TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
HÜSEYİN DOĞAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/34610)
Karar Tarihi: 9/9/2020
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Celal Mümtaz AKINCI
M. Emin KUZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Basri BAĞCI
Raportör
Gizem Ceren DEMİR KOŞAR
Başvurucu
Hüseyin DOĞAN
Vekilleri
Av. Ziya BAGI
Av. Ramazan DEMİR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; sağlık problemlerine karşın tutuklanma nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, ceza infaz kurumunda sağlık hizmetlerine erişememe ve uygun olmayan tutma koşulları nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/10/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçu isnadıyla 3/5/2016 tarihinde tutuklanmış; hakkında Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmıştır. Başvurucu 8/6/2016 tarihinde Mardin E Tipi Ceza İnfaz Kurumundan Diyarbakır D Tipi Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmiştir.
9. Başvurucu 24/8/2016 tarihli duruşmada sağlık sebepleri ve diğer gerekçelerle tahliye talebinde bulunmuş, tahliye talebi reddedilerek tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir. Tutukluluk hâlinin devamına ilişkin karara karşı yapılan itirazın 7/9/2016 tarihinde reddedilmesi üzerine başvurucu 5/10/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
10. 16/11/2016 tarihli duruşmada başvurucunun tahliyesine karar verilmiştir.
11. Başvurucu hakkında 2/11/2018 tarihinde verilen beraat kararı istinaf edilmeden kesinleşmiştir.
12. Başvurucu, beraat kararının kesinleşmesinin akabinde 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesi uyarınca tazminat davası açtığını Anayasa Mahkemesine bildirmiştir. Bu dava sürecinin sonuçlanıp sonuçlanmadığına ilişkin bilgi sunmamıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
13. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;
a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,
...
e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,
Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.
(2) Birinci fıkranın (e) ve (f) bentlerinde belirtilen kararları veren merciler, ilgiliye tazminat hakları bulunduğunu bildirirler ve bu husus verilen karara geçirilir."
14. 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu'nun "İnfaz hâkimliklerinin görevleri" kenar başlıklı 4. ve "İnfaz hâkimliğine şikâyet ve usulü" kenar başlıklı 5. maddeleri şöyledir:
" MADDE 4. – İnfaz hâkimliklerinin görevleri şunlardır:
1. Hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri, barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.
2. Hükümlülerin cezalarının infazı, müşahedeye tâbi tutulmaları, açık cezaevlerine ayrılmaları, izin, sevk, nakil ve tahliyeleri; tutukluların sevk ve tahliyeleri gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.
3. Hükümlü ve tutuklular hakkında alınan disiplin tedbirleri ve verilen disiplin cezalarının kanun, tüzük veya yönetmelik hükümleri ile genelgelere aykırı olduğu iddiasıyla yapılan şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.
4. Ceza infaz kurumları ve tutukevleri izleme kurullarının kendi yetki alanlarına giren ceza infaz kurumları ve tutukevlerindeki tespitleri ile ilgili olarak düzenleyip intikal ettirdikleri raporları inceleyerek, varsa şikâyet niteliğindeki konular hakkında karar vermek.
5. Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak.
Kanunlarda başka bir yargı merciine bırakılan konulara ilişkin hükümler saklıdır.
MADDE 5. – Ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlerin kanun, tüzük ve yönetmelik hükümleri ile genelgelere aykırı olduğu gerekçesiyle bu işlem veya faaliyetlerin öğrenildiği tarihten itibaren onbeş gün, her halde yapıldığı tarihten itibaren otuz gün içinde şikâyet yoluyla infaz hâkimliğine başvurulabilir.
Şikâyet, dilekçe ile doğrudan doğruya infaz hâkimliğine yapılabileceği gibi; Cumhuriyet başsavcılığı veya ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürlüğü aracılığıyla da yapılabilir. İnfaz hâkimliği dışında yapılan başvurular hemen ve en geçüç gün içinde infaz hâkimliğine gönderilir. Sözlü yapılan şikâyet, tutanağa bağlanır ve bir sureti başvurana verilir.
Şikâyet yoluna, kendisi ile ilgili olmak kaydıyla hükümlü veya tutuklu ya da eşi, anası, babası, ayırt etme gücüne sahip çocuğu veya kardeşi, müdafii, kanunî temsilcisi veya ceza infaz kurumu ve tutukevi izleme kurulu başvurabilir.
Şikâyet yoluna başvurulması, yapılan işlem veya faaliyetin yerine getirilmesini durdurmaz. Ancak, infaz hâkimi giderilmesi güç veya imkansız sonuçların doğması ve işlem veya faaliyetin açıkça hukuka aykırı olması koşullarının birlikte gerçekleşmesi durumunda işlem veya faaliyetin ertelenmesine veya durdurulmasına karar verebilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 9/9/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
16. Başvurucu; hukuka aykırı şekilde tutuklandığını ve sağlık problemlerine karşın ceza infaz kurumunda tutulmaya devam edildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, tutukluluk hâlinin devamı kararına karşı yapılan itirazın gerekçesiz şekilde reddedilmesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
17. Bakanlık görüşünde, öncelikle 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi uyarınca başvurucunun tazminat davası açması yolunu tüketmesi gerektiğinin dikkate alınması hususu belirtilmiştir. Esasa ilişkin ise Bakanlık; tutuklamaya esas alınan delillerin objektif bir gözlemciyi, başvurucunun üzerine atılı suçu işlemiş olabileceği konusunda ikna edecek yeterlilikte olduğu ve tutuklama anında da makul şüphenin bulunduğunun değerlendirildiğini bildirmiştir.
18. Bakanlık görüşüne karşı beyan dilekçesinde başvurucu; ne tutuklamanın hukukiliği konusunda ne de tutukluluğun devamı hâlinde yaşanacak sağlık problemlerine ilişkin olarak 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi uyarınca açılacak davanın etkili olmadığını, bu dava yolunun bir tahliye imkânı sağlamadığını, beraat kararının kesinleşmesi üzerine anılan Kanun hükmü uyarınca dava açtığını belirtmiştir. Başvurucu; hakkında gizli tanık ifadesi dışında delil bulunmaksızın hukuka aykırı şekilde tutuklandığını, nitekim yargılama sonunda beraat ettiğini belirtmiştir.
2. Değerlendirme
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun hukuka aykırı şekilde tutuklandığı ve gerekçesiz olarak tutuklamanın devamına karar verildiğine ilişkin iddiaları kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.
20. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir hak aramayoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
21. Anayasa Mahkemesi, yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen kişilerin tutuklanmalarının hukuki olmadığı iddialarına ilişkin olarak 5271 sayılı Kanun'nun 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Kamil Erdoğan, B. No: 2017/4023, 19/4/2018, §§ 39-42; Hüseyin Hançer, B. No: 2013/8319, 7/1/2016, §§ 38-40).
22. 5271 sayılı Kanun'un tazminat isteminin düzenlendiği 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendinde yer alan, Kanun'a uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen kişilerin maddi ve manevi her türlü zararını devletten isteyebileceğine ilişkin hükmün bu hususta bir başvuru mekanizması öngördüğü görülmektedir. Anılan bent uyarınca haklarında yakalama veya tutuklama tedbiri uygulanan kişilerle ilgili olarak soruşturmanın sonunda kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği ya da kovuşturmanın sonunda beraate hükmedildiği durumlarda anılan tedbirlerin kanuna uygun olup olmadığından bağımsız olarak kişilere tazminat imkânı tanınmıştır. Nitekim kişiler hakkındaki yakalama veya tutuklama tedbirlerinin kanuna uygun olmasının tazminat istemine engel teşkil etmediği anılan hükmün içeriğinden açıkça anlaşılmaktadır (Ertuğrul Raşit Benal, B. No: 2016/25245, 17/7/2018, § 38).
23. Diğer taraftan aynı fıkranın (a) bendinde kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen kişilerin maddi ve manevi her türlü zararını devletten isteyebileceği düzenlenmiştir (Ertuğrul Raşit Benal, § 39).
24. Bu kapsamda haklarındaki soruşturma süreci kovuşturmaya yer olmadığı kararıyla veya kovuşturma süreci beraat kararıyla sonuçlanan kişilerin -5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi uyarınca- yakalama veya tutuklama tedbirlerinin kanuna uygun olup olmadığından bağımsız olarak tazminat isteminde bulunmaları mümkün olduğu gibi -anılan fıkranın (a) bendi uyarınca-bu tedbirlerin kanuna aykırı olduğu iddiasıyla tazminat talep etme imkânları da mevcuttur (Ertuğrul Raşit Benal, § 40).
25. Anayasa Mahkemesi tutukluluğun kanunda öngörülen azami veya makul süreyi aştığı iddialarıyla ilgili olarak da 5271 sayılı Kanun'da öngörülen tazminat davası açma yolunun bireysel başvuru öncesinde tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğuna karar vermiştir (birçok karar arasından bkz. Hamit Kaya, B. No: 2012/338, 2/7/2013, §§ 34-50; Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45).
26. Somut olayda başvurucu hakkında beraat kararı verilmiş ve anılan beraat kararı 10/11/2018 tarihinde kesinleşmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyan dilekçesinde beraat kararının kesinleşmesinin ardından 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi uyarınca tazminat talepli dava açtığını bildirmiştir. Anılan davanın sonuçlanıp sonuçlanmadığına ilişkin olarak Anayasa Mahkemesine bilgi veya belge sunmamıştır.
27.5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen, başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olan tazminat yoluna başvurduğu anlaşılmakta ise de bu davanın sonuçlandığına ilişkin olarak başvurucu, Anayasa Mahkemesine bilgi ve belge sunmadığından başvuru yollarının henüz tüketilmediği sonucuna ulaşılmıştır.
28. Tutukluluğun devamı kararlarının gerekçesiz olduğu ve tutuklamanın makul süreyi aştığı iddiaları yönünden de aynı şekilde 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olup başvurucunun anılan iddialar yönünden tazminat davası açma yolunu tükettiğine ilişkin bir veri sunmadığı anlaşılmıştır.
29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
30. Başvurucu; ceza infaz kurumuna girmeden önce böbrek nakli ve açık kalp ameliyatı olduğunu, hepatit B ve kemik erimesi rahatsızlıkları bulunduğunu, kendisine rahatsızlıkları nedeniyle %98 oranında engelli raporu verildiğini belirterek ceza infaz kurumunda enfeksiyon kapma, beslenme, hijyen, sağlık hizmetlerine erişim hususlarında yaşadığı sorunlar nedeniyle yaşamının risk altında bulunduğunu, bu nedenle yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bunun yanı sıra tedavisinin gereği gibi yapılmaması, beslenme ve fiziki şartlarının iyileştirilmemesi nedenleriyle de kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ifade etmektedir.
31. Bakanlık görüşünde; başvurucunun sağlık sorunları ile ilgili olarak Mardin Devlet Hastanesinden alınan rapor gereği böbrekleri ile ilgili gereken tedavi ve sağlık teçhizatına ulaşabilmesini sağlamak üzere Mardin'den Diyarbakır'a nakledildiği, kurum revirinde ve devlet hastanelerinde başvurucunun tetkik ve tedavisinin yapıldığı, reçete edilen ilaçlarının temin edilerek kendisine teslim edildiği, ceza infaz kurumunda barındırıldığı süre içinde 5275 sayılı Kanun'un 16. veya 105. maddeleri kapsamında herhangi bir talebinin bulunmadığı hususları bildirilmiştir. Başvurucunun tetkik ve tedavilerinin aksatılmadan gerçekleştirildiği, görevli infaz ve koruma memurları tarafından 7 gün 24 saat boyunca dikkatle takip edildiği,olası acil ve ihtiyaç durumlarında odasındaki çağrı butonunu kullandığında personelin oda/koğuşa intikalinin sağlandığı, sonuç olarak başvurucunun var olan sağlık sorunlarının tutulmakta bulunduğu ceza infaz kurumu koşulları sebebiyle kötüleştiği ya da yeterli tedavi imkânına kavuşamadığını gösteren bir bulgu olmadığı Bakanlık tarafından ifade edilmiştir.
32. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyan dilekçesinde, Diyarbakır'a nakil olana kadar nefroloji bölümüne muayene olamadığını, Diyarbakır'da ise kendisine yanlış tedavi uygulandığını, perhizi için gerekli besinlerin temin edilmediğini, tek kişilik odada tutulması gerekirken kalabalık koğuşta tutulduğunu, ceza infaz kurumundaki koşullar nedeniyle yeniden böbrek nakli olmasını gerektirecek şekilde sağlığının bozulduğunu belirtmiştir.
33. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetine bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”
34. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun anılan iddialarının tamamı kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiası kapsamında incelenmiştir.
35. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”
36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”
37. Temel hak ve özgürlüklere saygı devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir. İddia edilen hak ihlallerinin bu olağan denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda bireysel başvuru yoluna gidilebilir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17; Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 18).
38. Somut olayda başvurucunun ceza infaz kurumunda sağlık problemlerine uygun koşulların ve tedavinin sağlanmamasından şikâyetçi olduğu anlaşılmaktadır.
39. 4675 sayılı Kanun'un ilgili maddeleri gereğince başvurucunun dile getirdiği tüm şikâyetlerini infaz hâkimliğine iletilebileceği, tedavisinin sağlanmasını ve sağlığı üzerinde olumsuz etki doğurduğunu ileri sürdüğü koşulların hastalığına uygun hâle getirilmesini isteyebileceği anlaşılmaktadır.
40. Tutuklu ve hükümlülerin ceza infaz kurumundaki tutuldukları yer, tutulma koşulları, haklarında verilen disiplin tedbirleri ve cezaları başta olmak üzere yasal güvencelere aykırı olduğu düşünülen tüm idari işlemler için müracaat edilmesi gereken hukuk yolu infaz hâkimliğidir. Anayasa Mahkemesi bu konuda verdiği birçok kararda, ceza infaz kurumundaki tutma koşullarına ilişkin başvurularda infaz hâkimliği yolunun bireysel başvurudan önce tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğunu vurgulamıştır (birçok karar arasından bkz. Mehmet Baransu, B. No: 2015/8046, 19/11/2015, §§ 21-35; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, §§ 248-252; İsmail Çıtak, B. No: 2016/78629, 28/11/2019, §§ 79-82).
41. Başvuru formu ve eklerinden söz konusu temel hak ihlali iddialarına ilişkin olarak başvurucunun infaz hâkimliğine başvuruda bulunduğu anlaşılamamaktadır.
42. Başvuruya konu olay ve şikâyetler dikkate alındığında anılan yolun başvurucunun şikâyetleri açısından telafi imkânına sahip ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte olmadığını söyleyebilmeyi mümkün kılan bir sebep de bulunmadığından başvuru yollarının tüketilmesi kuralına istisna tanınmasını gerektiren bir durumun da olmadığı görülmektedir.
43. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezliğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 9/9/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.