TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SAİT AYAZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/35488)
|
|
Karar Tarihi: 30/9/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Murat GÜVEN
|
Başvurucu
|
:
|
Sait AYAZ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvurular 25/11/2016 ve 9/2/2017 tarihlerinde
yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. 2017/7642 numaralı bireysel başvuru dosyasının kişi
yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2016/35488 numaralı bireysel başvuru dosyası
ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
5. Anayasa Mahkemesi İkinci Bölüm Üçüncü Komisyon
tarafından başvurucunun tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiası bakımından kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, diğer temel hak ve özgürlüklerin
ihlal edildiğine yönelik iddiaların ise kabul edilemez olduğuna karar
verilmiştir. Komisyon ayrıca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar
vermiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
9. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe
teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke
genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl
19/7/2018 tarihine kadar birçok kez uzatılmıştır. Kamu makamları ve yargı
organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok
uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör
Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen
bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri
[GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
10. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke
genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle
bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı
sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki
yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından
soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama
tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet
Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).
11. Sayıştay Başkanlığında uzman denetçi olarak çalışan
başvurucu 22/7/2016 tarihinde anılan Kurumdaki görevinden -FETÖ/PDY'ye yönelik
yürütülen idari soruşturma kapsamında- uzaklaştırılmıştır. Başvurucu daha sonra
15/8/2016 tarihli ve 672 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kamu görevinden
çıkarılmıştır.
12. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
FETÖ/PDY'nin Sayıştaydaki yapılanmasıyla bağlantılı olarak başvurucunun da
aralarında bulunduğu şüpheliler hakkında soruşturma başlatılmıştır.
13. Başvurucu 19/10/2016 tarihinde konutunda yapılan
arama sonrasında gözaltına alınmıştır. Bu arama sırasında başvurucunun cep
telefonu ve diğer dijital materyallerine el konulmuştur. Başvurucu, Ankara İl
Emniyet Müdürlüğüne (Emniyet) getirilerek 27/10/2016 tarihine kadar burada
gözaltında tutulmuştur.
14. Emniyet görevlileri tarafından ifade alma işlemi
sırasında başvurucuya FETÖ/PDY üyesi olma ve 15 Temmuz darbe girişimi ile
ilgili isnatlar yöneltilmiştir. Bu işlem esnasında bir müdafi de hazır
bulundurulmuştur. Başvurucu 25/10/2017 tarihli ifadesinde özetle Sayıştay
Başkanlığınca açılan sınavı 1992 yılında kazandığını, eğitim ve çalışma hayatı
boyunca FETÖ/PDY ile bir irtibatının bulunmadığını, Bank Asyadan kredi çekerek
2004 yılında Asya Termal isimli tatil köyünden devre mülk aldığını ve bu devre
mülkü 2010 yılında sattığını, çocuklarını üniversite hazırlık döneminde Maltepe
Dershanesine gönderdiğini ve onlara deneme sınavı almak için Zaman gazetesine
abone olduğunu, 2014 yılında bu aboneliği sonlandırdığını beyan etmiştir.
15. Başvurucu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca silahlı
terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle 27/10/2016 tarihinde
-başka şüphelilerle birlikte- Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliğine (Hâkimlik) sevk
edilmiştir.
16. Başvurucunun sorgusu Hâkimlikçe 27/10/2016 tarihinde
yapılmıştır. Sorgu tutanağına göre başvurucuya yüklenen suç anlatılmış,
başvurucunun müdafii de sorgu esnasında hazır bulunmuştur. Başvurucu,
Emniyetteki ifadesine benzer beyanlarda bulunarak suçlamaları kabul etmemiştir.
Başvurucunun müdafii, dosyada atılı suçları işlediğine dair delil bulunmaması
nedeniyle müvekkilinin serbest bırakılmasını talep etmiştir.
17. Başvurucu, Hâkimlik tarafından yapılan sorgusunun
ardından silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 27/10/2016 tarihinde
tutuklanmıştır. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"CMK'nın 100 ve devamı maddeleri
gereğince suçun niteliği, mevcut delil durumu, kuvvetli suç şüphesinin varlığını
gösteren somut olguların bulunması, şüphelilerin kaçma şüphesi altında olduğunu
gösteren somut olguların bulunması, delilleri yok etme gizleme değiştirme
ihtimalini gösteren olguların bulunması ve şüphelilere isnat edilen suçun
niteliği, atılı suçun CMK'nın 100/3 maddesinde öngörülen suçlardan oluşu ve
atılı suç ile tutuklama tedbirinin orantılı bir tedbir niteliğini taşıması
dikkate alınarak ... isnat edilen silahlı terör örgütüne üye olma suçundan ayrı
ayrı tutuklanmasına ... [karar
verildi.]"
18. Başvurucu 4/11/2016 tarihinde tutuklama kararına
itiraz etmiş, Ankara 9. Sulh Ceza Hâkimliğince 9/11/2016 tarihinde "...tutuklama
kararı ve bu karara dayanak dosya kapsamının incelenmesinde, Ankara 8. Sulh
Ceza Hakimliğinin 2016/494 Sorgu sayılı kararında herhangi bir isabetsizlik
bulunmadığı..." gerekçesiyle itirazın kesin olarak reddine karar
verilmiştir.
19. Başvurucu, anılan kararı 30/1/2017 tarihinde
öğrendiğini beyan etmiştir.
20. Başvurucu 9/2/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur (2017/7642 numaralı başvuru, bkz. § 4).
21. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 20/10/2017 tarihinde
soruşturmanın geldiği aşamayı ve mevcut delil durumunu değerlendirerek
başvurucunun tahliyesini talep etmiştir.
22. Başvurucu, Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 20/10/2017
tarihli kararı ile tahliye edilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
" ...şüphelinin sabit ikametgah
sahibi olduğu, soruşturmanın geldiği aşama ve mevcut delil durumu itibariyle
(toplanan deliller itibariyle şüphelinin BYLOCK kullanıcısı olduğuna dair
tespit bulunmaması ve tutuklu kaldığı süre gözetilerek) tutuklama tedbirinin
devamının artık gereksiz olduğu kanaatine varılmakla, ... tahliye talebinin
kabulüne ... [karar
verildi.]"
23. Anayasa Mahkemesi 24/9/2018 tarihinde, soruşturma
mercilerinden başvurucuya yönelik tutuklamaya ve tutukluluğun devamına esas
teşkil eden delillerin bildirilmesini istemiş olup Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı 26/9/2018 tarihli cevap yazısıyla başvurucu hakkında verilen
tutuklama ve tutukluluk hâlinin devamına yönelik kararlar ile tutukluluk
hâlinin uzatılmasına dair başvurucunun itiraz dilekçelerini göndermiştir.
24. Başvurucunun konutunda yapılan arama esnasında el
konulan tüm dijital materyallere ilişkin olarak Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığınca yaptırılan bilirkişi incelemesi sonunda düzenlenen 23/3/2018
tarihli bilirkişi inceleme tutanağında; başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatlı
olunduğunu ortaya koyacak herhangi bir bilgi, belge, kayıt ve şifreli
haberleşme programına rastlanmadığı belirtilmiştir.
25. Başvurucu hakkındaki soruşturma, bireysel başvurunun
incelendiği tarih itibarıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında derdesttir.
IV. İLGİLİ
HUKUK
26. İlgili hukuk için bkz. Özcan Güney, B. No:
2017/20709, 15/11/2018, §§ 30-38.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
27. Mahkemenin 30/9/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
28. Başvurucu; somut suç şüphesi ve somut deliller
bulunmadan hukuken geçersiz bir şekilde hakkında tutuklama kararı verildiğini,
delilleri karartma ve kaçma şüphesi olmadığı hâlde koşulları oluşmadan verilen
tutuklama kararı dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
29. Bakanlık görüşünde; başvurucu hakkındaki soruşturmaya
FETÖ/PDY ile bağlantılı olduğu değerlendirilerek ve kamu görevinden ihraç
edilmesi kararına dayanılarak başlandığı, başvurucu hakkında uygulanan
tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında
incelenmesi ve başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir
amacının olup olmadığı değerlendirilirken tutuklama kararının verildiği andaki
genel koşulların göz ardı edilmemesi gerektiği, darbe teşebbüsü sonrasında
teşebbüsle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda
delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik
içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz
kalmasının söz konusu olabileceği, tutuklama kararının gerekçesinden
başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken kuvvetli suç şüphesini gösteren
somut delillere dayanıldığının anlaşıldığı, tutuklamaya dair verilen kararlara
ilişkin gerekçeler kapsamında tutukluluğunun keyfî olduğunun savunulamayacağı
ifade edilmiştir.
30. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında genel
hatlarıyla başvuru formunda belirttiği iddialarını tekrarlamıştır.
B. Değerlendirme
31. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin
sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
32. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği"
kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci
cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve
güvenliğine sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti
bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya
değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan
ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
33. Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğunun hukuki
olmadığına ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun bu bölümdeki iddialarının
Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
1. Uygulanabilirlik
Yönünden
34. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin
kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim
veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl
edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin
kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada
öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda
da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin
yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din,
vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı
suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile
saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
35. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin
uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları
incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere
ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir. Buna göre olağanüstü
bir durumun bulunması ve bunun ilan edilmesinin yanı sıra bireysel başvuruya
konu temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin olağanüstü durumla
bağlantılı olması hâlinde inceleme Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca
yapılacaktır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191).
36. Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve
tutuklama tedbirine konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün
arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin üyesi olduğu iddiasıdır.
Anayasa Mahkemesi, anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan
olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No:
2016/49158, 26/7/2017, § 57).
37. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi
kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun
tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer
maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek,
aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu
aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve
diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk Özdemir, § 58).
2. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
38. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden bulunmadığı
anlaşılan bu bölümdeki iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
gerekir.
3. Esas
Yönünden
a. Genel
İlkeler
39. Genel ilkeler için bkz. Özcan Güney, B. No:
2017/20709, 15/11/2018, §§ 57-62; Zafer Özer, B. No: 2016/65239,
9/1/2020, §§ 38-45.
b. İlkelerin
Olaya Uygulanması
40. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının
kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucu, darbe
teşebbüsü ve arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin mensubu
olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında silahlı terör örgütüne üye
olma suçlamasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun
100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır.
41. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama
tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce
tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti
bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
42. Hâkimliğin tutuklama kararında, başvurucu yönünden
kuvvetli suç şüphesini oluşturan somut olguların bulunduğuna ve tutukluluğun
ölçülü olduğuna genel olarak değinilmiş; herhangi bir ayrıntıya yer
verilmemiştir (bkz. § 17). Tutuklamaya itirazın reddine ilişkin kararda da
genel ifadelerle Hâkimlikçe verilen söz konusu tutuklama kararında usul ve
yasaya aykırılık görülmediği ifade edilmiştir (bkz. § 18).
43. Anayasa Mahkemesi, soruşturma makamlarından
başvurucuya yönelik tutuklamaya ve tutukluluğun devamına esas teşkil eden
delillerin bildirilmesini istemiş; gelen cevap yazısında, başvurucu hakkında
verilen tutuklama ve tutukluluk hâlinin devamına yönelik kararlar ile
tutukluluk hâlinin uzatılmasına dair başvurucunun itiraz dilekçelerinin
gönderildiği görülmüştür (bkz. § 23).
44. Başvurucu hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca
yürütülen soruşturmanın bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla
derdest olması nedeniyle soruşturma mercilerinin suçlamaya esas aldıkları
olguları gösteren ve bu olgulara yönelik değerlendirmelerini içeren asıl
belgeler olan tutuklama talep yazısı ve tutuklama kararında yer verilen
tespitler temelinde bir inceleme yapılması gerektiği kanaatine varılmıştır.
45. Tutuklama sevk yazısından ve tutuklama kararından
anlaşılamamakla birlikte bireysel başvuru formu içeriği ve Bakanlık görüşü
dikkate alındığında başvurucu hakkındaki soruşturmanın 672 sayılı KHK ile
başvurucunun kamu görevinden çıkarılması sonucunda başladığı görülmektedir.
46. Anayasa Mahkemesi darbe teşebbüsü sonrasında ilan
edilen olağanüstü hâl döneminde alınan kamu görevinden veya meslekten çıkarma
tedbirlerinin özellikleri ve bu tedbirlerin uygulanabilmesi için gerekli
şartların niteliği birlikte dikkate alındığında görevden uzaklaştırma ve/veya
meslekten ihraç tedbirlerinin uygulanmasının -tek başına- suç işlendiğine dair
kuvvetli bir belirti olarak kabulünün mümkün olmadığı sonucuna varmıştır (Mustafa
Baldır, B. No: 2016/29354, 4/4/2018, § 70; Mustafa Açay, B. No:
2016/66638, 3/7/2019, § 54; Ali Aktaş, B. No: 2016/14178, 17/7/2019, §
53; Mustafa Özterzi [GK], B. No: 2016/14597, 31/10/2019, § 104; Zafer
Özer, § 58). Somut başvuruda da anılan kararlarda varılan sonuçlardan
ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
47. Öte yandan başvurucunun Emniyette verdiği ifadede;
çocuklarını FETÖ/PDY ile bağlantılı bir dershaneye gönderdiğini ve
örgütle iltisaklı olduğu gerekçesiyle kapatılan Zaman gazetesine abone olduğunu
beyan ettiği görülmektedir (bkz. § 14).
48. Terör suçlarına ilişkin davaların temyiz mercii olan
Yargıtay 16. Ceza Dairesinin yerleşik kararlarında (E.2018/7220, K.2019/3659;
E.2018/6390, K.2019/2961; E.2018/5527, K.2019/2206) kişilerin çocuklarının
FETÖ/PDY ile bağlantılı okul veya dershanelere göndermesinin örgütsel bir
faaliyet olarak kabul edilemeyeceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun
FETÖ/PDY'nin illegal yönünü ve çocuklarının öğrenim gördüğü dershane ile bu
yapılanma arasındaki bağlantıyı bilerek örgüte destek vermek amacıyla
çocuklarını bu dershaneye gönderdiğine dair olgular soruşturma mercilerince
ortaya konulamamıştır. Buna göre başvurucunun örgütsel bir ilişki içinde ya da
örgütün amaçları doğrultusunda hareket ettiğine ilişkin kanaat oluşmasını
sağlayacak nitelikteki olgular ortaya konulmadan sadece çocuklarını FETÖ/PDY
ile bağlantısı olan bir dershaneye göndermesinin suç işlediğine dair kuvvetli
bir belirti olarak kabulü mümkün değildir.
49. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin yerleşik kararlarında
(E.2018/5167, K.2019/3211; E.2017/3174, K.2019/2244; E.2019/6400, K.2020/139)
kişilerin örgütle bağlantılı gazete veya dergilere (bu kapsamda Zaman
gazetesine) abone olmalarının örgütsel bir faaliyet olarak kabul edilemeyeceği
belirtilmiştir. Yukarıda dershane hususuyla ilgili yapılan değerlendirmenin
gazete yönünden de geçerli olduğu söylenebilir. Bu çerçevede kişilerin
başkalarını Zaman gazetesi abonesi yaptırmaya çalışması hâlinde bunun örgütsel
bir yönünün olduğu söylenebilir. Ancak somut olayda bu yönde bir tespit ya da
iddia bulunmamaktadır. Dolayısıyla anılan hususun kuvvetli suç belirtisi olarak
kabulü mümkün görünmemektedir
50. Ayrıca Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
gönderilen belgelerde de başvurucunun isnat edilen suçu işlediğine dair
kuvvetli belirti niteliğinde herhangi bir bilgi bulunmamaktadır (bkz. § 23).
Öte yandan başvurucudan elde edilen dijital materyaller üzerinde yapılan
bilirkişi incelemesinde başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğunu ortaya
koyacak herhangi bir bilgi, belge, kayıt ve şifreli haberleşme programına da
rastlanmadığı belirtilmiştir (bkz. § 24).
51. Bu itibarla soruşturma belgelerinde yer alan tespit
ve değerlendirmeler kapsamında somut olayda tutuklama için gerekli olan suç
işlendiğine dair kuvvetli belirtinin yeterince ortaya konulamadığı sonucuna
varılmıştır.
52. Varılan bu sonuç karşısında tutuklama nedenlerinin
bulunup bulunmadığına ve tutuklamanın ölçülü olup olmadığına ilişkin ayrıca bir
inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
53. Açıklanan gerekçelerle suç işlediğine dair kuvvetli
belirtiler ortaya konulmadan başvurucu hakkında tutuklama tedbirinin
uygulanmasının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ilişkin olarak olağan
dönemde Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan güvencelere
aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
54. Bununla birlikte anılan tedbirin Anayasa'nın
olağanüstü dönemlerde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve
sınırlandırılmasını düzenleyen 15. maddesi kapsamında meşru olup olmadığının
incelenmesi gerekir.
4. Anayasa'nın
15. Maddesi Yönünden
55. Anayasa Mahkemesi daha önceki pek çok kararında olağanüstü
hâl döneminde Anayasa'nın temel hak ve özgürlüklerin kullanımının
durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen 15. maddesinin suç işlendiğine
dair belirtilerin varlığı ortaya konulmadan gerçekleştirilen tutuklamaları
meşru kılmadığına, suç işlendiğine dair belirti olduğu ortaya konulmadan
tutuklama tedbirinin uygulanmasının durumun gerektirdiği ölçüde bir müdahale
olmadığına karar vermiştir (Şahin Alpay [GK], B. No: 2016/16092,
11/1/2018, §§ 105-110; Mehmet Hasan Altan (2), §§ 152-157; Turhan
Günay [GK], B. No: 2016/50972, 11/1/2018, §§ 83-89; Mustafa Baldır,
§§ 83-88).
56. Somut olayda bu kararlardan ayrılmayı gerektiren bir
yön bulunmamaktadır. Bu nedenle -Anayasa'nın 15. maddesiyle birlikte
değerlendirildiğinde de- Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
57. Açıklanan gerekçelerle -Anayasa'nın 15. maddesiyle
birlikte değerlendirildiğinde de- başvurucunun Anayasa'nın 19. maddesinin
üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
58. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir."
59. Başvurucu tahliyesine karar verilmesi istemiyle
birlikte 250.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
60. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında
ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel
ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B.No: 2016/12506, 7/11/2019).
61. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
62. Başvurucu hakkındaki tutuklamanın hukuki olmaması
nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal edildiğine karar
verilmiştir. Soruşturma sürecinde 20/10/2017 tarihinde başvurucunun tahliyesine
karar verilmiştir ve tutukluluk hâli sona ermiştir.
63. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin
başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı
açıktır. Başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik müdahale
nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
C. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
D. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığına (S.2017/171314) GÖNDERİLMESİNE,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 30/9/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.