TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ZEYNEP GÜLŞAH AKSOY BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/50678)
|
|
Karar Tarihi: 28/5/2019
|
R.G. Tarih ve Sayı: 5/7/2019 - 30822
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Burak FIRAT
|
Başvurucu
|
:
|
Zeynep
Gülşah AKSOY
|
Vekili
|
:
|
Av. Doğukan
Tonguç CANKURT
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, bir protesto eylemi sırasında afiş astığı için
başvurucuya idari para cezası verilmesinin toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 21/10/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar
verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Arka Plan Bilgisi
8. Türkiye'de 2015 yılının ikinci yarısından başvuruya konu
eylemin yapıldığı tarihe kadar çok sayıda terör saldırısı ile birlikte
toplumsal infial yaratan bazı olaylar yaşanmıştır. Bunlardan bazıları, açık
kaynaklardan edinilen bilgiler ışığında kronolojik olarak sıralanmıştır.
i. 5/6/2015 tarihinde Halkların Demokratik Partisinin (HDP)
Diyarbakır'daki seçim mitingine bombalı saldırı düzenlenmiştir. 7/6/2015
tarihinde yapılan Milletvekili Genel Seçimi'nden iki
gün önce düzenlenen saldırıda beş kişi ölmüş, dört yüzün üzerinde kişi de
yaralanmıştır.
ii. 20/7/2015
tarihinde Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde canlı bomba saldırısı düzenlenmiştir.
Saldırıda otuz dört kişi ölmüş, yüzden fazla kişi de yaralanmıştır.
iii. 10/8/2015 tarihinde İstanbul Sultanbeyli Fatih Polis
Merkezine bomba yüklü araçla saldırı düzenlenmiştir. Saldırının ardından çıkan çatışmada
bir polis memuru şehit olmuştur.
iv. 10/10/2015 tarihinde Ankara'da gerçekleştirilen Barış Mitingi'nin toplanma yeri olan Ankara Garı'nın önünde
patlatılan iki bomba ile yapılan saldırıda yüz üç kişi hayatını kaybetmiş,
yüzlerce kişi yaralanmıştır.
v. 12/1/2016 tarihinde İstanbul Sultanahmet Meydanı'nda Suriye
kökenli bir saldırgan, turist kafilesinin arasına karışarak üzerindeki bombayı
patlatmıştır. Patlama sonucunda on üç kişi ölmüş, on altı kişi de
yaralanmıştır.
vi. 17/2/2016 tarihinde
Genelkurmay, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Kuvvet Komutanlıklarının
yakınındaki mevkide askerî servis araçlarının geçişi sırasında bomba yüklü araç
patlatılmıştır. Saldırıda yirmi sekiz kişi ölmüş, altmış bir kişi
yaralanmıştır.
vii. 13/4/2016 tarihinde Kızılay'da
bomba yüklü araçla düzenlenen saldırıda otuz dört kişi ölmüş, yüz yirmi beş
kişi yaralanmıştır.
viii. 19/4/2016 tarihinde İstiklal Caddesi'nde Beyoğlu
Kaymakamlığı önünde intihar saldırısı düzenlenmiştir. Saldırıda beş kişi ölmüş,
otuz yedi kişi de yaralanmıştır.
B. Somut Olaya İlişkin Bilgiler
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
10. Başvurucu, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya
Fakültesi (Fakülte) öğrencisidir.
11. 21/3/2016 günü saat 11.00 civarında aralarında başvurucunun
da bulunduğu yaklaşık on beş kişilik bir grup ülkede 2016 yılında gerçekleşen
bombalı saldırıları protesto etmek amacıyla Fakültenin orta bahçesinde
toplanarak pankart açmıştır. Pankartın üzerinde şunlar yazmaktadır:
"Sarayın İstikrarı / 5 Haziran 2015 HDP
Diyarbakır Mitingi / 20 Temmuz 2015 Suruç/ 10 Ekim 2015 Ankara Barış Mitingi /
12 Ocak 2016 Sultanahmet Meydanı / 6 Şubat 2016 Cizre Bodrum Katı / 17 Şubat
2016 Genelkurmay Önü / 13 Mart 2016 Güvenpark / 19 Mart 2016 İstiklal Cddesi / Katliam, Kan, Yayın Yasağı, Gözyaşı Öğrenci
Kolektifleri"
12. Anılan pankartın indirilmesi için Fakültenin özel güvenlik görevlileri
gruba gerekli ikazları yapmış ancak pankart grup tarafından indirilmemiştir.
