TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
PETROL OFİSİ A.Ş. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/14254)
|
|
Karar Tarihi: 28/11/2019
|
R.G. Tarih ve Sayı: 9/1/2020-31003
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin
MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Mahmut ALTIN
|
Başvurucu
|
:
|
Petrol Ofisi
A.Ş.
|
Vekili
|
:
|
Av. Ali
Kemal AKŞAR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; ithal edilen eşya için yapılan ek tahakkuk nedeniyle
mülkiyet hakkının, ek tahakkuk işlemine karşı açılan davanın reddedilmesi
nedeniyle de mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 8/8/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
A. Uyuşmazlığın Arka
Planı
8. Başvurucu, petrol ticaretiyle iştigal eden bir şirkettir.
9. Başvurucu Şirket; yurt dışından getirdiği bir parti motorini
Tekirdağ Gümrük Müdürlüğü denetimindeki gümrük antreposuna 31/12/2013 tarihli Antrepo Beyannamesi'ni beyan edip boşaltmıştır. Antrepo
Beyannamesi 30/12/2013 tarihli proforma
faturasındaki kıymet esas alınarak yapılmıştır.
10. Daha sonra ürünün ithal edilmesi için 27/1/2014 tarihli Serbest Dolaşıma Giriş Beyannamesi düzenlenmiştir.
Serbest Dolaşıma Giriş Beyannamesi, satıcı tarafından düzenlenen 3/1/2014
tarihli satış faturasındaki fiyat
esas alınarak yapılmıştır.
11. Gümrük muayene memuru, proforma faturasındaki fiyatın satış
faturasındaki fiyattan yüksek olduğu yönündeki tespitini Serbest Dolaşıma Giriş
Beyannamesi'nin arkasına yazmıştır. İlgili gümrük müdür yardımcısı ise bu
yazının altına ithalatçıdan bilgi alınması, alınacak cevaba göre konunun
değerlendirilmesi gerektiğini yazmıştır. Ayrıca 31/1/2014 tarihinde ek tahakkuk
ve para cezası hesaplanarak beyannamenin arkasına yazılmıştır.
12. Başvurucu 31/1/2014 tarihindeTekirdağ
Gümrük Müdürlüğüne verdiği dilekçe ile proforma fatura ile kati fatura arasında
birim fiyat farkından kaynaklanan katma değer vergisi (KDV) farkının beyan
edilmesi gerektiği hususunda oluşan tereddüt nedeniyle beyanname arkasına
tahakkuk çıkarıldığını belirterek bu KDV farkını ve para cezasını 7/10/2009
tarihli ve 27369 Mükerrer sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan Gümrük Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) 587. maddesi hükümleri
doğrultusunda depo olarak ihtirazi kayıtla
yatırılmasını ve ürünün teslimini talep etmiştir.
13. Müteakiben gümrük idaresinin proforma faturasındaki fiyatı
üzerinden fark ek vergileri ve beyana göre oluşan vergi farkı nedeniyle
düzenlenen para cezasına ilişkin 3/2/2014 tarihli kararları başvurucuya
24/2/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
14. Bunun üzerine başvurucunun anılan ek tahakkuk ve para cezası
kararlarına karşı gümrük idaresine yaptığı 6/3/2014 tarihli itirazlar,
süresinde yapılmadığı gerekçesiyle 26/3/2014 tarihinde reddedilmiştir.
B. Para Cezasının
İptaline İlişkin Dava Süreci
15. Başvurucu, Tescilli Serbest Dolaşıma Giriş Beyannamesi
muhteviyatı eşyanın kıymetinin noksan beyan edildiğinden bahisle ek olarak
tahakkuk ettirilen KDV üzerinden hesaplanarak karara bağlanan para cezasına
vaki itirazın reddine dair işlemin iptali talebiyle 20/5/2014 tarihinde
Tekirdağ Vergi Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır.
16. Mahkemece 30/12/2014 tarihinde idareye süresinde itirazda
bulunulmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir. Kararın
gerekçesinde, adına yapılan ek tahakkuk işleminden başvurucunun haberdar olduğu
vurgulanmıştır. Mahkeme; kararın gerekçesinde tahakkuk işleminin Serbast Dolaşıma Giriş Beyannamesi'nin arkasına 31/1/2014
tarihinde hesaplama yapılarak yazılmış olmasına ve yine başvurucu tarafından
aynı tarihte ek tahakkuka yönelik olarak ihtirazi
kayıt dilekçesi veriymiş olmasına dayanmıştır.
17. Başvurucu tarafından temyiz edilen karar, Danıştay Yedinci
Dairesince 24/12/2015 tarihinde bozulmuştur. Kararın gerekçesi özetle şöyledir:
i. Kıymet tespitinin belli bir araştırma yapılmasını
gerektirmesi ve bu araştırma sonucu beklenmeksizin eşyanın yükümlüler
tarafından gümrükten çekilmek istenmesi hâlinde ise ileride doğması olası vergi
farkının eldeki verilere göre hesaplanmak suretiyle güvenceye alınması amacıyla
teminata bağlanarak eşyanın gümrükten çekilmesine izin verilebileceği
açıklanmıştır.
ii. Ayrıca 31/1/2014 tarihinde beyannamenin arkasına yapılan
işlemin teminat miktarının belirlenmesine yönelik olduğu vurgulanmış, idarece
ek olarak tahakkuk ettirilen KDV üzerinden hesaplanarak karara bağlanan para
cezasının 24/2/2014 tarihinde tebliği üzerine başvurucu tarafından yapılan
itirazın süresinde olduğu belirtilmiştir.
18. Davalı idare tarafından yapılan karar düzeltme talebi aynı
Daire tarafından 1/3/2018 tarihinde reddedilmiştir.
19. Bozma sonrası Mahkemece bozmaya uyularak 5/6/2018 tarihinde
davanın kabulüne karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde, beyannamenin arkasına
yapılan işlemin teminat miktarının belirlenmesine yönelik olarak idarenin
hazırlayıcı iç işlemi niteliğinde olduğu açıklanmıştır. Ayrıca gümrük para
cezası kararının 24/2/2014 tarihinde tebliği üzerine başvurucu tarafından
27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanunu'nun 242. maddesi uyarınca
7/3/2014 tarihinde yapılan itirazın süresinde olduğu belirtilmiştir.
20. Davalı idare tarafından temyiz edilen karar, temyiz
aşamasındadır.
C. Başvuru Konusu Ek
Tahakkukun İptaline İlişkin Dava Süreci
21. Başvurucu, Tescilli Serbest Dolaşıma Giriş Beyannamesi
muhteviyatı eşyanın kıymetinin noksan beyan edildiğinden bahisle yapılan ek
tahakkuk kararına vaki itirazın reddine dair işlemin iptali talebiyle 20/5/2014
tarihinde Mahkemede dava açmıştır. Mahkemece 30/12/2014 tarihinde davanın
reddine karar verilmiştir.
22. Kararın gerekçesinde, adına yapılan ek tahakkuk işleminden
başvurucunun haberdar olduğu vurgulanmıştır. Mahkeme; kararın gerekçesinde
tahakkuk işleminin Serbast Dolaşıma Giriş
Beyannamesi'nin arkasına 31/1/2014 tarihinde hesaplama yapılarak yazılmış
olmasına ve yine başvurucu tarafından aynı tarihte ek tahakkuka yönelik olarak ihtirazi kayıt dilekçesi veriymiş olmasına dayanmıştır.
Ayrıca sonradan sehven düzenlenen 3/2/2014 tarihli ek tahakkuk ve para cezası
kararlarının itiraz süresini yeniden canlandırmayacağı açıklanmıştır.
23. Başvurucu tarafından itiraz edilen karar, Edirne Bölge İdare
Mahkemesince 27/11/2015 tarihinde onanmıştır.
24. Para cezasına ilişkin olarak dosyada verilen bozma kararına
dair açıklamaları da içeren başvurucunun karar düzeltme talebi aynı Bölge İdare
Mahkemesince 27/5/2016 tarihinde reddedilmiştir.
