdahalelere rağmen
kurtarılamayarak saat 02.00 da vefat ettiği, olay yeri inceleme raporunda bu
hususların ayrıntılı olarak belirtildiği, Cezaevi İdaresinin 19/11/2015 tarihli
cevabi yazısına göre, kurumda toplam 63 adet kameranın bulunup, bu kameralarda
hükümlü/tutukluların ortak yaşam alanı ve havalandırmasını gösteren kameranın
sadece çocuk odasında bulunduğu, söz konusu kameraların ani müdahale odasında
bulunan 4 adet LCD ekran televizyon vasıtasıyla takip edildiği, saat 17.00 dan
sonra kameraları takip etme sorumluluğunun vardiya baş memurluğunda olup,
kameraları takip etmekle görevlendirilmiş her hangi bir personelin bulunmadığı
hususlarının belirtildiği, [E.N.]
ile olay tarihinde aynı odada kalmakta olan çocuk tutukluların Cumhuriyet
Savcısı huzurunda alınan beyanlarında özetle,[E.N.nin] kendilerine ceza evinde kaldığı süre içerisinde
ailevi sıkıntılarının olduğundan, anne babasının boşanıp yeniden evlenmeleri
sebebiyle bu duruma içerlediğinden, evde kalamadığından çoğu zaman dışarıda
meydan ve terminalde kaldığından bahsettiğini, [E.N.nin] odada yalnız başına oturduğunu, kendileriyle fazla
konuşmadığını belirttikleri, kameranın incelenmesi amacıyla aldırılan bilirkişi
raporuna göre,[E.N.nin] olay öncesinde ipi alarak kalorifer peteğinin yanına
gittiği, ipi elleriyle ayarlayarak kafasının üst tarafına kadar getirip
kafasına göre ayarlamaya çalıştığı, daha sonra ipi kalorifer borusuna bağlayıp,
arka kısmı kalorifer borularına yüzü güvenlik kamerasına bakacak şekilde ipi
boynuna geçirdiği, daha sonra bulunduğu yerden yarım adım kadar geri kalorifer
borusuna doğru giderek öne doğru eğildiği, sağ dizini bükerek başını öne eğip
geriye doğru düştüğü, duvarın görüş açısını engellediği için düştükten sonra
sadece bacaklarının dizden aşağısının göründüğü, yaklaşık 15 dakika sonra aynı
odada kalan bir başka tutuklunun ölenin kalorifer peteğinin yanında oturur
vaziyette bulduğu, yaklaşık 2 dakika sonrada ceza evi görevlilerinin olay
yerine geldikleri, yaklaşık 16 dakika sonra da sağlık görevlilerinin
geldikleri, görevlilerin ve 3 tutuklu şahsın öleni başka bir yere taşıdıkları
hususlarının belirtildiği, olay tarihinde vardiya baş memuru görevine geçici
olarak bakan [M.Ö.nün] şüpheli olarak alınan ifadesinde özetle, olay
tarihinde baş memurun izinli olması sebebiyle görevlendirmeyle sorumlu baş
memur yardımcısı olduğunu, saat 19.55 sıralarında bir sonraki vardiyaya görev
teslimi için sayım hazırlığı yaptıkları esnada çocuk tutukluların kaldığı B-1
odasında sorun olması üzerine buraya gittiklerinde ölenin boynundan iple bağlı
şekilde kalorifer borusunun yanında oturur vaziyette olduğunu gördüklerini,
hemen 112 acil servise haber verdiklerini, olayla ilgili olarak her hangi bir
kusurunun ve ihmalinin bulunmadığını beyan ederek üzerine atılı suçlamaları
kabul etmediği, otopsi raporuna göre kesin ölüm sebebinin ası ve gelişen komplikasyonlar
sonucu olduğunun belirtildiği, müşteki ve vekilinin[E.N.nin] psikolojik
rahatsızlıkları bulunup, ceza evi idaresinin bunu bilmesine rağmen bu konuda
her hangi bir şey yapmadıklarından, görevlilerin [E.N.ya]kötü davranıp
darp ettiklerinden bahisle şikayetçi oldukları, ceza evi görevlileriyle ilgili
yürütülen disiplin soruşturması kapsamında aldırılan bilirkişi raporuna göre
ceza evinde bulunan tüm güvenlik kamera görüntülerinin canlı olarak
izlenebildiği 4 adet LCD televizyon ekranının 16 eşit parçaya bölünerek kamera
görüntülerini gösterdiği ve 4 ekranda toplamda 64 görüntünün olduğu, kamera
odası güvenlik kamera toplu gösterim ekranında saat ve güvenlik kamerasının
adının olayın gerçekleştiği bölümü gösteren güvenlik kamerası görüş açısının
uzak bölümünde bazı alanların görüntülenmesini engellediğinin tespit edildiği,
ceza evi idaresinin 27/04/2016 tarihli cevabi yazısına göre, [E.N.nin] ceza evinde
kaldığı süreçte her hangi bir mahkemeye, savcılığa, kurum veya kuruluşa
gönderilen dilekçesinin olmadığı, [E.N.nin] kurumu ilk geldiğinde ve 23/10/2015 tarihinde olmak
üzere kurum psiko-sosyal servisince resen 2 kez
görüşme yapıldığının belirtildiği, tüm bu hususlar bir arada
değerlendirildiğinde kamera görüntülerinden de açıkça anlaşılacağı üzere,
ölenin çamaşır ipleriyle kendisini kalorifer borularına bağlamak suretiyle
intihar ettiğinin anlaşıldığı, intihar etmenin başlı başına ceza kanunlarımızda
suç olarak düzenlenmediği, ancak intihara yönlendirmenin suç olarak
düzenlendiği, somut olayımızda ölenin intihara yönlendirildiğine dair her hangi
bir delilin bulunmadığı, aynı odada kalan arkadaşlarının beyanlarından
anlaşılacağı üzere, ölenin daha önce intihar etme şeklinde bir fikrinin
olduğundan kimseye bahsetmediği, ailevi sıkıntıları nedeniyle psikolojik
rahatsızlıklarının bulunduğu, müşteki ve vekili tarafından ileri sürülen kötü
muamele iddialarının ise soyut nitelikte kalıp , diğer tutuklular tarafından
ceza evinde her hangi bir kötü muameleye maruz kaldıkları yönünde bir iddiadan
bahsedilmediği, ölenin annesi olan müştekinin kötü muamele iddialarını öğrenir
öğrenmez değil de, oğlu öldükten yani aradan delilerin sağlıklı bir şekilde
toplanabilmesi için gereken süreden sonra gündeme getirmesi nedeniyle somut her
hangi bir delilin elde edilemediği, olayda şüpheli herhangi bir durumun
bulunmadığının yapılan otopsi işlemleri, tanık beyanları, otopsi raporu ve
kamera görüntülerinden anlaşıldığı, intihara bağlı ölüm olayının herhangi bir
suç ya da suç unsuru oluşturmadığı, olay nedeni ile kusur izafe edilebilecek
herhangi bir şahsın da bulunmadığı tüm soruşturma evrakı kapsamından
anlaşılmakla, şüpheli hakkında üzerine atılı suçtan yukarıda açıklanan
gerekçelerle KAMU ADINA KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA [karar verilmiştir.]
35. Başvurucu; E.N.nin psikolojik rahatsızlıkları
olup Ceza İnfaz Kurumu idaresinin bunu bilmesine rağmen bu konuda gerekli
tedbirleri almadıklarını, olay saatini gösteren kamera kayıtları ile idarenin
düzenlemiş olduğu ilk tutanağın saatleri arasında farklılıklar bulunduğunu, E.N.nin eylemine başlaması ile infaz koruma memurlarının
müdahalesi arasında zaman farkının olduğunu, olaya 15 dakika geç müdahale
edildiğini, kameraların yetkililerce aktif izlenmediğini, kötü muamele
iddialarının yeterince araştırılmadığını, ölüm olayının ailesine geç haber
verildiğini belirterek itirazda bulunmuştur.
36. Trabzon 1. Sulh Ceza Hâkimliği 1/8/2016 tarihinde itirazın
reddine karar vermiştir.
37.Bu karar 11/8/2016 tarihinde başvurucunun vekiline tebliğ
edilmiştir.
38. Başvurucu 9/9/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
C. Bireysel Başvuru
Sonrasında Açılan Tam Yargı Davası Süreci
39. Başvurucu, bireysel başvuru yaptıktan sonra Bakanlık Ceza ve
Tevkifevleri Genel Müdürlüğüne başvurarak olay
nedeniyle uğradığı zararların tazmin edilmesini talep etmiştir.
40. Talebinin reddedilmesi üzerine başvurucu 17/1/2017 tarihinde
Trabzon İdare Mahkemesinde 10.00 TL maddi ve 350.000
TL manevi tazminat istemli olarak tam yargı davası açmıştır.
41. Mahkeme 26/2/2018 tarihli kararı ile maddi tazminat
isteminin reddine ve 30.000 TL manevi tazminatın ödenmesine karar vermiştir.
Kararın ilgili kısmı şöyledir:
''..Olayda, dosya
içerisinde yer alan bilirkişi raporu, ifade tutanakları ile tüm bilgi ve
belgelerin birlikte değerlendirilmesinden, davacının oğlu [E.N.nin] Çocuk Tutuklu
Ön Görüşme Tanıma Takip Formunda daha öncesinde silahla intihar girişiminde
bulunduğunu beyan ettiği, kurumda yapılan psikolog görüşmelerinde Emirhan'ın
psikolojik desteğe ihtiyacı olduğunun belirtildiği, ailevi sorunlarının
üzerinde olumsuz etkiler oluşturduğu anlaşılmasına rağmen bu konuda gerekli
tedbirlerin alınmadığı, denetim ve gözetim yükümlülüğünün yerine getirilmediği
hususları gözönünde bulundurulduğunda, tutuklu ve
hükümlülerin can güvenliğinden sorumlu olan idarenin koruyucu tedbirlerin
alınmasına ilişkin sorumluluğunu yerine getirmediğinden meydana gelen ölüm
olayında kusurlu olduğu sonucuna varılmaktadır.''
42. Anılan karar aleyhine kanun yollarına başvurulması nedeniyle
henüz kesinleşmemiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
43. Benzer yöndeki içtihatlar için bkz. Serfinaz Öztürk
(2014/18274, 21/9/2017), Necla Özer ve
Müslim Özer (B. No:2013/3782, 21/4/2016), Mehmet Kaya ve diğerleri (B. No: 2013/6979, 20/5/2015)
başvuruları hakkında verilen kararlar.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
44. Mahkemenin 12/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
45. Başvurucu, oğlu E.N.nin psikolojik
sorunlarının Ceza İnfaz Kurumu görevlilerince bilinmesine rağmen gerekli ve
yeterli tedbirlerin alınmaması ve ölüm olayı hakkında etkili soruşturma
yürütülmemesi nedeniyle Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve ihlalin tespiti ile etkili bir
soruşturma yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
46. Bakanlık görüşünde; başvurucunun oğlunun intihar etme
düşüncesinde olduğunun olay tarihinde kamu görevlileri tarafından bilinmesinin
dinlenen ifadeler nazara alındığında mümkün olmadığı,Başsavcılığın
derhâl olaya el koyarak gerekli tüm işlemleri yaptığı, ölüm nedenine ilişkin
rapor, ölüm anını gösteren kamera kayıtları ve alınan ifadeler
değerlendirildiğinde ölüm olayının gerçekleşmesine bir başkasının eyleminin
neden olduğuna dair herhangi bir delil veya emare bulunmadığını nazara alan
Başsavcılığın kısa bir sürede (yaklaşık yedi ay) soruşturmayı tamamlayarak
takipsizlik kararı verdiği, başvurucunun soruşturmaya katılımı konusunda
herhangi bir engelle karşılaşmadığı, takipsizlik kararına itiraz etme imkânı
bulduğu belirtilmiştir.
47. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında Ceza İnfaz
Kurumu yetkililerinin E.N.nin intihar riskini
bildiklerini, buna rağmen yeterli tedbirleri almadıklarını, olay nedeniyle
açmış olduğu tam yargı davasında iddialarının kabul gördüğünü ve tazminata
hükmedildiğini ifade etmiş ve soruşturmanın yeniden açılması talebinde
bulunmuştur.
B. Değerlendirme
48. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak
"Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve
manevi varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
“Herkes,
yaşama, ...hakkına sahiptir.”
49. Anayasa’nın 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin
temel amaç ve görevleri, (...) kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal
hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal,
ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının
gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
50. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru
formu ve ekleri bir bütün olarak incelendiğinde başvurucunu şikâyetinin yaşam
hakkı bağlamında temel olarak ölüm olayının devletin gözetiminde meydana gelmesi
nedeniyle yaşamın korunmamasına ve ölüm olayı hakkında etkili bir soruşturma
yürütülmemesine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.Başvurucu
her ne kadar çocuğun üstün yarar ilkesi ile sağlık hakkının da ihlal edildiğini
ileri sürmüş ise de başvurucunun bu yöndeki iddialarının yaşam hakkı kapsamında
etkili bir soruşturma yürütme yükümlülüğü çerçevesinde incelenmesi gerektiği
kanaatine varılmıştır.
51. Başvurucu İddialar
kısmında özetlendiği üzere Ceza İnfaz Kurumundaki bir infaz koruma memurunun
oğluna kötü muamelede bulunduğunu iddia etmişse de başvurucunun bu iddiasını
makul şüphesinin ötesinde delillerle ortaya koyması gerekmekte olup somut
olayda bu yöndeki iddiasını temellendirecek somut bulgu ve kanıtları ortaya
koyamadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle bu iddia hakkında herhangi bir inceleme
yapılmasına gerek görülmemiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
52. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını kaybeden kişi
açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan ölüm olayı nedeniyle ölen
kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No:
2012/752, 17/9/2013, § 41). Başvuru konusu olayda ölen E.N., başvurucunun
oğludur. Bu nedenle başvuruda, başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik
bulunmamaktadır.
53. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
başvurucunun yaşama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Yaşamı Koruma Yükümlülüğünün İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
i. Genel İlkeler
54. Kişinin yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığını koruma
hakkı birbiriyle sıkı bağlantıları olan, devredilmez ve vazgeçilmez haklardan
olup devletin bu konuda pozitif ve negatif yükümlülükleri bulunmaktadır.
Devletin negatif bir yükümlülük olarak yetki alanında bulunan hiçbir bireyin
yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme,bunun yanı sıra pozitif bir yükümlülük olarak
yine yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını gerek kamusal
makamların gerek diğer bireylerin gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden
kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü bulunmaktadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, §§ 50, 51).
55. Anayasa Mahkemesinin yaşam hakkı kapsamında devletin sahip
olduğu pozitif yükümlülükler açısından benimsediği temel yaklaşıma göre
devletin sorumluluğunu gerektirebilecek şartlar altında gerçekleşen ölüm
olaylarında Anayasa’nın 17. maddesi devlete, elindeki tüm imkânları kullanarak
bu konuda ihdas edilmiş yasal ve idari çerçevenin yaşamı tehlikede olan
kişileri korumak için gereği gibi uygulanmasını ve bu hakka yönelik ihlallerin
durdurulup cezalandırılmasını sağlayacak etkili idari ve yargısal tedbirleri
alma görevi yüklemektedir. Bu yükümlülük, kamusal olsun veya olmasın yaşam
hakkının tehlikeye girebileceği her türlü faaliyet bakımından geçerlidir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 52).
56. Bu kapsamda bazı özel koşullarda devletin kişinin kendi eylemlerinden
kaynaklanabilecek risklere karşı yaşamı korumak amacıyla gerekli tedbirleri
alma yükümlülüğü de bulunmaktadır (Sadık
Koçak ve diğerleri, B. No: 2013/841, 23/1/2014, § 74). Ceza infaz
kurumlarında gerçekleşen ölüm olayları için de geçerli olabilecek bu
yükümlülüğün ortaya çıkması için ceza infaz kurumu yetkililerinin kendi
kontrolleri altındaki bir kişinin kendini öldürmesi konusunda gerçek bir risk
olduğunu bilip bilmediklerini ya da bilmeleri gerekip gerekmediğini tespit
etmek, böyle bir durum söz konusu ise bu riski ortadan kaldırmak için makul
ölçüler çerçevesinde ve sahip oldukları yetkiler kapsamında kendilerinden
beklenen her şeyi yapıp yapmadıklarını incelemek gerekmektedir (Mehmet Kaya ve diğerleri, B. No:
2013/6979, 20/5/2015, § 72 ). Ancak özellikle insan davranışının öngörülemezliği, öncelikler ve kaynaklar değerlendirilerek
yapılacak işlemin veya yürütülecek faaliyetin tercihi dikkate alınarak pozitif
yükümlülük yetkililer üzerine aşırı yük oluşturacak şekilde yorumlanmamalıdır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,§ 53; Sadık Koçak ve diğerleri, § 74).
57. Tutuklanan veya hürriyeti bağlayıcı cezasının infazına
başlanan kişilerin daha önce sahip oldukları pek çok özgürlükten mahrum
kalmalarının ve günlük yaşamlarında ciddi nitelikte bir değişim yaşamalarının
doğal bir sonucu olarak psikolojik durumları bozulabilmekte, dolayısıyla
kırılgan ve korumasız bir konumda bulunan bu kişilerin intihar riski
artabilmektedir. Bu nedenle yasal ve ikincil düzenlemelerin ceza infaz kurumu
yetkililerine bu kişiler hakkında daha duyarlı ve dikkatli olma görevi
yüklemesi, tutuklu veya hükümlü kişilerin hayatlarının tehlikeye atılmasını
önleyici tedbirler alınmasını sağlaması gerekmektedir. Bu amaçla öncelikle ceza
infaz kurumunda kalan kişilerin davranışlarının ve sağlık durumlarının takip
edilmesi, gerektiğinde doktor muayenesine başvurulması, diğer yandan bu konuda
eğilimi olduğu anlaşılanlar açısından kendileri için en uygun yerlerde
kalmalarının temin edilmesi, intihar eylemlerinde kullanılabilecek kesici/delici
eşyalara, kemer, çamaşır ipi veya ayakkabı bağcıkları gibi eşyalara el konması
suretiyle bu tip risklerin azaltılmasına yönelik önlemlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Kaya ve diğerleri,
§ 73).
58. Bu bağlamda bir tutuklunun veya hükümlünün kendine zarar
verme ihtimalini kişi özgürlüğüne aşırı bir sınırlama getirmeyecek ölçüde en
aza indirecek tedbirlerin alınması yetkililerden beklenebilecektir. Bir hükümlü
veya tutuklu açısından daha sıkı tedbirlerin gerekip gerekmediği ve bunların
uygulanmasının makul olup olmadığı, başvuru konusu yapılan her bir somut olayın
koşullarına göre değişecektir (Mehmet Kaya
ve diğerleri, § 74).
59.Ceza infaz kurumunda bulunan veya askerlik vazifesini yerine
getiren bir kişinin sağlığı ve güvenliği açısından gerekli tedavi türünün ve
kalması uygun olan yerin belirlenmesinin -o kişinin bu konulardaki muhakeme
yeteneğinin somut olayın şartları içinde sağlıklı olmadığının açık olduğu
durumlarda- sadece kendi tercihlerine göre yapılması mümkün değildir (Mehmet Kaya ve diğerleri, § 82).
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
60.Başvurucu, yukarıda belirtilen iddialarla (bkz. § 45) yaşam
hakkının maddi boyutunun ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
61.Somut olayda ceza infaz kurumunda bulunan kişilerin yaşam ve
sağlıklarının korunması için oluşturulması gereken yasal ve idari çerçevenin
oluşturulmadığı yönünde ileri sürülen bir eksiklik olmadığı gibi bu konuda
Anayasa Mahkemesi tarafından resen gözetilmesi ve incelenmesi gereken bir
hususun da bulunmadığı anlaşılmıştır.
62. Dolayısıyla mevcut başvuruda, öncelikle yukarıda (bkz. §§
54-59) yer verilen ilkeler çerçevesinde öncelikle intihar olayında gerçek ve
yakın riskin bilinip bilinmediğinin veya bilinmesi gerekip gerekmediğinin
belirlenmesi, bu soruya olumlu yanıt verilmesi hâlinde ise yetkililerin
önleyici idari tedbir alıp almadığının ortaya konması gerekmektedir.
63. Hırsızlık suçundan tutuklanan ve 9/10/2015 tarihinde Ceza
İnfaz Kurumuna konulan 15 yaşındaki E.N. 12/10/2015 tarihinde Ceza İnfaz Kurumu
Psikososyal Servisi ile bir görüşme
gerçekleştirmiştir. Formda, E.N.nin Kaşüstü Devlet Hastanesi Psikiyatri Servisinde tedavi
gördüğü ve bu yerden verilen ilaçların E.N. tarafından kendi isteğiyle
bırakıldığı açıkça görülmektedir. Formda, tutuklunun ne gibi psikiyatrik
hastalığının olduğu, ne zaman başladığı, hangi
ilaçların verildiği, takibinin gerekip gerekmediği veya bu anlatıya göre Ceza
İnfaz Kurumunda kendisine önem gösterilip gösterilmeyeceğine dair kayıtların
bulunmadığı, formun Değerlendirme
kısmının boş bırakıldığı anlaşılmıştır.
64. Bu hususa ilaveten E.N.nin silahla
intihara teşebbüs ettiği bilgisi de Psikososyal
Servisi ile yapılan ilk görüşmede açıkça beyan edilmiştir. Buna göre Ceza İnfaz
Kurumuna giren ve olay tarihinde 15 yaşında olan E.N.nin
geçmiş hikâyesinde kendisine açıkça zarar verme teşebbüsünde bulunduğu bilgisi
ilgili kurum personeli tarafından bilinmektedir.
65. Ayrıntıları yukarıda (bkz. § 32) açıklandığı üzere aynı
tarihte E.N.nin dayısı ile irtibata geçilmiş ve
durumu hakkında bilgi de alınmıştır. Bununla birlikte E.N.nin
psikolojik durumu hakkında dayısının ne gibi bilgilere sahip olduğu, bunların
Ceza İnfaz Kurumunda bulunan E.N. üzerindeki etkilerinin neler olabileceği
hususunda bir değerlendirmenin yapılmadığının bu aşamada vurgulanması gerekmektedir.
66. Bununla birlikte Ceza İnfaz Kurumu psikoloğu tarafından
yapılan iki görüşme de de E.N.nin aktif veya pasif
intihar eğilimler taşıdığına veya gösterdiğine dair kayıtlar bulunmamaktadır.
67. Cezai ehliyetini ortadan kaldıracak ya da azaltacak
nitelikte bir rahatsızlığının bulunup bulunmadığı hususunun tespiti amacıyla
E.N. hakkında bir inceleme yapıldığına dair dosya içinde bir belgeye
rastlanmamıştır. Ayrıca başvurucu ile diğer tanıkların ifadelerinde geçtiği
şekliyle E.N.nin Kurum idaresine dilekçe verdiğine
veya başkaca bir talepte bulunduğuna ilişkin olarak başvurucu tarafından bir
veri sunulmadığı gibi resen yapılan incelemede de bu hususa dair bir bilgiye
rastlanmamıştır. Ceza İnfaz Kurumu tarafından Başsavcılığa gönderilen resmî
yazıda başvurucu tarafından dilekçe verilmediği açıkça belirtilmiştir.
68. Bu tespitler ve tanıkların ifadeleri dikkate alındığında E.N.nin Ceza İnfaz Kurumu yetkililerinin dikkatini
çekebilecek derecede intihara eğilim gösterip göstermediğinin şu tespitler
sonrasında yapılması gerekmektedir:
- E.N., Ceza İnfaz Kurumuna girdiği tarihte on beş yaşındadır.
- Kurum psikoloğu ile yapılan ilk görüşme sonucunda düzenlenen
rapora göre Ceza İnfaz Kurumuna girmeden önce bir psikiyatri polikliniğine
müracaatı bulunmaktadır ve verilen ilaçları iradesiyle bırakmıştır.
- Ceza İnfaz Kurumu kayıtlarına göre psikiyatrik rahatsızlıkları
ile ilgili olarak Kurum tabibinden veya başka bir hastanenin psikiyatri ve
benzeri polikliniklerinin hizmetlerinden yararlanmak istediğine dair talebi
bulunmamaktadır.
- Tanık ifadelerine göre E.N.nin
ailevi problemlerinin bulunduğu, yalnız kalmak istediği ve zaman zaman yalnız
kaldığı sabittir.
- E.N. olaydan önce silahla intihar teşebbüsünde bulunmuş ve bu
bilgi görevlilere beyan edilmiştir.
- Ceza İnfaz Kurumu idarecileri, diğer ilgililer ve tanıklar E.N.nin intihar etme düşüncesinin bulunduğunu ifade eden
bir cümlesine tanık olmamıştır.
69. Tüm bu tespitler sonrasında E.N.nin
kendisine zarar verme riskinin bilinirliğinin tartışılması gerekmektedir. Bu
değerlendirme yapılırken ise E.N.nin yaşı ve Ceza
İnfaz Kurumu kayıtlarında yer alan hikâyesi değerlendirilmelidir.
70. Öncelikle Olay ve Olgular
kısmında ayrıntılı olarak açıklandığı üzere (bkz. §§ 9-16) 15 yaşındaki E.N.,
Ceza İnfaz Kurumuna girişi sırasında önceki intihar girişiminden Kurum Psikososyal Servisi görevlisine bahsetmiştir. Bundan başka E.N.nin İnfaz Kurumuna girmeden önce psikiyatrik
problemlerinin olması nedeniyle hastaneye müracaat ettiği fakat kendisine
verilen ilaçları kendi iradesiyle bıraktığı hususu da kayıtlarda açıkça
bulunmaktadır. Nihayet E.N.nin dayısı ile iletişim
sağlanmış ve E.N.nin psikolojik durumu hakkında bilgi
alınmıştır. Tüm bu koşullar birlikte değerlendirildiğinde somut olayda, E.N.nin intihar etme riskinin Ceza İnfaz Kurumu
yetkililerince bilindiğinin kabulü gerekmektedir.
71. Ceza İnfaz Kurumu yetkililerinin hassas olan bu husus
karşısında makul ve gerekli önleyici tedbirleri alıp almadıklarının
değerlendirilmesi gerekmektedir. Buna göre kendilerine beyan edilen intihar
etme riski karşısında yetkililerin E.N.nin psikolojik
durumunun yeniden gözden geçirilmesi, varsa kendi kurumlarında, yoksa diğer
hastanelerin ilgili servislerinde E.N.nin tıbbi
desteği almasının sağlanmaları gerektiği izahtan varestedir. Bunun yanında
E.N.ye sağlanacak tıbbi desteğin yanında E.N.nin
Kurum içinde de özel hayatına müdahale etmeyecek ölçüde sıkı takibinin
yapılmasının gerektiği bir diğer önleyici tedbir olarak Ceza İnfaz Kurumu
yetkililerinin yaşam hakkının korunması bağlamında görevleri arasında kalacağı
da kabul edilmelidir.
72. Somut olay bakımından ayrıca tüm teknik imkânlara rağmen E.N.nin eylemlerine başlamasından itibaren
gözetlenemediğinin ve ilgili personel tarafından geç müdahale edildiğinin kabul
edilmesi gerekmektedir. Bilirkişi raporlarından da anlaşılacağı üzere Ceza İnfaz
Kurumunun ilgili alanlarının kameralar aracılığıyla gözetlendiği, buna rağmen E.N.nin eylemlerinin farkına varılamadığının da altı
çizilmelidir. Yaşam hakkının korunması bağlamında yaşı küçük olan çocuklar
başta olmak üzere kırılgan grupların devletin hüküm ve tasarrufu altında
bulunduğu bu dönem içinde teknik cihazlar veya başkaca imkânlarla, yasal
mevzuatın da elverdiği ölçüde sıkı takiplerinin yapılması, bu alanda yetişmiş
personelin istihdamı yaşamı korumak için etkili işleyen bir organizasyon kurma
yükümlülüğünün bir parçasıdır.
73. Nihai olarak henüz bir çocuk olan, geçmişinde yaşadığı
sorunlar nedeniyleintihar eğilimi olan ve ruhsal
tedaviye muhtaç ölen E.N., devletin kontrolü altında tutulduğu sırada yaşamını
yitirmiştir. Özgürlüğünden mahrum olan kişilerin daha hassas ve değişken veya
dengesiz duygusal yapıya sahip olabilecekleri gözönüne
alındığında kamu makamlarının ceza infaz kurumundaki kişilerin hayatlarının
tehlikeye atılmasını önleyici tedbirler alınması hususunda daha duyarlı ve dikkatli
olma görevleri bulunmaktadır (B.Ç. ve
diğerleri, B. No:
2015/10144, 9/5/2019, § 79). Somut olayda yaş, ruhsal durum ve ölenin geçmiş
hikâyesi gibi subjektif kriterler söz konusuyken
hürriyeti kısıtlandığı için yaşamı zaten korunmaya muhtaç olan ölene karşı daha
fazla korumaya ilişkin makul ve gerekli tedbirlerin alınması noktasında daha
fazla özen yükümlülüğü bulunduğunun altı çizilmelidir.
74. Yapılan bu tespit ve açıklamalar sonrasında incelenmekte
olan somut başvuruda özetle Ceza İnfaz Kurumu yetkililerinin bilinen gerçek ve
yakın risk karşısında E.N.nin yaşamının korunması
için gerekli olan tüm makul tedbirleri aldıklarının söylenemeyeceği sonucuna
varılmıştır.
75. Açıklanan gerekçelerle E.N.nin
yaşamının kendi eylemlerine karşı korunamaması sebebiyle Anayasa'nın 17.
maddesinin gerektirdiği yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
b. Yaşam Hakkının Usul Boyutunun İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
i. Genel İlkeler
76. Anayasa Mahkemesinin yaşam hakkının usul boyutu konusunda
benimsediği genel ilkelere göre şüpheli bir ölüm olayı hakkında yürütülen ceza
soruşturmasının etkililiği için;
i. Soruşturma makamlarının resen ve derhâl harekete geçerek ölüm
olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün
delilleri tespit etmeleri (Serpil Kerimoğlu
ve diğerleri,§
57),
ii. Kamu görevlilerinin karıştığı iddia edilen ölümlere ilişkin
soruşturmaları yürüten soruşturma makamlarının olaya karışmış olabilecek
kişilerden bağımsız olması ve soruşturma makamlarının sadece hiyerarşik ve
kurumsal bağımsızlığının yeterli olmayıp aynı zamanda soruşturmanın fiilen de
bağımsız olarak yürütülmesi (Cemil Danışman,
B. No: 2013/6319,16/7/2014, § 96),
iii. Ceza soruşturmasının fiilen hesap verilebilirliği sağlamak
için soruşturma sürecinin kamu denetimine açık olması, ayrıca her olayda, ölen
kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu
ölçüde katılmalarının sağlanması (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, § 58),
iv. Hukuk devletine bağlılığın sağlanması ve hukuka aykırı
eylemlere hoşgörü ve teşvik gösterildiği görünümü verilmesinin engellenmesi
amacıyla ceza soruşturması makul bir özen ve süratle yürütülmesi (Salih Akkuş, B. No: 2012/1017, 18/9/2013,
§ 30) gerekir.
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
77. Başvurucu, yukarıda(bkz. §
45)belirtilen iddialarla oğlunun ölüm olayı hakkında etkili bir soruşturma
yürütülmediğini ileri sürmüştür.
78.Başvuru konusu olayda E.N.nin ölümü
ile sonuçlanan elim hadise ile sonrasında ilgili mercilerce yapılan işlemlerin
ayrıntıları yukarıda(bkz. §§ 9-32) özetlenmiştir.
79. Başsavcılık tarafından yapılan araştırmalar dikkate
alındığında E.N.nin üçüncü kişi ya da kişilerce
öldürülüp öldürülmediğine ilişkin etkili bir ceza soruşturması yürütüldüğü
anlaşılmakla birlikte söz konusu ölüm olayında ilgili kişilerin
cezalandırılmasını gerektirecek nitelikte ağır bir ihmalin bulunup bulunmadığı
hususunda kapsamlı bir araştırmanın yapılmadığı anlaşılmıştır. Başka bir
anlatımla E.N.nin üçüncü kişi ya da kişilerin eylemi
neticesinde öldürülüp öldürülmediği hususu etkili bir şekilde araştırılarak
ortaya konmakla birlikte ölüm olayının cinayet iddiası dışındaki yönlerinin
ortaya konulamadığı, varsa sorumlu kişilerin belirlenebilmesine imkân tanıyan
etkili bir soruşturmanın yürütülmediği anlaşılmıştır.
80. Bunların yanında olayla ilgili olarak Ceza İnfaz Kurumu
idarecilerinin kusurlarının olup olmadığının hiçbir şekilde incelenmeye
alınmadığı, bu kişilerin bu ve benzeri olaylarda ağır sonuçlar doğurabilecek
nitelikteki eylemlere karşı ilgili personele eğitimler sağlayıp sağlamadıkları,
personelin görev ve talimatlarını tam olarak yerine getirebilmeleri için ilgili
mevzuatı ve sonuçlarını tebliğ edip etmedikleri hususları da irdelenmemiştir.
Diğer bir ifadeyle olayın basit bir ölüm olayı gibi değerlendirilerek olay
anında ve saatinde görevli olan ve ilgili talimatların da kendisine tebliğ
edilmediği ortaya çıkarılamayan bir infaz koruma memurunun tek başına olaydan
sorumlu olduğu değerlendirilerek ihmal veya kusurları bulunma ihtimali bulunan
diğer idarecilerin durumlarına ilişkin bir değerlendirme yapılmamıştır.
81. Bu tespitlerden başka E.N.nin Ceza
İnfaz Kurumuna geldikten sonra gerek E.N. ile gerekse de E.N.nin
dayısı ile görüşmeler gerçekleştiren psikoloğun ölüm olayındaki etkisinin ve
kusur durumunun da hiçbir şekilde soruşturmaya alınmadığı ve araştırılmadığı
tespit edilmiştir. Bir başka anlatımla E.N.nin durumu
hakkında ek özel tedbirler gerekip gerekmediği hususunda değerlendirme
raporlarında herhangi bir şekilde olumlu veya olumsuz görüş bulunmaması, dahası
yapacağı tespit ve önerileri ile özgürlüğünden yoksun kalan kişiler üzerinde
doğrudan etkisi olabilecek bir personelin ceza soruşturmasında ifadesine
başvurulmaması soruşturmada önemli bir eksiklik olarak kabul edilmiştir. Yine E.N.nin kırılgan ve özel önem verilmesi gereken durumu
karşısında eylemini gerçekleştirdiği ipi nasıl temin ettiği, bulundurulmasının
mevzuata veya somut olaya uygun olup olmadığı da hiçbir şekilde
araştırılmamıştır.
82. Soruşturmanın etkililiği konusunda bu bölümde yer verilen
değerlendirmeler bir bütün hâlinde ele alındığında Cumhuriyet Başsavcılığı
tarafından yürütülen soruşturmada ölüm olayının tüm yönlerinin ortaya
konulamadığı, dolayısıyla somut olayda yürütülen soruşturmanın teoride olduğu
gibi fiilen de hesap verilebilirliği sağlayamadığı kanaatine varılmıştır.
83. Açıklanan gerekçelerle somut olayda yürütülen ceza
soruşturmasında yaşam hakkının usule ilişkin boyutunun da (etkili ceza
soruşturması yürütme yükümlülüğü) ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
84. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı ve (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
85. Başvurucu, yaşam hakkının ihlalinin tespiti ile etkili bir
soruşturma yapılmasına karar verilmesi talebinde bulunmuş fakat tazminat
talebinde bulunmamıştır.
86. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal sonucuna
varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda
genel ilkeler belirlenmiştir.
87.Mehmet Doğan
kararında özetle uygun giderim yolunun tespit edilebilmesi için öncelikle
ihlalin kaynağının belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre ihlalin
mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün
79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali
ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan, §§ 57, 58).
88. Anayasa Mahkemesinin tespit edilen ihlalin giderilmesi
amacıyla yeniden yargılama yapılmasına hükmettiği hâllerde ilgili usul
kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak
yargılamanın yenilenmesi sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın
kaldırılması hususlarında derece mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı verilen hâllerde yargılamanın yenilenmesinin
gerekliliği hususundaki takdir derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını
tespit eden Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır. Derece mahkemesi Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek
üzere gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür (Mehmet
Doğan, § 59).
89. Mevcut başvuruda, başvuruya konu Başsavcılık soruşturmasında
ölüm olayının tüm yönlerinin ortaya konulamadığı, yürütülen soruşturmanın
teoride olduğu gibi fiilen de hesap verilebilirliği sağlayamadığı (bkz. §§
77-83) gerekçesiyle Anayasa’nın 17. maddesi kapsamında yaşam hakkının hem maddi
hem de usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmiştir. Buna göre ihlalin
soruşturma makamlarının işlem ve eylemlerinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
90.
Bu durumda yaşam hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. İhlal kararının
uygulanması bağlamında ilgili Cumhuriyet Başsavcılığının yapması gereken iş,
önceki kovuşturmaya yer olmadığına dair kararını kaldırmak ve akabinde ihlal
kararında tespit edilen eksiklikleri giderecek şekilde yeni bir soruşturma
yapmaktan ibarettir.
91. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar
bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden soruşturma yapılmak üzere Trabzon
Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
92. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve 2.475
vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.714,50 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. 1. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşamı
koruma yükümlülüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
2. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam
hakkının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin yaşam hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Trabzon Cumhuriyet
Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE,
D. 239,50 TL harç ve 2.475 vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.714,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
12/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.