Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ethem Yaşli ve Nihat Yalçın [2.B.], B. No: 2016/3646, 2/5/2023, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ETHEM YAŞLİ VE NİHAT YALÇIN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2016/3646)

 

Karar Tarihi: 2/5/2023

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Mahmut ATEŞ

Başvurucular

:

1. Ethem YAŞLİ

 

 

2. Nihat YALÇIN

Başvurucular Vekilleri

:

Av. Nuray ÖZDOĞAN

 

 

Av. Filiz ÖLMEZ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; sokağa çıkma yasağı uygulaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, bu dönemde düzenlenen güvenlik operasyonu sırasında meydana gelen ölüm nedeniyle yaşam hakkının, aile üyelerinin katılımıyla, dinî inançlara uygun bir törenle defin yapılamaması nedeniyle kötü muamele yasağı ile özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Olayın gerçekleştiği tarihlerde PKK terör örgütünün silahlı ayaklanma girişimine karşı Cizre'de sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir. Özellikle Cudi Mahallesi ve çevresinde yürütülen güvenlik operasyonlarında terörist unsurlarla güvenlik güçleri arasında şiddetli çatışmalar yaşanmıştır. Terör örgütü mensuplarının ağır silahlar ve bombalar kullandığı terör saldırılarında çok sayıda güvenlik görevlisi yaralanmış bir çok görevli ise şehit olmuştur (bu olaylar ve sokağa çıkma yasakları hakkında arka plan bilgisi ile ayrıntılı açıklamalar için bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri [GK], B. No: 2017/37897, 5/7/2022, §§ 16-28, 342).

3. 25/2/2016 tarihinde yapılan somut başvuruda dile getirilen iddialara göre birinci başvurucunun yakını T.Y. terörle mücadele operasyonu sırasında güvenlik güçlerince öldürülmüş ve kimlik tespiti yapılarak cesedi ailesine teslim edilmiştir. İkinci başvurucunun yakını Y.Y.nin ise operasyon yürütülen bölgede bulunan Bostancı Sokak No: 23 adresindeki bir binanın bodrum katında iken güvenlik güçlerince öldürüldüğü yönünde güçlü şüpheler bulunmaktadır.

4. İkinci başvurucu; Y.Y.nin cesedinin bulunarak yakınlarına teslim edilmesi, terörle mücadele operasyonlarında orantısız güç kullanımının önüne geçilmesi, ayrıca mülki amirliklerce sokağa çıkma yasağı kararı alınması ve bu yasağın uygulanmasının engellenmesi için Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 73. maddesi uyarınca geçici tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Şırnak Valiliğinden başvurucunun iddiaları hakkında bilgi alınmış ve 29/2/2016 tarihinde Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümünce başvurucunun geçici tedbir taleplerinin reddine karar verilmiştir. Bu kararın ilgili kısmı şöyledir.

"22. Somut olayda başvurucular Nihat Yalçın ve [Y.T], son olarak Bostancı Sokak No: 23 adresinde olduklarını değerlendirdikleri yakınlarının hayatta olup olmadığı ve hayatlarını kaybetmişlerse cenazelerinin akıbeti hakkında bilgi sahibi olamadıklarını ifade etmektedirler. Diğer başvurucu ise yakınının ölümüne ilişkin etkili soruşturma yürütülmediğini belirtmektedir. Kamu makamlarından alınan bilgilerden başvurucuların yakınlarının anılan adreste olmadığı anlaşılmaktadır (bkz. § 14). Başvurucuların yakınlarının hayatını kaybedip kaybetmediğinin anlaşılabilmesi için ise adli birimlerce DNA testi ve diğer yöntemlerle yürütülen kimlik tespit işlemlerinin sonucunun beklenmesi gerekir.

23. Anayasa Mahkemesi, gerçekleştiği iddia olunan müdahalenin başvurucunun "yaşamına ya da maddi veya manevi bütünlüğüne" yönelik gerçek ve ciddi bir tehlike oluşturabilecek nitelikte olması hâlinde İçtüzük'ün 73. maddesi uyarınca tedbir değerlendirmesi yapabilmektedir. Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden kamu makamlarınca başvurucuların iddialarının aydınlatılması için gerekli işlemlerin yürütüldüğü ve sonucundan Anayasa Mahkemesine ve başvuruculara bilgi verileceği, etkili soruşturma yürütülmediği yönündeki iddiaların ise başvurunun esası incelenirken değerlendirilecek nitelikte olduğu anlaşıldığından, bu aşamada koşulları oluşmayan tedbir taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir."

