TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
CELAL KORKUT VATA VE HATİCE GELENGÜL VARIŞ
BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/4284)
|
|
Karar Tarihi: 10/3/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Mustafa ARI
|
Başvurucular
|
:
|
1. Celal Korkut VATA
|
|
|
2. Hatice Gelengül VARIŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Hidayet Nadire ÖZKAYA
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; yakınlarının şüpheli ölümüyle ilgili suç duyurusu
üzerine başlatılan ceza soruşturmasının etkili bir şekilde yürütülmemesi
nedeniyle yaşam hakkının, ölüm olayından kısa bir süre önce mal varlığının
usulsüz şekilde yer değiştirmesi nedeniyle de mülkiyet hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 26/2/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla temin edilen belgelere göre
ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucuların yakını olan İ.V. parkinson, hipertansiyon,
hiperlipidemi, hipotiroidi ve bipolar bozukluk tanılarıyla ilaç kullanmakta
olup 2/9/2012 tarihinde evinde yatağından yere düşmüş şekilde bulunarak Ankara
Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi (Eğitim ve Araştırma Hastanesi) Acil
Servisine kaldırılmıştır.
9. Genel durumu kötü olarak hastaneye getirilen İ.V.ye burada
ilk ve acil müdahale yapılmış ve lityum düzeyinin 3,6 olduğunun tespit edilmesi
üzerine lityum intoksikasyonu (zehirlenme) tanısıyla İ.V. diyalize alınmıştır.
10. Diyaliz sonrası klinik durumu değişmeyen İ.V. tekrar
diyalize alınmış fakat yoğun bakım ihtiyacının doğması, Eğitim ve Araştırma
Hastanesi Yoğun Bakım Ünitesinde yer olmaması üzerine 4/9/2012 tarihinde 112
Acil Servis aracılığıyla Özel K. Sincan Hastanesine sevk edilmiştir.
11. Özel K. Sincan Hastanesinde tedavisi devam eden ve olay
tarihinde 67 yaşında olan İ.V. 7/9/2012 tarihinde hayatını kaybetmiştir.
12. İ.V. adına düzenlenmiş ölüm belgesinde ölüm nedeni olarak
akut böbrek yetmezliği (7 gün), akut lityum intoksikasyonu (7 gün) ve manik
depresif bozukluk (10 yıl) olarak gösterilmiş ve otopsi yapılmadığı
belirtilmiştir.
A. İ.V.nin Ölümü ile
İlgili Olarak Yürütülen Ceza Soruşturması Süreci
13. Başvurucuların İ.V.nin ölümü ile ilgili olayın
aydınlatılması ve ölüm olayında sorumlulukları bulunduğunu ileri sürdükleri
Y.Ö., O.A., Y.E.Y. ve Z.S. hakkında kamu davası açılması talebini içeren
4/3/2013 tarihli şikâyet dilekçesi üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı
(Başsavcılık) tarafından soruşturma başlatılmıştır.
14. Başsavcılık yürüttüğü soruşturma kapsamında başvurucuların
müşteki sıfatıyla,Y.Ö., O.A., Y.E.Y. ve Z.S.nin ise şüpheli sıfatıyla
ifadelerini almış; İ.V.nin tedavi gördüğü sağlık kuruluşlarının tedavi
tarihlerine ilişkin kamera görüntülerini ve tüm tedavi evraklarını temin etmek
amacıyla ilgili kuruluşlara müzekkere yazmış, temin ettiği tedavi evraklarını
İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığına göndererek İ.V.nin ölüm nedeni ile
hastalanmasında, tedavisinde ve ölümünde hata, kusur ve ihmalin bulunup
bulunmadığı hususunda rapor verilmesini istemiştir.
