TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HÜSEYİN ÜNAL VE MEHMET ÜNAL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/14222)
|
|
Karar Tarihi: 29/5/2019
|
R.G. Tarih ve Sayı: 18/7/2019-30835
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Fatma Burcu
NACAR YÜCE
|
|
|
Başvurucular
1. Hüseyin ÜNAL
|
|
|
2. Mehmet
ÜNAL
|
Vekili
|
:
|
Av. Uğur
ÖZÜBEK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, temyiz talebinin süre yönünden reddedilmesi
nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 4/8/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Başvuruculara karşı İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde
(Mahkeme) açılan davada davacılar, murislerinin İstanbul Sarıyer’de bulunan üç
katlı bir apartmanın giriş katındaki daireyi Gayrımenkul Satış Vaadi Sözleşmesi ile başvurucu
Hüseyin Ünal'dan satın aldığını, davalı Hüseyin Ünal'ın sonradan iradesini
değiştirerek taşınmazı ölünceye kadar bakma akdi ile yeğeni Mehmet Ünal'a
temlik ettiğini belirterek tapu kaydının iptali ile adlarına tescilini talep
etmişlerdir.
9. Mahkeme 10/7/2014 tarihli kararıyla davayı kabul etmiştir.
10. Başvurucular vekili gerekçeli kararı 22/9/2014 tarihinde
tebellüğ etmiş,UYAP yoluyla
3/10/2014 tarihinde hükmü temyiz etmiştir.
11. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi (Daire) 15/12/2015 tarihli
kararında hükmün başvuruculara usulüne uygun tebliğ edildiğini, on beş günlük
yasal süre geçtikten sonra temyiz isteminde bulunulduğunu belirterek süre aşımı
nedeniyle temyiz isteminin reddine karar vermiştir.
12. Karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 12/5/2016 tarihli
kararıyla reddedilmiştir.
13. Ret kararı 19/7/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş,
4/8/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. Kanun Hükümleri
14. 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanunu'nun 432. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Temyiz süresi onbeş
gündür. Bu süre 8/1/1943 tarih ve 4353 sayılı Kanuna tabi kamu kuruluşları
hakkında otuz gündür.Temyiz
süreleri, ilamın usulen taraflardan her birine tebliği ile işlemeye
başlar."
15. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun geçici 3. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004
tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye
Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086
sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam
olunur."
"Bölge adliye mahkemelerinin göreve
başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar
hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236
sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü
madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur."
16.6100 sayılı Kanun'un 445. maddesi şöyledir:
"Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP),
adalet hizmetlerinin elektronik ortamda yürütülmesi amacıyla oluşturulan
bilişim sistemidir. Dava ve diğer yargılama işlemlerinin elektronik ortamda
gerçekleştirildiği hâllerde UYAP kullanılarak veriler kaydedilir ve saklanır.
Elektronik ortamda, güvenli elektronik imza
kullanılarak dava açılabilir, harç ve avans ödenebilir, dava dosyaları
incelenebilir. Bu Kanun kapsamında fizikî olarak hazırlanması öngörülen tutanak
ve belgeler güvenli elektronik imzayla elektronik ortamda hazırlanabilir ve
gönderilebilir. Güvenli elektronik imza ile oluşturulan tutanak ve belgeler
ayrıca fizikî olarak gönderilmez, belge örneği aranmaz.
Elektronik ortamdan fizikî örnek çıkartılması
gereken hâllerde tutanak veya belgenin aslının aynı olduğu belirtilerek hâkim
veya görevlendirdiği yazı işleri müdürü tarafından imzalanır ve mühürlenir.
Elektronik ortamda yapılan işlemlerde süre gün
sonunda biter.
Mahkemelerde görülmekte olan dava, çekişmesiz
yargı, geçici hukuki koruma ve diğer tüm işlemlerde UYAP’ın
kullanılmasına dair usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir."
17. 15/1/2004 tarihli ve 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu'nun
5. maddesi şöyledir:
"Güvenli elektronik imza, elle atılan
imza ile aynı hukukî sonucu doğurur.