5. Süreçte Y.Y.nin Cudi Mahallesi Niran Sokak No: 6 (operasyon haritasına göre C-3154) adresindeki binada 17/2/2016 tarihinde yapılan aramada ölü bulunduğu anlaşılmış ve Y.Y.nin cesedi kimlik tespiti yapılarak adli işlemlerin tamamlanmasının ardından ailesine teslim edilmiştir. Başvurucular vekili 9/5/2018 tarihinde gönderdiği ek beyanında Y.Y.nin ölümüyle ilgili olarak Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturmada kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, bu karara yaptıkları itirazın da reddedildiğini belirterek ilgili karar örneklerini bireysel başvuru dosyasına göndermiştir.

6. Y.Y.nin ölümüyle ilgili yürütülen soruşturma dosyasında yer alan bilgileregöre özetle;

1-  C-3154 numaralı bina ve çevresinde terör örgütü mensupları ile güvenlik güçleri arasındaki silahlı çatışmalar günlerce devam etmiş, terör örgütü mensuplarının el bombaları, uzun namlulu silahlar ve roketararlar kullanarak gerçekleştirdikleri saldırılarda birçok güvenlik görevlisi yaralanmış ve şehit olmuştur.

2-  Y.Y., silahlı çatışmaların sona ermesinin ardından 17/2/2016-20/2/2016 tarihleri arasında C-3154 numaralı binada yapılan aramalarda örgüt üyesi olduğu değerlendirilen on üç başka şahısla birlikte ölü olarak bulunmuştur. Otopsi işleminde Y.Y.nin ölümünün ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı olarak gerçekleştiği belirlenmiştir. C-3154 numaralı binada yapılan aramalarda tabancalar, AK-47 saldırı tüfekleri, bunlara ait şarjör ve fişeklerle birlikte telsiz ve hücum yeleği gibi terör örgütü üyelerince kullanılan malzemeler ele geçirilmiştir. Arama sonucunda olay yeri inceleme raporu düzenlenerek işlemler fotoğraflanmış ve video kaydına alınmıştır.

3-  Olay yerinden ele geçirilen silahlarla birlikte Y.Y.nin elbiseleri, vücudundan alınan svap örnekleri ve otopsi sırasında elde edilen mermi çekirdeği üzerinde kriminal incelemeler yaptırılmıştır. Y.Y.den alınan tüm svaplarda atış artıklarında bulunan antimon elementi saptanmıştır.

4-  PKK terör örgütüyle iltisaklı medya organlarında, daha önce terör örgütü üyesi olma suçundan bir süre tutuklu kalan Y.Y.nin örgütte Ferhat kod adını kullandığı, Cizre'de YPS ( Sivil Savunma Birlikleri) saflarında güvenlik güçlerine karşı savaşırken öldürüldüğü hususları yer almıştır.

5-  Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ile bu karara yapılan itirazın reddi kararlarında Y.Y.nin güvenlik güçlerinin orantılı ve hukuka uygun güç kullanımı sonucu meşru müdafaa şartlarında öldürüldüğü belirtilmiştir.

7. Valiliğin verdiği bilgiler ve Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşlerinden T.Y.nin ölümüyle ilgili de resen bir ceza soruşturması başlatıldığı anlaşılmıştır. Buna karşılık inceleme tarihi itibarıyla birinci başvurucu, bu ceza soruşturmasının aşama, kapsam ve sonuçları konusunda herhangi bir açıklamada bulunmamıştır.