15. Dosyada bulunan bilgi ve belgeler ile İstanbul Adli Tıp
Kurumu Başkanlığının 12/6/2013 tarihli raporunda bahsedilen İ.V. ile ilgili
muayene, tanı ve tedaviler şöyledir:
i. Gülhane Askeri Tıp Akademisi ve Askeri Tıp Fakültesi Ruh
Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalının 29/4/1999 tarihli muayene notuna göre
hastaya bipolar bozukluk tanısıyla nörodol
tb 5 mg, akineton 76 tb 2 mg, lithoril cap 300 mg reçete edilmiştir.
ii. Özel B. Dahiliye Polikliniği muayene çıkış özetine göre
24/7/2012 tarihinde kırgınlık, yorgunluk, halsizlik, unutkanlık, bacaklarda
ağrı, yürümede zorluk ve midede yanma şikâyetleriyle polikliniğe başvuran
hastanın muayenesi sonucunda kronik kabızlığı olduğu, depresyon, hipertansion,
hiperlipidemi ilaçları kullandığı, batın distandü epigastrik hassasiyeti olduğu
tespit edilerek TA 135-85, N 80/dak genel durumu orta, venöz yetersizlik,
kırgınlık, yorgunluk, gastrit kabızlık, miyalji tanılarıyla kendisine reçete
verilmiştir.
iii. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Ana Bilim Dalının
24/8/2012 tarihli epikriz raporuna göre gece yataktan kalkarken ayağı kayıp
düşen hasta, sağ yan ağrısı şikâyetiyle hastaneye gelmiş; muayenesi sırasında
sağ 9, 10, 11, 12. kostalarda ve sağ üst kadranda hassasiyeti olduğu, direk
grafisinde patoloji görülmediği tespit edilerek önerilerde bulunulmak suretiyle
taburcu edilmiştir.
iv. Özel B. Tıp Merkezinin Dahiliye Polikliniği hasta çıkış
özetine göre hasta 28/8/2012 tarihinde ayaklarında şişlik, halsizlik
şikâyetiyle polikliniğe gelmiş, şişlerin eskiye göre azalmış olduğu görülerek
TA 135/75 mmHg ayak bileği ödemli hiperkolesterolemi tanısıyla kendisine crestor 10 mg film tb reçete edilmiştir.
v. Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 2/9/2012 giriş, 3/9/2012
çıkış tarihli hastane evraklarında özetle hastanın sabah yatağında düşmüş
olarak bulunup Acil Servise getirildiği, lityum
3.6 CK 1500 lityumun toksik düzeyde olduğu, mevcut lityum düzeyi
gözönüne alınarak lityum intoksikasyonu
düşünülüp hastanın diyalize alındığı, diyaliz sonrası klinik durumu ve
muayenesinde değişme olmayan hastanın yeniden diyalize alındığı ancak
Hastanenin Yoğun Bakım Ünitesinde yer olmaması üzerine 112 aracılığıyla dış
merkezde yer bulunarak buraya nakledildiği belirtilmiştir.
vi. Özel K. Sincan Hastanesinin 4/9/2012 giriş, 7/9/2012 çıkış
tarihli hastane evrakının tetkikinde özetle Eğitim ve Araştırma Hastanesinde
lityum seviyesi 3,7 tespit edilen hastanın acil olarak hemodiyalize alınarak
Yoğun Bakım Ünitesine devredildiği, hastanın kabulünde bilincinin kapalı ve
genel durumunun kötü olduğu, tedavi sırasında genel durumu iyice kötüleşen
hastada saat 15.00'te kardiyak arrest
geliştiği, hastaya CPR uygulandığı, atropin ile adrenalin yapıldığı ancak uygulanan
CPR'a cevap vermeyen hastanın saat 15.45'te exitus
kabul edildiği belirtilmiştir.
16. İstanbul Birinci Adli Tıp İhtisas Kurulunun 12/6/2013
tarihli raporunda;
i. Zamanında otopsi yapılarak dokulardaki makroskopik
histopatolojik toksikolojik serolojik tetkikler yapılmamış olmakla birlikte
tıbbi belgelere göre kişinin ölümünün lityum intoksikasyonu ve gelişen
komplikasyonları sonucu meydana geldiği,
ii. Hastanın lityum intoksikasyonu tanısı konarak
konsültasyonlarının istenmesi ve diyalize alınmasının uygun olduğu cihetiyle
kişinin muayene, takip ve tedavisine katılan ilgili hekimlere ve yardımcı
sağlık personeline atfı kabil kusur bulunmadığının oybirliğiyle mütalaa
olunduğu belirtilmiştir.
17. Adli Tıp Kurumu Genel Kurulunun 27/8/2015 tarihli raporunda;
i. Zamanında otopsi yapılarak dokulardaki makroskopik
histopatolojik toksikolojik serolojik tetkikler yapılmamış olmakla birlikte
tıbbi belgelere göre kişinin ölümünün lityum intoksikasyonu ve gelişen
komplikasyonları sonucu meydana geldiği,
ii. Lityum intoksikasyonu tanısıyla diyalize alınan, diyaliz
sonrası klinik durumu değişmeyen, sonrasında tekrar diyalize alınan ve yoğun
bakım ihtiyacı nedeniyle sevk edildiği Özel K. Sincan Hastanesine 4/9/2012 günü
getirildiğinde bilinci kapalı moniterize edilerek yoğun bakımda takip edilen,
hemofiltrasyon yapılan hastaya lityum intoksikasyonu tanısı konarak
konsültasyonlarının istenmesi ve diyalize alınmasının uygun olduğu cihetiyle
Eğitim ve Araştırma Hastanesinde kişinin muayene, takip ve tedavisine katılan
ilgili hekimlere ve yardımcı sağlık personeline atfı kabil kusur bulunmadığı,
4/9/2012 tarihinde sevkle getirildiği Özel K. Sincan Hastanesine ait tıbbi
evrak istenmesine rağmen ilgili sağlık kuruluşunun kapatılmış olması nedeni ile
kişiye ait tıbbi evrakın gönderilemeyeceğinin bildirilmesi nedeniyle Özel K.
Sincan Hastanesinde kişiye yapılan tıbbi işlemlerin tıp kuralllarına uygun olup
olmadığı hususunda görüş bildirilemeyeceğinin oybirliğiyle mütalaa olunduğu
ifade edilmiştir.
18. Başsavcılık yürüttüğü soruşturma neticesinde 9/11/2015
tarihli kararıyla İ.V.nin ölümüne kadar yapılan tedavilerde herhangi bir kasıt
ve ihmalin olmadığı, ayrıca şüphelilerin üzerilerine atılı suçu işlediklerine
dair şu an itibarıyla inandırıcı ve yeterli delil bulunmadığı gerekçeleriyle kovuşturmaya
yer olmadığına dair karar vermiştir.
19. Anılan karara başvurucular vekili tarafından itiraz edilmiş
olup itirazı inceleyen Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliği 12/1/2016 tarihli
kararıyla itirazın reddine karar vermiştir.
20. Başvurucular anılan nihai kararın kendilerine 27/1/2016
tarihinde tebliğ edildiğini belirtmiş ve 26/2/2016 tarihinde bireysel başvuru
yapmışlardır.
B. Y.Ö. Hakkında
Yürütülen Ceza Soruşturması Süreci
21. Başvurucu Celal Korkut Vata, Başsavcılığa yaptığı şikâyetinde
özetle müzik derneğinde çalışan şüpheli Y.Ö.nün, annesi İ.V.nin vefatından
yaklaşık elli gün önce onun hastalığından faydalanmak suretiyle Fethiye
ilçesinde bulunan üç taşınmazı kendi üzerine geçirdiğini, ayrıca şüpheli
Y.Ö.nün ölüm olayından sonra İ.V.nin ikametinde bulunan bazı eşyaları aldığını
ve kendisine hakaret ettiğini belirterek şüpheli Y.Ö. hakkında dolandırıcılık,
hırsızlık ve hakaret suçlarından cezalandırılması talebiyle kamu dava
açılmasını istemiştir.
22. Başsavcılık soruşturma kapsamında başvurucu Celal Korkut
Vata'nın müşteki sıfatıyla, Y.Ö.nün şüpheli sıfatıyla ve Z.S., O.A. ve diğer
başvurucu Hatice Gelengül Varış'ın tanık sıfatıyla ifadelerini almış; şikâyete
konu taşınmazların hukuki durumlarını araştırmış, Ankara Valiliği İl Dernekler
Müdürlüğünden taşınmazların satış ve bağış işlemlerine ilişkin bilgi ve
belgeleri temin etmiştir.
23. Başsavcılık yürüttüğü soruşturma neticesinde 14/8/2013
tarihli kararıyla "ölen İ.V. adına
kayıtlı taşınmazların Fethiye Asliye Hukuk Mahkemesi'nde hala davalar devam
etmekte olduğundan ve taraflar arasındaki bu ilişki hukuki nitelikte olup
dolandırıcılık suçunun yasal unsurları oluşmadığından, müşteki tarafından ölen
İ.V. tarafından verilen sözlü vasiyet üzerine dayatılan televizyon, elektrik süpürgesi
ve halılarda hırsızlık amaçlı tamamen bir vasiyetin yerine getirilmesi
niteliğinde görülüp ayrıca müşteki annesi olan ölen İ.V.nin evden gitmesini
isteyip bu eşyaları da annesi İ.V. Dileğinde kullanma hakkına sahip olduğundan
ve aksi ispatlanamayan sözlü vasiyet uyarınca eşyaların ihtiyaç sahiplerine
verildiği kanaatine varılarak hırsızlık suçunun oluşmadığı..." şeklindeki
gerekçeye dayanarak kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.
C. Tapu İptali ve Tescil
Davasına İlişkin Süreç
24. Başvurucu Celal Korkut Vata, İ.V.nin tek mirasçısı olduğunu,
davalı Y.Ö.nün İ.V.nin hastalığından, hukuki ve fiilî ehliyetinin
bulunmamasından yararlanarak Fethiye ilçesindeki üç taşınmazı bedelsiz olarak
üzerine geçirdiğini ancak işlemin tapuda satış olarak gösterildiğini belirterek
anılan taşınmazların tapu kaydının ehliyetsizlik ve hile nedeniyle iptali ile
kendisi adına tescili için Fethiye 4. Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açmıştır.
25. Fethiye 4. Asliye Hukuk Mahkemesi, İ.V.nin taşınmazların
satış tarihi olan 18/7/2012 tarihinde fiil ehliyeti olup olmadığının tespiti
için Adli Tıp Kurumundan rapor aldırmıştır.
26. Adli Tıp Kurumu Dördüncü Adli Tıp İhtisas Kurulunun
20/9/2017 tarihli raporunda, İ.V.nin taşınmazların satış tarihi olan 18/7/2012
tarihinde fiil ehliyetini haiz olduğunun kabulü gerektiğini belirtmiştir.
27. Fethiye 4. Asliye Hukuk Mahkemesi yaptığı yargılama
neticesinde 12/4/2019 tarihli kararında "...taşınmazların
muris tarafından [Y.T.] Müziği
Eğitim ve Kültür Derneğine bağışlamak istendiği ancak derneğe bağış işlemi
yapılamayınca taşınmazlarıdavalıya satış göstererek derneğe bağışlanmak üzere
devrettiği, davalının bu taşınmazları bağış yoluyladevraldığının tüm dosya
kapsamıyla sabit olduğu, ayrıca davacı vekilinin de duruşmalarda bağış yapıldığını
beyan ettiği, fiil ehliyetine haizmuristen taşınmazların hile ile alındığının
ispatlanamadığı anlaşıldığından..." şeklindeki gerekçeye
dayanarak davanın reddine karar vermiştir.
28. Anılan karara karşı başvurucu Celal Korkut Vata tarafından
istinaf yoluna başvurulmuş olup istinaf incelemesi devam ettiğinden karar henüz
kesinleşmemiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
29. Mahkemenin 10/3/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Yaşam Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
30. Başvurucular; yakınları olan İ.V.nin şüpheli ölümü ile
ilgili olarak Başsavcılığa suç duyurusunda bulunduklarını, bunun üzerine
başlatılan soruşturmada aldırılan Adli Tıp raporunu veren heyette toksikoloji
ve psikiyatri uzmanlarının bulunmadığını, bu raporun hukuka ve maddi gerçeklere
açıkça aykırı bir şekilde düzenlendiğini, bunun üzerine Başsavcılıktan Adli Tıp
Kurumu Genel Kurulundan rapor aldırılmasını talep ettiklerini, rapor sonucunu
beklerken Başsavcılığın 9/11/2015 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına dair
kararının geldiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, hak
arama hürriyetinin ise kısıtlandığını ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
a. Başvurucuların
İddialarının Vasıflandırılması Yönünden
31. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes,
yaşama... hakkına sahiptir.
32. Anayasa’nın 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Devletin
temel amaç ve görevleri, ...kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk
devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal,
ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının
gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."
33. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların iddialarının özü,
yakınlarının şüpheli ölümüyle ilgili olarak etkili bir ceza soruşturma yürütülmediği
iddiasına dayanmaktadır. Bu sebeple başvurucuların diğer haklarla bağlantı
kurarak ileri sürdükleri iddialar Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına
alınan yaşam hakkının usul boyutu kapsamında incelenmiştir.
b. Kabul Edilebilirlik Yönünden
34. Öte yandan yaşam hakkının doğal niteliği gereği, bu hakka
yönelik bir başvuru ancak ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından
yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 41). Başvuru konusu olayda
başvurucu Celal Korkut Vata İ.V.nin oğlu, diğer başvurucu Hatice Gelengül Varış
ise İ.V.nin kardeşidir. Bu nedenle başvuruda, başvuru ehliyeti açısından bir
eksiklik bulunmamaktadır.
35. Bununla birlikte başvurunun diğer kabul edilebilirlik
kriterleri yönünden de incelenmesi gerekir.
36. Devlet, yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne
ilişkin usul boyutu kapsamında doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının
belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî
bir soruşturma yürütmek durumundadır (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, § 54).
37. Yaşam hakkı kapsamında yürütülmesi gereken ceza
soruşturmalarının amacı yaşam hakkını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir
şekilde uygulanmasını ve vuku bulan ölüm olayında varsa sorumluları ve sorumluluklarını
tespit etmek üzere kişilerin adalet önüne çıkarılmalarını sağlamaktır. Bu bir
sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür.
Anayasa'nın 17. maddesi hükümleri başvuruculara üçüncü tarafları belirli bir
suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı verdiği tüm yargılamaların
mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma yükümlülüğü verdiği
anlamına gelmemektedir (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, § 56).
38. Ceza soruşturmasının etkililiği için soruşturma makamlarının
resen ve derhâl harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların
belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri gerekir.
Soruşturmada ölüm olayının nedeninin veya sorumlu kişilerin belirlenmesi
imkânını zayıflatan bir eksiklik, etkili soruşturma yükümlülüğüne aykırılık
oluşturabilir (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, § 57).
39. Ayrıca soruşturmada görevli olan kişilerin olayların içinde
olan veya olması muhtemel olan kişilerden bağımsız olması gerekmektedir. Bu
durum sadece hiyerarşik ya da kurumsal bir bağlantının bulunmamasını değil aynı
zamanda pratik bağımsızlığı da gerektirir (Cemil
Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 96).
40. Etkili soruşturma yükümlülüğü kapsamında incelenen
bağımsızlık, yasal ve kurumsal olarak yapılacak soyut bir değerlendirmeden
ziyade soruşturmanın bir bütün olarak bağımsız olup olmadığına ilişkin somut
bir değerlendirmeyi gerektirmektedir (Sinan
Işık, B. No: 2013/2482, 13/4/2016, § 72).
41. Ceza soruşturmasının etkililiğini sağlayacak hususlardan
biri de fiilen hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturma sürecinin kamu
denetimine açık olmasıdır. Ayrıca her olayda, ölen kişinin yakınlarının meşru
menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmaları
sağlanmalıdır (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, § 58).
42. Öte yandan bu soruşturma makul bir özen ve süratle de
yürütülmelidir (Salih Akkuş, B.
No: 2012/1017, 18/9/2013, § 30). Bu husus, hukuk devletine bağlılığın
sağlanması ve hukuka aykırı eylemlere hoşgörü ve teşvik gösterildiği görünümü
verilmesinin engellenmesi yönünden bir gerekliliktir.
43. Somut başvuruda başvurucuların yakını olan İ.V. 2/9/2012
tarihinde evinde yatağından yere düşmüş vaziyette bulunduğu belirtilerek Eğitim
ve Araştırma Hastanesine kaldırılmış, kendisine yapılan ilk müdahalenin
ardından Özel K. Sincan Hastanesine sevk edilmiş ve burada tedavisi sürerken
7/9/2012 tarihinde hayatını kaybetmiştir. Hastanede gerçekleşen bu ölüm şüpheli
olarak nitelendirilmemiş, dolayısıyla otopsi yapılmadan İ.V. hakkında ölüm
belgesi düzenlenmiştir. Ölüm belgesinde İ.V.nin ölüm nedeni olarak akut böbrek
yetmezliği, akut lityum intoksikasyonu ve manik depresif bozukluk
gösterilmiştir (bkz. § 12).
44. Başvurucular 4/3/2013 tarihli şikâyet dilekçesi ile
Başsavcılığa müracaat ederek İ.V.nin ölümünün şüpheli olduğunu ve ölüm olayında
sorumlulukları bulunan şüphelilerin cezalandırılmasını talep etmişlerdir (bkz.
§ 13). Anılan iddia üzerine Başsavcılık tarafından derhâl soruşturma
başlatılmıştır.
45. Yürütülen soruşturma kapsamında Başsavcılık, müştekilerin ve
şüphelilerin ifadelerini almış; İ.V.nin tedavi gördüğü sağlık kuruluşlarından
tüm tedavi evraklarını temin etmiş, bu evrakları İstanbul Adli Tıp Kurumu
Başkanlığına göndermiş, bu şekilde hem İ.V.nin ölüm nedeninin tespitini hem de
ölüm olayında varsa hata, kusur ve ihmali bulunanların belirlenmesini
istemiştir. Bu talep doğrultusunda İstanbul Birinci Adli Tıp İhtisas Kurulu
tarafından düzenlenen raporda İ.V.nin ölüm nedeni tespit edilmiş ve kusur
durumuna ilişkin değerlendirme yapılmıştır (bkz. § 16). Bu rapora yapılan
itiraz üzerine Başsavcılık tarafından aynı konuda bu defa Adli Tıp Kurumu Genel
Kurulundan rapor aldırılmıştır (bkz. § 17).
46. Ayrıca Başsavcılık başvurucuların iddialarını araştırmak
amacıyla İ.V.nin tedavi gördüğü sağlık kuruşlarından tedavi tarihlerine ilişkin
kamera görüntülerini tespit etmeye çalışmış, somut olayla bağlantılı olan ceza
soruşturması ile hukuk davasına ilişkin dosyaları incelemiştir. Bu şekilde
yaptığı 4/3/2013 tarihli şikâyetle başlayan ceza soruşturması 9/11/2015 tarihli
takipsizlik kararına yapılan itirazın reddedilmesiyle neticelenmiştir.
47. Takipsizlik kararına yönelik itirazlarını dile getirme
fırsatı bulan ve Başsavcılıkça yapılan tespitler uygun bulunduğu için Hâkimlik
tarafından itirazı reddedilen başvurucuların soruşturmaya katılım konusunda
herhangi bir engelle karşılaştıklarına dair bir iddiaları olmadığı gibi bu
yönde bir veriye de rastlanmamıştır.
48. Somut olay bir bütün olarak değerlendirildiğinde
başvurucuların yakınlarının hayatını kaybettiği olaya ilişkin olarak yapılan
müracaat üzerine Başsavcılık tarafından derhâl soruşturma başlatıldığı, olayla
ilgili delillerin elde edilmesine yönelik ayrıntılı bir araştırma yapıldığı,
başvurucuların soruşturmaya aktif bir şekilde katılabildikleri, dolayısıyla
somut olayın aydınlatılmasına yönelik yeterli çabanın gösterildiği ve
soruşturmanın makul bir sürede tamamlandığı anlaşılmıştır. Bu durumda yukarıda
bahsedilen yaşam hakkının usul boyutuna ilişkin ilkeler karşısında başvuru
konusu olayda soruşturma makamının olayların seyrini aydınlatmaya yönelik
işlemlerinden kuşku duyulmasını gerektirecek bir durumun veya yürütülen
soruşturmanın derinliği ve ciddiyeti üzerinde etki gösterecek nitelikte bir
eksikliğin bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
49. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının usul boyutunun ihlal
edildiğine ilişkin iddianın diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
Serdar ÖZGÜLDÜR ve Selahaddin MENTEŞ bu görüşe katılmamıştır.
B. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
50. Başvurucular; yakınları olan İ.V.nin hayatını kaybetmeden
önce manevi arayışlar nedeniyle girdiği grup tarafından istismar edilip mal
varlığının usulsüz işlemlerle el değiştirdiğini, bu hususta Başsavcılık
tarafından hiçbir önleyici tedbirin alınmadığını belirterek adil yargılanma
hakkı ile hak arama hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
51. Anayasa'nın iddiaların değerlendirilmesinde dayanak alınacak "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı
35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz."
52. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların iddialarının özü,
yakınlarının mal varlığının ölümünden kısa bir süre önce usulsüz şekilde yer
değiştirmesine engel olunmadığı temeline dayandığından başvurucuların miras
hukuku ile bağlantılı bu iddialarının Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına
alınan mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
53. Somut başvurunun öncelikle başvuru yollarının tüketilip
tüketilmediğine ilişkin kabul edilebilirlik kriteri yönünden incelenmesi
gerekir.
54. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru
yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulabilmesi için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması gerekir.
55. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Başvurucuların bireysel başvuru konusu şikâyetlerini öncelikle
yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda
sahip oldukları bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması, bu süreçte
dava ve başvurularını takip etmek için gerekli özeni göstermiş olmaları gerekir
(İsmail Buğra İşlek, B. No:
2013/1177, 26/3/2013, § 17).
56. Başvuru yollarının tüketilmesi gereğinden söz edilebilmesi
için öncelikle hukuk sisteminde hakkının ihlal edildiğini iddia eden kişinin
başvurabileceği idari veya yargısal bir hukuki yolun öngörülmüş olması
gerekmektedir. Ayrıca bu hukuki yolun iddia edilen ihlalin sonuçlarını
giderici, etkili ve başvurucu açısından makul bir çabayla ulaşılabilir
nitelikte olması ve sadece kâğıt üzerinde kalmayıp fiilen de işlerliğe sahip
bulunması gerekmektedir. Olmayan bir hukuki yolun tüketilmesi başvuruculardan
beklenemeyeceği gibi hukuken veya fiilen etkili bulunmayan, ihlalin sonuçlarını
düzeltici bir vasıf taşımayan veya aşırı ve olağan olmayan birtakım şeklî
koşulların öngörülmesi nedeniyle fiilen erişilebilir ve kullanılabilir olmaktan
uzaklaşan başvuru yollarının tüketilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır (Fatma Yıldırım, B. No: 2014/6577,
16/2/2017, § 39).
57. Başvurucu Celal Korkut Vata İ.V.nin mal varlığının usulsüz
şekilde yer değiştirdiğine ilişkin olarak Başsavcılığa şikâyette bulumuş ve
Başsavcılık yürüttüğü soruşturma neticesinde kovuşturmaya yer olmadığına dair
karar vermiştir (bkz. §§ 21-23). Başvurucular başvuru formunda anılan
soruşturmadan bahsetmiş ancak soruşturma sonucunda ne yönde karar verildiğinden,
bu karara karşı kanun yoluna başvurup başvurmadıklarından, başvurmuş iseler
nihai kararı hangi tarihte tebliğ aldıklarını belirtmemişlerdir. Başvurucular
ihlal iddialarını İ.V.nin ölümüyle ilgili yürütülen soruşturma dosyasına
dercederek bireysel başvuruda bulunmuşlardır (bkz. § 20).
58. Öte yandan başvurucu Celal Korkut Vata'nın İ.V.nin tek
mirasçısı olarak davalı Y.Ö. aleyhine tapu kaydının ehliyetsizlik ve hile
nedeniyle iptali ile kendisi adına tescili için Fethiye 4. Asliye Hukuk
Mahkemesinde dava açtığı görülmüştür (bkz. § 25). Fethiye 4. Asliye Hukuk
Mahkemesinin yaptığı yargılama neticesinde 12/4/2019 tarihli kararıyla davanın
reddine karar verdiği (bkz. § 28), anılan karara karşı başvurucu Celal Korkut
Vata tarafından istinaf yoluna başvurulduğu ve istinaf incelemesinin devam
etmesi nedeniyle kararın henüz kesinleşmediği tespit edilmiştir (bkz. § 29).
59. Açıklanan durumlar birlikte değerlendirildiğinde somut
olayda başvurucuların İ.V.nin mal varlığının usulsüz şekilde yer
değiştirilmesiyle bağlantılı olarak ileri sürdükleri mülkiyet hakkı ihlal
iddialarını gerek Y.Ö. hakkında yürütülen ceza soruşturmasında (bkz. § 21-23)
gerekse deaçılan tapu iptali tescil davasında (bkz. §§ 24-27) dile getirme ve
incelettme imkânına sahipken şüpheli ölüm iddiası üzerine yürütülen soruşturma
neticesinde yaptıkları bireysel başvuruda anılan hak yönünden başvuru yollarını
usulüne uygun şekilde tükettiklerinden bahsedilemez.
60. Buna göre başvurucuların durumuna uygun, telafi kabiliyetini
haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu ve başvurucuların bu yola ilişkin başvuru
yollarını usulünce tüketmeden bireysel başvuru yaptıkları anlaşıldığından
başvurunun incelenmesinin ikincillik
niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
61. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru
yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Serdar ÖZGÜLDÜR ve Selahaddin MENTEŞ'in
karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
10/3/2020 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
Başvurucunun annesi İ.V.'nin hastanede vefatı sonrasında,
başvurucunun bir kısım şüpheliler hakkında yaptığı şikayet üzerine başlatılan
ceza soruşturmasında, Başsavcılıkça adı geçenler hakkında kovuşturmaya yer
olmadığına karar verildiği ve bu kararın Adli Tıp 1. İhtisas Kurulu ile Adli
Tıp Genel Kurulunun raporlarındaki "... ölümün lityum intoksikosyonu (zehirlenmeli)
ve gelişen komplikasyonları sonucu meydana geldiği... muayene, takip ve
tedaviye katılan ilgili hekimlere ve yardımcı sağlık personeline atfı kabil
kusur bulunmadığı..." şeklindeki kanaatlere dayandırıldığı anlaşılmaktaysa
da; aşağıdaki hususlar konusunda yeterli soruşturma yapılmadığı, anılan kararı
ile bu karara vaki itirazı reddeden derece mahkemesinin kararının ilgili ve
yeterli olmadığı görülmektedir.
1. Müteveffanın uzun yıllar kullandığı psikiyatri ilaçlarının
bilinçli olarak lityum zehirlenmesine yol açtığı iddiası yönünden anılan Adli
Tıp raporlarında hiç bir açıklama bulunmadığı gibi, raporda
"psikiyatri" ve "toksikoloji" (zehirlenme) uzmanlarının
imzalarının olmadığı anlaşılmaktadır:
2. Müteveffanın tedavi gördüğü sağlık merkezlerinden (özel
hastane) birinin kapatıldığı gerekçesiyle tedavi evraklarına ulaşılamadığı
gerekçesiyle incelemenin noksan bırakılması da doğru değildir. Özel hastane
kapatılsa dahi evrakların gönderildiği arşiv birimlerinden getirtilerek,
gerekirse bir bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekirdi.
3. Savcılığın KYOK kararına yapılan itirazda, otopsi yapılarak
iddiaların değerlendirilmesi; müteveffanın oğlu olan başvurucu ile müteveffanın
üç kızkardeşi ile kendisinin tıbbi durumunu bildikleri öne sürülen tanıkların
dinlenmesi; lityum zehirlenmesi konusunda üniversite öğretim üyelerinden
oluşacak bir bilirkişi heyetine başvurulması konularında vaki noksanlıkların
giderilmesi talep edilmesine karşın, bu itirazların gerekçeli biçimde
değerlendirilmesi gerekirken, gerek KYOK kararında gerek derece mahkemesi
kararında irdelenmeksizin reddedilmesi, başvurucunun "gerekçeli
karar" hakkının ihlaline yol açmıştır.
Açıklanan nedenlerle, Savcılıkça ilgili şüpheliler hakkında
sürdürülen ceza soruşturmasının noksan bırakıldığı, KYOK kararı ve buna karşı
yapılan itirazın reddine dair derece mahkemesi kararının ilgili ve yeterli
gerekçeyi içermedikleri, dolayısiyle yaşam hakkının usul boyutunun ihlâl
edildiği kanaatine vardığımızdan; çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyoruz.
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Selahaddin MENTEŞ
|