TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ERTUĞRUL RAŞİT BENAL BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/25245)
Karar Tarihi: 17/7/2018
Başkan
:
Serdar ÖZGÜLDÜR
Üyeler
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör
Aydın ŞİMŞEK
Başvurucu
Ertuğrul Raşit BENAL
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, hukuka aykırı bir şekilde kamu görevinden çıkarma nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 29/9/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
9. Siverek Gıda Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğünde veteriner hekim olarak görev yapmakta olan başvurucu, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile bağlantılı suçlardan yürütülen bir soruşturma kapsamında Siverek Cumhuriyet Başsavcılığınca 30/7/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.
10. Siverek Cumhuriyet Başsavcılığı 2/8/2016 tarihinde başvurucuyu silahlı terör örgütü (FETÖ/PDY) üyesi olma suçundan tutuklanması istemiyle Siverek Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir. Hâkimlik aynı tarihte, başvurucunun müsnet suçtan tutuklanmasına karar vermiştir.
11. Başvurucu, tutuklama kararına itiraz etmiş; Diyarbakır 3. Sulh Ceza Hâkimliği 16/8/2016 tarihinde itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir.
12. Anılan kararın başvurucuya tebliğ edildiği tarih tespit edilememiştir. Bununla birlikte başvurucu (eşi vasıtasıyla) 2/9/2016 tarihinde tahliye talebinde bulunmuş, Siverek Sulh Ceza Hâkimliğince 5/9/2016 tarihinde talebin reddine karar verilmiştir.
13. Başvurucu 29/9/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
14. Öte yandan Siverek Cumhuriyet Başsavcılığının 29/8/2016 tarihli fezlekesiyle başvurucu hakkındaki soruşturma dosyası Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
15. Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığı 18/11/2016 tarihinde, Şanlıurfa 3. Sulh Ceza Hâkimliğine başvurarak başvurucunun adli kontrol altına alınarak serbest bırakılmasını talep etmiştir.
16. Şanlıurfa 3. Sulh Ceza Hâkimliği aynı tarihte talebi kabul ederek başvurucunun tahliyesine ve adli kontrol tedbiri olarak yurt dışına çıkış yasağı konulmasına karar vermiştir.
17. Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığının 11/1/2017 tarihli iddianamesi ile başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olma suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle aynı yer Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmıştır.İddianamede başvurucu dışında on altı şüpheli hakkında da aynı suçtan cezalandırma talebinde bulunulmuştur.
18. İddianamede başvurucunun görevinden uzaklaştırılmasına ve sonrasında kamu görevinden çıkarılmasına, ayrıca FETÖ/PDY ile bağlantılı olduğu ifade edilen Ufuk Tarım Orman Sendikasına üyeliğinin bulunmasına dayanılarak FETÖ/PDY'ye aidiyetini ve üyelik iradesini ortaya koyduğu değerlendirilmiş; bu itibarla üzerine atılı silahlı terör örgütü üyesi olma suçunu işlediği ileri sürülmüştür.
19. Şanlıurfa 5. Ağır Ceza Mahkemesi 23/1/2017 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2017/17 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.
20. Mahkeme 18/1/2018 tarihli duruşmada başvurucu hakkındaki davanın tefrik edilerek yeni bir esasa (E.2018/51) kaydına karar vermiştir.
21. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda 26/2/2018 tarihinde "mahkumiyetine yeterli her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı ... üzerine yüklenen suçu işlediğinin sabit olmadığı" gerekçesiyle başvurucunun beraatine karar verilmiştir. Mahkeme ayrıca "karar kesinleştiğinde sanığın gözaltında ve tutuklulukta kaldığı süre için5271 sayılı CMK.nun 141 ve devamı maddeleri gereğince tazminat hakkı hususu olduğununihtarına" da hükmetmiştir. Kararda aşağıdaki değerlendirmelere yer verilmiştir:
"... her ne kadar iddianamede sadece sanığın bu örgüte müzahir sendikaya üyeliği örgüt üyeliği için delil olarak değerlendirilmiş ise de, bu sendikadan 17/07/2016 tarihinde istifa ettiği, bu hususu tek başınaörgüt üyeliği içinsuç tarihi, amaç unsuru ve iradenin varlığı bakımından karine olarak değerlendirilemeyeceği, yine kabul gören hukuk kuralları nazara alındığında ... bu örgüt üyeliği açısından da verilerin delil olarak kabul edilmeleri için tesadüfi değil birbirini destekler nitelikte ve yoğunlukta olmasının aranıyorolması, silahlıörgüte üye olmaksuçu yönünden suç örgütünün işlemeyi amaçladığı suç ve suçların en azından hazırlık hareketi ile ilgili ciddi bulgu, emare ve delillerin mevcut olmasının gerekmesi ... sanığınörgütün sözde meşrutiyet vitrini olarak kullanılan katmanıyla irtibatlı olduğunun anlaşılması karşısında örgütün nihai amacını bildiği, örgütle organik bir bağ kurarak hiyerarşisine dahil olduğu yönünde ve üzerine atılı ... suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak cezalandırılmasına yeter delil bulunmadığından ... beraatine karar verilmiştir."
22. Karar, istinaf yolu tüketilmeksizin 21/3/2018 tarihinde kesinleşmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
23. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tazminat istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü ile (2) numaralı fıkrası şöyledir:
" (1) Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;
...
a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,
e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,
Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.
(2) Birinci fıkranın (e) ve (f) bentlerinde belirtilen kararları veren merciler, ilgiliye tazminat hakları bulunduğunu bildirirler ve bu husus verilen karara geçirilir.
..."
24. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 17/7/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
26. Başvurucu; bir memurun kamu görevinden çıkarılması için usulüne göre adli ve/veya idari bir soruşturmanın yapılması ve suçluluğunun kanıtlanmasının gerektiğini, buna rağmen hakkında soruşturma yapılmadan ve savunması alınmadan olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnamesi (KHK) ile haksız ve hukuka aykırı bir şekilde kamu görevinden ihraç edildiğini, böylelikle çalışma hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
27. Bakanlık görüşünde başvurucunun bu bölümdeki iddialarına ilişkin olarak bir açıklamaya yer verilmemiştir.
2. Değerlendirme
28. Anayasa'nın Anayasa Mahkemesinin "görev ve yetkileri"ni düzenleyen 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
29. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
30. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).
31. 23/1/2017 tarihli ve 29957 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 685 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında KHK'nın 1. maddesiyle Anayasa'nın 120. maddesi kapsamında ilan edilen ve 21/7/2016 tarihli Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla onaylanan olağanüstü hâl kapsamında, terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna Millî Güvenlik Kurulunca karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle başka bir idari işlem tesis edilmeksizin doğrudan KHK hükümleri ile tesis edilen işlemlere ilişkin başvuruları değerlendirmek ve karara bağlamak üzere Olağanüstü Hâl İşlemleri İnceleme Komisyonu (Komisyon) kurulmuştur.
32. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü hâl KHK'ları ile kamu görevinden çıkarılan kişiler yönünden anılan Komisyona başvuru yolunun tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğunu belirtmiştir (Remziye Duman, B. No: 2016/25923, 20/7/2017, §§ 35-48). Bu itibarla Komisyona başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna varılmıştır.
33. Açıklanan gerekçelerle idari ve/veya yargısal başvuru yolları tüketilmeden temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasının bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
34. Başvurucu; üzerine atılı suç ile bir ilgisinin bulunmadığını, suç işlediğine dair hiçbir delilin olmadığını, buna rağmen haksız ve hukuksuz bir şekilde kaçma şüphesine ve delillerin toplanmamış olmasına dayanılarak tutuklanmasına karar verildiğini ileri sürmüştür.
35. Bakanlık görüşünde öncelikle 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülmüş olan tazminat davası açılmadan bireysel başvuruda bulunulduğu belirtilmiştir. Bakanlık ayrıca başvurucunun iddiaları değerlendirilirken darbe teşebbüsü sonrasındaki olağanüstü durumun özelliklerinin ve sulh ceza hâkimliklerinin delilleri inceleme ve değerlendirme konusundaki konumlarının dikkate alınması gerektiğini ifade etmiştir.
36. Başvurucu, Siverek Sulh Ceza Hâkimliğinin 2/8/2016 tarihli kararıyla tutuklanmıştır. Başvurucunun tutuklama kararına yönelik itirazı, Diyarbakır 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 16/8/2016 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Anılan kararın başvurucuya hangi tarihte tebliğ edildiği tespit edilememiştir. Bununla birlikte başvurucunun (eşi vasıtasıyla) 2/9/2016 tarihinde tahliye talebinde bulunduğu görülmektedir (bkz. § 12). Dolayısıyla başvurucunun tutuklamaya yönelik itirazının reddine karar verildiğini tahliye talebinde bulunduğu 2/9/2016 tarihinden önce öğrendiğine dair bilgi veya belge bulunmamaktadır. Bu durumda anılan tarihten sonra otuz gün içinde (29/9/2016 tarihinde) yapılan bireysel başvurunun süresinde yapıldığının kabulü gerekir.
37. Bununla birlikte bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16, 17). Ancak tüketilmesi gereken başvuru yollarının ulaşılabilir olması yanında telafi kabiliyetini haiz ve tüketildiğinde başvurucunun şikâyetlerini gidermede makul başarı şansı tanıması gerekir. Dolayısıyla mevzuatta bu yollara yer verilmesi tek başına yeterli olmayıp uygulamada da etkili olduğunun gösterilmesi ya da en azından etkili olmadığının kanıtlanmamış olması gerekir (Ramazan Aras, B. No: 2012/239, 2/7/2013, § 29).
38. 5271 sayılı Kanun'un tazminat isteminin düzenlendiği 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendinde yer alan, kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen kişilerin, maddi ve manevi her türlü zararlarını devletten isteyebileceklerine ilişkin hükmün bu hususta bir başvuru mekanizması öngördüğü görülmektedir. Anılan bent uyarınca, haklarında yakalama veya tutuklama tedbiri uygulanan kişilerle ilgili olarak soruşturmanın sonunda kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği ya da kovuşturmanın sonunda beraate hükmedildiği durumlarda anılan tedbirlerin kanuna uygun olup olmadığından bağımsız olarak tazminat imkânı tanınmıştır. Nitekim böylesi durumlarda kişiler hakkındaki yakalama veya tutuklama tedbirlerinin kanuna uygun olmasının tazminat istemine engel teşkil etmediği anılan hükmün içeriğinden açıkça anlaşılmaktadır.
39. Diğer taraftan aynı fıkranın (a) bendinde kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen kişilerin maddi ve manevi her türlü zararlarını devletten isteyebilecekleri düzenlenmiştir.
40. Bu kapsamda haklarındaki soruşturma süreci kovuşturmaya yer olmadığı kararıyla veya kovuşturma süreci beraat kararıyla sonuçlanan kişilerin -5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi uyarınca- yakalama veya tutuklama tedbirlerinin kanuna uygun olup olmadığından bağımsız olarak tazminat isteminde bulunmaları mümkün olduğu gibi -anılan fıkranın (a) bendi uyarınca-bu tedbirlerin kanuna aykırı olduğu iddiasıyla tazminat talep etme imkânları da mevcuttur.
41. Anayasa Mahkemesi tutuklamanın hukuki olmadığı, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddialarıyla ilgili olarak 5271 sayılı Kanun'da öngörülen tazminat davası açma yolunun bireysel başvuru öncesinde tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğuna karar vermiştir (Birçok karar arasından bkz. Hamit Kaya, B. No: 2012/338, 2/7/2013, §§ 34-50; Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45; Ömer Köse, B. No: 2014/12036, 16/11/2016, §§ 28-38). Mahkeme tutuklandıktan sonra beraat eden veya haklarında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen kişiler yönünden de bu yolun bireysel başvuru öncesinde tüketilmesi gerektiğini ifade etmiştir (Hüseyin Hançer, B. No: 2013/8319, 7/1/2016, §§ 37-41; Bilal Canpolat, B. No: 2014/983, 18/5/2016,§§ 37-43; Kamil Erdoğan, B. No: 2017/4023, 19/4/2018, §§ 38-42).
42. Somut olayda, hakkındaki tutuklama tedbirinin hukuki olmadığını ileri süren başvurucu hakkında 26/2/2018 tarihinde beraat kararı verilmiş ve hüküm 21/3/2018 tarihinde kesinleşmiştir. Buna göre başvurucu hükmün kesinleştiği tarihten itibaren 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) ve (e) bentleri uyarınca tazminat talebinde bulunma imkânına sahiptir. Nitekim başvurucunun yargılandığı Şanlıurfa 5. Ağır Ceza Mahkemesince de hükümle birlikte başvurucuya bu imkânın hatırlatıldığı görülmektedir. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
43. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun bu bölümdeki iddialarına ilişkin olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
A. 1. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 17/7/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.