logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ş.Ç. [2.B.], B. No: 2016/3594, 26/2/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Ş.Ç. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2016/3594)

 

Karar Tarihi: 26/2/2020

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

Başkan

:

Recep KÖMÜRCÜ

Üyeler

:

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

Mustafa EKİM

Başvurucu

:

Ş.Ç.

Vekili

:

Av. Hürmüz BİÇER

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, gözaltında polis tarafından darp ve taciz edilme iddiasıyla yapılan şikâyetle ilgili olarak kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 18/2/2016 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.

5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

A. Arka Plan Bilgisi ve Soruşturmanın Başlaması

9. 28/8/2015 tarihinde saat 22.20 sıralarında Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Şanlıurfa ili Eyyübiye İlçe Teşkilat binasına molotofkokteyli olarak bilinen el yapımı bombalarla bir saldırı gerçekleştirilmiştir. Başvurucu, söz konusu saldırıyı R.Ç. ile birlikte gerçekleştirdiğini kollukta ve Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığında (Savcılık) müdafiinin de hazır bulunmasıyla verdiği ifadelerinde kabul etmiştir.

10. Saldırıdan sonra olay yerinden uzaklaşmak isteyen başvurucu, kolluk kuvvetleri tarafından belinden silahla vurulmak suretiyle yakalanmıştır.

11. Hayati tehlikesi bulunan başvurucu Şanlıurfa Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırılmış ve tedavisinin ardından taburcu edildiği 14/9/2015 tarihinde gözaltına alınmıştır.

12. Şanlıurfa Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde (TEM) başvurucunun iki avukat huzurunda şüpheli sıfatıyla ayrıntılı ifadesi alınmıştır

13. Nezarethaneye alınmadan önce ve nezarethane çıkışında başvurucu hakkında düzenlenen sağlık raporlarında darp bulgusu belirtilmemiştir.

14. Başvurucu 15/9/2015 tarihinde adliyeye sevk edilmiş, Savcılıkta ifade verdikten sonra aynı gün sevk edildiği sulh ceza hâkimliğince tutuklanmıştır.

15. Savcılıktaki ifadelerinde başvurucu ve avukatları, TEM'deki ifade alma işlemi sonrası başvurucunun işkence ve tecavüze uğradığını ileri sürmüş; bu hususta ayrıntılı rapor alınmasını talep etmiş ve ilgili polis memurlarından şikâyetçi olmuşlardır. Başvurucunun ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...ben sadece Ak parti eyyübiye ilçe teşkilatına molotof ile saldırı fiilini [R.Ç.] ile birlikte yaptım, onun öncesinde Askeri Lojmanlara yapılan saldırıyı resmi ekip arabasındaki iki polis memuruna yapılan saldırıyı ben gerçekleştirmedim, bu iki saldırı ile ilgili benim hiçbir alakam yoktur.

Ben İstanbul' da öğrenciyim, İstanbul' da herhangi bir örgüt faaliyetinde bulunmadım, ben PKK yada YDG/H isimli örgütlerin üyesi değilim, [R.Ç.] ile söz konusu fiili mevcut hükümete kızgınlığımızdan dolayı yaptık, sadece Ak parti ilçe teşkilatına yapılan saldırıyı kabul ediyorum, başkaca bir suçlamayı kabul etmiyorum, ayrıca dün gece polis memurları bana işkence ve tecavüz ettiler. Başkaca bir diyeceğim yoktur. Dedi.

Şüpheli müdafi Av. [F.D.] den soruldu: Müvekkilimizin beyanına aynen iştirak ediyoruz, müvekkilimin Tem Şubede beyanı alındıktan sonra darp, işkence ve tecavüze uğradığına ilişkin iddiaları bulunmaktadır, bu hususlarda rapor aldırılmasını talep ediyoruz ve salı verilmesini talep ederiz. Ayrıca ilgili polis memurlarından şikayetçiyiz. Dedi.

Şüpheli Müdafi Av. [V.G.] den soruldu : Müvekkilimin beyanlarına katılıyorum, biz Tem' den ayrıldıktan sonra kendisine yapılan işkence ve tecavüz iddialarının değerlendirilmesini ve başka bir doktor tarafından muayenesinin yapılmasını istiyoruz, müvekkilimin salı verilmesini istiyoruz, ilgili polis memurlarından şikayetçiyiz. Dedi. ... "

16. Başvurucu, tutuklama kararından sonra Sincan Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna konulmuştur.

17. Başvurucu 3/11/2015 tarihinde Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığına yazdığı dilekçeyle olayları ayrıntılı bir şekilde anlatarak ilgili polisler ve vücudundaki darp izlerine rağmen sağlam raporu düzenlediğini iddia ettiği doktor hakkında suç duyurusunda bulunmuştur. Bu dilekçe üzerine Savcılık soruşturma işlemlerini başlatmıştır. Söz konusu dilekçenin ilgili kısmı şöyledir:

"28. 08.2015 tarihinde Urfa Eyyübiye'de saat 22.30 da polisin ateş etmesi sonucunda belimden yaralandım. Sonra polis yaralı bölgeme ayağı ile basarak ezmeye çalıştı. Baygınlık geçirmişim. Ama daha sonra saçından sürüklerlerken ayıldığımda arabanın koltuk altında (ayakların konulduğu yer) yatırdıklarını fark ettim. Arabanın içerisinde yaramın üzerine basarak ezmeye devam ettiler. Artık çok çok kan kaybetmiş kendimde değildim. Daha sonra öğrendiğim kadarıyla iki saat geçtikten sonra hastaneye getirilmiştim.

Hastanede on yedi (17) gün yoğun bakımda tedavi gördüm. Hastanede kaldığım süre içerisinde 'seni öldüreceğiz yok edeceğiz bizim söylediklerimizi kabul edeceksin eğer kabul edersen buradan direkt evine götürür seni' diyerek psikolojik baskı yaptılar.

13.09.2015 tarihinde hastaneden çıkartılarak Urfa TEM'e götürüldüm TEM'de dört saat boyunca ifademi yine kendi söyledikleri şekilde vermem için sözlü baskı yaptılar. Daha sonra avukatımla beş dakika görüştürdükten sonra başka bir odaya götürdüler. Bu polisleri yeni görüyordum. Orada ifademi verdikten sonra bana baskı yapan polisler tekrar gelip beni baskı yaptıkları oraya götürdüler. 'Tam olarak bizim söylediğimiz gibi ifade vermemişsin, onu değiştir senin için kötü olacak, Savcı bizim arkadaşımız ifadeyi yırtarız yerine yeni ifadeyi koyarız, bir şey olmaz biz hallederiz' dediler. Sonra birbirlerine bakarak bizim işimiz var bizi bir daha görmeyeceksin, sen bilirsin artık deyip dışarı çıktılar. Onlar çıktıktan sonra yüzleri maskeli beş ya da altı kişi geldi. Sen kurtulacağını mı sanıyorsun diye küfürler ederek bana arkamı dön deyip arkamı döndürüp ellerimi arkadan kelepçelediler. Bunlar aynı polislerdi başka birileri gibi göstermeye çalışıyorlardı kendilerini.Kafama torba geçirip saçımdan tutup sürükleyerek binanın içerisinde başka bir yere götürdüler.Gözlerim kapalıydı hiçbir yeri göremiyordum. Bir sandalye çektiklerini sesinden anladım, sonra beni oraya doğru itti, dizim sandalyeye değdi. Sonra sandalye oturacağım pozisyonda arkama dönderdiler ve arkamda bir polis vardı. Bir poliste ön tarafımdaydı. Arkamdaki polis gömleğimin düğmelerini açtı. Önümde de bir polis vardı. Arkamdaki polis göğsümü sıkıştırıp bana aileme Figen Yüksekdağ'a şu ana kadar duymadığım ve yazamayacağım kadar ağır küfürler ediyordu.

Siz göreceksiniz hiçbirinizi yaşatmayacağız, size devletin kim olduğunu göstereceğiz, diyordu. Bunları söylerkende benim arkamda göğüslerimi sıktırmaya devam ediyordu. Önünde oturan poliste pantolonumu indirdi. Bacaklarımı kapatmama engel olmak için kendi bacaklarını bacaklarının arasına geçirdi. Cinsel organımı elleriyle taciz etmeye başladı. Daha sonra elindeki bir aletle görmediğim için ne olduğunu bilmiyorum ama timsah ağzı gibi açıp kapanan bir aletle cinsel organımı defalarca sıkıp bıraktı. Aynı anda başka bir poliste sürekli çeneme ve kafama vuruyordu. Bana bir sürü isim sayıp bunları tanıyorsun kabul et, iki polisi öldürdün, bombalama yaptın kabul edeceksin bunları diye diyerek ağzımın içine silahın namlusunu koyup söylüyor musun yoksa öldüreyim mi seni dediler. Bunu defalarca yaptılar. Sonra biz polis değiliz biz IŞİD'iz devlet bize karışamaz, hiçbirinizi yaşatmayacağız, hadi gelip seni kurtarsınlar diyorlardı. Ama ben onların beni daha önce sorgulayan polisler olduğunu biliyordum. Bu işkence yaklaşık üç ya da dört saat devam etti. Onları şimdi görsem tanırım.

Sonra gözlerim kapalı bir şekilde tekrar alıp götürdüler. Getirdikleri yerde kadın polis vardı. Bu kadın polisi benim kafama torbayı geçirip götürmeden önce bulunduğum odada görmüştüm. Bana işkence yapan polisler bizim işimiz var sen dışarıya çık diyerek kovar casına davranıp dışarı çıkartmışlardı.

Beni adli kontrol için hastaneye götürdüler. Tüm vücudumda darp izleri vardı, göğüslerimde aşırı ağrı ve morluklar içindeydi. Ama hastanedeki doktor polislerin isteği üzerine sağlam raporu verdi. Belki psikolojik olarak bende açılan yaraları doktor görmemiş olabilir. Ama vücudundaki işkence izlerini görmemiş olması için kör olması lazım .

Baskı altında işkencenin her boyutunu kullanarak üzerime atılan suçları kabul etmemekle birlikte bana uyguladıkları kaba dayak, küfür, cinsel tacizle insanlık dışı davranarak, onurumu inciterek suç yürütmeye çalışan bu polislerden ve aynı zamanda sağlık raporu veren doktordan davacı olduğunu bildirir gereğini yapılmasını talep ediyorum."

B. Soruşturma İşlemleri

18. Başvurucunun dilekçesi üzerine soruşturma başlatan Savcılık, soruşturma kapsamında ilk olarak 5/11/2015 tarihinde TEM Şube Müdürlüğüne başvurucunun şikâyet dilekçesini ekleyerek başvurucunun gözaltında kalıp kalmadığını, avukatıyla görüşüp görüşmediğini ve ifade verip vermediğini sormuştur.

19. Şanlıurfa İl Emniyet Müdürlüğü 11/11/2015 tarihli yazısıyla yapılan işlemlerin bir kısmının suretini göndermiştir. Bu ekler; başvurucunun ifade tutanağı, gözaltı giriş çıkış adli raporları, nezarethane kayıt defterinin ilgili kısmı ve saldırı olayı sonrası başvurucu hakkında düzenlenen adli rapordan ibarettir.

20. Savcılığın soruşturma kapsamında başka bir işlem yaptığına dair bir kayda rastlanmamıştır.

C. Başvurucu Hakkında Yürütülen Soruşturma

21. Savcılıkça başvurucu hakkında 9/3/2016 tarihli iddianameyle kasten adam öldürmeye teşebbüs, tehlikeli maddeleri izinsiz bulundurma, siyasi partilere ait eşyaya zarar verme, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma ve terör örgütü propagandası yapma suçlarından kamu davası açılmıştır.

22. Başvurucu hakkındaki yargılama Şanlıurfa 2. Ağır Ceza Mahkemesinde devam etmektedir.

D. Başvuruya Konu Soruşturma Neticesinde Verilen Karar

23. Savcılık, TEM Şube Müdürlüğünün tek şüpheli olarak yer aldığı 19/11/2015 tarihli kararıyla kasten yaralama ve görevi kötüye kullanma suçlarından kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...

Müşteki Ş.Ç.nin 03/11/2015 tarihli şikayet dilekçesinde, 28/08/2015 tarihinde polisin ateş etmesi sonucu yaralandığını, hastaneye kaldırılarak tedavi gördüğünü, 17 gün yoğun bakımda yattığını, 13 Eylül 2015 tarihinde Şanlıurfa İl Emniyet Müdürlüğü TEM Şube Müdürlüğünde gözaltına alındığını, baskı altında ifade verdiğini, gözaltında iken darp ve hakarete maruz kaldığını iddia ederek şikayetçi olması üzerine,

Yapılan soruşturmayla;

Her ne kadar müştekinin şikayeti üzerine adli soruşturma başlatılmış ise de, Ş.Ç.nin Adalet ve Kalkınma Partisi Eyyübiye İlçe Teşkilatı Binasına molotof atılması olayı sırasında kolluk görevlileriyle arasında çatışma yaşandığı, olayda yaralı şekilde yakalandığı, 28/08/2015 hastaneye kaldırılarak tedaviye başlandığı, 14/09/2015 günü Şanlıurfa Eğitim ve Araştırma Hastanesinden taburcu olduğu, 15/09/2015 günü Adliyeye sevk edildiği ve Şanlıurfa 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 15/09/2015 tarih ve 2015/583 sayılı kararı ile tutuklandığı anlaşılmakla,

Dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde müştekinin terör eylemi sonucu çıkan çatışmada yaralandığı, uzun süre hastanede tedavi gördüğü, atılı suçun işlendiğine dair müştekinin soyut beyanından başka yeterli şüphe oluşturacak kanıtlara ulaşılamadığından şüpheliler hakkında kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermek gerekmiştir. ..."

24. Başvurucunun bu karara yaptığı itiraz, Şanlıurfa 1. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 19/1/2016 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.

25. 1/2/2016 tarihinde tebliğ edilen karara karşı 18/2/2016 tarihinde süresinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

26. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Yönetmelik" kenar başlıklı 99. maddesi şöyledir:

"(1) Gözaltına alınan kişilerin bulundurulacakları nezarethanelerin maddî koşulları, bu kişinin hangi görevlinin sorumluluğuna bırakılacağı, sağlık kontrolünün nasıl yapılacağı, gözaltı işlemlerine ilişkin kayıt ve defterlerin nasıl tutulacağı, gözaltına alınmanın başlangıcında ve bu tedbire son verildiğinde hangi tutanakların tutulacağı ve gözaltına alınan kişiye hangi belgelerin verileceği ile kolluk tarafından gerçekleştirilen yakalama işlemlerinin yürütülmesinde uyulacak kurallar, yönetmelikte gösterilir."

27. 5271 sayılı Kanun'un "Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi" kenar başlıklı 160. maddesi şöyledir:

"(1) Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.

 (2) Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür."

28. 1/6/2005 tarihli ve 25832 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği'nin 9. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Yakalanan kişinin gözaltına alınacak olması veya zor kullanılarak yakalanması hâllerinde hekim kontrolünden geçirilerek yakalanma anındaki sağlık durumu belirlenir."

B. Uluslararası Hukuk

29. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin "İşkence yasağı" kenar başlıklı 3. maddesi şöyledir:

"Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muamelelere tabi tutulamaz."

30. 18/6/2003 tarihli ve 25142 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 16/12/1966 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nin 7. maddesi şöyledir:

"Hiç kimse işkenceye ya da zalimane, insanlık dışı ya da küçük düşürücü muamele ya da cezalandırmaya maruz bırakılamaz. Özellikle, hiç kimse kendi özgür rızası olmadan tıbbi ya da bilimsel deneylere tabi tutulamaz."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

31. Mahkemenin 26/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

32. Başvurucu 28/8/2015 tarihinde hastaneye götürülürken saçından tutulup yerde sürüklendiğini, arabada yere yatırıldığını, yarasına basıldığını, dipçiklendiğini ve tekmelendiğini; 14/9/2015 tarihinde gözaltı işlemi için götürüldüğü Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğünde kaba dayak, göz bağı, yalancı infaz, hakaret ve tehdit biçimlerine, göğüsleri sıkılmak, sıkıştırılmak ve vajinası ağzı açılıp kapanan bir aletle zorlanmak suretiyle cinsel işkenceye maruz kaldığını iddia etmiştir.

33. Başvurucu şikâyetine konu olaylar hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi nedeniyle etkili başvuru hakkının ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

34. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağı çerçevesinde incelenmesi gerektiği değerlendirilmiş ve soruşturmanın gereği gibi yürütülmediği iddiası kötü muamele yasağının usul boyutu kapsamında kaldığından etkili başvuru hakkı yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

35. İşkence ve kötü muamele yasağına ilişkin şikâyetlerin devletin negatif ve pozitif yükümlülükleri dikkate alınarak maddi ve usul boyutları bakımından ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir. Devletin negatif yükümlülüğü bireyleri işkence, insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleye ya da cezaya tabi tutmama sorumluluğunu içerirken devletin pozitif yükümlülüğü hem bireyleri bu tür muamelelerden korumayı (önleyici yükümlülük) hem de etkili bir soruşturma yoluyla sorumluların tespitini ve cezalandırılmasını (soruşturma yükümlülüğü) içermektedir. İşkence ve kötü muamele yasağının maddi boyutu, negatif yükümlülük ile önleyici yükümlülüğü kapsamakta; pozitif yükümlülüğün alanında kalan soruşturma yükümlülüğü ise usul boyutunu oluşturmaktadır (benzer yöndeki inceleme usulünü içeren kararlar için bkz. Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 75; Mehmet Şah Araş ve diğerleri, B. No: 2014/798, 28/9/2016, § 64; Mustafa Rollas, B. No: 2014/7703, 2/2/2017, § 49).

36. Somut olayda başvurucu, polislerle ilgili şikâyetinin etkili bir şekilde soruşturulmadığını ileri sürmüştür. Başvuru formu ve ekinde yer alan bilgi ve belgelere göre soruşturmadaki deliller kötü muamele yasağının esas yönünden incelenmesine bu aşamada imkân vermediğinden somut olaya ilişkin değerlendirme Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında, sadece devletin pozitif yükümlülüğüne bağlı olarak ve etkili soruşturma yükümlülüğü bakımından yapılmıştır.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

37. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

38. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüğünün bir de usul boyutu bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet; her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini, gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır. Bu tarz bir soruşturmanın temel amacı söz konusu saldırıları önleyen hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak, kamu görevlilerinin ya da kurumlarının karıştığı olaylarda bunların sorumlulukları altında meydana gelen olaylar için hesap vermelerini sağlamaktır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 110).

39. Buna göre bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde Anayasa’nın 17. maddesi, “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddedeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında etkili resmî bir soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir. Bu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya elverişli olmalıdır. Bu mümkün olmazsa madde, sahip olduğu öneme rağmen pratikte etkisiz hâle gelecek ve bazı hâllerde devlet görevlilerinin fiilî dokunulmazlıktan yararlanarak kontrolleri altında bulunan kişilerin haklarını istismar etmeleri mümkün olacaktır (Tahir Canan, § 25).

40. Yürütülen ceza soruşturmalarının amacı, kişinin maddi ve manevi varlığını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların ölüm ya da yaralama olayına ilişkin hesap vermelerini sağlamaktır. Bu bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür. Diğer taraftan burada yer verilen değerlendirmeler hiçbir şekilde Anayasa’nın 17. maddesinin başvuruculara üçüncü tarafları adli bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı, tüm yargılamaları mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi yüklediği anlamına gelmemektedir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 113).

41. Yürütülecek ceza soruşturmaları, sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verecek şekilde etkili ve yeterli olmalıdır. Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz edilebilmesi için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delilleri toplaması gerekir. Dolayısıyla kötü muamele iddialarının gerektirdiği soruşturma bağımsız bir şekilde, hızlı ve derinlikli yürütülmelidir. Diğer bir ifadeyle yetkililer, olay ve olguları ciddiyetle öğrenmeye çalışmalı; soruşturmayı sonlandırmak ya da kararlarını temellendirmek için çabuk ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır. Bu kapsamda yetkililer diğer deliller yanında görgü tanıklarının ifadeleri ile kriminalistik bilirkişi incelemeleri dâhil söz konusu olayla ilgili kanıtları toplamak için alabilecekleri bütün makul tedbirleri almalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 114).

42. Etkili soruşturma yükümlülüğünün yerine getirilmiş olduğunun kabul edilebilmesi için;

- Yetkili makamların olaydan haberdar olur olmaz resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri (Cezmi Demir ve diğerleri, § 114),

- Soruşturmanın kamu denetimine açık olması ve mağdurların meşru menfaatlerini korumak için soruşturmaya gerekli olduğu ölçüde etkili katılımlarının sağlanması (Cezmi Demir ve diğerleri, § 115),

- Soruşturmadan sorumlu ve incelemeleri yapan kişilerin olaylara karışan kişilerden bağımsız olması (Cezmi Demir ve diğerleri, § 117),

- Soruşturmaların makul özen ve süratle yürütülmesi (Cezmi Demir ve diğerleri, § 114),

- Soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması

gerekir (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 99).

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

43. Yukarıda belirtilen ilke kararlarında da vurgulandığı üzere Anayasa'nın 17. maddesinin gerektirdiği soruşturma, kural olarak olayın gerçekleştiği koşulların belirlenmesini sağlayacak nitelikte olmalı; ayrıca soruşturmada olay ve olgular ciddiyetle öğrenilmeye çalışılmalı ve soruşturmayı sonlandırmak için aceleci bir tavırla temelden yoksun sonuçlara dayanılmamalıdır.

44. Soruşturmanın etkililiğini sağlayan en alt seviyedeki inceleme, her soruşturmanın kendine özgü koşullarına göre değişir. Bu koşullar, ilgili bütün olay ve olgular temelinde ve soruşturmanın pratik gerçekleri dikkate alınarak değerlendirilir. Bu nedenle soruşturmanın etkililiği bakımından her olayda geçerli olmak üzere bir asgari soruşturma işlemler listesi veya benzeri bir asgari ölçüt belirlemek mümkün değildir (Fahriye Erkek ve diğerleri, B. No: 2013/4668, 16/9/2015, § 68). Buna bağlı olarak soruşturmaya özgü değeri bulunan ilke ve araçların olayın aydınlatılmasını temin edecek şekilde yargısal mercilerce işlevselleştirilip işlevselleştirilmediği ortaya konulmalıdır (Tuna Ayçiçek, B. No: 2014/6526, 24/01/2018, § 83).

45. Somut olayda başvurucu avukatları 15/9/2015 tarihinde Savcılık tarafından alınan ifade sırasında başvurucunun gözaltında kötü muameleye maruz kaldığını açıkça belirtmiş, ilgililer hakkında şikâyetçi olduklarını bildirerek rapor alınmasını talep etmişlerdir (bkz. § 15).Buna göre kamu makamlarının kötü muamele iddiasını ifadenin alındığı 15/9/2015 tarihinde ilk kez öğrendiği kabul edilmelidir. Savcılığın ise ifade alınmasının hemen akabinde değil başvurucunun suç duyurusunu yapmış olduğu 3/11/2015 tarihinde adli soruşturma başlattığı görülmektedir. Soruşturma dosyasının UYAP aracılığıyla yapılan kontrolünde söz konusu İfade Tutanağında yer alan iddialara ilişkin olarak Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından -başvuruda belirtilmeyen- başka bir adli soruşturma yürütülüp yürütülmediği hususunda bir bilgi ya da belgeye ulaşılamamıştır. Dolayısıyla soruşturmanın derhâl ve kendiliğinden başlatılma ilkesine uygun olarak yürütüldüğü söylenemeyecektir.

