logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mustafa Tüylüoğlu [2.B.], B. No: 2018/1710, 2/5/2023, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MUSTAFA TÜYLÜOĞLU BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/1710)

 

Karar Tarihi: 2/5/2023

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Berrak YILMAZ

Başvurucu

:

Mustafa TÜYLÜOĞLU

Vekili

:

Av. Ahmet Emre KIRKSES

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, bir bakır işletmesi tarafından yapılan madencilik faaliyetleri nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, madencilik faaliyetleri kapsamında meydana gelen patlamaların yol açtığı gürültü ve titreşim nedeniyle huzur ve ruh sağlığının bozulduğu iddiasıyla Çayeli Bakır İşletmeleri A.Ş.ye (davalı şirket) 21/10/2014 tarihinde Çayeli Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) manevi tazminat davası açmıştır.

3. Mahkeme tarafından 26/3/2015 tarihinde davanın daha önce kesin hükümle karara bağlandığından dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir. Kararda, başvurucunun davalı şirkete karşı aynı sebeple daha önce açtığı taşınmaza ilişkin el atmanın önlenmesi ve tazminat davasında, davanın kısmen kabulü ve kısmen reddine karar verilerek 889,31 TL maddi ve 5.000 TL manevi tazminata hükmedildiği belirtilmiştir. Hükmün taraflarca temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından olayda manevi tazminata hükmedilmesinin yerinde olmadığı gerekçesiyle bozma kararı verildiği ve yeniden yapılan yargılama sonunda davada 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinde düzenlenen manevi tazminat şartlarının gerçekleşmediği belirtilerek başvurucunun manevi tazminat talebinin reddine karar verildiği ve kararın Yargıtay tarafından onanarak 24/2/2010 tarihinde kesinleştiği belirtilmiştir.

4. Kararın başvurucu tarafından temyizi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 28/9/2015 tarihinde bozma kararı vermiştir. Kararda başvurucunun bu davada geceleri de patlatma yapıldığı ve bu nedenle uykusunu alamadığı, iş veriminin düştüğü, ruh sağlığının bozulduğu gerekçesiyle manevi tazminat talebinde bulunduğu, taraflar arasında daha önceden görülen davada bu istemin bulunmadığı, bu nedenle davanın esasına girilerek olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.

5. Mahkeme dava dosyasını yeniden esasa kaydederek yeniden yargılamaya başlamış ve davalı şirkete ait patlatma ölçüm raporları ve ölçüm değerleri, raporlardaki evlerin konumunu gösteren harita, karara bağlanan dosyada alınan bilirkişi raporları ile Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesince hazırlanan raporları dosyaya eklemiş ve başvurucunun sosyal ve ekonomik durum araştırmasını yapmıştır.

6. Mahkeme 26/5/2016 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararda geceleri patlatma yapılıp yapılmadığının sorgulanması için davalı şirketten alınan dava tarihi olan 2014 ve geriye doğru beş yıllık patlatmaları saatleriyle gösteren çizelgelerden en son patlatma saatinin 16.02 olduğu, bu saatin de gece saati olmadığının anlaşıldığı belirtilmiştir. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanun'un 24. maddesi ve 6098 sayılı Kanun'un 49. maddesinde belirlenen kişisel çıkarların kişilik hakları olduğu, kişilik haklarının ise bedensel ve ruhsal tamlık ve yaşam ile nesep gibi insanın insan olmasından güç alan varlıklar ya da kişinin adı, onuru, sır alanı gibi dolaylı varlıklar olduğu, davaya konu olayın bu çerçeve dışında kalması nedeniyle manevi tazminat talebinin reddi gerektiği belirtilmiştir. Kararda ayrıca dosyadaki bilgi ve belgelere göre başvurucuya ait 25 yaşındaki binanın 600 metre uzağında patlatılan dinamit nedeniyle binada hasar oluştuğu, bu olay nedeniyle başvurucunun yaralanmadığı ve yakınlarından da ölen veya yaralanan olmadığı, bina hasarının başvurucunun iç huzurunu bozacak nitelikte bir durum olmadığı belirtilerek manevi tazminatın şartlarını düzenleyen 6098 sayılı Kanun’un 49. maddesine göre eşya zararının kişinin sosyal, fiziki ve kişilik değerlerine oluşturacak nitelikte bir eylem olarak benimsenemeyeceği vurgulanmıştır.

7. Kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 16/3/2017 tarihinde onama kararı vermiş, karar düzeltme talebini 25/10/2017 tarihinde reddetmiştir.

8. Nihai hükmü 13/12/2017 tarihinde öğrenen başvurucu 9/1/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

9. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

10. Başvurucu, yer altı madenciliği yapan davalı şirketin patlattığı dinamitler nedeniyle uyku problemi yaşadığını, ruh sağlığının olumsuz etkilendiğini, çevrede gürültü kirliliği oluştuğunu belirterek mülkiyet hakkının ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

11. Anılan başvuru açısından değerlendirilmesi gereken ilk husus, başvuruya konu çevresel etkinin Anayasa’nın 20. maddesi kapsamındaki güvenceleri harekete geçirecek asgari ağırlıkta olup olmadığıdır. Bu kapsamda ilgili tesis, işletme veya sair faaliyet sonucu ortaya çıkan çevresel etkiler ile başvurucunun özel ve aile hayatı veya konutunu kullanım hakkı arasında yeterince sıkı bir bağın varlığı yeterlidir (Mehmet Kurt [GK], B. No: 2013/2552, 25/2/2016, § 69; Ahmet İsmail Onat, B. No: 2013/6714, 21/4/2016, § 84; Hüseyin Tunç Karlık ve Zahide Şadan Karluk, B. No: 2013/6587, 24/3/2016, § 68). Başvurucunun yer altı madenciliği kapsamında dinamitlerin patlatıldığı bölgede yaşadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla anılan projenin başvurucunun özel hayata saygı hakkına yönelik etkisinin Anayasa’nın 20. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.

12. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşıldığından başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

13. Özel hayatın korunması kapsamında, kişiliğin serbestçe geliştirilmesiyle uyumlu birçok hukuksal çıkar bu hakkın kapsamına dâhildir. Bu bağlamda, kişinin fiziksel ve ruhsal bütünlüğüne ilişkin hukuksal çıkarı da özel hayata saygı hakkı kapsamında güvence altına alınmaktadır. Fiziksel ve ruhsal bütünlük hakkı kapsamında güvence altına alınan hukuksal çıkarlardan biri de sağlıklı bir çevrede yaşama hakkıdır (AYM, E.2013/89, K.2014/116, 3/7/2014).

14. Özel hayat kapsamında devletin özel hayata etkili bir biçimde saygının sağlanması bağlamında pozitif yükümlülükleri kapsamında özel hayata saygıyı sağlamaya yönelik tedbirleri alması gerekir (Sevim Akat Eşki, B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 26). Çevresel rahatsızlıklarla ilgili ihlal iddiaları kapsamında da ağırlıklı olarak devletin pozitif yükümlülükleri bağlamında özel hayat, aile yaşamı ve konuta saygı hakkı, sadece kamusal müdahalelere karşı korunmamakta özel kişilerden kaynaklanan müdahaleler kapsamında da gündeme gelmektedir (Mehmet Kurt §§ 47-48).

15. Karmaşık çevresel sorunların ele alınıp çözümlenmesi aşamasında karar süreci, çevreye ve kişi haklarına zarar verebilecek faaliyetlerin etkilerini önceden değerlendirecek ve önleyecek şekilde tesis edilmelidir. Bu bağlamda söz konusu sürece ilişkin bilgilere erişim ve karar alma sürecine aktif katılımın yanı sıra karardan etkilenebilecek bireylerin karar alma sürecinde görüş ve menfaatlerinin yeterince dikkate alınmadığını dile getirebilmek için konuyla ilgili her türlü tasarrufa karşı yargısal başvuru hakkına sahip olmaları ve iddialarının yargısal makamlarca özenli bir şekilde değerlendirilmesi son derece önemlidir (Ahmet İsmail Onat, B. No: 2013/6714, 21/4/2016, § 94; Fevzi Kayacan (2), B. No: 2013/2513, 21/4/2016, § 71; Hüseyin Tunç Karlık ve Zahide Şadan Karluk, B. No: 2013/6587, 24/3/2016, § 75; Ahmet Bilgin ve diğerleri, B. No: 2015/11709, 12/12/2018, § 62). Bu anlamda anılan anayasal güvenceleri gözeten bir yargılama süreci yürütülmesi ve neticede ulaşılan sonucun konuyla ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanması gerekir (Nihat Hançeroğlu, B. No: 2018/17821, 10/5/2022, § 36).

16. Somut olayda başvurucunun olaya dair şikâyetlerinin özü, yer altı madenciliği yapan davalı şirketin patlattığı dinamitler nedeniyle uyku problemi yaşadığına ve bu nedenle ruh sağlığının olumsuz etkilendiğine ilişkindir. Mahkemece tazminat davası sürecinde davalı işletmeye ait patlatma ölçüm raporları ve ölçüm değerleri, raporlardaki evlerin konumunu gösteren harita, karara bağlanan diğer dosyada alınan bilirkişi raporları ile Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesince hazırlanan raporların celp edilerek dosyaya eklendiği anlaşılmaktadır. Bu süreçte başvurucuya ait sosyal ekonomik durum araştırması yaptırıldığı, aynı tarafların bulunduğu ve aynı konuya ilişkin diğer dava dosyasının dosyaya eklendiği görülmektedir.

17. Mahkeme, Yargıtayın bozma ilamı doğrultusunda geceleri patlatma yapılıp yapılmadığının sorgulanması için davalı işletmeden 2014 ve geriye doğru beş yıllık patlatmaları saatleriyle gösteren çizelgeleri istemiş ve bu belgelerden en son patlatma saatinin 16.02 olduğu, dolayısıyla gece patlatma yapıldığı olgusunun doğrulanmadığını tespit etmiştir. Ayrıca başvurucuya ait binanın gün içinde patlatılan dinamit nedeniyle hasar almasının, daha önce karara bağlanan maddi ve manevi tazminat davası kapsamında kaldığı, Yargıtayın bozma kararı gerekçesinde belirlediği, başvurucunun geceleri patlatma yapılması nedeniyle uykusunu alamadığı, iş veriminin düştüğü, ruh sağlığının bozulduğu iddiası yönünden yargılamaya başlanan yeni davanın kapsamında bulunmadığı anlaşılmaktadır. Derece mahkemesi, tüm bu araştırma ve tespitlere dayanarak davanın reddine karar vermiş ve karar Yargıtay tarafından onanmıştır. Yargılama sürecinde bir avukat tarafından temsil edilen başvurucunun kararlara karşı kanuni yollara başvurabildiği, bu suretle meşru çıkarlarının korunması için söz konusu davaya gerekli olduğu ölçüde etkili katılımının sağlandığı, dava dosyasını inceleyip ayrıca bilgi ve belge sunabildiği, toplanan delillerden haberdar edildiği anlaşılmaktadır. Bu tespitler ışığında derece mahkemelerinin gerekçelerinin yeterli olduğu ve takdir hatası bulunmadığı ve başvurucunun özel hayatına saygı hakkı bağlamında kamusal makamların üzerine düşen pozitif yükümlülükleri yerine getirdiği söylenebilir.

18. Açıklanan gerekçelerle özel hayata saygı hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 2/5/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Mustafa Tüylüoğlu [2.B.], B. No: 2018/1710, 2/5/2023, § …)
   
Başvuru Adı MUSTAFA TÜYLÜOĞLU
Başvuru No 2018/1710
Başvuru Tarihi 9/1/2018
Karar Tarihi 2/5/2023

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, bir bakır işletmesi tarafından yapılan madencilik faaliyetleri nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Çevre İhlal Olmadığı
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi