TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET TURSUN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/2889)
|
|
Karar Tarihi: 4/7/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Yıldız
SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Tuğçe TAKCI
|
Başvurucular
|
:
|
1. Mehmet
TURSUN
|
|
|
2. Berin
TURSUN
|
|
|
3. Berfin
TURSUN
|
|
|
4. Şelale
BABUR
|
Vekili
|
:
|
Av. Nezahat PAŞA
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, güvenlik güçlerince güç kullanımı sonucu ölüm ve
olaydan kaynaklanan zararların yetersiz şekilde tazmin edilmesi nedenleriyle
yaşam hakkının; tam yargı davası sonucunda aleyhe yüksek miktarda vekâlet
ücretine hükmedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının; tam yargı davasının
makul sürede tamamlanmaması, temyiz incelemesinin ise duruşmasız olarak ve
etkili yapılmaması nedenleriyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 9/2/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi
(UYAP) aracılığıyla erişilen belgelere ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
(AİHM) Mehmet Tursun/Türkiye, Mehmet Tursun
ve diğerleri/Türkiye ((k.k.), B. No:
23307/10, 64591/11, 22/5/2018, §§
3-39) kararındaki tespitlere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucular Mehmet ve Berin Tursun; 1987 doğumlu, olay
tarihinde 20 yaşında olan ve 30/11/2007 tarihinde güvenlik güçlerinin güç
kullanımı sonucunda vefat eden B.T.nin babası ve
annesidir. Başvurucular Şelale Babur (Tursun) ve
Berfin Tursun ise B.T.nin kardeşleridir.
10.Alkollü hâlde araç kullandığı için daha önce sürücü
ehliyetine el konulan B.T. olay tarihinde iki arkadaşıyla birlikte yine alkollü
hâlde araç kullanmaktayken durumu fark eden polis ekibi tarafından takibe alınmıştır.B.T. kaçmak için hızlanmış ve ek olarak dört
ayrı polis devriye ekibi daha B.T.nin aracının
takibine katılmıştır.
11. Dosya kapsamındaki belgelere göre aracı durdurmak üzere
başka polis araçları daha ileride konuşlanmış, yola dubalar konulmuş fakat araç
durmamıştır. Bunun üzerine güvenlik güçleri aracı durdurmak için önce havaya
uyarı ateşleri açmış, sonrasında O.E.A. isimli polis memuru araca ateş
etmiştir.
12. Bu atış neticesinde B.T. yaralanmış ve aracının hâkimiyetini
kaybederek yaklaşık 100 metre uzakta bulunan bir bariyere çarpmıştır. İlk başta
trafik kazası olarak görülen olayda, sonrasında hastaneye kaldırılan B.T.nin çekilen kafatası tomografisinde başına bir mermi
isabet ettiği anlaşılmıştır. B.T. 30/11/2007 tarihinde hastanede hayatını
kaybetmiştir.
A. Olaya İlişkin Olarak Yürütülen Ceza
Soruşturması Süreci
13. Olay tarihi olan 25/11/2007 saat 03.30’da bir kaza meydana
geldiği bilgisini alan İzmir Emniyet Müdürlüğü Trafik Denetleme Şube
Müdürlüğüne bağlı bir polis ekibi olay yerine gitmiştir. Görevlilerce olay yeri
krokisi çizmiştir. B.T.nin aracı olay yerinde iki
polis memuru tarafından incelenmiş ve olay hakkında bir rapor düzenlenmiştir.
Söz konusu raporda, olayın bir trafik kazası olduğu belirtilmiştir.
14.Bir başka Olay Yeri İnceleme ekibi de olay yerine giderek
kazanın izleriyle ilgili olarak ek bir rapor düzenlemiştir. Öte yandan basit
krokiler çizilmiş ve aracın fotoğrafları çekilmiştir.
15. 25/11/2007 tarihinde, iki polis memuru tarafından olay
yerinde bulunan polis memurlarının yanı sıra bir de güvenlik görevlisinin tanık
sıfatıyla ifadeleri alınmıştır.
16.Olaydan haberdar edilen Cumhuriyet savcısı; olayda kullanılan
silahlar üzerinde kriminal inceleme yapılması, olaya
karışan güvenlik güçlerinin el svaplarının alınması
ve araçtaki diğer iki kişinin (A.D. ve E.O.) ifade vermek üzere Karşıyaka
Cumhuriyet Başsavcılığında (Cumhuriyet Başsavcılığı) hazır edilmesi talimatını
vermiştir.
17. 26/11/2007 tarihli analiz raporuna göre B.T.nin
kanındaki alkol miktarı 1,47 gramdır. B.T. hakkında düzenlenen 4/12/2007
tarihli otopsi raporunun ilgili kısmı şöyledir:
"…[B.T.nin] ölümü, ateşli
silahtan çıkan ve başına isabet eden kurşundan ileri gelmektedir ...atışının,
uzak atış mesafesinden yapılmış olduğu tespit edilmiştir...”
18. Olay yerinden elde edilen mermi kovanları, güvenlik
güçlerine ait silahlar ve el svapları ile ilgili kriminal inceleme raporları temin edilmiştir. Ayrıca ölüme
sebebiyet veren polis memuru tarafından yapılan atışın şekliyle ilgili olarak
çok sayıda bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
19. Yine olay anında B.T.nin yanında,
aynı araç içinde bulunan A.D.nin Cumhuriyet
Başsavcılığındaki 25/11/2007 tarihli beyanının ilgili kısmı şöyledir:
“...O gün alkol almıştık. Geceyarısına
doğru, içtiğimiz yerden ayrıldık. [B.nin] kullandığı ciple, Alsancak’a gittik. Biraz dolaştık
…Sonra tepe lambasını yakan ve sirenini çalıştıran bir polis aracını fark
ettik. Devriye bizi durdurmak istiyordu. [B.nin] daha öncesinde sarhoş halde araba kullanması
nedeniyle yakalandığını biliyordum...[B.]...
aracın hızını artırdı. …Birdenbire, duran bir polis arabası fark ettik …Çok
sayıda aracın bizi takip ettiğini fark ettik. Önümüzde, bizi yakalamak için
durduğunu düşündüğüm bir polis arabası vardı. [B.], bu aracı hızla geçti. Bu aracı geçtikten sonra,
silah sesleri duydum. Ben, [E.O.nun] arkasında oturuyordum, [E.O.], [B.den] durmasını istedi.
Ama ben, [B.nin] başının, [E.O.nun] omzuna düştüğünü gördüm. Araba biraz daha ilerledi
ve önce ağaca, sonra da elektrik direğine çarptı. …Kimin ateş ettiğini
bilmiyorum…”
20. Aynı tarihte, B.T.nin yanında,
aynı araçta bulunan E.O.nun da Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından beyanı alınmıştır. Şahıs, A.D. ile benzer beyanlarda
bulunmuştur.
