TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HÜSEYİN DOĞAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/34610)
|
|
Karar Tarihi: 9/9/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Gizem Ceren DEMİR KOŞAR
|
Başvurucu
|
:
|
Hüseyin DOĞAN
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Ziya BAGI
|
|
:
|
Av. Ramazan DEMİR
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru; sağlık problemlerine karşın tutuklanma
nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, ceza infaz kurumunda sağlık
hizmetlerine erişememe ve uygun olmayan tutma koşulları nedeniyle kötü muamele
yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 5/10/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü
bozma suçu isnadıyla 3/5/2016 tarihinde tutuklanmış; hakkında Mardin 2. Ağır
Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmıştır. Başvurucu 8/6/2016 tarihinde Mardin E
Tipi Ceza İnfaz Kurumundan Diyarbakır D Tipi Ceza İnfaz Kurumuna
nakledilmiştir.
9. Başvurucu 24/8/2016 tarihli duruşmada sağlık sebepleri
ve diğer gerekçelerle tahliye talebinde bulunmuş, tahliye talebi reddedilerek
tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir. Tutukluluk hâlinin devamına
ilişkin karara karşı yapılan itirazın 7/9/2016 tarihinde reddedilmesi üzerine
başvurucu 5/10/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
10. 16/11/2016 tarihli duruşmada başvurucunun tahliyesine
karar verilmiştir.
11. Başvurucu hakkında 2/11/2018 tarihinde verilen beraat
kararı istinaf edilmeden kesinleşmiştir.
12. Başvurucu, beraat kararının kesinleşmesinin akabinde
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesi
uyarınca tazminat davası açtığını Anayasa Mahkemesine bildirmiştir. Bu dava
sürecinin sonuçlanıp sonuçlanmadığına ilişkin bilgi sunmamıştır.
IV. İLGİLİ
HUKUK
13. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat istemi"
kenar başlıklı 141. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkrasının ilgili kısmı
şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;
a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan,
tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,
...
e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan
sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten
isteyebilirler.
(2) Birinci fıkranın (e) ve (f) bentlerinde belirtilen
kararları veren merciler, ilgiliye tazminat hakları bulunduğunu bildirirler ve
bu husus verilen karara geçirilir."
14. 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği
Kanunu'nun "İnfaz hâkimliklerinin görevleri" kenar başlıklı 4.
ve "İnfaz hâkimliğine şikâyet ve usulü" kenar başlıklı 5.
maddeleri şöyledir:
" MADDE 4. – İnfaz hâkimliklerinin görevleri
şunlardır:
1. Hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve
tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri, barındırılmaları,
ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması,
bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin
yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya
faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.
2. Hükümlülerin cezalarının infazı, müşahedeye tâbi
tutulmaları, açık cezaevlerine ayrılmaları, izin, sevk, nakil ve tahliyeleri;
tutukluların sevk ve tahliyeleri gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin
şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.
3. Hükümlü ve tutuklular hakkında alınan disiplin
tedbirleri ve verilen disiplin cezalarının kanun, tüzük veya yönetmelik hükümleri
ile genelgelere aykırı olduğu iddiasıyla yapılan şikâyetleri incelemek ve
karara bağlamak.
4. Ceza infaz kurumları ve tutukevleri izleme
kurullarının kendi yetki alanlarına giren ceza infaz kurumları ve
tutukevlerindeki tespitleri ile ilgili olarak düzenleyip intikal ettirdikleri
raporları inceleyerek, varsa şikâyet niteliğindeki konular hakkında karar
vermek.
5. Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak.
Kanunlarda başka bir yargı merciine bırakılan konulara
ilişkin hükümler saklıdır.
MADDE 5. – Ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde hükümlü
ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlerin
kanun, tüzük ve yönetmelik hükümleri ile genelgelere aykırı olduğu gerekçesiyle
bu işlem veya faaliyetlerin öğrenildiği tarihten itibaren onbeş gün, her halde
yapıldığı tarihten itibaren otuz gün içinde şikâyet yoluyla infaz hâkimliğine
başvurulabilir.
Şikâyet, dilekçe ile doğrudan doğruya infaz hâkimliğine
yapılabileceği gibi; Cumhuriyet başsavcılığı veya ceza infaz kurumu ve tutukevi
müdürlüğü aracılığıyla da yapılabilir. İnfaz hâkimliği dışında yapılan
başvurular hemen ve en geçüç gün içinde infaz hâkimliğine gönderilir. Sözlü
yapılan şikâyet, tutanağa bağlanır ve bir sureti başvurana verilir.
Şikâyet yoluna, kendisi ile ilgili olmak kaydıyla hükümlü
veya tutuklu ya da eşi, anası, babası, ayırt etme gücüne sahip çocuğu veya
kardeşi, müdafii, kanunî temsilcisi veya ceza infaz kurumu ve tutukevi izleme
kurulu başvurabilir.
Şikâyet yoluna başvurulması, yapılan işlem veya
faaliyetin yerine getirilmesini durdurmaz. Ancak, infaz hâkimi giderilmesi güç
veya imkansız sonuçların doğması ve işlem veya faaliyetin açıkça hukuka aykırı
olması koşullarının birlikte gerçekleşmesi durumunda işlem veya faaliyetin
ertelenmesine veya durdurulmasına karar verebilir."
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
15. Mahkemenin 9/9/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi
Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
16. Başvurucu; hukuka aykırı şekilde tutuklandığını ve
sağlık problemlerine karşın ceza infaz kurumunda tutulmaya devam edildiğini
belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, tutukluluk hâlinin devamı
kararına karşı yapılan itirazın gerekçesiz şekilde reddedilmesi nedeniyle de
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
17. Bakanlık görüşünde, öncelikle 5271 sayılı Kanun'un
141. maddesi uyarınca başvurucunun tazminat davası açması yolunu tüketmesi
gerektiğinin dikkate alınması hususu belirtilmiştir. Esasa ilişkin ise
Bakanlık; tutuklamaya esas alınan delillerin objektif bir gözlemciyi,
başvurucunun üzerine atılı suçu işlemiş olabileceği konusunda ikna edecek
yeterlilikte olduğu ve tutuklama anında da makul şüphenin bulunduğunun değerlendirildiğini
bildirmiştir.
18. Bakanlık görüşüne karşı beyan dilekçesinde başvurucu;
ne tutuklamanın hukukiliği konusunda ne de tutukluluğun devamı hâlinde
yaşanacak sağlık problemlerine ilişkin olarak 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi
uyarınca açılacak davanın etkili olmadığını, bu dava yolunun bir tahliye imkânı
sağlamadığını, beraat kararının kesinleşmesi üzerine anılan Kanun hükmü
uyarınca dava açtığını belirtmiştir. Başvurucu; hakkında gizli tanık ifadesi
dışında delil bulunmaksızın hukuka aykırı şekilde tutuklandığını, nitekim
yargılama sonunda beraat ettiğini belirtmiştir.
2. Değerlendirme
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun hukuka aykırı şekilde tutuklandığı ve gerekçesiz olarak
tutuklamanın devamına karar verildiğine ilişkin iddiaları kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.
20. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen
hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir hak aramayoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil
niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için
öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca
başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve
süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu
konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması, aynı
zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş
olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, § 17).
21. Anayasa Mahkemesi, yakalandıktan veya tutuklandıktan
sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen
kişilerin tutuklanmalarının hukuki olmadığı iddialarına ilişkin olarak 5271
sayılı Kanun'nun 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi
gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Kamil Erdoğan,
B. No: 2017/4023, 19/4/2018, §§ 39-42; Hüseyin Hançer, B. No: 2013/8319,
7/1/2016, §§ 38-40).
22. 5271 sayılı Kanun'un tazminat isteminin düzenlendiği
141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendinde yer alan, Kanun'a uygun
olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer
olmadığına veya beraatlerine karar verilen kişilerin maddi ve manevi her türlü
zararını devletten isteyebileceğine ilişkin hükmün bu hususta bir başvuru
mekanizması öngördüğü görülmektedir. Anılan bent uyarınca haklarında yakalama
veya tutuklama tedbiri uygulanan kişilerle ilgili olarak soruşturmanın sonunda
kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği ya da kovuşturmanın sonunda beraate
hükmedildiği durumlarda anılan tedbirlerin kanuna uygun olup olmadığından
bağımsız olarak kişilere tazminat imkânı tanınmıştır. Nitekim kişiler
hakkındaki yakalama veya tutuklama tedbirlerinin kanuna uygun olmasının
tazminat istemine engel teşkil etmediği anılan hükmün içeriğinden açıkça
anlaşılmaktadır (Ertuğrul Raşit Benal, B. No: 2016/25245, 17/7/2018, §
38).
