TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SINIRLI SORUMLU ADAPAZARI PANCAR EKİCİLER
KOOPERATİFİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/15546)
|
|
Karar Tarihi: 7/11/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Selçuk KILIÇ
|
Başvurucu
|
:
|
Sınırlı Sorumlu Adapazarı Pancar
Ekiciler Kooperatifi
|
Vekili
|
:
|
Av. Gülay ÖZŞAHİN DAVUT
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ortağı olduğu şirket adına verilen idari para
cezasının iptali istemiyle açılan davada lehe olan mevzuat hükümlerinin
uygulanmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/9/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu Sınırlı Sorumlu Adapazarı Pancar Ekicileri
Kooperatifi (Kooperatif), T.C. Özelleştirme İdaresi Başkanlığında yapılan satış
ihalesine katılarak Adapazarı Şeker Fabrikası A.Ş.nin
(Şirket) %95,37 hissesini satın almış ve ilgili Şirket hisseleri 15/11/2005
tarihinde Kooperatife devredilmiştir.
9. Kooperatifin çoğunluk hissesine sahip olduğu Şirket adına,
Şeker Kurulu (Kurul) tarafından kendileri için belirlenen pancar ekim alanları
dışında üretim faaliyetinde bulunulduğundan bahisle idari para cezası işlemi
tesis edilmiştir. Şirket tarafından pancar ekim alanlarının belirlenmesine
ilişkin 25/12/2006 tarihli ve 136/1 sayılı Kurul kararı ile 4/4/2001 tarihli ve
4634 sayılı Şeker Kanunu'nun 11. maddesi uyarınca Şirkete idari para cezası
verilmesine ilişkin 28/1/2008 tarihli Kurul kararının iptali istemiyle Şeker
Kurumuna (Kurum) karşı ilk derece sıfatıyla Danıştayda
dava açılmıştır.
10. Danıştay Onüçüncü Dairesinde
(Daire) görülen davada Daire 25/1/2011 tarihli kararında; Anayasa'nın 45.
maddesi ile tarımsal üretim planlaması yapma görevinin devlete verildiğini, bu
görevin 4634 sayılı Kanun'dan kaynaklanan yetkiyle şeker rejimine yönelik
olarak davalı Kurum tarafından yerine getirileceğini, dolayısıyla şekerin ham
maddesi olan pancarın üretiminin ve kalitesinin artırılabilmesi amacıyla ekim
alanlarının belirlenmesi konusunda Kurulun yetkisinin bulunduğunu ve davacının
Kurulun 25/12/2006 tarihli, 136/1 sayılı kararına ilişkin itirazlarının yerinde
görülmediğini belirtmiştir. Daire tarafından davacı Şirkete idari para cezası
verilmesine yönelik 28/1/2008 tarihli ve 159 sayılı Kurul kararına yönelik
yapılan incelemede ise davacı Şirket tarafından 2007/2008 pazarlama yılında
kendi ekim alanları dışından 31/12/2007 tarihine kadar 14 bin tonun üzerinde
(C) pancarı satın aldığının sabit olması karşısında davacıya Kanun'un 11.
maddesi uyarınca idari para cezası verilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı
ifade edilmiştir. Yine 28/1/2008 tarihli ve 159 sayılı Kurul kararının davacı
Şirkete 4634 sayılı Kanun'un 11. maddesinin altıncı fıkrası uyarınca idari para
cezası verilmesine ilişkin kısmının ise yedi günlük ihtar süresine karşın bu
sürede bilgilerin verilmemesi ve/veya inceleme imkânının sağlanmaması
davranışlarının dava konusu olayda bulunmadığı ve Kanun'un 11. maddesinin
altıncı fıkrası uyarınca davacıya verilen söz konusu idari para cezasında
hukuka uyarlık bulunmadığı belirtilerek dava konusu işlemlerin kısmen iptaline,
davanın kısmen reddine karar verilmiştir.
11. Şirketin ve Kurumun karşılıklı temyiz ettiği karar Danıştay
İdari Dava Daireleri Kurulunun (İDDK) 25/12/2013 tarihli kararıyla ve
oyçokluğuyla onanmıştır. Karşıoyda; davacı Şirkete
isnat edilen pancar ekim alanı dışında alım
yapma fiili karşılığında 4634 sayılı Kanun'un 11. maddesinde bir
ceza öngörülmediğinden ekim alanı dışından elde edilen şekerin (C) şekeri
varsayılmak suretiyle verilen idari para cezasında hukuka uyarlık bulunmadığı
ifade edilmiştir.
12. Taraflarca yine karşılıklı olarak yapılan karar düzeltme
istemi İDDK'nın 2/12/2015 tarihli kararıyla ve
oyçokluğuyla reddedilmiştir.
13. Yargılama devam ederken başvurucu Kooperatif tarafından
24/9/2012 tarihli Hisse Devri ve Kredi Borcu Tasfiye Sözleşmesi ile Adapazarı
Şeker Fabrikası A.Ş.deki
hisselerinin tamamı Asya Katılım Bankası A.Ş.ye satılmış ve devredilmiştir. Söz
konusu Sözleşme'nin 5.1., 5.2. ve 5.3. maddelerinde; Şirketin idari para
cezalarının iptali amacıyla Danıştay nezdinde Kurum aleyhine açtığı davalarda
aleyhe sonuç çıkması hâlinde toplam idari para cezası, bu cezanın faizi, vekâlet
ücretleri ve yargılama giderinin devredenin yani Kooperatifin üstlendiği hüküm
altına alınmıştır.
14. Başvurucu Kooperatif davada taraf olmadığı için nihai karar
başvurucuya tebliğ edilmemiş; başvurucu, kararın kesinleştiğini 16/8/2016
tarihinde Asya Katılım Bankası A.Ş.den (Banka)
öğrendiğini beyan etmiştir.
15. Başvurucu 2/9/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun
365. maddesi şöyledir:
"Anonim şirket, yönetim kurulu tarafından
yönetilir ve temsil olunur. Kanundaki istisnai hükümler saklıdır."
17. 6102 sayılı Kanun'un 367. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
"(1) Yönetim kurulu esas sözleşmeye
konulacak bir hükümle, düzenleyeceği bir iç yönergeye göre, yönetimi, kısmen
veya tamamen bir veya birkaç yönetim kurulu üyesine veya üçüncü kişiye
devretmeye yetkili kılınabilir...
(2)
Yönetim, devredilmediği takdirde, yönetim kurulunun tüm üyelerine aittir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 7/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
19. Başvurucu Kooperatif; bireysel başvuruya dayanak davada
verilen hükmün doğrudan kendileri hakkında sonuç doğurduğunu ancak aleyhlerine
sonuç doğuran kararın davada taraf olmadıkları için taraflarına tebliğ
edilmeden kesinleştiğini, söz konusu kararın kesinleştiğini 16/8/2016 tarihinde
Asya Katılım Bankası A.Ş.den öğrendiklerini ve Şirket
adına kesilen yüksek miktardaki para cezasını ödemek zorunda bırakılması
durumunda Şirketin kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kalacağını
belirtmektedir. Ayrıca 4634 sayılı Kanun'un 5. maddesine eklenen fıkra ile
idari para cezasına mesnet alınan eylemin suç olmaktan çıkarıldığını ve aynı
eylemin yasa ile legal hâle geldiğini, bu hususun yargı kararında
değerlendirilmediğini, Kurum tarafından Kanun'da düzenlenmeyen bir hususta
düzenleyici işlemle yükümlülüklerin artırıldığını belirterek Anayasa'nın 2.,
36. ve 38. maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmektedir.
20. Bakanlık görüşünde; başvurucu Kooperatifin 24/9/2012
tarihinde yapılan hisse satış işlemine kadar idari para cezasına ilişkin
yargısal süreçte her türlü iddiada bulunma, itirazlarını ileri sürme ve savunma
yapma imkânına sahip olduğu, nitekim davanın 2008 yılında ilk derece mahkemesi
olarak Danıştayda açıldığı ve 25/1/2011 tarihinde
karara bağlandığı belirtilmiştir. Bununla birlikte başvurucu Kooperatifin 2012
yılına değin %95,37 hissesine sahip olduğu Şirket hakkında tesis edilen idari
para cezasına ilişkin 2008 yılında başlayan yargısal süreçten bilgi sahibi
olmadığı ve ihtilaf konusundaki argümanlarını ortaya koyma imkânından yoksun
bırakıldığından bahsedilemeyeceği de ifade edilmiştir.
21. Bakanlık görüşüne karşı verilen cevapta başvuru dilekçesinde
yer alan hususlar tekrar edilmiştir.
B. Değerlendirme
22. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının birinci
cümlesi şöyledir:
"Herkes, Anayasada
güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği
iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir."
23. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un "Bireysel başvuru hakkı" kenar
başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Herkes, Anayasada
güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki
herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa
Mahkemesine başvurabilir."
24. Anılan Kanun’un "Bireysel
başvuru hakkına sahip olanlar" kenar başlıklı 46. maddesinin
ilgili kısımları şöyledir:
"(1) Bireysel başvuru
ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel
ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir.
(2) (…) Özel hukuk tüzel kişileri sadece tüzel
kişiliğe ait haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda
bulunabilir."
25. Usul hukukunda düzenlenen ve derece mahkemelerindeki
yargılamalarda dava açma yönünden gerekli ve yeterli görülen ehliyet
kurallarının bireysel başvuru ehliyeti yönünden önemi olmakla birlikte bireysel
başvuru sistemindeki başvuru ehliyeti dava açma ehliyetinden daha farklı ve
özerk bir kavramdır.
26. 6216 sayılı Kanun’un 46. maddesinin (1) numaralı fıkrasına
göre bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunma hakkına sahip
olabilmesi için üç temel koşulun birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu
koşullar şikâyet konusu edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücünün
işlemi, eylemi ya da ihmalinden dolayı başvurucunun güncel bir hakkının ihlal edilmesi, bu ihlalden başvurucunun
kişisel olarak ve doğrudan etkilenmiş olmasıdır (benzer
yöndeki karar için bkz. Onur Doğanay,
B. No: 2013/1977, 9/1/2014, § 42). Bu koşulların birlikte gerçekleşmesi
durumunda Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ortak koruma alanı
kapsamındaki bir hakkının ihlali iddiasında bulunan gerçek kişilerin ya da özel
hukuk tüzel kişilerinin mağdur sıfatını haiz olduğu, dolayısıyla bireysel
başvuru ehliyetinin bulunduğu kabul edilmektedir.
27. Öte yandan bir başvurunun kabul edilebilmesi için
başvurucunun sadece mağdur olduğunu ileri sürmesi yeterli olmayıp ihlalden
doğrudan etkilendiğini yani mağdur olduğunu göstermesi veya mağdur olduğu
konusunda Anayasa Mahkemesini ikna etmesi gerekir. Bu itibarla mağdur olduğu
zannı veya şüphesi de mağdurluk statüsünün varlığı için yeterli değildir (Onur Doğanay, § 45).
28. Bireysel başvuruya konu olayda Adapazarı Şeker Fabrikaları
A.Ş. adına idari para cezası tesis edilmesi işlemi ile şeker pancarı ekim
alanlarının belirlenmesine ilişkin Kurul kararının iptali istemiyle açılmış bir
idari dava söz konusudur. Başvurucu Kooperatif, sonucundan doğrudan etkilendiği
bir idari davada müdahil sıfatı bulunmadığı için kararın tarafına tebliğ
edilmediğini, kararın kesinleştiğini ve mağdur olduğunu ileri sürmüştür.
29. Somut başvuruda bireysel başvuruya konu davanın 2008 yılında
açıldığı ve davanın açıldığı tarihte başvurucu Kooperatifin davacı Şirketin
ortağı ve hisselerinin %95,37'sinin sahibi olduğu, yargılama temyiz
aşamasındayken başvurucu Kooperatif tarafından 24/9/2012 tarihli Hisse Devri ve
Kredi Borcu Tasfiye Sözleşmesi ile Adapazarı Şeker Fabrikası A.Ş.de sahip
olduğu hisselerin tamamının Asya Katılım Bankası A.Ş.ye satıldığı ve hisselerin
devredildiği görülmüştür. Başvurucu, bahsi geçen Sözleşme'nin 5.1., 5.2. ve
5.3. maddelerinde; Şirketin idari para cezalarının iptali amacıyla Danıştay
nezdinde Şeker Kurumu aleyhine açtığı davalarda aleyhe sonuç çıkması hâlinde
toplam idari para cezası, bu cezanın faizi, vekâlet ücretleri ve yargılama
giderinin tarafından üstlenildiğini ve bu nedenle uyuşmazlığın sonucundan doğrudan
etkilendiğini belirtmiştir.
30. Yukarıda anılan mevzuat uyarınca anonim şirketlerin yönetim
kurulu tarafından yönetileceği ve temsil olunacağı, yapılacak düzenleme ile bu
yetkinin kısmen veya tamamen bir veya birkaç yönetim kurulu üyesine veya üçüncü
kişiye devredilebileceği açıktır (bkz. §§ 16, 17). Bu nedenle şirket
ortaklarının şirket adına yapılan bir işlemden dolayı bireysel başvuruda
bulunabilmesi veya dava açabilmesi ancak şirketin yönetimsiz kalması veya
tasfiye edilmesi gibi çok istisnai hâllerde mümkün olabilmektedir.
31. Bakılan uyuşmazlıkta ise idari para cezası işlemlerinin ayrı
bir tüzel kişiliği bulunan Şirket adına uygulandığı, davanın Şirket adına
açıldığı ve başvurucu Kooperatifin davada taraf olmadığı görülmüş, söz konusu
işlem nedeniyle Şirket ortaklarının değil Şirketin mağdur olduğu
değerlendirilmiştir. Öte yandan aynı dava sürecine yönelik olarak Şirket
tarafından da 2016/10921 başvuru numarası ile bireysel başvuruda bulunulmuş ve
13/12/2016 tarihli karar ile başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.
32. Sonuç olarak Şirket adına uygulanan idari para cezası
sebebiyle bu Şirketin (eski) ortağı olan başvurucu Kooperatifin bireysel
başvuruda bulunamayacağı, Şirketin başvuru yapmasına engel bir durum
bulunmadığı -hatta aynı uyuşmazlığa yönelik bireysel başvuruda bulunulduğu-
gözetildiğinde Kooperatif ile Banka arasında yapılan sözleşmenin de Kooperatife
başvuru hakkı vermeyeceği sonucuna varılmıştır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun mağdur sıfatı taşımadığı
anlaşıldığından başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun kişi bakımından
yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
7/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.