TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AHMET SEFA TOPUZ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/16056)
|
|
Karar Tarihi: 21/4/2021
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
İrfan FİDAN
|
Raportör
|
:
|
Yücel ARSLAN
|
Başvurucular
|
:
|
Ahmet Sefa TOPUZ ve diğerleri
(bkz. ekli liste)
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Meryem ASIL
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, sendikadan ayrılan başvurucuların işyerinde
yaptıkları bir eylem nedeniyle iş akitlerinin feshedilmesi üzerine açtıkları
işe iade davalarının reddedilmesi dolayısıyla sendika hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvurular 8/9/2016 ile 12/2/2018 tarihleri arasında
yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Konu yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle ekli
listede yer alan bireysel başvuruların 2016/16056 numaralı bireysel başvuru ile
birleştirilmesine karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
A. Genel Olarak
8. Arçelik-LG Klima ve Sanayi ve Tic. A.Ş. (işveren)
metal iş kolunda faaliyet gösteren ve Türk-Kore ortaklığı olan bir şirket olup
Türkiye Metal Sanayicileri Sendikasına (MESS) bağlıdır. MESS 14/10/1959
tarihinde İstanbul'da 11 girişimci tarafından kurulmuştur. MESS'in internet
sitesinde amaçları; metal iş kolunda faaliyet gösteren işverenleri sendika
çatısı altında toplayarak üyelerini temsil etmek, üyelerinin çalışma
ilişkilerinde, ortak ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak,
geliştirmek, aralarında karşılıklı yardımlaşmalarını sağlamak, sanayinin daha
verimli ve ahenkli çalışması için iş kolunda adil bir ücret sisteminin
kurulmasına ve daha iyi bir çalışma ortamının gerçekleşmesine yardımcı olmak,
işçilere sürekli ve uzun vadeli refah ve sosyal güvence sağlayabilmek için ülke
ekonomisini güçlendirici çalışmalar yapmak ve bu doğrultuda toplu iş sözleşmesi
akdetmek, çalışma barışını kurmak, devam ettirmek ve bu amaçla Türkiye çapında
faaliyette bulunmak şeklinde belirtilmiştir.
9. Başvurucuların çalıştıkları işyerinde yetkili sendika
Türkiye Metal, Çelik, Mühimmat, Makina, Metalden Mamül Eşya ve Oto, Montaj ve
Yardımcı İşçiler Sendikasıdır (Türk Metal). Türk Metal, internet sitesinde yer
alan bilgilere göre 10/7/1963 tarihinde Türkiye Metal İş Federasyonu
adıyla kurulmuştur. 16-17/11/1973 tarihlerinde yapılan 6. Genel Kurulu
sırasında Türkiye Metal İş Federasyonunun tüzel kişiliğine son verilmiş ve adı
Türk Metal Sendikası olarak değiştirilmiştir. Türk Metal ayrıca 21 ülkede 19
milyon üyeye sahip Uluslararası Avrasya Metal İşçileri Federasyonunun da kurucu
sendikasıdır. Türk Metal Türkiye’nin 10 büyük sanayi kuruluşunun 8’inde, 100
büyük sanayi kuruluşunun 40’ında örgütlü bir sendikadır.
10. Söz konusu işyerinde Türk Metal ile MESS arasında
imzalanan grup toplu iş sözleşmesi (TİS) 1/9/2014’te sona ermiş ve 15/12/2014
tarihinde, 1/9/2014-31/8/2017 tarihleri aralığını kapsayan üç yıllık grup TİS
imzalanmıştır. Aynı iş kolundaki Bosch fabrikalarında ise sendikalar arasında
yetki uyuşmazlığı nedeniyle konu yargıya taşınmış, yaklaşık dört ay boyunca TİS
imzalanamamış ve sorunun çözülmesiyle 13/4/2015’te Türk Metal ile MESS arasında
TİS imzalanmıştır.
B. Olayların
Arka Planı
11. Başvurucular işveren bünyesinde çalışmaktayken
başvurucu Kenan Reçber, Muhammet Ali Karakaya, Gökhan Kalyoncu, Hatice Gencer,
Melih Şen, İsmail Çetinkaya, Kevser Atalan, Onur Kaplan, Ayhan Özata, Zekeriya
Çetinkuş, İlhami Kaya ve Olgun Tekirdaş dışındakilerin iş akitleri 3/7/2015’te,
adı geçen başvurucuların iş akitleri ise 6/7/2015'te haklı nedene dayalı olarak
feshedilmiştir.
12. Başvurucular, iş akitlerinin feshedilmesinin haklı ve
geçerli bir nedeninin olmadığını iddia ederek farklı mahkemelerde feshin
geçersizliğinin tespiti ve işe iade davaları açmıştır.
13. Fesih nedeni başvurucuların çalıştıkları fabrikada
2-6/7/2015 tarihleri arasında katıldıkları eylem dolayısıyla yasa dışı eyleme katılmak
veya destek vermek olarak belirtilmiştir. İlk derece mahkemesi kararlarında,
Sosyal Güvenlik Kurumuna verilen işten ayrılış bildirgesinde ayrılış nedeni
kodunun (29) ve ayrılış kodunun karşılığının "işveren tarafından
işçinin ahlak ve iyiniyet kurallarına aykırı davranışı nedeni ile fesih"
olduğuna yer verilmiştir. Başvuruculara bildirilen fesih gerekçesi şu
şekildedir:
“ .... İşyerinde 02 Temmuz 2015 günü
saat 07:30' da işbaşı yapmak üzere kart basarak işyerine giriş yapan
çalışanların işbaşı yapmayarak başlattıkları üretimi durdurma eylemi söz konusu
vardiyada çalışma süresinin saat 17:00' de tamamlanmasına rağmen üretim alanı
ve işyeri terk edilmemek suretiyle işyeri işgali eylemine dönüştüğü
malumunuzdur. Katılmış olduğunuz bu yasa dışı eylemi sona erdirerek işbaşı
yapmanız ve işyerini terk etmeniz için yapılan yazılı duyurulara ve sözlü
uyarılara rağmen işbaşı yapmadığınız ve yasa dışı eyleminizi devam ettirdiğiniz
mahallinde tanzim edilen noter zaptı, iş yerinde tutulan tutanaklar, fotoğraflar
ve video kayıtları ve sair delillerle tespit edilmiştir. Bu itibarla, gerek
6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunun 70. maddesine gerek 4857
sayılı İş Kanunun 25/ll maddesine göre iş sözleşmeniz haklı sebeple tazminatsız
olarak03/07/2015 [12
başvurucu için 6/7/2015] tarihi itibariyle feshedilmiştir. ...."
14. İşverene göre Arçelik-LG’deki eylemin kaynağı diğer
şirketlerde başlayan eylemlerdir. MESS’e bağlı işyerlerinden Bosch'un
işçilerinin sendika değişikliği nedeniyle TİS gecikmiştir. Sonrasında
13/4/2015’te mutabakata varılarak işçilerin saat ücretlerinde artış
yapılmıştır. Arçelik-LG’nin de aralarında bulunduğu işverenlerle imzalanan TİS
ile Bosch'la imzalanan TİS arasında dört aylık bir zaman farkı oluşmuştur. Aynı
iş kolunda çalışan bazı işçiler kendi ücretlerinin de Bosch çalışanlarının
ücretlerine göre düşük kaldığı ve sözleşmelerinin Bosch'taki sözleşmelerle aynı
statüye getirilmesi talebiyle bazı eylemler yapmıştır. İlk olarak Mayıs 2015’te
Renault-Bursa’da ücret zammı talebiyle iş bırakma eylemleri başlamış ve
eylemler büyüyerek metal iş kolundaki işyerlerine sirayet etmiştir.
15. Bu duruma bağlı olarak Renault çalışanları Sendikanın
kendilerini gereği gibi temsil etmediği iddiasıyla Türk Metalden toplu olarak
istifa etmiştir. 26/5/2015’te işveren Arçelik-LG yönetimi tarafından “Fabrikanın
Bakıma Alınması ve İzin” konulu bir mesaj gönderilerek 26/5/2015 saat 00.00
itibarıyla fabrikanın bakıma alınacağı ve bakım sonuna kadar üretime ara
verildiği, işçilerin ücretli izinli sayılacağı bildirilmiştir. Arçelik-LG’de de
25/5/2015-1/6/2015 tarihleri arasında yaklaşık 400 işçi Türk Metalden istifa
etmiştir.
16. Türk Metal Sendikasının derece mahkemelerine sunduğu
18/12/2015 tarihli yazısına ve 20/4/2016 tarihli bilirkişi raporuna göre 25/5/2015
tarihinde davalı işyerinde çalışan sendika üyesi işçi sayısı 796, 2/7/2015
tarihinde üye sayısı 496, 3/7/2015 tarihinde üye sayısı 473, 4/7/2015 tarihinde
üye sayısı 463, 5/7/2015 ve 6/7/2015 tarihlerinde üye sayısı 461'dir. Aynı
belgelere göre davalı işyerinde 25/5/2015-27/7/2015 tarihleri arasında
sendikadan istifa eden 400 kişi olup işyerinde istifa sonrası yeniden üye olan
167 kişi çalışmaya devam etmektedir.
17. İşverene göre Bosch firmasında yaşanan gerginlikler
Arçelik-LG’deki işçileri de etkilemiş ve Sendikadan istifalar başlamıştır.
Diğer şirketlerdeki eylemleri destekleyen bazı işçiler Arçelik-LG’den bazı
taleplerde bulunmuştur. Bu talepler -işverene göre- kendi içlerinde
belirledikleri sözcülerinin bir protokol ile tanınması, kendilerine oda ve boş
zaman verilmesi ve Türk Metalin fabrikadan çıkarılması şeklindedir.
Başvuruculara göre ise olaylar metal sektöründeki genel huzursuzlukla
ilgilidir. Arçelik-LG’den başvurucuların talepleri -kendi beyanlarına göre-
Türk Metal Sendikasından istifa edilebilmesi, işverence sendikal baskı ve
mobbingden arındırılmış bir çalışma ortamının temin edilmesi ve sendikadan
istifa nedeniyle işten çıkarılma olmaması şeklindedir.
18. Mayıs 2015’te başlayan iş bırakma eylemleri Türk
Metal tarafından desteklenmemiş ve işçiler sendikasız bir şekilde büyük çapta
eylem başlatmıştır. Türk Metal, işçileri eylemin yasa dışı olduğu ve devam
etmeleri hâlinde işverenin tazminatsız çıkarma hakkı olduğu yönünde uyarmış ve
üretime devam etmeleri çağrısında bulunmuştur.
19. 1/6/2015 tarihinde de işveren yönetimi tarafından
bakımın sona erdiği ve 2/6/2015 tarihinde saat 7.30’da üretime başlanacağı
bildirilmiştir. 2/6/2015 ile eylemin başladığı 2/7/2015 tarihleri arasında -işçilerin
iddialarına göre- Sendika temsilcileri ve işveren tarafından işçilere ciddi
baskılar uygulanmış ve Sendikaya geri dönmezlerse işten atılacakları
belirtilmiştir.
20. Yukarıda belirtilen tarihlerde yürürlükte bulunan
TİS’e göre (bkz. § 10) yetkili sendika Türk Metal olduğundan bu taleplerinin
karşılanmasının mümkün olmadığı işçilere iletilmiştir. Bu süreçte Türk Metalden
istifalar devam etmiştir. 9/6/2015 tarihinde MESS’e bağlı işyerlerindeki
işçilere dağıtılan 1.000 TL’lik tutarın hesaplara yatırılacağı duyurulmuştur.
İşveren tarafından 10/6/2015 tarihinde işçilere net 1.000 TL ödeme yapılmış ve
22/6/2015’te yapılan duyuru ile Ağustos 2015 ayı için brüt 1.400 TL, Şubat 2016
ayı için brüt 700 TL, Eylül 2016 ayı için brüt 700 TL, Mart 2017 ayı için brüt
700 TL olmak üzere toplamda brüt 3.500 TL tutarında destek ödemesinin sözleşme
şartları değiştirilmeksizin yapılacağı belirtilerek destek ödemeleri konusunda
işçilere bilgi verilmiştir.
C. Somut Olaya İlişkin Bilgiler
1. Genel Olarak
21. 2/7/2015 tarihinde işverene ait fabrikaya sabah saat
7.30 vardiyasında işbaşı yapmak üzere kart basarak 591 işçi giriş yapmıştır. Bu
işçilerin arasından yaklaşık 150 kişilik bir grup kendilerine mobbing
uygulandığı iddiasıyla üretim alanında toplanmış ve iş bırakmak suretiyle
üretimi durdurma eylemi başlatmıştır. Fabrika giriş çıkışlarına müdahale
edilmemiştir. Başvuruculara göre fabrikada enjeksiyon, kalite ve Ar-Ge gibi
bölümlerde çalışma devam etmiştir. 15/4/2016 tarihli bilirkişi raporunda ise
eşanjör ve ambar bölümünde çalışmanın devam ettiği belirtilmiş, bununla
birlikte 591 kişi olan vardiyadan bu bölümlerde çalışan personel sayısının 50
kişi olduğu ve bu durumda 150 kişiden eylem grubunda olanların haricindeki
personelin çalışmasına engel olunduğu tespit edilmiştir.
22. Genel Müdür tarafından işçilere yazılı bilgilendirme
yapılarak işçiler eylemi durdurmaya davet edilmiştir. Grup, şirket
yöneticilerinin görüşme taleplerini “Ölmek Var Dönmek Yok” şeklinde
slogan atarak reddetmiş; yazılı, sözlü ve kısa mesaj (sms) ile kendilerine
uyarı ve duyurular yapılmış, bunlara rağmen grup 17.00 vardiyası bitiminde
üretim alanını terk etmemiştir. 17.30-00.00 vardiyasında, eyleme katılan 172
kişinin fabrika içinde kalmaya devam ettiği saat 18.30'da tutulan tutanakla
tespit edilmiştir. Saat 20.14'te tutulan tutanakla eyleme katılan 63 kişi
tespit edilmiştir.
23. Bu durumu işveren noter vasıtasıyla tespit
ettirmiştir. Ayrıca tutanak, kamera kayıtları ve fotoğraflar ile de tespit
yapılmıştır. Yine işçilerin fabrikayı terk etmemesi nedeniyle emniyet birimleri
haberdar edilmiş ve Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur. Aynı
akşam işbaşı yapacak grubun işyerine gelişi esnasında işveren tarafından işyeri
tatil edilmiş ve işçiler ücretli izinli sayılmıştır.
24. İşçiler 3/7/2015 sabahı da uyarılara rağmen eylemi
sürdürmüş ve slogan atmaya devam etmiştir. 3/7/2015 gece saat 00.17 civarında
işçilere sabah saat 7.00’ye kadar işyerini terk etmeleri hâlinde yasal işlem
yapılmayacağı yönünde uyarı yapılmıştır. Eylemi sona erdirmeyenlerin iş
akitlerinin tazminatsız feshedileceği kendilerine bildirilmiştir. Eylemi
uyarılara rağmen sona erdirmeyenlerin iş akitleri 3/7/2015’te saat 20.00'de
tutulan tutanağa istinaden tazminatsız feshedilmiştir.
25. İş akitleri feshedilen işçiler üretim alanını terk
etmeme eylemine devam etmişler, işveren tarafından 4/7/2015’te de işçilere
fesih bildirimi yapılmış olsa bile işbaşı yaptırılacakları ifade edilmiş, buna
rağmen işçiler eyleme son vermemiştir. İşçiler bu konuda yazılı taahhüt
istemişler ancak işveren sözlü olarak taahhütte bulunmuştur. İşverenin beyanına
göre dört işçi fesih bildirimine rağmen işbaşı yaptırılmış olup çalışmaya devam
etmektedir. 4/7/2015 tarihinde Savcılık talimatıyla emniyet yetkilileri durum
tespiti yapmış, eylem yapanların temsilcileriyle üretim alanını boşaltmaları için
görüşmüş ancak ikna edememiştir.
26. 5/7/2015 tarihinde ise Uluslararası İşçi Dayanışma
Derneği (UİD-DER) fabrika tel örgüsü dışında kurduğu ses sistemi ile eylemi
destekleyenlerle halay organizesi yapmış ve tel örgü içindeki işçilerin de
büyük çoğunluğu halaya katılmak üzere dışarı çıkmıştır. Fabrika içinde on sekiz
kişinin kalması üzerine emniyet yetkilileri üretim giriş kapısını kapatmıştır.
Savcılık talimatı ile işyerinde kalan on sekiz kişi emniyet yetkileri
tarafından saat 18.00 civarında herhangi bir direniş olmaksızın tahliye
edilmiştir.
27. 6/7/2015 tarihinde de -başvurucuların beyanına
göre- fabrikada hiç bulunmamış veya bulunamamış arkadaşlarına içerdeki
işçilere destek verdikleri gerekçesiyle iş sözleşmelerinin sona erdirildiği
bildirilmiştir. Toplamda başvurucuların beyanına göre 168 işçinin iş akdi sona
erdirilmiş olup bu işçilerin tamamı da Türk Metalden istifa eden işçilerdir.
Yukarıda anılan 15/4/2016 tarihli bilirkişi raporunda; 3/7/2015 tarihinde iş
akitleri feshedilenler dışında 6/7/2015'te eyleme dışarıdan destek verdikleri
tespit edilen ikinci gruptakilerin ve 20/7/2015'te de işgali yapanları teşvik
ve tahrik edenlerin, işveren aleyhinde slogan atanların video kayıtları ile
tespit edilmesi sonucunda üçüncü grupta yer alan çalışanların tespiti ile iş
akitlerinin feshedildiği anlaşılmıştır.
28. Yargılamalar sırasında alınan ve CD incelenmesine
ilişkin bilirkişi raporunda özetle personelin 2/7/2015 tarihinde saat
07.25.10’da, montaj alanına toplu hâlde geldikleri, alanda gruplar hâlinde
bekledikleri, belirli aralıklarla alanda toplantı yaptıkları, halay çektikleri,
toplu yemek yediklerinin görüldüğü, çalışanların fabrika sahasındaki/montaj
alanındaki bekleyişlerinin polis nezaretinde fabrika sahası dışına
çıkarıldıkları 5/7/2015 tarihinde saat 20.46.48’e kadar devam ettiğinin tespit
edildiği belirtilmiştir. Bilirkişi Kurulu tarafından tanzim olunan 20/4/2016 ve
3/5/2016 tarihli raporlarda da işçilerin taleplerinin hukuka uygun ve
karşılanabilir nitelikte olduğu, davalı işyerinde yapılan eylemin dayandığı
talepler, süresi ve yarattığı maliyet bakımından gerekli, elverişli ve orantılı
kaldığı, bu itibarla eylemin ölçülü olduğu, eylemin başlangıçta yapılan
fesihlerden sonra bile barışçıl nitelikte sürdüğünün eylemin işverene telafi
edilemeyecek makul ölçüleri aşan bir zarar vermediği, işverence yapılan feshin
ölçülü olmadığı belirtilmiştir.
29. İşverenin şikâyeti üzerine Gebze Cumhuriyet
Başsavcılığınca (Başsavcılık) 2015/11515 Soruşturma sayılı dosyasında
aralarında başvurucuların da bulunduğu 144 şüpheli hakkında 5/7/2015 tarihli
iş ve çalışma hürriyetinin ihlali ve mala zarar verme suçları yönünden
yürütülen soruşturmada 23/2/2016 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair
karar verilmiştir.
30. İşçilerden bir kısmının şikâyeti üzerine Başsavcılıkça
Türk Metal Sendikası delege ve yöneticileri, MESS yöneticileri, Arçelik-LG
Klima Sanayi Tic. A.Ş. yetkilileri, Koç Holding A.Ş. yetkilileri ve Gebze
Emniyet Müdürlüğünde görevli polisler hakkında sendikal hakların
engellenmesi, tehdit, görevi kötüye kullanma, zor kullanma yetkisine ilişkin
sınırın aşılması ve kasten yaralama suçlarından soruşturma açılmış olup ilk
derece mahkemelerinin karar tarihi itibarıyla soruşturmada herhangi bir işlem
yapılmadığı anlaşılmıştır.
2. Yargılama
Süreci
a. Talep ve İşverenin Cevabı
i. Başvurucuların Talebi
31. Başvurucular; iş akitlerinin feshinin haksız ve
geçersiz olduğunu, feshin gerçek sebebinin işyerinde işveren tarafından
desteklenen ve yetkili sendika olan Türk Metalden başvurucuların istifa etmesi
olduğunu iddia etmiştir. Başvurucular; Türk Metal temsilcileri ve işveren
tarafından işçiler üzerinde ciddi baskılar uygulanmaya başlandığını, telefonla
yapılan tacizlerin bir iş baskısına dönüştüğünü, işverenin baskıya sadece göz
yummayıp aynı zamanda baskıyı doğrudan artırdığını ifade etmiştir.
32. Başvurucular; Sendikadan istifa eden ve bu istifa
sürecinde biraz daha önde duran işçilerin başına insan dikilerek her an gözetim
altında kalarak çalışmalarının beklendiğini, işçilere tuvalete gittiklerinde dahi
hesap sorulduğunu, bu arada Türk Metal temsilcilerince her fırsatta işçilere
Sendikaya geri dönmezlerse işten atılacaklarının söylendiğini, sürekli takip
edildikleri hissine kapılmaya başladıklarını, bu durumun performanslarını ve
psikolojilerini olumsuz etkilediğini belirtmiştir. Sendikadan istifa eden
isçiler hakkında bölücü, vatan haini gibi dedikodular yayılarak
yalnızlaşmalarının sağlanmaya çalışıldığını belirten başvurucular, bu işçilerin
sürekli yerlerinin değiştirilmeye başlandığını iddia ederek sendikal tazminat
talebiyle birlikte feshin geçersizliğine ve işe iadeye karar verilmesini talep
etmiştir.
ii. İşverenin
Cevabı
33. İşveren; yasa dışı olduğunu belirttiği eylemin asıl
kaynağının Arçelik-LG ile bir ilgisi olmadığını, MESS'e bağlı işverenlerden
Bosch fabrikasında TİS imzalanma sürecinin gecikmeli gerçekleştiğini, daha
sonra mutabakata varılması sonucunda o işyerinde saat ücretlerinde artış
yapıldığını, bunun üzerine aynı iş kolunda çalışan bazı işçilerin kendi
ücretlerinin Bosch çalışanlarının ücretlerine göre daha düşük kaldığı ve
kendilerinin de aynı statüye getirilmeleri talebiyle bağlı bulundukları Türk
Metal Sendikasına karşı ayaklanmaya başladığını ifade etmiştir.
34. Bu çerçevede Mayıs 2015 başlarında olayların ilk
başladığı yer olan Renault-Bursa’da otomotiv işçilerinin ücret zammı talebiyle
iş bırakma eylemi başlattığını, bu eylemlerin giderek büyüyerek metal iş
kolunda faaliyet gösteren ve metal sendikasına bağlı birçok işyeriyle birlikte
2/7/2015 tarihinde Arçelik-LG klima fabrikasına da sirayet ettiğini, işveren
ile işçiler arasında o güne kadar herhangi bir sorun bulunmaz iken bazı
işçilerin kışkırtması sonucunda işveren Şirkette de Sendikadan istifaların
başladığını belirtmiştir.
35. İşveren; işçilerin işi bıraktığını ve üretimi
durdurduğunu, diğer şirketlerde gerçekleşen bu eylemleri destekleyen bir kısım
çalışanın yasal olarak karşılanması mümkün olmayan taleplerde bulunduklarını
belirtmiştir. Bu taleplerine ilave olarak işçilerin işveren yöneticileri ile
yaptıkları görüşmelerde diğer şirketlerin verdiği parasal hakları da talep
ettiklerini belirten işveren, bu esnada işyerinde gerek bu eylemleri
destekleyenlerin baskısı ile gerek kendi istekleri ile Türk Metalden
istifaların sürdüğünü ancak bu nedenle işverenin herhangi bir olumsuz tutumu
olmadığı gibi Sendikadan istifa eden hiçbir işçinin de işten çıkartılmadığını
ifade etmiştir.
36. İşveren; bizzat genel müdür dâhil tüm yöneticilerin
ister tek tek isterlerse işçileri temsilen seçecekleri temsilci ya da sözcüleri
vasıtası ile her türlü sorunlarını çözmeye hazır olduklarını belirttiğini,
işçilere net 1.000 TL ödeme yapıldığını ve ileriki yıllarda toplam brüt 3.500
TL destek ödemesi taahhüt edildiğini ifade etmiştir.
37. İşveren, iş barışının sağlanması ve taleplerin
karşılanması yönünde gösterdikleri tüm maddi ve manevi çabaya rağmen ilk olarak
işyerinde, eylemin ilk günü yaklaşık 150 kişilik bir grubun üretim alanında
toplanarak işbaşı yapmadıklarını belirtmiştir. İşveren; işçilerin üretimi
durdurduklarını ve bulundukları alan itibarıyla üretimin yapılmasına engel
olduklarını, görüşme taleplerini işçilerin slogan atarak geri çevirdiklerini,
sağduyulu davranılması için yapılan tüm çağrı, uyarı ve duyurularına rağmen
saat 17.00 vardiyası bitiminde dahi üretim alanını ve işyerini terk etmeyerek
işyerini işgal ettiklerini ifade etmiştir.
38. İşveren; ikinci gün gece saat 00.17 civarı işçilere
sabah 7.00’a kadar işyerinden ayrılarak eylemi sona erdirenlere yasal işlem
yapılmayacağını, eylemi sona erdirmeyenlerin ise son çare olarak iş akitlerinin
tazminatsız feshedileceğinin bildirildiğini belirtmiştir. Eylemi yine de sona
erdirmeyen işçiler için işveren son çare olarak işçilerin iş akitlerinin yasal
mevzuatına göre tazminatsız olarak feshedildiğini belirtmiştir.
b. İlk Derece
Mahkemesi Kararları
i. Gebze 1. İş Mahkemesindeki Yargılamalar
39. Davaları Gebze 1. İş Mahkemesinde görülen
başvurucuların işe iade davaları kabul edilmiş, sendikal tazminat talepleri ise
reddedilmiştir. Mahkeme kararlarının benzer gerekçeleri özetle şöyledir:
i. Kararlarda; başvurucuların işyerinde Sendika ile
yaşadıkları sorunları işverene yansıttıkları, Sendikadan toplu istifalar
gerçekleştirdikleri ancak bu istifalar sebebi ile baskı görmeye başlamaları ve
işverenin verdiği sözleri yerine getirmemesi sebebi ile haklarını aramak için
eylem başlattıkları, işverenin 2/7/2015 tarihinde başlayan eylem neticesinde
3/7/2015 tarihinde eyleme katılan işçilere sms göndererek eyleme devam etmeleri
hâlinde iş akitlerinin feshedileceğini, eylemi bırakmaları hâlinde 6/7/2015
tarihinde işbaşı yaparak çalışmaya devam edebileceklerinin bildirildiği
belirtilmiştir.
ii. İşçilerin yazılı taahhüt istemelerine karşın
işverenin yazılı taahhütte bulunamayacağını belirttiği, eylemin devam etmesi ve
5/7/2015 tarihinde UİD-DER'in fabrikayı ziyarete gelmesi üzerine işyerindeki
eyleme katılanların büyük bir kısmının fabrika bahçesine çıktığı, içeride kalan
18 kişinin ise polis marifeti ile dışarı çıkartıldığı ve eylemin bu şekilde
sona erdirildiği, işverenin 6/7/2015 tarihinde fabrikayı tatil ederek işçilere
ücretli izin verdiği belirtilmiştir.
iii. Başvurucuların somut olayda iş akdinin sendikal
nedenle feshedildiği, işverenin ise feshin yazılı fesih gerekçesine uygun
olduğunu ispatlaması gerektiği, öncelikli olarak işçiler tarafından gerçekleştirilen
bu eylemin Anayasal ve yasal mevzuat ile uluslararası sözleşmeler ve mahkeme
kararları doğrultusunda nasıl değerlendirileceği tartışılmıştır. Bu doğrultuda
Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 11/6/2014 tarihli ve E.2014/7358, K.2014/13055
sayılı içtihadının ışık tutucu olduğu ifade edilmiştir.
iv. Anılan kararda "...Grev hakkı 1982
Anayasamızın 54. maddesinde düzenlenmiştir. 12 Eylül 2010 tarihinde referanduma
götürülen 07.05.2010 tarihli Anayasa değişiklikleri kapsamında 54. maddede
birtakım değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda AY md. 54/7'de yer
alan 'Siyasi amaçlı grev ve lokavt, dayanışma grev ve lokavtı, genel grev ve
lokavt, işyeri işgali, işi yavaşlatma, verimi düşürme ve diğer direnişler
yapılamaz.' hükmü kaldırılmıştır. AY md. 54'ün değişiklik gerekçesinde:
'Maddeyle, tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmeler ile çağdaş demokratik
toplumlarda çalışma hayatını düzenleyen ve genel kabul gören evrensel ilkelerle
bağdaşmayan, grev ve lokavt hakkına gereksiz sınırlamalar getiren, 54 üncü
maddenin üçüncü ve yedinci fıkraları yürürlükten kaldırılmaktadır. Söz konusu
hükümlerin kaldırılmasıyla, sendikal haklar ile grev ve lokavt hakkının
kullanılabilmesi bakımından ileri bir adım atılmış olmaktadır' "
ifadelerinin yer aldığı belirtilmiştir.
v. Kararlarda 7/5/2010 tarihli Anayasa değişiklikleri ile
Anayasa'nın 54. maddesinin yedinci fıkrasında yer alan siyasi amaçlı grev ve
lokavt, dayanışma grev ve lokavtı, genel grev ve lokavt, işyeri işgali, işi
yavaşlatma, verimi düşürme ve diğer direnişlerin yapılamayacağı yönündeki
hükmün kaldırıldığı vurgulanmıştır. Bu çerçevede Anayasa'ya aykırı olmayan
ve uluslararası normlar uyarınca işçilerin ekonomik ve sosyal durumlarını
etkileyen veya işyerindeki uygulamalara yönelik olarak kısa süreli, demokratik
bir hakkın kullanımı niteliğindeki protesto eylemlerinin toplu eylem hakkına
dâhil olduğu ifade edilmiştir.
vi. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) denetim
organlarının çeşitli tarihlerde verdikleri kararlarda, siyasi amaçlı grev,
genel grev ve sempati grevlerinin yasaklanmasını Türkiye bakımından eleştirdiği
ve sendika üyelerine menfaatlerini etkileyen konularda eylem yapma imkânının
tanınması ve desteklenen grevin yasal olması kaydıyla sempati eylemlerine izin
verilmesi gerektiği, grev hakkının yalnızca TİS'in imzalanması ile
çözülebilecek endüstriyel uyuşmazlıklarla sınırlı tutulamayacağı, işçilerin
grev hakkı vasıtasıyla korudukları mesleki ve ekonomik menfaatlerin sadece daha
iyi çalışma koşulları veya mesleki nitelikteki toplu taleplerden ibaret
olmadığı yönünde olduğuna yer verilmiştir. Yine ILO denetim organlarına göre
işi yavaşlatma, oturma, aşırı kurallı çalışma gibi eylemlerin barışçıl şekilde
gerçekleştirildiği sürece korunması gerektiği ve bu eylemler ancak barışçıl
olma niteliğini kaybettiği takdirde sınırlanabileceği belirtilmiştir.
vii. Avrupa Sosyal Şartı (Sosyal Şart) ve denetim organı
olan Avrupa Sosyal Haklar Komitesinin kararları ile Anayasa'nın 90. maddesine
de vurgu yaparak atıfta bulunulmuş ve Sosyal Şart'ın 6. maddesinin dördüncü
fıkrasının Komite yorumunda grev hakkının sadece TİS prosedürü sırasında ve bu
prosedürle bağlantılı olarak kullanılamayacağının, sınırlandırılamayacağının
kabul edildiği belirtilmiş; uluslararası normlar uyarınca işçilerin ekonomik ve
sosyal durumlarını etkileyen veya işyerindeki uygulamalara yönelik olarak kısa
süreli, demokratik bir hakkın kullanımı niteliğindeki protesto eylemlerinin
toplu eylem hakkına dâhil olduğu ve bu gibi eylemlerin salt politik nitelikte
olmadıkça yasaklanamayacağı ifade edilmiştir.
viii. İşveren tarafından iş akitlerinin feshinin haklı
nedenle eşitlik ve ölçülülük ilkesine uygun yapıldığı ileri sürülmüş ise de
davalı işverenin birçok fesih yaptığı, fesihlerin farklı zamanlarda ve farklı
gerekçelere dayandırıldığı, işverenin eyleme destek vermekle birlikte bu eylemi
sona erdirmeleri hâlinde bu işçilerin iş akitlerinin sona erdirilmeyeceği
yönündeki sözlü taahhüdüne uygun hareket etmediğine yer verilen mahkeme
kararlarında eylem sonrasında âdeta bir cadı avı başlatılarak eylem ile ilgisi
bulunduğu düşünülen işçilerin tamamının işten çıkartıldığı, eyleme fiziken
katılıp katılmadığına bakılmaksızın, somut olarak delil ortaya konmaksızın,
sadece sosyal medya paylaşımları ve geri bildirimler alındığından bahisle eylem
sona erdikten sonra dahi fesihlere devam edildiği ifade edilmiştir. Zira
işverence eylem sona erdikten sonra gerçekleştirilen fesihlerden işverenin bu
konuda samimi olmadığı, eşit işlem borcuna aykırı davrandığı kanaatine
varıldığı, bu yönü ile işçilerin yazılı taahhüt taleplerinin makul ve kabul
edilebilir olarak görüldüğü belirtilmiştir.
ix. İşyerinde eylemin 2/7/2015 tarihinde başladığına, her
ne kadar eylemler 5/7/2015 tarihinde bitmiş ise de işverenin eylemlerin ikinci
günü de eyleme katılan işçilerin iş akitlerini feshettiğine, bu nedenle eyleme
katılan işçiler yönünden eylemin bir gün sürdüğüne ve eylemin kısa süreli
olduğuna dikkat çekilmiştir.
x. İşverenin hak arama özgürlüğü iddiasında bulunan
işçilere karşı göstermiş olduğu bu tavrın çalışan işçilere gözdağı vermek
boyutunda olduğu ve hukuken korunmasının mümkün olmadığı belirtilmiştir.
İşverenin ezici üstünlüğünün peşinen korunması hâlinde işveren karşısında zayıf
konumda olan işçilerin çok daha fazla ezilmesine sebep olunacağı ve
işverenlerin haksız uygulamalarına karşın işçilerin yargı organlarınca da
korunmayacakları endişesi ile ses çıkaramayacakları, iş hukukunun temel
ilkeleri olan toplum yararı ve işçinin korunması ilkeleri karşısında barışçıl
eylemlerin hak arama özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesinin hakkaniyetli bir
yaklaşım olacağı belirtilmiştir. Bu çerçevede bu işçilerin ortada hiçbir sorun
olmadığı hâlde işlerinden olma, tazminatsız olarak işten çıkarılma tehlikesine
karşın eyleme devam etmeleri hayatın olağan akışı yanında Anayasa ve uluslararası
sözleşmeler ile güvence altına alınmış olan en temel hak ve özgürlükler
arasındaki hak arama özgürlüğüne de aykırı olduğuna yer verilmiştir.
xi. Kararlarda; başvurucuların somut olayda toplu eylemde
bulundukları, işbaşı yapmadıkları ancak saldırgan bir tutumlarının olmadığı,
işverene zarar verme kastı ile hareket etmedikleri, işyerinde makine ve
aletlere zarar vermedikleri, giriş ve çıkışları engellemedikleri, şiddet içeren
herhangi bir eylemde bulunmadıkları, slogan atmakla birlikte tehdit veya hakaret
içeren herhangi bir söz söylemedikleri, arbede yaşanmadığı ve bu suretle
eylemin barışçıl yollarla yürütüldüğü sonucuna ulaşıldığı belirtilmiş; işverene
ait fabrikadaki eylemin hak arama özgürlüğü kapsamında yasal bir eylem olduğu,
işverence gerçekleştirilen fesihlerin haklı nedene dayanmadığı ve feshin
sendikal sebeple yapılmadığı kanaatine varılmıştır.
xii. Eylemin sendikal sebeplerle yapılmadığı sonucuna
ulaşan ilk derece mahkemelerince; işyerinde yetkili bir sendika bulunduğu,
yürürlükte bulunan bir TİS olduğu, işyerinde örgütlenmekte olan bir başka
sendika bulunmadığı tespiti yapılmıştır. Ayrıca -her ne kadar işçiler Türk
Metalin haklarını korumadıklarından bahisle sendika üyeliklerinden istifa
etmişlerse de- başka bir sendikaya üye olduklarına dair beyanda bulunmadıkları
ve 2015 yılı Mayıs ayında başlayan istifalar sonrasında eyleme kadar geçen
sürede, işveren tarafından sendika üyeliğinden istifa ettiği için iş akdi sona
erdirilen bir işçi olduğu yönünde iddiada bulunulmadığı belirtilmiştir.
xiii. Mahkemelerce, Sendika ile Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığının (Bakanlık) mahkemeye sundukları yazılarında, işyerinde
sendika üyesi olmadığı hâlde çalışan işçiler bulunduğunun belirtildiği ve
yaşanan sıkıntılı süreçte işverenin çaba sarf ettiği, destek ödemesi altında
ekonomik iyileştirme yoluna gittiği belirtilmiştir. Tüm bu açıklamalar
neticesinde başvurucular tarafından feshin sendikal nedene dayandığı iddiasının
ispatlanamadığı, emsal olarak dosyaya sunulan Kocaeli İş Mahkemesi
kararlarındaki sendikal fesih gerekçesinin somut olayda uygulanamayacağı
değerlendirilmiştir.
ii. Gebze 2. İş Mahkemesindeki Yargılamalar
40. Davaları Gebze 2. İş Mahkemesinde görülmüş olan
başvurucuların davaları reddedilmiştir. Anılan kararların benzer gerekçeleri
özetle şöyledir:
i. Kararlarda; işverene ait işyerinde TİS'in 15/12/2014
tarihinde imzalanması sonrasında 6 ayı aşkın bir süre sonra çıkan uyuşmazlık
ile ilgili bir kanuni grev hakkının kullanılmadığına dikkat çekilmiştir.
Bireysel ya da toplu iş hukukuna dair işçilerce bazı hakların savunulması için
işçilerin demokratik, barışçıl, toplu eylem yapabileceklerinin 87 ve 98 sayılı
ILO sözleşmeleri, Sosyal Şart ile Anayasa'nın 51., 54. ve 90. maddeleri gereği
düzenlenmiş olsa da işçilerin yaptıkları eylemin işverene özel olarak zarar
verme kastı içermemesi ve eylemin ölçülü olmasının gerektiği belirtilmiştir.
Kararlarda, davalı işyerinde 2/7/2015 tarihinde başlayan ve polis müdahalesi
ile 5/7/2015 tarihinde sonlanana kadar devam eden toplu işi bırakma, işi durdurma,
işyerini işgal eyleminin zamanlaması, eyleme üretim sahasında ve üretim sahası
dışında katılan katılımcı sayısı, eylemin süresi, bilirkişi kurul raporunda
belirtilen günlük zarar miktarı bir bütün olarak değerlendirildiğinde eylemin
ölçülü olmaktan uzak olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
ii. Bu itibarla bilirkişi raporlarında yer verilen
eylemin ölçülü olduğu konusundaki görüşe katılmanın mümkün olmadığı ifade
edilmiştir. Kararlarda, tanık beyanlarına göre işyerinde başlatılan eylemin
işverene değil işyerindeki hâkim Sendikaya yönelik olduğu, işçilerin eyleme
dayanak olarak yapmış oldukları sendika temsilcilerinin odalarının
kaldırılması, kendi temsilcilerinin tanınması gibi talepleri TİS'in yürürlükte
olduğu ve sendikanın yetkili olduğu bir işyerinde mümkün olmadığı, tüzel
kişiliği bulunmayan ve yasada yer almayan bir topluluğun temsilcilerinin davalı
işverence bu kapsamda tanınamayacağı değerlendirilmiştir.
iii. Kararlarda, işverenin işyerinde yürürlükte bulunan
TİS'teki feshe ilişkin prosedürü uygulayıp eyleme içeriden ya da dışarıdan
destek vermek suretiyle katıldığını belirlediği tüm işçilerin iş akitlerini
feshettiği ve fesihte işverenin ölçülü davrandığı belirtilmiştir. İşverenin
sendikalı işçiler ile sendikasız işçiler arasında sendikalı işçiler lehine ya
da sendikayı korumaya yönelik herhangi bir eylemi olduğu yönünde somut bir
delilin de bulunmadığı belirtilerek feshin sendikal nedene dayanmadığı
değerlendirilmiş ve sonuç olarak işverenin eyleme katılan veya destek veren tüm
çalışanların iş akitlerini haklı nedenlerle feshettiği konusunda tam bir kanaat
hasıl olduğu belirtilmiştir.
iii. Gebze 3. İş Mahkemesindeki Yargılamalar
41. Davaları Gebze 3. İş Mahkemesinde görülmüş olan
başvurucuların işe iadesine karar verilmiş ancak sendikal tazminat talepleri
reddedilmiş olup kararların benzer gerekçeleri özetle şöyledir:
i. Kararlarda; işveren tarafından iş akitlerinin haklı
nedenle eşitlik ve ölçülülük ilkesine uygun yapıldığı ileri sürülmüş ise de
fesihlerin farklı zamanlarda ve farklı gerekçelere dayandırıldığı, işverenin
eyleme destek vermekle birlikte bu eylemi sona erdirmeleri hâlinde bu işçilerin
iş akitlerinin sona erdirilmeyeceği yönündeki sözlü taahhüdüne uygun hareket
etmediği, eylem sonrasında âdeta bir cadı avı başlatarak eylem ile ilgisi
bulunduğunu düşündüğü işçilerin tamamını işten çıkarttığı tespiti yapılmıştır.
Eyleme fiziken katılıp katılmadığına bakılmaksızın, somut olarak delil ortaya
konmaksızın, sadece sosyal medya paylaşımları ve geri bildirimler alındığından
bahisle eylem sona erdikten sonra dahi fesihlere devam edildiği ifade
edilmiştir. İşverenin hak arama özgürlüğü iddiasında bulunan işçilere karşı
göstermiş olduğu bu tavrın çalışan işçilere gözdağı vermek boyutunda olduğu ve
hukuken korunmasının mümkün olmadığı belirtilmiştir.
ii. Seri nitelikteki bu davaların bütününe bakıldığında
başvurucuların büyük çoğunluğunun 8-10 yıllık işçilerden oluştuğu, yıllardır
işverene hizmet verdikleri, bu işçilerin ortada hiçbir sorun yokken işlerinden
olma, tazminatsız olarak işten çıkarılma tehlikesine karşın eyleme devam
etmelerinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu belirtilmiştir. Kararlarda,
böyle bir peşin kabulün varlığı hâlinde iş güvenliği ilkeleri açısından
onarılmaz zararların meydana geleceğinin aşikâr olduğu zira hak arama özgürlüğü
Anayasa ve uluslararası sözleşmeler ile güvence altına alınmış olan en temel
hak ve özgürlükler arasında yer aldığı vurgulanmıştır.
iii. Son yıllarda işçilerin işverenlerini sosyal medya
organlarında eleştirmesinin dahi işverenlerce feshe gerekçe yapıldığı
belirtilerek eleştiriye dahi tahammülü olmayan işverenlerin güçlü konumlarını
kullanarak işçilerin derhâl işlerine son vermeleri ve haklı nedenle feshe
dayanmalarının yargı organlarınca korunmasının vahim sonuçların doğmasına sebep
olacağı ifade edilmiştir. Nitekim somut uyuşmazlıklarda da işverenin iş
akitlerini feshederken işçilerin sosyal medya üzerinde yapmış olduğu
paylaşımları ve bu paylaşımlara gönderilen beğenileri esas alarak tespit
yaptığı, dosyaya özellikle Facebook sosyal paylaşım ağından elde edilen
dokümanları delil olarak sunduğu belirtilmiştir.
iv. İşçilerin eleştiri sınırında kalan sözlü ve yazılı
paylaşımlarının ifade özgürlüğü kapsamında kalacağı ve feshe konu
yapılamayacağı hususunun Yargıtayın yerleşik içtihatlarından olduğuna, barışçıl
ve ölçülü olan hak arama eylemlerinin yasa dışı olarak kabul edilmesinin
Anayasa ve uluslararası sözleşmeler gereği mümkün olmadığına dikkat çekilmiş ve
somut olayda başvurucuların toplu eylemde bulundukları, işbaşı yapmadıkları
ancak işverene zarar verme kasıtlarının bulunmadığı, işyerinde makine ve
aletlere zarar vermedikleri, giriş çıkışları engellemedikleri ve bu yönü ile
eylemin barışçıl yollarla yürütüldüğü sonucuna varılmıştır.
v. İşverenin geçmişte verdiği sözü tutmaması sebebi ile işçilerin
iş akitlerinin feshedilmeyeceği yönünde verilen sözün yazılı taahhüt altına
alınmasını istemelerine karşın işverenin bu taahhütte bulunmaması neticesinde
eylemin 4 güne uzamasının ölçülülük kapsamında kaldığı belirtilen kararlarda,
eylem sona erdikten sonra işveren tarafından gerçekleştirilen fesihlerden
işverenin samimi olmadığı, eşit işlem borcuna aykırı davrandığı sonucuna
varıldığı ve bu yönü ile işçilerin yazılı taahhüt taleplerinin makul ve kabul
edilebilir olduğu ifade edilmiştir.
vi. Kararlarda, diğer mahkemelerin verdiği kararlara
benzer gerekçelerle feshin sendikal nedene dayandığı iddiasının ispatlanamadığı
ve emsal olarak dosyaya sunulan Kocaeli İş Mahkemesi kararlarındaki sendikal
fesih gerekçesinin başvurucuların dosyalarında uygulanamayacağı sonucuna
ulaşılmıştır.
c. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin Derece Mahkemelerinin
Kararlarının Temyiz İncelemesi Üzerine Verdiği Kararları
42. Yargıtay tarafından, başvurucuların davalarında
temyizen yapılan inceleme sonucunda Gebze 1. ve 3. İş Mahkemelerince davaların
kabulüne ilişkin kararların 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun 20.
maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca bozularak ortadan kaldırılmasına ve
davaların reddine karar verilmiştir. Gebze 2. İş Mahkemesi tarafından davaların
reddine ilişkin verilen kararlar ise onanmıştır. Kararların gerekçeleri özetle
şöyledir:
i. Yargıtay kararlarında; işyerinde uygulanan TİS'in
1/9/2014-31/8/2017 tarihleri arasında yürürlükte olmak üzere 15/12/2014
tarihinde imzalandığı, metal sektöründe faaliyet gösteren başka bazı
işyerlerinde daha yüksek oranda zam yapıldığını duyan işçiler tarafından ülke
çapında bazı eylemlerin başlatıldığı, bu arada da Arçelik-LG’ye ait Kocaeli’de
bulunan işyerinde 21/5/2015-3/6/2015 tarihleri arasında yaklaşık 3.000-4.000
işçinin katıldığı eylemlerin yapıldığı tespit edildikten sonra tanık
beyanlarına göre bu eylemler sırasında eylemlerin işyerine sıçramasını önlemek
isteyen davalı işverenin fabrikanın bakıma girme zamanını öne çekerek bu
tarihlerde işyerini kapattığı ve işçileri ücretli izne yolladığı
belirtilmiştir.
ii. Toplu eyleme katılan işçilerin davalı işverence
gerekli duyurular yapılmak suretiyle işe dönmelerinin sağlanmaya çalışıldığı,
zaman içinde eyleme katılan işçilerde azalma olduğu ve herhangi bir müdahaleye
gerek olmaksızın eylemin sona erdiği ifade edilmiştir. Yargıtay buna rağmen
eylemin 3 gün devam ettiğini ve başvurucuların da aralarında bulunduğu işçiler
tarafından işe devamsızlık sebebiyle üretim faaliyetinin önemli ölçüde
aksadığını belirtmiştir.
iii. 18/10/2012 tarihli ve 6356 sayılı Sendikalar
ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun 58. maddesinde düzenlenen kanuni grevin
tanımına yer verilerek işyerinde TİS imzalanması sonrasında çıkan uyuşmazlıkla
ilgili bir kanuni grev hakkının kullanılmadığının açık olduğuna dikkat
çekilmiş, bireysel veya toplu iş hukukuna dair bazı hakların savunulması için
işçilerin demokratik ve barışçıl toplu eylem haklarının olabileceği 87 ve 98
sayılı ILO Sözleşmeleri, Sosyal Şart ile Anayasa'nın 51., 54. ve 90. maddelerinin
bir gereği olsa da eylemin işverene özel olarak zarar verme kastı içermemesi ve
ölçülü olması gerektiği vurgulanmıştır.
iv. Yargıtaya göre işyerinde gerçekleşen ve emniyet
güçlerinin müdahalesi ile sona erdirilen fabrika binasından çıkmama şeklindeki
toplu iş bırakma eyleminin zamanlaması, katılımcı sayısı ve süresi
değerlendirildiğinde eylem ölçülü olmaktan uzaktır. Ayrıca Yargıtay
kararlarında; tanık beyanlarına göre söz konusu eylemin işverene değil ilgili
Sendikaya yönelik olduğu, işçilerin eyleme dayanak yaptığı sendika
temsilcilerinin odalarının kaldırılması ve kendi temsilcilerinin de tanınması
gibi taleplerin TİS'in yürürlükte olduğu ve sendikanın yetkili olduğu bir
işyerinde mümkün olmadığı, tüzel kişiliği bulunmayan ve yasadan kaynaklanmayan bir
topluluğun temsilcilerinin de işverence bu kapsamda tanınmasının mümkün
olmadığı ifade edilmiştir.
v. Kararlarda; işverenin işyerinde yürürlükte bulunan
TİS'teki feshe ilişkin prosedürü uygulayıp eyleme katıldığını saptadığı tüm
işçileri işten çıkarttığı, sendikalı işçiler ile sendikasız işçiler arasında
sendikalı işçiler lehine ya da sendikayı korumaya yönelik dahli olduğu yönünde
somut bir delil de bulunmadığı belirtilerek işverenin haklı nedenle iş
akitlerini feshettiği kabul edilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
43. 5/5/1983 tarihli ve 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun
"Sendikaya üye olup olmama hürriyetinin teminatı" kenar
başlıklı 31. maddesi ve 6356 sayılı Kanun’un "Sendika özgürlüğünün
güvencesi" kenar başlıklı 25. maddesi ile anılan Kanun'un "Grevin
tanımı" kenar başlıklı 58. maddesi.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
44. Mahkemenin 21/4/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
45. Başvurucular; sendikaya serbestçe üye olma ya da
çekilme haklarının Anayasa'da güvence altına alındığını belirterek aynı yerde
çalışan bir grup işçiyle birlikte Türk Metalden ayrıldıkları için işyerinde
ayrımcılığa ve baskıya maruz kaldıklarından ve nihayetinde de katıldıkları
barışçıl bir eylem nedeniyle iş akitlerinin feshedildiğinden şikâyet etmiştir.
Başvurucular kendileriyle aynı durumda bulunan ve aynı eylemleri gerçekleştiren
işçilerden bazılarının çalışmaya devam ettiklerini ve bu nedenlerle eşitlik
ilkesi, ifade özgürlüğü, toplantı ve çalışma haklarının ihlal edildiğini iddia
etmiştir.
46. Başvurucular; ilgili Bakanlık ve Türk Metalden gelen
listelerden başvurucuların ve Sendikadan istifa eden tüm arkadaşlarının
sendikaya yeniden üye oldukları hususunun tartışılmadığını, feshe dayanak
gösterilen iş bırakma eyleminin barışçıl bir gösteri niteliğinde olduğunu ve
işyerinde bir zarara neden olmadığı hususu ceza soruşturması kapsamında tespit
edilmiş olduğu hâlde bu hususlar gözardı edilerek ve eylemin oluş şekli
irdelenmeksizin karar verildiğini iddia etmiştir.
47. Başvurucular kendileri ile aynı durumda olan ve
benzer eylemler gerçekleştiren diğer şirketlerdeki işçiler yönünden gerçekleşen
yargılamalarda Yargıtayın daha lehe değerlendirmelerde bulunduğunu, bu yönden
adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
48. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucuların anayasal haklarının ihlal edildiği iddialarının özünün
sendika üyeliğinden ayrılma sonucu iş akitlerinin feshedildiğine ilişkin olduğu
görüldüğünden iddialarının bir bütün olarak Anayasa'nın 51. maddesi kapsamında
incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
49. Anayasa’nın “Sendika kurma hakkı” kenar
başlıklı 51. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin
çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve
geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma,
bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir.
Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz.”
1. Genel
İlkeler
50. Anayasa'nın 51. maddesinde yer alan “çalışanlar...
üyelerinin menfaatlerini korumak için” ibaresi üyelerin mesleki
menfaatlerini korumak için gerçekleştirecekleri sendikal faaliyetlerinin
Anayasa tarafından korunduğunu açıkça ortaya koymaktadır (Kristal-İş
Sendikası [GK], B. No: 2014/12166, 02/07/2015, § 54). Dolayısıyla sendika
hakkı, mensuplarının menfaatlerini korumak üzere yapılan sendikal faaliyetlere
izin verilmesini de gerektirmektedir (Tayfun Cengiz, B. No: 2013/8463,
18/9/2014, § 31).
51. Sendika, çalışanların mali ve sosyal haklarını korumak
ve geliştirmek için meydana getirilen kuruluştur. Sendikal özgürlük kavramı,
sendika kurma hakkı ile sendikaya üye olma ve sendikadan çıkma haklarını
kapsamaktadır. Sendikaya üye olma özgürlüğü, bir kimsenin sendikaya üye
olmasının iradi olmasını gerektirir. Bu özgürlük aynı zamanda birden çok
sendikadan istenilen sendikanın seçilmesi ve o sendikaya üye olma hakkını da
içerir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 68). Dolayısıyla
kişiler kendi istedikleri şekilde sendika kurmak veya kendi istedikleri bir
sendikaya üye olmakta özgür olmalıdır. Anayasa'nın 51. maddesinde, çalışanların
sendikalara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına
sahip olduğu ve hiç kimsenin bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten
ayrılmaya zorlanamayacağı ifade edilmiştir (Abbas Akçay ve diğerleri,
B. No: 2015/2790, 23/5/2018, § 30).
52. Anayasa'nın 51. maddesinde düzenlenen sendika hakkı,
bu hakka yönelik kamu gücü tarafından gerçekleştirilen müdahalelerin yanı sıra
kimi durumlarda özel hukuk kişilerince yapılan müdahalelere karşı da anayasal
koruma sağlamaktadır. Dolayısıyla sendika hakkı devlete, müdahalede bulunmama
biçimindeki negatif yükümlülüğün yanı sıra üçüncü kişilerden gelebilecek
müdahalelere karşı ilgiliye koruma sağlama şeklindeki birtakım pozitif
yükümlülükler de yüklemektedir.
53. Sendika hakkının devlete yüklediği pozitif
yükümlülükler, devletin koruyucu ve düzeltici önlemler almasını
gerektirebilmektedir. Sendika hakkının korunması pozitif yükümlülüğü devlete,
üçüncü kişilerin ve özellikle işverenin çalışanların sendikaya üye olma ve
sendikal faaliyette bulunma haklarını kullanmayı engelleyici davranışlarından
kaçınmasına yönelik ve sırf bu haklarından yararlandıkları gerekçesiyle
yaptırıma tabi tutulmalarını, ayrımcılığa maruz kalmalarını önleyici tedbirler
alma ödevi yüklemektedir. Bu çerçevede alınacak tedbirlerin üçüncü kişilerin ve
özellikle işverenin çalışanların sendika hakkına müdahalede bulunmaları
bakımından caydırıcı nitelik taşıması gerekir. Öte yandan üçüncü kişiler tarafından
sendika hakkına müdahale edilmesi durumunda müdahaleye karşı itirazların öne
sürülebileceği ve müdahalenin sonuçlarının giderilmesi açısından gerçek ve
etkili koruma temin edecek hukuksal mekanizmaların oluşturulması gerekiyorsa
tazminat ve benzeri giderimler için dava açma imkânının getirilmesi devletin
pozitif yükümlülüklerindendir (Anıl Pınar ve Ömer Bilge, B. No:
2014/15627, 5/10/2017, § 37).
54. Alınacak koruyucu ve düzeltici tedbirlerin türü ve
niteliği konusunda Anayasa'da herhangi bir sınırlama bulunmayıp bunların
tespiti konusunda kanun koyucunun takdir yetkisi bulunmaktadır. Bu tedbirlerin
yerindeliğinin denetimi Anayasa Mahkemesinin denetimi dışında olmakla birlikte
sendika hakkının güvenceye bağlanması bakımından yeterli ve elverişli olup
olmaması yönüyle bu tedbirler Anayasa Mahkemesinin denetimine tabidir (Anıl
Pınar ve Ömer Bilge, § 38).
2. Sendikal
Nedenlerle Feshe İlişkin Bazı Tespitler
55. Sendikal özgürlüklerin teminat altına alınması,
bireylerin sendikal haklarını kullanırken iş sözleşmelerinin de güvencede
olması ile sağlanabilir. Sendikaya üye olma, olmama veya sendikal faaliyetlerde
bulunma nedenleriyle iş sözleşmelerinin feshedilmesi hâlinde feshin sendikal
nedenlerle yapıldığından bahsedilebilir.
56. Bilindiği üzere 2821 sayılı Kanun'un 31. maddesine
göre iş akdinin sendikal nedene dayanmadığını, geçerli veya haklı nedenle
feshedildiğini ispat yükümlülüğü işverene aittir. Buna karşın iş sözleşmesinin
sendikal nedenle feshedildiğini iddia eden işçinin bunu ispatlama zorunluluğu
vardır. Bu kapsamda uygulamada fesih tarihinde işyerinde çalışan ve sendikaya
üye olan işçilerin sayısı, üyelikten çekilen işçilerin olup olmadığı, işyerinde
çalışmakta olan işçilerin bulunup bulunmadığı, yeni işçi alınıp alınmadığı ve
alınmışsa yeni işçilerin sendikalı olup olmadığı gibi hususlar sendikal feshin
ispatında dikkate alınmaktadır.
57. Mevzuatın gerektirdiği hususların ve ispat
koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğini değerlendirmek öncelikle derece
mahkemelerinin görevidir. Derece mahkemelerinin olayın koşullarını
değerlendirmek açısından daha avantajlı konumda bulunduğu tartışmasızdır.
Anayasa Mahkemesinin rolü ise bu kuralların yorumunun Anayasa’ya uygun olup
olmadığını belirlemekle sınırlıdır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi, derece mahkemeleri
tarafından izlenen usulü denetlemek ve özellikle mahkemelerin Anayasa’nın 51.
maddesindeki güvenceleri gözetip gözetmediğini belirlemekle yetinmektedir.
Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi, derece mahkemelerinin yerini almamakta; kamusal
makamların süreç içindeki tutumlarını sendika hakkı bağlamındaki usule ilişkin
güvenceler açısından değerlendirmektedir (benzer değerlendirmeler için bkz. Türkiye
Gıda ve Şeker Sanayi İşçileri Sendikası, B. No: 2016/13328, 19/11/2020, §
40; Türkiye Petrol, Kimya ve Lastik Sanayi İşçileri Sendikası, B. No:
2016/13351, 15/12/2020, § 40).
3. İlkelerin
Olaya Uygulanması
58. Somut olayda başvurucular ilk olarak iş akitlerinin
işyerinde baskı ve ayrımcılığa maruz kalmaları sonucu katıldıkları barışçıl
eylem nedeniyle feshedildiğini, iş akdi feshedilenlerin hepsinin sendikadan
ayrılan işçiler olması dolayısıyla sendikal nedenlerle fesih yapıldığını ileri
sürmüştür. Derece mahkemelerinin tamamı başvurucuların söz konusu iddialarını
ispatlayamadıkları sonucuna ulaşmış ve sendikal tazminat taleplerini
reddetmiştir. Anayasa Mahkemesi önündeki mesele, başvurucuların sendika
üyeliğinden ayrılmaları ve işyerindeki eyleme katılmaları nedeniyle işverence
iş akitlerinin feshedildiği iddialarının derece mahkemelerince usulüne uygun
incelenip incelenmediği ve sendika hakkının ihlal edildiği iddiasıdır.
59. Sendika hakkı sendikaya üye olanların haklarını
güvence altına aldığı gibi aynı şekilde serbestçe üyelikten çekilme hakkını da
korumaktadır. Zira sendikaların üyelerinin ekonomik ve sosyal çıkarlarını
koruma amacı vardır ve sendika üyesi olan işçiler bu amaçların
gerçekleşmediğini düşünüyorlarsa her zaman üyelikten çıkma hakkına sahiptir.
Eldeki başvuruda, başvurucuların iddialarına göre mensubu oldukları Sendika,
bir başka işyerinde işçiler için daha lehe hükümler içeren TİS imzalamıştır.
Başvurucular da bu nedenle Sendikadan ayrılmış ve kendilerine aynı şartların
sağlanması adına bulundukları işyerinde 3 gün süren iş bırakma eylemi
yapmıştır.
60. Burada altı çizilmesi gereken en önemli nokta
başvurucuların protestolarının Sendikaya yönelik olduğudur. Olayların meydana
geldiği tarihte başvurucuların üyesi olduğu sendika işyerinde yetkili sendika
konumundadır ve işverenle 1/9/2014 tarihinde yaklaşık 3 yılı kapsayacak şekilde
TİS imzalamıştır. Başvurucuların TİS öncesi ya da TİS görüşmeleri sırasında bu
Sendikaya zorla üye olduklarına ya da TİS şartlarını protesto ettiklerine dair
bir iddiaları bulunmamaktadır. Ancak aynı Sendikanın yaklaşık 4 ay sonra bir
başka işyerinde bağıtladığı TİS şartlarının daha iyi hükümler içerdiğini
öğrenen başvurucular, aynı imkânların kendilerine sağlanmamış olması nedeniyle
Sendikadan ayrılarak işyerinde eylem yapmıştır.
61. Mahkemelerce, işyerinde sendika üyesi olmadığı hâlde
çalışan işçiler bulunduğunun belirtildiği ve yaşanan sıkıntılı süreçte
işverenin çaba sarf ettiği, destek ödemesi altında ekonomik iyileştirme yoluna
gittiği belirtilerek feshin sendikal nedene dayandığı iddiasının
ispatlanamadığı sonucuna ulaşılmış; başvurucularca emsal olarak dosyaya sunulan
diğer mahkeme kararlarındaki sendikal fesih gerekçesinin somut olayda
uygulanamayacağı değerlendirilmiştir. Yine işverenin eyleme bilfiil içeriden ya
da dışarıdan destek vermek suretiyle katıldığını belirlediği tüm işçilerin iş
akitlerini feshettiği tespitinde bulunan mahkemelerce, fesihte işverenin ölçülü
davrandığı, işverenin sendikalı işçiler ile sendikasız işçiler arasında
sendikalı işçiler lehine ya da sendikayı korumaya yönelik herhangi bir eylemi
olduğu yönünde somut bir delilin bulunmadığı belirtilmiştir.
62. İş akdinin sendikal nedenlerle feshedilmesi durumunda
sendika hakkı yönünden devletin pozitif yükümlülüklerini yerine getirip
getirmediğinin Anayasa Mahkemesince incelenebilmesi için öncelikle
başvurucuların sendikal haklarını kullanmaları -somut olayda sendikadan istifa
ettikleri için baskıya maruz kalmaları ve feshin nedeninin sendikadan
ayrılmaları iddiası olması- nedeniyle iş akitlerinin feshedildiğini ikna edici
gerekçelerle ortaya koymaları gerekir. Aksi hâlde devletin sendika hakkının
korunması yönünde pozitif yükümlülükleri gündeme gelmeyecektir.
63. Somut olayda başvurucuların iş akitleri sendikadan
ayrılmalarından sonra değil sendikayı protesto etmek amacıyla iş bırakmaları
nedeniyle gerçekleşmiştir. Dolayısıyla burada işverenin başvurucuların toplu
bir biçimde iş bırakmalarına ne ölçüde katlanması gerektiği ve bu katlanma
eşiğinin sendika hakkını nasıl etkileyeceği meselesinin çözümlenmesi
gerekecektir.
64. İşçiler mesleki ve ekonomik menfaatlerini TİS ile
korurlar. İşçiler TİS süreci içinde, toplu bir şekilde bir araya gelmek yoluyla
hem çalışma koşullarına yönelik itirazlarını hem de ekonomik ve sosyal
sorunlarını dayanışma göstererek dile getirme hakları vardır. Ancak TİS bir kez
akdedildikten sonra işçilerin kendilerini doğrudan ilgilendiren ekonomik ve
sosyal politika sorunları ve çalışma sırasında işyerinde karşılaştıkları
problemlere yönelik çözüm taleplerini dile getirme imkânlarının bulunmadığı
söylenemez. Bununla birlikte hangi yöntem seçilirse seçilsin işverene zarar verme
kastı içermemeli, seçilen yöntem dile getirilen problemlerin haklılığıyla
orantılı olmalı ve izlenen amaçlara uygun şekilde ortaya konmalıdır.
65. Bu bağlamda eldeki başvuruda başvurucular işyerinde
karşılaştıkları -çalışma koşullarından veya başka bazı ekonomik ve sosyal
meselelerden kaynaklanan- somut sorunlara ilişkin bir şikâyet dile
getirmemiştir. Başvurucuların eylemlerinin odak noktasını, mensubu oldukları
Sendikanın diğer işyerinde daha iyi şartlarda imzaladığı TİS oluşturmaktadır.
Başvurucular bu itirazlarını işyerinde 3 gün iş bırakma şeklinde
gerçekleştirmiş ve bunun sonucunda iş akitleri feshedilmiştir. Bu itibarla
başvurucuların eylemlerinin zamanlaması, katılımcı sayısı ve süresi
değerlendirildiğinde işverene yönelik hak arama amacı taşıdığı
değerlendirilmeyen bu şekilde bir eylemin ölçülü olduğu söylenemeyecektir.
66. Açıklanan gerekçelerle sendika hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Sendika hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde
BIRAKILMASINA 21/4/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başvurucu Listesi
1- Ahmet Sefa TOPUZ
2- Kenan REÇBER
3- Bayram ÖZTÜRK
4- Ali ÇAKIR
5- Özgür OFLU
6- Serpil ÇETİNKAYA
7- Hüseyin KARABEL
8- Fırat TARHAN
9- Mahmut YILDIZ
10- Bedrettin DEMİR
11- Sinan GÜMÜŞ
12- Ferhat KILIÇ
13- Muhammet Ali
KARAKAYA
14- Yurtaslan GÜR
15- İbrahim GÜLTEKİN
16- Ferdi SAKA
17- Mehmet Akif
KÜÇÜKBAY
18- Şenol ERZURUM
19- Tuncay TURAN
20- Yüksel DOĞAN
21- İlhami KAYA
22- Ahmet USLU
23- İsmail AKBULUT
24- Serkan KIZGIR
25- Uğur ASLAN
26- Serdar BAYRAM
27- Orhan KÖSE
28- Serkan TOPKARA
29- Mustafa SAĞKOL
30- Mehmet YILMAZ
31- Serkan RODOPLU
32- Şinasi YAŞAROĞLU
33- Erdinç ÇALIŞKAN
34- Ferhat YILDIRIM
35- Mehmet TUTUM
36- İbrahim TAŞ
37- Alaattin CANLI
38- Müjdat KURTCUOĞLU
39- Serhat SARIKAŞ
40- İsmail BELEN
41- Hüsnü CENGİL
42- Gökhan KALYONCU
43- Hatice GENCER
44- İsa ÇANKAYA
45- Sabahattin
KÖMÜRCÜ
46- Efraim DEMİRKAYA
47- Deniz ÇELİK
48- Soner BAYSAL
49- Sezer KURBAN
50- Hüseyin TOHUMCU
51- Süleyman GÜL
52- İsmail ÇOLAK
53- Özgül ALĞAN
54- Olgun TEKİRDAŞ
55- Sebahattin DERE
56- Yılmaz AKGÖZ
57- Emrah Zİya PİLLİK
58- Süleyman YILMAZ
59- Davut AY
60- Melih ŞEN
61- Zafer ALTUNDAŞ
62- Tolga ŞİMŞEK
63- Sultan KARACA
64- Aynur YANGIN
65- İlimnur ESKİCİ
66- Sezer KÖROĞLU
67- İsmail ÇETİNKAYA
68- Zeki DEMİR
69- Mücahit KOCADAĞ
70- Ali Rıza DUMAN
71- Gökhan GÜLER
72- Adem IŞIK
73- Vedat USLU
74- Kevser ATALAN
75- Hürlen KANTAR
76- Süleyman ULUDAĞ
77- Özkan TEMİZ
78- Olcay KARACA
79- Medet KARATAŞ
80- Onur KAPLAN
81- Hasan TEKİN
82- Turgut KAYA
83- Sezgin
SİSNELİOĞLU
84- İlker CAN
85- Fesih DEMİR
86- Caner BEKTAŞ
87- Cem HAYAS
88- Rıza KARAKUŞ
89- Onur ATAKUR
90- Düzgün KÜÇÜKDOĞAN
91- Özgür TUTAN
92- Zekeriya ÇETİNKUŞ
93- Salih KARAMAN
94- Şaban AVCI
95- Osman POLAT
96- Ayhan ÖZATA
97- Oktay DEVELİ
98- İsmail KARABULUT