TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HAYAT AKSU VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/1453)
|
|
Karar Tarihi: 19/11/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Selahaddin
MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Murat İlter
DEVECİ
|
Başvurucular
|
:
|
1.Hayat AKSU
|
|
|
2.Mahmut
AKSU
|
|
|
3.Mecnun
AKSU
|
|
|
4.Neslihan
ÇİÇEK
|
|
|
5.Sabiha
AKSU ÇELİK
|
Vekili
|
:
|
Av. Ali
Cemal ZÜLFİKAR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, zorunlu askerlik görevi sırasında yaşamı korumak
için gerekli tedbirlerin alınmaması sonucu meydana gelen ölümden doğan
zararların tazmini istemiyle açılan tam yargı davasının reddedilmesi nedeniyle
yaşam hakkının; bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılama yapılmaması ve aleyhe
vekâlet ücretine hükmedilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurucular Hayat Aksu, Mahmut Aksu, Mecnun Aksu, Neslihan
Aksu ve Sabiha Aksu Çelik adına 19/1/2016 tarihinde başvuru yapılmıştır.
3. Başvurucuların nüfus cüzdanı örnekleri ile başvuru formunda
belirtilen dayanak belgelerin asıllarının ya da onaylı suretlerinin başvuru
formuna eklenmediğine ilişkin eksiklikler başvurucular vekiline tebligat
yoluyla bildirilmiş ve anılan eksikliklerin on beş gün içinde giderilmesi
başvurucular vekilinden istenmiştir.
4. Başvurucular vekili eksikliklerin giderilmesine ilişkin
23/2/2018 tarihli dilekçesinde, başvuru formunda başvurucu olarak yer almayan
Özlem Gürsoy'a da başvurucu sıfatıyla yer vermiştir. Ne var ki başvuru formunda
isminin yer almaması ve bireysel başvuruya konu nihai kararın tebliğinden
itibaren başvuru süresi içinde adına yeni bir başvuru yapılmaması nedeniyle
başvuruda, Özlem Gürsoy yönünden bir inceleme yapılmamıştır.
5. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
6. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
7. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
8. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirilmesine gerek görülmediğini
bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi
(UYAP) aracılığıyla erişilen belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
10. Başvurucular Mahmut Aksu ile Hayat Aksu'nun oğlu, diğer
başvurucuların ise kardeşi olan M.A. Elazığ/Maden-Hazar
Jandarma Karakol Komutanlığında askerlik hizmetini yerine getirmekte iken
21/2/2013 tarihinde ateşli silahla yaralanmış vaziyette bulunmuş ve hastaneye
götürülürken yolda vefat etmiştir.
11. Olay hakkında Elazığ 8'inci Kolordu
Komutanlığı Askerî Savcılığınca (Askerî Savcılık) derhâl soruşturma
başlatılmıştır.
A. Ceza Soruşturması
Süreci
12. Soruşturma aşamasında ifadesine başvurulan tanıklardan;
i. Hazar Jandarma Karakolu komutanı olan A.Ö.S. olaydan üç gün
önce durgun görüp problemi olup olmadığını sorduğu M.A.nın sıkıntısı olmadığını söylediğini, bir sonraki
gün de durgun gördüğü M.A.nın kafasına kız
arkadaşının takıldığından söz ettiğini, tavsiyelerde bulunduğu M.A.ya hastaneye göndermeyi teklif ettiğini ancak M.A.nın bu teklifi kabul etmediğini söylemiştir.
ii. J. Uzm. Çvş. M.G., olay günü saat 10.00-10.30 sıralarında
gece hazır kıta olarak görevli olması nedeniyle istirahat etmesi gereken M.A.nın istirahat etmediğini öğrenmesi üzerine askerlerin
kaldığı koğuşa gittiğini, durgun gözüken M.A.yı
neşelendirmek için koğuştaki askerlerle bir buçuk saat kadar çabaladıklarını,
sıkıntısı varsa izin talep edebileceğini M.A.ya
söylediğini ancak M.A.nın izne ihtiyacının olmadığını
beyan ettiğini, durgun olması nedeniyle M.A.ya
isterse ve kendini iyi hissetmiyorsa 18.00-20.00 nöbetini tutmayabileceğini
söylediğini ve M.A.nın "İyi olur." diyerek nöbete çıkmadığını
ifade etmiştir.
iii. J. Komd. Er Z.A., olaydan önceki
gün koğuşta otururlarken bir anda oturduğu yerden kalkan M.A.nın
İ.Ç.ye zimmetli tüfeği alarak şarjörünü takmaya çalıştığını, olaya müdahale
ederek M.A.nın elinden silahı aldığını, daha sonra M.A.nın yatağına yattığını ve kendilerine "Ölmemi istiyor musunuz?" diye
sorduğunu, aynı günün akşamında nöbette iken M.A.nın B.G.nin yanında silahını tam dolduruşa getirdiğini,
elindeki silahı alıp ne yaptığını soran B.G.ye M.A.nınşaka
yaptığını söylediğini, olay sabahı Karakol Komutanı A.Ö.S.ye M.A.nın bir sıkıntısı olduğunu anlattığını ve Y.S.den duyduğuna göre olaydan bir süre önce M.A.nın bir sıkıntısı olup olmadığını soran Y.S.ye "Harcarlar adamı!" dediğinibeyan
etmiştir.
iv. J. Komd. Er O.A., M.A.nın 1/2/2013 tarihinde adına
kayıtlı mobil telefon hattını iptal ettirmezse başının belaya gireceğinden söz
ettiğini anlatmıştır.
v. J. Er N.D., olay günü M.A.nın
durup dururken birkaç kez kendisine "Bana
niye seslendin?" dediğini söylemiştir.
vi. İfadesine başvurulan bazı erat müteveffanın olaydan önceki
son iki üç gün kimseyle konuşmadığını, yemek yemediğini ve uyumadığını, bu
durumun asker arkadaşları ve üstleri tarafından fark edilerek kendisiyle
konuşulmaya çalışıldığını ancak tüm ısrarlara rağmen sıkıntısını kimseye
anlatmadığını ifade etmişlerdir.
13. Yürüttüğü soruşturma sonunda Askerî Savcılık 7/6/2013 tarihinde
olay hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar (kovuşturmasızlık
kararı) vermiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:
"...
Tanık beyanları, ölü muayene ve otopsi raporu,
balistik ve kimyasal inceleme raporları birlikte değerlendirildiğinde,
müteveffanın birlik içerisinde üstleri ve asker arkadaşları ile herhangi bir
probleminin olmayıp herkesle arasının iyi olduğu, alınan tanık ifadelerinde
acemi birliğinde iken bir kız arkadaşının olduğu, ... dağa çıktığı ve bu sebeple
ayrıldıkları, olay günü ve üç gün öncesine kadar konuşmadığı, uyumadığı ve
yemek yemediği, bu durumun asker arkadaşları ve rütbeli personel tarafından
fark edilerek kendisi ile defalarca konuşulmaya çalışıldığı, hastane ve izne
gönderme gibi tekliflerin sunulduğu, sıkıntısını tüm ısrarlara rağmen
anlatmadığı, son günlerinde gaipten sesler duyarcasına garip davrandığı, cep
telefonu hattını iptal ettirmesi gerektiğini aksi halde başının belaya
gireceğini arkadaşlarına beyan ettiği, kendisine sıkıntısını soran arkadaşı [Y.S.ye] 'bitirirler adamı' diyerek problemini anlatmadığı,
müteveffanın olaydan önceki gün akşam koğuşa geldiği, aniden oturduğu yerden
kalkarak [İ.Ç.] isimli askere
zimmetli tüfeği alarak şarjörünü takmaya çalıştığı, [Z.A.] isimli askerin müdahale ederek nıüteveffanın
elinden silahı aldığı, yattıktan soma asker arkadaşlarına dönerek 'ölmemi
istiyor musunuz' gibi garip cümleler söylediği, yine müteveffanın nöbette iken
silahını tam dolduruşa getirdiği, personelin müdahale etmesi üzerine şaka yaptığını
söyleyerek geçiştirdiği, olay günü 18:00- 20:00 saatleri arasında nöbeti
olduğu, nöbetçi astsubay'ın kendisini iyi
hissetmiyorsa nöbete çıkmamasını söylemesi üzerine nöbete çıkmadığı, gazinoya
giderek oturduğu, bu esnada bile sıkıntılı bir şekilde volta atmaya devam
ettiği, saat 19:05 sularında kendisine zimmetli silahını, hücum yeleği ile
birlikte şarjörü alarak sorumluluğunda bulunan kazan dairesi bölgesine gittiği,
kazan dairesinin dışarıya açılan ve kül dökmek için kullanılan rampa üzerine
kendisine zimmetli 14 H 963 seri numaralı G 3 piyade tüfeği ile çene altından
ateş etmek suretiyle bitişiğe yakın atış ateşli silah yaralanmasına bağlı
olarak vefat ettiği, silahın patlamasına müteveffa dışında başka şahısların
herhangi bir etkisinin olmadığı, müteveffanın olay esnasında intihar etmek
niyetiyle hareket ettiği, bu eylemi gerçekleştirmesi için kendisini azmettiren
ya da teşvik eden, intihar kararını kuvvetlendiren veya kendisine yardım eden
bir başka şahsın bulunmadığı, müteveffanın ölümünde kendi iradi hareketlerinden
başka bir etkenin rol oynamadığı kanaati edinilmekle;
[M.A.nın] ateşli silah yaralanması sonucu ölümü olayı
[hakkında] ... KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA
... karar verildi."
14. Başvurucu Mecnun Aksu'nun vekili aracılığıyla kovuşturmasızlık kararına yaptığı itiraz Malatya 2'nci Ordu
Komutanlığı Askerî Mahkemesince 11/7/2013 tarihinde reddedilmiştir.
15. M.A.nın
askerlik süreci ve ölüm olayı hakkında yürütülen ceza soruşturmasına ilişkin
daha fazla bilgi Anayasa Mahkemesinin Mecnun
Aksu (B. No: 2013/7208, 21/1/2018) kararında yer almaktadır.
B. Tam Yargı Davası
Süreci
16. Başvurucular 13/6/2014 tarihinde, yakınlarının ölmeden önce
yaşadığı psikolojik sıkıntılardan haberdar olmalarına rağmen askerî
yetkililerin yaşamı korumak için hiçbir tedbir almadıklarını, yakınlarına
ölümünden önce psikolojik destek ve tedavi imkânı sağlanmadığını, kendilerine
de söz konusu sıkıntılar hakkında bilgi verilmediğini ve tazminat taleplerine
idarenin cevap vermediğini belirterek vekilleri aracılığıyla Jandarma Genel
Komutanlığı aleyhine Askerî Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) nezdinde maddi ve
manevi tazminat istemli tam yargı davası açarak ölenin anne ve babası için ayrı
ayrı 25.000 TL, ölenin her bir kardeşi için ise ayrı ayrı 15.000 TL manevi
tazminat, ölenin anne ve babası için ayrı ayrı 7.000 TL maddi tazminat talep
etmişlerdir.
17. AYİM 24/12/2015 tarihinde, ölüm olayı hakkında yürütülen
ceza soruşturmasında verilen karara işaret ederek başvurucuların tazminat
taleplerinin reddine ve maddi tazminat yönünden 1.680 TL, manevi tazminat
yönünden 1.500 TL olmak üzere toplam 3.180 TL vekâlet ücretinin davacılardan
alınarak yargılamada kendisini vekille temsil ettiren davalı idareye
verilmesine karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
...[O]layla ilgili yapılan söz konusu adli soruşturma neticesinde de tespit
edildiği üzere; müteveffanın tamamen kendi iradesi ile kendisini silahla
vurarak intihar etmesi suretiyle ölümü olayında zararlı sonucu doğuran eylem
ile hizmet arasında illiyet bağının bulunmadığı, davacılar vekilinin de intihar
olayına ilişkin olarak davalı idarenin kusurlu ya da kusursuz sorumluluğunu
doğuracak herhangi bir somut delili ortaya koyamadığı, davalı idareye
yüklenebilecek bir nedensellik bağının mevcut olmadığı, dolayısıyla davalı
idarenin herhangi bir hizmet kusurunun ya da kusursuz sorumluluk şartlarının mevcut
olmadığı değerlendirilerek, dava konusu olayda idareye yüklenebilecek hukuki
bir sorumluluğunun bulunmadığı, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde;
davacıların maddi ve manevi tazminat istemlerinin reddine karar verilmesi
gerektiği sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.
..."
18. Başvurucular vekili ceza soruşturmasında beyanlarına
başvurulan tanıkların ifadelerine dikkate çekip yaşam hakkını güvence altına
alan Anayasa'nın 17. maddesi uyarınca devletin egemenlik alanı içindeki
kişilerin yaşamlarını korumaya yönelik gerekli tedbirleri almak zorunda
olduğunu ve askerî yetkililerin yakınlarının intihar etme riski taşıdığını
bilmelerine rağmen intiharı önlemek için gerekli ve yeterli önlem almadıklarını
belirterek AYİM'den karar düzeltme talebinde
bulunmuştur.
19. Başvurucular vekilinin talebi AYİM'in
2/12/2015 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
20. Nihai karar başvurucular vekiline 21/12/2015 tarihinde
tebliğ edilmiş olup başvuru 19/1/2016 tarihinde yapılmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
21. İlgili hukuk için bkz.
Mehmet Aydoğan ve Nufer Aydoğan (B. No:
2013/3775, 14/4/2016, §§ 40, 41) başvurusu hakkında verilen karar.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 19/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin
İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
23. Başvurucular, AYİM'in davanın
reddine dair kararında da yer alan kovuşturmasızlık
kararındaki M.A.nın ölmeden önceki psikolojik
durumuna ilişkin tanık ifadelerine işaret ederek ölenin ciddi psikolojik
sorunları bulunduğundan haberdar olan askerî yetkililerin intiharı önlemek için
hastaneye sevk etmek, psikolojik destek sağlamak, izne göndermek ve ölene
zimmetli silahı geri almak gibi yaşamı koruyucu tedbirlerin hiçbirini
almadığını hatta hazır kıta görevlisi olan ölene nöbet görevi verildiğini,
ayrıca zorunlu askerlik hizmeti sırasında ölene zimmetli silahla gerçekleşen
ölüm olayından idarenin kusursuz sorumlu olduğunu belirterek Anayasa'nın 17.
maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüşlerdir.
24. Bundan başka başvurucular, AYİM'in
kaynağı ve oranı belli olmayan bir kusuru ölene yükleyerek davayı reddetmesi
nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinden şikâyet etmişlerdir.
2. Değerlendirme
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddialarının özü, askerî yetkilerin intihar riski
konusunda bilgileri olmasına rağmen yaşamı korumak için gerekli idari
tedbirleri almamaları konusunda etkili bir yargısal korumadan
yararlanamadıklarına ilişkindir. Bu sebeple anılan iddialar da Anayasa'nın 17.
maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı kapsamında incelenmiştir.
26. Anayasa’nın "Kişinin
dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı"
kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrasının
ilgili kısmı şöyledir:
" Herkes,
yaşama... hakkına sahiptir."
27. Anayasa’nın "Devletin
temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, … kişinin temel hak ve
hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak
surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın
maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."
28. Anayasa Mahkemesi, yaşam hakkını güvence altına alan
Anayasa'nın 17. maddesini Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirerek
devlete üç tür yükümlülük yükleyecek şekilde yorumlamış ve bu yükümlülüklerin
ihlal edilip edilmediğine ilişkin değerlendirmelerinde gözönüne
alacağı ilkeleri belirlemiştir. Bu yükümlülüklerden ilki kasıtlı ve hukuka
aykırı olarak öldürmememe yükümlülüğü (negatif yükümlülük), ikincisi her türlü
tehlikeye karşı bireylerin yaşam hakkını koruma yükümlülüğü (pozitif yükümlülüğün
maddi boyutu), üçüncüsü ise doğal olmayan her ölümle ilgili etkili soruşturma
yükümlülüğüdür (pozitif yükümlülüğün usule ilişkin boyutu). Bir bireysel
başvurunun yaşam hakkı kapsamında değerlendirilebilmesi için kamu makamlarının
yaşam hakkının koruma alanına kasıtlı eylemleri veya ihmal suretiyle tezahür
eden eylemsizlikleri ile bir müdahalesinin gerçekleştiği iddia edilmelidir.
Başka bir anlatımla yaşam hakkı kapsamında yapılacak bir incelemenin ancak
yetkili makamların kusura dayalı sorumluluğunun ileri sürüldüğü hâllerde söz
konusu olabileceği ifade edilmelidir. Bir ölümden kusursuz sorumluluk ilkeleri
gereğince sorumlu olunduğunun ileri sürülmesi hâlinde ise bireysel başvurunun
açıklanan gerekçelerle yaşam hakkından incelenebilmesi mümkün değildir (Aziz Biter ve diğerleri, B. No: 2015/4603,
19/2/2019, §§ 58, 59). Bu nedenle başvurucuların devletin meydana gelen ölüm
olayından kusursuz sorumlu olduğuna dair şikâyetleri yönünden herhangi bir
değerlendirme yapılmamıştır.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan yaşam
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
30. Başvuruya uygulanabilir nitelikteki genel ilkeler Hasan Kara ve diğerleri (B. No:
2015/17126, 27/6/2018, §§ 53-56) kararında yer almaktadır.
ii. İlkelerin Olaya
Uygulanması
31. Yaşam hakkı kapsamında hukuki sorumluluğu ortaya koymak
adına adli ve idari yargıda açılacak tazminat davalarında makul derecede
ivedilik ve özen şartının yerine getirilmesi, dolayısıyla derece mahkemelerinin
bu tür olaylara ilişkin yürüttükleri yargılamalarda Anayasa'nın 17. maddesinin
gerektirdiği seviyede bir inceleme yapıp yapmadıklarının Anayasa Mahkemesi
tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira derece mahkemeleri tarafından
bu konuda gösterilecek hassasiyet, yürürlükteki yargı sisteminin daha sonra
ortaya çıkabilecek benzer hak ihlallerinin önlenmesinde sahip olduğu önemli
rolün zarar görmesine engel olacaktır (Perihan
Uçar, B. No: 2013/5860, 1/12/2015, § 52).
32. Somut olayda başvurucular öz itibarıyla yakınlarının ölmeden
önce yaşadığı psikolojik sıkıntılardan haberdar olmalarına rağmen askerî
yetkililerin yaşamı korumak için hiçbir tedbir almadıkları, ölümünden önce
yakınlarına psikolojik destek ve tedavi imkânı sağlanmadığı iddiasıyla AYİM
nezdinde tam yargı davası açmışlardır (bkz. § 16). Buna rağmen AYİM, dosyadaki
diğer deliller yanında ceza soruşturması kapsamında beyanları tespit edilen
tanıkların ölüm olayından önceki olgulara ve
M.A.nın ölümünden önceki psikolojik durumuna
ilişkin ifadelerini de dikkate alıp askerî yetkililerin M.A.nın
intihar riski taşıdığını bilip bilmediklerini ya da en azından söz konusu riski
bilmelerinin gerekip gerekmediğini, intihar riski askerî yetkililerce biliniyor
veya bilinmesi gerekiyorsa intiharın önlenmesi için makul ölçüler çerçevesinde
önlem alınıp alınmadığını hiç değerlendirmemiş, ölüm olayı hakkında yürütülen
soruşturmada varılan sonucu dikkate alarak ölenin kendi iradesi ile silahla
intihar etmesi nedeniyle eylem ile kamu hizmeti arasında illiyet bağının
bulunmadığı, intihar olayına ilişkin olarak davalı idarenin kusurlu ya da
kusursuz sorumluluğunu doğuracak herhangi bir somut delilin ortaya konulmadığı
kanaatiyle idareye yüklenebilecek hukuki bir sorumluluğunun bulunmadığı
neticesine ulaşmıştır (bkz. § 17).Oysa Anayasa'nın 17. maddesinin gerektirdiği
seviyede bir inceleme, AYİM'in değerlendirme dışı
bıraktığı hususları dikkate alarak bir karar verilmesini gerektirmektedir.
33. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Bağımsız ve Tarafsız
Mahkemede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucuların İddiaları
34. Başvurucular, AYİM'in bağımsız ve tarafsız olmadığını öne sürerek
Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini iddia etmişlerdir.
b. Değerlendirme
35. Anayasa Mahkemesi tarafından bu konu daha önce incelenirken
belirtildiği üzere AYİM’in oluşumu, statüsü ve
görevleri Anayasa ve ilgili kanunda hüküm altına alınmıştır. AYİM’e atanan askerî hâkimlerin bağımsızlığının Anayasa ve
ilgili kanun hükümleri ile garanti altına alındığı, atanma ve çalışma usulleri
yönünden askerî hâkimlerin bağımsızlıklarını zedeleyecek bir hususun olmadığı,
kararlarından dolayı idareye hesap verme durumunda bulunmadıkları, disipline
ilişkin konuların AYİM Yüksek Disiplin Kurulunca incelenip karara bağlandığı
görülmektedir (Yaşasın Aslan, B.
No: 2013/1134, 16/5/2013, § 29). Diğer yandan sınıf subayı üyelerin en fazla
dört yıllık süre ile görev yapmaları, disiplin konularında Disiplin Kuruluna
tabi kılınmaları, görev süreleri zarfında idari veya askerî yetkililerce
herhangi bir değerlendirmeye tabi tutulmamaları bu subayların idareye karşı
bağımsızlıklarını güçlendirmiştir (Yaşasın
Aslan, § 30).
36. Açıklanan gerekçelerle bağımsız ve tarafsız mahkemede
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
2. Mahkemeye Erişim
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
37. Başvurucular, davanın
reddedilmesi nedeniyle aleyhlerine hükmedilen 3.180 TL vekâlet ücretinin
mahkemeye erişimlerini engellediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
38. Yaşam hakkına yönelik olarak tespit edilen ihlalin
giderilmesi amacıyla yeniden yargılamaya hükmedildiğinden ve yeniden yargılama
yapılmakla vekalet ücretine ilişkin hüküm fıkrası da kendiliğinden ortadan
kalkacağından mahkemeye erişim hakkının ayrıca incelenmesine gerek bulunmadığı
değerlendirilmiştir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
39. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı ve (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit
edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını
ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye
gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde
başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması
yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
40. Başvurucular, AYİM'den talep
ettikleri tazminatın kendilerine ödenmesini ve ihlalin sonuçlarının ortadan
kaldırılmasını talep etmişlerdir.
41. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal sonucuna
varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda
genel ilkeler belirlenmiştir.
42. Mehmet Doğan
kararında özetle uygun giderim yolunun tespit edilebilmesi için öncelikle
ihlalin kaynağının belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre ihlalin
mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün
79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali
ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan, §§ 57, 58).
43. Anayasa Mahkemesinin tespit edilen ihlalin giderilmesi
amacıyla yeniden yargılama yapılmasına hükmettiği hâllerde ilgili usul
kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak
yargılamanın yenilenmesi sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın
kaldırılması hususlarında derece mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı verilen hâllerde yargılamanın yenilenmesinin
gerekliliği hususundaki takdir, derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını
tespit eden Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır. Derece mahkemesi Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek
üzere gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür (Mehmet
Doğan, § 59).
44. Mevcut başvuruda AYİM'in dosyadaki
diğer deliller yanında ceza soruşturması kapsamında beyanları tespit edilen
tanıkların ölüm olayından önceki olgulara ve
M.A.nın ölümünden önceki psikolojik durumuna
ilişkin ifadelerini de dikkate alıp askerî yetkililerin M.A.nın
intihar riski taşıdığını bilip bilmediklerini ya da en azından söz konusu riski
bilmelerinin gerekip gerekmediğini, intihar riski askerî yetkililerce biliniyor
veya bilinmesi gerekiyorsa intiharın önlenmesi için makul ölçüler çerçevesinde
önlem alınıp alınmadığını değerlendirmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal
edildiğine karar verilmiştir (bkz. §§32, 33).
45. Bu durumda yaşam hakkına yönelik ihlalin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına
yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, öncelikle ihlale yol açan
başvurucular tarafından açılan tam yargı davasının reddine dair kararın ortadan
kaldırılması ve dosyadaki diğer deliller yanında ceza soruşturması kapsamında
beyanları tespit edilen tanıkların ölüm
olayından önceki olgulara ve M.A.nın ölümünden önceki
psikolojik durumuna ilişkin ifadeleri de dikkate alınarak askerî
yetkililerin M.A.nın intihar riski taşıdığını bilip
bilmedikleri ya da en azından söz konusu riski bilmelerinin gerekip
gerekmediği, intihar riski askerî yetkililerce biliniyor veya bilinmesi
gerekiyorsa intiharın önlenmesi için makul ölçüler çerçevesinde önlem alınıp
alınmadığı hususlarının değerlendirilmesi sonucunda yeni bir karar
verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama
yapılmak üzere yetkili idari yargı merciine gönderilmesine karar verilmesi
gerekir.
46. Başvurucuların AYİM'den talep
ettikleri maddi ve manevi tazminatın yeniden yapılacak yargılamada
değerlendirilecek olması nedeniyle başvurucuların maddi ve manevi tazminat
istemlerinin reddine karar verilmesi gerekir.
47. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve 2.475
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.714, 50 TL yargılama giderinin
başvuruculara ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
DEĞERLENDİRİLMESİNE GEREK OLMADIĞINA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin yaşam hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere -Anayasa'nın
21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanun ile getirilen geçici 21. maddesinin
birinci fıkrasının (E) bendiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kaldırılmış
olduğundan anılan bendin (b) alt bendi gereğince- YETKİLİ İDARİ YARGI MERCİİNE
GÖNDERİLMESİNE (Askeri Yüksek İdare Mahkemesi İkinci Dairesinin E.2014/2765
sayılı dosyası),
D. 239,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.714, 50 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine
ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması halinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/11/2019
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.