23. Diğer taraftan aynı fıkranın (a) bendinde kanunlarda
belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına
karar verilen kişilerin maddi ve manevi her türlü zararını devletten
isteyebileceği düzenlenmiştir (Ertuğrul Raşit Benal, § 39).
24. Bu kapsamda haklarındaki soruşturma süreci
kovuşturmaya yer olmadığı kararıyla veya kovuşturma süreci beraat kararıyla
sonuçlanan kişilerin -5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (e) bendi uyarınca- yakalama veya tutuklama tedbirlerinin kanuna
uygun olup olmadığından bağımsız olarak tazminat isteminde bulunmaları mümkün
olduğu gibi -anılan fıkranın (a) bendi uyarınca-bu tedbirlerin kanuna aykırı
olduğu iddiasıyla tazminat talep etme imkânları da mevcuttur (Ertuğrul Raşit
Benal, § 40).
25. Anayasa Mahkemesi tutukluluğun kanunda öngörülen
azami veya makul süreyi aştığı iddialarıyla ilgili olarak da 5271 sayılı Kanun'da
öngörülen tazminat davası açma yolunun bireysel başvuru öncesinde tüketilmesi
gereken etkili bir hukuk yolu olduğuna karar vermiştir (birçok karar arasından
bkz. Hamit Kaya, B. No: 2012/338, 2/7/2013, §§ 34-50; Erkam
Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek,
B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45).
26. Somut olayda başvurucu hakkında beraat kararı
verilmiş ve anılan beraat kararı 10/11/2018 tarihinde kesinleşmiştir.
Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyan dilekçesinde beraat kararının
kesinleşmesinin ardından 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi uyarınca tazminat
talepli dava açtığını bildirmiştir. Anılan davanın sonuçlanıp sonuçlanmadığına
ilişkin olarak Anayasa Mahkemesine bilgi veya belge sunmamıştır.
27.5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen,
başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu
olan tazminat yoluna başvurduğu anlaşılmakta ise de bu davanın sonuçlandığına
ilişkin olarak başvurucu, Anayasa Mahkemesine bilgi ve belge sunmadığından
başvuru yollarının henüz tüketilmediği sonucuna ulaşılmıştır.
28. Tutukluluğun devamı kararlarının gerekçesiz olduğu ve
tutuklamanın makul süreyi aştığı iddiaları yönünden de aynı şekilde 5271 sayılı
Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu başvurucunun durumuna uygun,
telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olup başvurucunun anılan
iddialar yönünden tazminat davası açma yolunu tükettiğine ilişkin bir veri
sunmadığı anlaşılmıştır.
29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
B. Kötü Muamele
Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
30. Başvurucu; ceza infaz kurumuna girmeden önce böbrek
nakli ve açık kalp ameliyatı olduğunu, hepatit B ve kemik erimesi
rahatsızlıkları bulunduğunu, kendisine rahatsızlıkları nedeniyle %98 oranında
engelli raporu verildiğini belirterek ceza infaz kurumunda enfeksiyon kapma,
beslenme, hijyen, sağlık hizmetlerine erişim hususlarında yaşadığı sorunlar
nedeniyle yaşamının risk altında bulunduğunu, bu nedenle yaşam hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür. Bunun yanı sıra tedavisinin gereği gibi
yapılmaması, beslenme ve fiziki şartlarının iyileştirilmemesi nedenleriyle de
kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ifade etmektedir.
31. Bakanlık görüşünde; başvurucunun sağlık sorunları ile
ilgili olarak Mardin Devlet Hastanesinden alınan rapor gereği böbrekleri ile
ilgili gereken tedavi ve sağlık teçhizatına ulaşabilmesini sağlamak üzere
Mardin'den Diyarbakır'a nakledildiği, kurum revirinde ve devlet hastanelerinde
başvurucunun tetkik ve tedavisinin yapıldığı, reçete edilen ilaçlarının temin
edilerek kendisine teslim edildiği, ceza infaz kurumunda barındırıldığı süre
içinde 5275 sayılı Kanun'un 16. veya 105. maddeleri kapsamında herhangi bir
talebinin bulunmadığı hususları bildirilmiştir. Başvurucunun tetkik ve
tedavilerinin aksatılmadan gerçekleştirildiği, görevli infaz ve koruma
memurları tarafından 7 gün 24 saat boyunca dikkatle takip edildiği,olası acil
ve ihtiyaç durumlarında odasındaki çağrı butonunu kullandığında personelin
oda/koğuşa intikalinin sağlandığı, sonuç olarak başvurucunun var olan sağlık
sorunlarının tutulmakta bulunduğu ceza infaz kurumu koşulları sebebiyle
kötüleştiği ya da yeterli tedavi imkânına kavuşamadığını gösteren bir bulgu
olmadığı Bakanlık tarafından ifade edilmiştir.
32. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyan
dilekçesinde, Diyarbakır'a nakil olana kadar nefroloji bölümüne muayene
olamadığını, Diyarbakır'da ise kendisine yanlış tedavi uygulandığını, perhizi
için gerekli besinlerin temin edilmediğini, tek kişilik odada tutulması
gerekirken kalabalık koğuşta tutulduğunu, ceza infaz kurumundaki koşullar
nedeniyle yeniden böbrek nakli olmasını gerektirecek şekilde sağlığının
bozulduğunu belirtmiştir.
2. Değerlendirme
33. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan
haysiyetine bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”
34. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun anılan iddialarının tamamı kötü muamele yasağının ihlal
edildiği iddiası kapsamında incelenmiştir.
35. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası
şöyledir:
“Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması şarttır.”
36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı”
kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da
ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının
bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”
37. Temel hak ve özgürlüklere saygı devletin tüm
organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı
takdirde ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece
mahkemelerine başvurulmalıdır. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği
gereği, Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmesi için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini
öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak
iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara
sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni
göstermiş olması gerekir. İddia edilen hak ihlallerinin bu olağan denetim
mekanizması içinde giderilememesi durumunda bireysel başvuru yoluna gidilebilir
(İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17; Bayram Gök,
B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 18).
38. Somut olayda başvurucunun ceza infaz kurumunda sağlık
problemlerine uygun koşulların ve tedavinin sağlanmamasından şikâyetçi olduğu
anlaşılmaktadır.
39. 4675 sayılı Kanun'un ilgili maddeleri gereğince
başvurucunun dile getirdiği tüm şikâyetlerini infaz hâkimliğine iletilebileceği,
tedavisinin sağlanmasını ve sağlığı üzerinde olumsuz etki doğurduğunu ileri
sürdüğü koşulların hastalığına uygun hâle getirilmesini isteyebileceği
anlaşılmaktadır.
40. Tutuklu ve hükümlülerin ceza infaz kurumundaki
tutuldukları yer, tutulma koşulları, haklarında verilen disiplin tedbirleri ve
cezaları başta olmak üzere yasal güvencelere aykırı olduğu düşünülen tüm idari
işlemler için müracaat edilmesi gereken hukuk yolu infaz hâkimliğidir. Anayasa
Mahkemesi bu konuda verdiği birçok kararda, ceza infaz kurumundaki tutma
koşullarına ilişkin başvurularda infaz hâkimliği yolunun bireysel başvurudan
önce tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğunu vurgulamıştır (birçok
karar arasından bkz. Mehmet Baransu, B. No: 2015/8046, 19/11/2015, §§
21-35; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, §§
248-252; İsmail Çıtak, B. No: 2016/78629, 28/11/2019, §§ 79-82).
41. Başvuru formu ve eklerinden söz konusu temel hak
ihlali iddialarına ilişkin olarak başvurucunun infaz hâkimliğine başvuruda bulunduğu
anlaşılamamaktadır.
42. Başvuruya konu olay ve şikâyetler dikkate alındığında
anılan yolun başvurucunun şikâyetleri açısından telafi imkânına sahip ve bir
çözüm sağlayabilecek nitelikte olmadığını söyleyebilmeyi mümkün kılan bir sebep
de bulunmadığından başvuru yollarının tüketilmesi kuralına istisna tanınmasını
gerektiren bir durumun da olmadığı görülmektedir.
43. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezliğine karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile kötü muamele
yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
9/9/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.