TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
NURAY KIRDAL BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/3580)
Karar Tarihi: 20/10/2020
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Burhan ÜSTÜN
Hicabi DURSUN
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Pınar ARMAĞAN YILDIRIM
Başvurucu
Nuray KIRDAL
Vekili
Av. Dursun Ali HATİPOĞLU
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; katılma payı alacağının tahsili talebiyle açılan alacak davasında hakkaniyete aykırı karar verilmesi, temyiz ve karar düzeltme taleplerinin gerekçesiz olarak reddedilmesi, onama ilamı ile birlikte maktu harca hükmedilmesi gerektiği hâlde nispi harca hükmedilmesi ve yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 22/2/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu 14/1/2011 tarihinde kesinleşen kararla boşanmış, 11/5/2001 tarihinde boşandığı eşi ile birlikte müşterek edindikleri taşınmazın katkı payı alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesi talebiyle dava açmıştır. Başvurucu; taraflar arasında düzenlenen boşanma protokolünde dava konusu evin müştereken edinildiğinin kabul edildiğini, bu evin edinilmesinde büyük bir katkısının olduğunu açıklamıştır.
8. İlk derece mahkemesi taşınmazın değerinin tespiti açısından mahallinde keşif icra etmiş, dosya katkı payının tespiti için dosyayı bilirkişiye tevdi etmiştir. Safranbolu Asliye Hukuk Mahkemesi (aile mahkemesi sıfatıyla) 25/2/2013 tarihinde gerekçeli kararında tarafların taşınmazın edinilmesindeki katkısının ibraz edilen deliller doğrultusunda somut olarak tespitinin mümkün olmadığını açıklamıştır. Mahkeme; bu sebeple tarafların katkısının hakkaniyet ilkesi ve davalının elde etmiş olduğu gelirin davacıya oranla fazla oluşu, davacının gelirinin bir kısmını kişisel ihtiyaçlarına kullanmak zorunda oluşu, davalının ise ev başkanı sıfatıyla müşterek hayatın ihtiyaçlarına daha fazla katkıda bulunmuş olmasının hayatın olağan akışına uygun düştüğünü, taşınmazın edinilmesindeki katkının %50 olarak tespitinin hakkaniyete uygun olduğunu belirtmiştir. Mahkeme bu gerekçelerle taşınmazın dava tarihi itibarıyla tespit edilen değerinin yarısının davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, davanın kısmen kabul edilmiş oluşu hakkaniyet gereği olduğundan yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına karar vermiştir.
9. Başvurucu temyiz dilekçesinde, taşınmazın edinilmesindeki katkısının davalıya oranla daha fazla olduğunu, hem öğretmenlik yaparak kazandığı gelirle maddi katkı sağladığını hem de ev yaşamında gerekli ve zaruri işleri ifa ederek katkıda bulunduğunu açıklamıştır. Başvurucu bu sebeple taşınmazın edinilmesindeki katkısının %60 oranında olduğu kanaatine itibar edilerek taleplerinin tamamen kabulüne karar verilmemesinin hatalı olduğunu ileri sürmüştür.
10. Tarafların temyiz talepleri Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin onama ilamıyla reddedilmiş, bu kararda başvurucu aleyhine 187,85 TL peşin harcın mahsubuyla 3.569,15 TL harca hükmedilmiştir. Başvurucunun karar düzeltme talebinin aynı Daire tarafından reddedilmesi üzerine karar kesinleşmiştir.
11. Nihai karar 18/1/2016 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 17/2/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
12. 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 15. maddesi şöyledir:
"Yargı harçları (1) sayılı tarifede yazılı işlemlerden değer ölçüsüne göre nispi esas üzerinden, işlemin nev'i ve mahiyetine göre maktu esas üzerinden alınır."
13. 492 sayılı Kanun'un 16. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Değer ölçüsüne göre harca tabi işlemlerde (1) sayılı tarifede yazılı değerler esastır. Müdahelenin men'i tescil ve tapu kayıt iptali gibi gayrimenkulün aynına taallük eden davalarda gayrimenkulün değeri nazara alınır."
14. 492 sayılı Kanun'a ek 1 sayılı Tarife'nin 2015 yılına ait ''Yargı Harçları" bölümünün nispi harca ilişkin (a) ve (e) bentleri şu şekildedir:
"(a) Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden (binde 59,4)
...
(e) Yukarıdaki nisbetler Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Yargıtayın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları için de aynen uygulanır."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 20/10/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. İncelemenin Kapsamı
16. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
''Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
17. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu; Anayasa'nın 5., 10., 17., 36. ve 148/3. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucunun iddialarının özünün adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan makul sürede yargılanma, gerekçeli karar ve mahkemeye erişim haklarına ilişkin olduğu, bu kapsamda bir inceleme yapılması gerektiği değerlendirilmiştir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
19. Bireysel başvuru yapıldıktan sonra yürürlüğe giren 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
20. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
21. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında Anayasa Mahkemesi; yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini tartışmıştır.
22. Ferat Yüksel kararında özetle anılan başvuru yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
23. Mevcut başvuruda, söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
25. Başvurucu, taleplerinin Yargıtayca gerekçesiz şekilde reddedildiğini belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
26. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
27. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).
28. Gerekçeli karar hakkı, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle, gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan mercinin yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya atıfla kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterlidir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).
29. Somut olayda kanun yolu incelemesi sonucunda verilen kararda, derece mahkemesinin değerlendirme konusu hüküm ve gerekçesinin uygun bulunduğu dikkate alındığında gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
31. Başvurucu; Mahkemece eksik hüküm altına alınan 10.000 TL yönünden temyiz yoluna başvurduğunu, maktu harca hükmedilmesi gerekirken dava değeri üzerinden 3.757 TL harçtan sorumluluğuna hükmedilmesi nedeniyle hak arama hürriyetinin kısıtladığını ileri sürmüştür.
32. Harç; devletin yüklenmiş olduğu görevleri yerine getirebilmek için anayasal sınırlar içinde egemenlik yetkisine dayanarak değerlendirdiği, çeşitli kaynaklardan elde etmiş olduğu vergi ve resim gibi bir çeşit kamu geliridir. Ayrıca harç, bireylerin özel menfaatlerine ilişkin olarak kamu hizmetlerinden yararlanmaları karşılığında bu hizmetlerin maliyetlerine katılmaları amacıyla zor unsuruna dayanılarak alınan mali yükümlülüktür (AYM, E. 2009/27, K. 2010/9, 14/1/2010).
33. Hukuk yargılamalarında uygulanan ve AİHM kararlarında da geçen "Kaybeden öder." ilkesi, tarafların yargılamadaki başarı oranına göre kazanılan veya kaybedilen değer oranında lehine veya aleyhine mahkeme masraflarının hükmedilmesine ilişkin düzenlemeleri ifade eder (Hüseyin Sezen, B. No: 2013/1793, 18/9/2014, § 50).
34. 492 sayılı Kanun'a ek 1 sayılı Tarife'ye göre konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi hâlinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden nispi harca hükmedilir ve bu şekildeki bir hükmün Yargıtay tarafından onanması durumunda da aynı oranda nispi harca hükmedilir. Somut olaydaki davada başvurucu lehine 55.000 TL tazminata hükmedilmiş ve bu karar Yargıtay tarafından onanmıştır. Dolayısıyla başvurucunun iddiası açıkça dayanaktan yoksundur.
35. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 20/10/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.