25. Nihai karar 11/7/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
26. Başvurucu 8/8/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
27. 4458 sayılı Kanun'un 197. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"1.Gümrük vergileri, tahakkukundan hemen
sonra yükümlüye tebliğ edilir.
...
5. (Ek: 18/6/2009-5911/47 md.)
Bu madde hükümlerine göre tebliğ edilen gümrük vergileri; 242
nci maddede belirtilen sürelerde itirazda
bulunulmaması veya süresi içinde idari yargı mercilerine başvurulmaması
hallerinde bu sürelerin bittiği tarihte kesinleşir; dava açılması halinde
mahkemece yükümlü aleyhine verilen kararın gümrük idaresine tebliğ edildiği
tarihte tahsil edilebilir hale gelir."
28. 4458 sayılı Kanun'un 202. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Gümrük mevzuatı uyarınca, gümrük
idarelerinin gümrük vergilerinin ve diğer amme alacaklarının ödenmesini
sağlamak üzere bir teminat verilmesini gerekli görmeleri halinde, bu teminat
söz konusu vergiler tutarının % 20 fazlasıyla yükümlü
veya yükümlü olması muhtemel kişi tarafından verilir."
29. 4458 sayılı Kanun'un 204. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"202 nci maddenin birinci fıkrasında belirtilen teminat
tutarı, teminata konu gümrük vergileri tutarının kesin olarak tespiti halinde
bu miktar, diğer hallerde ise tahakkuk edilen veya edilebilecek gümrük
vergilerinin en yüksek tutarı esas alınarak belirlenir."
30. 4458 sayılı Kanun'un 242. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"1. Yükümlüler kendilerine tebliğ edilen
gümrük vergileri, cezalar ve idari kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde bir üst makama, üst makam yoksa aynı
makama verecekleri bir dilekçe ile itiraz edebilir.
...
4. İtirazın reddi kararlarına karşı işlemin
yapıldığı yerdeki idari yargı mercilerine başvurulabilir."
31. Yönetmelik'in "İtirazların
karara bağlanmasından önce eşyanın çekilebilmesi" kenar
başlıklı 587. maddesi şöyledir:
"(1) Yükümlüler, mercilerince verilecek
kararlardan önce, ihtilaf konusu eşyayı çekmek isterlerse, aşağıda yazılı
şartlarla istekleri kabul olunur ve eşyanın çekilmesine izin verilir.
a) Kararların yükümlüce
tebellüğ edilmiş olması ve taleplerinin bir dilekçe ile gümrüğe verilmiş
olması,
b) Yükümlünün beyanına göre yapılan vergi
tahakkukları ile gümrük idaresince tahakkuk ettirilen bütün vergiler arasındaki
farkın ve para cezalarının teminata bağlanması,
c) Uyuşmazlığın idari yargı merciine intikali
halinde bu hususun belgelenmesi,
ç) İdarece gerekli görülecek her türlü bilgi veya belgenin sunulması.
(2)
Vergi tahakkukunun kesinleşmesinden önce idare ile yükümlü arasında çıkan
uyuşmazlık yürürlükteki yasaklama ve kısıtlama hükümlerini ihlal eder mahiyette
olduğu takdirde bu madde hükmü uygulanmaz.
(3)
Birinci fıkranın (b) bendinin uygulanmasında düşük kıymet beyanı şüphesiyle
kıymet araştırması yapılan hallerde, araştırmanın bu maddenin uygulanmasının
talep edildiği tarihten itibaren bir yılda sonuçlanmaması halinde, gümrük
idaresinde mevcut verilere göre işlem sonuçlandırılır. Bu süreden sonra alınan
cevaplar çerçevesinde vergi farkı ortaya çıkan hallerde gerekli işlemler yerine
getirilir."
B. Uluslararası Hukuk
32. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes davasının medeni hak ve
yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen
suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve
tarafsız bir mahkeme tarafından kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde,
görülmesini isteme hakkına sahiptir..."
33. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) mahkemeye erişim
hakkının Sözleşme'nin 6. maddesinde yerini bulan güvencelerin doğal bir parçası
olduğunu (Lawyer Partners A.S./Slovakya, B.
No: 54252/07, 16/6/2009, § 52), bu kapsamda herkesin kişisel hak ve
yükümlülükleriyle ilgili her türlü iddiasını bir mahkeme veya yargı yeri önüne
getirme hakkının güvence altına alındığını (Golder/Birleşik Krallık [GK],
B. No: 4451/70, 21/2/1975, § 36) belirtmiştir.
34. AİHM, mahkemeye erişim hakkına yönelik birtakım
sınırlamaların kabul edilebileceğini ancak sınırlamaların meşru bir amaca
yönelik olmadığı veya kullanılan yöntem ile ulaşılması hedeflenen amaç arasında
makul bir orantılılık ilişkisinin bulunmadığı durumlarda kısıtlamaların
Sözleşme'nin 6. maddenin birinci fıkrasına uygun olmayacağını belirtmiştir (Ashingdane/Birleşik Krallık, B. No: 8225/78,
28/5/1985, § 57).
35. Mahkemeye etkili erişim hakkı; mahkemeye başvuru konusunda
tutarlı bir sistemin var olmasını, dava açmak veya kanun yoluna başvurmak
isteyen kişilerin ilgili mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve etkili fırsatlara
sahip olmasını gerektirmektedir. Özellikle hukuki belirsizlikler kişilerin
mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilmektedir (Geffre/Fransa (k.k.), B. No: 51307/99, 23/1/2003). Bu nedenle
mahkemeler usul kurallarını uygularken bir yandan adil yargılanma hakkını ihlal
edebilecek aşırı şekilcilikten, diğer yandan da yasalar tarafından düzenlenen
usul kurallarının ortadan kaldırılması sonucunu doğurabilecek aşırı
gevşeklikten kaçınmalıdır (Walchli/Fransa, B. No: 35787/03, 26/7/2007, § 29; Eşim/Türkiye, B. No: 59601/09, 17/9/2013,
§ 21).
36. AİHM'e göre mahkemeye ulaşmayı
aşırı derecede zorlaştıran ya da imkânsız hâle getiren uygulamalar mahkemeye
erişim hakkının ihlaline yol açabilir. Ne var ki öngörülen süre koşullarının
açıkça hukuka aykırı olarak yanlış uygulanması ya da yanlış hesaplanması
nedeniyle kişiler dava açma ya da kanun yollarına başvuru hakkını
kullanamamışsa mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini kabul etmek gerekir (Osu/İtalya, B. No: 36534/97, 11/7/2002, §§
36-40).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
37. Mahkemenin 28/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mahkemeye Erişim
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
38. Başvurucu; ek tahakkuk kararının usulüne uygun tebliğ
edilmemesine rağmen Mahkemece ek tahakkuktan haberdar olunduğu ve itiraz
süresinin geçirildiği gerekçesiyle ek tahakkukun iptali davasının
reddedildiğini oysa aynı olaydan kaynaklı para cezasının iptali davasında aynı
gerekçeyle verilen davanın reddine dair kararın Danıştayca
bozulduğunu, bu hususun karar düzeltme aşamasında belirtilmesine rağmen farklı
karar verilmesinin gerekçesinin açıklanmadığını belirterek adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
39. Anayasa’nın "Hak
arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
40. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının adil yargılanma
hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
41. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurunun kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Müdahalenin Varlığı ve Hakkın Kapsamı
42. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına
sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın
36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur.
Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "...ile
adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede,
Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle de güvence altına alınan
adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Sözleşme'yi yorumlayan AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur.
San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).
43. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama
özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden
gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili
güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi
ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi
için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir.
Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden
yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No:
2013/8896, 23/2/2016, § 33).
44. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı
değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına geldiğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
45. Davanın idareye süresinde itiraz edilmemesi nedeniyle
reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkına bir müdahale teşkil ettiği açıktır.
ii. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
46. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve
hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde
belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu
sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik
Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
47. Anayasa'nın 36. maddesinde, hak arama özgürlüğü güvence
altına alınmıştır. Maddede, hak arama özgürlüğü için herhangi bir sınırlama
nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte bunun hiçbir şekilde sınırlandırılması
mümkün olmayan mutlak bir hak olduğu söylenemez. Özel sınırlama nedeni
öngörülmemiş hakların da hakkın doğasından kaynaklanan bazı sınırları bulunduğu
kabul edilmektedir. Ayrıca hakkı düzenleyen maddede herhangi bir sınırlama
nedenine yer verilmemiş olsa da Anayasa'nın başka maddelerinde yer alan
kurallara dayanılarak bu hakların sınırlandırılması mümkün olabilir (AYM,
E.2015/96, K.2016/9, 10/2/2016, § 10).
48. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 36. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir.
49. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen
ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe
dayanma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının
belirlenmesi gerekir.
(1)
Kanunilik
50. Başvuru konusu olayda Mahkemenin 4458 sayılı Kanun'un 242.
maddesi hükmüne göre, tebliğ edilen gümrük vergilerine karşı tebliğden itibaren
on beş gün içinde itiraz edilmesi gerektiği hâlde bu süre dolduktan sonra
idareye itiraz edildiği gerekçesiyle ret kararı verdiği anlaşılmaktadır.
51. Mahkemenin bu hükmü esas alarak verdiği ret kararına göre
yapılan müdahalenin kanun tarafından öngörülme ölçütünü karşıladığı sonucuna
varılmıştır.
(2) Meşru
Amaç
52. 4458 sayılı Kanun'un 242. maddesindeki düzenlemeyle idarenin
işlemlerini gözden geçirmesi ve gerekirse düzeltmesine olanak sağlanarak
uyuşmazlıkların yargı mercilerinin önüne gelmeden idare tarafından olumlu
şekilde sonuçlandırılabilmesine imkân tanındığı anlaşılmaktadır. Anayasa'nın
141. maddesiyle davaların en az giderle ve mümkün olan süratle
sonuçlandırılması görevi yargıya verilmiştir. Bu görevin ağır iş yükü altında
yerine getirilmesi zorlaştıkça uyuşmazlıkların çözümü için alternatif
yöntemlerin yaşama geçirilmesi, yargıya ilişkin anayasal kuralların etkililiğinin
sağlanması bakımından gerekli görülebilir (AYM, E.2013/85, K.2013/95,
22/9/2010). Bu itibarla dava açmadan önce idareye belirli süre ve usullerde
başvuru zorunluluğu getirilmesinin yargılamanın makul süre içinde
tamamlanmasını temine yönelik bir çare olup meşru amacının bulunduğu
anlaşılmaktadır.
(3) Ölçülülük
53. İdari başvurunun süresinde yapılmaması gerekçesiyle davanın
reddedilmesi nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişimine getirilen sınırlamanın
ölçülü olup olmadığı ve başvurucuya ağır bir yük getirip getirmediği
hususlarının değerlendirilmesi gerekir.
(a) Genel
İlkeler
54. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamında yaptığı
değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının kural olarak mutlak bir hak
olmayıp sınırlandırılabileceği, bu hususta devletlerin takdir hakları gereği
bazı düzenlemeler yapabileceği, bununla birlikte getirilecek sınırlandırmaların
hakkın özünü zedeleyecek nitelikte olmaması, meşru bir amaç izlemesi, açık ve
ölçülü olması ve başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmaması gerektiği
belirtilmiştir (Mesut Güzel, B.