21. 25/11/2007 tarihinde, ölüme sebebiyet veren atışı yaptığı
iddia edilen Polis Memuru O.E.A.nın
da Cumhuriyet savcısı tarafından şüpheli sıfatıyla ifadesi alınmıştır. O.E.A.nın ifadesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“...Olayın
meydana geldiği gün, ...29 no.lu ekipte [A.A.] ve [V.A.]
ile birlikte devriye görevindeydik. Bize, plakası tespit edilmiş olan ve 10-15
dakikadan beri çok sayıda polis ekibi tarafından takip edilen, şüpheli bir
aracı durdurma vazifesi verildi. Manav Bulvarı’nın girişinde, yolu kısmen
kapatacak şekilde aracımızı park ettik. ...33 numaralı devriye aracı da bizim
karşımıza park etti. Bir aracın geçişine imkân verecek genişlikte bir alan
bıraktık ve bu alana dubalar yerleştirdik. Bahse konu şüpheli aracı gördük; bu
aracı çok sayıda polis aracı takip ediyordu. …Bize yaklaşırken yavaşlamadı.
Dubalara çarpacağı sırada, meslektaşım [V.A.] ve ben, aracı durdurmak maksadıyla birkaç el havaya
ateş ettik. Aynı zaman zarfında, aracın şoförü dubaları devirdi ve bize doğru
yöneldi. Kendimizi yaya yoluna attığımızda, silahım ateş aldı. Araç daha sonra
bir elektrik direğine çarptı ve 150 metre sonra da durdu. Kaza sırasında
şoförün yaralandığını düşündük. Bize daha sonra merminin isabet etmesi sonucu
yaralandığı bilgisi verildi. Onu yaralama niyetim yoktu. Sanıyorum ki yere
düştüğümde, silahım üçüncü kez ateş aldı. O esnada, araca isabet etmiş olması
mümkündür. Aracın üzerine kasıtlı olarak ateş açmadım. Aracın şoförünü yaralama
gayesiyle hareket etmedim…”
22.Olay anında görevli olan diğer polis memurlarının da
Cumhuriyet savcısı tarafından beyanları alınmıştır.
23. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 4/6/2008 tarihli
iddianameyle, yetkililere suçu bildirme yükümlülüğünü yerine getirmeme, suç
delillerini yok etme, gizleme ve değiştirme nedeniyle on polis memuru hakkında
kamu davası açılmıştır.
24. Diğer yandan O.E.A. 25/11/2007 tarihinde Karşıyaka Sulh Ceza
Mahkemesi tarafından tutuklanmıştır. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Polis
Memuru O.E.A. hakkında olası kasıtla öldürme suçundan kamu davası açılmıştır.
25. Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesi (Ağır Ceza Mahkemesi)
nezdinde birleştirilerek yapılan yargılama sırasında -19/2/2008 tarihinde- olay
yerinde tekrar olay yeri incelemesi yapılmış, fotoğraflar çekilmiş ve bir rapor
düzenlenmiştir. Aynı zamanda O.E.A. ve V.A.nın
silahları ve elde edilen mermi kovanı ile ilgili başka bir balistik rapor da
düzenlemiştir. 29/2/2008 tarihinde, olay yerinde keşif gerçekleştirilmiş ve iki
polis aracının konumuyla ilgili olarak düzenlenen bilirkişi raporu temin
edilmiştir. 13/3/2008 ve 16/5/2008 tarihlerinde, kaza yapan aracın
fotoğraflarından hareketle iki bilirkişi raporu daha alınmıştır.
26. Adli Tıp Kurumu tarafından 12/1/2009 tarihinde, B.T.nin başından çıkan mermiyle ilgili olarak bilirkişi
raporu düzenlenmiştir.
27. Ağır Ceza Mahkemesi 20/5/2009 tarihinde suç delillerini yok
etme ve yetkililere suçu bildirme yükümlülüğünü yerine getirmeme suçları ile
ilgili olarak tüm polis memurları hakkında beraat kararı vermiştir.
28. Aynı kararla Ağır Ceza Mahkemesi, O.E.A.nın taksirle öldürme suçundan neticeten 2 yıl 1 ay
hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir. Gerekçenin ilgili kısımları
şöyledir:
"...
Toplanan deliIlere
ve tüm dosya kapsamına göre; maktul [B.T.nin] olay öncesi
günlerde iki kez alkollü araç kullanması nedeniyle sürücü belgesine 20.01.2007
tarihinden geçerli olmak üzere 2 yıl 6 ay süreyle geçici olarak el konulduğu,
bu nedenle sürücü belgesi olmadığı halde, olay günü akşam saatlerinde
arkadaşları olan tanıklar [E.O.]
