BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Burak FIRAT
|
Başvurucu
|
:
|
Leyla SEZEN
|
Vekili
|
:
|
Av. Duygu DEMİREL
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, devlet memuru olan başvurucuya toplantı ve
gösteri yürüyüşüne katılmasından dolayı disiplin cezası verilmesi nedeniyle
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 18/8/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, Kamu Emekçileri Sendikaları
Konfederasyonuna (KESK) bağlı Büro Emekçileri Sendikası (Sendika) Şanlıurfa
Şubesi Yönetim Kurulu üyesi olup Şanlıurfa Vergi Dairesi Başkanlığında yoklama
memuru olarak görev yapmaktadır.
10. Kamuoyunda PKK terör örgütünün şehir yapılanması
olarak bilinen Kürdistan Topluluklar Birliğine (KCK) yönelik ilk olarak 2009
yılında Diyarbakır'da başlayan operasyonlar daha sonra ülke geneline yayılarak
devam etmiştir. 1/10/2010 tarihinde Şanlıurfa'da gerçekleştirilen KCK
operasyonu kapsamında aralarında Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) il eş
başkanları, yöneticileri ve üyelerinin de bulunduğu yirmi sekiz kişi gözaltına
alınmıştır.
11. BDP Şanlıurfa il teşkilatı, anılan operasyonu ve bu
operasyon sonucu yaşanan gözaltıları protesto etmek amacıyla 3/10/2010
tarihinde bir gösteri yürüyüşü organize etmiştir. Yürüyüş kapsamında bir basın
açıklaması yapılması da planlanmıştır.
12. Başvurucu hakkında söz konusu basın açıklamasına ve
gösteri yürüyüşüne katılmaktan disiplin soruşturması açılmış ve nihayetinde
başvurucu kınama cezası ile cezalandırılmıştır. Bu disiplin cezasına karşı
başvurucu, Şanlıurfa İdare Mahkemesinde (Mahkeme) iptal davası açmıştır.
13. Anılan dava, Mahkemenin 20/10/2011 tarihli kararında
aşağıdaki gerekçelerle reddedilmiştir:
"...Olayda, söz konusu gösterinin
tarihi, gösteride yapılan konuşmalar ile konuşmayı yapanların kimlikleri
dikkate alındığında, davacının katıldığı gösterinin sendikal bir gösteri
olmaktan öte, Şanlıurfa İlinde 01.10.2010 tarihinde yapılan operasyon
kapsamında gözaltına alınanlar arasında BDP Şanlıurfa il eş başkanları, BDP'li
bazı yöneticiler ve parti üyelerinin de bulunmasını protesto etmek amacıyla BDP
Şanlıurfa İl Teşkilatınca organize edilen yasa dışı, izinsiz ve terör örgütünün
propagandasına dönüşen bir gösteri olduğu dosya kapsamında bulunan bilgi ve
belgeler ile tutulan tutanaklarla sabit olduğundan ve davacının böyle bir
gösteriye katılması şeklindeki fiilinin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun
125/B-d maddesinde düzenlenen hizmet dışında Devlet memurunun itibar ve güven
duygusunu sarsacak nitelikte bir davranış olduğu sonuç ve kanaatine
varıldığından, dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir."
14. Davanın reddi kararına karşı yapılan temyiz ve karar
düzeltme başvuruları Danıştay Onikinci Dairesi tarafından reddedilmiştir.
15. Danıştay Onikinci Dairesinin karar düzeltme talebinin
reddine ilişkin kararı başvurucu vekiline 22/7/2016 tarihinde tebliğ
edilmiştir. Başvurucu 18/8/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
16. 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu'nun "Disiplin cezalarının çeşitleri ile ceza uygulanacak fiil ve
haller" kenar başlıklı 125. maddesinin birinci fıkrasının ilgili
kısımları şöyledir:
"B - Kınama : Memura, görevinde ve
davranışlarında kusurlu olduğunun yazı ile bildirilmesidir.
Kınama cezasını gerektiren fiil ve
haller şunlardır:
...
d) Hizmet dışında Devlet memurunun
itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak,
..."
B. Uluslararası
Hukuk
17. Uluslararası hukuk kısmı için bkz. Ömer Faruk
Akyüz (B. No: 2015/9247, 4/4/2018, §§ 28-33) başvurusu hakkında
verilen karar.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
18. Mahkemenin 29/5/2019 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiası ve Bakanlık Görüşü
19. Başvurucu; katıldığı basın açıklamasının pek çok
sivil toplum örgütünün birleşiminden oluşan Demokrasi Platformu tarafından
organize edildiğini, üyesi olduğu Sendikanın da söz konusu platformun içinde
yer aldığını belirtmiştir. Başvurucu; üyesi olduğu Sendikanın çağrısı üzerine
gösterilere katıldığını, ilk derece mahkemesinin kabul ettiği gibi BDP'nin çağrısı
üzerine hareket etmediğini ileri sürmüştür. Yine başvurucu, yapılan basın
açıklamasında KESK'e bağlı Sendika üye ve yöneticilerinin gözaltına alınmasının
protesto edildiğini ifade etmiştir. Sendika kararı uyarınca katıldığı basın
açıklamasının hafta sonu tatili olan pazar günü gerçekleştirildiğini ve basın
açıklamasında tarafına yüklenebilecek hukuka aykırı bir fiilinin olmadığını
belirten başvurucu, demokratik haklarını kullanmak maksadıyla bir toplantıya
katılması nedeniyle cezalandırılmasının etkili başvuru, toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme ile sendika haklarının ihlali niteliğinde olduğunu ifade
etmiştir.
20. Bakanlık görüşünde;
i. Kamu görevlisi olan başvurucunun görevi ve mesleği ile
ilgisi olmayan, izinsiz olarak gerçekleştirilen ve terör örgütünün
propagandasına dönüşen bir toplantıya katılarak devlet memurunun itibar ve
güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunduğu,
ii. Dolayısıyla başvurucuya kanunda öngörülen disiplin
cezasının verilmesinin uluslararası sözleşmeler kapsamında ölçülülük ilkesini
ihlal etmediği ve örgütlenme özgürlüğünün esasını etkilemediği belirtilmiştir.
21. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru
formundaki iddialarını yinelemiştir.
B. Değerlendirme
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Yılmaz Güneş ve Yusuf Karadaş, B. No:
2015/10676, 26/12/2018, § 23). Başvuru, Sendikanın kolektif eylemler nedeniyle
üyelerinin mesleki çıkarlarını koruma özgürlüğü ile doğrudan ilişkili değildir
(benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Gülfidan Yıldırım, B. No:
2014/12290, 19/7/2017, § 22; sendika hakkının kapsamı için bkz. Tayfun
Cengiz, B. No: 2013/8463, 18/9/2014, §§ 30-32). Başvurucunun şikâyetlerinin
özünün toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasına ilişkin
olması nedeniyle iddiaların bir bütün olarak Anayasa'nın 34. maddesi kapsamında
incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
23. Anayasa’nın "Toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkı" kenar başlıklı 34. maddesi şöyledir:
"Herkes, önceden izin almadan,
silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı
ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın
ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve
kanunla sınırlanabilir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda
gösterilir."
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
a. Müdahalenin
Varlığı
25. Başvurucuya gösteri yürüyüşüne ve basın açıklamasına
katılmış olması nedeniyle kınama disiplin cezası verilmiştir. Bu cezanın
başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yönelik bir
müdahale olduğu kabul edilmelidir.
b. Müdahalenin
İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
26. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 34. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ...yalnızca
Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ...demokratik toplum düzeninin ...
gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
27. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde
öngörülen ve somut başvuruya uygun, düşen kanunlar tarafından öngörülme,
Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum
düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi
gerekir.
i. Kanunilik
28. 657 sayılı Kanun'un 125. maddesinin kanunla sınırlama
ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
29. Başvurucu hakkındaki disiplin cezasına ilişkin
kararın Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden kamu
düzeninin korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir
amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik
Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(1) Genel
İlkeler
30. Somut olaya uygulanan genel ilkeler için Anayasa
Mahkemesinin Yılmaz Güneş ve Yusuf Karadaş (aynı kararda bkz. §§ 31-49)
kararına bakılabilir.
(2) İlkelerin
Olaya Uygulanması
31. Başvurucu 3/10/2010 Pazar günü, kısa bir süre önce
KCK'ya yönelik yapılan ve aralarında BDP il eş başkanları, yöneticileri ile
Sendika üyelerinin de bulunduğu yirmi sekiz kişinin gözaltına alındığı
operasyonu protesto etmek amacıyla yapılan basın açıklamasına ve gösteri
yürüyüşüne katılmıştır.
32. Derece mahkemesi kararında yer alan tespitlere göre
(bkz. § 13) bu basın açıklaması ve gösteri yürüyüşü izinsiz gerçekleştirilmiş,
yasa dışı hâle gelmiş, trafiğin aksamasına neden olmuş ve terör örgütünün
propagandasına dönüşmüştür. Söz konusu mahkeme kararında, anılan yürüyüş ve
basın açıklamasının hangi eylemler ile yasa dışı hâle geldiğine ve örgüt
propagandasına dönüştüğüne, trafiğin ne kadar süre ile aksatıldığına, bunun
kamu düzeninin sağlanması bakımından nasıl bir zorluk yarattığına ve
başvurucunun hangi eylem ya da eylemleri ile yaşananlara iştirak ettiğine dair
herhangi bir tespit bulunmamaktadır.
33. Başvuru konusu olayın değerlendirilmesinde dikkate
alınması gereken hususlardan biri başvurucunun toplumsal konumudur. Başvurucu,
yoklama memuru olarak görev yapmaktadır. Kişinin kamu görevlisi olması,
sağladığı birtakım ayrıcalıklar ve avantajların yanında bazı külfet ve
sorumluluklara katlanmayı ve diğer kişilerin tabi olmadığı sınırlamalara tabi
olmayı da gerektirmektedir. Kişi, kamu görevine kendi isteği ile girmekle bu
statünün gerektirdiği ayrıcalıklardan yararlanmayı ve külfetlere katlanmayı
kabul etmiş sayılmakta; kamu hizmetinin kendine has özellikleri, bu avantaj ve
sınırlamaları zorunlu kılmaktadır (İhsan Asutay, B. No: 2012/606,
20/2/2014, § 38). Bu nedenle 657 sayılı Kanun'un 125. maddesinde öngörüldüğü
şekilde "hizmet dışında Devlet memurunun itibar ve güven duygusunu
sarsacak nitelikte davranışlarda bulunma" fiilinin yaptırıma tabi
tutulması anlaşılabilir bir durumdur (Yılmaz Güneş ve Yusuf Karadaş, §
52).
34. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesinin şiddet
hareketlerine iştirak etmemiş kişilerin toplantı özgürlüğünün korunması
gerektiği yönündeki içtihadından (Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428,
17/7/2018, §§ 54-56) hareket edildiğinde şiddet içermeyen bir yürüyüşe ve basın
açıklaması etkinliğine katılan, kendine atfedilebilecek, kınanabilir bir eylemi
tespit edilmeyen ve fikirlerini barışçıl bir şekilde ortaya koyan başvurucunun
kamu görevlisi olması durumunda dahi toplantı özgürlüklerinin öncelikle
korunması gerekir. Bu kapsamda barışçıl bir gösteride bazı kimselerin bu
fırsatı kullanarak örgüt propagandası yapmaları, bu toplantıya katılanların
tümünün toplantı hakkına müdahale edilmesini haklı kılmaz. Böyle durumlarda
kamu makamlarının toptan bir cezalandırma yerine barışçıl toplantı yapanlarla
örgüt propagandası yapanları ayrıştırma ödevi vardır (Yılmaz Güneş ve Yusuf
Karadaş, § 53).