No: 2014/5876, 22/9/2016, § 31). Bu kapsamda dava açmayı imkânsız kılacak
ölçüde kısa olmadıkça dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli
sürelerin öngörülmesinin hukuki belirlilik ilkesinin bir gereği olduğu ve tek
başına bu durumun mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmayacağı ancak
öngörülen koşulların açıkça hukuka aykırı olarak yanlış uygulanması ya da
yorumlanması nedeniyle kişilerin dava açma ya da kanun yollarına başvuru
hakkını kullanamadığı durumlarda mahkemeye erişim hakkının ihlal edileceği
ifade edilmiştir (Remzi Durmaz,
B. No: 2013/1718, 2/10/2013, § 27).
(b)İlkelerin Olaya Uygulanması
55. Başvurucu, yasal süre içinde gümrük idaresine itirazda
bulunmasına rağmen itirazın reddine dair kararın iptali talebinin Mahkemece
yanlış değerlendirme yapılmak suretiyle reddedildiğini belirterek mahkemeye
erişim hakkının ihlal edildiğinden yakınmıştır.
56. Somut olayda değerlendirilmesi gereken mesele başvurucunun
talebinin davaya konu yapılmamasının mahkemeye erişim hakkına orantısız bir
müdahale oluşturup oluşturmadığıdır.
57. 4458 sayılı Kanun'un 242. maddesinde; yükümlülerin
kendilerine tebliğ edilen gümrük vergileri, cezalar ve idari kararlara karşı
tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde bir üst makama, üst makam yoksa
aynı makama verecekleri bir dilekçe ile itiraz edebileceği belirtilmiştir.
58. Başvurucunun ek tahakkuk kararına karşı açtığı iptal davası
reddedilmiştir. Mahkemece, başvurucunun beyanname arkasına ek tahakkuk ve
gümrük para cezasının hesaplanmasıyla ve aynı tarihte verilen ihtirazi kayıt dilekçesiyle ek tahakkuktan haberdar olduğu
değerlendirilmiştir. Edirne Bölge İdare Mahkemesince onanan karar, karar
düzeltme talebi de reddedilerek kesinleşmiştir.
59. Aynı maddi olguya dayalı olarak ek tahakkukla birlikte
başvurucu aleyhine ayrıca gümrük para cezası kararı verilmiştir. Başvurucu ek
tahakkuk kararına itirazla birlikte para cezasına da itiraz etmiş ancak
yukarıda açıklandığı üzere iki talebi de aynı gerekçeyle süre aşımından
reddedilmiştir. Başvurucunun para cezasına ilişkin itirazın reddine dair
kararın iptali talebiyle açtığı dava da aynı gerekçeyle aynı Mahkeme tarafından
reddedilmiştir. Ancak başvuru konusu davadan farklı olarak temyiz kanun yoluna
tabi olan karar Danıştay Yedinci Dairesince 24/12/2015 tarihinde bozulmuştur.
Bozma kararına uyularak davanın kabulüne dair verilen karar temyiz
aşamasındadır.
60. Danıştay Dairesi ithal edilen eşya nedeniyle 31/1/2014
tarihinde beyannamenin arkasına yapılan işlemin teminat miktarının
belirlenmesine yönelik olduğunu vurgulamıştır. Daire, davalı idarece ek olarak
tahakkuk ettirilen KDV üzerinden hesaplanarak karara bağlanan para cezasının
24/2/2014 tarihinde tebliği üzerine başvurucu tarafından 4458 sayılı Kanun'un
yukarıda belirtilen 242. maddesi uyarınca yapılan itirazın süresinde olduğu
sonucuna varmıştır.
61. Başvuru konusu somut olayda ise ilk derece mahkemesince
31/1/2014 tarihli beyanname arkasındaki ibarelerden hareketle idari kararın bu
tarihte başvurucunun bilgisi dâhilinde olduğu belirtilerek süre aşımı yönünden
davanın reddi yoluna gidilmiştir. Bu karar Bölge İdare Mahkemesince de usule ve
kanuna uygun bulunarak onanmıştır. Ancak başvurucu, para cezasına ilişkin dava
dosyasında 24/12/2015 tarihinde verilen bozma kararını 18/3/2016 tarihli karar
düzeltme dilekçesinde açık bir biçimde dile getirmiştir. Buna rağmen 27/5/2016
tarihli karar düzeltme talebinin reddine dair kararda bu yönüyle başvurucunun
itirazı konusunda herhangi bir değerlendirme yapılmadığı görülmektedir.
62. Sonuç olarak aynı olaya ilişkin açılan para cezasına ilişkin
davada beyanname arkasına yapılan işlemin teminat miktarının belirlenmesine
yönelik olduğu ve idarece tahakkuk ettirilen KDV üzerinden hesaplanan para
cezasının 24/2/2014 tarihinde tebliği üzerine itirazın süresinde yapıldığı
kabul edilmiştir. Ancak bu bozma kararının ek tahakkuka ilişkin davada karar
düzeltme dilekçesinde itiraz konusu yapılmasına rağmen Bölge İdare Mahkemesince
bu itiraz hususunda bir değerlendirme yapılmamıştır. Dolayısıyla başvurucunun
mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin orantısız olduğu sonucuna
ulaşılmıştır.
63. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
64. Başvurucu; ithal edilen eşyanın gümrük vergisine esas
kıymetinin eşyanın satış fiyatı olduğunu, proforma faturadaki kıymetin fiktif
bir kıymet olması nedeniyle satış fiyatı olmadığını açıklamıştır. Başvurucu,
gümrük idaresince eşyanın esas kıymeti yerine proforma faturadaki kıymet
üzerinden ek tahakkuk yapılarak fazladan vergi tahakkuk ettirildiğini ve bunun
üzerine depozito olarak yatırdığı paranın ek verginin ödenmesi şeklinde işleme
tabi tutulduğunu belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
65. Başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılarak uyuşmazlık hakkında yeniden yargılama yapılmak üzere karar
örneğinin ilgili yargı merciine gönderilmesine karar verilmiş olduğundan (bkz.
§ 63) başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının kabul
edilebilirlik ve esas açısından ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
66. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir."
67. Başvurucu, yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi
talebinde bulunmuştur.
68. Anayasa Mahkemesinin
Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal
sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi
hususunda genel ilkeler belirlenmiştir.
69. Mehmet Doğan
kararında özetle uygun giderim yolunun belirlenebilmesi açısından öncelikle
ihlalin kaynağının belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre ihlalin
mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali
ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan, §§ 57, 58).
70. Anayasa Mahkemesinin tespit edilen ihlalin giderilmesi
amacıyla yeniden yargılama yapılmasına hükmettiği hâllerde ilgili usul
kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak
yargılamanın yenilenmesi sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın
kaldırılması hususunda derece mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı verilen hâllerde yargılamanın yenilenmesinin
gerekliliği hususundaki takdir derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını
tespit eden Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır. Derece mahkemesi Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek
üzere gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür (Mehmet
Doğan, § 59).
71. Aynı maddi olay nedeniyle uygulanan para cezasına karşı
açılan davada verilen, davanın süre aşımından reddine ilişkin kararın bozulması
yönündeki Danıştay kararının ek tahakkuka ilişkin olarak açılan ve bakılan
bireysel başvuruya konu edilen davada karar düzeltme dilekçesinde Bölge İdare
Mahkemesinin bilgisine sunulmasına rağmen Bölge İdare Mahkemesine bu konuda bir
değerlendirme yapılmaması nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin Bölge İdare Mahkemesi
kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır.
72.
Anayasa Mahkemesinin yukarıda aktarılan değerlendirmesi ve vardığı sonuç
yalnızca mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin olup davanın
esasına ilişkin bir unsur içermemektedir.
73. Bu durumda mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise usul hukukunda yer alan benzer
kurumlardan farklı ve bireysel başvuruya özgü bir düzenleme içeren 6216 sayılı
Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının
ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yeniden yargılama sürecinde
mahkemelerce yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa
Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında
belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple
kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili mahkemeye
gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
74. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve 2.475
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.714,50 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla
Edirne Bölge İdare Mahkemesine (E.2015/434, K.2015/2028) GÖNDERİLMESİNE,
D. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve 2.475
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.714,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
28/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.