ve [A.D.] de olduğu halde
babasına ait ... cipe bindikleri, ...alkol aldıktan sonra Bornova ilçesine
geçtikleri, daha sonra gece saat 03.00 sıralarında ... hareket halinde
bulundukları sırada, ...maktulün aracı hızlı şekilde kullanarak İzmir Asayiş
Ekipler Amirliğine bağlı ...30 kod no'lu resmi polis
aracının yanından geçtiği, bu ekipte bulunan polislerin yanlarından geçen
aracın hareketlerinden şüphe duyup bu aracı durdurup gerekli kontrolleri yapmak
amacı ile peşinden hareket ettiği, polis aracının maktulün aracının arkasından
önce farlarını uzun kısa yakarak selektör yaptığı, maktulün bu işareti fark
etmesine rağmen durmayıp yoluna devam ettiği, bunun üzerine ...30 kod no'lu ekibin bu kez tepe lambalarını yakıp siren çalarak
önündeki aracı uyardığı ve durması yönünde sesli ikaz yaptığı, maktulün
kullandığı araç içerisinde bulunan tanıklar [A.] ve [E.nin] beyanlarına göre maktulün ... bu uyarıları fark
ettiği, ... bu durumu öğrenen
babasının kendisine çok kızacağını söyleyip polis uyarılarına rağmen durmayıp
aracının hızını arttırdığı, ...her iki polis otosunun kavşağın maktulün geldiği
yol bölümüne araçlarını karşılıklı koyarak aracın gelmesini bekledikleri sanık [O.E.A.] ve sanık [V.A.nın] ekip arabasından inip yolda beklemeye başladıkları, Smyrna meydanından arkasında beş polis ekibi olduğu halde
gelen maktulün kullandığı aracı görünce ellerinde bulunan fenerler ile durması
konusunda ikaz işareti verdikleri, maktulün aracının hızını azaltmadığını
görmeleri üzerine sanık [V.A.nın] görev tabancasını çıkartıp havaya üç el, sanık [O.E.A.nın] görev
tabancasını çıkartıp havaya iki el ikaz atışı yaptığı, buna rağmen maktulün
aracın hızını azaltmadan ateş eden polis memurlarının ve polis ekip otolarının
arasından hızla geçerek Sultan Çiftliği kavşağına girdiği, sanık [O.E.A.nın] havaya iki el
atışından sonra yanından geçen maktulün kullandığı aracı başka türlü
durduramayacaklarını düşünüp aracın arkasından aracı durdurmak amacıyla düz
doğrusal bir atışla bir el daha ateş ettiği, sanık [O.E.A.nın] tabancasında
çıkan merminin maktulün kullandığı aracın siyah renkli arazi tipi olması
nedeniyle 1.83 cm yüksekliğinde olan aracın arka camını kırıp yerden yaklaşık
1.68 cm yüksekte bulunan maktul [B.T.nin] başına sağ arka kısımına
isabet ettiği, ...polisin kaçan maktulün aracın kontrolünü kayıp ederek kaza
yaptığını düşündüğü, telsiz anonsları ile bu yönde bilgiler geçildiği, ... acil
servis ekibindeki hekimlerin beyin tomografisi istemesi üzerine maktulün beyin
tomografisinin çekildiği ve burada yukarıda tarif edilen mermi çekirdeğinin
görülmesi üzerine maktul [B.T.nin] kaza sonucunda değil sanık [O.E.nin] atışından çıkan
merminin isabet etmesinden sonra yaralandığının anlaşıldığı, durumun polise
bildirildiği ve polisin bu aşamadan itibaren olaya ilişkin soruşturmayı bu
yönde yürüttüğü, gerek kaçan araç içerisinde bulunan tanıkların beyanlarından,
gerek olayın meydana geldiği yolun büyük ölçüde aydınlatılmış geniş bulvarlar
olmasından gerekse de kaçan aracın kovalayan polis araçları ile yolda yaya
olarak durup durması konusunda işaret yapan polislerin olayanında
resmi polis kıyafetlerinin bulunması nedeniyle maktulün kendisini durdurmak
isteyen polisleri gördüğü, bu kişilerin görevli polis olduğunu anladığı, sürücü
belgesinin olmaması ve alkollü olması nedeniyle polisten kaçtığı sonuç ve
kanaatine varılmıştır.
2. İddia ve Savunmaların Tartışılması:
Müdahiller ve müdahiller vekilleri yargılama
sırasındaki beyanlarında; ...sanık [O.E.nin] kasten öldürme
suçundan cezalandırılmasını talep etmiş iseler de, aşağıda silah kullanma
yetkisi ile hukuka uygunluk nedeninin tartışıldığı bölümde açıklandığı üzere;
sanık[O.E.A.nın] maktulü öldürme kastı ile değil, polisten kaçan aracı durdurmak
amacıyla iki el havaya bir elde kaçan araca doğru ateş ettiği ve maktulün bu
şekilde vurulduğu sonucuna varıldığından müdahillerin kasten öldürmeye ilişkin
iddiaları yerinde görülmemiştir.
...
...hastaneye gidilip tomografi çekilineeye kadar kurşun isabetine dair bir bulgu
görülmediği anlaşılmış, olayın başlangıçta kaza olarak değerlendirilmesinin
olayın akışına uygun olduğu, durumun ateşli silah yaralanması olduğunun
görülmesi üzerine tüm birimlerin gerekli soruşturma işlemlerini yaptığı, olayın
Cumhuriyet savcısına vaktinde ve uygun şekilde bildirildiği anlaşılmıştır.
Olay Yeri İnceleme ekibinde görevli polis memurlan olayın başlangıcına katılmamış, maktulün
vurulduğunun anlaşılması üzerine başlatılan soruşturmada maktulün kullandığı
araç üzerinde olay yerinde inceleme yapmış, olaya karışan sivil ve polis
kişilerin el svap örneklerini almıştır...
...
Sanık [O.E.A.] ve vekilleri yargılama aşamalanndaki
beyanlarında; sanık [O.E.nin] kaçan aracın arkasından yere düştüğü sırada aracın
lastiklerine doğru bir el ateş ettiğini, bu atış sonucu çıkan kurşunun asfalta
ya da başka bir sert cisme çarparak deforme olup dağıldığını ve bundan sonra
maktulün başına isabet ettiğini beyan etmiş iseler de;
bu savunmaları yerinde görülmemiştir. Zira;
Keşifte elde edilen bulgulara ve yer
göstermeye göre sanık [O.E.A.nın] yanlarından hızla geçen aracın arkasından ateş
etmeden önce iki el havaya ateş ettiği, daha sonra araç kendisi ile [V.A.nın] arasından
geçtikten sonra, keşifteki kendi beyanına ve diğer tanık ve sanıkların
beyanlarına göre kaçmakta olan araç kendisinden yaklaşık 1.750 cm (17.5 metre)
uzaklaştığı sırada, bu mesafeden atılan atış sonucu çıkan kurşunun maktulün
kullandığı aracın arka camını kırıp maktulün başının sağ arka kısmından girip
deforme olarak maktulün başının ön kısmında durması için atışın düz doğrusal
bir seyir izlemesi gerektiği, buna göre sanık [O.E.nin] ayakta, kolu yere paralel bir şekilde iken kaçmakta
olan aracın arkasından aracı durdurmak amacıyla bir el ateş ettiği sonucuna
varılmış, kurşunun bir yerden sekmediği, sanığın düşerken ya da yere doğru ateş
etmediği, sanığın düştüğü sırada tabancasının istemi dışında ateş almasının söz
konusu olmadığı kabul edilmiştir.
Bununla birlikte sanık [O.E.A.nın] söz konusu atışı kaçmakta olan aracın artık başka
türlü durdurulamayacağı konusundaki öngörüsü nedeniyle ve aracı durdurmak için
yaptığı, öldürme kastının olmadığı anlaşılmış savunmasının bu kısmına itibar
edilmiştir.
3. Hukuka Uygunluk Nedeni Olarak Polisin Silah
Kullanma Yetkisi:
a) Hukuka Uygunluk Kavramı ve Konuya İlişkin
Kanun Hükümleri;
...
Her iki Kanun hükmü birlikte
değerlendirildiğinde; dava konusu olayda sanık [O.E.A.nın], silahla ateş etmesi eyleminin 'kanun hükmünü yerine
getirme' niteliğinde olup olmadığının, sanığın eylemi eğer bu nitelikte ise
sanığın bu fiili işlerken hukuka uygunluk sınırını aşıp aşmadığının
tartışılması gereklidir.
Konu öncelikle bu kapsamda ele alınarak
tartışılmıştır.
...
b) Silah Kullanma Yetkisi Konusunda Yargıtay
Kararları
...
c) Silah Kullanma Yetkisi Konusunda Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi Kararları
...