Kanunların resmî şekle veya özel bir merasime
tabi tuttuğu hukukî işlemler ile teminat sözleşmeleri güvenli elektronik imza
ile gerçekleştirilemez."
18. Olay tarihinde yürürlükte olan, 3/4/2012 tarihli ve 28253
sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren
mülga Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) 5. maddesinin ilgili
kısımları şöyledir:
"...
Taraf ve vekilleri ile diğer ilgililer güvenli
elektronik imza ile imzalamak suretiyle UYAP vasıtasıyla mahkemeler veya hukuk
dairelerine elektronik ortamda bilgi ve belge gönderebilirler.
Gelen evraktan sorumlu personel, UYAP
üzerinden mahkeme veya hukuk dairelerine gönderilen ve iş listesine düşen
belgeleri derhal ilgili kişiye ya da doğrudan dosyasına aktarır. Hâkimin
onayını gerektiren evrak hâkimin iş listesine yönlendirilir.
...
Elektronik ortamda yapılan işlemlerde süre gün
sonunda biter. Elektronik ortamda yapılacak işlemlerin, ertesi güne sarkmaması
açısından saat 00:00’a kadar yapılması zorunludur.
Fizikî ortamda yapılan işlemlerde süre mesai
saati sonunda biter."
19. Mülga Yönetmelik'in 48. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
"...
Taraf vekillerince UYAP üzerinden güvenli
elektronik imza ile kanun yolu başvuru dilekçesi gönderilebilir. Bu işler için
ayrıca elle atılmış imzalı belge istenmez. Avukatların UYAP Avukat Bilgi
Sistemi üzerinden kanun yolu başvuru dilekçesi gönderebilmeleri için elektronik
imza sahibi olmaları gerekir. Kanun yolu harçları avukat tarafından elektronik
ortamda mahkeme veznesi hesabına aktarılır. Ayrıca bu işlemlerin Barokart veya kredi kartı gibi ödeme araçlarıyla yapılması
sağlanabilir. Kanun yolu başvurusu, dilekçenin sisteme kaydedildiği tarihte
yapılmış sayılır. İşlem sonucunda başvuru sahibinin elektronik ortamda
erişebileceği bir alındı belgesi oluşturulur.
Elektronik ortamda kanun yolu başvurusu saat
00:00’a kadar yapılabilir.
..."
2. Yargıtay Kararı
20. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20/1/2014 tarihli ve
E.2013/14-742, K.2014/16 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...
..Cumhuriyet Başsavcılıkları ile Adli Yargı İlk Derece Ceza Mahkemeleri
Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik ve Hakimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunun ilgili genelgesine göre UYAP'a
kaydedilerek elektronik ortama aktarılan belgelerle ilgili kayıt tarihinin
ilgili işlemler yönüyle havale tarihi olarak esas alınması gerekmektedir.
..."
.21. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25/1/1985 tarihli ve
E.1984/5, K.1985/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı sayılı kararının
ilgili kısmı şöyledir:
"...
...Harca tabi olmasına rağmen hesap edilip
ilgilisinden alınmadan temyiz defterine kaydedilen temyiz dilekçeleri hakkında
da HUMK`nın 434/3. maddesinde öngörülen eksik harç
ödenmesi ile ilgili işlemin kıyasen uygulanması ve bu durumda temyiz isteminin,
temyiz defterine kaydedildiği tarihte yapılmış sayılması gerekmektedir.
..."
B. Uluslararası Hukuk
22. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes
davasının medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai
alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan,
kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından kamuya açık olarak
ve makul bir süre içinde, görülmesini isteme hakkına sahiptir...”
23. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) mahkemeye erişim
hakkının Sözleşme'nin 6. maddesinde yerini bulan güvencelerin doğal bir parçası
olduğunu (Lawyer Partners A.S./Slovakya, B.
No: 54252/07..., 16/6/2009, § 52), bu kapsamda herkesin kişisel hak ve
yükümlülükleriyle ilgili her türlü iddiasını bir mahkeme veya yargı yeri önüne
getirme hakkının güvence altına alındığını (Golder/Birleşik Krallık [GK], B. No: 4451/70, 21/2/1975, § 36)
belirtmiştir. Yine AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesinde mahkeme kararlarına karşı
kanun yolu başvurusunda bulunma hakkının güvence altına alınmadığını ancak
devletin kendi takdirine bağlı olarak taraflara kanun yolu başvurusunda bulunma
hakkı tanıması durumunda bu incelemeyi yapan mahkeme önünde uygulanan muhakeme
usulünün bu ilkelere uygun olması gerektiğini belirtmiştir (Delcourt/Belçika, B. No: 2689/65, 17/1/1970, §§ 25, 26).
24. Bu değerlendirmeye benzer şekilde AİHM, bir hukuk davasında
bölge adliye mahkemesi ilamına yönelik itirazın süre yönünden reddedilmesi
nedeniyle yapılan başvuruyu mahkemeye erişim hakkı kapsamında değerlendirerek
kanun yolu incelemesinde uygulanacak usulün Sözleşme'nin 6. maddesi kapsamında
değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir (Mushta/Ukrayna, B. No: 8863/06, 18/11/2010, §§ 37-42).
25. AİHM, mahkemeye erişim hakkına yönelik birtakım
sınırlandırmaların kabul edilebileceğini ancak sınırlamaların meşru bir amaca
yönelik olmadığı veya kullanılan yöntem ile ulaşılması hedeflenen amaç arasında
makul bir orantısallık ilişkisinin bulunmadığı
durumlarda kısıtlamaların Sözleşme'nin 6. maddesinin birinci fıkrasına uygun
olmayacağını belirtmiştir (Ashingdane/Birleşik Krallık,B.
No: 8225/78, 28/5/1985, § 57).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 29/5/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
27. Başvurucular avukatları aracılığı ile UYAP sisteminden
Mahkemeye 3/10/2014 tarihinde temyiz dilekçesini gönderdiklerini ancak
Mahkemenin araya Kurban Bayramı girmesi nedeniyledilekçeyi8/10/2014 tarihinde
işleme koyduğunu, temyiz harcını da 1086 sayılı mülga Kanun'un 434. maddesinin
(3) numaralı fıkrası uyarınca herhangi bir bildirim olmadan 9/10/2014 tarihinde
yatırdıklarını, süresinde temyiz talebinde bulunmalarına rağmen Yargıtay 14.
Hukuk Dairesi tarafından temyiz dilekçelerinin reddedildiğini belirterek
Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüş ve yeniden yargılama talebinde bulunmuşlardır.
B. Değerlendirme
28. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes,
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
29. Başvurucuların şikâyetinin özünün temyiz talebinin esasının Yargıtayca incelenmemesine yönelik olması nedeniyle iddia,
adil yargılanma hakkının güvenceleri arasında yer alan mahkemeye erişim hakkı
kapsamında incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
30. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı ve Hakkın Kapsamı
31. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma
hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı,
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir
unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede,
Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan
adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Sözleşme'yi yorumlayan AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur.
San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017,§
34).
32. Mahkemeye erişim hakkı bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına gelmektedir (Özkan Şen,
B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
33. Mahkeme kararlarının hukuka uygun olup olmadığına yönelik
uyuşmazlığın çözümlenmek üzere bir yargı makamı önüne taşınması kanun yoluna başvurma olarak
nitelendirilmektedir. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak
arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve
özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan
en etkili güvencelerden biridir. Adil yargılanma hakkı bir mahkeme kararına
karşı üst yargı yollarına başvurabilmeyi güvence altına almamakla birlikte
gerek suç isnadına bağlı yargılamalarda gerekse medeni hak ve yükümlülüklere
ilişkin yargılamalarda istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı
tanınmış ise bu kanun yolları yönünden de adil yargılanma hakkı kapsamındaki
güvencelerin sağlanması gerekir (Hasan İşten,
B. No: 2015/1950, 22/2/2018, § 37).
34.Süre yönünden temyiz talebinin reddedilmesinin mahkemeye
erişim hakkına bir müdahale teşkil ettiği açıktır.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
35.Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel
hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili
maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.
Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve
lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
36. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 36. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir.
37. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen
ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe
dayanma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının
belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
38. Başvuru konusu olayda temyiz talebini Yargıtay Dairesinin
1086 sayılı mülga Kanun'un 432. maddesinde öngörülen sürede yapılmadığı
gerekçesiyle reddettiği anlaşılmaktadır.
39. Yargıtay Dairesinin bu hükmü esas alarak verdiği ret
kararına göre yapılan müdahalenin kanun tarafından öngörülme ölçütünü
karşıladığı sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
40. Yargısal başvuruların bir süreye bağlanmasının meşru
amacının ne olduğu hususu benzer nitelikteki başvurularda Anayasa Mahkemesi
tarafından incelenmiştir. Anayasa Mahkemesi bu incelemelerinde kanun yolu
başvurularında süre koşulu öngörülmesinin en genel ifadesiyle hukuki güvenlik
ve istikrarın sağlanması şeklinde bir meşru amacının bulunduğuna işaret
etmiştir (daha ayrıntılı değerlendirme için bkz. Ertuğrul Dalbaş, B. No: 2014/7805,
25/10/2017, § 59).
iii. Ölçülülük
41. Temyiz talebinin reddedilmesi nedeniyle başvurucuların
mahkemeye erişimine getirilen sınırlamanın ölçülü olup olmadığı ve başvuruculara
ağır bir yük getirip getirmediği hususlarının değerlendirilmesi gerekir.
(1)
Genel İlkeler
42. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye
erişim hakkı mutlak olmayıp sınırlamalara konu olabilir. Ancak Anayasa'nın 13.
maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi uyarınca anılan sınırlamaların mahkemeye
erişimi imkânsız hâle getirmemesi ya da aşırı derecede zorlaştırmaması gerekir.
Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen hukuki veya fiilî sınırlamalar
mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan
Şen, § 52).
43. Yargısal başvuruların birtakım usul kurallarına tabi
kılınması tek başına mahkemeye erişim hakkını zedelemez. Bununla birlikte yargısal
başvuru usullerinin belirli ve öngörülebilir olması gerekir. Anayasa'nın 36.
maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkı mutlak olmayıp
sınırlamalara konu olabilir. Ancak Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan
ölçülülük ilkesi uyarınca anılan sınırlamaların mahkemeye erişimi imkânsız hâle
getirmemesi ya da aşırı derecede zorlaştırmaması gerekir. Kişinin mahkemeye
başvurmasını engelleyen hukuki veya fiilî sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını
ihlal edebilir (Özkan Şen, § 52).
44. Yargısal başvuruların birtakım usul kurallarına tabi
kılınması tek başına mahkemeye erişim hakkını zedelemez. Bununla birlikte
yargısal başvuru usullerinin belirli ve öngörülebilir olması gerekir. Dava
açılmasına veya diğer kanun yollarına başvurulmasına ilişkin dilekçelerin
yetkili mahkemelere sunulma yöntemine dair kanuni veya fiilî belirsizliklerin
bulunması, kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Hasan İşten, § 45).
45. Öte yandan mahkemelerin dilekçelerin sunulması yöntemine
ilişkin usul kurallarını uygularken kişilerin mahkemeye erişimlerini
engelleyecek veya aşırı derecede zorlaştıracak ölçüde şekilcilikten kaçınmaları
gerekir. Ayrıca mahkemelerin iç işleyişlerine ilişkin süreçlerdeki aksama ve
hatalardan kaynaklanan sorumluluk, yargısal koruma talep eden bireylere
yüklenmemelidir. Bu bakımdan yargısal başvurulara dair dilekçelerini ilgili
mevzuatta öngörülen usule uygun olarak yetkili yargı merciine sunan kişilerin
kendilerine atfedilemeyen ve tamamen mahkemelerin iç işleyişinden kaynaklanan
hata ve aksamalardan sorumlu tutularak mahkemeye erişimlerinin engellenmesi bu
hakka yapılan müdahaleyi ölçüsüz kılabilir. Özellikle kanun yoluna başvurma
yönündeki istek ve iradesini ortaya koymuş olan başvurucular yönünden bu tür
müdahaleler, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim
hakkının ihlaline sebep olabilir (Hasan
İşten, § 46).
46. Anayasa Mahkemesine gelen benzer bir başvuruda, başvurucular
Yargıtay onama kararına karşı UYAP üzerinden süresinde karar düzeltme talebinde
bulunmuşlar ancak dilekçe mahkeme görevlileri tarafından yasal süre dolduktan
bir gün sonra işleme konulmuştur. Yargıtay, dilekçenin işleme alınma tarihini
esas alarak başvurucuların karar düzeltme talebini süre yönünden reddetmiştir.
Anayasa Mahkemesi; mahkeme yazı işlerinin gecikmesinden kaynaklanan uygulamanın
yanlış bir olguya dayanılarak açık bir hata ile gerçekleştirildiğini,
başvurucuların kanun yolunu kullanması imkânını ortadan kaldırdığını ve
başvurucular üzerinde ağır bir yüke sebep olduğunu, başvurucuların katlanmak
zorunda kaldığı külfetin hedeflenen meşru amaçlarla orantısız olduğunu
belirterek mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir (Nebi Karataş ve diğerleri, B. No:
2014/13001, 8/3/2017, § 60).
(2)
İlkelerin Olaya Uygulanması
47. Başvurucular, yasal süre içinde temyiz talebinde
bulunmalarına rağmen Yargıtay tarafından taleplerinin reddedildiğini belirterek
kanun yoluna başvuru hakkının engellendiğini iddia etmiştir.
48. Somut olayda değerlendirilmesi gereken mesele,
başvurucuların temyiz talebinin kanun yolu incelemesine konu yapılmamasının
mahkemeye erişim hakkına orantısız bir müdahale oluşturup oluşturmadığıdır.
49. Başvurucular 3/10/2014 tarihli dilekçelerinde ayrıntılı bir
şekilde itirazlarını dile getirerek temyiz talebinde bulunmuş, temyiz harcını
da 1086 sayılı mülga Kanun'un 434. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca
Mahkemece kendilerine bir bildirimde bulunmadan 9/10/2014 tarihinde
yatırmışlardır. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi ise başvurucuların temyiz
taleplerini on beş günlük yasal temyiz süresi geçirildikten sonra yapıldığını
belirterek reddetmiştir.
50. Olay tarihinde yürürlükte olan 1086 sayılı mülga Kanun'un
432. maddesinde tebliğden itibaren on beş gün içinde temyiz talebinde bulunulabileceği
belirtilmiştir.
51. 6100 sayılı Kanun'un 445. maddesinde, elektronik ortamda
güvenli elektronik imza kullanılarak dava açılabileceği, harç ve avansın
ödenebileceği, dava dosyalarının incelenebileceği, Kanun kapsamında fiziki
olarak hazırlanması öngörülen tutanak ve belgelerin güvenli elektronik imzayla
elektronik ortamda hazırlanarak gönderilebileceği belirtilmiştir.
52. Yine başvuru konusu olay tarihinde yürürlükte bulunan mülga
Yönetmelik'in 5. ve 48. maddelerinde, taraf ve vekilleri ile diğer ilgililerin
güvenli elektronik imza ile imzalamak suretiyle UYAP vasıtasıyla mahkemeler
veya hukuk dairelerine elektronik ortamda bilgi ve belge gönderebilecekleri,
taraf vekillerince UYAP üzerinden güvenli elektronik imza ile kanun yolu
başvuru dilekçesinin gönderilebileceği, bu işler için ayrıca elle atılmış
imzalı belge istenmeyeceği, avukatların UYAP Avukat Bilgi Sistemi üzerinden
kanun yolu başvuru dilekçesi gönderebilmeleri için elektronik imza sahibi
olmalarının gerekli olduğu, kanun yolu harçlarının avukat tarafından elektronik
ortamda mahkeme veznesi hesabına aktarılacağı, kanun yolu başvurusunun
dilekçenin sisteme kaydedildiği tarihte yapılmış sayılacağı belirtilmiştir.
53. Başvuru formuna ekli belgeler ve UYAP'tan
yapılan incelemede tebligat mazbatasına göre Mahkemenin gerekçeli kararının
tebliğ tarihinin 22/9/2014 olduğu, PTT kayıtlarında ise tebliğ tarihinin
22/9/2014 ve 24/9/2014 tarihleri olarak gösterildiği anlaşılmaktadır. Başvurucu
vekilininUYAP vasıtasıyla 3/10/2014 tarihinde temyiz
talebinde bulunduğu, Mahkeme Kalemince dilekçenin 8/10/2014 günü saat 09.05'te
işleme alındığı, Mahkemece bu tarih esas alınarak süresinde olduğundan bahisle Yargıtaya dosya gönderme kontrol formu düzenlendiği
anlaşılmıştır.
54. Başvurucuların temyiz talebi, on beş günlük kanuni
süresinden sonra yapıldığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
55.Yukarıda belirtilen tespitlere göre temyize konu mahkeme
kararının 22/9/2014 tarihinde tebellüğ eden başvurucular vekilince UYAP
üzerinden 3/10/2014tarihinde temyiz talebinde bulunulmuş olmasına rağmen
mahkeme görevlileri tarafında bayram tatilinden dolayı dilekçenin 8/10/2014
tarihinde işleme konulması ve Yargıtay 14. Hukuk Dairesince de temyiz tarihi
olarak bu tarihin esas alınması suretiyle temyiz dilekçesinin süre yönünden
reddedilmesi öngörülebilirlik sınırları içinde değerlendirilemeyecektir. Yanlış
bir olguya dayanılarak açık bir hata ile gerçekleştirildiği anlaşılan
uygulamanın başvurucuların kanun yolunu kullanması imkânını ortadan kaldırdığı,
başvurucular üzerinde ağır bir yüke sebep olduğu, bu suretle başvurucuların
katlanmak zorunda kaldığı külfetin hedeflenen meşru amaçlarla orantısız olduğu,
dolayısıyla müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
56. Yukarıda açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa’nın
36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki
mahkemeye erişim haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
57.30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı ve (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir."
58. Başvurucular yeniden yargılama ile 56.670 TL maddi tazminat
kararı verilmesi talebinde bulunmuştur.
59. Anayasa Mahkemesinin
Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal
sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi
hususunda genel ilkeler tayin edilmiştir.
60. Mehmet Doğan
kararında özetle uygun giderim yolunun belirlenebilmesi açısından öncelikle
ihlalin kaynağının tayin edilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre ihlalin
mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali
ve ihlalin sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere
kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan, §§ 57, 58).
61. Anayasa Mahkemesinin tespit edilen ihlalin giderilmesi
amacıyla yeniden yargılama yapılmasına hükmettiği hâllerde ilgili usul
kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak
yargılamanın yenilenmesi sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın
kaldırılması hususunda derece mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı verilen hâllerde yargılamanın yenilenmesinin
gerekliliği hususundaki takdir derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını
tespit eden Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır. Derece mahkemesi, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek
üzere gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür (Mehmet
Doğan, § 59).
62. Anayasa Mahkemesi başvurucunun temyiz isteğinin süreden
reddine karar verilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği
sonucuna varmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin Daire kararından
kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
63. Bu durumda mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır.
Buna göre yeniden yapılacak yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına
yöneliktir. Bu kapsamda Daire tarafından yapılması gereken iş, temyiz isteminin
süre aşımı nedeniyle reddi yolundaki kararını kaldırarak temyiz istemini -usule
ilişkin diğer meselelerde de bir eksiklik söz konusu değilse- esastan
incelemekten ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin dosyanın Yargıtay 14.
Hukuk Dairesine gönderilmesini sağlamak üzere İstanbul 2. Asliye Hukuk
Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
64. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve 2.475
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.714,50 TL yargılama giderinin
başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla
ilgili Yargıtay Dairesine gönderilmek üzere İstanbul 2. Asliye Hukuk
Mahkemesine (E.2012/367, K.2014/274) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuların tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 239,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.714,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
.
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
29/5/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.