TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HASAN TÜNEY VE MEHMET YAZICIOĞLU BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/3958)
|
|
Karar Tarihi:1/7/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Cafiye Ece YALIM
|
Başvurucular
|
:
|
1. Hasan TÜNEY
|
|
|
2. Mehmet YAZICIOĞLU
|
Başvurucular Vekili
|
:
|
Av. Aliye ÖZCAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; hukuka aykırı delile dayalı mahkûmiyet kararı verilmesi nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının, kararın sonucunu değiştirebilecek nitelikte esaslı iddiaların karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının, özel yetkili mahkemelerde yargılama yapılması nedeniyle kanuni hâkim güvencesinin, usule ilişkin imkânlar bakımından dezavantajlı duruma düşürülme nedeniyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesinin, yargılamanın makul sürede yapılmaması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının, tutukluluk hâlinin makul süreyi aşması ve verilen mahkûmiyet kararları nedeniyle de kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru24/2/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. 2016/3960 numaralı başvuru dosyasının hukuki irtibat nedeniyle 2016/3958 numaralı başvuru dosyası ile birleştirilmesine, incelemenin 2016/3958 numaralı başvuru dosyası üzerinden yürütülmesine ve diğer dosyanın kapatılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığınca, A.S.A. liderliğinde suç örgütü kurulduğu iddialarıyla ilgili olarak yapılan soruşturma sırasında anılan suç örgütüne rakip olan S.Y. liderliğinde bir başka suç örgütünün varlığının tespit edilmesi üzerine soruşturma başlatılmıştır. Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığınca görevsizlik kararı verilerek soruşturma dosyası Adana Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) (CMK 250. madde ile görevli) gönderilmiştir.
10. Başsavcılıkça yapılan soruşturmada başvurucuların da aralarında bulunduğu diğer şüphelilerin S.Y. liderliğindeki örgüt faaliyetleri kapsamında çok sayıda suç işledikleri, yapılan soruşturma kapsamında çok sayıda ve çeşitli silahlar ele geçirildiği, başvurucu Mehmet Yazıcıoğlu'nun örgütün alt grup lideri ve başvurucu Hasan Tüney'in ise örgüt üyesi olduğu değerlendirilmiştir.
11. Müşteki A.G.nin kolluk tarafından alınan 30/10/2007 tarihli beyanının ilgili kısımları şöyledir:
"...Üç yıldır [S.Y.] ve adamları Mehmet Yazıcı, [H.A.], Çilli Hasan, [Y.], [V.] ve ismini bilmediği bir çok şahıs tarafından kendisinden zorla ya da zorda bırakılarak bir çok defa para alındığını, yaklaşık üç yıl önce Tarsus ülkü ocağı başkanı [S.Y.] ile tanıştığını, bu tarihten itibaren önce ülkü ocağı adına yapılan faaliyetler için para talebinde bulunulduğunu, bu taleplerin daha sonraları arttığını, [S.Y.nin] yanında bulunan beş altı adamıyla birlikte işyerine sürekli gelmeye başladığını, kendisinin bunu istemediğini, müşteri ve çalışanlarının bu durumdan rahatsız olduklarını, işyerinden gitmeleri için para verdiğini, sürekli telefonla taciz ettiklerini,
...
olaydan sonraki Haziran ayı içerisinde restoranda arkadaşı olan [Y.Ö.], [H.İ.] ile yemek yedikleri esnada [S.Y.nin] yanında Mehmet Yazıcıoğlu, Çilli Hasan (Hasan Tüney), [V.] kırmızı tişörtlü şahsın ile birlikte gelerek kendisini dövdüklerini, korktuğu için şikayetçi olmadığını,
...
kısa bir süre sonra Mehmet Yazıcıoğlu'nun kendisinin okul arkadaşı olan [S.K.] ile gelerek inşaat malzemesi istediğini, fakat vermediğini, 27.10.2007 günü Mehmet Yazıcıoğlu'nun [H.] ve tanımadığı bir şahısla birlikte işyerine gelerek işçisi ile tartıştığını,, 61 YTL olan mutfak evyesini 30 YTL ye istediğini, bu arada içeriye [S.Y.nin] dört beş kişiyle birlikte girdiğini, bataryayı 30 YTL ye vermeyince Mehmet Yazıcıoğlu'nun batarya ile suratına vurduğunu, polis çağırmak için telefon açtığında telefonun kablosunu kopararak yüzüne tekrar vurduğunu ve ayrıldığını, bu olaylarıni korkutup yıldırarak kendisinden para almak amacını güttüğünü, kendisini mağdur eden bu kişilerden davacı ve şikayetçi olduğunu beyan etmiştir..."
12. Başvurucular 27/10/2008 tarihinde gözaltına alınmışlardır. Başvuruculardan Mehmet Yazıcıoğlu'nun aynı tarihte evinde yapılan aramada bir adet ruhsatsız tabanca, yirmi dokuz adet fişek, A.B. imzalı iki adet şikâyetten vazgeçme dilekçesi, iki adet cep telefonu ve sim kartı; arabasında yapılan aramada da altı adet fişek bulunmuştur. Başvuruculardan Hasan Tüney'in evinde yapılan aramada bir adet tabanca, on yedi adet fişek, bir cep telefonu ve sim kart bulunmuştur.
13. Başvurucular Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan 30/10/2008 tarihli ifadelerinde üzerine atılı suçlamaları kabul etmemişlerdir. Tarsus 2. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından aynı tarihte yapılan sorgularında Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığındaki ifadelerini tekrar eden başvurucuların tutuklanmalarına karar verilmiştir.
14. Tanık Y.Ö.nün kollukça alınan 26/11/2008 tarihli beyanının ilgili kısmı şöyledir:
"... 2007 yılında [A.G.] ve [U.G.] ile birlikte Mersin'e yemek yemek için gittiklerini, sahildeki bir kafeye oturduklarını, kendisinin telefon açmak için dışarıya çıktığını, dışardaki [U.G.], [H.İ.] ve [F.B.] yanına giderken Tarsus'tan tanıdığı Mehmet Yazıcıoğlu, Hasan Tüney ve ismini bilmediği bir şahsın yanlarına gelip [A.G.yi] sorduklarını, içerde olduğunu söyleyince Mehmet Yazıcıoğlu'nun yanlarında kaldığını, Hasan Tüney ve tanımadığı şahsın içeriye girdiğini, içerden gürültüler geldiğini, [A.G.nin] ne oluyor, polis çağırın şeklinde bağırarak dışarıya çıktığını, kendilerinin bu duruma şaşırdıklarını, aracı olmak isteyince Mehmet Yazıcıoğlu'nun 'siz bu işlere karışmayın' diye uyardığını, bu sırada sivil polislerin geldiğini, [A.G.] şikayetçi olmak isteyince Hasan Tüney ve Mehmet Yazıcıoğlu'nun 'davacı olursan senin için iyi olmaz' demeleri üzerine [A.nın] şikayetçi olmaktan vazgeçtiğini beyan etmiştir..."
15. Tanık F.B.nin kollukça alınan 26/11/2008 tarihli beyanının ilgili kısmı şöyledir:
"... 2 yıl kadar önce [H.İ.], [Y.Ö.] ve [U.] isimli şahısla Mersin'e gittiklerini, bir süre gezdikten sonra D. Kafe isimli lokantanın önüne durduklarını, burada [U.] ile konuştuklarını, bu sırada [Y.Ö.nün] kafeden aceleyle çıktığını, bir süre sonra Tarsus ülkü ocaklarından tanıdığı Mehmet Yazıcıoğlu, Hasan Tüney ve tanımadığı bir şahsın geldiğini, Hasan Tüney ve tanımadığı şahsın kafeye girdiğini, içeriden bağrışmalar geldiğini, daha sonra Hasan Tüney ve yanındaki şahsın kafeden dışarıya çıktığını, arkasından da [A.G.nin] saçı başı dağınık vaziyette dışarıya geldiğini, Hasan Tüney'in küfürlü konuşarak dayısı olan [A.G.yi] arabaya bindirmek istediğini, kendilerinin ve olay yerine gelen sivil polislerin müdahalesi üzerine arabaya bindirmekten vazgeçtiklerini, [A.G.] şikayetçi olmak isteyince Hasan Tüney, Mehmet Yazıcıoğlu ve [V.] isimli şahsın 'davacı olursan seni Tarsus'ta yaşatmayayız' diye tehdit etmesi üzerine şikayet etmekten vazgeçtiğini beyan etmiştir..."
16. Başsavcılık tarafından başvurucuların da aralarında bulunduğu seksen iki şüpheli hakkında suç örgütüne üye olma, yağma ve diğer suçlardan yapılan soruşturma sonucunda 23/2/2009 tarihli iddianame ile Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) (CMK 250. madde ile görevli) kamu davası açılmıştır.
17. Bireysel başvuru konusu olan suçlara ilişkin başvurucular hakkında düzenlenen 23/2/2009 iddianamede 19. olay olarak anlatılan müşteki H.B.ye yönelik yağma suçunun başvuru Hasan Tüney tarafından bir kısım şüpheli ile birlikte gerçekleştirildiği, 23. olay olarak anlatılan olayın ise başvurucuların her ikisi tarafından bir kısım şüpheli ile birlikte gerçekleştirildiği belirtilmiş; başvurucu Mehmet Yazıcıoğlu'nun örgüt liderinin en yakın adamlarından biri olduğu, örgüt içinde liderden hemen sonra geldiği, başvurucu Hasan Tüney'in örgüt içinde üye konumunda olduğu, diğer örgüt üyeleri ile irtibatlı olduğu belirtilmiştir.
18. Başvurucular Mahkemedeki savunmalarında da soruşturma aşamasındaki beyanlarını tekrar ederek atılı suçlamaları reddetmişlerdir.
19. Müşteki A.G. ve tanıklar yargılama sırasında da soruşturma aşamasında verdikleri beyanlara benzer beyanlarda bulunmuşlardır.
20. Mahkeme 22/3/2013 tarihli kararıyla başvurucu Mehmet Yazıcıoğlu hakkında suç örgütü üyesi olma, suç delillerini gizleme, suçluyu kayırma, kasten yaralama, şantaj, yağma, mala zarar verme, genel güvenliği tehlikeye sokma, 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkında Kanun'a muhalefet suçlarından; başvurucu Hasan Tüney hakkında ise suç örgütü üyesi olma, yağma ve 6136 sayılı Kanun'a muhalefet suçlarından mahkûmiyet kararı vermiştir. Başvuruların hükümle birlikte tahliyesine de karar verilmiştir.
21. Mahkemenin 22/3/2013 tarihli gerekçeli kararının ilgili kısımları şöyledir:
"...19. olay nedeniyle yapılan değerlendirme: Müşteki beyanları, müşteki beyanlarını doğrulayan iletişim tespit tutanakları, sanık savunmaları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; [H.B.nin] Tarsus Belediyesi'nden kiralayarak çalıştırdığı Ş.M. Mahallesinde bulunan otoparkı, [S.Y.] liderliğindeki suç örgütünün zorla ele geçirerek örgüt üyesi olan Hasan Tüney'in işletmesine vermeyi ve bu işyerinden elde edilecek gelirin bir kısmı ile de örgütün çeşitli ihtiyaçlarını da karşılamayı planladığı, bu amaçla örgüt tarafından [H.B.yi] korkutup sindirmek için taciz etmeye başladıkları, zaman içerisinde örgüt üyelerinden [A.U.] ve Hasan Tüney'in [H.B.ye] 'cezaevinde yatan adamlarımıza vereceğiz' diyerek 100 YTL para aldıkları, örgüt üyeleri [U.K.] ile [A.U.nun] şahsın işyerine Mehmet YAZICIOĞLU’na ait otomobil ile giderek örgüte yardım etmediği bahanesiyle silahla tehdit edip, darp ettikten sonra iş yerini terk etmesini söyledikleri,
Müşteki [H.B.nin] beyanlarının da olayın meydana geliş şeklini ortaya koyduğu, böylelikle sanıklar ...Hasan Tüney'in ...mağdur [H.B.ye] karşı örgüt faaliyeti çerçevesinde yağma suçunu işledikleri, olayı ve oluş şeklini ortaya koyan müşteki beyanları ve iletişim tespit tutanakları içerikleri karşısında suçtan kurtulmaya yönelik sanık savunmalarına itibar edilemeyeceği kanaatine varıldığından sanıkların TCK'nın 149/1-c-f-g maddesi gereğince cezalandırılmalarına karar verilmiştir.
....
23. olay nedeniyle yapılan değerlendirme: Müştekinin aşamalarda alınan istikrarlı beyanları, müşteki beyanlarını doğrulayan tanık anlatımları, müşteki ve tanık anlatımları ile uyumlu iletişim tespit tutanakları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde suç örgütü lideri [S.Y.] ve suç örgütü üyeleri Mehmet Yazıcıoğlu, Hasan Tüney, [A.D.], [Y.A.], [V.D.] ve [F.M.Y.nin] 2006-2007 yılları içerisinde suç örgütünün korkutucu gücünden faydalanarak örgüte gelir temin etmek maksadıyla müşteki [A.G.yi] tehdit etmek, dövmek suretiyle maddi menfaat temin ettikleri, böylece nitelikli yağma suçunu işledikleri, müştekinin olay tarihlerinde suç örgütünden korktuğu için uzun süre şikayetçi olamadığı, bu suretle sanıklar [S.Y.], Mehmet Yazıcıoğlu, H.T., Hasan Tüney, [A.D.], [Y.A.], [V.D.] ve [F.M.Y.nin] iddianamedeki 23. olay nedeni ile müşteki [A.G.ye] karşı yağma suçunu işledikleri kanaatine varıldığından sanıkların 5237 sayılı TCK'nın 149/1-c-f-g maddesi gereğince cezalandırılmalarına karar verilmiştir.
...
6136 Sayılı Kanuna muhalefet suçları yönünden: Sanık Hasan Tüney'in Tarsus ilçesi Akşemsettin Mah. 159 Sk. E2 Blk. Kat. 2 No. 8 sayılı adresinde yapılan aramada 1 adet 7.65 mm. çapında N.O.526732 seri nolu Super Automatic Colt Specıal Ravar.Cal.7,65 marka tabanca, 9 adet 7.65 mm. çapında, 8 adet 9 mm. çapında fişeğin,
...
Sanık Mehmet Yazıcıoğlu'nun Tarsus ilçesi Şehitishak Mah. 100 Yıl sitesi Simya Apt. No. 95 Kat. 5/20 sayılı adresinde yapılan aramada 1 adet 9 mm. çapında R 03820 seri nolu Fabrıque Natıonale Belgıque Brownings Patent Depose marka ruhsatsız tabanca, 14 adet 9 mm. çapında, 15 adet 7.65 mm. çapında MKE yapımı fişek, 06 H 6829 plakalı aracında yapılan aramada 6 adet 9 mm. çapında MKE yapımı fişeğin,
...
alınan kriminal raporlarından sözkonusu silah ve mermilerin ruhsatsız ve 6136 sayılı yasanın 13/1 maddesi kapsamında kaldıkları anlaşıldığından sanıklar ...Hasan Tüney ...Mehmet Yazıcıoğlu'nun 6136 sayılı Yasanın 13/1 maddesi gereğince cezalandırılmalarına karar verilmiştir.
...
Örgüt üyelerinin olaylarda çok sayıda silahlı eylem gerçekleştirdikleri, bu olaylara ilişkin yapılan soruşturmalarda değişik çap ve markada çok sayıda ruhsatsız silahlar, mermiler ve bir kısmı taşınması/bulundurulması yasak nitelikte kesici aletlerin ele geçirildiği, örgütün faaliyetlerinde silah kullanılması, bir kısım sanıklardan suç örgütüne ait silahların ele geçirilmesi karşısında, örgütün silahlı olarak kabul edilmesinin gerektiği, atılı suç örgütü üyesi olmak suçunu işledikleri anlaşıldığından 5237 sayılı TCK'nın 220/2, 3 maddesi gereğince cezalandırılmalarına karar verilmiştir.
...
Örgüt mensubu olan bir kısım sanıkların ev, araç ve üst aramalarında çeşitli silah ve mermilerin ele geçirilmiş olması, müştekilerin beyanlarında silah kullanıldığından söz etmeleri ve iletişimin tespiti tutanaklarından ve gerçekleştirilen eylemlerden de bu hususun açıkça anlaşılması nedeniyle suç örgütünün silahlı olduğu Mahkememizce kabul edilerek sanıklar hakkında örgüt nedeniyle verilen cezalardan 5237 sayılı TCK'nın 220/3 maddesi gereğince artırım yapılmıştır..."
22. Başvurucular hukuka aykırı telefon dinlemelerine dayalı olarak hüküm kurulduğunu, olaylar ve deliller arasında bağ kurulmadan mahkûmiyet kararları verildiğini, uzun süre tutuklu kaldıklarını iddia ederek mahkûmiyet kararlarına karşı temyiz yoluna başvurmuşlardır. Temyiz incelemesi sürerken 6/3/2014 tarihli 6526 Kanun'un 1. maddesiyle CMK 250. madde ile yetkili Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi kapatılmıştır. Adana 9. Ağır Ceza Mahkemesine dava dosyasının devri yapılmıştır.
23. Yargıtay 1. Ceza Dairesi 24/12/2015 tarihli kararı ile başvurucu Mehmet Yazıcıoğlu hakkında suç örgütü üyesi olma, iddianamede 23. olay olarak anlatılan müşteki A.G.ye karşı nitelikli yağma, 6136 sayılı Kanun'a muhalefet suçlarından verilen mahkûmiyet kararlarının ve başvurucu Hasan Tüney hakkında suç örgütü üyesi olma, iddianamede 19. olay ile 23. olay olarak anlatılan müşteki H.B. ile müşteki A.G.ye karşı nitelikli yağma, 6136 sayılı Kanun'a muhalefet suçlarından verilen mahkûmiyet kararlarının onanmasına karar vermiştir. Diğer hükümler hakkında bozma kararı verilmiş olup yargılama devam etmektedir.
24. Başvurucular onama kararını25/1/2016 tarihinde öğrendiklerini bildirmişlerdir.
25. Başvurucular 24/2/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 1/7/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucuların İddiaları
27. Başvurucular; usulsüz telefon dinlemeleri yapılarak aleyhlerine zorlama deliller yaratıldığını, emniyet görevlileri tarafından iletişim tespit tutanakları üzerinde oynamalar yapılarak hukuka aykırı deliller üretildiğini, telefon dinlemelerinin başkaca delillerle desteklenmediğini, mahkûmiyet kararı kesinleşmeden önce yapılan kanun değişikliği ile suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunun iletişimin tespiti kararı verilebilecek katalog suçlar arasından çıkarıldığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini belirtmişlerdir.
b. Değerlendirme
28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların iddiaları hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
29. Somut olayda başvurucular; Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) mensuplarınca aleyhlerine delil olarak kullanılan iletişim tespit tutanakları üzerinde oynamalar yapılarak hukuka aykırı deliller üretildiğini, telefon dinlemelerinden başka delil bulunmadığını, mahkûmiyet kararının hukuka aykırı delile dayalı olduğunu ileri sürmüşlerdir.
30. Gerekçeli karar incelendiğinde Mahkemenin sanık savunmalarını, müşteki beyanlarını, tanık beyanlarını, iletişimin tespiti tutanaklarını ve tüm dosya kapsamını birlikte değerlendirmek suretiyle bir sonuca ulaştığı değerlendirilmiştir. Ayrıca bu delillerin hukuka aykırı şekilde elde edildiğine ilişkin derece mahkemelerinde bir tespit yapılmadığı görülmektedir. Başvurucular her ne kadar iletişimin tespiti tutanaklarının hukuka aykırı olduğunu, tesadüfen elde edilen deliller olduğunu, özel hayatın gizliliği kapsamında yer alan konuşmaların delil olarak değerlendirildiğini iddia etseler de başvurucuların şikâyetlerinde hangi görüşmelerin özel hayatın gizliliği kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, tesadüfen elde edildiğini iddia ettikleri delillerin hangi telefon konuşmalarından elde edildiği, iletişim tespit tutanakları üzerinde yapıldığı iddia edilen oynamaların hangi tutanaklara ilişkin olduğu hususlarına dair bir bilgi de vermedikleri anlaşılmaktadır.
31. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (3), 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda, kamu gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal edildiği, buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
32. Somut olayda başvurucuların ihlal iddiasına ilişkin delillerini sunma, temel hak ve özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüklerini yerine getirmedikleri, iddialarını temellendiremedikleri sonucuna ulaşılmıştır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucuların İddiaları
34. Başvurucular genelleme yapılarak karar verildiğini, hangi sanığın hangi eylemi yaptığının ortaya konmadığını, denetime elverişli gerekçenin bulunmadığını, gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini belirtmişlerdir.
b. Değerlendirme
35. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
36. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).
37. Gerekçeli karar hakkı, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51).
38. Somut olayda yapılan değerlendirme sonunda tarafların başvurunun sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmaları tartışılarak verilen kararda hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu, mahkeme kararının temyiz denetiminden geçerek kesinleştiği, böylece kanun yolu denetiminin de yapılabildiği görüldüğünden gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
39. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Kanuni Hâkim İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucuların İddiaları
40. Başvurucular, yargılamanın özel usuller uygulanan özel yetkili mahkemelerde yapılması nedeniyle kanuni hâkim güvencesinin ihlal edildiğini belirtmişlerdir.
b. Değerlendirme
41. Somut olayda temyiz incelemesi sürerken 6526 sayılı Kanun'un 1. maddesi ile CMK 250. madde ile yetkili Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi kapatılarak dava dosyası Adana 9. Ağır Ceza Mahkemesine devredilmiştir.
42. Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda daha önce verdiği kararlarında 4/12/2004 tarihli ve 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 250. maddesi uyarınca yargılama yapan ağır ceza mahkemelerinin kanuni hakim ilkesine aykırılık oluşturmayacağına karar verilmiştir (Deniz Seki, B. No: 2014/5170, 25/6/2015, §§ 51-57). Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
43. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
4. Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucuların İddiaları
44. Başvurucular, iletişim tespit tutanakları hakkında bilirkişi incelemesi yapılması talebinin reddedildiğini iddia etmişlerdir.
b. Değerlendirme
45. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, ikincil nitelikte bir hak arama yoludur. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle genel yargı mercilerinde, olağan yasa yolları ile çözüme kavuşturulması esastır. Bireysel başvuru yoluna, iddia edilen hak ihlallerinin bu olağan denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda başvurulabilir (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 18).
46. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle hukuk sisteminde düzenlenen başvuru yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve adli mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (Bayram Gök, § 19).
47. Bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve genel mahkemeler önünde dayanılmayan iddialar Anayasa Mahkemesi önünde şikâyet konusu edilemeyeceği gibi genel mahkemelere sunulmayan yeni bilgi ve belgeler de Anayasa Mahkemesine sunulamaz (Bayram Gök, § 20).
48. Somut olayda başvurucular iletişimin tespiti tutanakları hakkında bilirkişi incelemesi yapılması taleplerinin Mahkemece reddedildiğini iddia etmişlerdir. Bireysel başvuru dosyasının incelenmesi neticesinde başvurucuların bireysel başvuru formuna konu ettikleri bilirkişi incelemesi yapılması talebinin sanık S.Y. tarafından yapıldığı, başvurucuların Mahkemeden böyle bir talepte bulunmadıkları görülmüştür. Gerekçeli temyiz dilekçesinin yapılan incelemesinde de bilirkişi incelemesi yapılması taleplerinin reddedildiğine ilişkin hususlara değinmedikleri tespit edilmiştir. Başvurucuların iddialarını kovuşturma aşamasında ve etkili bir iç hukuk yolu olarak başvurdukları temyiz aşamasında da ileri sürmemiş olmaları nedeniyle iddialarının incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik ilkesi ile bağdaşmamaktadır.
49. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
5. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucuların İddiaları
50. Başvurucular makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
b. Değerlendirme
51. Bireysel başvuru sonrasında, 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
52. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
53. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında Anayasa Mahkemesi; yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini tartışmıştır (Ferat Yüksel, §§ 27-36).
54. Ferat Yüksel kararında özetle anılan başvuru yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
55. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
56. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia
a. Başvurucuların İddiaları
57. Başvurucular tutukluluk incelemelerinin basmakalıp gerekçelerle reddedildiğini, tutukluluk sürelerinin makul süreyi aştığını belirtmişlerdir.
b. Değerlendirme
58. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereği bireysel başvurunun başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.
59. Suç isnadına bağlı özgürlükten yoksun bırakılma hâllerinde derece mahkemesince hüküm verilmeden önce tutukluluk hâli sona eren bir kişinin en geç tahliye edildiği tarihten itibaren otuz günlük yasal süresi içinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunarak tutuklulukla ilgili şikâyetlerini ileri sürmesi gerekmektedir (Cüneyt Kartal, B. No: 2013/6572, 20/3/2014, § 22).
60. Somut olayda başvurucular, Mahkeme tarafından 22/3/2013 tarihli mahkûmiyet kararı ile birlikte tahliye edilmişlerdir. Başvurunun tahliye kararının verildiği tarihinden itibaren otuz gün içinde yapılması gerekirken 24/2/2016 tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna varılmıştır.
61. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Mahkûmiyete Bağlı Tutmanın Hukuki Olmadığı İddiası
a. Başvurucuların İddiaları
62. Başvurucular haklarında verilen mahkûmiyet kararları nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
b. Değerlendirme
63. Anayasa'nın "kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
Şekil ve şartları kanunda gösterilen:
Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; ... halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz."
64. Kişilerin fiziksel hürriyetlerini güvence altına alan Anayasa'nın 19. maddesinin kişi hürriyetinin kısıtlanmasına imkân tanığı durumlardan biri de maddenin ikinci fıkrasında "mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi" olarak belirlenmiştir. Bu nedenle yargı organlarınca verilecek mahkûmiyet kararları kapsamında hapis cezasının veya güvenlik tedbirlerinin infaz edilmesi kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ihlal etmez (Kadri Enis Berberoğlu, B. No: 201727793, 18/7/2018, § 45).
65. Mahkemelerce verilmiş mahkûmiyet kararlarının yerine getirilmesi dolayısıyla ortaya çıkan özgürlükten yoksun bırakma hâlleri Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrası kapsamına dâhil ise de anılan kural, mahkûmiyet kararının değil tutmanın hukuka uygun olmasını güvence altına almaktadır. Dolayısıyla bu güvence kapsamında kişi hakkında hükmedilen hapis cezasının yerindeliği veya orantılılığı incelemeye tabi tutulamaz (Kadri Enis Berberoğlu, § 46).
66. Buna göre bir kimse yargılanmakta olduğu davada ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûm olmuşsa ve hükümle birlikte tutukluluğun devamına veya tutuklamaya karar verilmişse hüküm sonrasındaki bu tutulma hâlinin suç isnadına değil mahkûmiyete bağlı tutma olarak kabulü gerekir. Zira mahkûmiyete karar verilmiş olmakla isnat olunan suçun işlendiği, bundan failin sorumlu olduğunun sübuta erdiği kabul edilmekte ve bu nedenle sanık hakkında hürriyeti bağlayıcı cezaya hükmedilmektedir. Bu durumdaki tutulmanın da kuvvetli suç şüphesi ve bir tutuklama nedenine dayalı olan suç isnadına bağlı tutma niteliğinde olmadığı açıktır. Hükümle birlikte verilen tutukluluğun devamı veya tutuklama kararı sonrasındaki hürriyetten yoksun kalmanın mahkûmiyete bağlı tutma olarak kabulü için mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesi de gerekmez (Kadri Enis Berberoğlu, § 50).
67. Somut olayda başvurucular Mahkemenin 22/3/2013 tarihli kararı ile suç örgütü üyesi olma, yağma, 6136 sayılı Kanun'a muhalefet suçlarından hapis cezası ile cezalandırılmışlar; mahkûmiyet kararları Yargıtay tarafından onanarak kesinleşmiştir.
68. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların mahkûmiyet hükmüne dayalı olarak tutulması yönünden bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının, gerekçeli karar hakkının ve kanuni hâkim güvencesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi ile makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Mahkûmiyete bağlı tutma dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 1/7/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.