TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ÖZKAN KART BAŞVURUSU (3)
|
(Başvuru Numarası: 2016/2251)
|
|
Karar Tarihi: 12/6/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Volkan
SEVTEKİN
|
Başvurucu
|
:
|
Özkan KART
|
Vekili
|
:
|
Av. Sinem
COŞKUN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan
başvurucunun göndermek istediği mektubun sakıncalı bulunarak muhatabına
gönderilmemesine karar verilmesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/1/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Terör örgütüne üye olma suçu nedeniyle Sincan 2 No.lu F Tipi
Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) hükümlü olarak
bulunan başvurucu, T.B. isimli kişiye iki sayfalık bir mektup göndermek
istemiştir.
10. İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığının (Disiplin Kurulu)
10/11/2015 tarihli sakıncalı mektup değerlendirme kararıyla mektubun imha
edilmesine karar verilmiştir. Karar gerekçesinde; mektubun tamamında devlet
büyüklerine hakaret ve itham içerikli ifadelerin bulunması nedeniyle Ceza İnfaz
Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün (İnfaz Tüzüğü) 4. maddesine göre mektubun
sakıncalı olduğu belirtilmiştir.
11. Başvurucu tarafından Disiplin Kurulu kararına karşı Ankara
Batı İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) yapılan şikâyet 25/11/2015 tarihli
kararla reddedilmiştir. Karar gerekçesinde; mektubun tamamında Türkiye
siyasetine ve devlet büyüklerine hakaret içeren söylemlerin mevcut olduğu
belirtilerek mektubun mevzuatta belirtilen infazın temel amaçlarına aykırı
olduğu, ayrıca 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun'un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasına göre sakıncalı
olduğu değerlendirilmiştir.
12. Başvurucu tarafından İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı
Ankara Batı 2. Ağır Ceza Mahkemesine yapılan itiraz 15/12/2015 tarihli kararla
reddedilmiştir. Karar gerekçesinde, itirazın dayanağını oluşturan İnfaz
Hâkimliği kararının usul ve yasaya uygun olduğuna ilişkin değerlendirmeye yer
verilmiştir.
13. Nihai karar 21/12/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
14. Başvurucu 20/1/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
15. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında hükümlü ve
tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektupların denetlenmesine
dayanak oluşturan mevzuata yer vermiştir (Ahmet
Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, §§ 16-20).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 12/6/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi
Yönünden
17. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama
giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça
dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi
gerekir.
B. Haberleşme
Hürriyetinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
18. Başvurucu; göndermek istediği mektuba el konulmasına dayanak
olan mevzuatın ifade özgürlüğünü kısıtlayacak şekilde uygulandığını,
itirazlarının gerekçesiz olarak reddedildiğini, ayrıca mektubun hangi kısımlarının
sakıncalı bulunduğuna dair açık ve somut değerlendirmeler yapılmadığını ifade
etmiştir. Bu nedenlerle dış dünya ile tek bağlantısı olduğu gözönünde
bulundurulmadan mektubun imhası suretiyle ifade özgürlüğü ile haberleşme
hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
19. Bakanlık görüşünde, Disiplin Kurulu tarafından mevzuata göre
işlem yapılarak ülkemiz siyasetine ve devlet büyüklerine hakaret içeren
ifadeler nedeniyle mektubun imha edilmesine karar verildiği belirtilmiştir.
İnfaz Hâkimliğince de kullanılan takdir hakkının usul ve yasaya uygun olduğu
değerlendirilerek itirazın reddedildiği ifade edilmiştir. Dolayısıyla itirazın
reddine ilişkin karardaki tespit ve sonuçların kanunun uygulanması niteliğinde
olduğu ve bu anlamda Anayasa'da yer alan hak ve özgürlükleri ihlal eder
nitelikte olmadığı veya varılan tespit ve sonuçların açık bir keyfîlik içermediği belirtilmiştir.
20. Başvurucu vekili Bakanlık görüşüne karşı beyanında mektubun tamamında Türkiye siyasetine ve devlet
büyüklerine dair hakaret ve itham içeren söylemlerin mevcut olduğu
nitelemesinin başlı başına keyfîlik içerdiğini
belirtmiştir. Diğer taraftan başvuruya konu mektuba yönelik müdahale sonucunda
başvurucunun ülke gündemine ilişkin politik konularda eleştirme ve kınama gibi
yollarla açıklama yapma ve dış dünya ile irtibat kurarak kamusal bir tartışmaya
dâhil olma hakkının engellendiği vurgulanmıştır.
2. Değerlendirme
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, göndermek
istediği mektubun sakıncalı görülerek alıkonulması nedeniyle haberleşme
hürriyetinin engellenmesine ilişkindir. Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarında bu tür başvurular haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir (Ahmet Temiz, § 23; Özkan Kart (2), B. No: 2013/1201,
20/5/2015, § 22; Akif İpek, B.
No: 2013/9456, 24/6/2015, § 23; Ramazan
Vural, B. No: 2013/1148, 7/7/2015, § 24; Eren Yıldız, B. No: 2013/759, 7/7/2015, § 25; Mustafa Aydin, B. No: 2013/275, 6/10/2015,
§ 24). Somut başvuruda da bu durumdan ayrılmayı gerektirecek bir durum
bulunmamaktadır.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek bir neden de bulunmadığı anlaşılan haberleşme
hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
23. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak
"Haberleşme hürriyeti"
kenar başlıklı 22. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Herkes, haberleşme
hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin
önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak
usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin
yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz...
İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve
kuruluşları kanunda belirtilir."
24. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (aynı kararda bkz. §§ 28-34) kararında hükümlü ve tutukluların
gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara ceza infaz kurumunun ilgili
kurulları tarafından yapılan müdahalelere ilişkin genel ilkeler belirtilmiştir.
Buna göre haberleşme özgürlüğüne yapılan müdahale öncelikle kanunla
öngörülmelidir. Müdahalenin yasal dayanağını oluşturan mevzuatın ulaşılabilir,
yeterince açık ve belirli bir eylemin gerektirdiği sonuçlar açısından
öngörülebilir olması gerekir. İkinci olarak söz konusu müdahale meşru bir amaca
dayanmalı, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olmalıdır.
25. Disiplin Kurulu, başvurucunun gönderdiği mektubun sakıncalı
olduğunu değerlendirerek elkonulmasına karar
vermiştir. Dolayısıyla anılan işlem ile kamu makamları tarafından başvurucunun
haberleşme hürriyetine bir müdahalede bulunulduğu açıktır.
26. Anılan müdahale, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci
fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı ve
Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe
Anayasa’nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın
Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen kanun tarafından öngörülme, meşru amaç
taşıma, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesine
aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Ahmet Temiz, § 36).
27. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (aynı kararda bkz. §§ 37-46) kararında, somut olayda da
uygulanan 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin hükümlülerin ceza infaz
kurumlarından yaptıkları yazışmaların denetimi ve sınırlandırılmasının kanuni
dayanağını oluşturduğu ve düzenlemenin kanunilik ölçütünü karşıladığı tespitini
yapmıştır. Öte yandan haberleşme hürriyetinin düzenlendiği Anayasa'nın 22.
maddesinin ikinci fıkrasında, söz konusu sınırlama sebeplerine bağlı kalınarak
yapılacak sınırlamanın ancak usulüne uygun olarak verilecek hâkim kararıyla
mümkün olabileceği belirtildikten sonra üçüncü fıkrasında "İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları
kanunda belirtilir." denilerek bu kuralın da mutlak olmadığı ve
bu kurala bazı kurumlar yönünden kanunla sınırlamalar getirilebileceği açıkça
düzenlenmiştir (AYM, E.2014/122, K.2015/123, 30/12/2015, § 71). Bu bağlamda
ceza infaz kurumları, Anayasa'nın 22. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında
istisnaların uygulanacağı kamu kurumlarındandır (Mehmet Koray Eryaşa, B. No:
2013/6693, 16/4/2015, §§ 74-76).
28. Somut olayda Disiplin Kurulunca mektubun alıkonulma sebebi
olarak mektubun tamamında devlet büyüklerine hakaret ve itham içerikli, infazın
temel amaçlarına aykırı ifadeler olması gösterilmiştir. İnfaz Hâkimliği bu
husus yanında mektubun 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin (3) numaralı
fıkrasına göre sakıncalı olduğunu belirtmiştir. İlgili Kanun maddesinde “Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren,
görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç
örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları
paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup,
faks ve telgrafların” hükümlüye verilmeyeceği, hükümlü tarafından
yazılmış ise gönderilmeyeceği düzenlenmiştir. Bu kapsamda başvurucunun
mektubunun denetlenmesi suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin
kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi ile ceza infaz
kurumlarında asayiş ve güvenliğin sağlanması amaçlarını taşıdığı, bunun da
Anayasa'nın haberleşme hürriyetine ilişkin 22. maddesinin ikinci fıkrası
kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır (Ahmet Temiz, §§ 47-51).
29. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (aynı kararda bkz. §§ 58-68) kararında hükümlü ve tutukluların
gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara ceza infaz kurumlarının
ilgili kurulları tarafından yapılan müdahalelerde demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesi yönünden genel ilkelere yer
verilmiştir. Buna göre demokratik toplum düzeninin gerekleri gözetilmeli,
sınırlamada öngörülen meşru amaç ile sınırlandırma aracı arasında orantısızlık
bulunmamalı, sınırlandırmayla ulaşılabilecek genel yarar ile temel hak ve
özgürlüğü sınırlandırılan bireyin kaybı arasında adil bir denge kurulmasına
özen gösterilmelidir.
30. Ayrıca mektup gönderme ve almanın ceza infaz kurumlarında
bulunan hükümlülerin ve tutukluların dış dünya ile bağlantısında en önemli
araçlardan biri olduğu gerçeğini gözönünde
bulundurarak ceza infaz kurumu yetkilileri, dış dünya ile yeterli bir iletişim
sürdürmelerinde mahkûmlara yardım etmeli ve bunun için onlara uygun desteği
sunmalıdır (Musa Kaya (2), B. No:
2013/2351, 16/9/2015, § 66).
31. Ancak ceza infaz kurumlarında tutulmanın kaçınılmaz sonucu
olarak kamu düzeninin korunmasına ve suç işlenmesinin önlenmesine yönelik kabul
edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların sahip
oldukları haklar sınırlandırılabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35). Bu
kapsamda mektubun tamamında ya da mektup içeriğinin bir kısmında yer alan
ifadelerin 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinde yer verilen sebeplerden en az
birini içermesi, özellikle ceza infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından da
yeterli düzeyde gerekçelendirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla somut olayda da
mektubun içeriğindeki hangi sözlerin neden sakıncalı olduğu gerekçede
gösterilmek zorundadır.
32. Başvuru konusu mektubun muhatabının başvurucunun Ceza İnfaz
Kurumu dışındaki bir arkadaşı olduğu görülmektedir. Başvurucunun yazdığı
mektubun ilk bölümünde politikadan uzak durulmaması gerektiğini, iyi
politikanın yaşamı güzelleştireceğini ve yaşama huzur getireceğini, insanlar
arasındaki kutuplaşmanın nedeninin kötü siyaset olduğunu ve bunun marjinal
kesimlerin işine yaradığını belirtmek suretiyle siyasi eğilimi doğrultusunda
kendisine yakın gördüğü ve desteklediği anlaşılan siyasi parti dışındaki diğer
bir kısım partinin yürüttüğü politika ve yönetim anlayışına karşı eleştirilerde
bulunduğu, iyi politikaya alan açılarak kötülüklerin önlenebileceğini ifade ettiği
görülmektedir. Mektubun ikinci bölümünde başvurucunun bilgi birikimi, siyasi
düşünce ve dünya görüşüne göre tarihsel analiz ve yorumlarda bulunduğu, kendine
göre güncel olaylar ile tarihsel olaylar arasında benzerlikler kurarak
muhatabına bu konularda yazılar yazmasını tavsiye etmektedir. Mektubun son
bölümünde ise iyi politika ve demokrasiyi kendisinin desteklediği siyasi
partinin başarısı ile özdeşleştirdiği, seçimlerde başarısızlık hâlinde iç savaş
ihtimalinden söz ederek adını verdiği iki yazarın tezleri ile de bu sonuca
ulaşılabileceğine dair görüşlere yer verdiği anlaşılmaktadır.
33. Somut olayda mektubun alıkonulmasına yönelik Disiplin Kurulu
kararında, başvuruya konu iki sayfalık mektup içeriğinde yer alan hangi
sözlerin muhatabına ulaştırılmasının ne suretle sakıncalı olduğu açıklanmadan
soyut ve genel bir şekilde mektubun tamamında devlet büyüklerine hakaret ve
itham içerikli ifadeler olduğu belirtilmiştir. İnfaz Hâkimliği de farklı bir
gerekçe sunmadan Disiplin Kurulu kararını destekler şekilde Türkiye siyasetine
ve devlet büyüklerine hakaret içeren söylemlerin mevcut olduğunu vurgulamakla
yetinmiştir.
34. Başvurucunun politika ve siyaset üzerine birtakım
görüşlerini paylaşmak ve tavsiyelerde bulunmak amacıyla arkadaşına iletmek
istediği mektubundaki söylemlerin bir kısmının veyahut tamamının gerçeğe uygun
olmadığı ya da siyasi görüşü doğrultusunda ileri sürdüğü fikir ve eleştirilerin
rahatsız edici olduğu kabul edilse dahi sakıncalı olduğuna ilişkin somut
tespitlere dayalı yeterli bir gerekçenin ortaya konulmadığı anlaşılmaktadır.
Ayrıca söz konusu mektupta söylemlerin bir kısmının sakıncalı görülmesi hâlinde
dahi sadece sakıncalı görülen ifadelerin karalanarak mektubun gönderilmesi
şeklinde özenli ve esnek bir yaklaşımın da -hangi sözlerin sakıncalı olduğu
açıklanmadan mektubun tamamının imhasına karar verilerek- sergilenmediği
görülmektedir. Başka bir ifade ile mektubun demokratik toplumun ölçütü olan
çoğulculuk, hoşgörü, açık fikirlilik ve tolerans temelinde yorumlanmak
suretiyle müdahalenin ölçülü olduğunun, acil bir toplumsal ihtiyaçtan
kaynaklandığının ve/veya haberleşme hakkının kötüye kullanıldığının ikna edici
olgu ve bilgilerle gerekçelendirilmediği sonucuna varılmıştır.
35. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde
güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme
sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar
verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
37. Başvurucu, ihlalin tespiti ve ihlalin giderilmesi ile 5.000
TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
38. Başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına
alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
39. Başvuruya konu mektubun yazıldığı tarihten itibaren aradan
uzunca bir süre geçtiği gözönüne alındığında yeniden
yargılama yapılmasında hukuki bir yarar bulunmamaktadır.
40. Başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına
alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğinin tespit edilmesi sebebiyle
yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında
başvurucuya takdiren net 2.000 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
41. 2.475 TL vekâlet ücretinin başvurucuya ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
42. Başvuru kapsamında haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği
gözetilerek kararın bir örneğinin bilgi edinilmesi için Ankara Batı 1. İnfaz
Hâkimliğine ve ihlalin sonuçlarının giderilmesi için Adalet Bakanlığına
gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme
hürriyetinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvurucuya net 2.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin
BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin bilgi edinilmesi için Ankara Batı 1.
İnfaz Hâkimliğine (E.2015/5137, K.2015/5133) ve ihlalin sonuçlarının
giderilmesi için Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/6/2019 tarihinde
OYBİRLİĞİYLE karar verildi.