TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İSMAİL SARIKABADAYI VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/23696)
|
|
Karar Tarihi: 8/6/2021
|
R.G. Tarih ve Sayı: 8/9/2021 - 31592
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Ceren Sedef EREN
|
Başvurucular
|
:
|
1. İsmail SARIKABADAYI
|
|
|
2. Songül DAĞHAN
|
|
|
3. Zafer KAÇMAZ
|
|
|
4. Mehmet DELİTER
|
Başvurucular Vekili
|
:
|
Av. Seyit SÖNMEZ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru; idare tarafından bir süre toplantı, gösteri
yürüyüşü ya da benzer etkinliklerin yasaklanması nedeniyle toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme hakkının, bu kararın yürütmesinin durdurulması isteminin geç
karara bağlanması nedeniyle ise toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkıyla
bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 27/9/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucuların hepsi Kahramanmaraş'ta ikâmet etmekte,
Mehmet Deliter dışındaki başvurucular anılan ilin Dulkadiroğlu ilçesi
Sivricehöyük Mahallesi'nde oturmaktadır.
9. 2016 yılının başlarında Suriye uyruklu göçmenler için
Sivricehöyük Mahallesi'nde 25.000 kişilik bir geçici barınma merkezinin
inşasına başlanmıştır. Başvurucular kendileri de dâhil olmak üzere yöre
insanlarının söz konusu merkezin gerek çevresel etkilerinin gerek sosyal
etkilerinin çok yıkıcı olacağı ve geri dönülemez hasarlar yaratacağı
sebepleriyle yapımına karşı olduklarına dair Kahramanmaraş Valiliği (Valilik),
milletvekilleri ve sivil toplum kuruluşlarıyla görüşmeler yapmak ya da basın
açıklamaları organize etmek şeklindeki demokratik yollarla düşüncelerini
kamuoyuna merkezin inşasına başlanmadan önce bildirdiklerini belirtmiştir.
Başvurucular bu süreçte merkezin yapımını protesto etmek için çeşitli
etkinlikler yapıldığını ve hiçbirinde yasa dışı bir olay yaşanmadığını da ifade
etmiştir.
10. Valilik, İl Jandarma Komutanlığının talebi üzerine
5/5/2016 tarihinde, 6/5/2016 tarihinden 5/6/2016 tarihine kadar il genelinde
Sivricehöyük Mahallesi'nde yapılacak geçici barınma merkezini protesto etmek
amaçlı her türlü toplantı ve etkinliğin yasaklanmasına karar vermiş ve kararı
resmî internet sitesinden duyuru olarak yayımlamıştır. Söz konusu karar şu
şekildedir:
"Kahramanmaraş
ili Dulkadiroğlu ilçesi Sivricehöyük Mahallesi sınırları içerisinde Suriye
uyruklu misafirler için planlanan ve inşasına başlanılan 25.000 kişi kapasiteli
geçici barınma merkezinin yapımına karşı çıkan bazı siyasi oluşumlar, dernek,
platform ve marjinal gruplar tarafından çeşitli etkinliklerin yapıldığı ve
yapılmaya çalışıldığı bilinmektedir.
Alınan istihbari bilgiler, sosyal ağlar
üzerinde yapılan paylaşımlar, geçmiş yıllarda ilimizde yaşanan müessif olaylar
ile terör örgütü yöneticilerinin yapmış oldukları açıklamalar göz önünde
bulundurulduğunda, yapılacak her türlü eylem ve etkinliklerin marjinal
gruplarca provoke edilebileceği, yasa dışı örgütlerce olayların propaganda
malzemesi olarak kullanılabileceği, eylemler sırasında gösterici grupların
arasına sızabilecek illegal örgütlere mensup kişilerce güvenlik kuvvetlerine
karşı taşlı, sopalı, molotoflu, el yapımı bombalı ve silahlı saldırılar
gerçekleştirilebileceği ve vatandaşlarımızın hassasiyetlerini istismar etmeye
çalışan gruplar tarafından mezhepsel bir çatışma ortamı yaratılmaya
çalışılabileceği değerlendirilmektedir.
Cumhuriyetin temel nitelikleri, devletin
ülkesi ve milletin bölünmez bütünlüğü ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin
engellenmemesi, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi ve
başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla 6/5/2016 tarihinden
5/6/2016 tarihine kadar il genelinde Sivricehöyük Mahallesinde yapılan geçici
barınma merkezini protesto amaçlı her türlü toplanma, basın açıklaması,
toplantı, gösteri yürüyüşü, miting, oturma eylemi, stand açma, çadır kurma vb.
etkinliklerin yasaklanmasına karar vermiştir."
11. İl Jandarma Komutanlığının ilgili istihbarat
raporunda; Suriyeli sığınmacılar için yapılan barınma merkezi konusunun bu
projeye karşı çıkan bazı siyasi oluşumlar, dernek, platform ve marjinal gruplar
tarafından 25/3/2016 tarihinden itibaren gündemde tutulmaya çalışıldığı ve
basın açıklaması, kanuna aykırı toplantı, çadır kurarak ateş yakma ya da nöbet tutma
gibi çeşitli etkinlikler yapıldığı, 3/4/2016 tarihinde ise özellikle sosyal
medyadan yapılan çağrılar üzerine Sivricehöyük Mahallesi'nde toplanan kalabalık
içinde bir grubun güvenlik güçlerine yönelik taşlı saldırıda bulunduğu, çıkan
olaylarda iki güvenlik görevlisinin yaralandığı ve olaya karıştıkları tespit
edilen şüpheliler hakkında yasal işlem başlatıldığı hususlarına yer
verilmiştir.
12. Söz konusu istihbarat raporunda, PKK terör örgütü
yöneticilerinin bahse konu barınma merkeziyle ilgili yaptıkları açıklamalara da
yer verilmiştir. Bu açıklamalar şu şekildedir:
"5/4/2016 tarihli basın
haberinde, PKK/KCK terör örgütü yöneticilerinden Abbas (kod) isimli [D.K.]
'Eğer birileri getirilir de Kürdün evine, mahallesine Suriye'den, Kafkasya'dan
Orta Asya'dan birilerinin getirilip ben buraya yerleştireceğim ve buraya kamp
kuruyorum derse hepsi yok edilir. Bu konuda Kürtler amansız olmalılar. Sen beni
yok etmek için geliyorsun, o zaman ben de kendimi savunurum. Onlara karşı
yürütülecek her mücadele meşru savunma kapsamındadır. Kürt halkının varlık ve
özgürlük savaşı kapsamındadır.'
12/4/2016 tarihli basın haberinde,
PKK/KCK terör örgütü yöneticilerinden [B. H.] isimli örgüt mensubu: 'Gurgum'da (Maraş) yapılmak
istenen DAİŞ kamplarının AKP'nin mülteci politikalarıyla ilişkili olduğu,
mültecileri dışarıda Avrupa'ya karşı içeride ise Kürtlere karşı Kürdistan'da
kullandığı, şimdi asıl amacın Kürdistanı tamamen boşaltılırsa sonuca
ulaşabileceğini düşündüğü, Kürt kentlerinin bombalanmasının da aynı amaca
yönelik olduğu, Kürdistan'a mültecilerin yerleştirilmek istendiği, mülteci
olarak görünenlerin bir çoğunun DAİŞ'çi oldukları, yoksa Kürt halkının
Araplarla, Afganlarla herhangi bir sorunun olmadığı, DAİŞ'çileri Kürt
Alevilerine karşı savaştırmak istedikleri, bu sorunun sadece Maraş'ın sorunu
değil, tüm Alevilerin sorunu olduğu, bütün Alevi ve Kürtlerin ayağa kalkması
gerektiği, topyekün saldırıya karşı topyekün direniş geliştirilmesi gerektiği.'
17/4/2016 tarihinde sosyal medya
üzerinden Serhat Engizek (kod) isimli terör örgütü mensubu: 'Sadece pasif
eylemlerle sonuç almak mümkün değildir. Daha ciddi örgütlenmek ve yine ciddi
eylemselliklerde bulunmak gerekiyor. İş makinaları harıl harıl çalışıyor sadece
oturuluyor, protesto ediliyor, bu yetersizdir. Bununla sonuç almak mümkün
değildir. Daha güçlü bir direniş gerekiyor. Özellikle alevi gençlerinin,
kadınlarının herkesin bu direnişe katılması gerekiyor. Kendi topraklarını,
kendi yaşam alanlarını savunması gerekiyor. O araçları durduracak güç
oluşturmaları gerekiyor. Kendi toprakları içerisindeki işgali durdurmaları
gerekiyor. Birkaç slogan atarak, birkaç açıklama yaparak bunu
durduramayacaklar. Onun için daha ciddi örgütlenecekler ki bunu durdurabilsinler.'
4/5/2016 tarihli basın haberinde,
PKK/KCK terör örgütü sözde Halklar ve İnançlar Komite üyesi Delal Afşin (kod)
isimli örgüt mensubu: 'Karadenizde yapılan eylemlerde gördük, özellikle de
kadınlar bu eylemlere öncülük etti. Terolarda da radikal eylem geliştirmenin
zamanı gelmiştir. Çünkü kamp yapma çalışmaları büyük bir ivedilikle devam
ediyor. O açıdan halkın gücü ile tüm Alevilerin hatta demokratım diyen
kesimlerin 7 Mayıs'ta kitlesel bir biçimde katılması önemlidir.' "
13. İlgili istihbarat raporunda ayrıca 7-8/5/2016
tarihlerinde otuza yakın sayıda dernek, vakıf, federasyon ile arasında dergâh
ve ocakların da bulunduğu sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla özellikle
İstanbul, Kocaeli, Ankara, Mersin, Sivas, Malatya, Adıyaman ve Gaziantep olmak
üzere yurt genelinden ücretsiz otobüsler kaldırılacağı ve Sivricehöyük
Mahallesi'ne getirileceğine dair istihbarat alındığı, bu konuda "Yaşamıma,
Maraşıma, Obama Dokunma" başlıklı bir bildirinin de bulunmuş olduğu
hususlarına yer verilmiştir.
14. Valilik tamamen aynı gerekçelerle (bkz. § 10)
5/6/2016-30/9/2016 tarihleri arasında birer aylık periyotlarla dört defa daha
il genelinde anılan geçici barınma merkezini protesto etmek amacıyla yapılan
her türlü etkinliğin yasaklanmasına karar vermiştir.
15. Başvurucular 6/5/2016 ile 5/6/2016 tarihleri arası
için verilen 5/5/2016 tarihli ilk yasaklama kararına karşı 20/5/2016 tarihinde
yürütmenin durdurulması talebiyle iptal davası açmıştır. Yürütmenin
durdurulması talebini inceleyen Kahramanmaraş İdare Mahkemesi (Mahkeme)
25/5/2016 tarihinde, dava konusu işlemin sebebi açıklanarak dayanağını
oluşturan tüm bilgi ve belgelerin gönderilmesinin davalı idareden istenmesine
dair ara kararı kurmuş ve yürütmenin durdurulması talebi hakkında ara kararı
gereği davalı idarece yerine getirildikten ya da savunma yapıldıktan sonra
inceleme yapacağını belirtmiştir. Mahkeme ara kararının gereğinin yerine
getirilmesi ve savunma yapılması için davalı idareye otuz gün süre vermiştir.
16. Mahkeme 29/6/2016 tarihinde yürütmenin durdurulması talebinin
reddine karar vermiştir. Mahkeme gerekçesinde; idari işlemin uygulanması
hâlinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça
hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe
gösterilerek yürütmenin durdurulmasına karar verilebileceği, somut olayda ise
söz konusu şartların gerçekleşmediğinin anlaşıldığı belirtilmiştir.
17. Başvurucular yürütmenin durdurulması talebinin
reddine dair karara itiraz etmiştir. Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari
Dava Dairesi 18/8/2016 tarihinde, yürütmenin durdurulması talebinin reddine
dair kararda kanuna aykırılık bulunmadığından bahisle itirazı reddetmiştir.
Başvurucular, itirazın reddine dair karardan 20/9/2016 tarihinde haberdar
olduklarını beyan etmiştir.
18. Başvurucular 27/9/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
19. Başvurucular Valiliğin yasaklama kararlarından başka
bir tanesi aleyhine daha yürütmeyi durdurma talebiyle dava açtıklarını
belirtmişlerse de bu konuda bireysel başvuru formlarında başka hiçbir bilgi ya
da açıklamaya yer vermedikleri anlaşılmıştır. Aynı şekilde başvurucular,
yürütmenin durdurulması talebinin reddedildiği bireysel başvuru konusu davanın
daha sonraki süreciyle ilgili de hiçbir açıklamada bulunmamıştır.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
20. 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşleri Kanunu'nun "Toplantının ertelenmesi veya bazı hallerde
yasaklanması" kenar başlıklı 17. maddesi şöyledir:
"Bölge
valisi, vali veya kaymakam, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin
önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması amacıyla belirli bir toplantıyı bir ayı aşmamak üzere
erteleyebilir veya suç işleneceğine dair açık ve yakın tehlike mevcut olması
hâlinde yasaklayabilir."
21. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu'nun "İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı" kenar
başlıklı 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"1. İdari dava türleri şunlardır:
...
a) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil,
sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı
iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları,
..."
22. 2577 sayılı Kanun'un "Tebligat ve cevap
verme" kenar başlıklı 16. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"1. Dava dilekçelerinin ve
eklerinin birer örneği davalıya ... tebliğ olunur.
...
3. Taraflar, yapılacak tebliğlere karşı,
tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde cevap verebilirler. ...
..."
23. 2577 sayılı Kanun'un "Yürütmenin durdurulması"
kenar başlıklı 27. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
2. Danıştay veya idari mahkemeler, idari
işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve
idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi
durumunda, davalı idarenin savunması alındıktan veya savunma süresi geçtikten
sonra gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilirler.
Uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerin yürütülmesi, savunma
alındıktan sonra yeniden karar verilmek üzere, idarenin savunması alınmaksızın
da durdurulabilir ...
...
5. Yürütmenin durdurulması istemli
davalarda 16 ncı maddede yazılı süreler kısaltılabileceği gibi, tebliğin memur
eliyle yapılmasına da karar verilebilir.
B. Uluslararası
Hukuk
24. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Christians
Against Racism and Fascism/Birleşik Krallık ((k.k.)) B. No: 8440/78,
16/6/1980, § 150) kararında, yapılmak istenen gösteri yürüyüşünün
yasaklanmasına dair müdahalenin kanuni dayanağında belli bir toplantı ya da
yürüyüşün yasaklanmasına izin verilmediğini, yalnızca genel olarak
toplantıların tamamı ya da -yine spesifik bir amaç belirlenmeden- belli
nitelikteki toplantı ya da yürüyüşlerin yasaklanabileceğinin öngörüldüğünü,
ayrıca bu yasaklamanın belirli bir süre uyarınca verilebileceği hususlarını
dikkate almış; bu doğrultuda ilgili mevzuatın belli toplantı ya da yürüyüşler
yönünden keyfî olarak uygulanmasını önleyebilecek garantileri içerdiğini kabul
etmiştir. AİHM'in bu değerlendirmesi, somut olayda yasaklama nedeniyle
başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edilmediğine
dair kararının gerekçelerinden birini oluşturmuştur.
25. AİHM, toplantı hakkının ihlal edildiğine karar
verdiği Alekseyev/Rusya (B. No:4916/07, 25924/08 ve 14599/09,
21/10/2010) kararında ayrıca başvurucunun toplantı hakkıyla bağlantılı olarak
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 13. maddesinde öngörülmüş olan
etkili başvuru hakkının ihlal edilip edilmediğini de incelemiştir. AİHM
öncelikle taraf devletlerin anılan haktan doğan yükümlülüklerini nasıl yerine
getirecekleri konusunda bir takdir yetkileri bulunmasına rağmen söz konusu hak
uyarınca ulusal otoritelerin, Sözleşme kapsamındaki ilgili hakkın ihlal
edildiği iddiasının esasını inceleyebilecekleri ve ihlal edildiğine
hükmetmeleri hâlinde uygun giderim usulüne karar verebilecekleri bir ulusal
başvuru yolunun mevcut olması gerektiğini belirtmiştir (Alekseyev/Rusya,
§ 97).
26. AİHM anılan kararda, yapılmak istenen etkinliğin
zamanının başvurucu ile diğer katılımcılar için önemli olduğu ve yetkili
otoritelere zamanında bildirim yapıldığı da dikkate alındığında somut olayda
etkili bir başvuru yolunun mevcudiyetinden bahsedilebilmesi için etkinliğin
planlandığı tarihten önce idarenin yasak kararının kaldırılabileceği bir
giderim usulü bulunması gerektiğini belirtmiştir. Dolayısıyla AİHM, toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının etkin kullanımı için ilgili başvuru
yollarında kamu otoriteleri için makul süre kısıtlamaları öngörülmesinin önemli
olduğunu ifade etmiştir (Alekseyev/Rusya, § 98). AİHM somut olayda ise
ilgili mevzuat toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını kullanacakların
bildirimde bulunması için belirli süre kısıtlamaları öngörmüşken kamu
otoriteleri yönünden belirlenen zamandan önce etkinliğe onay verilmesi
konusunda bağlayıcı bir süre kısıtlaması olmadığını gözönüne alarak ancak
planlanan etkinlik zamanından sonra bir karar verilebilmesini sağlayan başvuru
yolunun uygun giderim sağlayacak bir başvuru yolu niteliğinde görülemeyeceğine
ve bu nedenle başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkıyla
bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının da ihlal edildiğine karar vermiştir (Alekseyev/Rusya,
§§ 99, 100).
27. AİHM Alekseyev ve diğerleri/Rusya (B. No:
14988/09) kararında da toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal
edildiğine karar verdikten sonra planlanan etkinlik tarihinden önce yargı
yoluna başvurulmuş olmasına rağmen her defasında yargı mercileri tarafından söz
konusu tarihten sonra karar verildiğini de dikkate alarak yine toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının
ihlal edilmiş olduğuna hükmetmiştir (Alekseyev ve diğerleri/Rusya ve ekli
listedeki diğer 50 başvuru, 27/11/2018, §§ 6, 21, 22).
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
28. Mahkemenin 8/6/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Toplantı ve
Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkinİddia
1. Başvurucuların İddiaları
29. Başvurucular Valiliğin yasaklama kararı nedeniyle
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarının ihlal edildiğini iddia
etmiştir. Başvuruculara göre ortada her türlü etkinliğin yasaklanmasını
gerektiren bir durum yoktur. Başvurucular ilk yasaklama kararından sonra
Valiliğin dört defa daha yasaklama kararı alarak yaklaşık beş ay boyunca
barınma merkezinin protesto edildiği her türlü etkinliğin yasaklanmasının kamu
düzeni ve güvenliği amaçlarıyla değil söz konusu inşaatın bir an önce
bitirilmesi amacıyla verildiğinin açık olduğunu ifade etmiştir. Nitekim
başvurucular gerek yasaklama kararlarından önce gerek yasaklama süresince
idarenin sebep gösterdiği doğrultuda hiçbir olay yaşanmadığını ve yasa dışı bir
durum meydana gelmediğini belirtmiştir.
2. Değerlendirme
a. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
30. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda
bulunulabilmesi için ihlale neden olduğu iddia edilen işlem veya eylem için
öngörülen idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması
gerekir. Asıl olan, hak ve özgürlüklere kamu otoritelerince saygı gösterilmesi
ve olası bir ihlal durumunda bunun idari ve/veya yargısal olağan yollarla
giderilmesidir. Bu nedenle bireysel başvuru yoluna ancak kanunda öngörülen
olağan yollar tüketilmesine rağmen ihlalin ortadan kaldırılamadığı durumlarda
gidilebilir (Hamit Kaya, B. No: 2012/338, 2/7/2013, § 29; Kristal-İş
Sendikası [GK], B. No: 2014/12166, 2/7/2015, § 30).
31. Bununla birlikte tüketilmesi gereken başvuru yolları,
başvurucunun şikâyetleri açısından makul bir başarı şansı sunabilecek ve bir
çözüm sağlayabilecek nitelikte, kullanılabilir ve etkili başvuru yollarını
ifade etmektedir. Ayrıca başvuru yollarını tüketme kuralına uygunluğun
denetlenmesinde somut başvurunun koşullarının dikkate alınması esastır. Bu
anlamda yalnızca hukuk sisteminde birtakım başvuru yollarının varlığının değil
aynı zamanda bunların uygulama şartları ile başvurucunun kişisel koşullarının gerçekçi
bir biçimde ele alınması gerekmektedir. Bu nedenle başvurucunun kendisinden
başvuru yollarının tüketilmesi noktasında beklenebilecek her şeyi yerine
getirip getirmediğinin başvurunun özellikleri dikkate alınarak incelenmesi
gerekir (S.S.A., B. No: 2013/2355, 7/11/2013, § 28; Kristal-İş
Sendikası, § 31).
32. Somut olayda başvurucular, Valiliğin 6/5/2016 ve
5/6/2016 tarihleri arasında il genelinde barınma merkezini protesto etmek
amacıyla yapılacak her türlü etkinliğin yasaklanmasına ilişkin kararına karşı
yürütmenin durdurulması talepli iptal davası açmıştır. Başvurucuların
yürütmenin durdurulması talepleri reddedilmiştir.
33. Başvurucular 6/5/2016 ve 5/6/2016 tarihleri arasında
barınma merkezini protesto etmek amacıyla herhangi bir etkinlik yapmalarının
yasaklanmasının anayasal haklarını ihlal ettiğini iddia etmektedir. Dolayısıyla
yasaklama kararının 5/6/2016 tarihinde sona ermesinden sonra idari dava
kapsamında işin esasına yönelik olarak verilecek bir iptal
kararı,başvurucuların anılan tarihler arasında toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme imkânını canlandırmayacaktır. Bu nedenle toplantı ve gösteri
yürüyüşlerinde etkinliğin icra edileceği zamanın hakkın kullanımı bakımından
önemi de dikkate alındığında iptal davasının esastan karara bağlanmasının beklenmesi,
somut olayın koşullarında Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası anlamında
tüketilmesi gereken bir yol olarak nitelendirilemez (grev hakkı yönünden benzer
değerlendirmeler için bkz. Kristal-İş Sendikası, §§ 28-34).
34. Sonuç olarak olağan kanun yolu olan iptal davasının
esastan karara bağlanmasını beklemeksizin yürütmenin durdurulması talebinin
reddi üzerine bireysel başvuruda bulunduğu görülen başvurucuların mevcut
koşullarda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği iddiası
yönünden makul bir başarı şansı sunan ve çözüm sağlayabilecek başvuru yolunu
tükettiği değerlendirilmiştir.
35. Bu bağlamda açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve
kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de
bulunmadığı anlaşılan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas
Yönünden
i. Müdahalenin
Varlığı
36. Valilik tarafından yaklaşık bir ay boyunca başvuru
konusu barınma merkezini protesto amaçlı her türlü etkinliğin yasaklanmasının
başvurucuların toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yönelik bir
müdahale olduğu kabul edilmelidir.
ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
37. Yukarıda
anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine
getirmediği müddetçe Anayasa’nın 34. maddesinin ihlalini teşkil edecektir.
Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ...
yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve
ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin
... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
38. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde
öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen kanunlar tarafından öngörülme,
Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum
düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi
gerekir.
(1) Kanunilik
39. İdare tarafından keyfî olarak uygulanma tehlikesine
karşı yeterli korumayı içerip içermediği yönünden şüphe bulunduğu
değerlendirilmekle birlikte bu konudaki incelemenin somut olay koşullarıyla
birlikte demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk başlığı altında daha
detaylı biçimde yapılması gerektiği sonucuna varıldığından 2911 sayılı Kanun'un
17. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığına karar
verilmiştir.
(2) Meşru Amaç
40. Başvuru konusu yasaklama kararının Anayasa'nın 34.
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden kamu düzeninin korunması ve
suç işlenmesinin önlenmesine yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve
meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
(3) Demokratik
Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(a) Genel
İlkeler
41. Demokratik toplumda toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkının önemi ile barışçıl toplantı, müdahalenin demokratik toplum
düzeninin gereklerine uygunluğu ve müdahalenin gerekçesine ilişkin olarak kabul
edilen ilkeler için Ferhat Üstündağ (B. No: 2014/15428, 17/7/2018, §§
40-62) kararına bakılabilir.
42. Halka açık yerlerde yapılan her türlü gösterinin
günlük hayatın akışında belli bir karışıklığa sebep olabileceği ve olumsuz
tepkilere yol açabileceği açıktır. Ancak yalnızca toplumun büyük bir kısmı
tarafından gösterilebilecek bir tepki veya doğabilecek bir gerilimin varlığı,
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ortadan kaldırılması için tek
başına yeterli değildir. Yani bu tür durumların varlığı otomatik olarak
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına müdahale edilmesini haklı
göstermez (Osman Erbil, B. No: 2013/2394, 25/3/2015, § 49). Devletten
koruma yükümlülüğü olarak adlandırılabilecek olan pozitif yükümlülüğü
kapsamında, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını kullanmak
isteyenlerin güvenliğini sağlaması ve üçüncü kişiler tarafından herhangi bir
saldırıya uğrama endişesi taşımadan bu hakkı kullanmalarını temin etmesi
beklenir (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, §
122).
(b) İlkelerin
Olaya Uygulanması
43. Somut olayda Valilik, İl Jandarma Komutanlığından
gelen istihbari bilgiler ve talep doğrultusunda bir aylık bir süre boyunca il
genelinde Sivricehöyük Mahallesi'ne inşa edilmekte olan barınma merkezini
protesto etmek amacıyla yapılan her türlü etkinliğin yasaklanmasına karar
vermiştir. Valiliğin bu kararı almasında özellikle daha önce nisan ayında
yapılan bu nitelikteki bir etkinlikte güvenlik güçlerine saldırıda bulunulması
ve iki güvenlik görevlisinin yaralanması ile PKK terör örgütü yöneticilerinin
açıklamalarının etkili olduğu anlaşılmaktadır (bkz. §§ 11, 12). Bu doğrultuda
7-8/5/2016 tarihlerinde birçok topluluğun organizesinde il dışından da
gelenlerle birlikte barınma merkezini protesto etmek amacıyla bir etkinlik
düzenleneceği yönünde duyum da alınması üzerine başvuru konusu yasaklama kararı
verilmiştir.
44. Öncelikle Valilik tarafından yasaklama kararına
gerekçe olarak gösterilen hususların barınma merkezini protesto amaçlı
yapılacak herhangi bir etkinlikte kamu düzeni ve güvenliğinin bozulacağı yönündeki
değerlendirmeyi destekler nitelikte ciddi olgular olduğu kabul edilmelidir.
Nitekim özellikle PKK terör örgütü yöneticilerinin konuyla ilgili, şiddete
teşvik niteliğindeki ifadeleri dikkate alındığında daha önce bu konuda yapılmış
bir etkinlikte şiddet olaylarının gerçekleşmiş olması, idare tarafından
harekete geçilmesi ve bir tedbir alınmasını gerektirecek olgular olarak kabul
edilebilir.
45. Öte yandan alınacak tedbirin haklılığı ancak
başvurucuların toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkıyla kamu düzeni,
güvenliği ve başkalarının hak ve özgürlükleri değerleri arasında adil bir denge
kurulmasıyla mümkündür. Bu nedenle idare ve derece mahkemelerinin bu konuda
adil bir denge kurulmasına dair ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koymaları
gerekir.
46. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının
kullanımının kolektif şekilde ve halka açık yerlerde kullanılan bir hak olması
nedeniyle günlük hayatın akışında belli bir karışıklığa sebep olabileceği ve
olumsuz tepkilere yol açabileceği, öte yandan bu durumların varlığının toplantı
ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ortadan kaldırılması için tek başına
yeterli olmadığı daha önce belirtilmiştir. O hâlde somut olayda kamu düzeni ve
güvenliği yönünden meydana gelebileceği belirtilen tehlikenin Kahramanmaraş'ın
tamamında barınma merkezini protesto etmek amaçlı her türlü etkinliğin bir ay
boyunca yasaklanmasını haklı kılıp kılmadığı değerlendirilmelidir.
47. Bu yönde bir değerlendirme yapabilmek için ise
devletin gerek toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını kullanmak
isteyenlerin güvenliğini sağlama şeklindeki pozitif yükümlülüğünü, gerek genel
olarak kamu düzeni ve güvenliği ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin
korunmasına dair yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmesini engelleyecek ve
kendisinden kaynaklanmayan istisnai bir durumun varlığı ortaya konmalıdır.
48. Somut olayda yalnızca barınma merkezinin protesto
edilmesini amaçlayan etkinlikler yasaklanmıştır. O hâlde idare, genel olarak
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına ilişkin pozitif yükümlülüklerini
yerine getirebilecek durumdadır.
49. Daha önce aynı amaçla yapılan bir etkinlikte güvenlik
güçlerine saldırıda bulunulmuş olmasının özellikle bu saldırıya karışmamış olan
kişiler yönünden toplantı hakkının barışçıl biçimde kullanılmayacağına dair bir
emare olarak kullanılması ise mümkün görünmemektedir. Bunun yanında ülkemizin
bir gerçeği olan terör örgütlerinin varlığı ve gündemdeki olaylara dair
yaptıkları açıklamaların da başvuru konusu yasaklamanın haklılığı değerlendirmesi
bağlamında istisnai bir durum olmadığı açıktır. Üstelik tamamen aynı
gerekçelerle yasağın dört defa daha birer ay uzatılmış olması, söz konusu
hususların ne kadar detaylı bir değerlendirmeye tabi tutulduğu konusunda da
şüphe yaratmaktadır. Her halükârda jandarma istihbarat raporunda belirtilen
hususların özellikle barınma merkezinin inşa edildiği alanda merkeze zarar
verilmesini önlemek adına bir yasaklamayı gerektirdiği kabul edilebilecek olsa
dahi Kahramanmaraş'ın tamamında böyle bir yasağın haklılığını ortaya koymaktan
uzak olduğu anlaşılmaktadır.
50. Tüm bu açıklamalar ışığında Valiliğin 6/5/2016 ve
5/6/2016 tarihleri arasında barınma merkezini protesto etmek amacıyla yapılacak
her türlü etkinliğin yasaklanmasına dair kararında yarışan değerler arasında
adil bir denge kurulduğunun ortaya konulamadığına ve başvurucuların toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme haklarının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
B. Toplantı ve
Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkıyla Bağlantılı Olarak Etkili Başvuru Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiaları
51. Başvurucular 6/5/2016 ve 5/6/2016 tarihleri arası
için verilen yasaklama kararının yürütmesinin durdurulması taleplerinin
reddedilmesi nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarıyla bağlantılı
olarak etkili başvuru haklarının da ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Nitekim
başvurucular, derece mahkemesinin 25/5/2016 tarihinde davalı idareye savunma
için otuz gün süre verdiği gibi yürütmenin durdurulması talepleri hakkında da
29/6/2016 tarihinde, aleyhine talepte bulunulan yasaklama kararının yürürlükten
kalkmasından sonra bir karar verdiğini, bu durumda Valiliğin anılan yasaklama
kararının geçerli olduğu tarih aralığında yürütmesinin durdurularak bu
tarihlerde kendilerinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarını
kullanabilmeleri olanağına kavuşmalarının imkânsız hâle getirildiğini
belirtmiştir.
2. Değerlendirme
a. Genel
İlkeler
52. Anayasa'nın 12. maddesine göre herkes kişiliğine
bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir.
Bu genel nitelikteki anayasal düzenleme ile bireylerin kişilik değerlerine
yönelen, zarar veren olumsuz tutum ve davranışlar dışlanmaktadır. Bunun yanında
Anayasa'nın 5. maddesinde bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin korunması
için gerekli şartların hazırlanması, devletin temel amaç ve görevlerinden biri
olarak sayılmaktadır (Ali Çığır, B. No: 2015/19298, 8/5/2019, § 32; Erol
Kumcu, B. No: 2015/18988, 9/5/2019, § 32; U.B., B. No: 2015/3175,
10/10/2019, § 33; Meral Danış Beştaş (3), B. No: 2017/34087, 13/10/2020,
§ 35). Bu düzenlemeler ışığında devletin bireylerin toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme haklarına keyfî olarak müdahale etmeme yükümlülüğü vardır.
53. Söz konusu yükümlülükler, kişilerin toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme haklarını etkin bir biçimde kullanabilmelerini ve
haklarına devam eden saldırıların durdurulmasını sağlayabilmelidir. Ayrıca
müdahalenin kaynağı olan işlemler, eylemler veya ihmaller konusunda kişilere
etkili bir karşı çıkma ve oluşan zararların tazmin edilebilmesi için telafi
etme imkânı tanımalıdır. Bu imkân ise ancak etkili bir başvuru yolunun mevcut
olması ile mümkündür (özel hayata saygı hakkı bağlamında bkz. Meral Danış
Beştaş (3), § 36).
54. Anayasa’nın 40. maddesinde Anayasa'da güvence altına
alınmış hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkesin yetkili makama
geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkı (etkili başvuru
hakkı) güvence altına alınmaktadır. Buna göre etkili başvuru hakkı; anayasal
bir hakkının ihlal edildiğini ileri süren herkese hakkın niteliğine uygun
olarak iddialarını inceletebileceği makul, erişilebilir, ihlalin
gerçekleşmesini veya sürmesini engellemeye ya da sonuçlarını ortadan kaldırmaya
(yeterli giderim sağlamaya) elverişli idari ve yargısal yollara başvuruda
bulunabilme imkânı sağlanması olarak tanımlanabilir. Temel hak ve özgürlüklerin
ihlal edildiğine ilişkin iddiaların ileri sürülebileceği bir başvuru yolunun
mevzuatta öngörülmesi yeterli değildir. Söz konusu başvuru yolunun aynı zamanda
uygulamada da etkili olması (başarı şansı sunması) gerekir. Bununla birlikte
bir başvuru yolunun gerek hukuken gerekse uygulamada genel anlamda etkili
olması, somut olay bakımından etkili başvuru hakkına ilişkin bir müdahale
bulunup bulunmadığının değerlendirilmesine engel değildir (Yusuf Ahmed
Abdelazım Elsayad, B. No: 2016/5604, 24/5/2018, §§ 59-61).
55. Öte yandan somut olayda ihlalin giderilmesi konusunda
başarı şansı sunan hukuki yolların tespiti müdahalenin kim tarafından
gerçekleştirildiği, müdahalenin devam edip etmediği ve özel düzenlemeler
öngörülüp öngörülmediğine göre farklılaşabilmektedir. Bu noktada etkili hukuki
yolların bulunup bulunmadığının belirlenmesi ve etkili olabilecek hukuk
yollarına başvurulması durumunda bu yolun pratikte de etkili şekilde işletilip
işletilmediğinin irdelenmesi önem arz etmektedir (Meral Danış Beştaş (3),
§ 38).
b. İlkelerin
Olaya Uygulanması
56. Başvurucular yürütmenin durdurulması talebini
inceleyen Mahkemenin yasağın geçerli olduğu tarihte anılan talep hakkında bir
karar verilmesini engelleyecek şekilde kurduğu ara kararı ve böylece yasağın
yürütmesinin durdurulması ihtimalinin ortadan kaldırılması nedeniyle toplantı
ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarıyla bağlantılı olarak etkili başvuru
haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
57. Başvurucuların söz konusu talepte bulundukları
tarihteki iddiaları yönünden yürütmenin durdurulması yolunun etkili bir başvuru
yolu olduğu, bu nedenle başvurucuların toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
haklarının ihlal edildiği iddiasıyla yaptıkları bireysel başvuruda olağan kanun
yollarını tüketmiş oldukları sonucuna varıldığı daha önce belirtilmiştir (bkz.
§§ 30-35). O hâldebaşvuru konusu iddia yönünden etkili olduğu değerlendirilen
yürütmenin durdurulması başvuru yolunun somut olaydaki uygulaması nedeniyle
etkili başvuru hakkının ihlal edilip edilmediği değerlendirilmelidir.
58. Başvurucular belli bir tarihte barınma merkezini
protesto amaçlı bir toplantı yapmayı istedikleri ve başvuru konusu yasaklama
kararı nedeniyle yapamadıkları şeklinde bir iddia ileri sürmemiştir.
Dolayısıyla somut olayda bu şekilde bir toplantı için idareye bildirimde
bulunulmuş ve idare bu bildirim üzerine barınma merkezini protesto etmek amaçlı
etkinlikleri yasaklamış değildir. İl Jandarma Komutanlığından gelen istihbari
bilgiler üzerine Valilik kendiliğinden harekete geçmiş ve barınma merkezini
protesto etmek amacıyla yapılan her türlü etkinliğin yaklaşık bir ay boyunca
yasaklanmasına karar vermiştir. Bu nedenle söz konusu yasaklama kararı bir
tarafa tebliğ edilmemiş olup yalnızca Valiliğin resmî internet sitesinden
duyurulmuştur. Başvurucuların bireysel başvuru formlarına internet sitesinde
yayımlanan duyuruların çıktılarını ekledikleri de dikkate alındığında yasaklama
kararından bu şekilde haberdar oldukları anlaşılmaktadır. Başvurucular ilgili
yasaklama kararına karşı yasağın başladığı tarihten on beş gün sonra 20/5/2016
tarihinde yürütmenin durdurulması talepli iptal davası açmıştır.
59. Anılan talebi inceleyen Mahkeme 25/5/2016 tarihinde
verdiği ara kararında davalı idareye savunmaiçin otuz gün süre vermiş ve
savunma yapıldıktan ya da otuz günlük süre bittikten sonra yürütmeyi durdurma
talebini inceleyeceğini belirtmiştir. Mahkeme 29/6/2016 tarihinde, başvuru
konusu yasağın bitmesinden yaklaşık yirmi üç gün sonra yürütmenin durdurulması
hakkında bir karar vermiştir. Başvurucuların Mahkemenin daha erken bir tarihte
karar verebilmesini sağlamak adına erken bir tarihte dava açmadıkları
görülmekteyse de yasaklama kararı herhangi bir tarafa tebliğ edilmeyip yalnızca
Valiliğin resmî internet sitesinden duyurulduğundan bu konuda başvuruculara bir
sorumluluk yüklenemeyeceği değerlendirilmiştir.
60. Bu doğrultuda başvuru konusu olayda etkili başvuru
hakkının ihlal edilip edilmediği değerlendirmesi yönünden önemli olan hususun
hem yürütmenin durdurulması talebini inceleyen Mahkeme hem de başvurucuların
yasağın geçerli olduğu tarihte bir karar verilebilmesi adına somut olayın
koşullarında kendilerinden beklenebilecek yükümlülükleri yerine getirip
getirmedikleri olduğu anlaşılmıştır.
61. 2577 sayılı Kanun'un 27. maddesi uyarınca(bkz. § 23)
yürütmenin durdurulması talebinde bulunulan idari mahkemelerin idareye
verilecek otuz günlük savunma süresinin kısaltılması, memur eliyle tebligat
yaptırılması ve/veya idarenin savunması gelinceye ya da idareye tanınan süre
doluncaya kadar olmak üzere idari işlemin yürütmesinin geçici olarak
durdurulması yetkilerine sahip olduğu görülmektedir.
62. Anayasa Mahkemesi Senih Özay (B. No:
2020/13969, 9/6/2020) kararında, sokağa çıkma yasağının hukuka aykırı olarak
verilmiş olması nedeniyle çeşitli anayasal hakların ihlal edildiği iddiasını
incelemiştir. Bu kararda başvurucu, idari yargıda sürelerin kanunla durdurulmuş
olması nedeniyle olağan kanun yolu olan idari yargıdan bir netice alınmasının
kuşkulu hâle geldiğini belirtmiş ve olağan kanun yolunu tüketmeden doğrudan
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.
63. Anayasa Mahkemesi öncelikle somut olayda etkili
başvuru yollarının tüketilip tüketilmediği meselesini incelemiştir. Buna göre
Anayasa Mahkemesi 2577 sayılı Kanun'un 27. maddesi uyarınca,iptal davası açan
ve yürütmenin durdurulmasını isteyen davacıların idareye verilecek otuz günlük
savunma süresinin kısaltılması ve memur eliyle tebligat yaptırılması gibi
süreci kısaltacak taleplerde bulunmaları mümkün olduğu gibi idarenin savunması
beklenmeden yürütmenin durdurulması hakkında karar verilmesini de (yürütmenin
geçici durdurulması) isteyebileceklerini belirtmiştir. Buna göre sokağa çıkma
yasağına karşı açılacak bir iptal davasında yasağın durdurulmasına ve durumun
gerektirdiği süratte karar verilmesine imkân tanıyan yasal düzenlemelerin
mevcut olduğunu, somut olayda aksi sonuca ulaşılmasına neden olacak hiçbir
verinin de başvurucu tarafından ortaya konulamadığını ifade etmiştir. Sonuç
olarak Anayasa Mahkemesi bu kararda, teorik düzeyde makul süratte karar verme
kapasitesini haiz olan bu hak arama yolunun fiilen etkili işlemeyeceği
kanaatine ulaşmasını gerektiren bir durum bulunmadığına ve bu nedenle başvuru
yollarının tüketildiğinden bahsedilemeyeceğine karar vermiştir (Senih Özay,
§§ 29-36).
64. Anayasa Mahkemesi K.S. (B. No: 2017/29420,
3/12/2020) kararında ise sınır dışı işlemi nedeniyle anayasal hakların ihlal
edildiği iddiasını incelemiştir. Bu kararda başvurucu, yürütmenin durdurulması
talebiyle sınır dışı işlemine karşı iptal davası açmış fakat idari mahkeme
karar vermeden sınır dışı edilmiştir. Anayasa Mahkemesi bu kararda, yargı
makamlarının sınır dışı işlemlerinin yürütmesinin durdurulması yönünde hızlı
karar alabilme yetkileri bulunmasının tek başına etkili başvuru hakkı
kapsamındaki güvencelerin temini bakımından yeterli olmadığını belirtmiştir.
Nitekim Anayasa Mahkemesi somut olayda başvurucu hakkında tesis edilen işlemin
yürütmesi yargı makamları tarafından durdurulmuş ise de söz konusu kararın
davalı savunması alındıktan yaklaşık bir buçuk ay sonra verilmesi ve bu
bağlamda bir geçici tedbir olarak yürütmenin durdurulması müessesesinin
işletilmemiş olması nedeniyle başvurucunun fiilen sınır dışı edilmesinin
önlenemediğini belirtmiştir. Başvuru konusu gibi olaylarda yargı mercilerinin
kötü muamele yasağının ihlali tehlikesi şeklindeki iddiaları öncelikli olarak
incelemesi gerektiğini, somut olayda ise bu yapılmadığı gibi başvurucunun bu
süreçte avukat yardımından yararlanmak konusunda da engellerle karşılaştığının
ortaya konulduğunu belirten Anayasa Mahkemesi, bu nedenlerle başvurucunun sınır
dışı edilme işlemine karşı çıkma hakkını uygulamada etkili kullanamadığı ve bu
sürece etkin katılımının sağlanmadığı, dolayısıyla başvurucunun kötü muamele
yasağıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiği sonucuna
ulaşmıştır (K.S., §§ 64-75).
65. Eldeki başvuruya konu olayda da yasağa ilişkin
yürütmenin durdurulması sürecinin 2577 sayılı Kanun'un 27. maddesinde öngörülen
yollardan biriyle kısaltılması ve yasağın geçerli olduğu zaman diliminde bir
karar verilebilmesi mümkündür. Bununla birlikte başvurucular, yargı mercinden
böyle bir talepte bulunduklarına ilişkin bir açıklama yapmamıştır. İlgili
mahkemenin bu konuda kendiliğinden harekete geçebileceği açıksa da toplantı
hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edilip edilmediğine
dair incelemede, somut olayın koşullarında öncelikle başvuruculardan 2577
sayılı Kanun'un 27. maddesinde öngörülen yollarla sürecin kısaltılmasını talep
etmelerinin beklenip beklenemeyeceği meselesi önem arz etmektedir.
66. Başvurucular, K.S. kararına konu olaydaki gibi
avukat yardımından faydalanamadıkları ya da kendilerinden kaynaklanmayan
nedenlerle sürece etkin katılım sağlayamadıklarına ilişkin bir iddiada
bulunmamıştır. Ayrıca eldeki başvuruya konu yasaklama yönünden zamanında bir
karar verilmemesi hâlinde K.S. kararındaki sınır dışı edilme işleminin
yol açtığı derecede bir telafi edilememe durumunun oluşmayacağı da açıktır (bu
konudaki detaylı değerlendirme için bkz. K.S., § 69). Bu durumda somut
olayın koşullarında, başvuru konusu müdahale yönünden teorik olarak etkili olan
yürütmenin durdurulması kurumunun uygulamada da etkililiğini sağlamak adına
başvurucuların kendilerinden beklenebilecek yükümlülükleri yerine
getirmedikleri ve bu doğrultuda toplantı haklarıyla bağlantılı olarak etkili
başvuru haklarının ihlal edildiğinden bahsedilemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.
67. Öte yandan etkili başvuru hakkıyla ilgili bu
değerlendirmenin başvurucuların yürütmenin durdurulması talepleri hakkında
Mahkemece verilen kararın sonucundan tamamen bağımsız olduğu, yalnızca
başvurucuların ilgili yasaklama kararının hukukiliğini, geçerli olduğu zaman
diliminde yargı merciine denetletebilme ve bir sonuç alabilme kapasitesiyle
ilgili olduğunun da tekrar vurgulanması gerekir.
68. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme haklarıyla bağlantılı olarak etkili başvuru
haklarının ihlal edilmediği açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça
dayanaktan yoksunluk nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.
69. Başvurucular yasak kararının idare tarafından keyfî
uygulanması nedeniyle evlerine girişlerinde sorun yaşadıklarını ve bu sebeple
özel hayata saygı haklarının da ihlal edildiğini iddia etmişlerse de bu
iddiaları yönünden hangi olağan kanun yollarına başvurdukları da dâhil olmak
üzere inceleme gerektirecek somut hiçbir açıklamada bulunmadıkları
anlaşıldığından bu konuda inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
C. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
70. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
71. Başvurucular ihlalin tespit edilmesini istemiş ve
ayrı ayrı 5.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır.
72. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B.
No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl
ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi
diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine
getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına
geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da
işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506,
7/11/2019).
73. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
74. İncelenen başvuruda 6/5/2016 ve 5/6/2016 tarihler
arasında verilen yasaklama kararının başvurucuların toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme haklarını ihlal ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla
ihlalin idarenin işleminden kaynaklandığı, bununla birlikte derece
mahkemelerinin de ihlali gidermediği anlaşılmaktadır.
75. Bununla birlikte ihlalin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı,
nitekim hakkı ihlal ettiğine karar verilen yasaklama işleminin yürürlükte
olmadığı anlaşılmaktadır.
76. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin
başvurucuların uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı
açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün
sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme haklarının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek
olan manevi zararları karşılığında başvuruculara müştereken 10.000 TL manevi
tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
77. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve
3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.839,50 TL yargılama giderinin
başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkıyla
bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvuruculara müştereken net 10.000 TL manevi tazminat
ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 239,50 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 3.839,50 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 8/6/2021tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.