TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
SAMİ ÇELİK BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/1559)
Karar Tarihi: 19/11/2019
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Burhan ÜSTÜN
Hicabi DURSUN
Kadir ÖZKAYA
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Hüseyin MECEK
Başvurucu
Sami ÇELİK
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, Gezi Parkı olaylarında kolluğun müdahalesi sırasında yaralama olayıyla ilgili olarak soruşturma izni verilmemesi nedeniyle kötü muamele yasağı ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/1/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
8. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi’nden (UYAP) elde edilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
A. Genel Bilgiler
10. 1974 doğumlu olan başvurucu 31/5/2013 tarihinde Gezi Parkı olayları kapsamında Taksim’de milletvekillerinin yaptığı oturma eylemini seyrederken kolluğun kullandığı gaz kapsülünün başına isabet etmesi sonucunda yaralandığını ileri sürerek 29/5/2014 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (Savcılık) suç ihbarında bulunmuştur. Başvurucunun aynı gün Savcılıkta ifadesi alınmıştır. Başvurucu 15/1/2014 tarihinde muhakkik huzurunda da müşteki olarak dinlenmiştir. Başvurucu ifadelerinde ve dilekçesinde resen soruşturma başlatılmadığından dilekçe verdiğini, çok sayıda gaz kapsülü atıldığı için yaralandığını, T... Oteli’ne doğru kaçtığını, burada kendini kaybettiğini, olay mahallinde bulunan bazı kişilerin kendisini Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesine (Hastane) götürdüğünü, burada tedavi gördüğünü, kafasına çok sayıda dikiş atıldığını, olaydan ötürü ruhsal olarak derinden etkilendiğini, olay yerinde kesinlikle gösteri amacıyla bulunmadığını, hastane polisinin tanzim ettiği tutanakların adli mercilere iletilmediğini anladığı için bu kadar uzun süre geçtikten sonra şikâyetçi olduğunu, hastane polisinin kendisine Savcılık ya da karakola gitmesi gerektiği yönünde bir şey söylemediğini ifade etmiştir.
11. Başvurucu hakkında, Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile İstanbul Adli Tıp Şube Müdürlüğünden adli raporlar aldırılmıştır:
i. 31/5/2013 tarihinde acil tıp uzmanınca saat 13.53’te yapılan muayenede kafa sol parietal (kafa tasının kenar ve çatısını birleştiren kemik) bölgede 6-8 cm cilt, cilt altı saçlı deri kesisi izlendiği, sütür atıldığı kayıtlıdır. Raporda başvurucunun darp şikâyetiyle geldiği yazılıdır.
ii. Başvurucunun 31/5/2013 günü saat 14.08’de çekilen tomografisi radyoloji uzmanınca değerlendirilmiştir. Bu raporda sol parietal bölgede cilt altında yumuşak doku şişliği ve metalik sütürlere ait görünüm, sağ maksiller (üst çene kemiği) sinüste mukozal (salgı üreten doku tabakası) kalınlaşma saptanmıştır. Dayak sonrası muayene ve gözlem tanısıyla rapor düzenlenmiştir.
iii. İstanbul Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 24/12/2014 tarihli kesin raporunda ise yumuşak doku lezyonlarına yol açan ve kemik kırığı tarif edilmeyen yaranın basit tıbbi müdahaleyle giderilebileceği kayıtlıdır.
12. Savcılık 5/6/2014 tarihli yazısıyla İstanbul İl Emniyet Müdürlüğünden şu hususların araştırılmasını istemiştir:
“…
Müştekinin şikayeti ile başlayan soruşturmaya esas olmak üzere Birleşmiş Milletler Kanun Adamlarının Zor ve Silah Kullanılmasına Dair Temel Prensipler başlıklı bildirisinin 22. Maddesi de dikkate alınarak müştekinin iddiaları ile ilgili araştırma yapmak üzere bir ya da birden fazla müfettiş görevlendirilerek,
1-Şikayete konu gösteri yürüyüşü için katılımcıların yürüyüş öncesinde yasal bildirimde bulunup bulunmadıklarının tespiti,
2-Müştekini şikayetine konu ettiği zor kullanma öncesinde gösteri yürüyüşüne katılanların şiddet içerikli hareket ve davranışlar sergileyip sergilemediklerini tespiti, şayet müdahale öncesinde şiddet içerikli hareket ve davranışlar varsa bunları gösteren kamera görüntüsü, tutanak vb. tüm delillerin toplanması,
3-Şikayete konu gösteri yürüyüşünü trafik karışıklığına yol açmak dışında başkalarına zarar verme ya da başkalarının hiçbir güçlükle karşılaşmadan halk içinde dolaşma hakkı gibi hakları ihlal edip etmediğinin tespiti, şayet böyle bir ihlal varsa buna ilişkin kamera görüntüsü, tutanak vb. tüm delillerin toplanması, (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi açık bir alanda gerçekleştirilen her türlü gösterinin günlük yaşamın akışını bir ölçüde bozacağını, bir karışıklığa ve düşmanca tepkilere yol açabileceğini ancak bu orandaki düzen bozukluğunun tek başına toplanma özgürlüğü hakkına yönelik müdahaleyi haklı kılmayacağı görüşündedir.)
4-Gösteri yürüyüşü müdahale öncesi şiddet içermiyorsa diğer bir ifade ile barışçıl bir gösteri yürüyüşü ise müdahale öncesi makul bir süre beklenip beklenilmediği, bu süre geçtikten sonra dağılma uyarısı yapılıp yapılmadığının tespiti, buna ilişkin kamera görüntüsü,tutanak gibi tüm delillerin toplanması, (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Oya ATAMAN kararında toplantının başlayıp gözaltı ile bittiği yarım saatlik süreyi sabırsızlık olarak nitelendirmektedir.)
5-Olay yeri ve zaman dilimindeki zor kullanmanın kaçınılmaz olup olmadığına ve aşırı (orantılı) olup olmadığına ilişkin tespit yapılması, buna ilişkin kamera görüntüsü, tutanak vb. tüm delillerin tespiti,
6-Olay yeri ve zaman diliminde kayıt yapan toma aracı kamerası, mobese kamerası, banka şubesi kamerası vb. kameraların olaya ilişkin kaydetmiş olduğu görüntüler CD ya da DVD ortamına aktarılarak ve de üzerilerinde inceleme yapılarak gerektiğinde müştekinin de ifadesi alınıp toma aracı numarası vb. bilgiler alınarak ya da teşhis işlemi yaptırılarak olay tarih ve yerinde müştekiye yönelik zor kullanan polis memurlarının tespiti.”
13. Savcılığın talebi üzerine, Emniyet Genel Müdürlüğünün tahkik emrine istinaden olayla ilgili olarak Polis Teftiş Kurulu İstanbul Bölge Başkanlığınca (Teftiş Kurulu) görevi kötüye kullanma suçundan idari soruşturma süreci başlatılmıştır. Polis müfettişleri, Emniyet Müdürlüğünden olaya ilişkin MOBESE kayıtları, TOMA görüntü kayıtları, ulusal basın ve yayım kuruluşlarında çıkan görüntüler, olay ve yakalama tutanağı, gösteride görevli rütbeli personel listesi, başvurucunun tedavi olduğu gece hastanede görev yapan polis memurlarının isimleri, hastane defter kayıtları, hastane polisinin adli evrak kayıt defteri ve adli muayene raporlarının gönderilmesini istemiştir. Aşağıda anlatılan olaylardaki bilgiler disiplin soruşturmasında yapılan incelemeler sonucunda elde edilmiştir.
14. 31/5/2013 günü saat 00.00’da düzenlenen Olay ve Yakalama Tutanağı'nın başvurucunun yaralanma zamanına ilişkin olabileceği değerlendirilen kısımları şöyledir:
“31. 05.2013 gönü saat 05.00 sıralarında … Taksim Gezi Parkı Projesininbaşlatılmasını engellemek amacıyla toplanılacağı şeklinde bilgiler elde edilmiş olup aynı gün saat 05.00’da gerekli emniyet tedbirleri yeteri kadar personelle uygulamaya konulmuştur.
Aynı gün saat 12.00 itibarıyla Beyoğlu ilçesi Taksim Tramvay Durağında Bağımsız Milletvekili … de aralarında bulunduğu grup toplanmaya başlamış grubun sayısı 1000’e ulaşmıştır. Söz konusu grup saat: 12.00 de basın açıklamasına başlamış ve basın açıklamasını saat 13.00 itibarıyla bitirip oturma eylemine geçmişlerdir.
Oturma eylemine geçen gruba hitaben emniyet yetkililerince; herkesin duyabileceği şekilde yapılan basın açıklamasından sonra dağılmaları ve oturma eyleminin kanuna aykırı olduğu söylenmiştir. Grubun oturma eylemine devam edeceklerini ve bu yönde irade göstermeleri üzerine gruba hitaben tekrar “basın açıklamasının ardından yapılan oturma eyleminin kanuna aykırı olduğu ve dağılmaları gerektiği” yönünde uyarılar yapılmıştır. Grubun oturma eylemine devam etmeleri özerine dirençlerini kıracak ölçüde ve kademeli olarak artan nispette zor kullanılmış ve grup dağıtılmıştır.
Gruptan dağılan şahısların ilimiz Beyoğlu ilçesi İstiklal Caddesi yönüne dağıldıkları ve yapılan müdahaleden sonra İstiklal Caddesi/Bekar Sokak, Zambak Sokak, Mis Sokak, İmam Adnan Sokak üzerlerinde tekrar toplandıkları ve emniyet görevlilerine taşla mukavemet gösterdiklerinin görülmesi üzerine grupların dirençlerini kıracak ölçüde kademeli olarak artan nispette zor kullanılarak gruplar yaptıkları eylemden men edilmişlerdir.
…”
15. Hastane poliklinik defterinde başvurucunun Taksim Gezi Parkı olayları sırasında darbedilmesi nedeniyle müracaat ettiği, merkeze bilgi verildiği kayıtlıdır.
16. Başvurucu 18/6/2015 tarihinde, soruşturmada iki yıldır bir gelişme olmadığını belirterek dosyanın suretini Savcılıktan talep etmiştir.
17. Emniyet Müdürlüğü Radyo TV Foto Film Şube Müdürlüğü 24/9/2014 tarihinde, 31/5/2013 tarihindeki Gezi Parkı olayları kapsamında bazı görüntüleri Teftiş Kuruluna göndermiştir.
18. Emniyet Müdürlüğü 3/11/2014 tarihli yazıyla olay gününe ait TOMA görüntü kaydının bulunmadığını bildirmiştir.
B. Kolluk Görevlilerinin İfadeleri
19. Olayla ilgili yapılan disiplin soruşturmasında değişik rütbelerde elli yedi polisin bilgi veren sıfatıyla ifadesine başvurulmuştur.
20. Hastanede mukayyit olarak görevli polis memuru H.Ö.nün 27/10/2014 tarihinde verdiği ifadesinin ilgili kısımları şöyledir:
“… benden istenilen görev hastanede görevli doktorlar tarafından bana iletilen adli vakaları kaydedip ilgili birimlere iletmektir. Gerekli olduğu durumlarda ise şahıslarla görüşüp olayın nerede nasıl olduğu hakkında ön bilgiler alıp ilgili birimlere iletmektir. Buradaki amaç ilgili birimlerin zaman kaybetmeden olay yerine intikal etmesi olayla ilgilenmesi içindir. Yaptığım bu görev herhangi bir evrak tanzim ederek adli bir işlem başlatma veya adli birimlere herhangi bir evrak gönderme niteliğinde değildir. Bu görev olaya bakan birimin sorumluluğundadır. Görev yaptığım süre zarfında görevimi sorunsuz bir şekilde yapmış olup hiçbir sorun yaşamadım. Bana iletilen adli vakaları polis noktasın içerisindeki deftere kaydedip ilgili birimlere zaman kaybetmeden bilgi verdim. Söz konusu şahsın bahsettiği tarihlerde tüm Türkiye’nin de yakından takip ettiği Gezi Parkı olaylarında Taksim İlkyardım Hastanesinin bulunduğu Beyoğlu ilçesi çok karışıktı, büyük bir toplumsal olay yaşanmaktaydı. Polise karşı büyük bir tepki vardı, bu toplumsal olaylarda yaralananların büyük bir kısmı ile görüştüğümde bana olayla ilgili herhangi bir bilgi vermemiş ve polisten şikâyetçi olduğu için herhangi bir emniyet birimine işlem yaptırmak istemediğini, şikâyetini adli makamlara bildireceğini beyan etmişlerdir. Bu şahısları şuan hatırlamam mümkün değildir. Olayların olduğu taksim bölgesi ve görev yaptığım hastanede farklı şubelerden pek çok sivil memur bulunmaktaydı. Bunlar bütün olayları izleyerek kendi açılarından kayda alıyorlardı. Yaralananlardan müracaatta bunmak isteyen veya istemeyen tüm kişilerin kaydı onlar tarafından tutuldu. Olaylar boyunca olan bütün adli olayların (mala zara verme hırsızlık yaralama vb.) çok büyük bir kısmı gezi olayları bitiminde emniyet birimlerince işlem yapılmıştır. Bu durum taksim polis merkezince ceraimlerine bakılınca anlaşılabilmektedir.
Bana iletilen bilgileri ise ben sorunsuz şekilde ilgili birimlere ilettim. Olayların yoğun olduğu dönmelerde hastanede tek çalıştığım ve can güvenliğim açısından bir sorun yaşanmaması için belli dönemlerde polis merkezine çağrıldım. Çünkü hastanede bulunan polis noktasına ve şahsıma birçok kez saldın girişiminde bulunuldu. Evrakta belirtilen şahsın olaydan bir yıl sonra böyle bir şikayette bulunmasına anlam veremedim. Söz konusu olayda benim bir ihmalim yoktur. Görev yaptığım süre içerisinde bana verilen görevi sorunsuz şekilde gerçekleştirdim.”
- Hastanede görevli diğer altı polis de benzer mahiyette ifade vermiştir.
21. Olay yerinde görev yapan Emniyet Müdürü K.Ş.nin ifadesinin ilgili kısımları şöyledir:
“31/5/2013 tarihinde vekaleten Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğüne bakıyordum. 30/5/2013 günü gezi parkında bulunan göstericilerin boşaltılması talimatı verilince Çevik Kuvvet, Beyoğlu ve Güvenlik Şube Müdürlüğü personeli ile 31/5/2013 günü saat:01:00 sıralarında gezi parkında buluşup gerekli planlamayı yaptık… Öğle vaktine doğru göstericiler Beyoğlu tarafından da yoğun bir şekilde gelmeye başladı. Ben uzun bir süre grupların daha yoğun olduğu Divan Kavşağı tarafında [C.S.] müdürümle beraber bulunuyordum. [C.S.] müdürümüz zaman zaman telefonla İl Emniyet Müdürümüz ve İl Valimizle görüşüp hem konu hakkında bilgi veriyor hem de talimat alıyordu. İl Emniyet Müdürümüz grupların dağıtılması ve gezi parkı ve çevresine alınmamaları konusunda [C.S.] müdürümüze talimatlarını iletmiş, [C.S.] müdürümüzde bu talimatları o bölgede bulunan görevli müdürlere iletti.
Aynı gün taksim meydanı tramvay duraklarının olduğu yerde saat: 12:00 sıralarında başlayan basın açıklamasının oturma eylemine döndüğü ve müdahalenin başladığı bilgisi gelmesi üzerine [C.S.] müdürümle beraber gezi parkının merdivenleri civarına geldim. Bu esnada alanda müdahale devam etmekteydi. Polise direnenler gözaltı yapıldı ve Güvenlik Şube Müdürlüğüne gönderildi. Yapılan müdahaleler kanunların bize vermiş olduğu yetkiler ve usullere uygun olarak yapılmıştır. Bu olaylar esnasında bana Sami ÇELİK isimli şahsın yaralanması ile ilgili her hangi bir birimden bir bilgi gelmemiştir. Çevik Kuvvet Şube Müdür Vekili olduğum ve olay yeri ve çevresinde bulunduğum için olay ve yakalama tutanağında imzam vardır.”
- Emniyet Müdürleri C.S. ve Y.A. da aynı doğrultuda beyanda bulunmuştur.
22. Olay yerinde görev yapan Emniyet Müdürü R.E.nin ifadesi şöyledir:
“31/5/2013 tarihinde Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğünde İlçe Emniyet Müdürü olarak görev yapmaktaydım. Söz konusu eylem kamuoyunda gezi olayları olarak bilinen olayların 2. günü yapılan bir eylemdi. Taksim Meydanı tramvay duraklarının bulunduğu yerde saat 12:00 sıralarında Güvenlik Şube Müdürlüğü, Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü ve Beyoğlu ilçe Emniyet Müdürlüğü personeli ile birlikte tedbir alınmış idi. Aralarında milletvekillerinin de bulunduğu yaklaşık 1000 kişi basın açıklamasına müteakip İstiklal Caddesi girişinde oturma eylemine geçtiler. Oturma eylemine devam etmeleri ve bu yönde direnç göstermeleri üzerine ses yayın araçları ile herkesin duyabileceği bir şekilde yaptıkları eylemin kanunsuz olduğu, dağılmaları gerektiği, dağılmamaları takdirde zor kullanılarak müdahale edileceği şeklinde anons edilerek gerekli ikazlar yapılmış ancak grubun dağılmaması üzerine genel sorundu İl Emniyet Müdür Yardımcısının talimatı ile grubun direncini kıracak ve dağılmalarını sağlayacak şekilde kademeli olarak zor kullanıp gaz ve su kullanılarak topluluk dağıtılıp yakalanan şahıslar adli işlemler yapılmak üzere güvenlik şube müdürlüğüne gönderildi. Yapılan müdahalede özellikle gaz silahıyla yaralanan bir şahıs görmedim. Yaralanan herhangi bir şahıs olduğunu görseydim tedavisini yaptırmak üzere en yakın sağlık kuruluşuna gönderir ve takip ederdim. Diğer taraftan herhangi bir birimden de gaz silahı ile herhangi bir şahsın yaralandığına dair bilgi geldiğini hatırlamıyorum.”
- Emniyet Müdürleri H.A. ve Y.D. de benzer yönde ifade vermiştir.
23. İfadesi alınan polislerden bir kısmı, diğer olayla ilgili doğrudan bilgi sahibi olmadıklarını, başka bir yerde görevli olduklarını, olayı hatırlamadıklarını söylemiştir. Bazı polisler de göstericilerin polise taş, şişe, havai fişekli saldırıya kanunun verdiği yetkiyi kullanarak müdahale ettiklerini ifade etmiştir.
C. İdari Soruşturma ve Ceza Soruşturması Sonucunda Verilen Kararlar
24. İstanbul Valiliği 7/9/2015 tarihinde soruşturma izni verilmemesine karar vermiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
“...Ön İnceleme Raporu başlıklı dosyanın incelenmesi neticesinde;
Sami ÇELİK isimli şahsın darp iddiasıyla hastaneye intikal ettirildiği ve dayak sonrası muayene ve gözlem tanısı konulduğu, tedavisi yapıldıktan 3-4 saat sonra hastaneden taburcu edildiği, şahsın kafasına gaz mermisi gelerek yaralanması iddiasıyla ilgili herhangi bir görgü tanığı olmadığı, Radyo TV ve Foto Film Şube Müdürlüğünce çekilmiş olan kamera görüntülerinde, Sami ÇELİK isimli şahsın kafasına gaz mermisi gelerek yaralanması ile ilgili görüntü olmadığının net olarak gözlemlendiği, görevli polislerin Sami ÇELİK'in kafasına bilerek ya da kazaen gaz fişeği atarak yaralaması suçunu işlediklerine dair kesin bir bilgi ve bulguya ulaşılamadığı, muayene ve tedavisini yapan hastane doktorlarının verdikleri raporda da gaz fişeği neticesi yaralanma fiilini aydınlatacak bir ibareye rastlanılmadığı, darp eden kişi veya kişilerle ilgili de yapılan araştırmada, sivil kişiyi darp etme olayı tespit edilemediği,
Müşteki Sami ÇELİK’in şikayet konusu hakkında açık, somut ve teşhise uygun isim, şahıs, şahit, beyan, delil ortaya koyma imkanı olmadığından müştekinin iddialarına mesnet teşkil edecek suç unsuruna rastlanmadığı anlaşılmıştır.
Bu nedenle, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkındaki Kanunun 6. Maddesi gereğince; İstanbul Emniyet Müdürlüğü Görevlileri hakkında SORUŞTURMA İZNİ VERİLMEMESİNE... [karar verilmiştir.]”
25. Bu karara başvurucunun yaptığı itiraz, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 1. Kurulunca 18/11/2015 tarihinde reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde ön inceleme rapor ve ekindeki belgelerin Savcılıkça soruşturma yapılmasını gerektirecek nitelik ve yeterlilikte olmadığına işaret edilmiştir.
26. 19/12/2015 tarihinde tebliğ edilen karara karşı 18/1/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
27. Bireysel başvurudan sonra İstanbul Valiliği 11/12/2015 tarihinde soruşturma izni verilmemesine dair kararın kesinleşmiş örneğini Savcılığa göndermiştir. Savcılık tarafından 15/1/2016 tarihinde, Bölge İdare Mahkemesinin ret kararının kesinleştiği, yetkili merci tarafından usulüne uygun olarak verilmiş soruşturma izni bulunmadığı, buna göre soruşturma şartı gerçekleşmediği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
28. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk, Anayasa Mahkemesinin Selçuk Yıldız (B. No: 2014/10382, 15/2/2017, §§ 21-29) başvurusunda yer almaktadır.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
29. Mahkemenin 19/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
30. Başvurucu, gösteriyi izlerken polis müdahalesi neticesinde yaralanmasının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
31. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 46. maddesine göre Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulması için başvuruya konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamusal eylem veya işlemden başvurucunun kişisel olarak ve doğrudan etkilenmiş olması gerekir (Onur Doğanay, B. No: 2013/1977, 9/1/2014, §§ 42-45).
32. Somut olayda, başvurucunun yapılan toplantı ve gösteri yürüyüşüne katıldığı yönünde bir iddiası bulunmamaktadır. Başvurucu soruşturma aşamasında gösteriyi izlemek için orada bulunduğunu ifade ettiğinden toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılanlara yönelen müdahaleden bu hak yönünden kişisel olarak etkilenmediği anlaşılmaktadır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
34. Başvurucu 31/5/2013 tarihinde Gezi Parkı olayları kapsamında bir gösteriyi izlerken polis tarafından atılan onlarca gaz kapsülünden birinin başına isabet etmesinden ötürü yaralandığını, künyelerini başvuru formunda bildirdiği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) bazı kararlarına göre polisle çatışmaya girmeyen göstericiler arasında yer almayan kişilere karşı kullanılan gücün haklı gerekçeye dayandırılmamasının kötü muamele yasağının ihlali anlamına geldiğini, kullanılan gücün orantısız olduğunu, özensiz yürütülen soruşturmanın etkisiz olduğunu, yine AİHM kararlarına atıf yaparak etkili soruşturma ilkelerine riayet edilmediğini belirterek kötü muamele yasağı ve bununla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini öne sürmüştür.
35. Bakanlık görüşünde, Anayasa Mahkemesinin toplantı ve gösteri yürüyüşü sırasında kötü muamele yasağının incelendiği Ali Ulvi Altunelli (B. No: 2014/11172, 12/6/2018) ile Ali Rıza Özer ve diğerleri ([GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015) kararlarında yer alan ilkelerin gözönünde bulundurulması gerektiği belirtilmiştir.
2. Değerlendirme
36. Anayasa’nın 17. maddesinin ilgili kısımları ile 5. maddesi şöyledir:
“Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı
Madde 17 – Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
…
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.
Devletin temel amaç ve görevleri
Madde 5- Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
37. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Kötü muamele yasağının usul yükümlülüğü kapsamında kaldığı değerlendirilen adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası yönünden ayrıca inceleme yapılmamıştır.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
38. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
39. Güç kullanılması sırasında kötü muamele yasağına ilişkin Anayasa Mahkemesinin ilkeleri Özge Özgürengin (B. No: 2014/5218, 19/4/2018, §§46-54, 70-80) başvurusunda açıklanmıştır.
40. Başvurunun özü, toplantı ve gösteri yürüyüşüne yapılan müdahale sırasında gösterici olmadığını dile getiren başvurucunun gaz fişeğiyle yaralandığı olayda derhâl ve resen soruşturma başlatılmaması ile etkili soruşturma yürütülmemesinden dolayı kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasıdır.
41. Anayasa Mahkemesi Hidayet Enmek ve Eyüpsabri Tinaş (B. No: 2013/7907, 21/4/2016), Turan Uytun ve Kevzer Uytun (B. No: 2013/9461, 15/12/2015) ve Selçuk Yıldız başvurularında, gösteriye müdahale sırasında yaralanan ya da hayatını kaybeden kişiler hakkında soruşturma izni verilmemesini etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Bu sonuç özetle şu gerekçelerle temellendirilmiştir: Kamu görevlilerinin vazifeleri sırasında ortaya çıkan bazı durumlarda sık şikâyet edilme ve soruşturulma tehdidi altında bulunmaları adli soruşturmaları belli makamların iznine bağlanmasını gerektirebilir. Bununla birlikte soruşturma izni şartına bağlı olmayan suçlarda izin mekanizmasının işletilmesi soruşturmanın etkililiği bakımından sorun oluşturmaktadır.
42. Nitekim başvuru konusu edilmemekle beraber -başvuru konusu bölge idare mahkemesi kararına dayanarak verilen- Savcılığın kovuşturmaya yer olmadığı kararında da 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri çerçevesinde kolluk görevlileri hakkında yürütülen ve soruşturma izni verilmemesi ile sonuçlanan ön inceleme aşamasına atıf yapılırken atılı suçların 4483 sayılı Kanun'un izin şartına bağlı olmaksızın resen kovuşturulması gereken suçların düzenlendiği 2. maddesinin beşinci fıkrası kapsamında olup olmadığının tartışılmadığı görülmüştür. Bu nedenle yukarıdaki paragrafta zikredilen kararlardaki sonuçlardan ayrılmayı gerektiren bir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
43. Başvuru konusu olayda ayrı bir değerlendirmeyi gerektiren husus da soruşturmanın derhâl ve resen başlatılmadığı iddiasıdır. Başvurucu, gösteriye yapılan müdahalede yaralandığını hastanede dile getirmesi ve doktor raporlarıyla bunun tespit edilmesine karşın sorumlular hakkında herhangi bir işlem başlatılmadığını dile getirmiştir.
44. Olayın meydana geldiği gün hastanede düzenlenen raporda; başvurucunun başından yaralandığı, darp sonrası muayene edildiği kayıtlıdır. Disiplin soruşturmasını yapan müfettişlere gönderilen hastane poliklinik defterinde de başvurucunun Taksim Gezi Parkı olayları sırasında darbedilmesi nedeniyle müracaat ettiği ve merkeze bilgi verildiği yazılıdır. Yapılan muayenesinde tespit edilen yaralanmalar gözetildiğinde başvurucunun darp iddialarından kamu makamlarının haberdar olmasına karşın kolluğun Savcılığa bilgi vermeyerek resen ve derhâl soruşturma başlatılmasının sağlanmadığı anlaşılmaktadır (benzer bir olayda aynı doğrultuda değerlendirme için bkz. S.D., B. No: 2013/3017, 16/12/2015, §§ 117-119).
45. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul yükümlülüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
46. Kolluğun zor kullanma yetkisini kullanırken gereklilik ve orantılılık şartlarını taşıyıp taşımadığını değerlendirmeye elverişli nitelikte etkili soruşturma yürütülmediği sonucuna ulaşılması maddi boyuttan inceleme yapılmasını engellemiştir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
47. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
48. Başvurucu, 100.000 TL maddi, 100.000 TL de manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
49. Anayasa Mahkemesi Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60) başvurusuna dair vermiş olduğu kararda, bireysel başvuruya konu olayın incelenmesi sonucunda ihlal kararı verilmesi durumunda ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenler hususunda detaylı açıklamalarda bulunmuştur. Anılan içtihat doğrultusunda, 6216 sayılı Kanun uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için temel kural olan eski hâle getirmenin başvuruya konu olayda uygulanması gerektiği sonucuna varılmıştır.
50. Anayasa Mahkemesinin tespit edilen ihlalin giderilmesi amacıyla yeniden yargılama yapılmasına hükmettiği hâllerde ilgili usul kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak yargılamanın yenilenmesi sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın kaldırılması hususunda derece mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı verilen hâllerde yargılamanın yenilenmesinin gerekliliği hususundaki takdir derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını tespit eden Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır. Derece mahkemesi Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür (Mehmet Doğan, § 59).
51. Başvuruda, Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
52. Bu durumda kötü muamele yasağına ilişkin ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden etkin bir adli soruşturma yapılmasında ve sorumlu kolluk görevlisi ya da görevlileri hakkında kamu davası açılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden soruşturma ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, öncelikle ihlale yol açan soruşturma izni verilmesine yer olmadığına dair kararın ortadan kaldırılması ve nihayet kolluk görevlileri hakkında yeniden soruşturma yapılmasından ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 1. Kuruluna (E.2015/727, K.2015/890) ve bilgi için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (Soruşturma No: 2014/76089, K.2016/903) gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
53. Başvurucuya manevi zararları karşılığında net 18.300 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
54. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. 1. Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 1. Kuruluna (E.2015/727, K.2015/890) GÖNDERİLMESİNE,
2. Kararın bir örneğinin bilgi için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (Soruşturma No: 2014/76089, K.2016/903) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 18.300 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için İçişleri Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.