35. Ayrıca mahkeme kararında toplantının izinsiz
yapıldığı ve başvurucunun da izinsiz toplantıya katıldığı yönünde bir gerekçeye
yer verilmiştir. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında toplantı hakkının
bildirim usulüne bağlanabileceğine, bununla birlikte derhâl tepki verilmesinin
haklı olduğu özel durumlarda, barışçıl nitelikte toplantı ve gösteri yürüyüşü
yapılması hâlinde sadece bildirim yükümlülüğüne uyulmamış olması nedeniyle
barışçıl bir toplantıya yapılan müdahalenin toplantı hakkına orantısız bir
sınırlama olarak kabul edileceğine karar vermiştir (Ali Rıza Özer ve
diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015 §§ 121, 122; katılımcılar
açısından derhâl tepki verilmesinin haklı olduğu özel durumlara ilişkin olarak
ayrıca bkz. Osman Erbil, B. No: 2013/2394, 25/3/2015, §§ 65, 67; Sevinç
Hocaoğulları, B. No: 2015/271, 15/11/2018, § 48).
36. Somut olayda aralarında Sendika üyelerinin de
bulunduğu kişilerin gözaltına alındığı tarihten kısa bir süre sonra
gerçekleştirilen gösteri yürüyüşünün ve basın açıklamasının derhâl tepki
verilmesi gereken hâllerden olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla idareye önceden
bildirim yapılmamış olması tek başına kamu görevlisi olan başvurucunun disiplin
cezası ile cezalandırılması için yeterli gerekçe kabul edilemez (Sevinç
Hocaoğulları, § 48). Kaldı ki gerekçeli kararda bildirim yapılmaması
nedeniyle bir zarar ya da zarar tehlikesi doğduğu da gösterilebilmiş değildir.
37. Bu bağlamda yürüyüş ve basın açıklamasının izinsiz
gerçekleştirildiği, yasa dışı hâle geldiği, trafiğin aksamasına neden olduğu ve
terör örgütünün propagandasına dönüştüğü gibi herhangi bir somut tespit
içermeyen genel gerekçeler, başvurucunun barışçıl toplantı hakkının kullanımına
müdahale etmek için yeterli kabul edilemez. Barışçıl toplantı ve gösteri
yürüyüşüne katılan, yasaklanmış davranışlarda bulunduğu konusunda hakkında bir
tespit bulunmayan başvurucunun hafif de olsa bir cezaya muhatap olmaması
gerekir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Yılmaz Güneş ve Yusuf
Karadaş, § 54).
38. Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde başvurucunun
cezalandırılması zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamadığından toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahale demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez.
39. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 34. maddesinde
güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
40. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
41. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No:
2014/8875, 7/6/2018, §§ 57-60) kararında, Anayasa Mahkemesince bir temel hakkın
ihlal edildiği sonucuna varıldığında ihlalin ve sonuçlarının nasıl ortadan
kaldırılacağının belirlenmesi hususunda genel ilkelere yer verilmiştir.
42. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 15.000 TL manevi
tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
43. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
44. Anayasa Mahkemesi başvurucuya kınama cezası
verilmesinin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun düşmediği ve bu
nedenle başvurucunun toplantı özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna varmıştır.Dolayısıyla
somut başvuruda ihlalin idarenin işleminden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Bununla birlikte idarenin bu işleminden kaynaklanan ihlalin tespiti ve
giderilmesi amacıyla oluşturulmuş bir mekanizma olan iptal davasında, toplantı
özgürlüğünün gerektirdiği nitelikte bir inceleme yapılmaması sebebiyle ihlalin
aynı zamanda mahkeme kararından da kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
45. Bu durumda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden yargılama
ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda derece
mahkemelerince yapılması gereken iş, öncelikle ihlale yol açan mahkeme
kararının ortadan kaldırılması ve nihayet ihlal sonucuna uygun yeni bir karar
verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama
yapılmak üzere Şanlıurfa İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi
gerekir.
46. Diğer taraftan somut olay bağlamında yeniden
yargılama yapılmasına karar verilmesi ihlale yol açan yargılama sürecine
muhatap olan başvurucunun bu sürede uğradığı bütün zararları gidermemektedir.
Üstelik ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmasına karar verilmekle birlikte başvurucunun muhatap olduğu yargısal
süreç devam etmektedir. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı
çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için toplantı
ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal
tespitiyle ve yeniden yargılama suretiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net 5.500 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
47. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve
2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.714,50 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden
yargılama yapılmak üzere Şanlıurfa İdare Mahkemesine (E.2011/4134, K.2011/1691)
GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 5.500 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
E. 239,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 2.714,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 29/5/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.