TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AHMET KORTAK VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/14603)
|
|
Karar Tarihi: 10/12/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Tuğçe TAKCI
|
Başvurucular
|
:
|
1. Ahmet
KORTAK
|
|
:
|
2. Fidan
TURAN
|
|
:
|
3. Gülçin
KORTAK
|
|
:
|
4. İbrahim
KORTAK
|
|
:
|
5. Nuran
KORTAK
|
|
:
|
6. Ramazan
KORTAK
|
|
:
|
7. Gülistan
OĞUZ
|
Vekilleri
|
:
|
1. Av.
Bülent AŞA
|
|
:
|
2. Av. Ömer
ÇAKIRGÖZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; güvenlik güçlerince güç kullanımı sonucu ölüm
olayının meydana gelmesi ve olayla ilgili olarak etkili bir ceza soruşturması
yürütülmemesi nedenleriyle yaşam hakkının, yakınlarının vefatından duydukları
üzüntü ve yaşadıkları bazı soruşturma süreçleri nedeniyle de kötü muamele
yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/8/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve ekleri, İstanbul Anadolu Cumhuriyet
Başsavcılığından (Cumhuriyet Başsavcılığı) temin edilen soruşturma dosyası ile
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden ulaşılan bilgi ve belgelere
göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü (İl Emniyet Müdürlüğü) Terörle
Mücadele Şube Müdürlüğü (TEM Şube Müdürlüğü) tarafından 3/12/2015 tarihinde
gerçekleştirilen operasyonda güvenlik güçleri tarafından güç kullanımı
sonucunda vefat eden D.K., başvuruculardan İbrahim ve Gülçin Kortak’ın çocuğu,
diğer başvurucuların ise kardeşi olup olay tarihinde 19 yaşındadır. Güvenlik
güçlerinin kayıtlarında kişinin örgüt kapsamında yürüttüğü faaliyetlerinde G. Kod
adını kullandığı bilgisi bulunmaktadır.
A. D.K.nın Vefatına İlişkin Olarak Yürütülen
Yargısal Süreç
9. TEM Şube Müdürlüğü tarafından başvurucuların yakını D.K.nın
bir silahlı terör örgütünün gençlik yapılanmasına mensup olduğu ve bu faaliyeti
çerçevesinde diğer örgüt üyelerinden açık kimliği tespit edilebilmiş olan A.İ.
ve M.A. ile birlikte güvenlik güçlerine yönelik eylem gerçekleştirme hazırlığı
içinde olduğu, ayrıca G. Kod adını kullandığı bilgisi alınmıştır.
10. Sonrasında İl Emniyet Müdürlüğü Muhabere Elektronik Şube
Müdürlüğüne 3/12/2015 günü saat 16.25 civarında ulaşan bir ihbarda, Sancaktepe’de
bildirilen bir adreste A. Kod adlı A.İ.nin ikamet ettiği, söz konusu adresteki
daireye son günlerde beş kişinin gelip gitmeye başladığı ve bu şahısların
silahlı terör örgütü tarafından eylem yapmak için dağdan gönderildiği, bu şahısların kod adlarının G., C. Ve
A. Olduğu, aralarında keşif kodlarıyla konuştukları, birisinde silah bulunduğu
bilgileri iletilmiştir.
11. Bu ihbar üzerine güvenlik güçleri tarafından D.K. ile
irtibatlı olduğu tespit edilen A.İ., C. Kod adlı R.B. ve C.O. yakalanmıştır.
Sonrasında İl Emniyet Müdürlüğü tarafından Cumhuriyet Başsavcılığından arama
izni verilmesi talep edilmiştir. Gecikmesinde sakınca bulunan hâl olduğundan
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından arama kararı verilmiş ve TEM Şube Müdürlüğü
görevlileri tarafından 3/12/2015 günü saat 19.50 sıralarında ihbarda bahsi
geçen adrese operasyon gerçekleştirilmiştir.
12. Gerçekleştirilen operasyon sonrası güvenlik güçleri
tarafından 4/12/2015 günü saat 03.00’da Yakalama, Ev Arama, Muhafaza Altına
Alma, Savcı Görüşme ve Olay Tutanağı düzenlenmiştir. Tutanak TEM Şube operasyon
timinde görevli altı, TEM Şubede görevli on dört, Olay Yeri Şubede görevli
altı, İlçe Emniyet Müdürlüğünde görevli on beş, görev yeri belli olmayan üç
polis memuru ve iki bomba imha uzmanı tarafından imzalanmıştır.
13. Tutanağın ilgili kısımları şöyledir:
“…
Bahse konu ihbar ile ilgili olarak
Müdürlüğümüzce yapılan çalışmalarda; İlimiz … de ikamet eden ihbarda belirtilen
[A.] isimli şahsın … [A.İ.] isimli şahıs olduğu … anlaşılmış,
Yine ihbarda ismi geçen [G.] isimli şahsın istihbari birimlerden gelen bilgilerde
adı geçen ve polise yönelik eylem, suikast ve benzeri ses getirici bir eylem
arayışı içerisinde olan …[D.K.]
isimli şahıs olabileceği değerlendirilmesi üzerine,
…03.12.2015 tarih ve saat:19:30 sıralarında
bahse konu adrese gitmek için ekiplerimizce hazırlık yaparken istihbari bilgi
olarak … [A.İ.] isimli şahsın …
caddesi üzerinde olduğu öğrenilmesi üzerine bahse konu adrese ivedi olarak
ekiplerimiz ile geçildiğinde şahıs ve yanında bulunan iki erkek şahısla
birlikte … sokak kesişiminde görülmesi üzerine şahısların yanına dikkatlice
yaklaşılmış ve polis tanıtma kartlarımız gösterilerek polis olduğumuz
söylenerek sonradan açık kimlik bilgilerini öğrendiğimiz [A.İ], [R.B.] …,
[C.O.] … isimli şahıslara … aynı
gün saat:19:45’de yakalanarak en yakın polis merkezi olan İlçe Güvenlik Büroya
intikal ettirilmiş, daha sonra bahse konu arama kararının gereğinin ifası için
ihbarda belirtilen … adrese aşağıda imzaları bulunan personel ile birlikte
geçilmiş çevrede gerekli emniyet tedbirleri alındıktan sonra dışarıdan
bakıldığında kararda belirtilen dairenin ışıklarının açık olduğu görülmüş, açık
olan apartman giriş kapısından girilerek birinci katta bulunan … adresin daire
kapısının usulüne uygun olarak ziline basılmış, defaatle kapı çalınarak yüksek
sesle polis olduğumuz söylenmiş ancak içeriden kapıyı açan ve çağrılara her ne
kadar cevap veren olmamış ise de dairenin ışıklarının yanık olması ve daire
içerisinden seslerin geldiği, daire gözetleme deliğine bakıldığında içeriden
bir şahsın baktığı içeriden gelen ışık süzmesinin kapanıp açılmasından
görülmesi üzerine içeride birilerinin olduğu kanaati oluştuğundan içeride
bulunanların suç unsurlarını yok edecekleri, zaman kazanarak biz görevlilere
silahlı/bombalı saldırı yapabilecekleri değerlendirilerek daire kapısı zor
kullanılarak (kırılarak) açılmaya çalışıldığı sırada silah kurma mekanizma sesi
gelmiş, akabinde daireden içeri girilmiş, içeri girildiğinde tekrar yüksek
sesle içeride bulunduğu anlaşılan şahıs veya şahıslara polis olduğumuz ikazı
yapılarak koridora girilip, odalar kontrol edildiği sırada koridorda ilerlerken
biz görevliler hedef alınarak girişe göre koridorun sonunda sol tarafta bulunan
odadan silahla ateş edilmesi üzerine, bilahare polis olduğumuz tekrar yüksek
sesle söylenmişse de içeriden acil müdahale timimize tekrar birkaç kez ateş
edilmesi üzerine odada yatağı kendisine çömelerek mevzi yapar şekilde görülen bayana
duyabileceği şekilde ‘Polis, silahını bırak ve teslim ol, yoksa karşılık
verilecektir’, ikazlarına rağmen elinde bulunan tabancayı biz görevlilere doğru
ateş etmek için doğrulttuğu sırada meşrumüdafaa şartları oluştuğundan şüpheliye
ateş edilmiştir.
Şüpheli ateş edilerek vurulduktan sonra
bulunduğu yatağın yanına düştüğü görülmüş, kontrollü bir şekilde güvenli bir
mesafeden yaklaşıldığında, şüpheli bayanın yerde çömelmiş vaziyette, yanında
bulunan tabancayı almaya teşebbüs ettiği, bunun üzerine şüpheliye tekrar uyarı
yapmamıza rağmen eyemine devam etmesi ve tabancayı eline alması üzerine tekrar
ateş edilmiştir.
Şüpheli etkisiz hale getirildikten sonra sağ
tarafında bizlere, doğrulttuğu tespit edilen tabanca yanından uzaklaştırılmış,
şüphelinin yüzüstü bacaklarını karnına çekmiş vaziyette sağ elinin görünür sol
elinin vücudunun altında bulunduğu görülmüş, bu şekilde nabzı kontrol
edildiğinde nabzının atmadığı hareketsiz durduğu ve hayat belirtisi
bulunmadığının görülmesi ve anlaşılması üzerine, eylemi esnasında üzerinde
bomba olabilecek tarzda hareket etmesinden kaynaklı bomba düzeneği olabileceği
değerlendirilerek şüpheliye başka müdahalede bulunulmadan çevre emniyeti
alınarak olay yeri boşaltılmıştır.
Akabinde bomba ekibi, olay yeri inceleme
ekibine bilgi verilmiş, yine ivedilikle günün Nöbetçi Savcısı [E.A.ya], 112 Acil Servise haber verilmiş, daha sonra olay yerine
gelen Nöbetçi Cumhuriyet Savcımız ile birlikte ikamete girilerek kısa bir
inceleme yapıldıktan sonra Bomba İmha ekiplerinin gerekli tedbirleri
uygulayarak çalışma yapması, akabinde olay yeri inceleme ekipleriyle birlikte
çalışma yapılması talimatları alınmış, bomba imha uzmanları incelemelerini
bitirdikten sonra savcımızla birlikte olay yeri inceleme ekipleri eşliğinde
gerekli çalışmalar yapılmış, olay yeri inceleme ekipleri çalışmasını
bitirdikten sonra Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri olarak hazurun … [M.K.] eşliğinde aramaya geçilmiş, yapılan aramalarda ele
geçirilen suç unsuru malzemeler Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğünün …
raporuyla kayda alınarak muhafaza altına alınmış, 04.12.2015 tarih ve
saat:03:30 sıralarında aramaya son verilerek bahse konu adres savcı talimatı
ile ilçe polisi tarafından hazurun huzurunda mühürlenmiştir. Eks olan şahsın
kimlik tespiti ve otopsi işlemleri için Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesinin
Morguna kaldırılması ve yakalanan [A.İ., R.B. ve C.O.] isimli şahısların gözaltına alınarak CMK 81. Maddeye
göre parmak izi ve fotoğraflarının alınması, elde edilen delillere el
konulması, doküman ve dijital belgelerin incelenmesi, elkonulan malzemelerin
mahkemeden onama ve inceleme kararı talep edilmesi, şahısların şüpheli
sıfatıyla ifadelerinin alınması, CMK 75. Maddeye göre tükürük örneklerinin
alınması, gelişmelerden ayrıca bilgi verilmesi yönünde nöbetçi C.savcısı
tarafından talimatlar verilmesi üzerine, şahıslar doktor raporu alındıktan
sonra şube müdürlüğümüzce gözaltına alındığına dair altı birlikte imzalanan iş
bu tutanak tarafımızdan tanzim edilmiştir.”
14. Olayla ilgili olarak Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
2015/167239 numaralı dosyada derhâl soruşturma başlatılmıştır.
15. Nöbetçi Cumhuriyet savcısı tarafından olay yerinde 4/12/2015
tarihli tutanak düzenlenmiştir. Tutanağın ilgili kısmı şöyledir:
“İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Terörle
Mücadele Şubesine 03.12.2015 günü saat 20.52 sıralarında telefonla irtibat
kurulup öncesinde gecikmesinde sakınca olduğundan arama kararı verilen …
adresine görevli polis ekibince girilmek istenildiği sırada evden ateş
açıldığı, uyarılara rağmen ateş edilmeye devam olunduğu, İstanbul İl Emniyet
Müdürlüğü TEM Şubesine bağlı ekipçe karşılık verilmesi ile başlayan çatışmada
bir kadın teröristin ölü olarak ele geçirildiğinin bildirilmesi üzerine olay
mahalline gidildi, olay yerinde bir çok polis ekibi zırhlı polis araçları ve
havadan polis helikopterince güvenlik alındığı görülmekle olayın geçtiği
binanın önünde TEM Şube müdürlüğünde görevli rütbeli personelden bilgi alındı,
aynı yönde bilgi vermeleri üzerine bomba imha uzmanı ekip ve olay yeri inceleme
ekibi ile birlikte binaya girildi, olayın birinci kattaki dairede meydana
geldiği, daire kapısının zorla açıldığına ilişkin iz ve emareler görüldü, evin
girişe göre sağında bir koridor bulunduğu, bu koridorda sağ bölümde tuvalet
banyo sol kısımda odaların yer aldığı, koridorun sonunda büyükçe bir oda, onun
yanında da yatak odası olarak kullanılan kısım olduğu, mutfağın koridorun diğer
tarafında yer aldığı, yatak odasına girildiğinde girişe göre sağ tarafta yatak
bulunduğu ve ilerisinde yatak ile duvar arasında bir bayan şahsın yüzüstü ölü
vaziyette yattığı, yatışına göre sağ tarafından bir tabanca bulunduğu, baş
ucuna yakın kısımda da bir şarjör olduğu görüldü, bu odada ve diğer kısımlarda
zeminde bir çok boş mermi kovanları gözlendi, bomba imha ekibince yapılan
incelemede güvenli olduğu bilgisi verilmesi üzerine olay yeri inceleme ekibince
detaylı çalışmaya başlandı, ölenin yanındaki silahtan başka yatak odasında
diğer bir tabanca ve girişe göre evin giriş kapısının karşısında bulunan odada
diğer bir tabanca daha bulunduğunun tespit edildiği, ekiplere tüm bulguları
titizlikle tespit etmeleri uygun şekilde muhafaza edip incelemeleri yaptırılmak
üzere ilgili birimleri göndermeleri, olay yerinin kamera ve fotoğraf çekimini
yapmaları, ölenin svap ve parmak izi çalışmalarını yapmaları talimatı verilmiş
olup tarafımca olay yerinde tuttuğu notlara istinaden bu tutanak düzenlenmiştir.”
16. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 4/12/2015 tarihinde ölü
muayene işlemi gerçekleştirilmiş ve klasik otopsi yapılmasına gerek
görülmüştür.
17. Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesi tarafından
gerçekleştirilen otopsi sonrasında düzenlenen otopsi raporunun ilgili kısımları
şöyledir:
“…
1. Sırtta sağ skapula üst kenar orta hizada
çevresinde vurma halkası bulunan 1 cm çaplı ateşli silah mermi çekirdeği giriş
yarası,
2. Sırtta T4 vertebra hizası solda çevresinde
vurma halkası bulunan 1 cm çaplı ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarası,
3. Sırtta T3 vertebra 7 cm sağ yanda
çevresinde vurma halkası bulunan 1 cm çaplı ateşli silah mermi çekirdeği giriş
yarası,
4. 3 noda tarif edilen yaranın 2.5 cm altında
çevresinde vurma halkası bulunan 1 cm çaplı ateşli silah mermi çekirdeği giriş
yarası,
5. 4 noda tarif edilen yaranın 1 cm
lateralinde çevresinde vurma halkası bulunan 1 cm çaplı ateşli silah mermi
çekirdeği giriş yarası,
6. Sağ arka aksiller hat koltuk altı hizasında
çevresinde vurma halkası bulunan 1 cm çaplı ateşli silah mermi çekirdeği giriş
yarası,
7. Sırtta T7 vertebra uzası orta hatta
çevresinde vurma halkası bulunan 1 cm çaplı ateşli silah mermi çekirdeği giriş
yarası,
8. Sırtta T9 vertebra hizası hemen lateralinde
çevresinde vurma halkası bulunan 1 cm çaplı ateşli silah mermi çekirdeği giriş
yarası,
9. 8 noda tarif edilen yaranın 1 cm üst
lateralinde çevresinde vurma halkası bulunan 1 cm çaplı ateşli silah mermi
çekirdeği giriş yarası,
10. 9 noda tarif edilen yaranın 0.3 cm üst
lateralinde çevresinde vurma halkası bulunan 1 cm çaplı ateşli silah mermi
çekirdeği giriş yarası,
11. Sırtta T1O vertebra üzerinde çevresinde
vurma halkası bulunan 1 cm çaplı ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarası,
12. Sırtta T1O vertebra hizası 4 cm sağ
lateralinde çevresinde vurma halkası bulunan 1 cm çaplı ateşli silah mermi
çekirdeği yarası,
13. 12 noda tarif edilen yaranın 2 cm üst
lateralinde çevresinde vurma halkası bulunan 1 çaplı ateşli silah mermi
çekirdeği giriş yarası,
14. 13 noda tarif edilen yaranın 3 cm üst
lateralinde çevresinde vurma halkası bulunan 1 cm çaplı ateşli silah mermi
çekirdeği giriş yarası,
15. 12 noda tarif edilen yaranın 3 cm alt
laterainde çevresinde vurma halkası bulunan 1 cm çaplı ateşli silah mermi
çekirdeği giriş yarası,
16. 14 noda tarif edilen yaranın 4 cm altında
çevresinde vurma halkası bulunan 1 cm çaplı ateşli silah menni çekirdeği giriş
yarası,
17. Sağ lomber üst lateralde 1 cm’lik
çevresinde vurma halkası bulunan 1 cm çaplı ateşli silah mermi çekirdeği giriş
yarası,
18. Sağ gluteal bölge orta iç yanda 0.8 cm’lik
ateşli silah mermi çekirdeği çıkış yarası,
19. Sol gluteal bölge alt orta hatta ateşli
silah mermi çekirdeği çıkış yarası,
20. 19 noda tarif edilen yaranın 3 cm alt iç
yanında yırtık şeklinde ateşli silah mermi çekirdeği çıkış deliği yarası
izlendi bu yaranın iç kısmından cilt altından 1 adet muhtemelen 9 mm çaplı
üzerinde yiv ve set izleri bulunan gömlekli mermi çekirdeği elde edildi.
21. Sol gluteal bölge iç altta yarık şeklinde
ateşli silah mermi çekirdeği çıkış yarası,
22. Sağ uyluk 1/3 alt arkada ateşli silah
mermi çekirdeği çıkış yarası,
23. Sağ krus üst iç yanda ateşli silah mermi
çekirdeği çıkış yarası,
24. Sağ krus 1/3 üst orta ön medialde 1.3xl. 7
cm’lik ön kenarında vurma halkası bulunan ateşli silah mermi çekirdeği giriş
yarası ile bunun ön kenarı 1 cm altında 1 x0.6 cm’lik mermi çekirdeği temasıyla
husulü mümkün sıyrık,
25. Sol uyluk ön ortada ateşli etrafında vurma
halkası bulunan silah mermi çekirdeği giriş yarası,
26. Sol iç malleol üzerinde 2xl cm’lik sıyrık
alanı içerisinde 0,7 cm uzunlukta yarık tarzında yırtık, ön iç yana doğru 2 cm
trasesi olduğu görüldü. Kesi atıldı; cilt altı kanama ve trase devamlılığı
görülmedi.
27. Sağ temporofrontalde çevresinde 2.2 cm’lik
alanda is bulaşığı bulunan 1 cm çaplı alt kenarında yırtık bulunan ateşli silah
mermi çekirdeği giriş yarası,
28. Burun kökünde 1.2x0.9 cm’lik düzensiz
ateşli silah mernıi çekirdeği çıkış yarası, içerisinden milimetrik gömlek
parçasının görülebilir olduğu,
29. Sağ kulak üstü hizası oksipital lateralde
çevresinde vurma halkası bulunan ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarası,
30. Sağ meme üst iç kadranda ateşli silah
mermi çekirdeği çıkış yarası,
31. Sağ meme alt iç kadranda ateşli silah
mermi çekirdeği çıkış yarası,
32. Sol meme üst iç kadranda 2cm çaplı
birleşmiş halde iki adet ateşli silah mermi çekirdeği çıkış yarası,
33. Sağ klavikula iç yanda 0.4 cm uzunluğunda
ateşli silah mermi çekirdeği çıkış yarası, 34.32 noda tarif edilen yaranın 1 cm
medialinde ateşli silah mermi çekirdeği çıkış yarası,
35. Sol meme alt iç kadranda ateşli silah
mermi çekirdeği çıkış yarası,
36. Ksifoid sol yanında ateşli silah mermi
çekirdeği çıkış yarası,
37. 36 noda tarif edilen yaranın 2 cm altında
ateşli silah mermi çekirdeği çıkış yarası,
38. Batın sol alt kadran iç yanda ateşli silah mermi çekirdeği çıkış
yarası,
39. Ön aksiller çizgi T7 vertebra hizası
ateşli silah mermi çekirdeği çıkış yarası,
40. 39 noda tarif edilen yaranın 9 cm alt
medilainde ateşli silah mermi çekirdeği çıkış yarası,
41. Sol spina iliaka anterior superior 2 cm üstünde
1 cm çaplı ateşli silah mermi çekirdeği çıkış yarası,
42. 41 noda tarif edilen yaranın 1 cm alt
medialinde üst kısmında vurma halkası bulunan ateşli silah mermi çekirdeği
giriş yarası,
43. Sol inguinal ligaman 3 cm altı orta hatta
vurma halkası bulunarı ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarası,
44. Sol uyluk orta medialde ateşli silah mermi
çekirdeği çıkış yarası görüldü.
…
BAŞ: Saçlı deri kaldırıldı. Saçlı deri altında
sol temporo parietalde yoğun cilt altı kanama ve kemik defekti olduğu, bu
bölgeden makroskobik görünümüne göre muhtemelen 7.65 mm çapında dip kısmından
deforme, üzerinde yiv ve set izleri bulunan gömlekli mermi çekirdeği elde
edildi. Sağ temporofrontal bölgede dış muayenede 27 noda tarif edilen yaraya
uyan kısımda 3-4 mm.lik alanda is bulaşığı ve barut artığı partikülleri görüldü
ve etrafı cilt altı yaygın kanamalı bulundu. Her iki temporal adale grubu
kanamalı bulundu.
Sağ temporofrontalde çevresinde az miktarda is
bulaşığı bulunan 1.2 cm’lik mermi çekirdeği geçiş defekti görüldü. Buradan
kaynaklanan kırık hattının kubbe ve kaideye uzandığı görüldü. Sağ oksipitalde 1
cm’lik alanda iç tabulada içe kakma oluşturan ateşli silah mermi çekirdeği
geçiş defekti,
Sol temporalortada 2x 1 cm’lik dış tabulada
dışa kakma oluşturan çıkış defekti ile buradan kubbe ve kaideye inen lineer
kırık hatları görüldü.
Kafatası açıldı. Beyin, beyincik ve beyin sapı
çıkartıldı. Mermi çekirdeği geçişine bağlı doku defekti ve yaygın subaraknoidal
kanama olduğu görüldü. Sağ frontal altta mermi çekirdeği geçişine uyumlu doku
defekti, sağ oksipital ile sol paryetal arasında mermi çekirdeği geçişiyle
uyumlu doku defekti görüldü. Sağ temporalde tanımlanan defekt ile frontal orta
hat arası trase boyunca orbitayı da içine alan çoklu parçalı kemik kırıkları
izlendi.
…
Dış muayenede 1,2,3,4,5,6,7,8,9,10, 11, 12 ve
13 no’larda tanımlanan yerden giren mermi çekirdeklerinin tümünün arkadan öne
seyirle çeşitli seviyelerden kot kırıkları oluşturup toraks ve batın
boşluklarına geçerek sağ subklavian arter, akciğer, kalp, karaciğer, böbrek,
bağırsak ve mesane yaralanması oluşturarak dış muayenede 30, 31, 32, 33, 34, 35,
36, 37, 38, 39, 40 ve 41 no’da tanımlanan yerlerden vücudu terk ettikleri,
Dış muayenede 14 no’da tanımlanan yerden giren
mermi çekirdeğinin arkadan öne hafif yukarıdan aşağıya seyirle batın içerisine
geçip bağırsak yaralanması yaparak dış rnuayenede 19 no’da tanımlanan yerden
vücudu terk ettiği,
Dış muayenede 15 ve 16 no’da tanımlanan yerden giren mermi
çekirdeklerinin arkadan öne hafif yukadan aşağıya seyirle bağırsak ve sağ
böbrek yaralanmasına ve pelvis kırıklarına yol açarak bu bölgede kaldıkları,
Dış muayenede 17 no’da tanımlanan yerden giren
mermi çekirdeğinin hafif arkadan öne sağdan sola seyirle bağırsaklar ve
mesaneyi kat ederek 18 no’da tanımlanan yerden vücudu terk ettiği,
Dış muayenede 24 no’da tanımlanan yerden giren
ateşli silah mermi çekirdeğinin büyük damar yaralanması yapmadan 23 no’da
tanımlanan yerden vücudu terk ettiği,
Dış muayenede 25 no’da tanımlanan yerden giren
mermi çekirdeğinin büyük damar yaralanması yapmadan 22 no’da tanımlanan yerden
vücudu terk ettiği,
Dış muayenede 27 no’da tanımlanan yedren giren
mermi çekirdeğinin kafatası, beyin ve frontal kemiği kat ederek 28 no’da
tanımlanan yerden vücudu terkettiği,
Dış muayenede 29 no’da tanımlanan yerden giren
mermi çekirdeğinin kafatasına geçerek beyin dokusu kat edip cilt altında
kaldığı,
Dış muayenede 42 no’da tanımlanan yerden giren
mermi çekirdeğinin sağ iliak arteri kat ederek 20 no’da tanımlanan çıkış
yarasını oluşturup bu bölgede cilt altına kaldığı,
Dış muayenede 43 no’da tanımlanan yerden giren
mermi çekirdeğinin mesane yaralanması oluşturarak 21 no’da tanımlanan yerden
vücudu terk ettiği,
Dış muayenede 44 no’da tanımlanan yerden giren
mermi çekirdeğinin büyük damar yaralanması yapmadan femurda kırık oluşturup
nüve ve gömlek halinde ayrılacak düzeyde deforme olup kas doku içerisinde
kaldığı belirlendi.
…
2. Kişinin vücuduna 25 (yirmi beş) adet ateşli
silah merrni çekirdeği isabet etmiş olup, dış muayenede 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8,
9, 10, 11, 12, 13, 14,15, 16, 17, 27, 29, 42, 43 noda tarif edilen yerden giren
mermi çekirdeklerinin oluşturduğu yaralanmaların tek başına öldürücü nitelikte
olduğu, 24,25, 26 ve 44 no’da tanımlanan yaralanmaların öldürücü nitelikte
olmadıkları,
3. Ateşli silah mermi çekirdeği giriş deliği
cilt cilt altı bulgularına göre; dış muayenede 27 noda tanımlanan atışın bitişiğe
yakın atış mesafesinden yapılmış olduğu, diğer tanımlanan atışların bitişik
atış mesafesi dışından yapılmış olduğu, ancak atışlar elbiseli bölgeye denk
gelmiş olduğundan kesin atış mesafesi tayini isteniyorsa kışinin olay anında
üzerinde bulunan giysilerin incelenmek üzere Fizik İhtisas Dairesi’ne
gönderilmesinin uygun olacağı,
4. Cesetten makroskobik örünümlerine göre 1
(bir) adet 7.65 mm çaplı, 3 (üç) adet 9 mm çaplı üzerlerinde yiv ve set izleri
bulunan mermi çekirdekleri ile ileri derecede deforme 1 (bir) adet nüve ve 1
(bir) adet gömlek elde edildiği,
5. Kişinin ölümünün ateşli silah mermi
çekirdeği yaralanmasına bağlı kafatası, sternum, kot, pelvis ve femur kemik
kırıkları ile birlikte beyin kanaması, beyin doku harabiyeti, iç organ ve büyük
damar yaralanmasından gelişen iç ve dış kanama sonucu meydana gelmiş olduğu
kanaatini bildirir rapordur.”
18. İl Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme (OYİ) görevlileri
tarafından kamera çekimi eşliğinde olay yeri incelemesi yapılmış ve olay
yerinin krokisi çizilmiştir. OYİ görevlileri tarafından 4/12/2015 günü saat
12.10’da düzenlenen olay yeri inceleme raporunun ilgili kısmı şöyledir:
“…
Olay yerinde çok sayıda resmi ve sivil polis
ekiplerinin, Bomba İmha ve TEM Şube Müdürlüğüne bağlı ekip görevlileri ve
Cumhuriyet savcısının olduğu görüldü. Olay yerinin belirtilen adreste bulunan
dört katlı; dışı kaplama yapılmış betonarme binanın 1. Katındaki dairede
meydana geldiği öğrenildi. Bomba İmha ve İnceleme Şube Müdürlüğü ekip
görevlileri tarafından gerekli inceleme yapılarak ikametin güvenli olduğu
tarafımıza bildirilmesi üzerine olay yerine girildi.
Olay yerine gelen Cumhuriyet Savcısı [E.A.] nazaretinde yapılan incelemede; Daire giriş
kapısının çelik kapı tabir edilen muhkem kapılardan olduğu, kapı kilit kısmının
ve kapı tutma kolu üst kısmının kısmen kırık olduğu, kapının kısmen eğrildiği,
ikametin salon, mutfak, yatak odası, 2 oda ve banyo Wc den ibaret olduğu, daire
içerisine girildiğinde koridorda ve koridorun sonundaki ardiye olarak
kullanılan oda içerisinde çok sayıda mermi kovanı, deforme mermi çekirdeği ve
mermi çekirdeği gömleği olduğu, daire giriş kapısı karşısında bulunan salona
girildiğinde, kuzey doğu duvarına dayalı bulunan çekyatın, önünde yerde 1 adet
şarjörü takılı, horozu kurulu olmayan tabanca (tabanca kamera çekimi eşliğinde
kontrol edildiğinde fışek yatağında fişek olmadığı, şarjöründe 3 adet fışek
olduğu) kuzey batı duvarı önünde bulunan çekyat üzerinde, peçete içerisinde 7
adet fışek bu fışeklerin yanında, üzerinde 2014 ibaresi okunabilen, susturucu
tabir edilen demir aparatın, kişisel eşya ve kitapların olduğu, olay merkezinin
yatak odası olduğu, yatak odasına girildiğinde, üzerinde yatak bulunan bazanın
solunda, güney batı duvarı üzerindeki pencere önünde yerde bir bayan şahsın
yüzüstü yatar vaziyette ex olduğu, ex şahsın sağ kolu yanında 1 adet şarjörü
takılı horozu kurulu tabanca ve başının sol yanında, içerisine bir miktar fişek
basılı 1 adet şarjör olduğu, şahıs Bomba İmha ekipleri tarafından
çevrildiğinde, şahsın alt kısmında da 1 adet şarjörü takılı horozu kurulu
tabanca olduğu, her iki tabancada emniyet tedbirleri alındıktan sonra kamera
çekimi eşliğinde kontrol edildiğinde, her iki silahında fişek yatağında fışek
olduğu, oda içerisinde çok sayıda mermi kovanı, deforme mermi çekirdeği, mermi
çekirdeği gömleği olduğu, yatak odası kapısı, güney duvarı üzerinde çok sayıda
mermi giriş-çıkış deliği ve mermi isabet izlerinin olduğu görüldü. Olay yerinde
Atış Yönü Tayin kiti ile yapılan incelemede; Yatak odası kapısı üzerinde ve
kapı kasası üzerindeki ateşli silah mermi izlerinden, kuzey doğu duvarı
üzerindeki 59 nolu bulgu numarası verilen isabet izinin ve kapı sol kasası
üzerindeki 60 nolu bulgu numarası verilen mermi giriş-çıkış deliğini oluşturan
atışın içeriden dışarıya yapıldığı, kapı üzerindeki 61-62-63-64-65-66-67-68
nolu bulgu numarası verilen mermi giriş-çıkış deliğini oluşturan atışın
dışarıdan içeriye yapıldığı kanaatine varıldı. Olay yerinin ilk haliyle ve
bulgu numarası verilerek fotoğraf ve kamera çekimleri yapılmıştır.
Olay yerinde kimyasal tozlama yöntemi ile
yapılan Biyometrik iz incelemesinde tetkik ve mukayese için Biyometrik iz tespit
edilmiştir.
Yerleri olay yeri krokisinde belirtilen,
tanımlanan ve bulundukları yerler ekli bulgu sayfasında açıklanan bulgular,
fotoğraf ve kamera çekimleri yapıldıktan sonra olay yerinden alınarak gerekli
incelemelerin yapılabilmesi için ilgili birimlere teslim edildi.”
19. Olayın gerçekleştiği evin aranması sırasında 1 adet,
üzerinde “Erdal 101 HPG” yazılı
tabanca, 1 adet Pietro Beretta Gardone markalı 7.65’lik tabanca, 1 adet Sig
Sauer markalı 7.65’lik tabanca ele geçirilmiştir. Söz konusu silahlar ile olay
yerinden elde edilen bir çok mermi çekirdeği, mermi çekirdeği gömleği parçası
gibi materyaller Emniyet Genel Müdürlüğü İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı
Müdürlüğüne (Laboratuvar) kriminal inceleme için iletilmiştir.
20. Laboratuvar tarafından düzenlenen ve 6/12/2015 tarihinde
gönderilen raporun ilgili kısımları şöyledir:
“…
H- ‘6…7’ numaralı silah; 7.65 mm. Çaplı Browning tipi fişek atar, üzerinde
‘PIETRO BERETTİ GARDONE V.T. 7.65 PB.- MADE in ITALY’ ibareleri bulunan yarı
otomatik bir tabancadır.
Yapılan muayenesinde; ateş etmesine mani
mekanik herhangi bir arızasının bulunmadığı, Laboratuvarımızda yaptığımız
tatbiki atışlarda çap ve tipine uygun fişekleri patlattığı görülmüştür.
…
2- a) ‘4…12’ numaralı silah; çapına uygun ses
ve gaz fişeği istimal etmek üzere imal edilmişken, sonradan yivli setli namlu
takılmak suretiyle 7.65 mm.çaplı Browning tipi ateşli silahla fişeklerini atar
hale dönüştürülmüş, üzerinde ‘ERDAL_101 HPG’ ibareleri bulunan, yarı otomatik
bir tabancadır.
Yapılan incelemesinde;
Esasında çapına uygun ses ve gaz fişeklerini
atmak üzere imal edilmiş bir tabanca iken sonradan yivli-set[li] bir namlu takılmak suretiyle ateşli silah
fişeklerini atar hale dönüştürülmüş olduğu,
Ateş etmesine mani mekanik herhangi bir
arızasının bulunmadığı Laboratuvarımızda yaptığımız tatbiki atışlarda 7.65 mm. Çaplı
Browning tipi ateşli silah fişekleri patlattığıgörülmüş…
…
3- ‘M…8’ numaralı silah; çapına uygun ses ve
gaz fişeği istimal etmek üzere imal edilmişken, sonradan yivli setli namlu
takılmak suretiyle 7.65mm. çaplı Browning tipi ateşli silah fişeklerini atar
hale dönüştürülmüş, üzerinde ‘SIG SAUER Ca1.7.65 P228 MADE IN GERMANY’
ibareleri bulunan, yarı otomatik bir tabancadır.
Yapılan incelemesinde;
Esasında çapına uygun ses ve gaz fişeklerini
atmak üzere imal edilmiş bir tabanca iken sonradan yivli-set[li] bir namlu takılmak suretiyle ateşli silah
fişeklerini atar hale dönüştürülmüş olduğu,
Ateş etmesine mani mekanik herhangi bir
arızasının bulunmadığı Laboratuvarımızda yaptığımız tatbiki atışlarda 7.65 mm. Çaplı
Browning tipi ateşli silah fişekleri patlattığıgörülmüş ve tespit edilmiştir.
…
5-a) Birlikte gönderilen inceleme konusu tabancalar ile aralarındaki
çap ve tip farkı itibarı ile atılması mümkün olmayan atmışsekiz (68) adet
kovan, otuziki (32) adet deforme mermi çekirdeği ve üzerlerinde kısmi yapıda
yiv-set izleri bulunan dört (4) adet mermi çekirdeği gömleği parçası; 9mm. Çaplı
Parabellum tipi fişek atar silahlarda kullanılmak üzere imal edilmiş, …
Almışsekiz (68) adet kovanın yapılan
tetkiklerinde;
9 mm. Çaplı Parabellum tipi fişek atar
silahtan atılmış oldukları,
Otuziki (32) adet deforme mermi çekirdeği ve
üzerlerinde kısmi yapıda yiv-set izleri bulunan dört (4) adet mermi çekirdeği
gömleği parçasının ise yine aynı çaplı fişek atar içerisinde bulunan ateşli
silah namlusundan çıkmış oldukları,
Tespit edilmiştir.
b) 9 mm. Çaplı Parabellum tipi atmışsekiz (68)
adet kovan, otuziki (32) adet deforme mermi çekirdeği ve üzerlerinde kısmi
yapıda yiv-set izleri bulunan dört (4) adet mermi çekirdeği gömlek parçası
mezkur olayla ilgili olarak elde edilecek silahlarla birlikte tekrar
gönderilmesi durumunda üzerinde mukayeseli bir inceleme yapılabilecektir.
…
9-a) Üç (3) adet mermi çekirdeği gömleği
parçasının mikroskopta yapılan incelenmelerinde tiplerine uygun fişek atar
içerisinde yiv-setler bulunan bir ateşli silah namlusundan çıktıkları, ancak
çarpma, sürtünme ve kopmadan mütevellit üzerlerinde kısmi yapıda yiv-set
izlerinin bulunduğu tespit edilmiştir.
b) Çap ve tiplerine uygun fişeklere ait
üzerlerinde kısmi yapıda yiv-set izleri bulunan adet mermi çekirdeği gömleği
parçası mezkur olayla ilgili olarak elde edilen silahlarla birlikte tekrar
gönderilmesi durumunda üzerinde mukayeseli bir inceleme yapılabilecektir.
…
12- İnceleme konusu tabancalardan deneme ve
mukayese atışları sonucu elde edilen mukayese kovanları ve mukayese mermi
çekirdekleri ile meydana gelen olayla ilgili olarak birlikte gönderilen
7.65mm.çaplı Browning tipi üç (3) adet kovan, aynı çap ve tipte bir (1) adet
mermi çekirdeği parçası ve aynı çap ve tipte bir (1) adet mermi çekirdeği
gömleği parçasının mikroskopta yapılan karşılaştırılmalarında;
Söz konusu 7.65mm. çaplı Browning tipi üç (3)
adet kovan, aynı çap ve tipte bir (1) adet mermi çekirdeği parçası ve aynı çap
ve tipte bir (1) adet mermi çekirdeği gömleği parçasının; ‘6…7’ numaralı,
7.65mm. çaplı Browning tipi fişek atar, üzerinde “PIETRO BERETTA GARDONE V.T.
7.65 PB.-MADE IN ITALY ibareleri bulunan yarı otomatik tabancadan ATILMIŞ
oldukları tespit edilmiştir.
…"
21. Bu sırada Cumhuriyet Başsavcılığının 4/12/2015 tarihli
talebi üzerine İstanbul Anadolu 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin (Hâkimlik) 4/12/2015
tarihli kararıyla soruşturma dosyasında kısıtlama kararı verilmiştir. Kararın
gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:
“ İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın
04.12.2015 tarih ve 2015/167239 Soruşturma sayılı yazıları ile,
03/12/2015 Günü … adresinde yapılan arama
girişimleri sırasında çıkan çatışma neticesinde [D.K.] isimli kişinin vurularak etkisiz hale getirildiği,
yine şahısla bağlantılı bulunan 4 kişi yakalanarak gözaltına alındığı,
şüphelilerin üst aramalarında örgütsel döküman içerebilecek malzemeler ele
geçirildiği, yine ayrıca yapılan aramada 3 adet tabanca ele geçirildiği,
şüphelilerin eylem hazırlığı içerisinde bulunduğu değerlendirildiği, vurulan ve
gözaltında bulunan şüphelilerin tespit edilemeyen başkaca şüphelilerle de
bağlantılarının bulunabileceği değerlendirildiğinden bahisle;
Eylem birlikteliğiyle hareket eden şüpheliler
hakkında soruşturmada sona yaklaşıldığı, soruşturma dosyasının kapsamlı olduğu
bu nedenle soruşturmanın tam ve sağlıklı yürütülmesinde aksamalar yaşanmaması,
delillerin sağlıklı toplanabilmesi ve şüphelilerin tam ve eksiksiz
yakalanabilmesi için dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma
yetkisi konusunda 6572 Sayılı Yasanın 44 ile değişik 5271 Sayılı Kanunun
153/2.b-5 maddesi uyarınca KISITLAMA karar verilmesi kamu adına talep edilmiş
olup,
…
İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının
04.12.2015 tarih ve 2015/167239 Soruşturma sayılı yazılarındaki talebinin
KABULÜNE,
…
Eylem birlikteliğiyle hareket eden şüpheliler
hakkında soruşturmada sona yaklaşıldığı, soruşturma dosyasının kapsamlı olduğu
bu nedenle soruşturmanın tam ve sağlıklı yürütülmesinde aksamalar yaşanmaması,
delillerin sağlıklı toplanabilmesi ve şüphelilerin tam ve eksiksiz
yakalanabilmesi için dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma
yetkisi konusunda 6572 Sayılı Yasanın 44 ile değişik 5271 Sayılı Kanunun
153/2.b-5 maddesi uyarınca KISITLAMASINA KARAR VERİLMESiNE,
…”
22. Cumhuriyet Başsavcılığınca 6/12/2015 tarihinde 2015/167239
numaralı soruşturma dosyası ile 2015/131280 numaralı soruşturma dosyası
arasında irtibat bulunması nedeniyle dosyaların birleştirilmesine ve
soruşturmanın 2015/131280 numaraya kayden sürdürülmesine karar verilmiştir.
23. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 7/12/2015 tarihinde diğer
şüpheliler C.O., R.B. ile A.İ.nin müdafi huzurunda ifadeleri alınmıştır.
24. Laboratuvar tarafından düzenlenen ve 29/12/2015 tarihinde
gönderilen rapora göre D.K.nın sol el iç, sol el dış, sağ el iç ve sağ el dış
svap numuneleri üzerinde atış artıklarının bulunduğu tespit edilmiştir. D.K.nın
giysileri üzerindeki atış delikleri de giriş-çıkış yönleri ve atış mesafeleri
bakımından incelenmiş olup söz konusu kriminal inceleme raporunun ilgili
kısımları şöyledir:
“ …
Nitelikleri B şıkkında belirtilen hırka
üzerinde yapılan fiziksel incelemeler neticesinde, (27) adet delik tespit
edilmiş olup, bahse konu deliklerin bulunduğu yerler aşağıdaki şekil üzerinde
temsili gösterilmiştir.
…
İnceleme konusu hırkanın ön tarafında bulunan ‘8’
nolu delik ile arka tarafında bulunan ‘1,2,3,4,5,6,7,8,9,10,11,12,13,14,15,16
ve 19’ nolu delikler üzerinde atış artıklarının bulunduğu tespit edilmiş olup,
söz konusu deliklerin “UZAK ATIŞ” sonucu meydana gelen “GİRİŞ DELİKLERİ” olduğu
kanaatine varılmıştır.
İnceleme konusu hırkanın ön tarafında bulunan ‘1,2,3,4,5,6
ve 7’nolu deliklerile arka tarafında bulunan ‘17 ve 18’ nolu delikler üzerinde
atış artıklarına rastlanılmadığından, herhangi bir kanaat belirtmek mümkün
olmamıştır.
Nitelikleri G şıkkında belirtilen pantolon
üzerinde yapılan fiziksel incelemeler neticesinde, (18) adet delik tespit
edilmiş olup, bahse konu deliklerin bulunduğu yerler aşağıdaki şekil üzerinde
temsili olarak gösterilmiştir.
…
İnceleme konusu pantolondaki ‘6 ve 13’ nolu
delikler üzerinde atış artıklarının bulunduğu tespit edilmiş olup, söz konusu
deliklerin “UZAK ATIŞ” sonucu meydana gelen “GİRİŞ DELİKLERİ” olduğu kanaatine
varılmıştır.
İnceleme konusu pantalondaki ‘1, 2, 3,4, 5, 7,
8, 9, 10, 11, 12, 14, 15, 16, 17 ve 18’ ile numaralandırılan delikler üzerinde
atış artıklarına rastlanılmadığından, herhangi bir kanaat belirtmek mümkün
olmamıştır.
…
İnceleme konusu hırkanın sol kol ve sağ kol
ağız kısımlarında atış artıklarının bulunduğu tespit edilmiştir.
C, D, E, F ve H şıklarında belirtilen
giysilerin alt kıyafet olması sebebi ile atış mesafesi çalışması yapılmamıştır.
NOT:
1-EI üstünde atış artıklarının tespiti, o elin
ya ateş ettiğini veya atış sırasında silaha yakın mesafede olduğunu gösterir.
2- Avuç içinde atış artıklarının tespiti, o
elin silahı tuttuğunu veya ateş etmediği halde atış artıklarının bulunduğu
yerlere temas ettiğini ya da atış sırasında silaha yakın mesafede olduğunu
gösterir.
3- Olayla ilgisi olmadığı halde atış
artıklarının bulunduğu yerlere (bitişik veya yakın atışlarda mermi giriş
deliğinin yakın civarı, atışta kullanılan silah, ateş eden el ile tokalaşma
vs.) temas eden ellerde de atış artıkları bulunabilir.
4- Olayla ilgisi olmadığı halde olaydan kısa
bir zaman önce başka bir amaçla ateş eden elde de atış artıkları bulunabilir.
…”
25. Laboratuvar tarafından düzenlenen ve 8/12/2015 tarihinde
iletilen bir başka rapora göre operasyonu gerçekleştiren güvenlik güçlerine ait
MP-5 silah aparatında atış artığı bulunmuştur. Fezlekede D.K. tarafından
çatışma sırasında gerçekleştirilen atışın güvenlik güçlerinin silahına denk
geldiği belirtilmiş olup (bkz. § 26) söz konusu silaha ait bu aparat üzerinde
yapılan fiziki inceleme neticesinde Laboratuvar tarafından bir başka rapor
düzenlenmiş ve7/12/2015 tarihinde iletilmiştir. Söz konusu raporun ilgili kısmı
şöyledir:
“İnceleme konusu 3,7x3,3cm. boyutlarında 2cm.
kalınlığında, üzerinde yay mekanizması ve sıkma vida mekanizması bulunan, siyah
renkli bir (1) adet metal silah aparatı üzerinde yapılan fiziksel incelemeler
ve meydana gelen tahribat alanının yapılan tetkikine istinaden;
Mamul olduğu sert nitelikteki metalin
mukavemeti de dikkate alındığında oluşan hasarın yüksek hızlı mermi çekirdeği,
saçma tanesi veya metal bilye gibi niteliğini tam olarak belirleyemediğimiz bir
cismin çarpmasından meydana gelmiş olabileceği kanaati hasıl olmuş ise de
hasarın yüzeysel-kısmi olması sebebiyle kesin bir tespitin yapılması mümkün
olamamıştır.”
26. İl Emniyet Müdürlüğü tarafından olay hakkında düzenlenen
7/12/2015 tarihli, 44 sayfalık fezleke Cumhuriyet Başsavcılığına iletilmiştir.
Fezlekede D.K.nın üyesi olduğu belirtilen silahlı terör örgütü hakkında
ayrıntılı bilgilere değinildikten sonra D.K.nın vefatıyla sonuçlanan operasyon
öncesi ve sonrasındaki süreçler ile operasyonun gerçekleşme şekline dair
anlatımlara yer verilmiştir. Fezlekenin ilgili kısımları şöyledir:
“…
İlimizde … terör örgütünün gençlik yapılanması
olan (… Hareketi) içerisinde faaliyet gösteren örgüt Sancaktepe İlçe Emniyet
Müdürlüğü Yenidoğan Polis Merkezi Amirliği’ne ve Gül Sokak’ta bulunan Çocuk
Büro Amirliği’ne yönelik keşif çalışması yapıldığı, söz konusu emniyet
binalarına yönelik önümüzdeki günlerde saldırı yapılabileceği şeklinde
istihbari bilgiler elde edildiği,
…terör örgütü faaliyetlerinin deşifre edilmesi
ve engellenmesine yönelik iltisaklı kurumlar ile birlikte sürdürdüğümüz
çalışmalarda; İlimiz Bölgede … terör örgütü içerisinde -sözde- kadrolu olarak
faaliyet gösteren [G.]
A/K isimli şahsın sürekli olarak yanında Sig Sauer marka 7.65 mm çapında
tabanca taşıdığı, son olarak yanında susturucu takılı bir tabancanın bulunduğu,
İlimiz Sancaktepe ilçesinde [A.]
A/K isimli şahsın evinde kaldığı zamanlarda da polis baskınına karşı sürekli
olarak duyarlı olduğu, [G.] A/K
isimli şahsın polisin uygulama yapması durumunda, polisle çatışmaya
girebileceği şeklinde çevresindeki örgüt mensuplarına söylemlerde bulunduğu
ayrıca, [A.] A/K ve [G.] A/K isimli şahısların Sancaktepe İlçesi … civarında
çiftlik evi aradıkları, çiftlik evini kırsaldan gelecek olan şahısları ve eylem
için getirilen malzemeleri saklamak için kullanacakları şeklinde bilgiler elde
edilmiş,
[G.] A/K isimli şahsın elinde
karakol ve etrafında camii, okul, benzin istasyonuna ait krokilerin olduğu, bu
krokideki karakolun İlimiz Sancaktepe İlçesi Yenidoğan Polis Merkezi olduğu,
başka bir krokide ise İlimiz Sancak tepe İlçe Emniyet Müdürlüğü Sancaktepe Çocuk
Büro Amirliğinin bulunduğu yer olduğu, krokilerde bahse konu yerlerin gidiş
geliş güzergahlarının çizili şekilde olduğu şeklinde bilgiler elde edilmiştir.
16/11/2015 tarihinde akşam saatlerinde [C.] (A/K), [M.] (A/K), [H.] (A/K), [A.] (A/K) ve açık kimlik bilgileri tespitine yönelik
çalışmaları devam eden (2) şahsın ilimiz Sancaktepe İlçesi Eski Ankara Caddesi
üzerinde bulunan petrol ofisinin önüne yolu kapatacak şekilde kanalizasyon
borusunu yuvarladıkları ve bir süre polisin gelmesini bekledikleri, … ancak
polisin gelmediği bunun üzerine şahısların oradan ayrıldığı, [G.] (A/K) isimli şahsın bahse konu şahıslara bu tarz
eylemlerde ‘Polisin gelmesini bekleyin polislerin zırhlı araçtan inmesinin
ardından ateş edin’ şeklinde talimat verdiği şeklinde güvenilir kaynaklardan
bilgiler elde edilmiştir.
…
Yakalanan şahıslardan [A.İ.] isimli şahsa ev anahtarlarının nerede olduğu
sorulması üzerine; kendisinin evde kalmadığını, anahtarlarının eşinde olduğunu
yaklaşık 10 gündür eve gitmediğini, inşaatta veya [A.] isimli arkadaşında kaldığını söylemiş, kendisine
evde birinin olup olmadığı sorulduğunda evde kimsenin olmadığını eşinin …
tedavi gören annesinin yanında olduğunu beyan etmesi üzerine,
Bahse konu arama kararının gereğinin ifası
için ihbarda belirtilen İlimiz Sancaktepe İlçesi … adrese görevlilerimiz yeteri
kadar takviye kuvvetle birlikte geçip, çevrede gerekli emniyet tedbirleri
alındıktan sonra dışarıdan bakıldığında kararda belirtilen dairenin ışıklarının
açık olduğu görülmüş, açık olan apartman giriş kapısından girilerek birinci
katta bulunan … daire kapısının usulüne uygun olarak ziline basılmış, defaatle
kapı çalınarak yüksek sesle görevlilerimiz ‘POLİS’ olduklarını söylemiş ancak
içeriden kapıyı açan ve çağrılara her ne kadar cevap veren olmamış ise de
dairenin ışıklarının yanık olması ve daire içerisinden seslerin geldiği, daire
gözetleme deliğine bakıldığında içeriden bir şahsın baktığı içeriden gelen ışık
süzmesinin kapanıp açılmasından görülmesi üzerine içeride birilerinin olduğu
kanaati oluştuğundan içeride bulunanların suç unsurlarını yok edecekleri, zaman
kazanarak biz görevlilere silahlı/bombalı saldırı yapabilecekleri
değerlendirilerek daire kapısı zor kullanılarak (kırılarak) açılmaya
çalışıldığı sırada, silah kurma mekanizma sesi gelmiş, akabinde daireden içeri
girilmiş, içeri girildiğinde tekrar yüksek sesle içeride bulunduğu anlaşılan
şahıs veya şahıslara görevlilerimiz ‘POLİS’ olduklarını ikazı yapılarak
koridora girilip, odalar kontrol edildiği sırada koridorda ilerlerken biz
görevliler hedef alınarak girişe göre koridorun sonunda sol tarafta bulunan
odadan silahla ateş edilmesi üzerine, bilahare polis olduklarını tekrar yüksek
sesle söylemişse de içeride acil müdahale timimize tekrar birkaç kez ateş
edilmesi üzerine odada yatağı kendisine çömelerek mevzi yapar şekilde görülen
bayana duyabileceği şekilde ‘polis, silahını bırak ve teslim ol, yoksa karşılık
verilecektir’, ikazlarına rağmen elinde bulunan tabancayı biz görevlilere doğru
ateş etmek için doğrulttuğu sırada meşru müdafaa şartları oluştuğundan
şüpheliye ateş edilmiştir.
Şüpheli ateş edilerek vurulduktan sonra
bulunduğu yatağın yanına düştüğü görülmüş, kontrollü bir şekilde güvenli bir
mesafeden yaklaşıldığında, şüpheli bayanın yerde çömelmiş vaziyette, yanında
bulunan tabancayı almaya teşebbüs ettiği, bunun üzerine şüpheli tekrar
uyarılmasına rağmen eylemine devam etmesi ve tabancayı eline alması üzerine
tekrar ateş edilmiştir.
Şüpheli etkisiz hale getirildikten sonra sağ tarafından
bizlere doğrulttuğu tespit edilen tabanca yanından uzaklaştırılmış, şüphelinin
yüzüstü bacaklarını karnına çekmiş vaziyette sağ elinin görünür sol elinin
vücudunun altında bulunduğu görülmüş, bu şekilde nabzı kontrol edildiğinde
nabzının atmadığı, hareketsiz durduğu ve hayat belirtisinin bulunmadığının
görülmesi ve anlaşılması üzerine, eylemi esnasında üzerinde bomba olabilecek
tarzda hareket elmesinden kaynaklı bomba düzeneği olabileceği değerlendirilerek
şüpheliye başka müdahalede bulunulmadan çevre emniyeti alınarak olay yeri
boşaltılmıştır.
…
Yakalanan [A.İ.] isimli şahıs ile tekrardan yapılan görüşmede,
kendisine evinin boş olmadığı, evde birisinin olduğu ve görevlilere ateş
açıldığı, görevlilerimize neden yalan söyleyerek yalnış yönlendirmede bulunduğu
sorulduğunda adı geçen şahıs; ‘Kendisinin çok korktuğunu bildiklerini
anlatacağını, evinde bulunan şüpheli kadının adını [E.] olarak bildiğini, yaklaşık olarak 1 hafta 10 gündür
evini kullandığını, evini kullanması için kendisini tehdit ettiğini, bayan
şahsın … sürekli olarak değişik kıyafetlerle geldiğini, saçlarını farklı
şekillerle yaptığını, bazende eşarp benzeri bir kumaş parçası ile başının
yarısını kapattığını, telefon kullanmadığını, küçük bir cüzdanının olduğunu
görebildiği kadarıyla içinde yüklü miktarda parası olduğunu, bayan şahsın
kendisine ait olan bir defteri olduğunu ve evin içindeyken bu deftere sürekli
bir şeyler yazdığını,’ … belirtmiştir.
…
Bahse konu ihbar ile ilgili olarak
Müdürlüğümüzce yapılan çalışmalarda; … ikamet eden ihbarda belirtilen [A.] isimli şahsın [A.İ.] isimli şahıs olduğu, [G.] isimli şahsın [D.K.] olduğu anlaşılması üzerine İstanbul Anadolu
Cumhuriyet Başsavcılığının (Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu) Nöbetçi
savcısının gecikmesinde sakınca bulunan hal göz önünde bulundurularak verdiği
derkenar arama kararı gereği, 3.12.2015 tarih ve saat: 20:30 sıralarında bahse
konu adrese yapılan operasyonda, [G.] Kod [D.K.] ilk önce
güvenlik güçlerimize silahla ateş etmiş, almış olduğu terör amaçlı ideolojik
eğitimden dolayı asla teslim olmaya yanaşmayarak güvenlik güçlerimize direnip
silahla çatışmaya devam etmesi üzerine, ölü olarak ele geçirilmiştir. Çatışma
esnasında [G.] Kod [D.K.] kullandığı silahtan çıkan mermi emniyet
mensuplarımızın üzerinde bulunan MP 5 tabancaya ait şarjöre isabet etmiştir.
…”
27. İl Emniyet Müdürlüğü OYİ Şube Müdürlüğü Parmak İzi
Geliştirme Laboratuvarı Büro Amirliği tarafından 28/12/2015 tarihinde
düzenlenen ekspertiz raporuna göre olay yerinden elde edilen üzerinde kan
olduğu tahmin edilen kırmızı lekeler bulunan ve “Erdal 101 HPG” yazılı 1 adet tabanca ile yine üzerinde kan
olduğu tahmin edilen kırmızı lekeler bulunan 1 adet Pietro Beretta Gardone
markalı 7.65’lik tabanca ve 1 adet Sig Sauer markalı 7.65’lik tabanca üzerinde
herhangi bir iz tespit edilememiştir.
28. Başvurucular vekili tarafından 24/12/2015 tarihinde
Cumhuriyet Başsavcılığından soruşturma dosyasının fotokopisinin verilmesi talep
edilmiştir. Bu talebin akıbeti hakkında başvuru dosyasında herhangi bir bilgi
veya belgeye rastlanmamıştır.
29. Başvurucular vekili tarafından 29/12/2015 tarihli dilekçe
ile Cumhuriyet Başsavcılığından bu defa 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanunu’nun 153. Maddesinin üçüncü fıkrasındaki hükme dayalı olarak
soruşturmaya ilişkin kısıtlama kararının bilirkişi raporlarını kapsamayacağı,
otopsi raporunun da bir bilirkişi raporu olduğu belirtilerek otopsi raporunun
bir örneğinin verilmesi talep edilmiştir. Bu talebin akıbeti hakkında da
başvuru dosyasında herhangi bir bilgi veya belgeye rastlanmamıştır.
30. Başvurucular vekili tarafından 29/12/2015 tarihli dilekçe
ile Cumhuriyet Başsavcılığından bir önceki dilekçedekine benzer biçimde başta
bilirkişi raporları olmak üzere 5271 sayılı Kanun’un 153. Maddesinin üçüncü
fıkrası kapsamına giren evrakın örneklerinin verilmesi ve D.K.nın öldürülmesine
ilişkin olarak yürütülen soruşturmanın Memur Suçları Bürosuna gönderilmesi
talep edilmiştir. Başvuru formunda bildirildiğine göre başvurucular 30/12/2015
tarihinde otopsi ve balistik inceleme raporunun örneğini temin etmiştir.
31. Başvurucular vekili 9/3/2016 tarihli dilekçeyle bu defa
başvurucuların kızları D.K. ile irtibatlı oldukları ileri sürülen diğer
şüpheliler hakkında da 2015/131280 numaralı dosyadan soruşturma sürdürülmesi ve
kızlarının ölümüyle ilgili olaya dair ayrı bir soruşturma yürütülmemesi
nedenleriyle söz konusu soruşturmadaki gizlilik kararı gerekçesiyle otopsi ve
balistik inceleme raporları dışında belge temin edemediklerini, bu nedenle ayrı
bir dilekçeyle kızlarının ölümünde orantısız güç kullandıklarını iddia
ettikleri güvenlik güçleri hakkında şikâyetçi olduklarını iletmiş ve birtakım
delillerin toplanması taleplerinde bulunmuştur.
32. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2015/131280 numaralı
soruşturma dosyasında 4/3/2016 tarihinde, başvurucu vekilinin 9/3/2016 tarihli
dilekçesindeki talebi üzerine D.K.nın ölümü olayında şüpheli kolluk görevlileri
hakkındaki soruşturmanın ayrılarak 2016/33199 numaraya kayden yürütülmesine
karar verilmiştir.
33. Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Bürosuna devredilen
2016/33199 numaralı soruşturmada 6/4/2016 tarihinde şüpheli olarak belirtilen İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü TEM Şubesi Polisleri hakkında
kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili
kısımları şöyledir:
“…
… adreste … Terör Örgütü üyesi olan
şüphelilerin yakalanması amacıyla operasyon başlatıldığı, dairenin ışıklarının
açık olduğunun görülmesi üzerine kapı ziline basıldığı, görevlilerin polis
olduklarını söylemelerine rağmen kapının açılmadığı, daire ışıklarının açık
olması ve içeriden seslerin geldiğinin anlaşılması neticesinde daire içinde
bulunan suç unsurlarını yok edebilecekleri, zaman kazanarak görevli polislere
silahlı veya bombalı saldırı yapabilecekleri değerlendirilerek daire kapısının
zor kullanarak açılmaya çalışıldığı, bu esnada silah kurma mekanizmasına ait
sesin geldiği, kapının açılarak içeri girildiği, yüksek sesle görevli
polislerin polis olduklarına dair ikaz yaptıkları, odalar kontrol edildiği
sırada görevli polisler hedef alınarak daire kapısının girişine göre koridorun
sonunda sol tarafta bulunan odadan silahla ateş edildiği, görevli polislerin
polis olduklarını söylemelerine rağmen birkaç kez daha aynı noktadan ateş
edildiği, odadaki yatağı kendisine mevzi yapan ölene silahını bırakıp teslim
olması için ikazda bulunulduğu ancak şahsın elinde bulunan tabancayı görevli
polislere doğru ateş etmek için doğrulttuğu esnada şahsa görevli polislerce
ateş edildiği, ölenin vurulduktan sonra vurulduğu yatağın yanına düştüğü,
kontrollü bir şekilde güvenli bir mesafeden yanına yaklaşıldığında şahsın yerde
çömelmiş vaziyette yanında bulunan tabancayı almaya teşebbüs ettiği,
Şahsın uyarılmasına rağmen eylemine devam
etmesi ve tabancayı eline alması üzerine şahsa tekrar ateş edildiği, ölenin bu
şekilde hayatını kaybettiği,
Alınan otopsi raporuna göre, şahsın ateşli
silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı kafatası siternum, kot, femur kemik
kırığı ile birlikte beyan kanaması, iç organ ve büyük organ yaralanması sonucu
gelişen iç ve dış kanama sonucu hayatını kaybettiği,
Olay yerinde yapılan inceleme neticesinde, 3
adet tabancanın ele geçirildiği, İstanbul Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal
Polis Laboratuarı Müdürlüğü’nce düzenlenen rapora göre, olay yerinden elde
edilen 7.65 mm. Çaplı Browning tipi 3 adet kovan, aynı çap ve tipte bir adet
mermi çekirdeği parçası ve mermi çekirdeği gömleği parçasının şüpheliye ait 6…7
seri numaralı 7.65 mm çaplı Pietro Baretta Bordone marka silahtan atıldığının
tespit edildiği,
Tüm dosya kapsamına göre, operasyonu
gerçekleştiren polis memurlarının TCK ‘nın 25/1 maddesindedüzenlenen meşru
savunma koşulları altında hareket ettikleri, kendilerine karşı gerçekleştirilen
saldırıyı ortadan kaldırmak amacıyla eylemlerini gerçekleştirdikleri, ayrıca
Polis Vazife ve Selahiyet Kanunun 16. Maddesinde düzenlenen silah kullanma
şartlarının olayda gerçekleştiği, polisin silah kullanmadan önce ölene karşı
duyabileceği şekilde ‘teslim ol’ çağrısında bulundukları, ölenin bu çağrıya
uymayarak görevli polislere doğru ateş ettiği, olayda hukuka aykırı herhangi
bir eylemin söz konusu olmadığı anlaşılmakla,
Şüpheliler hakkında yüklenen suçtan kamu adına
KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA,
…
Karardan bir suretin Disiplin Soruşturması
yapılıp yapılmaması konusunda gereğinin takdiri içinDevlet Memurları Kanunun
131/3 maddesi uyarıncaİSTANBUL İL EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ ‘negönderilmesine…”
34. Cumhuriyet Başsavcılığı kovuşturmaya yer olmadığı kararının
bir örneğini 7/4/2016 tarihinde disiplin soruşturması yönünden gereğinin
takdiri için İl Emniyet Müdürlüğüne iletmiştir. İl Emniyet Müdürlüğünce
16/12/2016 tarihli kararla dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir.
35. Başvurucular vekili aracılığıyla 4/5/2016 tarihli dilekçeyle
etkili soruşturma yapılmadığını belirterek kovuşturmaya yer olmadığı kararına
itiraz etmiştir.
36. Hâkimliğin 24/5/2016 tarihli kararıyla itirazın reddine
karar verilmiştir.
37. Ret kararı başvurucular vekiline 15/7/2016 tarihinde tebliğ
edilmiş olup başvurucular 15/8/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. Başvurucu İbrahim Kortak Hakkında Yürütülen
Yargılama Süreci
38. Başvurucu hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
kızı D.K.nın cenazesindeki söylemleri nedeniyle cenazeye katılan diğer birçok
şahısla birlikte soruşturma başlatılmış; başvurucunun ve diğer şüphelilerin
İzmir 7. Sulh Ceza Hâkimliğinde 11/3/2016 tarihinde sorguları yapılmıştır.
Yapılan sorgu sonucunda başvurucunun serbest bırakılmasına, bir kısım
şüphelinin ise tutuklanmasına karar verilmiştir.
39.İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 29/3/2016 tarihli
iddianamesiyle başvurucu ve diğer 24 şüpheli hakkında kamu davası açılmıştır.
Başvurucu söz konusu iddianamede terör örgütü propagandası yapma suçuyla
suçlanmıştır. İddianamenin ilgili kısımları şöyledir:
“Başsavcılığımız
tarafındanyürütülensoruşturmada, İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünce
03.12.2015 günü Sancaktepe ilçesinde düzenlenen terör operasyonunda çıkan
silahlı çatışmada ölü olarak ele geçirilen … [D.K.] isimli şahsın cenazesinin 04.12.2015 günü havayolu
ile İzmirilinegetirildiği,
…cenazekonvoyunakatılmak için bekleyen 50 araç
içerisindeki yaklaşık 120 kişilik gruptan bir kısmının cenaze aracını
durdurarak zafer işaretleri ve alkışlarla kısa sureli trafiğin akışını keserek ‘BİJİ
SEROK [A.], ŞEHİT NAMİRİN’
seklinde slogan attığı ,buşekildekarayolunun(5) dakikalık süreiçinde trafiğe
kapatıldığı, daha sonrayapılanuyarılarüzerine, cenazeyi taşıyan araç ve
beraberindeki 50 araçlık konvoyunhareketle yola çıkarak … terör örgütünün sözde
marşı olan ‘ÇERXA ŞOREŞA (DEVRİM ÇARKI)’ isimli gerilla marşının okunduğu …Buca
Kaynaklar Mezarlığına götürüldüğüesnada, grup sayısının (400) kişiye ulaştığı,
grup içerisinde üzerinde ‘… terör örgütü sözde bayrağı olan kırmızı zemin
üzerine ortasında yeşil daire içerisinde seri zemin üzerine kırmızı renkli
yıldız ile [D.K.] ve sözde lideri
[A.Ö.ye] ait resmin bulunduğu’ 2
adet ayrı pankart ile yine grup içerisinde bulunan şahısların yakalarında ‘çatışmada
ölü elegeçirilen [D.K.nın] resmin
bulunduğu ve arka kısmında … terör örgütü sözde bayrağı olan kırmızı zemin
üzerine ortasında yeşil daire içerisinde sarı zemin üzerine kırmızı renkli
yıldız bulunan resimlerin’ bulunduğu,
…
‘…sözü … babası İbrahim KORTAK’a veriyorum.
İbrahim KORTAK’a veriyorum.’ Şeklinde olduğu, İbrahim KORTAK isimli şahsın
gruba hitaben kürtçe olarak ‘Hepiniz hoş geldiniz bu şehitler hepimizindir.
Şehitler ölmez şehit hepimizindir, bütün şehitlerin hepsi bütün Kürtler
içindir, şehitler başkan [A.]
içindir, şehitler hepimizindir, hepinize saygılar sunarım, hepiniz hoş geldiniz
ŞEHİTNAMIRIN (Şehitler Ölmez)’ şeklinde/tarzında bir konuşma yaptığı, …
…
5-Şüpheli, İbrahim KORTAK’ın Cenaze
etkinliğinin nasıl yapılacağı hususunda yetkili emniyet personeli ile grubun
ileri gelenleri arasında görüşmeler devam eder iken grup içerisinde iken
yakasında ölen örgüt mensubunun (Kızının) resmi ve bu resmin arka fonunda …
terör örgütünü simgeleyen sözde bayrağı taşırken görüntülenen, etkinlik
esnasında ölen [D.K.]
isimli şahsın babası olarak anons edilerek konuşma yapması için ses yayın
araçlarının mikrofonu verildiğinde; ‘Hepiniz hoş geldiniz bu şehitler
hepimizindir. Şehitler ölmez şehit hepimizindir, bütün şehitlerin hepsi bütün
Kürtler içindir, şehitler başkan Apo içindir, şehitler hepimizindir, hepinize
saygılar sunarım, hepiniz hoş geldiniz Şehitler Ölmez’ şeklinde/tarzında kürtçe
olarak bir konuşma yapan, yapmış olduğu bu konuşmasında kızının ölümünü
kendince şehit düşmesini şehitler
başkan [A.] içindir şeklindeki
belirterek … terör örgütü kurucusu ve sözde lideri [A.Ö.yü] kast ederek kızının terör örgütü adına faaliyet
yürütürken terör örgütü amaçları doğrultusunda öldüğünü beyan eden şahıs
olduğu,
…”
40. Başvurucunun müsnet suçtan yargılanması İzmir 2. Ağır Ceza
Mahkemesinde devam etmektedir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
41. İlgili ulusal hukuk için bkz. Turan Uytun ve Kevzer Uytun (B. No: 2013/9461, 15/12/2015,§§
36-38), Nesrin Demir ve diğerleri
(B. No: 2014/5785, 29/9/2016, §§ 74- 81), Berivan
Tedik Yeşiltepe ve diğerleri (B. No: 2015/17206, 31/10/2018, §§ 21-
23) başvuruları hakkında verilen kararlar.
B. Uluslararası Hukuk
1. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi
42. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “Yaşam hakkı” kenar başlıklı 2. Maddesinin
ilgili kısımları şöyledir:
“1. Herkesin yaşam hakkı yasayla korunur…
2. Ölüm, aşağıdaki durumlardan birinde mutlak
zorunlu olanı aşmayacak bir güç kullanımı sonucunda meydana gelmişse, bu
maddenin ihlaline neden olmuş sayılmaz:
…
b) Bir kimsenin usulüne uygun olarak
yakalanmasını gerçekleştirme veya usulüne uygun olarak tutulu bulunan bir
kişinin kaçmasını önleme…”
2.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı
43. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre yaşam hakkını
koruyan 2. Madde, Sözleşme’nin en temel hükümlerinden biridir ve Avrupa
Konseyini oluşturan demokratik toplumların ana değerlerinden birini
korumaktadır. AİHM, bu maddenin ihlal edildiğine ilişkin iddiayı en dikkatli
incelemeye tabi tutmaktadır. Devlet görevlileri tarafından güç kullanımına
ilişkin davalarda yalnızca güç kullanan devlet görevlisinin eylemleri değil
aynı zamanda mevcut ilgili hukuksal veya düzenleyici sistem ile eylemin
planlanması ve kontrolü de dâhil olayı çevreleyen tüm faktörlerin gözönünde
bulundurulması gerekmektedir (Nachova ve
diğerleri/Bulgaristan [BD], B. No: 43577/98, 43579/98, 6/7/2005, §
93).
44. Sözleşme’nin 2. Maddesinin ikinci fıkrasında da
görülebileceği üzere polis memurları tarafından ölümcül bir gücün kullanılması
belirli durumlarda haklı görülebilir. Ancak kullanılan güç kesinlikle gerekli olandan daha fazla
olmamalıdır yani olayın gerçekleştiği şartlarda kullanılan güç kesinlikle
orantılı olmalıdır. Yaşam hakkının temel hak olduğu gözönünde bulundurulduğunda
can kaybının haklı görülebileceği durumlar dar yorumlanmalıdır (Nachova ve diğerleri/Bulgaristan, § 94).
45. AİHM, Sözleşme’nin 2. Maddesini 1. Maddesiyle birlikte
yorumlayarak devletin yaşama hakkı kapsamındaki bir olayı etkili soruşturma
yükümlülüğünün bulunduğunu kabul etmiştir (McCann
ve diğerleri/Birleşik Krallık [BD], B. No: 18984/91, 27/9/1995, § 161).
46.AİHM’e göre bu yükümlülük, sadece bir kamu görevlisinin
eylemi veya ihmali sonucu meydana gelen ölüm olayları açısından geçerli
değildir (Can ve diğerleri/Türkiye (k.k.),
B. No: 27446/12, 25/11/2014, § 37). Devletin doğal olmayan her ölüm olayında
-öldürmeme ya da yaşamı korumama yükümlülüklerini ihlal etmemiş olsa da-
gerçekleşen ölümün sebebini ve varsa sorumlularını ortaya çıkarmaya yönelik
etkili bir soruşturma yapma yükümlülüğü vardır. Ayrıca devletin etkili
soruşturma yapma şeklindeki usul yükümlülüğü, maddi yükümlülükten ayrı ve
bağımsız bir yükümlülük hâline gelmiştir.
47. AİHM 2001 yılında incelediği bir başvuruda verdiği kararda
ise devletin yükümlülüğündeki etkili soruşturmanın ilkelerini belirlemiştir (Hugh Jordan/Birleşik Krallık, B. No:
24746/94, 4/5/2001). Jordan Prensipleri
olarak anılan bu ilkeler, AİHM’in tamamen yeni belirlediği ilkeler değildir.
Bunlar, yukarıda belirtilen McCann ve
diğerleri/Birleşik Krallık kararından beri önüne gelen davalarda
uyguladığı birtakım ilkelerin sistematikleştirilmesinden ibarettir. AİHM’in
yaşama hakkı kapsamında etkili soruşturmaya ilişkin belirlediği ilkeler
şöyledir:
- Soruşturma makamlarının yaşama hakkıyla ilgili konulardan
haberdar olduğunda kendiliğinden harekete geçmeleri (Hugh Jordan/Birleşik Krallık, § 105)
- Soruşturma makamlarının bağımsız olmaları (Hugh Jordan/Birleşik Krallık, § 106)
- Soruşturmanın sorumluların tespitini ve cezalandırılmasını
sağlayabilecek şekilde etkili olması, bu kapsamda olayı aydınlatmaya
yarayabilecek bütün delillerin toplanması (Hugh
Jordan/Birleşik Krallık, § 107)
- Soruşturmanın makul bir süratle tamamlanması (Hugh Jordan/Birleşik Krallık, § 108)
- Yürütülen soruşturmanın ve sonuçlarının kamu denetimine açık
olması, her olayda ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için
bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmalarının sağlanması (Hugh Jordan/Birleşik Krallık,§ 109)
48. AİHM, kamu görevlisinin karıştığı kötü muamele veya öldürme
olayları için uygun olan yaptırımları seçimlerinde ulusal mahkemelere saygı
gösterdiğini ancak eylemin vahameti ile verilen ceza arasında açık bir orantısızlık
olduğu durumlarda değerlendirme ve müdahale etme hususunda yetki kullanmasının
gerekli olduğunu belirtmektedir (Nikolova ve
Velichova/Bulgaristan, B. No: 7888/03,20/12/2007,§ 61).
49. Aynı zamanda AİHM, tüm kovuşturmaların mahkûmiyet ve belirli
bir cezaya hükmedilmesiyle sonuçlanmasına yönelik mutlak bir yükümlülük
bulunmamasına rağmen ulusal mahkemelerin -kamu görevlilerinin ölüme yol açan
ihmalkârlıkları sonucu ortaya çıkan suçlar da dâhil olmak üzere- kişilerin
hayatlarını tehlikeye sokan suçları cezalandırmamaya hiçbir koşulda olanak
vermemesi gerektiğinin altını çizmektedir. Mahkemeye göre kamu güveninin
sürdürülmesi, hukukun üstünlüğünün sağlanması ve kanunsuz eylemlere yönelik
herhangi bir tolerans ya da ittifak olduğu görünümünün önlenmesi açısından bu
durum hayati önem taşımaktadır (Okkalı/Türkiye,
B. No: 52067/99, 17/10/2006).
50. AİHM, bu nedenle yaşam hakkını korumaya yönelik pozitif
yükümlülüğün ulusal hukuk sistemlerinin kanuna aykırı olarak herhangi bir
kişiyi öldüren ya da ölümcül şekilde yaralayan kişiler hakkında ceza hukukunu
uygulayabilme kapasitesini göstermesi gerektirdiğini kararlarında sıkça dile
getirir (pek çok karar arasından bkz. Nachova
ve diğerleri/Bulgaristan, § 60).
51. AİHM, belirtilen yükümlülüğün yerine getirilip
getirilmediğini incelemek için ulusal mahkemelerin bu kararlara varırken hukuk
sisteminin caydırıcı etkisinin korunması ve yaşama hakkı ihlallerinin
önlenmesinde oynaması gereken rolün öneminin altının çizilmesi amacıyla
Sözleşme’nin 2. Maddesi uyarınca davaya gereken önemi gösterip göstermediğini
ya da ne dereceye kadar gösterdiğini değerlendirmesi görevinin kendisine ait
olduğuna vurgu yapmaktadır (Ali ve Ayşe
Duran/Türkiye, B. No: 42942/02, 8/4/2008, § 62).
52. AİHM, Sözleşme’nin 2. Ve 3. Maddelerinin ihlal edildiği
iddiasının ileri sürüldüğü başvurularda kendisinin oldukça ihtiyatlı davranması
gerektiğini belirtmektedir. AİHM, olayın fail ya da faillerinin cezai
sorumluluğu ile devletlerin Sözleşme uyarınca yükümlü olduğu sorumluluğun
farklı olduğunu ifade etmektedir. AİHM, bu bağlamda kendi yetkisinin
devletlerin Sözleşme kapsamındaki sorumluluğunun belirlenmesiyle sınırlı
olduğunu vurgulamaktadır. AİHM’e göre Sözleşme kapsamındaki sorumluluk,
uluslararası hukukun ilgili kuralları ve ilkeleri dikkate alınarak Sözleşme’nin
amacı ışığında yorumlanması gereken kendi hükümlerine dayanmaktadır. AİHM’e
göre devletlerin Sözleşme kapsamındaki sorumluluğu, ulusal mahkemelerin takdir
yetkisine sahip olduğu bireysel ceza sorumluluğuna ilişkin iç hukuk sorunlarıyla
karıştırılmamalıdır. AİHM birçok kararında, ceza hukuku anlamında suçluluk ya
da masumiyet konusunda kararlar vermenin kendi yetki alanına girmediğini ifade
etmiştir (Giuliani ve Gaggio/İtalya
[BD], B. No: 23458/02, 24/3/2011, § 182).
53. Öte yandan AİHM’e göre, gerçekleşen bir ölüm olayı
hakkındaki soruşturmanın etkili sayılabilmesi için yerine getirilmesi gerekli
ilkelerden birisi de yürütülen soruşturmanın ve sonuçlarının yeterince kamu
denetimine açık olması ve ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak
için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmalarının sağlanmasıdır (Giuliani ve Gaggio/İtalya § 304; Hugh Jordan/Birleşik Krallık, § 109; Mustafa Tunç ve Fecire Tunç/Türkiye [BD],
B. No: 24014/05, 14/4/2015, § 179).
54. Bununla birlikte üçüncü kişilere ya da başka soruşturmalara
zarar verebilecek hassas bilgiler içerdiği durumlarda soruşturma belgelerinin
açıklanması veya yayımlanması,Sözleşme’nin 2. Maddesi kapsamında mutlak bir
gereklilik olarak değerlendirilemez. Dolayısıyla soruşturmanın kamuya veya
mağdurun yakınlarına açıklığı şartı, soruşturmanın diğer aşamalarında da
sağlanabilir (McKerr/Birleşik Krallık,
B. No: 28883/95, 4/5/2001, § 129; Giuliani
ve Gaggio/İtalya, § 304). Dahası Sözleşme’nin 2. Maddesi soruşturma
mercilerine, ölenin bir yakınının belirli bir soruşturma tedbirinin alınması
için yaptığı her talebi karşılamaları şeklinde bir yükümlülük yüklemez (Ramsahai ve diğerleri/Hollanda [BD], B.
No: 52391/99, 15/5/2007, § 348; Velcea ve
Mazăre/Romanya, B. No: 64301/01, 1/12/2009, § 113).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
55. Mahkemenin 10/12/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
56. Başvurucular, yakınlarının öldürülmesi ve öldürülüş şekli
nedeniyle acı yaşadıklarını, ayrıca başvurucu İbrahim Kortak’ın kızı D.K.nın
cenazesi sırasında söylediği sözler nedeniyle hakkında soruşturma açıldığını,
gözaltına alındığını ve yargılandığını belirtmiş; bu nedenlerle Sözleşme’nin 3.
Maddesinin ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
2. Değerlendirme
57.Anayasa’nın 148. Maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili kısmı
şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence
altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla
Anayasa Mahkemesine başvurabilir…”
58. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. Maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin
taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından,
ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”
59. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel
başvuru hakkına sahip olanlar” kenar başlıklı 46. Maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı
ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı
doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir.”
60.Anayasa Mahkemesi kötü muamele yasağına ilişkin bu tür
şikâyetleri incelediği başvurularda, hakları ihlal edilen kişinin aile
üyelerinin olaydan dolayı ruhsal çöküntü ve üzüntü yaşamalarının kendileri için
kaçınılmaz bir sonuç olduğunu, bu nedenle Anayasa’nın 17. Maddesinin bu kişiler
bakımından ihlal edilebilmesi için söz konusu durumun yeterli olmadığını ve
aile bireylerinden birinin mağdur olup olmamasının yaşadıkları üzüntüden farklı
bir boyut kazandıracak özel faktörlerin başvuruda var olup olmadığına bağlı
olduğunu ifade etmiştir (Engin Gök ve
diğerleri, B. No: 2013/3955, 14/4/2016, §§ 49-54).
61. Diğer taraftan bir bireysel başvurunun kabul edilebilmesi
için başvurucunun sadece mağdur olduğunu ileri sürmesi yeterli olmayıp ihlalden
doğrudan veya dolaylı olarak etkilendiğini yani mağdur olduğunu göstermesi veya
mağdur olduğu konusunda Anayasa Mahkemesini ikna etmesi gerekir. Bu itibarla
mağdur olduğu zannı veya şüphesi de mağdurluk statüsünün varlığı için yeterli
değildir (Ayşe Hülya Potur, B.
No: 2013/8479, 6/2/2014, § 24).
62. Buna göre aile bireylerinin kötü muamele yasağı bakımından
mağdur statüsüne sahip olabilmeleri için ölüm olayı nedeni ile kaçınılmaz
olarak yaşanılan üzüntüye farklı bir boyut ve şekil kazandırılmış olmalıdır (Seyfullah Turan ve diğerleri, B. No:
2014/1982, 9/11/2017, § 121).
63. Öncelikle belirtmek gerekir ki başvurucuların yakınlarının
güvenlik güçlerinin güç kullanması nedeniyle vefat etmesinin başvurucuların
yakınlarına yönelik eylem nedeniyle kaçınılmaz olarak yaşadıkları üzüntüyü
artırdığında bir şüphe bulunmamaktadır. Ancak somut olayın kendine özgü
koşullarının -daha önce Anayasa Mahkemesinin önüne taşınmış ve ihlal kararı ile
sonuçlanmış şiddetin aile bireylerinin gözüönünde gerçekleşmesi durumu gibi (Mehmet Şah Araş ve diğerleri, B. No: 2014/798,
28/9/2016)- insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağı bakımından doğrudan
veya dolaylı mağdur olunduğunu gösterir mahiyette bir özellik taşımadığını
belirtmek gerekir.
64. Somut olayın kendine özgü koşulları ve ileri sürülen
şikâyetler dikkate alındığında yakınlarının hangi koşullarda öldüğüne herhangi
bir şekilde tanıklık etmeyen başvurucuların -yakınlarının ölümünden dolayı
duydukları üzüntü haricinde- bu üzüntüye farklı bir boyut kazandırabilecek ve
kendileriyle ilgili olarak kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasını
savunabilecekleri bir durum tespit edilememiştir.
65. Diğer yandan D.K.nın 4/12/2015 tarihinde gerçekleşen cenaze
töreninde söylediği birtakım sözler nedeniyle başvurucu İbrahim Kortak hakkında
terör örgütü propagandası yapma suçundan soruşturma başlatıldığı, bu kapsamda
şahsın 11/3/2016 tarihindeki sorgusunu müteakip serbest bırakılmasına karar
verildiği, sonrasında müsnet suçtan hakkında kamu davası açıldığı görülmektedir
(bkz. §§ 38-40).
66. Başvurucunun cenaze töreninde söylediği sözlerin terör
örgütü propagandası suçunu oluşturabileceği değerlendirilerek hakkında kamu
davası açılmıştır. Delillerin değerlendirilmesi konusunda asıl sorumlu ve
yetkili olanlar adli makamlardır, bu nedenle Anayasa Mahkemesinin başvurucunun
söylemlerinin müsnet suçu oluşturup oluşturmayacağını irdeleme görevi
bulunmamaktadır. Bu bağlamda başvurucunun D.K.nın yakını olması nedeniyle yahut
D.K.nın eylemleri dolayısıyla soruşturmaya maruz kalması gibi bir durum söz
konusu olmadığı gibi yürütülen soruşturma normal biçimde seyretmekte ve
başvurucu açısından kötü muamele teşkil edebilecek bir işlem içermemektedir.
Tüm bu hususlar gözetildiğinde başvurucuların kötü muamele yasağı bakımından
mağduriyetlerinin söz konusu olmadığı sonucuna varılmıştır.
67. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin
İddia
1- Başvurucuların İddiaları
68. Başvurucular; yakınlarının sağ olarak ele geçirilmesi
mümkünken kalite standartlarını sağlamayan, kontrolsüz bir operasyonla, çatışma
yaşanmadığı hâlde, mutlak zorunlu değilken, ölçüsüz biçimde güç kullanılarak
öldürüldüğünü, dolayısıyla yaşam hakkının negatif yükümlülüğünün ihlal
edildiğini iddia etmektedir.
69. Diğer yandan başvurucular; olayla ilgili delillerin
yeterince toplanmadığını, operasyona katılan güvenlik güçlerinin silahları ile
olay yerinde ele geçen boş kovan ve mermi çekirdekleri arasında karşılaştırma
amaçlı kriminal inceleme yapılmadan, güvenlik güçlerinin ellerinden svap
numunesi alınmadan, fezlekede anlatılan olayın gelişimi ile yakınlarının
üzerinde tespit edilen mermi giriş-çıkış deliklerinin yerlerinin uyum
göstermediği, dolayısıyla yakınlarının kasten öldürüldüğü iddiası gözetilmeden
ve iddialarına konu hususların aydınlatılması için olay yerinde uygulamalı
keşif işlemi yapılmadan, komşuların ve çevredeki kişilerin tanık sıfatıyla
beyanları alınmadan, güvenlik güçlerinin ifadeleri alınmadan, güç kullanımının
mutlak zorunluluğu ve ölçülülüğü hakkında bir değerlendirme yapılmadan
kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini ileri sürmektedir.
70. Başvurucular ayrıca soruşturmada kısıtlama kararı bulunması
nedeniyle soruşturmaya etkili katılım sağlayamadıklarını, uzun çabalar sonucu
ancak otopsi ve balistik inceleme raporlarının örneklerini temin
edebildiklerini belirterek tüm nedenlerden yaşam hakkının pozitif yükümlülüğü
kapsamındaki etkili soruşturma yükümlülüğünün, ayrıca adil yargılanma hakkı ile
etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini iddia etmektedir.
71. Başvurucular son olarak yakınlarının etnik kökeni nedeniyle
öldürüldüğünü, aynı nedenle de olayla ilgili soruşturmanın etkili olarak
yürütülmediğini ifade ederek ayrımcılık yasağının ihlal edildiğini ileri
sürmektedir.
2. Değerlendirme
a. Şikâyetlerin Nitelendirilmesi ve İncelemenin
Kapsamı Yönünden
72. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucular tarafından Anayasa’da güvence
altına alınan diğer haklar ile bağlantı kurularak ileri sürülen iddiaların
Anayasa’nın 17. Maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı kapsamında olduğu
değerlendirilmiş ve inceleme bu kapsamda yapılmıştır.
73. Kamu görevlilerinin güç kullanması sonucu gerçekleştiği
iddia edilen ölüm olaylarının da şüphesiz devletin sahip olduğu hiçbir bireyin yaşamına son vermeme
negatif yükümlülüğü kapsamında incelenmesi gerekmektedir. Bu yükümlülük hem
kasıtlı bir biçimde öldürmeyi hem de kasıt olmaksızın ölümle sonuçlanan güç
kullanımını içermektedir (Cemil Danışman,
B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 44).
74. Anayasa Mahkemesinin bu konuda daha önce vermiş olduğu
kararları birlikte değerlendirildiğinde kolluk görevlilerinin ancak Anayasa’da
belirtilen amaçlara ulaşmak adına başka bir çarenin kalmadığı zorunlu durumlarda silah
kullanabilecekleri söylenebilecektir (Cemil
Danışman, §§ 45-49). Ayrıca silah kullanılarak ulaşılmak istenen
amaç ile karşı karşıya kalınan güçte nispeten ölçülü
olma şartı bulunmaktadır (Cemil Danışman,
§ 50).
75. Anayasa Mahkemesi, ölümle sonuçlanabilecek kuvvet
kullanımının zorunlu olduğu hâllerde bunun gerekli ve ölçülü olup olmadığının
çok sıkı şekilde denetlenmesi gerektiğini vurgulamaktadır (İpek Deniz ve diğerleri, B. No: 2013/1595,
21/4/2016, § 117).
76. Diğer bir ifadeyle Anayasa’nın 17. Maddesinde güvence altına
alınan yaşam hakkının ihlal edildiği iddia edildiğinde Anayasa Mahkemesi, bu
konu hakkında tam bir inceleme yapmalıdır (Hamdiye
Aslan, B. No: 2013/2015, 4/11/2015, § 93).
77. Bununla birlikte tam bir inceleme yapılarak iddia edilen
olayların gerçekliğinin tespit edilebilmesi için her türlü şüpheden uzak, makul
kanıtların varlığı gerekir. Bu nitelikteki bir kanıt yeterince ciddi, açık ve
tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilemeyen birtakım karinelerden de
oluşabilir (Hıdır Öztürk ve Dilif Öztürk, B.
No: 2013/7832, 21/4/2016, § 107).
78. Kamu görevlilerinin güç kullanımına ilişkin eylemlerinin bu
konuda değerlendirmesi yapılırken sadece fiilen gücü kullanan görevlilerin eylemlerinin
değil söz konusu eylemlerin planlanması ve kontrolü dâhil olayın bütün
aşamalarının dikkate alınması gerekmektedir (Cemil
Danışman, § 57). Bu nedenle ölümle sonuçlanan olayın gerçekleşme
şartlarının dikkate alınması, yaşamını kaybeden kişinin önceki eylemlerinin ve
kendisinin yarattığı tehlikenin de değerlendirilmesi gerekir (Cemil Danışman, § 63).
79. Somut olayda başvuruya konu ceza soruşturmasında yer alan
bilgi ve belgeler, yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğü açısından
inceleme yapılırken ayrıntılı olarak değinilecek nedenlerle yaşam hakkının
maddi boyutunun ihlal edilip edilmediği konusunda bir değerlendirme yapılmasına
imkân sağlayacak nitelikte veri içermemektedir. Başka bir deyişle ölümü
çevreleyen koşullar yani müteveffanın ölümü ile sonuçlanan operasyonun
planlanması ve kontrolüne dair tüm bilgiler ile güvenlik güçleri tarafından
hangi koşullarda ateş edildiğine dair bilgilerin olaydaki güç kullanımının mutlak zorunlu ve ölçülü olup olmadığının
değerlendirilebileceği biçimde, tartışmasız olarak adli makamlar tarafından
ortaya konup belirlenememesi nedeniyle Anayasa Mahkemesi tarafından negatif
yükümlülüğün, özellikle güç kullanımının ölçülülüğü
bakımından ihlal edildiği iddiasının bu aşamada net bir biçimde
değerlendirilmesi mümkün değildir.
80. Bu nedenle inceleme sadece olaya ilişkin etkili soruşturma
yükümlülüğünün yerine getirilip getirilemediğinin belirlenmesi ile sınırlı
olarak, yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutuna
hasredilerek yapılmıştır.
Kadir ÖZKAYA bu görüşe katılmamıştır.
b.Kabul Edilebilirlik Yönünden
81. Anayasa’nın “Kişinin
dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı”
kenar başlıklı 17. Maddesinin ilgili fıkraları
şöyledir:
“Herkes, yaşama, maddi ve
manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
…
Meşrû müdafaa hali, yakalama ve tutuklama
kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının
önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması, sıkıyönetim veya olağanüstü
hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah
kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme
fiilleri, birinci fıkra hükmü dışındadır.
82. Anayasa’nın “Devletin
temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. Maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“Devletin
temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve
toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve
hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak
surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın
maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya
çalışmaktır.”
83. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını kaybeden kişi
açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan ölüm olayı nedeniyle ölen
kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No:
2012/752, 17/9/2013, § 41). Başvuru konusu olayda başvurucular, müteveffanın
ebeveynleri ve kardeşleridir. Bu nedenle başvuruda başvuru ehliyeti açısından
bir eksiklik bulunmamaktadır.
84. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan yaşam
hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
c.Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
85. Anayasa’nın 17. Maddesinde düzenlenen yaşam hakkı, Anayasa’nın
5. Maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete pozitif ve negatif ödevler
yükler (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,
§ 50).
86. Yaşam hakkına ilişkin negatif yükümlülük kapsamında kamusal
bir yetkiyle güç kullanan görevlilerin kasıtlı ve hukuka aykırı bir şekilde hiçbir
bireyin yaşamına son vermeme ödevi bulunmaktadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 51).
87. Yaşam hakkı kapsamındaki devletin pozitif yükümlülüğü
kapsamında etkili soruşturma yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu soruşturmanın temel
amacı, yaşam hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını ve kamu
görevlilerinin müdahalesiyle veya onların sorumlulukları altında meydana gelen
veya diğer bireylerin fiilleriyle gerçekleşen ölümler nedeniyle sorumluların
hesap vermelerini sağlamaktır (Serpil Kerimoğlu
ve diğerleri, § 54).
88. Bu usul yükümlülüğünün gerektiği şekilde yerine
getirilmemesi hâlinde devletin negatif ve pozitif yükümlülüklerine gerçekten
uyup uymadığı tespit edilemez. Bu nedenle devletin bu madde kapsamındaki
negatif ve pozitif yükümlülüklerinin güvencesini, soruşturma yükümlülüğü
oluşturmaktadır (Salih Akkuş, B.
No: 2012/1017, 18/9/2013, § 29).
89. Bir devlet görevlisi ya da üçüncü kişi tarafından hukuka
aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. Maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye
tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde
Anayasa’nın 17. Maddesi –“Devletin temel
amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. Maddedeki genel yükümlülükle
birlikte yorumlandığında- etkili resmî bir soruşturmanın yapılmasını
gerektirmektedir (Tahir Canan, §
25). Bu tür olaylarda yürütülen idari ve hukuki soruşturmalar ve davalar
sonucunda sadece tazminat ödenmesi, bu hak ihlalini gidermek ve mağdur sıfatını
ortadan kaldırmak için yeterli değildir (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, § 55).
90. Ceza soruşturmasının etkili olması için soruşturma
makamlarının resen harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve
sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri
gerekir. Soruşturmada ölüm olayının nedeninin veya sorumlu kişilerin
belirlenmesi imkânını zayıflatan bir eksiklik, etkili soruşturma yükümlülüğüne
aykırılık oluşturabilir (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, § 57).
91. Bu kapsamda yetkililer, diğer deliller yanında görgü
tanıklarının ifadeleri ile kriminalistik bilirkişi incelemeleri dâhil söz
konusu olayla ilgili kanıtları toplamak için alabilecekleri bütün makul
tedbirleri almalıdır (Doğan Demirhan,
B. No: 2013/3908, 6/1/2016, § 68).
92. Soruşturmanın etkililiğini sağlayan en alt seviyedeki
inceleme, başvuruya konu soruşturmanın kendine özgü koşullarına göre değişir.
Bu koşullar, ilgili bütün olay ve olgular temelinde ve soruşturmanın pratik
gerçekleri gözönünde bulundurularak değerlendirilir. Bu nedenle soruşturmanın
etkililiği bakımından her olayda geçerli olmak üzere bir asgari soruşturma
işlemler listesi veya benzeri bir asgari ölçüt belirlemek mümkün değildir (Fahriye Erkek ve diğerleri, B. No:
2013/4668, 16/9/2015, § 68).
93. Ceza soruşturmasının etkililiğini sağlayacak hususlardan
biri de fiilen hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturma sürecinin kamu
denetimine açık olmasıdır. Ayrıca her olayda, ölen kişinin yakınlarının meşru
menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmaları
sağlanmalıdır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,
§ 58).
94. Ancak bahsedilen husustan, soruşturmanın başından sonuna
kadar mutlaka kamuya açık bir şekilde yürütülmesi gerektiği ve soruşturma
makamlarının ölenin yakınlarınca talep edilen her soruşturma tedbirini mutlaka
almak zorunda oldukları gibi bir anlam çıkarılmamalıdır. Zira üçüncü şahısların
temel haklarını korumak, kamu menfaatini gözetmek veya adli makamların
soruşturma yaparken başvurdukları yöntemleri güvence altına almak gibi
amaçlarla soruşturma aşamasında bazı delillere erişim yönünden kısıtlama
getirilmesi gerekebilir (AYM, E.2014/195, K.2015/116, 23/12/2015, § 107).
95. Ayrıca kamu görevlilerinin güç kullanımı sonucu gerçekleşen
ölümler yönünden soruşturmada görevli kişilerin olaylara karışan veya
karıştığından şüphelenilen kişilerden bağımsız olması gerekir. Bu durum sadece
hiyerarşik veya kurumsal bir bağlantı bulunmamasını değil aynı zamanda somut
bir bağımsızlığı da gerektirmektedir (Cemil
Danışman, § 96).
96. Diğer taraftan soruşturmaların makul bir sürat ve özenle
yürütülmesi gerekir. Bazı durumlarda soruşturmanın ilerlemesine engel olan
güçlükler bulunabilir. Ancak böyle bir durumda dahi yetkililerin süratle
hareket etmeleri olayın aydınlatılabilmesi, hukukun üstünlüğüne olan inancın
korunması ve hukuka aykırı eylemlere müsamaha gösterildiği veya kayıtsız
kalındığı görünümü verilmemesi açısından kritik bir öneme sahiptir (Deniz Yazıcı, B. No: 2013/6359,
10/12/2014,§ 96)
97. Son olarak etkili bir soruşturmadan söz edilebilmesi için
soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların
kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması, bunun yanı sıra söz
konusu kararın yaşam hakkına yönelik müdahalenin Anayasa’nın aradığı zorunlu
bir durumdan kaynaklanan ölçülü bir müdahale olup olmadığına yönelik bir
değerlendirme içermesi de gerekmektedir (Cemil
Danışman, § 99).
98. İfade etmek gerekir ki Anayasa’nın 17. Maddesinde güvence
altına alınan haklar kapsamında yürütülen ceza soruşturmalarının amacı, yaşam
hakkını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve
sorumluların ölüm olayına ilişkin hesap vermelerini sağlamaktır. Bu, bir sonuç
yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür. Diğer yandan
burada yer verilen değerlendirmeler, hiçbir şekilde Anayasa’nın 17. Maddesinin
başvuruculara üçüncü tarafları adli bir suç nedeniyle yargılatma ya da
cezalandırma hakkı verdiği tüm yargılamaları mahkûmiyetle ya da belirli bir
ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi yüklediği anlamına gelmemektedir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 56).
99. Ayrıca belirtilmelidir ki etkili soruşturma yükümlülüğü
kapsamında başvuru konusu olaylar açısından yer verilen somut tespitler, hiçbir
şekilde Anayasa Mahkemesince kişilerin masumiyetine veya suçlululuğuna ilişkin
bir yorum yapıldığı şeklinde değerlendirilmemelidir (Rıfat Bakır ve diğerleri, B. No: 2013/2782, 11/3/2015, §
143).
100. Son olarak
ifade etmek gerekir ki Anayasa Mahkemesinin doğrudan, ilgili soruşturma ve
yargılama makamlarının yerine geçecek şekilde gerçekleşen olaylardaki
delillerin değerlendirmesini kendisinin yapması söz konusu olamaz; bu konuda
asıl sorumlu ve yetkili olanlar ilk elden olayları inceleyen yetkili adli ve
idari mercilerdir (Cemil Danışman,
§ 58).
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
101. Başvurucular, yakınlarının güvenlik güçlerinin ölçüsüz güç
kullanımı sonucu yargısız infaz edilerek öldürüldüğünü, ölüm olayı öncesinde
herhangi bir çatışma gerçekleşmediği hâlde yakınlarının güvenlik güçlerince
öldürülmesinden sonra olay yerinin operasyonu gerçekleştiren güvenlik güçleri
tarafından uygun biçimde kurgulandığını iddia etmektedir. Bu iddialar bakımından
etkili yargısal yol olan ceza soruşturmasının soruşturma makamları tarafından
Anayasa’nın 17. Maddesi gereğince olayın nedeninin ve olayın gerçekleştiği
koşulların belirlenmesini sağlayabilecek şekilde etkili olarak yürütülüp
yürütülmediğinin yukarıda belirtilen ilkeler ışığında değerlendirilmesi
gerekmektedir.
102. Bu incelemeye geçmeden önce Anayasa Mahkemesince yapılan
değerlendirmelerin kişilerin masumiyetine ya da suçluluğuna ilişkin bir
değerlendirme niteliği taşımadığı, olaylardaki delillerin değerlendirmesi
konusunda asıl sorumlu ve yetkili olanların ilk elden olayları inceleyen
yetkili adli makamların olduğu yeniden vurgulanmalıdır (bkz. §§ 99,100).
103. Bu kabul çerçevesinde, yürütülen soruşturma incelendiğinde
adli makamların da kabul ettiği üzere başvurucuların yakını olan D.K. güvenlik
güçleri tarafından gerçekleştirilen bir operasyon sırasında güç kullanımı
sonucunda vefat etmiştir ve olayın taraflarının da bu tespite bir itirazı
bulunmamaktadır.
104. Ölüm olayıyla ilgili olarak Cumhuriyet Başsavcılığı
tarafından derhâl ve resen soruşturma yürütülmüştür. Bu noktada Cumhuriyet
Başsavcılığının resen ve derhâl harekete geçmesi soruşturmanın etkililiği adına
önemli olmakla birlikte bunun tek başına yeterli olmadığı, kamu görevlilerinin
silahlı güç kullandığı olaylarda bir soruşturmanın etkililiğinden söz
edilebilmesi için bu soruşturmanın yasa dışı silah kullanılması sonucunda
ölümlerin gerçekleşmesinin önlenmesini güvence altına alacak nitelikte
kapsamlı, dikkatli ve tarafsız şekilde yürütülmesi, ayrıca olayın sebebinin
aydınlatılması ve sorumluların tespiti bakımından gerekli işlemlerde bir
eksiklik bulunmamasının zorunlu olduğu tekrar hatırlatılmalıdır (Mustafa Çelik ve Siyahmet Şeran, B. No:
2014/7227, 12/1/2017, § 107).
105. Soruşturma kapsamında nöbetçi Cumhuriyet savcısı bizzat
olay yerine gelmiş, OYİ görevlileriyle birlikte gerekli incelemeleri
gerçekleştirmiş ve gerçekleştirilecek soruşturma işlemlerine yönelik
talimatlarını kolluk görevlilerine ilettikten sonra kendisi de olaya ve olay
yerine ilişkin tutanak tutmuştur. Ayrıca ölü muayene işlemi de Cumhuriyet
savcısı tarafından gerçekleştirilmiştir (bkz. §§ 15, 16,18).
106. Cumhuriyet Başsavcılığının olaydan bir gün sonra talep
etmesi üzerine Hâkimlik tarafından soruşturma dosyasında kısıtlama kararı
verilmiştir (bkz. § 21). Bu noktada başvurucuların bu karar nedeniyle
soruşturmaya etkili katılım sağlayamadıkları iddiası bulunmaktadır.
107. Genel İlkeler
kısmında belirtildiği üzere (bkz. § 93) soruşturmanın etkili yürütülmesindeki
unsurlardan biri de ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için
bu sürece gerekli olduğu ölçüde
katılmalarının sağlanmasıdır. Belirtmek gerekir ki katılımın etkililiğinin
seviyesi, başvuruya konu soruşturma ve kovuşturmaların kendine özgü koşullarına
göre değişebilmektedir.
108. Yürütülen soruşturmada kısıtlılık kararının sebebinin
silahlı terör örgütünün faaliyetleri çerçevesinde D.K. ile eylem birliği içinde
oldukları ve güvenlik güçlerine silahlı eylem hazırlığı içinde bulundukları
yönünde haklarında istihbari bilgiler bulunan diğer şüpheliler hakkındaki
soruşturmanın devam etmesi olduğu görülmektedir. Dosya kapsamındaki bilgi ve
belgelerde başvurucuların söz konusu karara itiraz ettikleri yönünde bir veriye
rastlanmamıştır.
109. Yukarıda da ifade edildiği üzere (bkz. §§ 54, 94)
soruşturma dosyasında üçüncü kişilere ya da başka soruşturmalara zarar
verebilecek hassas bilgiler bulunması hâlinde soruşturma belgelerinin
açıklanması veya yayımlanması mutlak bir gereklilik olarak değerlendirilemez.
110. Öte yandan 5271 sayılı Kanun’un 153. Maddesinin üçüncü
fıkrasında müdafinin inceleme yetkisinin sınırlanamayacağı belgeler belirtilmiş
olup başvurucuların soruşturma devam ederken, 30/12/2015 tarihinde otopsi ve
balistik inceleme raporunun örneğini temin ettikleri anlaşılmaktadır.
111. Soruşturma dosyasındaki belgelerin incelenmesi neticesinde
başvurucuların soruşturmanın seyrini değiştirebilecek nitelikteki itirazları,
varsa bunları ileri sürebilmelerini sağlayabilecek nitelikteki bilgileri içeren
otopsi ve balistik inceleme raporlarını soruşturma devam ederken temin
edebildikleri (bkz. § 30), bu raporlardaki bilgilere dayalı olarak güç kullanan
güvenlik güçleri hakkında olayla ilgili iddialarını içeren detaylı bir suç
duyurusu dilekçesini Cumhuriyet Başsavcılığına sunabildikleri (bkz. § 31) ve
soruşturma sonucunda verilen kovuşturmaya yer olmadığı kararına da ayrıntılı
bir dilekçeyle itiraz edebildikleri (bkz. § 35) gözetildiğinde silahlı terör
örgütünün faaliyetlerine ilişkin olarak yürütülen ve diğer soruşturmaların
selameti açısından hassas bilgiler içeren soruşturma dosyasındaki belgeler
yönünden kısıtlama kararı verilmesi nedeniyle başvurucuların soruşturmaya gerekli olduğu ölçüde katılamadıklarını
söylemenin mümkün olmadığı değerlendirilmiştir.
112. Diğer yandan başvurucuların; gerçekte bir çatışma
yaşanmadığı hâlde yakınlarının öldürüldüğü, sonrasında da güvenlik güçlerince
olay yerinin ve olayın kurgulandığı, güvenlik güçlerince meşru müdafaa hâli
olmadığı hâlde ölçüsüz güç kullanıldığı, operasyona katılan güvenlik
güçlerinin, operasyona tanık olan veya ev aramasında bulunan komşuların ifade
ve beyanlarının alınmadığı, operasyona katılan güvenlik güçlerinin silahları
ile olay yerinden elde edilen mermi kovan ve çekirdekleri üzerinde
karşılaştırmalı inceleme yaptırılmadığı, yakınlarına isabet eden mermilerin
sayısı, mermi çekirdeği giriş-çıkış deliği yönü ve mermilerin vücuda isabet
yerleri ile fezlekede anlatılan olayın gerçekleşme şeklinin uyumsuz olduğu,
dolayısıyla bu hususların tespiti açısından olay yerinde uygulamalı keşif
yapılmadan ve tüm bu veriler değerlendirilmeden, güvenlik güçleri tarafından
kullanılan gücün mutlak zorunlu ve ölçülü olup olmadığına ilişkin bir
değerlendirme yapılmadan, güvenlik güçlerinin olayın gerçekleşme şartlarıyla
ilgili açıklamalarını kabul ederek Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği iddiaları bulunmaktadır.
113. Operasyonu gerçekleştiren güvenlik güçleri tarafından
tutulan olay tutanağı (bkz. §§ 12, 13) ve düzenlenen fezlekeye göre (bkz. § 26)
ise güvenlik güçleri tarafından D.K.nın bulunduğu dairenin kapısı kırılarak
açılmaya çalışıldığı sırada içeriden silah kurma mekanizması sesi gelmiş, içeri
girilerek şahsa ikaz yapıldıktan sonra koridorda ilerlendiği sırada koridorun
solundaki odadan D.K. tarafından güvenlik güçlerine ateş edilmiş, güvenlik
güçleri tarafından yeniden gerekli ikaz yapıldığı hâlde D.K. tarafından yeniden
birkaç kez ateş edilmesi üzerine odada yatağı kendisine mevzi yapan D.K. ya
teslim olması yönünde bir ikaz yapılmış, ölenin kendilerine tekrar tabanca
doğrultması nedeniyle güvenlik güçleri tarafından D.K.ya ateş edilmiştir.
Sonrasında D.K.ya güvenli mesafeden yaklaşıldığında yeniden yanındaki tabancayı
almaya teşebbüs ettiği görülünce önce uyarıda bulunulmuş, eylemine devam etmeye
çalışması üzerine müteveffaya tekrar ateş edilmiştir.
114. Yukarıda Olaylar ve
Olgular bölümünde ayrıntılı olarak yer verildiği üzere olayın
gelişimi ve gerçekleşme koşulları bakımından güvenlik güçleri tarafından
düzenlenen belgelerle başvurucuların iddiaları arasında büyük farklılıklar
bulunmaktadır. Bu her zaman mümkün olabilen bir durum gibi görünse de somut başvuru,
kamu görevlilerinin güç kullanımı neticesinde gerçekleşen bir ölüm olayına
ilişkin olduğundan başvurucuların iddialarının öncelikle soruşturmanın güç
kullanan kamu görevlilerinden bağımsız olarak ve tarafsız biçimde yürütülüp
yürütülmediği yönünden, devamında ise soruşturmanın olayın ne şekilde
gerçekleştiğini ortaya koyabilecek tüm delillerin toplanıp toplanmadığı,
soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların
kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olup olmadığı, bunun yanı
sıra soruşturma sonucunda verilen kararın yaşam hakkına yönelik müdahalenin
Anayasa’nın aradığı zorunlu bir durumdan kaynaklanan ölçülü bir müdahale olup
olmadığına yönelik bir değerlendirme içerip içermediği hususları açısından
irdelenmesi gerekmektedir.
115. Soruşturma kapsamında yürütülen işlemlere soruşturmanın
bağımsız ve tarafsız yürütülmesi gerekliliği yönünden bakıldığında Cumhuriyet
savcısının olay yerine bizzat gelerek OYİ görevlileriyle birlikte olay yerini
incelediği, OYİ görevlileri ile diğer kolluk görevlilerine yapılması gereken
soruşturma işlemleri hakkındaki talimatlarını ilettiği, tüm bu hususlara dair
bizzat tutanak tuttuğu görülmektedir. Soruşturma kapsamında yürütülen işlemlere
dâhil olan polis memurları olaya karışmayan memurlar olup Cumhuriyet savcısının
talimatı ve bilgisi dâhilinde işlemlerini yürütmüşlerdir. Cumhuriyet savcıları,
adli kolluk işlemleri kapsamında ceza soruşturmalarına katılan polislerin
hiyerarşik amiridir. Bu nedenle başvuru konusu olay açısından polislerin
soruşturma işlemlerinde görev almaları kural olarak kurumsal ve hiyerarşik
açıdan yürütülen soruşturmanın bağımsızlığına halel getirmeyecektir (Benzer
yönde değerlendirme için bkz. Cemil Danışman,
§ 103).
116. Olay yeri incelemesinin ve olay yerindeki maddi delillerin
toplanması işleminin olaya karışmayan ve OYİ konusunda uzman olan OYİ
görevlileri tarafından gerçekleştirildiği, bu süreçte fotoğraf çekimi ve kamera
kaydı yapıldığı anlaşılmaktadır. Diğer yandan ele geçirilen silahlar, boş kovanlar,
D.K.nın giysileri ve diğer tüm deliller üzerindeki kriminal incelemelerin olaya
karışmayan ve yine bu incelemelerde uzmanlaşmış Kriminal Polis Laboratuvarı
tarafından yapıldığı görülmektedir. Söz konusu kurumların incelemelerini
gerçekleştirirken bağımsız ve tarafsız davrandıklarından kuşku duyulmasını
gerektirecek bir bulguya rastlanmamıştır.
117. Diğer taraftan operasyonun emniyet birimleri tarafından
gerçekleştirilmiş olması nedeniyle olaya ilişkin bilgi ve belgelerin ilgili
emniyet birimi tarafından iletilmesinin de soruşturmanın olağan bir gereği
olduğu ifade edilmelidir.
118. Ayrıca D.K.nın Adli Tıp Kurumu tarafından otopsisinin
gerçekleştirildiği ve sonucunda ayrıntılı bir otopsi raporu düzenlendiği hususu
yukarıda belirtilen hususlarla birlikte değerlendirildiğinde yürütülen
soruşturmanın özel koşulları açısından soruşturmanın bağımsızlığı ve
tarafsızlığı noktasında herhangi bir eksikliğin bulunmadığına kanaat
getirilmiştir.
119. Bir sonraki aşamada soruşturmada olayın aydınlatılması ve
sorumluların belirlenmesi bakımından delillerin toplanması adına gerekli tüm
makul tedbirlerin alınıp alınmadığı ve bu bakımdan gerçekleştirilen işlemlerde
soruşturmanın derinliği ve ciddiyeti üzerinde etki gösteren bir eksikliğin
bulunup bulunmadığı, ayrıca soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada
elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı
olup olmadığı, neticede de adli makamlarca verilen kararın yaşam hakkına
yönelik müdahalenin Anayasa’nın aradığı zorunlu bir durumdan kaynaklanan,
ölçülü bir müdahale olup olmadığına yönelik bir değerlendirme içerip içermediği
yönlerinden inceleme yapılmalıdır.
120. Soruşturma kapsamında gerçekleştirilen D.K.nın otopsi
işlemi sonucunda ayrıntılı bir otopsi tutanağı düzenlenmiştir. Söz konusu
raporda, D.K.nın baş kısmındaki mermi çekirdeği giriş yarasının çevresinde is
bulaşığı olduğu ve bu yaraya sebebiyet veren atışın bitişiğe yakın atış
mesafesinde yapıldığı, diğer atışların ise bitişik atış mesafesi dışında bir
mesafeden yapıldığı, kesin atış mesafelerinin tespiti için D.K.nın olay anında
üzerinde bulunan kıyafetlerinin incelenmek üzere gönderilmesi gerektiği, ayrıca
D.K.nın vücudunda yirmi beş adet ateşli silah mermi yarası bulunduğu, bunların
yirmi birinin tek başına öldürücü nitelikte olduğu, diğer dördünün ise öldürücü
nitelikte olmadığı yönünde tespitler bulunmaktadır (bkz. § 17).
121. D.K.nın kıyafetleri üzerinde yapılan kriminal inceleme
sonucunda ise hırkasının ön tarafının üzerindeki bir adet mermi deliği ile
hırkasının arka tarafındaki on yedi adet mermi deliğinin uzak atış sonucu
meydana gelen giriş deliği olduğu, pantolonunun ön tarafındaki bir adet mermi
deliği ile pantolonunun arka tarafındaki bir adet mermi deliğinin aynı şekilde
uzak atış sonucu meydana gelen giriş deliği olduğu tespit edilmiştir. Hırkanın
ön tarafındaki yedi mermi deliği, hırkanın arka tarafındaki iki mermi deliği ve
pantolonunun ön ve arkasındaki toplam on altı mermi deliği üzerinde ise atış
artığına rastlanmadığından atış mesafesi ve yönü hakkında herhangi bir kanaat
bildirilememiştir. Ayrıca incelemede hırkanın her iki kol ağzında atış
artıklarına rastlanmıştır. Aynı incelemeye göre D.K.nın her iki el iç ve
dışından alınan svap numunelerinde atış artıkları tespit edilmiştir (bkz. §
24).
122. Diğer yandan olay yerinden elde edilen üç silah üzerinde
yapılan parmak izi incelemesinde tabancalar üzerinde herhangi bir ize
rastlanmamıştır (bkz. § 27).
123. Güvenlik güçleri tarafından düzenlenen fezlekede
gerçekleşen çatışma sırasında D.K.nın silahından çıkan merminin isabet ettiği
belirtilen silah aparatı üzerinde yapılan incelemelerde ise aparatta atış
artığı bulunduğu ve aparat üzerinde oluşan izin niteliği tam olarak
belirlenemeyen, yüksek hızlı mermi çekirdeği gibi bir cismin çarpması nedeniyle
oluşabileceği belirtilmiştir (bkz. § 25).
124. OYİ görevlileri tarafından düzenlenen tutanakta; olayın
gerçekleştiği yatak odasında çok sayıda mermi kovanı, deforme mermi çekirdeği,
mermi çekirdeği gömleği olduğu, yatak odası kapısı ve duvar üzerinde mermi
isabet izlerinin bulunduğu ve bu izlerin incelenmesi neticesinde oda kapısı ve
duvar üzerindeki iki mermi izinin odanın içinden dışına yapılan atış sonucu,
oda kapısı üzerindeki sekiz mermi izinin ise dışarıdan içeriye yapılan atış
sonucu oluştuğu tespitlerine yer verilmiştir (bkz. § 18).
125. Olay yerinde gerçekleştirilen arama neticesinde biri
D.K.nın vefatı sonrası yanında, diğeri vücudunun altında, bir diğeri ise evin
diğer odalarında olmak üzere toplam üç adet tabanca ele geçirilmiştir (bkz. §
19). Söz konusu tabancalar ve olay yerinden elde edilen mermi kovanları, mermi
çekirdekleri ve mermi gömlekleri kriminal incelemeye gönderilmiştir (bkz. §
19). Söz konusu inceleme sonucu düzenlenen raporda; 7.65 mm çaplı Browning
tipli 3 adet kovan, aynı tipte 1 adet mermi çekirdeği parçası ve aynı çap ve
tipte bir adet mermi çekirdeği gömleği parçasının olay yerinde ele geçen üç
tabancadan biri olan Pietro Beretta ibareli silahtan atıldığı ifade edilmiştir.
Raporda ayrıca inceleme için gönderilen altmış sekiz kovan, otuz iki adet
deforme mermi çekirdeği ve üzerinde yiv ve set izleri bulunan dört mermi
çekirdeği gömleği parçasının inceleme için gönderilen üç tabancadan -arasında
çap ve tip farkı olması nedeniyle- atılmasının mümkün olmadığı, 9 mm çaplı,
Parabellum tipi fişek atar silahtan atılmış olduğu ve olayla ilgili olarak elde
edilecek silahların iletilmesi hâlinde mukayeseli inceleme yapılabileceği
belirtilmiştir.
126. Anayasa Mahkemesince yapılan değerlendirmelerin kişilerin
masumiyetine ya da suçluluğuna ilişkin bir değerlendirme niteliği taşımadığı,
olaylardaki delillerin değerlendirmesi konusunda asıl sorumlu ve yetkili
olanların ilk elden olayları inceleyen yetkili adli makamların olduğu
benimsenerek yapılan incelemede, yukarıda belirtilen soruşturma işlemleri
birlikte değerlendirilmek suretiyle gerçekleştirilen bir operasyon sırasındaki
güç kullanımı sonucu vefat eden D.K.nın olayın gerçekleştiği evde tek başına
olduğu, dolayısıyla güvenlik güçleri dışında olayın gerçekleşme koşulları
hakkında bilgisi olan başka kişiler olmadığı gözetildiğinde adli makamlar
tarafından olayın gerçekleşme koşulları hakkında münhasıran bilgi sahibi olan
ve güç kullanımını gerçekleştiren güvenlik güçlerinin bu konudaki beyanlarına
başvurulmaması ilk bakışta bir eksiklik olarak göze çarpmaktadır.
127. Aynı şekilde Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından operasyonun
gerçekleştirilmesi aşamasına ilişkin bilgisi olabileceği değerlendirilen
komşular ya da çevrede bulunan şahısların tespiti yönünde bir çalışma
yapılmamış, soruşturma kapsamında tanık beyanına başvurulmamıştır. Bu
doğrultuda olay sonrasında Cumhuriyet savcısı ve OYİ görevlileri tarafından
olay yeri incelendiği sırada hazırun olarak
bulunan M.K.nın da tanık olarak beyanına başvurulmamıştır.
128. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından operasyonun planlanması
ve gerçekleştirilmesi aşamalarına ilişkin bilgilerin ayrıntılı olarak
bilinmesi, operasyon sırasında kullanılan gücün mutlak zorunlu ve ölçülü olması ilkeleri yönünden
değerlendirilebilmesi için elzemdir. Bu açıdan Cumhuriyet Başsavcılığı
tarafından bu hususlarda bilgisi bulunan tüm ilgililerin (şüpheli/tanık) tespit
edilerek bilgilerine başvurulması soruşturmanın etkili yürütülmesi açısından
önem arz etmektedir.
129. Güvenlik güçlerinin karıştığı olaylardaki bu tür
eksiklikler, mağdurlarda ve genel olarak toplumda kolluk görevlilerinin
eylemlerinden -adli makamlar dâhil olmak üzere- kimseye karşı sorumlu
olmadıkları bir otorite boşluğu içinde hareket ettikleri ve soruşturmalarda
gerekli özenin gösterilmediği düşüncesinin oluşmasına da yol açabilmektedir
(benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Cembeli
Erdem, B. No: 2014/19077, 18/4/2018, § 132).
130. Öte yandan başvurucuların kızlarının ölçüsüz biçimde güç
kullanılarak, çatışma olmadığı hâlde yargısız infaz edilerek öldürüldüğü,
güvenlik güçlerinin olayın gerçekleşmesine dair anlatımlarıyla yakınlarının
vücudunda tespit edilen mermi giriş-çıkış sayısı ve yönleri arasında uyumsuzluk
olduğu iddiaları bulunduğu, soruşturma sırasında olayın aydınlatılması için
kendilerinin de katılımıyla olay yerinde keşif ve canlandırma işlemi
gerçekleştirilmesi talebini adli makamlara ilettikleri görülmüştür.
131. Bu bakımdan otopsi işlemi sonucunda D.K.nın baş bölgesinden
bir kez, bitişiğe yakın atışla vurulduğunun, ayrıca vücudunda tespit edilen,
uzak mesafeden atılan yirmi beş mermi yarasından yirmi birinin tek başına
öldürücü nitelikte olduğunun tespit edilmesi (bkz. § 17), diğer yandan olay
yerinden elde edilen ve D.K.nın sağ/sol el iç/dış svap numunelerinin
incelenmesinde atış artığı tespit edilmesine göre çatışma sırasında en az bir
tanesinin D.K. tarafından kullanılmış olduğu değerlendirilen tabancalar
üzerinde yapılan kriminal incelemede tabancaların hiçbirinde D.K.nın parmak
izine rastlanmamış olması (bkz. § 27), güvenlik güçleri uhdesindeki silah
aparatında mermi değmesi sonucu oluşabileceği değerlendirilen biz iz bulunması,
yine D.K.nın olay sırasında üzerinde bulunan giysileri üzerinde yapılan
kriminal incelemede ölenin hırkasının sırt kısmında on yedi adet, uzak atış
mesafesinde yapılmış mermi giriş deliği bulunduğunun tespit edilmiş olması
(bkz. § 24), D.K.nın vücudundaki mermi izlerinin yerleriyle çatışma sırasında
D.K.nın odadaki yatağın arkasında mevzilendiği açıklamasının uygunluğunun
denetlenmesinin gerekebileceği hususları karşısında olayın gerçekleştiği
koşulların tartışmasız olarak belirlenmesini sağlamada oldukça önem arz ettiği
açık olan uygulamalı keşif işleminin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
gerçekleştirilmemesi soruşturmanın etkililiğini zedeleyen unsurlar olarak göze
çarpmaktadır.
132. Olay yerinde uygulamalı keşif gerçekleştirilmesinin olayın
gerçekleşme şartlarına ilişkin başvurucuların iddiaları ile güvenlik güçlerinin
açıklamaları arasındaki çelişkiyi giderebileceği, aynı zamanda adli makamlara
soruşturma neticesinde verecekleri kararda olayda gerçekleşen güç kullanımının mutlak zorunlu ve özellikle de ölçülülü olup olmadığı açısından sağlıklı
bir değerlendirme yapmalarına imkân sağlayacağı değerlendirilmektedir.
133. Tüm bunlar dışında soruşturmanın etkililiğini zedeleyen bir
diğer eksiklik ise olay yerinden elde edilen altmış sekiz boş kovan, otuz iki
deforme mermi çekirdeği ve dört mermi çekirdeği gömleği parçasının 9 mm’lik
Parabellum tipi silahtan atılmış olduğu ve olayla ilgili olarak elde edilecek
silahlarla birlikte tekrar gönderilmesi durumunda mukayeseli bir inceleme
yapılabileceği kriminal inceleme raporunda belirtildiği hâlde (bkz. §§ 19, 125)
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bu yönde bir ekspertiz raporunun temin
edilmemesidir. Söz konusu inceleme sırasında kaç mermi kovanının hangi silahtan
ve kim tarafından atıldığı tespit edilebilecek, bu bilgi uygulamalı keşif
işlemindekine benzer biçimde adli makamlara soruşturma neticesinde verecekleri
kararda olayda gerçekleşen güç kullanımının mutlak
zorunlu ve özellikle de ölçülülü
olup olmadığı açısından sağlıklı bir değerlendirme yapmalarına imkân
sağlayabilecektir.
134. Anayasa’nın 17. Maddesi gereğince yürütülecek
soruşturmalarda, soruşturma makamlarının olayın gelişimine ve delillerin elde
edilmesine ilişkin olarak ölen kişinin yakınlarının soruşturma kapsamında her
türlü iddialarını ve taleplerini karşılama zorunluluğu bulunmamaktadır. Soruşturma
kapsamında yürütülecek soruşturma işlemlerinin belirleyicisi yetkili soruşturma
makamlarıdır (Yavuz Durmuş ve diğerleri,
B. No: 2013/6574, 16/12/2015, § 62).
135. Fakat daha önce de belirtildiği üzere (bkz. § 97)
soruşturma sonucunda verilen kararın yaşam hakkına yönelik müdahalenin
Anayasa’nın aradığı zorunlu bir durumdan kaynaklanan ölçülü bir müdahale olup
olmadığına yönelik bir değerlendirme içermesi de gerekmektedir. Bu noktada
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından olayla ilgili olarak verilen kovuşturmaya
yer olmadığı kararında “güvenlik güçlerinin
meşru savunma koşulları altında hareket ettikleri, kendilerine karşı
gerçekleştirilen saldırıyı ortadan kaldırmak amacıyla eylemlerini
gerçekleştirdikleri, ayrıca Polis Vazife ve Selahiyet Kanunun 16. Maddesinde
düzenlenen silah kullanma şartlarının olayda gerçekleştiği, polisin silah
kullanmadan önce ölene karşı duyabileceği şekilde ‘teslim ol’ çağrısında
bulundukları, ölenin bu çağrıya uymayarak görevli polislere doğru ateş ettiği,
olayda hukuka aykırı herhangi bir eylemin söz konusu olmadığı”
gerekçesine yer verilmiştir.
136. Cumhuriyet Başsavcılığının söz konusu kararında, güvenlik
güçlerinin silah kullanımının yasal sınırlar (meşru savunma) içinde gerçekleşip
gerçekleşmediğine ilişkin bir değerlendirme yapıldığı fakat bu değerlendirme
yapılırken konu hakkındaki yasal mevzuat ve güç kullanımında aranan mutlak zorunluluk ve ölçülülük kriterlerinin olayda söz konusu
olup olmadığının ayrıntılı olarak incelenmediği görülmektedir (bkz. § 33).
Anayasa Mahkemesi söz konusu eksikliğin yukarıda ayrıntılı olarak değinilen
soruşturma işlemlerindeki eksikliklerden kaynaklandığını değerlendirmektedir.
Söz konusu eksiklikler nedeniyle Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen
karar Anayasa’nın aradığı zorunlu bir
durumdan kaynaklanan ölçülü bir müdahale olup olmadığına yönelik
olarak yapılması gereken bir değerlendirmenin tüm gereklerini de karşılar
nitelikte değildir. Aynı şekilde Hâkimlik tarafından verilen kovuşturmaya yer
olmadığına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin kararda da bu yönde bir
değerlendirme bulunmamaktadır.
137. Anayasa Mahkemesi, görevi olmadığından değerlendirmelerinde
belirtilen hususlarda araştırma yapılması hâlinde başvuruya konu davanın nasıl
sonuçlanacağı ile ilgilenmemektedir. Anayasa Mahkemesinin görevi, soruşturma
makamlarının Anayasa’nın 17. Maddesi ile öngörülen derinlikli ve özenli
inceleme yükümlülüğünü yerine getirip getirmediğini ya da ne ölçüde getirdiğini
belirlemekten ibarettir (İpek Deniz ve
diğerleri, § 169).
138. Soruşturmanın etkililiği bakımından değerlendirilecek son
husus ise soruşturmanın makul süratle tamamlanıp tamamlanmadığıdır. 3/12/2015
tarihinde gerçekleşen olayla ilgili olarak Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
6/4/2016 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiş, karara karşı
yapılan itiraz ise 24/5/2016 tarihinde Hâkimlik tarafından reddedilmiştir.
Soruşturma sürecinde birçok ekspertiz raporu temin edildiği gözetildiğinde
soruşturmanın altı aya yakın sürede sonuçlandırılmasının soruşturmanın etkililiği
açısından bir sorun teşkil etmediği değerlendirilmiştir.
139. Yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan gerekçelerle, yürütülen
soruşturmanın Anayasa’nın 17. Maddesinin gereklerine cevap verebilecek
nitelikte olmaması nedeniyle olayla ilgili etkili bir soruşturma yürütülmeyerek
yaşam hakkının usul yönünün ihlaline sebep olunduğu kanaatine varılmıştır.
140. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. Maddesinde güvence
altına alınan yaşama hakkının usul yönünün ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
141. 6216 sayılı Kanun’un 50. Maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili kısmı ve (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Esas
inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine
karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
142. Başvurucular ihlalin tespiti, soruşturmanın yenilenmesi,
asgari ücret hesabı üzerinden Fransız Yaşam Tablosu uyarınca hesaplanacak
miktarda maddi tazminat, başvurucular İbrahim ve Gülçin Kortak için ayrı ayrı
200.000 TL, diğer başvurucular için ise ayrı ayrı 20.000 TL olmak üzere toplam
500.000 TL manevi tazminat ödenmesi talebinde bulunmuştur.
143.Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan
kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875,
7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal
kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin
devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle
sonuçlanacağına da işaret etmiştir(Aligül
Alkaya ve diğerleri, B.No: 2016/12506, 7/11/2019).
144. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§
55, 57).
145.İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa
Mahkemesi, 6216 sayılı Kanunun 50. Maddesinin (2) numaralı fıkrası ile
İçtüzük’ün 79. Maddesinin 1 numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme,
usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan
kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya
özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi
tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde,
usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili
mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir
takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan
mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden
ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir. (Mehmet Doğan, §§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri, §§ 57-59,
66-67).
146. İncelenen başvuruda yaşam hakkının usul boyutunun ihlal
edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin soruşturma makamının
kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
147. Bu durumda yaşam hakkının usul boyutunun ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun’un 50. Maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden yargılama (soruşturma) yapılmak üzere İstanbul Anadolu Cumhuriyet
Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
148. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesi ve yeniden
yargılama yapılmasının başvurucuların uğradığı zararların giderilmesi
bakımından yetersiz kalacağı açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün
sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için yaşam hakkının usul boyutunun ihlali
nedeniyle yalnızca ihlal tespiti ve yeniden yargılamayla giderilemeyecek olan
manevi zararları karşılığında başvuruculara net 36.600 TL manevi tazminat
müşterek olarak ödenmesine karar verilmesi gerekir.
149. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucuların uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucuların bu konuda herhangi bir belge
sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi
gerekir.
150. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve 2.475
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.714,50 TL yargılama giderinin
başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kötü muamele yasağının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın kişi bakımından
yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. 1. Yaşam hakkının maddi boyutunun ihlal edildiğine ilişkin
iddianın incelenmesine GEREK BULUNMADIĞINA Kadir ÖZKAYA’nın karşıoyu ve
OYÇOKLUĞUYLA,
2. Yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
C. Anayasa’nın 17. Maddesinin birinci fıkrasında güvence altına
alınan yaşam hakkının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE OYBİRLİĞİYLE,
D. Yaşam hakkının usul boyutunun ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere kararın bir örneğinin
İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına (2016/33199 Sor.) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvuruculara müşterek olarak net 36.600 TL manevi tazminat
ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
F. 239,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.714,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine
ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
10/12/2019 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
Mahkememiz çoğunluğunca, somut olayda yaşam hakkının maddi
boyutunun ihlal edilip edilmediği konusunda bir değerlendirme yapılmasına imkân
sağlayacak nitelikte yeterli veri bulunmadığı gerekçesiyle, incelemenin sadece
yaşam hakkının etkili soruşturma yapma yükümlülüğü boyutu yönünden yapılmasına
karar verilmiştir. Aşağıda açıklanan nedenlerle, olayda maddi boyut yönünden
inceleme yapılması için yeterli bilgi ve belge bulunduğu kanaatine vardığımdan
Sayın Çoğunluğun bu görüşüne katılmıyorum.
Öncelikle, kamu makamları ile başvurucular arasında,
başvurucuların yakını olan D.K.’nın güvenlik güçleri tarafından
gerçekleştirilen bir operasyon sırasında gerçekleşen güç kullanımı nedeniyle
öldüğü konusunda ihtilaf bulunmamaktadır. Bununla birlikte başvurucular ve kamu
makamlarının ölümün hangi koşullar altında gerçekleştiğine dair görüşleri
farklıdır.
Başvurucular, yakınlarının güvenlik güçlerinin ölçüsüz güç
kullanımı sonucu yargısız infaz edilerek öldürüldüğünü, ölüm olayı öncesinde
herhangi bir çatışma gerçekleşmediği hâlde yakınlarının güvenlik güçlerince
öldürülmesinden sonra olay yerinin operasyonu gerçekleştiren güvenlik güçleri
tarafından uygun biçimde kurgulandığını iddia etmektedir.
Buna karşın kamu makamları, güvenlik güçlerinin aldıkları bir
ihbar üzerine terör örgütü üyesi oldukları değerlendirilen kişilerin
yakalanması amacıyla gerçekleştirdikleri bir operasyon sırasında, uyarılara
rağmen teslim olmayan ve güvenlik güçlerine ateş eden başvurucunun 26.9.2004
tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 25. maddesinin (1) numaralı fıkrası
ile 4.7.1934 tarih ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Selâhiyet Kanunu'nun 16.
maddesine dayanarak meşru müdafaa kapsamında silahlı güç kullanıldığı
görüşündedir.
Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı,
dokunulmaz ve vazgeçilmez temel bir hak olup Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte
değerlendirildiğinde devlete bir takım pozitif ve negatif ödevler yüklediği
anlaşılır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17.9.2013, § 50).
Kamu görevlilerinin güç kullanması sonucu gerçekleştiği iddia edilen ölüm
olaylarının devletin negatif yükümlülüğü kapsamında incelenmesi gerekir (Cemil
Danışman, B. No: 2013/6319, 16.7.2014, § 45). Devletin yaşam hakkına ilişkin
negatif yükümlülüğü kapsamında kamusal bir yetkiyle güç kullanan görevlilerin
kasıtlı ve hukuka aykırı bir şekilde hiçbir bireyin yaşamına son vermeme ödevi
bulunmaktadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 51).
Anayasa'nın 17. maddesi belli durumlarda kişilere karşı güç
kullanılmasına izin vermekteyse de(Cemil Danışman, § 46) Anayasa'nın 13.
maddesi uyarınca kamu görevlilerinin güç kullanımının kanuni dayanağının
bulunması, Anayasa'nın 17. maddesinde belirtilen meşru amaçları takip etmesi ve
ölçülü olması gerekir.
Öte yandan Anayasa'nın 17. maddesinin son fıkrasında yer alan
"zorunlu durumlarda" ibaresi ve Anayasa Mahkemesinin bu konuda daha
önce vermiş olduğu kararlar birlikte değerlendirildiğinde güvenlik
görevlilerine, ancak Anayasa’da belirtilen amaçlara ulaşmak için başka bir
çarenin kalmadığı mutlak zorunlu durumlarda ve orantılı bir biçimde güç
kullanmalarına izin verildiği sonucuna ulaşılır (Cemil Danışman, § 50; Nesrin
Demir ve diğerleri, B. No: 2014/5785, 29.9.2016, § 113).
Somut olayda 5237 sayılı Kanun'un meşru müdafaaya ilişkin 25.
maddesinin (1) numaralı fıkrası ile 2559 sayılı Kanunu'nun polisin silah
kullanma yetkisine ilişkin 16. maddesinin somut olayda güvenlik güçlerinin
silahlı güç kullanmasına yeterli kanuni dayanak teşkil ettiğinde kuşku
bulunmamaktadır.
Anayasanın 17. maddesinin son fıkrasında “meşru müdafaa” halinde
kamu görevlilerine ölümle sonuçlanan güç kullanabilme izni verilmiştir. Somut
olayda kamu makamları tarafından, D.K.’nın silahla ateş etmesi sonrasında
güvenlik güçlerinin silahlı güç kullandığı ifade edildiğinden başvurucuya
yapılan müdahalenin meşru müdafaa kapsamında meşru amacının bulunduğunu da
kabul etmek gerekir.
Son olarak somut olayda ölümle sonuçlanan silahlı güç
kullanımının mutlak zorunlu ve orantılı olup olmadığı değerlendirilmelidir.
Başvurucular gerçekte bir çatışma yaşanmadığı hâlde yakınlarının
öldürüldüğünü, sonrasında da güvenlik güçlerince olay yerinin ve olayın
kurgulandığını ileri sürmüşler ise de buna ilişkin somut bir veri
sunamamışlardır.
Somut olayda, kamumakamlarınca, başvurucuların yakını D.K.’nın
bir silahlı terör örgütünün gençlik yapılanmasına mensup olduğu ve bu faaliyeti
çerçevesinde diğer iki örgüt üyesi ile birlikte güvenlik güçlerine yönelik
eylem gerçekleştirme hazırlığı içinde olduğu, örgüt tarafından eylem yapmak
için dağdan gönderildiği ve silahlı olduğu bilgisi alınmıştır. Güvenlik güçleri
tarafından D.K. ile irtibatlı olduğu ihbar edilen diğer kişiler operasyon
yapılan dairenin dışında yakalanmıştır. Sonrasında gecikmesinde sakınca bulunan
hâl nedeniyle Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen arama izni ile ihbarda
belirtilen adreste bulunan daireye operasyon gerçekleştirilmiştir.
Olay tutanağı ve fezlekeye göre; kapının rızayla açılmaması
üzerine güvenlik güçleri tarafından D.K.’nın bulunduğu dairenin kapısı
kırılarak açılmaya çalışıldığı sırada içeriden silah kurma mekanizması sesi
gelmiş, içeri girilerek D.K. ya ikaz yapıldıktan sonra koridorda ilerlendiği
sırada koridorun solundaki odadan D.K. tarafından güvenlik güçlerine ateş
edilmiş, güvenlik güçleri tarafından yeniden ikaz yapıldığı hâlde D.K.
tarafından tekrar birkaç kez ateş edilmesi üzerine odada yatağı kendisine mevzi
yapan D.K. ya teslim olması yönünde ikaz yapılmış, D.K.’nın kendilerine tekrar
tabanca doğrultması nedeniyle güvenlik güçleri tarafından D.K. ya ateş
edilmiştir. Sonrasında D.K. ya güvenli mesafeden yaklaşıldığında yeniden
yanındaki tabancayı almaya teşebbüs ettiği görülünce önce uyarıda bulunulmuş,
eylemine devam etmeye çalışması üzerine D.K. ya tekrar ateş edilmiştir.
Olayın ardından gerçekleştirilen D.K’ya ilişkin otopsi sonucunda
tutulan otopsi tutanağında, D.K.’nın vücudunda yirmi beş adet ateşli silah
mermi yarası bulunduğu, bunların yirmi birinin tek başına öldürücü nitelikte
olduğu, diğer dördünün ise öldürücü nitelikte olmadığı tespit edilmiştir.
Rapora göre D.K.’nın baş kısmında bulunan yaraya sebebiyet veren atış bitişiğe
yakın atış mesafesinden yapılmıştır. D.K.’nın kıyafetleri üzerinde yapılan
kriminal inceleme sonucunda ise hırkasının ön tarafının üzerindeki bir adet
mermi deliği ile hırkasının arka tarafındaki on yedi adet mermi deliğinin uzak
atış sonucu meydana gelen giriş deliği olduğu belirlenmiştir.
Aynı incelemeye göre D.K.nın her iki el iç ve dışından alınan
svap numunelerinde ve çatışma sırasında D.K.’nın silahından çıkan merminin
isabet ettiği belirtilen güvenlik güçlerine ait silah aparatı üzerinde atış
artığı tespit edilmiştir.
Öte yandan olay yeri inceleme görevlileri tarafından düzenlenen
tutanakta olayın gerçekleştiği yatak odasında çok sayıda mermi kovanı ve mermi
çekirdeği bulunduğu, oda kapısı ve duvar üzerindeki iki mermi izinin odanın
içinden dışına yapılan atış sonucu, oda kapısı üzerindeki sekiz mermi izinin
ise dışarıdan içeriye yapılan atış sonucu oluştuğu belirtilmiştir. Olay yerinde
biri D.K.’nın vücudunun altında olmak üzere toplam üç adet tabanca ele
geçirilmiş, yapılan kriminal incelemede olay yerinde ele geçen 3 adet kovan,
aynı tipte 1 adet mermi çekirdeği parçası ile aynı çap ve tipte bir adet mermi
çekirdeği gömleği parçasının bu tabancalardan birinden atıldığı anlaşılmıştır.
Yukarıda yer verilen bilgi ve belgelerden, alınan ihbarı
müteakip güvenlik güçlerince gerçekleştirilen terör operasyonu sırasında D.K.
tarafından güvenlik güçlerine yönelik silahla ateş edildiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Öte yandan, dosyada, operasyon sırasında D.K.’nın yapılan uyarıya rağmen teslim
olmayıp güvenlik görevlilerine ateş etmesi üzerine meşru müdafaa kapsamında
kendisine silahlı güç kullanıldığının aksini ortaya koyacak başka bir delil de
bulunmamaktadır.
Ayrıca D.K.’nın kıyafetlerindeki on sekiz adet mermi deliğinin
uzak atış sonucu meydana gelmiş olduğu dikkate alındığında sadece bir yaranın
bitişik atışa yakın mesafeden yapılan atış sonucu oluşmuş olması tek başına
güvenlik güçlerinin D.K. yı kontrol altına aldıktan sonra gerekmediği halde
silahlı güç kullandıkları sonucuna varmaya yeterli değildir.
Son olarak somut olayın koşulları altında kendilerine karşı
silah kullanan D.K.yı silahlı güç kullanma dışında bir yöntemle etkisiz hale
getirmelerini beklemek güvenlik görevlilerinin hayatlarını riske atmaya neden
olabilir. Dolayısıyla güvenlik görevlileri tarafından D.K.ya yönelik silahlı
güç kullanımının mutlak zorunlu durumda ve orantılı bir biçimde
gerçekleştiğini, yaşam hakkının maddi boyutunun ihlal edilmediğini kabul etmek
gerekir. Bu nedenlerle Sayın çoğunluğun yaşam hakkının maddi boyutu yönünden
inceleme yapılmasına gerek olmadığı görüşüne katılmıyorum.