46. Öte yandan başvurucunun iddialarının önemli bir bölümünü oluşturan ve olayın aydınlatılmasında büyük önem arz edeceği açık olan Emniyet Müdürlüğü kamera kayıtlarının temini için Savcılıkça hiçbir işlem tesis edilmemiştir. Ayrıca aynı anda nezarethanede başvurucuyla birlikte başka kişilerin de kalıp kalmadığı yönünde bir araştırmaya gidilmemiş, böylelikle olası tanıkların dinlenilmesi ihmal edilmiştir. Aynı zamanda Savcılık hiçbir şekilde başvurucunun iddia ettiği fiillerin faili olabilecek kamu görevlilerinin kimliklerini tespit etmeye çalışmamış ve bu kapsamda herhangi bir kolluk görevlisinin ifadesine başvurmamıştır.

47. Başvurucu, kendisi hakkında düzenlenen doktor raporunun gerçeği yansıtmadığını Savcılığa iletmiştir. Savcılık söz konusu iddiayı araştırmak için yeniden rapor aldırmamış ve takipsizlik kararında buna ihtiyaç duyulmadığı yönünde herhangi bir açıklama da yapmamıştır.

48. Başvurucu, kendisinin muayene edilmeden hakkında doktor raporu düzenlendiğini ve ilgili doktordan şikâyetçi olduğunu dilekçesinde ifade etmektedir. Başvurucunun açık şikâyeti karşısında ilgili doktor hakkında soruşturmaya başlatıldığına dair herhangi bir bilgi veya belgeye de soruşturma dosyasında rastlanmamıştır.

49. Dolayısıyla Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturmada gerekli delilleri toplayarak bunun sonucunda bir yargısal değerlendirme yoluna gitme hususunda özen göstermediği anlaşıldığından başvuru konusu olayda etkin soruşturma yapma yükümlülüğüne uygun hareket edilmediği sonucuna varılmıştır.

50. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutuyla ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

51. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."

52. Başvurucu yeniden yargılama ve 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

53. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri, B.No: 2016/12506, 7/11/2019).

54. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

55. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir. (Mehmet Doğan, §§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri, §§ 57-59, 66, 67).

56. İncelenen başvuruda, Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen kötü muamele yasağının usul boyutu itibarıyla ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin yargısal bir karara varmak için gerekli olan deliller toplanmadan Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karardan kaynaklandığı anlaşılmıştır.

57. Bu durumda kötü muamele yasağı ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden etkin bir adli soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden soruşturma ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılması gereken iş, öncelikle ihlale yol açan kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın ortadan kaldırılması ve nihayet ihlal sonucuna uygun gerekli incelemeler yapıldıktan sonra yeniden karar vermekten ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden soruşturma yapılmak üzere Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığına (Soruşturma No: 2015/26752) gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

58. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

59. 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

B. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutu itibarıyla İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağı ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

F. 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

G. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 26/2/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Ş.Ç. [2.B.], B. No: 2016/3594, 26/2/2020, § …)
   
Başvuru Adı Ş.Ç.
Başvuru No 2016/3594
Başvuru Tarihi 18/2/2016
Karar Tarihi 26/2/2020

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, gözaltında polis tarafından darp ve taciz edilme iddiasıyla yapılan şikâyetle ilgili olarak kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kötü muamele yasağı Diğer kötü muamele iddiaları İhlal Yeniden soruşturma

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 99
160
Yönetmelik 1/6/2005 Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği 9
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi