TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ELMAS KILIÇ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/1748)
|
|
Karar Tarihi: 10/12/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Hasan SARAÇ
|
Başvurucular
|
:
|
1. Elmas
KILIÇ
|
|
:
|
2. Emin
GÜLER
|
|
:
|
3. Esra
GÜLER
|
|
:
|
4. Fatma
GÜLER
|
Vekilleri
|
:
|
Av. İbrahim
KIRIKCI
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ihmal sonucu bir hükümlünün yaşamını yitirmesi ve bu
olayla ilgili olarak etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle yaşam
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/1/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla temin edilen belgeler ile
Bakanlık görüş yazısının ekindeki belgelere göre olaylar özetle şöyledir:
9. Mahkûm olduğu 6 yıl 8 aylık hapis cezası Bolu T Tipi Kapalı
Ceza İnfaz Kurumunda infaz edilmekte olan başvuruculardan Fatma Güler'in eşi,
diğer başvurucuların ise babası olan A.G., Düzce Devlet Hastanesinin 2014
yılında verdiği rapora görehipertansiyon, kalp kapak
hastalığı, koroner arter hastalığı, diabetes mellitus, geçirilmiş serebrovasküler
hastalığa bağlı sağ hemipleji, sağ ayak 2, 3, parmak
MTF hizasından ampute ve işitme kaybı nedenleriyle
%91 oranında engellidir.
10. Başvurucular, vekilleri aracılığıyla infazın sağlık
nedenleriyle ertelenmesi talebinde bulunmuşlardır. Düzce Üniversitesi Tıp
Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Uzmanlar Kurulundan alınan raporda ''şahsın HT, DM, KAH, SVO, ve CABG öyküsü olduğu, sağ ayak
D2-D3 MTF eklem seviyesinden ampute olduğu, kol[t]uk değneği ve benzeri yardımcı araçlar ile kendi başına
günlük ihtiyaçlarını karşılayabileceği, mevcut hastalıkların şahsın yaşamını
tek başına devam ettirmesine engel teşkil etmediği, mevcut hastalıkları nedeni
ile şahsın resmi sağlık kuruluşlarının mahkumlara ayrılan bölümlerinde
cezasının uygun olduğu, infazın geri bırakılmasının gerekli olmadığına''
karar verilmesi nedeniyle infazın ertelenmesi talebi reddedilmiştir. Bu rapor
doğrultusunda Adli Tıp Kurumu Düzce Şubesinden alınan raporda, A.G.nin mevcut hastalıkları nedeniyle resmî sağlık
kuruluşlarının mahkûmlara ayrılan bölümünde cezasının infazının uygun olduğu
bildirilmiştir.
11. A.G.nin, alınan bu rapor
doğrultusunda Bolu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunduğu sırada
başvurucular, vekilleri aracılığı ile yeniden infazın ertelenmesi talebinde
bulunmuşlardır. Bu taleple ilgili olarak A.G. önce Bolu İzzet Baysal Devlet
Hastanesine, bu Kurumun görüşü doğrultusunda da Abant İzzet Baysal Üniversitesi
Hastanesi Sağlık Kurulu Başkanlığına sevk edilmiştir. Sağlık Kurulunun anılan
raporların Ankara Numune Hastanesinden alınmasının faydalı olacağı şeklindeki
görüşü doğrultusunda A.G. sağlık nedeniyle infazının ertelenmesi taleplerinin
değerlendirilmesi ve tedavi amacıyla Ankara 2 No.lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz
Kurumuna 26/11/2014 tarihinde nakledilmiştir. Ceza İnfaz Kurumu, Ankara Numune
Hastanesinden sağlık kurulu raporu alınması için işlemlere başlamıştır.
12. A.G.nin tedavisine ve rapor alınmasına
yönelik işlemlerin devam ettiği bu süre içinde başvurucular, A.G. hakkında
denetimli serbestlik hükümlerinin sağlık nedeniyle uygulanması talebi için
Ankara Batı İnfaz Hâkimliğine 28/4/2015 tarihinde başvuruda bulunmuşlardır.
İnfaz Hâkimliği 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 105/A maddesinin 3. fıkrasının (b) bendi
kapsamında hükümlünün salıverilme tarihinin üç yılın altında olması nedeniyle
Adli Tıp Kurumundan da rapor aldırılmasına karar vermiştir.
13. A.G., hakkında anılan raporların aldırılması için işlemlere
başlandığı ve tedavilerinin yapıldığı bu dönemde kaldırıldığı Ceza İnfaz
Kurumları Kampüs Devlet Hastanesinde 21/5/2015 tarihinde ölmüştür. Hükümlü
dosyasına göre A.G. adli tıp raporunun alınması sürecinde hasta tutuklu ve
hükümlülerin kaldığı C-9 koğuşunda ve Ankara Numune Hastanesinin mahkûm
koğuşunda barındırılmıştır. Kurum Hekimliğinin yazısına göre A.G.nin bu Ceza İnfaz Kurumuna gelmesinden itibaren
kendisinde var olan rahatsızlıklarla ilgili olarak Kurum Hekimliği ile Numune
Hastanesinin ilgili polikliniklerinde tedavisine devam edilmiş hatta bu
kapsamda 19/1/2015-26/1/2015 tarihleri ve 10/3/2015-30/3/2015 tarihleri
arasında bu Hastanenin ilgili servislerine yatırılmıştır.
14. A.G.nin ölümü nedeniyle Ankara
Batı Cumhuriyet Başsavcılığı derhâl soruşturma başlatmıştır. Yapılan ölü
muayenesinde A.G.nin diyabet, kalp ve tansiyon
rahatsızlıklarının bulunsa da kesin ölüm sebebinin belirlenebilmesi için klasik
otopsi yaptırılmasına karar verilmiştir.
15. Adli Tıp Kurumu Ankara Grup Başkanlığı tarafından yapılan
otopsi sonrasında 6/11/2015 tarihinde düzenlenen ayrıntılı otopsi raporunda;
maktulün kesin ölüm nedeninin diyabet, hipertansiyon, hiperlipidemi,
koroner arter hastalığı ve kalp yetmezliği rahatsızlıklarından dolayı
kendisinde mevcut iskemik ve aterosklerotik
kalp damar hastalığı olduğunun, maktulün vücudundan alınan örnekler üzerinde
yapılan incelemede şüpheli bir maddeye rastlanmadığı şeklinde görüş
bildirilmiştir.
16. Başsavcılık tarafından yazılan talimat ile başvuruculardan
Fatma Güler ve Emin Güler'in ifadelerine başvurulmuştur. Başvurucular; A.G.nin cezasının infazının ertelenmemesi, kalp krizi
geçirdiğinin kendilerine haber verilmemesi ve rahatsızlıkları bulunmasına
rağmen ceza infaz kurumunda kalabileceğine dair rapor düzenlenmesi nedenleriyle
sorumlulardan şikâyetçi olmuştur. Hükümlü dosyasından yapılan incelemede
başvurucuların olay nedeniyle tazminat davası açtıkları tespit edilmiş ise de
başvurucular bu davanın sonuçlanıp sonuçlanmadığı hususunda herhangi bir bilgi
vermemiştir.
17. A.G.nin mevcut rahatsızlıklarına
bağlı olarak Ceza İnfaz Kurumları Kampüs Devlet Hastanesinde tedavi gördüğü
sırada 21/5/2015 tarihinde öldüğü, maktulün ölümünde şüpheli bir durumun mevcut
olmadığının anlaşılması nedeniyle Başsavcılık tarafındankovuşturmaya
yer olmadığına karar verilmiştir.
18. Başvurucular A.G.nin ceza infaz
kurumunda kalmasına engel teşkil edecek derecede rahatsızlıkları olmasına
rağmen bu olgunun aksi şekilde rapor verilmesi, raporda A.G.nin
resmî sağlık kuruluşlarının mahkûmlara ayrılan bölümlerinde cezasının infazının
uygun olacağı bildirilmesine rağmen kapalı ceza infaz kurumuna geri
gönderilmesi ve infazına devam olunması, ayrıca Numune Hastanesindeki tedavi
sürecinde uygun şartların sağlanması gerektiği şeklinde görüş bildirilmesine
rağmen bu şartların sağlanmaması ve yapılan soruşturmada eksiklikler bulunması
nedenleriyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz etmişlerdir.
19. İtiraz üzerine Ankara Batı 2.Sulh Ceza Hâkimliği 11/12/2015
tarihinde itirazın reddine karar vermiştir.
20. Bu kararın başvurucular vekiline 22/12/2015 tarihinde tebliğ
edilmesi üzerine başvurucular 15/1/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
IV.İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
21. Konuyla ilgili ulusal hukuk, Anayasa Mahkemesinin Murat Karabulut (B. No: 2013/2754,
18/2/2016, §§ 27-30, 33, 44, 65, 66) başvurusu
hakkında verdiği kararda yer almaktadır.
B. Uluslararası Hukuk
22. Konuyla ilgili uluslararası hukuk, Anayasa Mahkemesinin Temur Eskibağ ve Mehmet
Rıza Eskibağ (B. No: 2014/5098,
20/12/2017) başvurusu hakkında verdiği kararda yer almaktadır.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 10/12/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
24. Başvurucular, yakınlarının sağlık durumu ceza infaz
kurumunda kalmasına engel teşkil edecek derece olduğu hâlde infazın ertelenmesi
taleplerinin reddedilmesi, yakınlarının ölümüne giden sürecin ve sorumluların
yeterli şekilde araştırılmaması nedeniyle Anayasa'nın 2. ve 36. maddesinde
güvence altına alınan yaşam ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
25. Bakanlık görüşünde, başvurucuların şikayetinin yaşam hakkına ilişkin pozitif yükümlülükler kapsamında
incelenmesi gerektiğini belirtmiştir.
26. Bakanlık görüşüne karşı başvurucular, başvuru formunda ileri
sürdükleri hususları tekrarlamışlardır.
B. Değerlendirme
1. Şikâyetlerin
Nitelendirilmesi ve İncelemenin Kapsamı Yönünden
27. Anayasa Mahkemesi ölüm olayının söz konusu olmadığı veya yaşam
hakkına yönelik ciddi bir riskin tespit edilemediği durumlarda, ceza infaz
kurumlarının fiziki ve tıbbi imkânlarının başvurucuların sağlık durumlarına
uygun olmaması nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetleri
istikrarlı bir şekilde Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü
muamele yasağı kapsamında incelemektedir (Mete
Dursun, B. No: 2012/1195, 18/11/2015; Serdar Öztürk, B. No: 2013/7532; 4/2/2016; Sabri Kaya, B. No: 2014/8482, 29/6/2016; Ergin Aktaş, B. No: 2014/14810, 21/9/2016; Hayati Kaytan, B. No: 2014/19527,
16/11/2016).
28. Öte yandan Anayasa Mahkemesi yukarıda (bkz. §§ 21, 22)
anılan Murat Karabulut ile Temur Eskibağ ve Mehmet
Rıza Eskibağ başvurularında, yakınları
vefat etmiş başvurucuların yakınlarının sağlık durumunun ceza infaz
kurumlarının fiziki ve tıbbi imkânlarıyla bağdaşmadığına yönelik şikâyetlerini
de bahsedilen yasak kapsamında incelemiştir.
29. Somut başvuruda başvurucuların ceza infaz kurumlarının
koşullarına, babalarına sağlanan tedavilerin yeterliliğine, ceza infaz
kurumundan çıkarılmaması nedeniyle babalarının özgürlükten mahrum kalmanın
doğal sonucu olan elem seviyesinden daha fazla sıkıntı veya eziyet çektiğine ya
da ceza infaz kurumu ortamlarının babalarının özel ihtiyaçlarına uygun hâle getirilmediğine
yönelik herhangi bir şikâyetleri bulunmamaktadır. Bu nedenle somut başvuruda
kötü muamele yasağı yönünden bir inceleme yapılmamıştır.
30. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların iddialarının özünün kamu
görevlilerinin ihmalî davranışlarla ve infazın
ertelenmesi taleplerinin reddedilmesi ve ölüm olayı ile ilgili olarak etkili
soruşturma yürütülmemesine ilişkin olması nedeniyle iddiaların tamamı
Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı kapsamında
incelenmesi gerektiği anlaşılmıştır.
31. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, yaşama...
hakkına sahiptir."
32. Anayasa'nın "Devletin
temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
"Devletin temel amaç ve görevleri, …
Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve
mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti
ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve
sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için
gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."
2. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
33. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını kaybeden kişi
açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan ölüm olayı nedeniyle ölen
kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No:
2012/752, 17/9/2013, § 41). Başvuruculardan Fatma Güler ölen A.G.nin eşi, diğerleri ise A.G.nin
çocukları olduklarından başvuruda başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik
bulunmamaktadır. Bununla birlikte başvurunun diğer kabul edilebilirlik
kriterleri açısından da değerlendirilmesi gerekir.
a. Yaşam Hakkının Maddi
Boyutunun İhlal Edildiğine İlişkin İddia
34. Devletin negatif bir yükümlülük olarak yetki alanında
bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme
yükümlülüğünün yanı sıra pozitif bir yükümlülük olarak yine yetki alanında
bulunan tüm bireylerin yaşama hakkını gerek kamusal makamların gerek diğer
bireylerin gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere
karşı koruma yükümlülüğü bulunmaktadır (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, §§ 50, 51).
35. Anayasa Mahkemesinin yaşam hakkı kapsamında devletin sahip
olduğu pozitif yükümlülükler açısından benimsediği temel yaklaşıma göre
devletin sorumluluğunu gerektirebilecek şartlar altında gerçekleşen ölüm
olaylarında Anayasa’nın 17. maddesi, devlete elindeki tüm imkânları kullanarak
bu konuda ihdas edilmiş yasal ve idari çerçevenin yaşamı tehlikede olan
kişileri korumak için gereği gibi uygulanmasını ve bu hakka yönelik ihlallerin
durdurulup cezalandırılmasını sağlayacak etkili idari ve yargısal tedbirleri
alma sorumluluğu yüklemektedir. Bu sorumluluk -kamusal olsun veya olmasın-
yaşam hakkının tehlikeye girebileceği her türlü faaliyet bakımından geçerlidir
(Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, §
52).
36. Özgürlüğünden yoksun bırakılan kişilerin yaşamlarını ve
sağlıklarını koruma konusundaki pozitif yükümlülük, bu kişilerin tıbbi
tedavilerine özen gösterilmesini yanında yaşamı üzerinde oluşabilecek olası
tehditleri engellemeyi de içerir. Uygun bir tıbbi tedavinin sağlanması
konusundaki eksiklikler yaşam hakkını koruma yükümlülüğüne aykırılık teşkil
edebilir (Murat Karabulut, § 43).
37. Diğer taraftan özellikle insan davranışının öngörülemezliği, öncelikler ve kaynaklar değerlendirilerek
yapılacak işlemin veya yürütülecek faaliyetin tercihi gözönüne
alınarak pozitif yükümlülük, yetkililer üzerinde aşırı yük oluşturacak şekilde
yorumlanmamalıdır. Pozitif yükümlülüğün ortaya çıkması için yetkililerce
belirli bir kişinin hayatına yönelik gerçek ve yakın bir tehlikenin
bulunduğunun bilinmesi ya da bilinmesi gerektiği durumların varlığı kabul
edildikten sonra böyle bir durum dâhilinde, makul ölçüler çerçevesinde ve sahip
oldukları yetkiler kapsamında bu tehlikenin gerçekleşmesini önleyebilecek
şekilde kamu makamlarının önlem almakta başarısız olduklarının tespiti
gerekmektedir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,
§ 53).
38. Somut olayda başvurucular, yakınlarının sağlık durumunun
cezanın infazının devamına elverip elvermediğinin değerlendirilmediğini ve bu
suretle ihmal yoluyla yakınlarının ölümüne neden olunduğunu ileri sürmüş iseler
de başvurucuların veya A.G.nin gerek infaza
başlanmadan önce gerekse infaza başlandıktan sonra ceza infaz kurumlarının
fiziki ve/veya tıbbi imkânlarının A.G.nin yaşamı
üzerinde tehdit oluşturduğuna ilişkin bir iddiayı yetkili merciler önünde dile
getirdikleri tespit edilememiştir. A.G.yi
muayene ve tedavi eden sağlık kuruluşları da bu yönde bir tespitte
bulunmamıştır. Mevcut tıbbi rahatsızlıkları nedeniyle pek çok kez sağlık
kuruluşlarına götürülen ve bir süre Numune Hastanesinde yatarak tedavi de gören
A.G. kalp, diabet ve tansiyon hastalıkları nedeniyle
tedavi gördüğü hastanede, Adli Tıp Kurumundan kesin rapor alınması sürecinde
vefat etmiştir.
39. Başvurucuların A.G.nin sağlık
hizmetlerine erişemediğine veya A.G.ye uygulanan tıbbi tedavilerin yetersiz
olduğuna dair bir şikâyetlerinin bulunmadığını,A.G.nin
ölüm nedeninin mevcut çoklu hastalıklar sonucu olduğunun tespit edildiğini
(bkz. § 15) ve ölümüne kendisinin veya bir başkasının eyleminin neden olduğuna
dair herhangi bir delil veya emare bulunmadığını dikkate alan Anayasa
Mahkemesi, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan başvurucuların yakınının
ceza infaz kurumunda bulunduğu süre içerisinde yaşamı koruma yükümlülüğü
bağlamında bir sorunun bulunmadığını değerlendirmiştir.
40. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının maddi boyutunun ihlal
edildiğine ilişkin iddianın diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Yaşam Hakkının Usul
Boyutunun İhlal Edildiğine İlişkin İddia
41. Devlet, yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne
ilişkin usul boyutu kapsamında doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının
belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî
bir soruşturma yürütmek durumundadır (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, § 54).
42. Kamu görevlilerinin güç kullanımı sonucu gerçekleşen ya da
gerçekleştirildiği iddia edilen ölümlere ilişkin soruşturmaların etkili
olabilmesi için soruşturma makamlarının olaya karışmış olabilecek kişilerden
bağımsız olması gerekir. Soruşturma makamlarının sadece hiyerarşik ve kurumsal
bağımsızlığı yeterli olmayıp aynı zamanda soruşturmanın da fiilen bağımsız
olarak yürütülmesi gerekir (Cemil Danışman,
B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 96).
43. Ceza soruşturmasının etkililiği için soruşturma makamlarının
resen ve derhâl harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların
belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri gerekir.
Soruşturmada ölüm olayının nedeninin veya sorumlu kişilerin belirlenmesi
imkânını zayıflatan bir eksiklik, etkili soruşturma yükümlülüğüne aykırılık
oluşturabilir (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, § 57).
44. Ceza soruşturmasının etkililiğini sağlayacak hususlardan
biri de fiilen hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturma sürecinin kamu
denetimine açık olmasıdır. Ayrıca her olayda, ölen kişinin yakınlarının meşru
menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmaları
sağlanmalıdır (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, § 58).
45. Öte yandan yürütülen bu soruşturma makul bir özen ve süratle
de yürütülmelidir (Salih Akkuş,
B. No: 2012/1017, 18/9/2013, § 30). Bu husus, hukuk devletine bağlılığın
sağlanması, hukuka aykırı eylemlere hoşgörü ve teşvik gösterildiği görünümü
verilmesinin engellenmesi yönünden bir gerekliliktir.
46. Somut başvuruda, re'sen başlatılan
soruşturma bizzat Cumhuriyet savcısınca yürütülmüştür. Soruşturma kapsamında
başvurucuların yakınının ölümünü çevreleyen koşulların tespiti için ölü
muayenesi ve otopsi işlemleri yapılıp cesetten sistemik toksikolojik
ve histopatolojik incelemeler için örnekler
alınmıştır. Otopsi işlemi Adli Tıp Kurumunca yapılmış, A.G.nin
tedavi evrakları ile toksikolojik analiz raporu ve histopatalojik tetkik raporu incelenmiş, ölüm nedeninin
kendisinde mevcut hastalıkların sebebiyet verdiği sonucuna varılmıştır. Ölüm
nedenine ilişkin rapor ile A.G.nin ölümüne kendisinin
veya bir başkasının eyleminin neden olduğuna dair herhangi bir delil veya emare
bulunmadığını nazara alan Cumhuriyet Başsavcılığı, A.G.nin
doğal yolla öldüğü sonucuna varmış (bkz. § 17) ve altı ay gibi kısa bir sürede
tamamladığı soruşturma sonunda kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Son
olarak kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazlarını dile getirme
fırsatı bulan ve Cumhuriyet Başsavcılığının tespitlerini uygun bulduğu için
Sulh Ceza Hâkimliğinin itirazlarını reddettiği başvurucular, soruşturmaya
katılım konusunda herhangi bir engelle karşılaşmamıştır.
47. Soruşturma makamlarının olaylara ilişkin tespitleri Anayasa
Mahkemesi açısından bağlayıcı olmamakla birlikte Anayasa Mahkemesinin
soruşturma makamlarının tespitlerinden farklı bir tespitte bulunabilmesi için
bu hususta ikna edici unsurların mevcut olması gerekmektedir. Ne var ki
Cumhuriyet Başsavcılığının ölümün doğal yolla gerçekleştiğine ilişkin
tespitinden ayrılmayı gerektirecek, ikna edici bir neden bulunmamıştır.
48. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının usul boyutunun ihlal
edildiğine ilişkin iddianın diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
10/12/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.