Dava konusu somut olay bu kararlar ışığında
değerlendirildiğinde; maktul [B.T.nin] öldürülmesinden sonra gerek soruşturma aşamasında ve
gerekse de Mahkememizde sürdürülen kovuşturma aşamasında etkin bir soruşturma
yürütülmüş, olaya ilişkin tüm tanıklar Mahkeme huzurunda dinlenmiş, olay yeri
iki kez yapılan keşif ile incelenmiş, olayın meydana geliş biçimi tüm
ayrıntıları ile keşifte tartışılmış, olay anında polislerin aralarındaki
haberleşmelerini gösteren telsiz kayıtları getirilip incelenmiş, maddi deliller
toplanmış, olayın meydana geliş biçimi kuşkuya yer vermeyecek biçimde ortaya
konulduktan sonra hukuki tartışma ve değerlendirme yapılmıştır.
d) Dava Konusu Olayda Durdurma ve Silah Kullanma
Yetkisinin Doğup Doğmadığına İlişkin Değerlendirme:
Dava konusu somut olayda; yukarıda açıklandığı
şekilde kabul edilen oluşa göre, maktul [B.T.nin] kullanmakta
olduğu aracı ile giderken, aracı kullanış biçiminden, aracın yalpalamasından
dolayı olay yerinde bulunan ...30 kod no'lu resmi
polis otosunda bulunan polislerin şüphesini çektiği, var olan duruma, olayın
meydana geldiği yere, saate ve maktulün aracı kullanış biçimine göre bu şüphe
halinin 'makul şüphe' kavramı içerisinde olduğu, buna göre ...30 kod no'lu ekibin maktulün kullandığı aracın durdurmak
istemesinin 2559 sayılı PVSK nun 4A. maddesine uygun
olduğu sonucuna varılmıştır.
Durdurma yetkisi bu şekilde oluşan ...30 kod no'lu ekipte bulunan polislerin... görev tabancalannı çıkardıkları, [V.A.nın] havaya doğru üç el, [O.E.A.nın] havaya doğru iki el ateş ettiği, sanıkların bu atış
ve uyarılarına rağmen maktulün kullandığı araç ile sanıkların arasından
geçtiği, sanık [O.nun] bu sırada geriye dönüp kaçan araca doğru aracın
arkasından bir el daha ateş ettiği anlaşılmıştır.
Bu duruma göre, sanık [O.E.A.] ve olay yerinde bulunan diğer polisler bakımından
5237 sayılı TCK nun 179. maddesinde hükme bağlanan
'trafik güvenliğini tehlikeye sokma' suçunun işlendiği yolunda suç üstü hali
oluştuğu, olay öncesinde meydana gelen terör olayları nedeniyle dikkatli
davranan polislerin araç içerisinde polisten bu kadar uzun ve ısrarlı sekilde kaçmayı gerektiren bir durumun, bir suçlunun veya
suç konusu malzemenin bulunduğu konusunda haklı şüphe uyandıran aracı durması
konusunda sesli, ışıklı ikaz işaretleri ile uyardıkları, ...havaya ikaz
atışları yaptıkları... giden aracı başka türlü durduramayacakları konusunda
kanaat getirip kaçmakta olan aracın arkasından bir el daha ateş ettiği,sanığın ... silah kullanma yetkisini kullandığı,
ancak aşağıda açıklandığı üzere bu yetkisinde sınırı aştığı sonuç ve kanaatine
varılmış, sanığın eylemi olası kastla veya doğrudan kastla insan öldürmek
olarak nitelendirilmemiştir.
6. Silah Kullanma Yetkisinin Aşılması:
5237 sayılı TCK nun
27. maddesinde hukuka uygunluk nedenlerinde sınırın kast olmaksızın aşılmasına iliskin düzenleme yer almıştır...
Bu açıklamalar ışığında dava konusu somut olay
ele alındığında; yukarıda açıklandığı gibi sanık [O.E.A.nın] 5237 sayılı
TCK nın 24/1 maddesi kapsamında 'kanun hükmünü yerine
getirdiği', bu nedenle ...durdurmak için aracın arkasından silahla ateş etmesinin
hukuka uygun olduğu, ancak sanığın hukuka uygun olarak başlayan eylemi
sırasında; kaçan aracın hızını, hareketli oluşunu, olayın gecenin geç bir
saatinde meydana gelmiş olmasını dikkate almadan, ayakta eli yere paralel
olarak ateş ettiği, kaçan aracı durdurmak için daha dikkatli bir şekilde ateş
etmesinin gerektiği, bu sekilde ateş ettiğinde
tabancasından çıkan kurşunun kaçan aracın lastiklerine değil, araç içerisindeki
kişilere isabet edebileceğini öngörmediği, bu konuda gerekli dikkat ve özeni
göstermediği, buna göre hukuka uygunluk nedeninde sınırı kast olmaksızın
aştığı, gerekli dikkat ve özeni göstermemesi nedeniyle eylemi taksirle işlemiş
sayılacağı, sanığın olayın gelişim hızına ve biçimine göre araç içerisinde
bulunan kişilere mermi isabet edebileceğini de öngörmediği bu nedenle olayda
bilinçli taksir halinin söz konusu olmadığı, sanık [O.E.A.nın] hukuka
uygunluk nedeninde sınırı taksirle aştığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
8. Hukuki Nitelendirme ve Yaptırımın Tespiti
..."
29. Temyiz edilen karar, Yargıtay tarafından 15/3/2011 tarihinde
onanmıştır.
B. Polis Memuru Hakkındaki Disiplin
Soruşturması Süreci
30. Disiplin soruşturması sonucunda Polis Memuru O.E.A.nın polisin görevleri
kapsamında hareket ettiği ancak gerekli özeni göstermediği zira merminin
sekebileceğini düşünmesi gerektiği sonucuna varılmış ve O.E.A.ya
on ay süreli kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verilmesine karar
verilmiştir.
C. Olaya İlişkin Olarak Yürütülen Tam Yargı
Davası Süreci
31.Başvurucular olay nedeniyle kendilerine tazminat ödenmesi
taleplerinin İçişleri Bakanlığı tarafından reddedilmesi üzerine 20/2/2009
tarihinde, İzmir 4. İdare Mahkemesi (İdare Mahkemesi) nezdinde tam yargı davası
açmıştır.
32.Başvurucular dava dilekçesinde; olay nedeniyle başvurucu
Mehmet Tursun için 200.000 TL maddi, 400.000 TL manevi tazminat; başvurucu
Berin Tursun için 250.000 TL maddi, 500.000 TL manevi tazminat; başvurucu
Şelale Babur (Tursun) için 10.000 TL maddi, 100.000
TL manevi tazminat; başvurucu Berfin Tursun için 10.000 TL maddi, 100.000 TL
manevi tazminat olmak üzere toplam 470.000 TL maddi, 1.100.000 TL manevi
tazminat ödenmesini talep etmişlerdir.
33. İdare Mahkemesi tarafından 4/4/2012 tarihinde ve maddi
tazminatın hesaplanmasında dikkate alınması gereken hususlara dair karşıoy nedeniyle oyçokluğuyla verilen kararla -Ağır Ceza
Mahkemesinin tespitleri de gözönünde bulundurularak-
tazminat taleplerinin kısmen kabulüne karar verilmiştir. İdare Mahkemesi
tarafından Mehmet Tursun için 59.256,82 TL, Berin Tursun için ise 76.872,52 TL
olmak üzere toplam 136.129,34 TL maddi tazminatın ödenmesine, kalan maddi
tazminat talebinin reddine; ayrıca Mehmet Tursun için 50.000 TL manevi tazminat,
Berin Tursun için 50.000 TL manevi tazminat, Şelale Babur
(Tursun) için 10.000 TL manevi tazminat, Berfin Tursun için 10.000 TL manevi
tazminat olmak üzere toplam 120.000 TL manevi tazminatın ödenmesine, kalan
tazminat taleplerinin reddine hükmedilmiştir.
34.Gerekçenin ilgili kısımları şöyledir:
" ...
Mahkememizin 04/11/2010 günlü ara kararı ile
davacılara yönelik destekten yoksun kalma tazminatı miktarının hesaplanabilmesi
amacıyla dosya üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu Mali Müşavir
Hesap Bilirkişisi ... tarafından verilen 07/07/2011 günlü raporda özetle...
Taraflara tebliğ edilen bilirkişi raporuna
taraflarca yapılan itirazlar yerinde görülmemiş, söz konusu bilirkişi raporunun
destekten yoksun kalma tazminatı bakımından baba Mehmet Tursun ile anne Berin
Tursun'a yönelik hesaplamalarının kararımıza esas alınabilecek nitelikte
olduğu, bunun dışında bilirkişi raporunun davacıların dava dilekçesinde
belirttikleri diğer zarar kısımlarına yönelik tespitlerinin bilirkişi incelemesi
dışında kaldığı, bu konulara ilişkin değerlendirmenin Mahkememizce resen
yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Bu kapsamda maddi tazminat taleplerine ilişkin
Mahkememizce yapılan değerlendirmede;
...
Manevi tazminat istemine gelince;
...
Mahkememizce davacılara yönelik manevi
tazminat değerlendirilmesinde ise; olayın niteliği, davacıların duyduğu elem ve
ızdırap, idarenin kusur durumu gibi hususlar dikkate
alınmak suretiyle takdiren baba Mehmet Tursun için
50.000,00 TL, anne Berin Tursun için 50.000,00 TL, kızkardeşler
Şelale ve Berfin Tursun'un her biri için 10.000,00 TL manevi tazminatın dava
tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalı idarece
ödenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, davacıların maddi
tazminat isteminin kısmen kabulü ile davacılardan Mehmet Tursun için 59.256,82
TL destekten yoksun kalma tazminatı ve Berrin Tursun için 76.872,52 TL
destekten yoksun kalma tazminatı olmak üzere toplam 136,129,34TL'nin idareye
başvuru (20/11/2008) tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte
davacılara ödenmesine, geri kalan maddi tazminat istemlerinin ise reddine,
davacıların manevi tazminat istemlerinin de kısmen kabulü ile baba Mehmet
Tursun için 50.000,00 TL, anne Berin Tursun için 50.000,00 TL, kız kardeş
Şelale Tursun için 10.000,00 TL ve diğer kız kardeş Berfin Tursun için
10.000,00 TL olmak üzere toplam 120.000,00 TL'nin dava(20/02/2009) tarihinden
itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine, geri kalan
manevi tazminat istemlerinin ise reddine, aşağıda dökümü yapılan yargılama
giderlerinin davada haklılık oranına göre belirlenen 2.594,00 TL'sinin ve
yürürlükte bulunan AvukatlıkAsgari Ücret Tarifesi
hükümleri uyarınca hükmedilen maddi tazminat kısmı için 12.617,76 TL, manevi
tazminat kısmı için 11.650,00 TL olmak üzere toplam 24.267,76 TL vekalet
ücretinin davalı idareden alınarak davacılara verilmesine, geri kalan yargılama
giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına, duruşmada davalı idarenin Hazine
Avukatı tarafından temsil edilmiş olması nedeniyle reddedilen maddi tazminat
kısmına ilişkin olarak 24.204,83 TL, reddedilen manevi tazminat kısmına ilişkin
olarak (Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/2. maddesi gereğidavacılar
lehine kabul edilen kısma ilişkin vekalet ücretini geçmemek koşuluyla)
11.650,00 TL olmak üzere toplam 35.854,83 TL vekalet ücretinin davacılardan
alınarak davalı idareye verilmesine,
..."
35.Danıştay 10. Dairesi 17/9/2015 tarihinde söz konusu kararı
onamıştır.
36. Onama kararı başvuruculara 11/1/2016 tarihinde tebliğ
edilmiş ve başvurucular 9/2/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
D. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Önündeki
Süreç
37. Başvurucular, AİHM'e ilettikleri
23307/10 ve 64591/11 sayılı başvurularda yakınlarının ölümüne neden olan güç
kullanımının mutlak gerekli olmadığını, olayla ilgili etkili bir soruşturma
yürütülmediğini, olay nedeniyle uğradıkları zararın karşılanmadığını,
yakınlarının yaşam hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
38. AİHM başvurucuların bahse konu iddialarını değerlendirdiği Mehmet Tursun/Türkiye, Mehmet Tursun ve
diğerleri/Türkiye kararında, olay hakkında yürütülen ceza
soruşturmasını ve tam yargı davasını, olayın faili polis memuru hakkında
yürütülen disiplin soruşturmasını bir bütün olarak incelemiştir.
39. AİHM, ağır ceza mahkemesi tarafından güç kullanımı sonucu
ölüm olayının failinin güç kullanımındaki yasal sınırı taksirle aşması
nedeniyle ceza sorumluluğunun tespit edildiğini, ölüme sebebiyet veren atışı
yapan polis memurunun taksirle öldürme suçundan mahkûm edildiğini, aynı zamanda
iç hukukta yaşam hakkının esas yönünden ihlal edildiğinin kabul edildiğini,
olayla ile ilgili olarak vakıaların tespit edilmesini, güce başvurmanın somut
olayın koşullarında haklı olup olmadığının belirlenmesini ve sorumluların
tespit edilerek gerekirse cezalandırılmalarını sağlayacak nitelikte, etkin bir
soruşturma yürütülmediğinin söylenemeyeceğini, polis memurunun mahkûm
edilmesinin başvuruculara önemli bir telafi sağladığını, fiilin ağırlığı ve
hükmedilen ceza arasında açık bir orantısızlık olmadığını, ayrıca bahse konu
polis memurunun disiplin cezasına çarptırıldığını, öte yandan idare
mahkemesinin polis memurunun olayda kusuru bulunduğuna karar vermiş olmasının
önemli olduğunu, benzer davalarda ödenmesine bizzat karar verdiği meblağlarla
uyumlu olması nedeniyle başvurucular lehine idare mahkemesince hükmedilen
tazminatın yetersiz olarak nitelendirilemeyeceğini, sonuç olarak başvurucuların
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. maddesinin ihlal edilmesi nedeniyle
mağdur oldukları iddiasında bulunamayacaklarını belirterek başvuruyu kişi bakımından
yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez bulmuştur (aynı kararda bkz. §§ 59-65).
IV. İLGİLİ HUKUK
40. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun "Yargılama giderlerinin
kapsamı" kenar başlıklı 323. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1)
Yargılama giderleri şunlardır:
...
ğ) Vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak
vekâlet ücreti.
...”
41. 6100 sayılı Kanun’un "Yargılama
giderlerinden sorumluluk" kenar başlıklı 326. maddesi şöyledir:
“(1) Kanunda
yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan
alınmasına karar verilir.
(2)
Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama
giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır.
(3)
Aleyhine hüküm verilenler birden fazla ise mahkeme yargılama giderlerini,
bunlar arasında paylaştırabileceği gibi, müteselsilen
sorumlu tutulmalarına da karar verebilir.”
42. 26/9/2011 tarihli ve 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki
Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine
İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (KHK) “Davalardaki
temsilin niteliği ve vekalet ücretine hükmedilmesi ve dağıtımı” kenar
başlıklı 14. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1)
Tahkim usulüne tabi olanlar dahil adli ve idari davalar ile icra dairelerinde
idarelerin vekili sıfatıyla hukuk birimi amirleri, muhakemat
müdürleri, hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından yapılan takip ve
duruşmalar için, bu davaların idareler lehine neticelenmesi halinde, bunlar
tarafından temsil ve takip edilen dava ve işlerde ilgili mevzuata göre
hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idareler lehine vekalet ücreti takdir
edilir.”
V. İNCELEME VE GEREKÇE
43. Mahkemenin 4/7/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin
İddia
1- Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
44. Başvurucular; yakınlarının mutlak gerekli olmadığı hâlde ve
ölçüsüz olarak güvenlik güçleri tarafından güç kullanılması sonucu
öldürüldüğünü, olay nedeniyle açtıkları tam yargı davasında maddi ve manevi
tazminat taleplerinin hatalı değerlendirme ve eksik inceleme sonucunda kısmen
kabul edildiğini, hükmedilen tazminat miktarının benzer olayların önlenmesi
bakımından caydırıcı etkisi bulunmadığını belirterek Anayasa'nın 17. ve 36.
maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
45. Bakanlık görüşünde, AİHM tarafından olayla ilgili olarak
verilen Mehmet Tursun/Türkiye, Mehmet Tursun
ve diğerleri/Türkiye kararına değinilmiş; kararda olayla ilgili ceza
ve tam yargı davaları incelendiğinde başvurucular açısından ulusal mahkemelerce
yeterli bir tazminata hükmedildiği, Bakanlığın da aynı yönde değerlendirmelere
sahip olduğu belirtilmiştir.
46.Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında başvuru
dilekçesinde ifade ettikleri hususları yinelemiş; ayrıca AİHM nezdindeki
başvurunun ceza yargılaması neticesinde verilen cezanın caydırıcı olmadığına
ilişkin olduğunu, bireysel başvurunun ise tam yargı davası neticesinde verilen
tazminat miktarı ve vekâlet ücretine yönelik olduğunu belirtmişlerdir.
2. Değerlendirme
47. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların iddialarının bir bütün olarak
yaşam hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
48. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, bu hakka yönelik bir
başvuru ancak ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No:
2012/752, 17/9/2013, § 41). Başvurucular, müteveffanın ebeveyni ve
kardeşleridir. Bu nedenle başvuruda, başvuru ehliyeti açısından bu yönden bir
eksiklik bulunmamaktadır.
a. Genel İlkeler
49. Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı,
Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete pozitif ve
negatif ödevler yükler (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, § 50).
50. Yaşam hakkına ilişkin negatif yükümlülük kapsamında kamusal
bir yetkiyle güç kullanan görevlilerin kasıtlı ve hukuka aykırı bir şekilde
hiçbir bireyin yaşamına son vermeme ödevi bulunmaktadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 51).
51. Kamu görevlilerinin güç kullanması sonucu gerçekleştiği
iddia edilen ölüm olaylarının da devletin sahip olduğu hiçbir bireyin yaşamına son vermeme negatif
yükümlülüğü kapsamında incelenmesi gerekmektedir. Bu yükümlülük hem kasıtlı bir
biçimde öldürmeyi hem de kasıt olmaksızın ölümle sonuçlanan güç kullanımını
içermektedir (Cemil Danışman, B.
No: 2013/6319, 16/7/2014, § 44).
52. Anayasa Mahkemesinin bu konuda daha önce vermiş olduğu
kararları birlikte değerlendirildiğinde kolluk görevlilerinin ancak Anayasa’da
belirtilen amaçlara ulaşmak adına başka bir çarenin kalmadığı zorunlu durumlarda silah
kullanabilmelerine izin verdiği söylenebilecektir (Cemil Danışman, §§ 45-49). Ayrıca silah kullanarak ulaşılmak
istenen amaç ile karşı karşıya kalınan güçte nispeten ölçülü olma şartı bulunmaktadır (Cemil Danışman, § 50).
53. Başvurucunun, bir devlet görevlisi ya da üçüncü kişi
tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde
bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması
hâlinde Anayasa’nın 17. maddesi -“Devletin temel amaç ve görevleri” kenar
başlıklı 5. maddedeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında- etkili resmî
bir soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir (Tahir Canan, § 25).
54. Diğer yandan bireysel başvuru yoluyla hak ihlali
iddialarının incelenmesinde idare ve derece mahkemeleri tarafından başvurucu
lehine bir tedbir ya da kararın alınması suretiyle ihlalin tespit edildiği,
verilen karar ile bu ihlalin uygun ve yeterli biçimde giderildiğinin
anlaşıldığı durumlarda ilgilinin mağdur sıfatının ortadan kalktığı Anayasa
Mahkemesince kabul edilmektedir. Bu iki koşul yerine getirildiği takdirde
bireysel başvuru mekanizmasının ikincil niteliği dolayısıyla Anayasa
Mahkemesinin inceleme yapmasına gerek kalmamaktadır. Bu kapsamda Anayasa’nın
17. maddesine ilişkin şikâyetler açısından gerektiğinde yürütülecek kapsamlı bir
ceza soruşturmasını müteakip makul bir tazminata hükmedilmesi ile sonuçlanan
idari dava yolu, mağdur sıfatını ortadan kaldırabilecek etkili bir başvuru
yoludur (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,
§§ 61, 74; Sadık Koçak ve diğerleri,
B. No: 2013/841, 23/1/2014, § 83; İlker
Başer ve diğerleri, B. No: 2013/1943, 9/9/2015, § 46).
55. Mağdur sıfatının ortadan kalkması, özellikle ihlal edildiği
ileri sürülen hakkın niteliği ve ihlali tespit eden kararın gerekçesi ile bu
kararın ardından ilgili açısından uğranıldığı ileri sürülen zararların
varlığını devam ettirip ettirmediğine bağlıdır. Başvuruculara sağlanan telafi
imkânının uygun ve yeterli olup olmadığı kararı, söz konusu temel hak ve
özgürlüğün ihlalinin niteliği gözönünde
bulundurularak dava koşullarının tamamının değerlendirilmesi sonucunda
verilebilecektir. Bu çerçevede bir başvurucunun mağdur sıfatı, Anayasa
Mahkemesi önünde şikâyet ettiği durum için aynı zamanda idari veya yargısal bir
kararla kendisine ödenmesine karar verilen tazminata da bağlı olabilecektir (Sadık Koçak ve diğerleri, § 84 ; İlker Başer ve
diğerleri, § 47 ).
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
56.Olaya ilişkin olarak yürütülen ceza yargılaması
incelendiğinde, soruşturmanın makul sürat ve özenle yürütülmesi, soruşturma
sürecine tarafların etkili katılım sağlamaları, soruşturmanın bağımsız ve
tarafsız olarak yürütülmesi hususlarında bir eksiklik tespit edilmemiştir.
57. Öte yandan adli makamlarca olaya ilişkin olarak resen ve
derhâl soruşturma başlatıldığı, olaya karışan güvenlik güçlerinin tanık ve
şüpheli olarak beyanlarının alındığı, olay yeri incelemesinin yapıldığı, otopsi
işleminin gerçekleştirildiği, ölüm olayını çevreleyen koşulların tespiti için
soruşturma ve yargılama aşamalarında olay yerinde keşif yapıldığı, silah ve
kovanlar üzerinde kriminal incelemeler yapıldığı,
gerekli bilirkişi raporlarının temin edildiği ve sonuç olarak güç kullanımını
gerçekleştiren polis memurunun güç kullanımında taksirle sınırı aştığı,
dolayısıyla başvurucuların yakınının ölümünde sorumluluğu bulunduğu
değerlendirilerek Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 2 yıl 1 ay hapis cezasıyla
cezalandırıldığı görülmüştür (bkz. § 28).
58.Ağır Ceza Mahkemesi mahkûmiyete ilişkin gerekçesinde; olayda
güç kullanma yetkisinin şartlarının oluşup oluşmadığı konusunda iç hukuk
kuralları, AİHM ve Yargıtay kararları bağlamında ayrıntılı değerlendirmelerde
bulunmuş ve olayın gerçekleşme şartlarını net olarak ortaya koyacak biçimde
yürütülmüş olan soruşturma sonucunda elde edilen deliller uyarınca olayda güç
kullanımı sınırının taksirle aşıldığı kanaatine varmıştır.
59.Bu bağlamda adli makamlarca olayın gerçekleşme şartlarını
ortaya koyacak ve sorumluları tespit edilebilecek nitelikteki etkili bir ceza
soruşturmasını müteakip yapılan yargılama neticesinde adli makamlarca bir ihlal
tespiti yapılmış ve olaydaki fiilin ağırlığına uygun olmadığı söylenemeyecek
bir cezaya hükmedilmiştir. Ayrıca güç kullanımını gerçekleştiren polis memuru
hakkında disiplin cezasına da hükmedilmiştir.
60. Son olarak olaya ilişkin olarak görülen tam yargı davası
neticesinde de İdare Mahkemesi tarafından yapılan kusur tespiti sonucunda
takdir edilen ölçüler çerçevesinde başvurucular lehine yaklaşık 256.000 TL
tutarında tazminata hükmedilmiştir. Hükmedilen tazminat ile başvurucuların
uğradıklarını iddia ettikleri zararlar arasında açık bir orantısızlık olduğu
söylenemez.
61. Bu nedenle somut başvuruda adli makamlarca olayın
gerçekleşme şartlarını ve sorumluları belirsizlik içinde bırakmayan, etkili
yürütülen bir soruşturma neticesinde güç kullanımının şartları ve ilkelerine
ilişkin ayrıntılı değerlendirmeler içeren bir kararla fiilin ağırlığıyla uyumlu
olduğu değerlendirilen bir mahkûmiyet kararı verildiği, olayın faili hakkında
disiplin soruşturması yürütüldüğü ve bu süreçlerin yanında görülen tam yargı
davası neticesinde de bir ihlal tespitini müteakip başvurucular lehine makul
bir tazminata hükmedildiği gözönüne alındığında
başvurucuların mağdur sıfatının ortadan kalktığı değerlendirilmiştir.
62. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiası
yönünden başvurucuların mağdur sıfatının kalktığı anlaşıldığından başvurunun kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddialar
1. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
a. Başvurucuların
İddiaları
63. Başvurucular; tam yargı davasını açtıkları tarihte idari
yargıda ıslah müessesesi olmadığından tazminat miktarını yüksek talep
ettiklerini, davanın kısmen reddedilmesi neticesinde aleyhlerine yüksek
miktarda vekâlet ücretine hükmedildiğini belirterek mülkiyet ve adil yargılanma
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
64. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak
36. maddesi şöyledir:
“Herkes,
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki
davaya bakmaktan kaçınamaz.”
65. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
§ 16). Başvurucuların söz konusu iddialarının mahkemeye erişim hakkı kapsamında
incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
66. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen
veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme
kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını
ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No:
2012/791, 7/11/2013, § 52).
67. Taraflardan birinin yargılamadaki başarı oranına göre
kazanılan veya kaybedilen değer oranında lehine veya aleyhine mahkeme
masraflarının ödenmesine hükmedilmesine yönelik düzenlemeler mahkemeye erişim
hakkına müdahale oluşturmakta ise de abartılı, zorlama veya ciddiyetten yoksun
talepleri disipline etmeye yönelik orantılı müdahaleler meşru görülebilir.
Ancak bu sınırlamaların hakkın özüne zarar vermeyecek nitelikte, meşru bir
amaca dayalı ve kullanılan aracın sınırlama amacı ile orantılı olması, kamu
yararının gerekleri ile bireyin hakları arasında kurulmaya çalışılan adil
dengeyi bozacak şekilde birey aleyhine katlanılması zor külfetler yüklememiş
olması gerekir (Özkan Şen, §§ 61,
62).
68. Dava sonucundaki başarıya dayalı olarak taraflara avukatlık
ücreti ödeme yükümlülüğü öngörülmesi de bu kapsamda mahkemeye erişim hakkına
yönelik bir sınırlama oluşturur. Böyle bir sınırlamanın meşru görülebilmesi
için kamu yararı ile birey hakkı arasında makul bir dengenin gözetilmiş olması
gerekir. Başvuru konusu olayda dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren 659 sayılı
KHK ile idarenin taraf olduğu davaların idarenin bünyesinde görev yapan kadrolu
hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından takibi öngörülmüş olup davanın reddi hâlinde
idare lehine avukatlık ücretine hükmedilmesi düzenleme altına alınmıştır.
Gereksiz başvuruların önlenerek dava sayısının azaltılması ve böylece
mahkemelerin gereksiz yere meşgul edilmeksizin uyuşmazlıkları makul sürede
bitirebilmesi amacıyla başvuruculara belli yükümlülükler öngörülebilir. Bu
yükümlülüklerin kapsamını belirlemek kamu otoritelerinin takdir yetkisi
içindedir. Öngörülen yükümlülükler dava açmayı imkânsız hâle getirmedikçe ya da
aşırı derece zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği
söylenemez. Dolayısıyla davayı kaybetmesi hâlinde başvurucuya yüklenecek olan
avukatlık ücreti bu çerçevede değerlendirilmelidir (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, §§ 38, 39).
69. Buna karşılık bir hukuki uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyan
başvurucuların reddedilen dava konusu miktar üzerinden hesaplanan avukatlık
ücretini karşı tarafa ödemeye mahkûm edilmeleri ihtimali veya olgusu, belirli
dava koşulları çerçevesinde mahkemeye başvurmalarını engelleme ya da mahkemeye
başvurmalarını anlamsız kılma riski taşımaktadır. Bu kapsamda davanın özel
koşulları çerçevesinde masrafların makullüğü ve orantılılığı, mahkemeye erişim
hakkının asgari sınırını teşkil etmektedir (Özkan
Şen, § 54).
70. Başvurucuların tam yargı davasını açtıkları tarih olan
20/2/2009'da yürürlükte bulunan mevzuatta, dava dilekçesinde belirtilen talep
konusu miktarın sonradan ıslah yoluyla değiştirilmesini öngören bir düzenleme
bulunmamaktadır.
71. Tazminat alacağının miktarı, ancak bilirkişi incelemesi ve
benzeri araştırmalardan sonra mahkemenin takdir yetkisi çerçevesinde
belirlenebilen bir olgudur. Tazminat müessesesinin bu özelliği gereği, hak
kazanılan tazminat miktarının dava açılmadan önce tam olarak bilinmesi veya
öngörülmesi mümkün değildir (Özkan Şen,
§ 56; İbrahim Can Kişi, B. No:
2012/1052, 23/7/2014, § 38).
72.Başvurucular İdare Mahkemesinde açtıkları tam yargı davasında
olay nedeniyle toplam 470.000 TL maddi, 1.100.000 TL manevi tazminat ödenmesini
talep etmiştir (bkz. § 32).
73. İdare Mahkemesi tarafından Mehmet Tursun için 59.256,82 TL,
Berin Tursun için ise 76.872,52 TL olmak üzere toplam 136.129,34 TL maddi
tazminatın ödenmesine, kalan maddi tazminat talebinin reddine; ayrıca Mehmet
Tursun için 50.000 TL manevi tazminat, Berin Tursun için 50.000 TL manevi
tazminat, Şelale Babur (Tursun) için 10.000 TL manevi
tazminat, Berfin Tursun için 10.000 TL manevi tazminat olmak üzere toplam
120.000 TL manevi tazminatın ödenmesine, kalan manevi tazminat talebinin
reddine karar verilmiştir.
74. İdare Mahkemesi ayrıca başvurucuların reddedilen fazlaya
ilişkin tazminat talepleri üzerinden davalı idare lehine toplam 35.854,83 TL
vekâlet ücreti ödemesine, diğer yandan başvurucular lehine ise toplam 24.267,76
TL vekâlet ücreti ödemesine karar vermiştir.
75.Vekâlet ücreti ödenmesini öngören düzenlemenin tek başına
mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği söylenemez. Bu düzenleme sonucu
gerçekleşen müdahalenin ölçülü olup olmadığının da incelenmesi gerekir.
76. Somut olayın koşulları bir bütün hâlinde
değerlendirildiğinde başvurucuların dava açtığı sırada ıslah imkânının olmaması
nedeniyle hak kaybına uğramamak için talebini yüksek tuttukları görülmüştür.
Buna göre, başvurucular aleyhine müştereken ödenmesine hükmedilen vekâlet
ücretinin (35.854,83 TL), tüm başvurucuların toplam olarak elde ettiği tazminat
miktarının (256.129,34 TL) %14'üne denk geldiği, bu oranın Anayasa Mahkemesinin
önceki kararlarında da belirtildiği gibi başvurucular üzerinde aşırı bir külfet
yüklemediği gözetildiğinde başvurucular aleyhine hükmedilen vekâlet ücreti
miktarının ölçülü olmadığından bahsedilemeyecektir.
77. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
78. Başvurucular, olayla ilgili olarak açtıkları tam yargı
davasının makul sürede sonuçlandırılmadığını ileri sürmüştür.
79. Bireysel başvuru sonrasında 31/7/2018 tarihli ve 30495
sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli
ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle
Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
80. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre
yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi
ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan
bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul
edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat
üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat
Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
81. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018)
kararında Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya
da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği
iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara
ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin
yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama
kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini
tartışmıştır (Ferat Yüksel, §§ 26-36).
82. Ferat Yüksel kararında özetle anılan başvuru
yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması
nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına
makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat
ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi
olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama
imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 33-36). Bu gerekçeler
doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal
iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi
olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun
incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna
vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik
kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
83. Somut başvuru yönünden de söz konusu karardan ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
84. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
3.Diğer İhlal İddiaları
85. Başvurucular İdare Mahkemesi kararının temyiz incelemesinin
tarafsız ve etkili şekilde yapılmadığını, duruşmasız inceleme yapılarak
neticede verilen kararın aleni olarak verilmediğini, deliller toplanmadan karar
verildiğini belirterek çeşitli anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
86. Bahse konu iddiaların incelenmesi sonucunda bu iddialar
açısından bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.
87. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Diğer ihlal iddialarının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
4/7/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.