13. Fakülte yönetimi karşıt görüşlü öğrenciler arasında meydana
gelmesi muhtemel olayları önlemek ve eğitimin aksamadan devam edilmesini
sağlamak amacıyla okula polis çağırmış ve okula gelen polisler saat 14.40'ta
Fakültenin orta bahçesine girerek pankartı indirmişlerdir.
14. Başvurucunun da aralarında bulunduğu dört kişi gözaltına
alınmış ve ifadelerinin ardından serbest bırakılmıştır.
15. 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 42.
maddesi uyarınca Çankaya İlçe Emniyet Müdürlüğünün 21/3/2015 tarihli işlemiyle
başvurucuya 219 TL idari para cezası uygulanmıştır.
16. Başvurucu idari para cezasına karşı Ankara 4. Sulh Ceza
Hâkimliğine (Hâkimlik) itiraz yoluna başvurmuştur. İtiraz dilekçesinde,
protestonun barışçıl olduğu dikkate alınarak eylemin ifade özgürlüğü kapsamında
kaldığı ve itiraz konusu cezanın caydırıcı etkisinin gözetilmesi gerektiği
savunulmuştur.
17. Hâkimlik, idari yaptırım kararı ile verilen idari para
cezasının usul ve yasaya uygun olduğunu belirtmiş ve 27/9/2016 tarihinde
itirazın reddine kesin olarak karar vermiştir.
18. Anılan karar, başvurucu vekiline 7/10/2016 tarihinde tebliğ
edilmiş; başvurucu 21/10/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
19. 5326 sayılı Kanun’un "Afiş
asma" kenar başlıklı 42. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(1)
... cadde veya sokak kenarlarındaki kamuya ait ... alanlara, rızası olmaksızın
özel kişilere ait alanlara bez, kâğıt ve benzeri afiş ... asan kişiye, yüz Türk
Lirasından üçbin Türk Lirasına kadar idarî para
cezası verilir. Aynı içerikteki afiş ve ilânlar, tek fiil sayılır.
(2)
Birinci fıkra hükmü, yetkili makamlardan alınan açık ve yazılı izne dayalı
olarak asılan afiş ve ilânlar açısından uygulanmaz. ...
...
(4) Bu
kabahatler dolayısıyla idarî para cezasına, kolluk veya belediye zabıta
görevlileri karar verir.
..."
B. Uluslararası Hukuk
20. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında, toplantı
ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ve bu hak kapsamında ifade özgürlüğünün
demokratik toplumun en temel değerleri arasında olduğu ve demokrasinin özünde
açık bir tartışma ortamıyla sorunları çözebilme gücünün yer aldığı
vurgulanmaktadır. Şiddete teşvik ve demokrasinin ilkelerini ortadan kaldırma
durumları dışında toplantı ve ifade özgürlüğünün ortadan kaldırılmasına yönelik
önleyici nitelikli radikal tedbirler, yetkililerin eylemlerde kullanılan
ifadeler ve bakış açılarını şaşırtıcı ve kabul edilemez olarak değerlendirdiği
ya da eylemlerin yasa dışı olduğu durumlarda dahi demokrasiye zarar vermekte
hatta demokrasinin varlığını sık sık tehlikeye atmaktadır. Hukukun üstünlüğüne
dayalı demokratik bir toplumda, mevcut düzene itiraz eden ve barışçıl
yöntemlerle gerçekleştirilmesi savunulan siyasi fikirlerin toplantı özgürlüğü
ve diğer yasal araçlarla kendisini ifade edebilmesi imkânı kişilere
sunulmalıdır (Gün ve diğerleri/Türkiye,
B. No: 8029/07, 18/6/2013, § 70; Güneri ve
diğerleri/Türkiye, B. No: 42853/98, 43609/98 ve 44291/98, 12/7/2005,
§ 76).
21. AİHM'in Akarsubaşı ve Akçiçek/Türkiye (B.
No: 19620/12, 23/1/2018) kararında da eldeki mevcut başvuruya benzer bir
başvuru ele alınmıştır.
i. AİHM'in kararına konu olayda Eğitim ve Bilim Emekçileri
Sendikası üyesi başvuruculara, gerçekleştirilen grev kapsamında bir okul
binasının dış cephesine üzerinde "Bu iş
yerinde grev vardır" yazılı afiş astıkları gerekçesiyle 5326
sayılı Kanun'un 42. maddesi uyarınca idari para cezası verilmiştir. AİHM,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 11. maddesinde güvence altına
alınan barışçıl olarak toplanma özgürlüğü kapsamında incelediği başvuruda
değerlendirilmesi gereken başlıca konunun idari para cezasının demokratik
toplumda gerekli olup olmadığı hususu olduğunu ifade etmiştir(Akarsubaşı ve Akçiçek/Türkiye,
§ 28).
ii. AİHM; gösterinin tamamen barışçıl olarak sürdürüldüğünü,
gösteride idari makamların veya polisin kamu düzenini korumak için müdahale etmesini
gerektirecek taşkınlıklar yaşanmadığına dikkat çekmiştir (Akarsubaşı ve Akçiçek/Türkiye, § 29). AİHM'e
göre başvuranlar görsel bir kirliliğe sebebiyet veren, şiddet içeren bir afiş
asmamışlar ve binanın dış cephesine veya herhangi bir kamu malına zarar
vermemişlerdir. Söz konusu afişin asılmasının barışçıl olarak toplanma
özgürlüğünün kullanımına bağlı bir unsur olarak değerlendirilmesi gerektiği
ifade edilmiştir (Akarsubaşı ve Akçiçek/Türkiye,
§ 33).
iii. AİHM; sulh ceza mahkemesi tarafından yapılan denetimin çok
kısıtlı olduğunu, ilgililere isnat edilen fiillerin gerçekliğini doğrulamakla
sınırlı kaldığını vurgulayarak itiraz incelemesinde bir yandan barışçıl
toplanma hakkının başvurucularca kullanılması ve diğer taraftan kamu düzeninin
sağlanması ve başkasının hak ve özgürlüklerinin korunması gibi mevcut farklı
menfaatlerin dengelenmeye çalışıldığını gösteren hiçbir unsur bulunmadığını
belirtmiştir (Akarsubaşı ve Akçiçek/Türkiye,
§ 34). AİHM, afişin binada yapılan eğitimi herhangi bir şekilde engellediğine
dair bir durumun olmadığını söyleyerek ihtilaf konusu para cezalarının barışçıl
olarak toplanma hakkının kullanımı üzerinde caydırıcı bir etkisi olduğu
tespitinde bulunmuştur (Akarsubaşı ve Akçiçek/Türkiye, §
36). AİHM sonuç olarak başvuruculara verilen idari para cezasının demokratik
bir toplumda zorunlu olmadığı kanaatini açıklamıştır (Akarsubaşı ve Akçiçek/Türkiye, §
37).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 28/5/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu; son zamanlarda yaşanan bombalı saldırıları ve
katliamları protesto etmek istediğini, afişin bu yaşananların siyasi sorumluluğunun
saray iktidarı olduğunu belirtmek amacı taşıdığını belirtmiştir. Başvurucu
pankartın herhangi bir şiddet çağrısı içermediğini, Fakültede öğrencilerin
siyasi düşüncelerini paylaştığı afişlerin her zaman bulunduğunu, toplantı ve
gösteri hakkının Anayasa ve Sözleşme tarafından korunduğunu ifade etmiştir.
24. Söz konusu idari para cezasının anılan hak üzerinde
caydırıcı etkisi bulunduğuna dikkat çeken başvurucu, benzer konuda verilen
mahkeme kararlarının dikkate alınmadığını, hakkında verilen kararın gerekçeden
yoksun olduğunu belirterek toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ile
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu hakkında izinsiz afiş asılması
nedeniyle 5326 sayılı Kanun'a göre işlem yapıldığı, afiş içeriğiyle ilgili
herhangi bir yaptırım uygulanmadığı ve somut olayda asılan afişin toplanma
özgürlüğünün kullanımına bağlı bir unsur olduğu dikkate alındığında
başvurucunun iddialarının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı
kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
26. Anayasa’nın
"Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı" kenar
başlıklı 34. maddesi şöyledir:
"Herkes, önceden izin almadan, silahsız
ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak,
milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve
genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve
kanunla sınırlanabilir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda
gösterilir."
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
28. Fakülte bahçesinde gerçekleştirilen protesto amaçlı
toplantıda asılan afişin emniyet görevlileri tarafından indirilmesi ve
sonrasında başvurucunun izinsiz afiş astığı gerekçesiyle idari para cezası ile
cezalandırılmasının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yönelik bir
müdahale olduğu kabul edilmelidir.
b. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
29. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 34. maddesinin ihlalini
teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel
hak ve hürriyetler, ...yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen
sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar,
...demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı
olamaz.”
30. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen
ve somut başvuruya uygun düşen kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın
ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
31. 5326 sayılı Kanun’un 42. maddesinin kanunilik ölçütünü karşıladığı sonucuna
varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
32. Başvurucunun idari para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin
kararın Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden kamu düzeninin korunmasına yönelik
önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(1) Genel
İlkeler
(a) Demokratik
Toplumda Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının Önemi
33. Anayasa Mahkemesi demokratik
toplum düzeninin gerekleri ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini
daha önce pek çok kez açıklamıştır. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkı, demokratik toplumun en temel değerleri arasında yer almakta olup
bireylerin ortak fikirlerini birlikte savunmak ve başkalarına duyurmak için bir
araya gelebilme imkânını korumayı amaçlamaktadır. Kolektif bir şekilde
kullanılan ve düşüncelerini ifade etmek isteyen kişilere şiddeti dışlayan
yöntemlerle düşüncelerini açıklama imkânı veren bu hak çoğulcu demokrasilerin
gelişmesinde zorunlu olan farklı düşüncelerin ortaya çıkması, korunması ve yayılmasını
güvence altına almaktadır (Dilan Ögüz Canan [GK], B. No: 2014/20411, 30/11/2017,
§ 36; Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK],
B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 115; Eğitim ve
Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], B. No:
2014/920, 25/5/2017, §
79; Osman Erbil, B. No:
2013/2394, 25/3/2015, § 45).
34. Bu hak, ifade özgürlüğünün özel bir biçimidir. Anayasal
haklar içinde kendine has özerk rolünün ve özel uygulama alanının varlığına
rağmen toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı aynı zamanda ifade
özgürlüğü ışığında değerlendirilmelidir. İfade özgürlüğünün demokratik ve
çoğulcu bir toplumdaki önemi, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı için
de geçerlidir (Dilan Ögüz
Canan, § 34; Ali Rıza Özer ve
diğerleri, § 115; Osman Erbil,
§§ 31, 45; Eğitim ve Bilim Emekçileri
Sendikası ve diğerleri, § 72; Gülşah
Öztürk ve diğerleri, B. No: 2013/3936, 17/2/2016, § 66; Ömer Faruk Akyüz, B. No: 2015/9247,
4/4/2018, § 52).Sonuç olarak toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her
türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır (Dilan Ögüz Canan, §
35; Ömer Faruk Akyüz, § 55).
35. İfade özgürlüğünde olduğu gibi toplantı ve gösteri yürüyüşü
hakkı da sadece toplumun geneli tarafından savunulan ve kabul gören görüş ve
fikirleri korumakla yetinmez. Bunun haricinde toplumun genelini rahatsız
edebilecek, endişelendirecek hatta şoke edecek veya onların belirli düzeyde
tepkilerini çekebilecek bazı fikirleri savunma amacıyla da toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenlenebilir (Yılmaz Güneş ve
Yusuf Karadaş, B. No: 2015/10676,
26/12/2018, § 33).
36. Toplantının veya gösteri yürüyüşünün hangi amaçla
yapıldığının bir önemi yoktur. Bununla birlikte -ifade özgürlüğünde olduğu
gibi- siyasal ve kamusal meseleler söz konusu olduğunda toplantı hakkına
yapılan müdahaleler daha dar yorumlanmalıdır (Dilan
Ögüz Canan, § 36; Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 115; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, §
79; Osman Erbil, § 45; Ömer Faruk Akyüz, § 53).
(b) Müdahalenin
Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
37. Buna göre toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına
yapılan bir müdahale zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa (bazı
farklılıklarla birlikte toplantı hakkı bağlamında bkz. Dilan Ögüz Canan
§ 32; sendika hakkı bağlamında
bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve
diğerleri, § 73; Tayfun Cengiz,
B. No: 2013/8463, 18/9/2014, § 56; Adalet
Mehtap Buluryer, B. No: 2013/5447,
16/10/2014, §§ 103-105; grev hakkı bağlamında bkz. Kristal-İş Sendikası [GK], B. No: 2014/12166, 2/7/2015, §
70) ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değilse
(bazı farklılıklarla birlikte toplantı hakkı bağlamında Dilan Ögüz Canan
§§ 33, 56; sendika hakkı bağlamında bkz. Eğitim
ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 74) demokratik toplum düzeninin gereklerine
uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez.
(c)
Barışçıl Toplantı Hakkı
38. Anayasa’nın 34. maddesi; fikirlerin silahsız ve saldırısız, başka bir ifade
ile barışçıl bir şekilde ortaya konabilmesi için toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkını güvence altına almıştır. Dolayısıyla toplantı hakkının amacı,
şiddete başvurmayan ve fikirlerini barışçıl bir şekilde ortaya koyan bireylerin
haklarının korunmasıdır. Demokratik bir toplumda, mevcut düzene itiraz eden ve
barışçıl yöntemlerle mevcut düzenin değiştirilmesi gerektiğini savunanlara dahi
toplantı özgürlüğü ve diğer yasal araçlarla bu fikirlerini ifade edebilme
imkânı sunulmalıdır (Dilan Ögüz Canan, § 37; Ali Rıza Özer ve diğerleri, §§ 117, 118; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri,
§ 80; Osman Erbil, § 47; Gülşah Öztürk ve diğerleri, §§ 67, 68; Ömer Faruk Akyüz, § 54).
(d)
Müdahalenin Gerekçesi
39. Keyfî uygulamalardan ve usulsüz sınırlandırmalardan
kaçınılması için barışçıl bir toplantıya tedbir almak veya alınan tedbirlere
aykırı davrananlara ceza vermek suretiyle yapılan müdahalenin demokratik toplum
düzeninin gereklerine uygun olduğunun
derece mahkemelerince ilgili ve yeterli gerekçe ile ortaya konulması, kamu
düzeni ve başkalarının haklarının korunması ile toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkının kullanılması arasında adil bir denge kurulması gerekmektedir
(Dilan Ögüz Canan,
§ 53; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası
ve diğerleri, § 83; Ömer Faruk
Akyüz, § 61).
(2) İlkelerin
Olaya Uygulanması
40. 2015 yılının ikinci yarısından 2016 yılının ikinci yarısına
kadar geçen bir yıl içinde Türkiye'nin değişik yerlerinde çok sayıda bombalı
terör eylemi meydana gelmiştir. Gayriresmî raporlara
göre bu bir yıl içinde Türkiye'de on yedi kez canlı bomba ve bombalı araçla
saldırı düzenlenmiş ve saldırılarda polis, asker ve sivil olmak üzere toplam iki
yüz doksan sekiz kişi hayatını kaybetmiştir. Bine yakın insanın da yaralandığı
tespit edilmiştir.
41. Bir üniversite öğrencisi olan başvurucu, bombalı
saldırıların devam ettiği günlerde ülkede meydana gelen terör saldırılarını
protesto etmek amacıyla okul içinde diğer öğrenci arkadaşlarıyla birlikte bir
toplantı düzenlemiş ve bu toplantıda başvuruya konu afiş okul duvarına
asılmıştır. Başvurucuya, izinsiz afiş astığı gerekçesiyle 219 TL idari para
cezası verilmiştir. Afiş içeriği nedeniyle başvurucu hakkında kamu makamlarınca
herhangi bir adli veya idari soruşturma açılmamıştır.
42. Yaşanan terör saldırılarına dikkat çeken ve saldırılarda
ölenlerin unutulmaması çağrısında bulunan afişin asılmasının bir düşünce
açıklaması mahiyetinde olduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır. Öte yandan
başvuruya konu afiş, öğrencilerinden oluşan bir topluluğun protesto eylemi
sırasında asıldığından Anayasa'da düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkına ilişkin güvencelerden yararlanır.
43. Anayasa Mahkemesi daha önce afiş asma yoluyla yapılan
düşünce açıklanmalarının anayasal güvencelerden yararlanmasının afiş asmanın
bazı ön biçim koşullarına bağlanmasına engel teşkil etmeyeceğine karar
vermiştir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Abdulvahap Can ve diğerleri, B. No: 2014/3793,
8/11/2017, § 53).
44. Kanun koyucu 5326 sayılı Kanun'un 42. maddesinde kamuya ait alanlarda
afiş asılmasını yetkili makamın, özel alanlarda ise malikinin iznine bağlı
kılmış ve izin koşulu yerine getirilmeden afiş asılmasını idari para cezası
yaptırımına tabi tutmuştur. Bu konuda kanun koyucunun takdir yetkisini haiz
olduğunun kabulü gerekir. Sırf afiş asmanın izin şartına bağlanmış olması
nedeniyle başvurucuların toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal
edildiği düşünülemez (Neslihan Albayrak,
B. No: 2015/19611, 13/9/2018, § 21).
45. Öte yandan tek başına izin koşulunun ihlal edilmiş olması,
yaptırım uygulanmasının haklılaştırılması bakımından
yeterli görülmeyebilir. Nitekim eldeki somut başvuruya konu olayda
cezalandırmanın kamu düzeninin bozulmasını önlemek amacıyla yapıldığı
anlaşılmaktadır. Bu noktada izinsiz afiş asılması nedeniyle kamu düzeninin
bozulup bozulmadığı veya bozulma tehlikesinin bulunup bulunmadığı ya da böyle
bir tehlikenin ortaya çıkıp çıkmadığı ehemmiyet arz etmektedir (benzer yöndeki
değerlendirmeler için bkz. Eğitim ve Bilim
Emekçileri Sendikası ve diğerleri, §§ 88, 89; Abdulvahap Can ve diğerleri, § 55).
46. Somut olayda Fakülte yönetiminin ya da Hâkimliğin Fakülte bahçesinde
gerçekleştirilen toplantının barışçıl olmadığına, kamu düzeninin bozulduğuna
veya bozulma tehlikesinin ortaya çıktığına, eğitimin işleyişinin aksadığına ya
da yaptırım konusu afişin asılı kaldığı -yaklaşık- üç saat boyunca herhangi bir
gerginliğe sebebiyet verdiğine dair bir tespiti ve değerlendirmesi
bulunmamaktadır. Dolayısıyla somut olayın koşullarında barışçıl bir protesto
gösterisi sırasında başvuruya konu afişin asılması nedeniyle başvurucunun idari
para cezası ile cezalandırılmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı
ilgili ve yeterli gerekçe ile ortaya konulamamıştır.
47. Unutulmamalıdır ki barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşüne
katılan ve bir gösteride yasaklanmamış davranışlarda bulunan kişilerin toplantı
hakkı, herhangi bir kınanabilir olaya karışmadıkları sürece en hafif kabul
edilecek cezanın dahi uygulanmamasını gerektirir. Zira bu tip soruşturmalar
veya cezalandırmalar caydırıcı etki doğurma potansiyeli taşımaktadır (Osman Erbil, §§ 51, 71; Ömer Faruk Akyüz, § 60).
48. Yukarıdaki değerlendirmeler ışığında, somut olayın
koşullarında başvurucuların toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına
yapılan müdahalenin demokratik toplum gereklerine uygun olmadığı Anayasa’nın
34. maddesinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
49. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir."
50. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin uygulanmasına ilişkin
kabul edilen ilkeler için bkz. Mehmet Doğan
[GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60.
51. Başvurucu, maddi tazminat olarak para cezasının iadesine ve
manevi tazminat olarak da 1.000 TL tazminata karar verilmesi talebinde
bulunmuştur.
52. Anayasa Mahkemesi başvurucunun idari para cezası ile
cezalandırılmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı hususunun ilgili
ve yeterli gerekçe ile ortaya konulamadığı değerlendirmesinde bulunarak
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği sonucuna
varmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliği
kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
53. Bu durumda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216
sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğine gönderilmesine
karar verilmesi gerekir.
54. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlali
nedeniyle yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesinin yeterli giderim
sağladığı değerlendirildiğinden tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi
gerekir.
55. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 2.475 TL vekâlet
ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmak üzere Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğine (D. İş. 2016/1947)
GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin
BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
28/5/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.