II. DEĞERLENDİRME

8. Başvurucular; somut başvuruda sokağa çıkma yasağı uygulamasının yasal bir temeli bulunmadığı gibi bu uygulamanın meşru bir amaç da taşımadığını, bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucular ayrıca ölümün güvenlik güçlerinin orantısız güç kullanımı nedeniyle meydana geldiğini, ölüm olayıyla ilgili etkili bir soruşturma yapılmadığını belirterek yaşam hakkının maddi ve usul boyutlarıyla ihlal edildiğini iddia etmiştir. Son olarak cenazelerin uygun bir törenle ve yakınlarının katılımı ile defnedilememesi nedeniyle kötü muamele yasağı ile özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

9. Bakanlık görüşünde özetle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulabilmesi için olağan başvuru yollarının tüketilmesi gerektiği oysa başvurucuların hak ihlali iddialarıyla ilgili telafi sağlamaya elverişli idari ve adli yollara müracaat etmeksizin doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundukları, bu nedenle başvurunun kabul edilemez bulunması gerektiği belirtilmiştir.

10. Başvuru; özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, kötü muamele yasağı ve yaşam hakkı kapsamında incelenmiştir.

A. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

6-  Başvurucu Ethem Yaşli Bakımından

11. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17). İkincillik ilkesi gereği, iddia edilen hak ihlalleri nedeniyle oluşan zararın idari veya adli makamlarca giderilmesi imkânı bulunmakta iken Anayasa Mahkemesinin ilk kez bireysel başvuru yoluyla dile getirilen bu iddiaları incelemesi mümkün değildir.

12. Başvurucunun kamu görevlilerinin güç kullanımından veya kasti eylemlerinden kaynaklandığını düşündüğü yaşam hakkının ihlal edildiği iddialarıyla ilgili olarak ceza soruşturması başlatılması için, aynı zamanda uğradığı zararların tazmini için adli ve idari makamlara başvuruda bulunma imkânı vardır. Nitekim başvuru dosyasındaki bilgilerden T.Y.nin ölümüyle ilgili resen başlatılan bir ceza soruşturması bulunduğu anlaşılmıştır. Buna karşılık başvurucu; bu ceza soruşturmasının kapsamı, sonucu ya da zararlarının tazmini için başlattığı bir idari yargı süreci olup olmadığı konusunda herhangi bir açıklamada bulunmamıştır.

13. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

14. Buna karşılık başvurucunun iddia ettiği yaşam hakkı ihlali ile ilgili potansiyel olarak yeterli giderim sağlama kabiliyeti olan idari ve adli yollara başvurduktan sonra somut başvuruda dile getirdiği aynı iddialarını Anayasa Mahkemesi önünde yeni bir bireysel başvuru konusu yapmasına engel bir durum bulunmadığı da vurgulanmalıdır.

2. Başvurucu Nihat Yalçın Bakımından

15. Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı kapsamında devletin negatif yükümlülük olarak yetki alanında bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme yükümlülüğü bulunmaktadır . Anayasa'nın 17. maddesinin son fıkrasında belirtilen yaşam hakkına yapılan müdahalenin hukuka uygun olacağı hâllerde dahi son çare olarak öldürücü kuvvet kullanılması gerekir. Kamu görevlilerinin güç kullanımına ilişkin eylemlerinin gereklilik ve ölçülülük bakamından değerlendirmesi yapılırken eylemlerin planlanması ve kontrolü dâhil olayın bütün aşamaları dikkate alınmalıdır. Bunun yanı sıra bu konuda yapılacak değerlendirmede bir bütün olarak somut olayın hangi koşullarda gerçekleştiği, nasıl bir seyir izlediği ve yaşamını kaybeden kişinin daha önceki eylemleri ile kendisinin yaratacağı tehlikenin niteliği de gözönünde bulundurulmalıdır. Devlet, yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır. Kamu görevlilerinin güç kullanımı sonucu gerçekleşen ölümlere ilişkin soruşturmaların etkili olabilmesi için soruşturma makamlarının olaya karışmış olabilecek kişilerden bağımsız olması, resen ve derhâl harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmesi gerekir. Soruşturma süreci kamu denetimine açık olmalı ve ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılımları sağlanmalıdır. Makul bir özen ve süratle yürütülmesi gereken soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması, bunun yanı sıra söz konusu kararın yaşam hakkına yönelik müdahalenin Anayasa’nın aradığı zorunlu bir durumdan kaynaklanan ölçülü bir müdahale olup olmadığına yönelik bir değerlendirme içermesi de gerekmektedir (detaylı aktarım için bkz. Cem Sarısülük ve diğerleri [GK], B. No: 2015/16451, 15/12/2021; Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014; İpek Deniz ve diğerleri, B. No: 2013/1595, 21/4/2016; Cembeli Erdem, B. No: 2014/19077, 18/4/2018; güvenlik güçlerinin fiziksel zor ve silah kullanımına ilişkin mevzuat için bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 208, 214, 216-218, 221).

16. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

17. Soruşturma safahatında yargı mercileri tarafından yapılan tespit ve başvurucunun da bu tespitle örtüşen iddiaları dikkate alındığında Y.Y..nin ölümünün güvenlik kuvvetlerinin güç kullanımı sonucunda gerçekleştiğinin kabulü ile ihlal iddialarının yaşam hakkının maddi boyutu kapsamında ve devletin negatif (öldürmeme) yükümlülüğü bağlamında değerlendirilmesi gerekmektedir.

18. Anayasa Mahkemesi Gazal Kolanç ve diğerleri kararında, terör olayları nedeniyle 2015 ve 2016 yıllarında Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde güvenlik güçleri tarafından gerçekleştirilen geniş çaplı operasyonlarda meydana gelen ölümler için birden çok başvurunun birleştirilmesi suretiyle yaşam hakkı yönünden yaptığı detaylı değerlendirmede olayın koşullarını, konuya ilişkin yaklaşımını, ilkeleri ve ölçütleri belirlemiştir. Somut başvuruya temel olan vaka da tarih ve mekân itibarıyla aynı operasyonda gerçekleştiği için ihlal iddiasına konu tekil ölüm olayı ve akabinde olaya özgü yapılan soruşturmanın öznel şartları dışında genel operasyon -güç kullanımı- koşullarına yaklaşım bağlamında Gazal Kolanç ve diğerleri kararında yapılan belirlemelerden ayrılmayı gerektiren bir neden bulunmamaktadır.

19. Devletin yaşam hakkına müdahalesinin Anayasa'ya uygun olabilmesi için sağlanması gereken ilk ölçüt müdahalenin kanuni bir dayanağının bulunmasıdır. Güvenlik kuvvetlerinin güç ve silah kullanımını düzenleyen mevzuatın hangi durumlarda ve ne ölçüde güç kullanılacağını belirleyen, gücün kötüye kullanımını, keyfîliği önlemeye ve yaşam hakkına yapılan müdahalelerin asgari düzeyde tutulmasını sağlamaya yönelik yeterli ve açık kurallar içerdiği, dolayısıyla kanunilik şartını sağladığı değerlendirilmiştir (Gazal Kolanç ve diğerleri, § 339).

20. Yaşam hakkına yapılan müdahalenin ihlale yol açmaması için karşılanması gereken ikinci kriter, müdahalenin Anayasa'nın 17. maddesinin dördüncü fıkrasında sayılan istisnai durumlardan biri kapsamında gerçekleştirilmesidir. Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ile bu karara yapılan itirazın reddi kararlarında, güvenlik güçlerinin güç kullanımının terörle mücadele çerçevesinde aldıkları emri yerine getirdikleri sırada ve meşru müdafaa şartlarında gerçekleştiği kabul edilmiştir. Söz konusu kabul, soruşturma sürecinde elde edilen delillere dayanmaktadır. Bu delillere göre PKK terör örgütünün YPS yapısı içinde Ferhat kod adıyla faaliyet gösteren Y.Y., sözde öz yönetim direnişine katılmak için ikamet ettiği Çanakkale'den Cizre'ye gelerek güvenlik güçlerine karşı aylarca devam eden silahlı saldırılarda yer almıştır. Sürekli ve öngörülemez nitelikteki bu silahlı saldırılara karşılık veren güvenlik kuvvetlerinin Anayasa'nın 17. maddesinde yer alan meşru müdafaa meşru amacına matuf güç kullanımı sonucunda Y.Y.nin hayatını kaybettiği sonucuna varılmıştır.

21. Diğer taraftan Gazal Kolanç ve diğerleri kararında, PKK terör örgütünün şehir savaşı stratejisi kapsamında ateşli silahlar, roketatarlar ve patlayıcılar kullanarak gerçekleştirdiği, ülke topraklarının bir kısmını işgal amacı taşıyan, yüzlerce kişinin ölümü ve binlerce kişinin yaralanması ile sonuçlanan somut başvuruya konu yaygın terör olaylarının ayaklanma olarak nitelendirilmesi gerektiği belirtilmiştir (aynı kararda bkz. § 342). Dolayısıyla somut başvuruda Y.Y.nin ölümüyle sonuçlanan güç kullanımının güç kullanan güvenlik güçlerinin kendilerinin ve başkalarının hayatlarını koruma amacı yanı sıra Anayasa'nın 17. maddesinde yer alan bir ayaklanma ve isyanın bastırılması meşru amacına da matuf olduğu kanaatine varılmıştır.

22. Yaşam hakkına yapılan müdahalenin ihlale yol açmaması için karşılanması gereken son kriter, müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesi anlamında ölçülülük ilkesine aykırılık taşımamasıdır. Bir başka ifadeyle devlet görevlilerinin ölümle neticelenen güç kullanımlarının somut olayın şartlarında ortaya çıkan tehlikeyi bertaraf etmek için orantılı ve gerçekleştirilmek istenen meşru amaca ulaşmak için mutlak zorunlu olduğu ortaya konulmalıdır. Gazal Kolanç ve diğerleri kararında, terör eylemlerinin sona erdirilmesi için yapılan operasyonlar kapsamında yaşam hakkına yönelik gerçekleşen müdahalelerin silahlı bir ayaklanma kapsamında ağır silahlar kullanılarak gerçekleştirilen kesintisiz ve öngörülemez nitelikteki ölümcül terör saldırılarına karşı silahlı ayaklanmayı bastırmak, güvenlik güçleri ve diğer kişilerin yaşamları bakımından ortaya çıkan tehlikeyi bertaraf etmek için yapılan zorunlu ve orantılı bir müdahale olduğu sonucuna ulaşılmıştır (aynı kararda bkz. §§ 343-368). Bu bağlamda başvurucu yakını Y.Y.nin de soruşturma dosyasında mevcut deliller uyarınca Gazal Kolanç ve diğerleri kararında belirtilen ve detaylandırılan operasyonlar kapsamında güvenlik kuvvetleriyle yaşadığı silahlı çatışma esnasında güç kullanımına bağlı olarak hayatını kaybettiğinin kabulü gerekmektedir. Zira soruşturma dosyasındaki bilgilerden günlerce süren şiddetli çatışmaların yaşandığı Niran Sokak'ta bulunan binaların terör örgütünce tünellerle birbirine bağlanarak bunlar arasında eleman ve mühimmat transferi yapıldığı, bu binaların hemen hepsinde bombalı tuzaklamaların mevcut olduğu, Y.Y.nin cesedinin bulunduğu binada birçok başka terör örgütü üyesinin cesedi ile birlikte uzun namlulu silah ve mühimmatın da ele geçirildiği, Y.Y.nin bulunduğu binadan güvenlik güçlerine yapılan silahlı saldırılar sonucunda birçok görevlinin yaralandığı ve şehit olduğu anlaşılmıştır.

23. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının maddi boyutu bakımından ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

24. Yaşam hakkının maddi boyutuna ilişkin olarak yapılan incelemenin ardından hakkın usul boyutu (etkili soruşturma yükümlülüğü) çerçevesinde değerlendirme yapılması gerekmektedir.

25. Somut sürece bakıldığında Y.Y.nin cesedinin bulunmasını takiben Başsavcılık tarafından derhâl bir soruşturma başlatıldığı, olay yeri incelemesinin yapıldığı, delillerin toplanıp muhafaza altına alındığı, güvenlik birimleri ile gerekli yazışmaların yapıldığı, otopsi işlemlerinin vakit kaybetmeden gerçekleştirildiği görülmüştür. Süreçte olay yerinden elde edilen silahlarla birlikte Y.Y.nin vücudundan elde edilen mermi çekirdeği ve svaplar üzerinde kriminal inceleme yapılmış, Y.Y.den DNA numunesi alınarak kimlik tespiti yapılmıştır. Y.Y.nin annesi G.Y.nin müşteki sıfatıyla ifadesine başvurulmuş, soruşturmada kendilerini vekille temsil eden Y.Y.nin yakınları yapılan işlemlerde itiraz ve talep haklarını kullanmıştır.

26. Sokağa çıkma yasağı ve devam eden silahlı çatışmalar nedeniyle olay yerine erişimin sınırlı olduğu bir ortamda kamu gücü eliyle yeterli soruşturma yürütülerek ölümün meydana geldiği koşulların tam olarak ortaya konulması özellikle önemlidir. Öte yandan olayı çevreleyen zorlu koşullar, soruşturma makamları ve delil toplamakla görevli kamu görevlileri için de geçerlidir. Öyle ki söz konusu çatışma ve operasyon döneminde verilen arama kararını yerine getirmek ve delil toplamak için olay yerine giden emniyet görevlilerine ve onların güvenliğini sağlamak için tertibat alan jandarma ve Polis Özel Harekât mensuplarına terör örgütü üyelerince bombalı ve silahlı saldırıda bulunulduğu, bazı uzman görevlilerinin yaralandığı, bu görevlilerin arama kararı gereğini yerine getiremeden olay yerinden ayrılmak zorunda kaldıkları, Cizre Adliyesi binasının iki ayrı tarihte roketatarlar ve uzun namlulu silahlar kullanılarak gerçekleştirilen terör saldırılarının hedefi olması nedeniyle hâkim ve savcıların adliye binası dışında çalıştığı tespit edilmiştir. Bu derece öngörülemez ve şiddetli terör saldırılarının olduğu, devlet güçlerinin kontrollerinin sınırlı bulunduğu bir ortamda etkili soruşturma yapma yükümlülüğü kapsamında olay yerinden delil toplanmasına ilişkin ilkelerin katı biçimde uygulanmasının mümkün olmadığı kuşkusuzdur. Anayasa Mahkemesi, soruşturmanın bağımsız kişilerce yürütülmesi kriterinin hiçbir şekilde Cumhuriyet savcılarının ağır silahlarla çatışmaların devam ettiği bir bölgeye bizzat giderek delilleri tespit etmeleri gerektiği şeklinde yorumlanamayacağı kanaatindedir (Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 373, 377).

27. Esasen ceza soruşturmalarında delil toplama işlemleri jandarma veya polis teşkilatları içindeki adli kolluk birimlerince yerine getirilmek zorunda olduğundan jandarma ve polisin ortak gerçekleştirdiği güvenlik operasyonları sonucu gerçekleşen ölüm olaylarında adli işlemlerle ilgili kim görevlendirilirse görevlendirilsin bu iki teşkilatla bir şekilde kurumsal bir bağı bulunacaktır. Somut başvuruya konu soruşturmalarda arama kararlarının terörle mücadele operasyonlarına katılmayan adli kolluk birimlerince talep edildiği ve karar gereğinin uzman Olay Yeri İnceleme görevlilerince yerine getirildiği anlaşılmıştır. Olay yeri inceleme ve delil toplama işlemlerinin çatışmalara fiilen katılan jandarma ve Polis Özel Harekât birimlerinden ayrı bir yapı içindeki bu uzman birimlerce yerine getirilmesi somut olayın koşullarında soruşturmanın bağımsızlığının sağlanması bakımından önemli bir tedbir olarak değerlendirilmiştir. Buna ek olarak adli kolluk görevlileri, daha sonra tutanağa bağladıkları tüm işlemleri video ve fotoğraflarla kaydederek soruşturmayı yürütmekle görevli Cumhuriyet savcılarının incelemesine imkân sağlamıştır. Soruşturmalar için kritik önemdeki ölü muayene ve otopsi işlemleri ise Cumhuriyet savcılarının bizzat katılımıyla yapılmıştır. Dolayısıyla somut olayda etkili soruşturma yürütme yükümlülüğü kapsamında soruşturmanın bağımsızlığının zedelenmemesi için imkânlar dâhilindeki tüm tedbirlerin alındığı kanaatine ulaşılmıştır.

28. Süreçte kamu görevlilerinin şüpheli sıfatıyla ifadelerinin alınmadığı görülmüşse de soruşturmanın amacı, somut olayın ne şekilde gerçekleştiğini ortaya çıkarmak ve böylece kullanılan gücün Anayasa'nın 17. maddesi anlamında meşru olup olmadığını belirlemektir. Dolayısıyla ifade alma işlemi her soruşturmada yerine getirilmesi gereken otomatik bir zorunluluk olarak kabul edilemez. Süreçte toplanan deliller olayın koşullarında maddi gerçeği ortaya çıkarmış ve kullanılan gücün Anayasa'nın 17. maddesi anlamında mutlak zorunlu ve orantılı olduğunu göstermiştir. Bu nedenle somut olayda çatışmalara katılan görevlilerin ifadelerinin alınmaması etkili soruşturma yükümlülüğü ile ulaşılmak istenen amaç bakımından yerine getirilmesi gereken zorunlu ve faydalı bir delil toplama işlemi olarak değerlendirilmemiştir. Bunun da ötesinde devamlılık arz eden ve öngörülemez nitelikteki silahlı çatışmalara katılan operasyonel birliklerin çatışmaların seyrine göre sürekli değişmesi nedeniyle farklı zamanlarda gerçekleşmiş olması son derece muhtemel ölümlerin hangi birim görevlilerince kullanılan güç sonucu meydana geldiğini belirlemek de neredeyse imkânsızdır (Gazal Kolanç ve diğerleri, § 381).

29. Soruşturmanın etkinliğine ilişkin asgari ölçütleri karşılayan incelemenin nitelik ve derecesinin olayın koşullarına bağlı olduğu unutulmamalıdır. Gazal Kolanç ve diğerleri kararında detaylı analize konu -döneme hakim olan- koşullar altında dahi olayın aydınlatılabilmesi için imkânlar dâhilinde tüm delillerin toplanması, hukukun üstünlüğüne olan inancın korunması ve hukuka aykırı eylemlere müsamaha gösterildiği veya kayıtsız kalındığı görünümü verilmemesi açısından kritik öneme sahiptir. Yukarıda aktarılan safahatı içeren soruşturma sürecinde ölüm olayını çevreleyen koşulların tespitine imkân sağlayan gerekli ve yeterli bilgilerin imkânlar dâhilinde bir bütün olarak elde edildiği, sürecin makul olduğu değerlendirilebilecek 2 yıl 10 ay gibi bir sürede tamamlandığı anlaşılmıştır. Somut olayı çevreleyen son derece zor ve ağır koşullar nazara alındığında ölüm olayı ile ilgili delil toplama işlemlerinin özensiz yürütüldüğü yorumunu getirmek mümkün görünmemektedir.

30. Sonuç itibarıyla Y.Y.nin ölümüyle ilgili yürütülen ceza soruşturmasında soruşturmanın derinliği ve ciddiyeti üzerinde etki gösterecek nitelikte bir eksikliğin olmadığı, dolayısıyla somut başvuruda yaşam hakkının usul boyutuna yönelik bir ihlalin bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

31. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının usul boyutu bakımından ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

B. Diğer İhlal İddiaları

32. Gazal Kolanç ve diğerleri ile Mehmet İnan (B. No: 2016/228, 20/12/2022) kararlarında belirtilen ilkeler doğrultusunda başvurucuların diğer ihlal iddialarının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Başvurucu Nihat Yalçın'ın yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Başvurucu Ethem Yaşli'nin yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Diğer ihlal iddialarının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Başvurucu Nihat Yalçın'ın Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 2/5/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Ethem Yaşli ve Nihat Yalçın [2.B.], B. No: 2016/3646, 2/5/2023, § …)
   
Başvuru Adı ETHEM YAŞLİ VE NİHAT YALÇIN
Başvuru No 2016/3646
Başvuru Tarihi 25/2/2016
Karar Tarihi 2/5/2023

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru; sokağa çıkma yasağı uygulaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, bu dönemde düzenlenen güvenlik operasyonu sırasında meydana gelen ölüm nedeniyle yaşam hakkının, aile üyelerinin katılımıyla, dinî inançlara uygun bir törenle defin yapılamaması nedeniyle kötü muamele yasağı ile özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Yaşam hakkı Güvenlik güçlerinin ölümcül güç kullanması İhlal Olmadığı
Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Kötü muamele yasağı Diğer kötü muamele iddiaları Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Cenaze-Defin Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi