TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
SÖNMEZ AHİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/43137)
Karar Tarihi: 3/4/2019
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Serruh KALELİ
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Raportör
Fatih HATİPOĞLU
Başvurucu
Sönmez AHİ
Vekili
Av. Özgen HİNDİSTAN
Av. Vedat Ahsen COŞAR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması ve tutukluluğun makul süreyi aşması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 30/12/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü sunmuştur.
6. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
A. Tutuklamaya İlişkin Süreç
8. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) Fetullahçı Terör Örgütü/ Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile bağlantılı suçlar nedeniyle başlatılan bir soruşturma kapsamında 17/2/2016 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğünde gözaltına alınmıştır.
9. Başvurucu 20/2/2016 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına sevk edilmiştir. Başvurucunun Savcılıktaki ifadesi şöyledir:
"... 1990-1996 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde öğrenim gördüm. Öğrenim sürecinde arkadaşlarımla öğrenci evinde kaldım. Babam dolmuşçuluk yapan bir kişidir. 1998 yılında İstanbul'da stajımı tamamladım ve askere gittim. 2000 yılı başlarında Ankara Kızılay Ziya Gökalp caddesinde serbest avukatlık ofisimi açtım. İlkin yanlız olarak bu ofiste çalışmaktaydım. 2009 yılına kadar bu şekilde yalnız olarak çalıştım. İşlerim çokta iyi değildi. Bu süreçte Türk Telekom'un vekilliğini de yaptım. Şüphelilerden B.M.Y. ile üniversite yıllarına dayanan bir tanışıklığımız vardı. Sanırım 2009 yıllarında B.M.Y. bey Armada AVM'de ofis açtığında tanışıklığım olması nedeni ile hayırlı olsuna gittim. Bürosunun güzel olduğunu gördüm. Ben de işlerim iyi olmadığı için yeni bir büro aramaktaydım. Şüpheli B.M.Y.ye ofisinden bir oda kiralamak istediğimi söyledim. Kabul ederek bir odayı bana ücretli bir şekilde kiraladı. B.M.Y.beyle kiralamış olduğum bu odaya ilişkin vergi dairesine sunulacak şekilde resmi kayıtlara geçen kira sözleşmesi de yaptık. Bu şekilde B.M.Y.ile aynı büroda çalışmaya başladık.Devam eden süreçte bugüne kadar B.M.Y.nin kiracısı olmam devam etti. B.M.Y. ile aynı büroda çalışmama rağmen her hangi bir iş ortaklığımız olmamıştır. Zaman zaman bazı icra dosyalarında B. Beyin işçilerini icra takibi için işe gönderdiğim olmuştur. Ben daha çok iş hukuku, aile hukuku ve basın hukukuna ilişkin işleri takip etmekteydim. B. beyin ne tür işler takip ettiğini tam bilemiyorum. Ancak sanırım İhale Hukuku ağırlıklı işleri vardı. Bu şekilde çalışmamız devam ederken 2015 yılının sonuna doğru B. bey bana başka bir yere taşınmak istediğini, müstakil bir villa aldığını söyledi. O dönemde ben de ayrılıp müstakil bir büro açmak istememe rağmen maddi durumum buna el vermiyordu. Bana istersen gel burada yine kiracılığa devam et deyince Rönesans evlerinde almış olduğu villaya kendisi ile birlikte taşındım. Yine aynı şekilde kiracılığım devam ederken işlerimizi ayrı olarak takip ettik. Hatta bu arada ben kendisine bilahare C.D.nin villasını satın aldığını öğrendiğimden 'niçin C.D.nin bürosunu aldın.' dedim.
Bu büronun C.D.den alınması safahatından hiç bir bilgim ve katkım olmadı. En son büroya taşınırken büronun C.D.ye ait olduğunu öğrenmiştim. Bu arada ben kendim için büro bakmaya da devam ettim. Taşımış olduğum yeni büroya ilişkin olarak da şuan örneğini sunmuş olduğum sözleşme ile kira sözleşmesi yaptık.
Yeni taşınılan yere geçmek istemediğim için kendime yeni bir ofis bakıyordum. Bu süre içerisinde de avukatlığa devam edebilmem için bir ofis adresimin olması gerekiyordu. O yüzden bahsi geçen yerden bir oda kiraladım. Ve bu kira sözleşmesini vergi dairesine ibraz ettik.
Soruşturmada ismi geçen şüphelilerden A.T.Ç. bacanağım olur. Kendisini üniversite yıllarından beri tanımaktayım. Kendisi Aydınlı Grubun hukuk müşaviridir. 2004-2005 yıllarında grubun Ankara'da ki çalışanlarına ilişkin iş davaları olmuştu. O dönemde ben grup adına iş davalarının takibi için vekalet aldım. Bu sebeple Aydınlı Grubun vekaleti bana verildi. Benden başka Ankara'da başka bir avukata vekalet verilip verilmediğini hatırlamıyorum. A.T.Ç ile çok sık görüşmeyiz. Aile yakınlığı münasebeti ile seyrek olarak görüşmelerimiz olmaktadır. Bir de 2015 yılı yaz aylarında bir arsa alımı nedeni ile görüşmelerimiz olmuştu. Kentsel dönüşüme giren bir gecekondunun arsa satışı durumu vardı. Oradan arsa almak için bir iki kez bana para gönderdi. Arsa benim adıma alındı ancak ikimiz ortak almıştık. Güven duyduğu için sadece benim adıma kayıt ve tescil işlemi yapıldı.
A.T.Ç.nin örgütle ilgili irtibatına dair hiç bir bilgim yoktur. Eşlerimiz arasında da biraz soğukluk olduğu için çok sık görüşmeyiz.
Aynı evrak üzerinden soruşturma yürütüldüğünü söylediğiniz F.Ö.yü B.M.Y.vasıtası ile tanıdım ve B. bey'in arkadaşıdır. İstanbul'da serbest avukatlık yapar. Benimle bir ilgisi yoktur. Bir dönem TFF de görev yaptığını duydum. O dönemlerde maç bileti ayarlama ve sair yaptığı bu görevden kaynaklanan durumlar nedeni ile görüşmem olmuştur. Bunun haricinde samimiyetim olan bir kişi değildir.
İfade başlangıcında vermiş olduğum hattı yaklaşık 20 yıldır kullanmaktayım ... mail adresini kullanmaktayım. Hatırladığım kadarıyla başka da mail adresim de yoktur.
Şüpheli Fetullah Gülen ile her hangi bir bilgi ve irtibatım yoktur. Kendisini bugüne kadar hiç bir şekilde yüz yüze görmedim. Her hangi bir emir ve talimat almadım. Var olduğu iddia edilen yapılanması ile hiç bir ilgim yoktur.
M.S.Ö. ve G.S. isimleri hafızama yabancı gelmeyen isimlerdir. Sanırım avukat olduklarını hatırlıyorum. Samsun'da yahut başka bir yerde bir avukatlık işi ile ilgili görüşmüş olabileceğimi hatırlıyorum. Ancak detaylarını bilemiyorum. Bu kişilerin devam eden süreçte hâkimlik sınavlarını kazandıklarını twitter'dan öğrenmiştim. Sanırım uzun yıllar önce bir şirketin avukatlığını yapmaktayken bana yahut B. beye bir icra işi göndermiş olabilirler. Çok samimi olduğum, görüştüğüm, bildiğim kimseler değildirler.
Ben 2013 yılı Ağustos ayından itibaren Genel Kurmay Başkanlığı sandığının sözleşmeli avukatıyım. Bu kapsamda hukuki problemi olan rütbeli subaylar sandığa müracaat eder. Sandıkta bizi tıpkı CMK avukatlığında olduğu gibi görevlendirme yaparak basın hukuku ile ilgili davalarda takip etmemiz için görevlendirildik. Bu kapsamda çalışma sistematiğimize göre hukuki sorunu olan paşalarımız ve diğer subaylar takip edilecek iş nedeni ile vekalet vermeleri üzerine davalarını takip eder. Bir başka avukatta daha vekalet olabilir ancak detayını bilmiyorum. Bu şekilde çalıştığım dönemlerde şuan ki Genel Kurmay Başkanı .H.A. önceki Genel Kurmay Başkanı N.Ö. diğer komutanlar H.C. ve diğer kişilere ilişkin vekalet almıştım.
Vekaletname aldığım bu subay ve paşalardan N.Ö. ve H.A. haricinde yüz yüze görüşmüşlüğüm olmuştur.
O dönemlerde Genel Kurmay Başkanlığı Hukuk Müşavirliğinde Av. G. hanım bana ulaşarak şüpheli H.C.ye ilişkin tekzip ve düzeltme başvuruları yapılması gereken durumları olduğunu söyleyerek H. beyle irtibata geçmemi söyledi. Kendisini aradım. Vekalet bilgimi yolladım. Bu görüşmem telefon ile oldu. O da vekaletnamesini yolladı. Zaten genel kurmaydan başvuru yapılacak haberler bildirilmiş olduğundan ben de bu haberlere ilişkin girişimlerde bulundum. Kendisinin şahsi hiç bir davasını takip etmedim. Hatta MİT tırları soruşturması açılması sebebi ile beni aradı. Kendisinin MİT tırları ile ilgili Çağlayan'a davet edildiğini belirterek ifadesine katılmamı istedi. Ben de kendisine bu teklifi kabul edemeyeceğimi söyledim. Şöyle ki; Genel Kurmayla yaptığımız anlaşmadan dolayı paşaların özel işlerini takip etmediğimizi belirterek teklifini reddettim. Davalar ile ilgili olarak H.C. ile görüştüm. Hatırladığım kadarıyla o dönemde bir çok davası vardı.
Şüpheli H.C. ile ilk irtibatım basın haberlerine ilişkin hukuki girişimler nedeni iledir. MİT tırlarının durdurulmasına ilişkin adli süreç nedeni ile çok sonradan görüşme yaptık. İlk görüşmelerimiz Genel Kurmay'ın talimatı üzerine olmuştur.
Benim paralel yapı ile bu hukuki süreçlerde hiç bir irtibatım olmamıştır. 2010 yılında Fuat Avni hesabından Tuğgeneral F.G.nin TSK içindeki paralel elemanlarını deşifre ettiği şeklinde haber çıkması üzerine haberin tekzip edilmesi amacı ile Genel Kurmay tarafından görevlendirilmem sonrası twitter hesabının kapatılması talebinde bulundum. Bu talebim üzerin de Ankara 2. Sulh Ceza hâkimliğinin şuan size örneğini sunmuş olduğum kararı ile twitter hesabı kapatıldı.
İsmini belirtmiş olduğunuz şüphelilerden A.T.Ç., B.M.Y. ve F.Ö.ye ilişkin önceki paragraflarda beyanlarda bulunmuştum.
Ö.F.K.nın Aydınlı Grubun sahibi olması nedeni ile ismini duydum. Ancak tanışıklığım yoktur. Diğer ismi geçen kişilerden sadece H.Ş.yi bilirim. Herhangi bir tanışıklığım yoktur.Diğer kişileri tanımam.
Küçükbay Yağ ve Deterjan San. A.Ş. isimli firma ile doğrudan bir ticari ilişkim olduğunu hatırlamıyorum. Ancak sanırım üst paragrafta sorduğunuz G.S. isimli avukat bu firmanın avukatıydı. Bu firmadan gelen icra işini yapmıştım. Ancak bu firmanın yöneticilerini, sahiplerini, ne iş yaptıklarını, hangi ticari ilişkileri olduğunu bilmem.
Çok uzun yıllardır pasaportum vardır. Belçika, Hollanda, Fransa, Ukrayna, Kazakistan ülkelerine gittim. Bu gidişlerim tamamen gezi amaçlıdır. Hatta Kazakistan'a Cumhurbaşkanlığının bir organizasyonu dahilinde A.G.nin Cumhurbaşkanı olduğu dönemde gitmiştim. Kazakistan'a turizm firması ile gittim. Diğer seyahatlerim tamamen gezi ve turistik amaçlı, özel amacı olmayan gezilerdir. Paralel devlet yapılanması üyeleri ile hiç bir gezi yahut seyahatim olmamıştır.
Kesinlikle A.T.Ç.nin tertip etmiş olduğu toplantı ve faaliyetlere katılmadım. A.T.Ç.nin PDY ile irtibatının olup olmadığı hususunda hiç bir bilgim yoktur. Ancak benim bu yapı ile hiç bir ilgi ve bağlantım yoktur. Hiç bir faaliyete katılmadım.
Şu ana kadar Ankara'da Enerji Stratejileri Derneğine üye oldum. Bu derneğin yönetim kurulu üyesiyim. Enerji Bakanlığının organizasyonlarını yapar. Bu derneğin PDY ile hiç bir irtibatı yoktur.
FETÖ/PDY yapılanması ile hiç bir ilgim yoktur. Bu yapılanmanın yöneticisi olduğu söylenen hiç bir kişiden emir ve talimat almadım.
İddia edilen FETÖ/PDY yapılanması ile ilgim yoktur. Ancak gelinen aşama ile görüyorum ki, devletimiz bu yapılanmayı tespit etti ve üzerine gitmektedir. Bu tespitin yapılmış olması önemli bir husustur. Zaten yargılamalar da devam etmektedir. Üst paragrafta da belirttiğim gibi bu yapılanma lehine hizmet eden Fuat Avni aleyhinde bir davada ben açmıştım. Bu yapı ile hiç bir ilgi ve irtibatım olamaz.
Yine sorulduğu için tekraren anlatmakta fayda görüyorum. H.C. ile görüştüğüm tarihlerde bana hakkındaki soruşturma nedeni ile vekilliğini yürütmem kapsamında ifadesine katılmamı istemişti. Ancak Genel Kurmay'ın bizi görevlendirme amacına aykırı olduğunu düşündüğüm için bu teklifini kabul etmedim.
MİT tırlarının durdurulması olayına ilişkin detaylı bir bilgim olmamakla birlikte, devlet güvenliği aleyhine bir eylem olduğunu düşünüyorum. Atılı FETÖ/PDY yapılanmasına üyelik iddiasını kabul etmediğim gibi, bu yapılanmaya hiç bir şekilde yardım etmedim. Soruşturmada ismi geçen diğer kişilerin bu yapılanma içerisinde eylem ve işlemlerde bulunup bulunmadıklarını bilemiyorum.
Üst paragraflarda bu villanın alınmasına ilişkin bilgimi açıklamıştım. Tekraren belirtmek gerekirse bu büroyu B.M.Y.nin ne şekilde bulduğu, kaça aldığı, kimin vasıtasıyla aldığı hususunda bilgim yoktur. Alım satımda hiç bir katkım ve sorumluluğum yoktur. B.M.Y. beyin kredi ile büroyu aldığını duydum.
Bu büroda ben tamamen bağımsız işleri olan biriyim. Bu büroda benim gibi ... adlı avukatlarda kiracı olarak bağımsız işlerini takip ederler.
Belirttiğim gibi bu büronun alınıp satılması hususunda benim ilgi ve irtibatım olmamıştır. Şüpheli H.C. ile B.M.Y. arasında ilgi ve irtibat yoktur. B.M.Y. benim sadece Genel Kurmay'ın avukatlığını yaptığımı bilmektedir. Şahısları tanımaz. Bu büronun alınması ile MİT tırlarının durdurulması olayının haber yapılması arasında bir irtibat olup olmadığı hususunda diyebileceğim hiç bilgim yok.
Benim B.M.Y. ile ilgi ve irtibatım iş ilişkisi, daha doğrusu kiracı, malik ilişkisi kapsamındadır. Bunun haricinde her hangi bir ilgi ve irtibatım yoktur."
"Ben görüşme yaptığım şahsın kim olduğunu hatırlamıyorum. Zaten oradaki görüşmede gayrimenkulün mülkiyetini bizzat aldığımı belirtmek istemedim. Biz avukatlarda dışarıya karşı etkileyici izlenim bırakmak için bir konuşma tarzı vardır. Bu kapsamda bu sözleri söyledim. Yoksa bu büronun alım satımı ile benim doğrudan hiç bir ilgim olmadığı gibi dolayısıyla kayıt dışı gizli ortağı da değilim."
10. Savcılık, başvurucuyu Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme, devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk amacıyla açıklama ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından tutuklanması istemiyle aynı tarihte İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir.
11. Hâkimlik aynı tarihte başvurucunun savunmasını almıştır. Başvurucu, Hâkimlikte Savcılıktaki ifadesine benzer beyanda bulunmuştur.
12. İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliği 22/2/2016 tarihinde başvurucunun Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme, devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk amacıyla açıklama ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından tutuklanmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:
"... Şüpheli Sönmez Ahi'nin üzerine atılı Türkiye Cumhuriyeti Hükumetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme, devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgilerini casusluk maksadıyla açıklama, silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından CMK'nın 100. maddesinde belirtilen kaçma ve delilleri karartma şüphesinin var kabul edildiği katalog suçlardan olduğu, paralel devlet yapılanması ile ilgili olarak halen soruşturma ve kovuşturma aşamasında davalar bulunduğu, MİT tırlarının durdurulması olayı olarak kamuoyuna yansıyan soruşturma kapsamından da anlaşılacağı üzere, MİT'e ait devlet sırrı niteliğindeki tırların durdurularak yardım faaliyetinin deşifre edilmek suretiyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ve yöneticilerinin uluslararası kamuoyunda teröre destek veren ülke algısının oluşturulmaya çalışıldığı, bu kapsamda paralel devlet yapılanması içerisinde yer aldıkları iddiasıyla haklarında soruşturma bulunan kişilerce sosyal medya hesaplarından paylaşımlar yapıldığı, dizi senaryoları ve köşe yazıları ile bu algının oluşturulduğu, aynı kapsamda MİT tırlarının durdurulmasına ilişkin görüntülerin Cumhuriyet gazetesinde 29/5/2015 tarihinde haber konusu yapıldığı, gizlilik kararı ve yayın yasağı olmasına ve bunun kamuoyu tarafından bilinmesine rağmen söz konusu yayınların yapıldığı, bu soruşturma kapsamında C.D. ve E:G.nin tutuklandıkları, şüphelinin de bu tutuklanma sürecinden sonra C.D.ye ait Ankara'daki villanın alımını B.M.Y. ile gerçekleştirdiğinin şüphelinin olaya ilişkin anlatımı, 30/12/2015 tarihli C. isimli bayanla yaptıkları telefon görüşme içeriği ile sabit olduğu, MASAK raporunda belirtilen para trafiğine ilişkin tespitler ile paralel devlet yapılanmasının yurt dışındaki kurumlarına yasa dışı olarak para transferi yapan şahıslarla şüphelinin aynı tarihlerde yurt dışına giriş ve çıkışlarının olduğunun kamera kayıtları ile sabit olduğu, para transferi yapan bu şahıslarla ilgili soruşturmaların halen devam etmekte olduğu, şüphelinin de paralel devlet yapılanması ile ilgisinin bulunduğuna dair İstanbul Emniyet Müdürlüğüne 24/11/2015 tarihinde telefonla ihbarda bulunulduğu, ihbarda şüphelinin paralel devlet yapılanmasının Ankara sorumlusu olarak belirtildiği, ihbarda belirtilen A.T.Ç. ile şüphelinin bacanak olduğu, A.T.Ç.nin Ömer kod adını kullandığı ve Fetullah Gülen ile çekilmiş samimi fotoğraflarının bulunduğu, şüphelinin de A.T.Ç.yi Ömer kod adı ile tanıdığı, şüphelinin 4/1/2016 tarihli M. isimli şahısla yaptığı telefon görüşmesinden paralel devlet yapılanması içinde yer alan kişilerden 'bizim grup' olarak bahsettiği M. isimli şahsında grubun bittiğini ve grup üyelerinin yurt dışına kaçtığını belirttiği, şüphelinin de bu işin sorumlusunun bacanağı olan Ömer kod adlı A.T.Ç. olduğunu belirttiği, şüphelinin diğer şüpheliler ile birlikte örgüt liderinin talimatları doğrultusunda MİT'e ait tırlarını durdurulması ait görüntülerini yayınlayan kişilere maddi menfaat sağlamak suretiyle örgüt yararına faaliyette bulunmalarını sağladıklarını, şüpheliden ele geçirilen dijital materyallerin ve diğer materyallerin halen incelenmesinin yapılamadığı, şüphelilerden halen firarda olanların bulunduğu, atılı suçların vasfı ve yasada öngörülen ceza miktarları ile ileride tanıklığına başvurulacak kişilerin henüz dinlenmemiş olması gözetildiğinde, delillerin henüz tam olarak toplanmamış bulunması hususları birlikte değerlendirildiğinde adli kontrol kararının yetersiz geleceği anlaşıldığından ... tutuklanmasına ... [karar verildi]"
13. Başvurucu, tutuklama kararına itiraz etmiş; başvurucunun itirazı İstanbul 9. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından -tutuklama kararındaki gerekçelere atfen- kararın usul ve yasaya uygun olduğu belirtilerek reddedilmiştir.
14. İstanbul 9. Sulh Ceza Hâkimliği 24/5/2016 tarihinde resen yaptığı tutukluluk incelemesi sonunda başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutukluluk hâlinin devamına, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme ve devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk amacıyla açıklama suçlarından ise başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.
15. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 15/1/2018 tarihli iddianamesi ile başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle aynı yer Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açmıştır. Başsavcılık kamuoyunda (Millî İstihbarat Teşkilatı) MİT tırları soruşturması olarak bilinen olay ve kamuoyuna ifşa hadisesine katıldıklarından bahisle başvurucu ve diğer şüpheliler hakkında başlattığı soruşturmada devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklama suçlarından "... şüphelilerin savunmalarının aksine eylemlere katıldıklarına dair kamu davası açmaya yarar nitelikte delil elde edilememiştir ..." şeklindeki gerekçeyle ek kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.
16. İddianamede öncelikle FETÖ/PDY hakkında genel bilgilere, daha sonra ise başvurucuya ve diğer şüphelilere yönelik suçlama ve delillere yer verilmiştir.
17. Bu bağlamda iddianamede başvurucunun işlediği iddia olunan suça ve örgüt bağlantısına ilişkin olarak yer verilen olay ve olgular özetle şöyledir:
i. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, İstanbul Emniyet Müdürlüğüne 24/11/2015 tarihinde telefonla yapılan ihbar üzerine başvurucu ve aynı dosyada yargılanan A.T.Ç. ve F.Ö. hakkında soruşturma başlatılmıştır. Bu soruşturma kapsamında 8/2/2016 tarihinde bir ihbarcının ifadesi de alınmıştır.
- 24/11/2015 tarihli ihbar içeriği şöyledir:
"Avukat A.T.Ç. kod adı 'Ömer Abi' Fetullah'a bağlı. Fatih Üniversitesi'nde öğretim üyesi, Aydınlı Grup'ta öğretmenlik yapar. HSYK üyelerini giydiriyor. Tüm ihtiyaçlarını karşılıyor. Aynı zamanda İ.Y.nin kızı Aydınlı Grupta çalışıyor ve cemaate para yardımı topluyor. Z. abi ile ortaklar. Sönmez Ahi isimli abi ise Ankara'da avukat ve Ankara'nın abisi. Her zaman Z.Ö. ile irtibat halinde. T.nin elinde bir tane laptop bilgisayar var. Devletle ilgili bilgiler var. H.A. ve B.K.T. aralarında bu bilgisayar dönüyor. Ayrıca F.Ö. adlı avukat abi hâkimler ile konuşup her türlü davayı hallediyor. Gittiğimiz toplantılarda telefonlarımızı toplayıp bir odaya kilitliyorlar. Daha sonra üzerimizi arayıp ikinci bir telefon var mı diye bakıyorlar. A.T.Ç. geçen toplantıda Amerika'ya kaçacağını söyledi."
- 8/2/2016 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılıkla Mücadele Şube Müdürlüğünde dinlendiği belirtilen ihbarcının iddianamede yer verilen ifadesi şöyledir:
"A.T.Ç. isimli şahsın İstanbul'da avukat olduğu, aslen Erzincan Refahiyeli olmasına rağmen 5 yaşından beri İstanbul'da yaşadığı, en yakın arkadaşı H.A. ile birlikte cemaat evlerinde yetiştikleri, dershane paralarını cemaatin karşıladığı ve FEM dershanesine devam ettikleri, lise son sınıfta Altunizadede FEM Dersanesi'nin 5. katında Fetullah Gülen'in makamında hizmetlisi oldukları, A.T.Ç.nin hep Fetullah Gülen'in yanında kaldığı, eski adı Z. iken o zamanlarda 'Ömer' lakabını kullandığı, herkesin onu o yıllarda 'Ömer' olarak tanıdığı, daha sonra Z. ismini resmi olarak A.T. olarak değiştirdiği, zaman içerisinde bütün çevresiyle ve akrabalarıyla ilişkisini kestiği, daha sonra FEM dershanelerinde öğretmenlik yaptığı, en elit, zengin ve bürokrat çocuklarıyla kendisinin ilgilendiği ve üniversiteye hazırlık dersleri verdiği için Türkiye'de önemli kişileri çok iyi tanıdığı ve etkili biri olduğu, A.T.Ç.nin yedek subay olarak askerlik yaptığı, daha sonra Işık Sigorta'da, elektrik kurumunda ve Pierre Cardin, Polo gibi firmaların sahibi olan Aydınlı Grup'ta hukuk müşaviri ve Aydınlı Grup sahiplerinden Ö.F.K.nin danışmanlığını yaptığı, arkadaşı H.A.nın savcı olduğu, H.A.nın eşi E.A.nın da hâkim olduğu ve karı koca savcı hâkim olarak Çağlayan Adliyesi'nde çalışırken şu an Alanya Adliyesi'nde çalıştıkları, A.T.Ç.nin cemaat adına polislerle, subaylarla ve birçok yetkili kişilerle bizzat kendi evinde görüşmeler yaptığı, Aydınlı Grubun polislere, adliye mensuplarına, müsteşarlara ücretsiz kıyafetler, hediyeler dağıttığını, geçmişte A.T.Ç., H.A., D.Ç. isimli şahısların bir dava olunca FETÖ/PDY ile alakalı davalara hangi hâkimin, hangi mahkemenin bakacağını organize ettikleri, HSYK seçimlerinde etkili oldukları, ayrıca A.T.Ç.nin Fatih Üniversitesi Adalet Yüksek Okulu'nda dersler verdiği, Paralel Yapının Adalet ve Hukuk Derneği'ni kurduğu, bu dernek adı altında geziler, seminerler düzenledikleri, bu organizasyonları A.T.Ç.nin organize ettiği, bilirkişilere ve profesörlere bu gezilerde rüşvet verildiği, dernek aracılığıyla Suriye, Fransa, Azerbaycan, Makedonya, Bosna gibi ülkelere çok kere gidildiği, Bosna'ya 2012 Mayıs ayında Z.H., avukat B.K.T. ve A.T.Ç.nin beraberce gittikleri, Bosna'ya cemaat avukatlarını defalarca götürdükleri, hâkim H.İ.Y.nin geçmişte İstanbul 13. Ticaret Mahkemesi'nde görev yaptığı, bu dönemde ticari davalarını bu hâkimin takip ettiği, kızı Avukat A.E.Y.nin cemaatin avukatlığını yaptığı, hâkim H.İ.Y.nin Yargıtay'da görevli olduğu dönemde, kızı Avukat A.E.Y.nin 2008'de Aydınlı Grupta A.T.Ç.nin sayesinde işe alındığı, ama hiç çalışmadan maaş aldığı, bu hâkimin oğlu olan E.Y.nin ve gelini olan E.Y.nin de o dönemde aynı şekilde Aydınlı Grup'tan maaş aldıkları, sonrasında işten ayrıldıkları, Aydınlı Grup sahiplerinin babasının M.Ş.K. olduğu ve 82 yaşında olduğu,M.Ş.K.nın oğlu olan A.S.K.nın H.Ş. ile çok yakın arkadaş olduğu ve Amerika'da olduğu, Ankara ilinde A.T.Ç.nin bacanağı olan avukat Sönmez Ahi ile irtibatlı olarak işlerini yürüttüğü, Sönmez Ahi'nin yanında da; E.M.Ü., Ö.K., B.K.T., F.Ö., R.P. (eski savcı) isimli avukatların olduğu, Fetullah Gülen cemaatinin şu andaki finans kasasının Z.H. olduğu, bu kişinin Aydınlı Grup Genel Md. Yrd. ve Hûda İnşaatın sahibi olduğu, para akışlarını fınans açıklarını bunların karşıladığı ve cezaevindeki cemaat mensuplarının avukatlık ücretlerinden geçimlerine kadar yardım edildiği, bu şahısların HSYK bağlantısının HSYK 3. Daire Üyesi hâkim K.T. olduğu, avukatlar arası, istihbarat ve fınans anlamında Ankara bağlantılarını D.Ç. isimli emekli bir albayın yürüttüğü, bu şahsın MİT, Emniyet, Jandarma bağlantısının halen çok güçlü olduğu ve devam ettiği, şu anda bile gözaltına alınacak kişiler hakkında önceden haberdar olduğu, FETÖ/PDY örgütünün Büyükçekmece, Mimar Sinan, Beylikdüzü, Bahçeşehir gibi yerlerde 20'ye yakın cafe nargile salonlarının olduğu ve büyük gelir sağladıkları, A.T.Ç. ve 5-6 kişinin yurtdışına kaçma planlarının olduğu, A.T.Ç.nin 6 aylık Schengen vizesi aldığı ve bu şahsın Hollanda'ya gideceği, Fetullah Gülen'in şubat ayı içinde görüşmek üzere A.T.Ç.yi 3 günlüğüne çağırdığı, avukat A.A.nın hâkim K.K. ile eskiden cemaat evlerinden çok samimi arkadaş oldukları, bahsedilen cemaat avukatlarının, A.T.Ç.den emir alarak Yargıtay, Danıştay'da cemaat firmaları ve mensuplarının davalarını takip edip, hâkimlere rüşvet dağıttıkları, A.T.Ç.nin emekli albay D.Ç.den bilgi aldığı, F.S. ve Z.Ö.nün yakalama kararı bilgisini aktaran kişinin D.Ç. olduğu, avukat A.T.Ç.nin cep telefonu numarasının ..., ev adresinin ... olduğu, iletişimlerini gizlilik amacıyla whatsapp tarzı bir program aracılığıyla yaptıkları, A.T.Ç.nin bir emniyet müdürü ile de gizli bilgi alışverişinin olduğunu öğrendiği[ni] [ifade etmiştir.]"
ii. Soruşturma makamlarınca; C.D.nin Ankara'da bulunan konutunu 2013 yılı Eylül ayında 1.500.000 Amerika Birleşik Devletleri doları (USD) bedelle satışa çıkardığı ancak satamadığı, 29/5/2015 tarihinde MİT'e ait tırların durdurulması ile ilgili haberin Cumhuriyet gazetesinde yayımlanmasından kısa bir süre sonra 25/6/2015 tarihinde C.D.ye ait konutun 1.500.000 USD bedelle B.M.Y. tarafından satın alındığı belirtilmiştir. Ayrıca Başvurucunun 30/12/2015 tarihinde C. isimli kişi ile yaptığı telefon görüşmesinde geçen "C.D.nin villasıydı bu, biz ondan aldık." şeklindeki konuşma üzerine C.D.ye ait konutun FETÖ/PDY'nin amaçları doğrultusunda örgüt talimatı ile B.M.Y. ve ortağı olduğu belirtilen başvurucu tarafından birlikte satın alındığı değerlendirilerek B.M.Y. hakkında da soruşturma başlatıldığı belirtilmiştir.
iii. Maliye Bakanlığı Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı (MASAK) tarafından düzenlenen rapora göre başvurucunun FETÖ/PDY ile ilişkisi olduğundan bahisle haklarında işlem yapılan ve yurt dışı "Gülenist" kuruluş olarak bilinen kuruluşlara para gönderen kişilerle parasal ilişkisinin bulunduğu, başvurucu ile aynı gün yurt dışı seyahati yapan kişilerin örgütle ilişkili kuruluşlarla parasal ilişki içinde bulunduğu belirtilmiştir. Bu bağlamda;
- MASAK tarafından düzenlenen 19/2/2016 tarihli rapora göre; başvurucuya 7/9/2015 tarihinde 25.000 TL ve 10/9/2015 tarihinde 15.000 TL para transferi yapan A.C.K.nın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosunca "Yurtdışında bulunan benzer nitelikli kurumlarla aynı isimlerde Türkiye'de kurulan kuruluşlara, gerek Asya Katılım Bankası A.Ş. tarafından verilen krediler gerekse Türk vatandaşı şahıslar tarafından yoğun şekilde gerçekleştirilen para transferleri ile fon aktarılması ve aktarılan bu fonların yurtdışındaki aynı isimli ya da farklı isimli benzer nitelikteki, FETÖ/PDY ile bağlantılı olduğu değerlendirilen ve birbirleriyle organik olarak ilişkili kuruluşlara transfer edilmesi" hakkında yürütülen 2014/156758 sayılı soruşturma dosyası kapsamında 2/10/2014 tarihli MASAK raporuna istinaden görevlendirilen denetim elemanları tarafından hazırlanan banka hesap hareketlerine ilişkin verilerin incelenmesi sonunda İngiltere'de faaliyet gösteren ve açık kaynaklara göre Gülenist kuruluş olduğu bilgisi bulunan WISDOM SCHOLL unvanlı kuruluşa 27/11/2011 tarihinde 500 TL para transfer etmesi nedeniyle soruşturma dosyasında isminin geçtiği belirtilmiştir.
- Başvurucunun 23/8/2010 günü saat 12.07'de İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan çıkış yaptığı,A.S.G. isimlikişinin de aynı gün saat 12.15'te aynı havalimanından çıkış yaptığı, bu kişinin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/156758 sayılı soruşturma dosyası kapsamında ABD'de faaliyet yürüten ve açık kaynaklara göre Gülenist kuruluş olduğu bilgisi bulunan BROOKLYN AMITY SCHOOL unvanlı kuruluşa 4/1/2013-11/2/2014 tarihleri arasında beş farklı işlemle eğitim ve danışmanlık adı altında 57.409,23 TL para transfer ettiğinden bahisle soruşturmada isminin geçtiği belirtilmiştir.
- Başvurucunun 19/10/2011 günü saat 06.25'te İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan giriş yaptığı, aynı gün saat 06.22'de İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan giriş yaptığı belirtilen R.H. isimli kişinin Kanada'da faaliyet yürüten ve açık kaynaklara göre Gülenist kuruluş olduğu bilgisi bulunan CANADIAN TURKISH FRIENDSHIP COMMUNITY (KANADA TÜRKİYE DOSTLUK DERNEĞİ) unvanlı kuruluşa 15/11/2012 tarihinde eğitim ve danışmanlık adı altında 100 TL para transfer ettiğinden Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/156758 sayılı soruşturma dosyası kapsamında adının geçtiği belirtilmiştir.
- Başvurucunun 11/1/2013 günü saat 09.04'te Ankara Esenboğa Havalimanından çıkış yaptığı, A.R.G. isimli kişinin de aynı gün saat 08.37'de aynı havalimanından çıkış yaptığı bu kişinin, Kanada'da faaliyet yürüten ve açık kaynaklara göre Gülenist kuruluş olduğu bilgisi bulunan CANADIAN TURKISH FRIENDSHIP COMMUNITY (KANADA TÜRKİYE DOSTLUK DERNEĞİ) ünvanlı kuruluşa 18/7/2012-18/3/2014 tarihleri arasında on sekiz farklı işlemle eğitim ve danışmanlık adı altında 54.000 CAD (Kanada Doları) para transfer ettiğinden Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/156758 sayılı soruşturma dosyası kapsamında adının geçtiği belirtilmiştir.
- Başvurucunun 10/5/2013 günü saat 11.37'de İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan giriş yaptığı, aynı gün saat 11.09'da İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan çıkış yaptığı belirtilen A.A.K. isimli kişinin ABD'de faaliyet yürüten ve açık kaynaklara göre Gülenist kuruluş olduğu bilgisi bulunan METROPOLİTAN EDUCATİON CONSULTİNG SERVICES LLC. unvanlı kuruluşa 12/10/2012 tarihinde eğitim ve danışmanlık adı altında 1.995 TL para transfer ettiğinden Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/156758 sayılı soruşturma dosyası kapsamında adının geçtiği belirtilmiştir.
- Başvurucunun 13/5/2013 günü saat 17.27'de İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan giriş yaptığı, aynı gün saat 17.22'de İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan giriş yaptığı belirtilen L.E. isimli kişinin İngiltere'de faaliyet yürüten ve açık kaynaklara göre Gülenist kuruluş olduğu bilgisi bulunan WISDOM SCHOOL unvanlı kuruluşa 11/7/2014 tarihinde eğitim ve danışmanlık adı altında 10.900 TL para transfer ettiğinden Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/156758 sayılı soruşturma dosyası kapsamında adının geçtiği belirtilmiştir.
- Başvurucunun 13/5/2013 tarihinde saat 17.27'de İstanbul Atatürk Havalimanından giriş yaptığı, aynı gün saat 17.05'te İstanbul Atatürk Havalimanından giriş yaptığı belirtilen N.A. isimli kişinin İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlarla ilgili olarak yürüttüğü 2014/47593 sayılı soruşturması kapsamında şüpheli olarak adının geçtiği belirtilmiştir.
- Başvurucunun 18/9/2011 günü saat 19.53'te İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan giriş yaptığı, İstanbul Atatürk Havalimanı'na aynı gün saat 19.58'de giriş yaptığı belirtilen N.D. isimli kişinin FETÖ/PDY adına himmet topladıkları ve bu paraları örgüte aktarmak suretiyle finansman sağladıkları yönünde Başbakanlık İletişim Merkezi'ne (BİMER) yapılan ihbar üzerine başlatılan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/110327 sayılı soruşturması kapsamında şüpheli olarak adının geçtiği belirtilmiştir.
- Başvurucunun 19/10/2011 tarihinde saat 06.25'te İstanbul Atatürk Havalimanından giriş yaptığı, İstanbul Atatürk Havalimanına aynı gün saat 06.54'te giriş yaptığı yaptığı belirtilen S.T. isimli kişinin, FETÖ/PDY adına himmet topladıkları ve bu paraları örgüte aktarmak suretiyle finansman sağladıkları yönünde BİMER'e yapılan ihbar üzerine başlatılan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/110327 sayılı soruşturması kapsamında şüpheli olarak isminin geçtiği belirtilmişti
iv. Başvurucunun irtibatlı olduğu belirtilen ve başvurucu ile aynı dosyada FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan yargılanan;
- A.T.Ç.nin Bylock kullanıcısı olduğu, konutunda ve işyerinde yapılan aramalarda FETÖ/PDY ile bağlantılı birçok basılı yayının ve örgüt lideri olan Fetullah Gülen'e ait konuşmaları içeren çok sayıda dijital materyalin ele geçirildiği belirtilmiş; ayrıca FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerle ilişkisi olduğuna dair HTS kayıtlarına yer verilmiştir. A.T.Ç. beyanında özetle, başvurucunun bacanağı olduğunu, bunun dışında örgütsel bir ilişkinin bulunmadığını, B.M.Y. isimli kişiyi de başvurucu ile aynı büroda çalışmaları nedeniyle tanıdığını ifade etmiştir.
- F.Ö.nün Bylock kullanıcısı olduğu, 24/11/2015 günlü ihbar içeriğine göre örgüt içinde avukat abi olarak bilindiği, ihbarda bulunan kişinin 8/2/2016 tarihinde alınan ifadesine göre başvurucu ile bağlantısının bulunduğu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/10792 sayılı soruşturma dosyasının ihbarcısı H.C.ye göre "paralel yapının avukatı" olduğu; tanık A.Y.Ö.nün ifadesine göre örgüt ile ilişkisinin bulunduğu, sohbet ve dernek faaliyetlerine katıldığı; E.S.nin beyanına göre örgütün avukatlık yapılanmasında yer aldığı, sohbet ve toplantılara katıldığı; F.T.nin beyanına göre örgütün sohbet ve toplantılarına katıldığı; S.T.nin beyanına göre Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonunun (TUSKONUN) avukatı olduğu, aramalarda ele geçirilen dijital materyallerde örgüt liderinin fotoğraf ve videolarının bulunduğu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı çatı soruşturmasında ismi geçen A.Ç. ve A.C. ile irtibatlı olduğu, örgütle bağlantısı bulunduğu değerlendirilen bir şirketin ortağı olduğu bilgilerine yer verilmiştir.
- B.M.Y.nin ise -aynı dosyada FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlar nedeniyle yargılanan- A.T.Ç. ve F.Ö. ile irtibatlı olduğu, MİT tırlarının durdurulması olayında kilit rol oynayan H.C.nin avukatlığını yapan ve ihbar içeriğine göre de A.T.Ç. ile koordineli olarak Ankara'da faaliyet yürüttüğü ve Ankara'da "abilik" yaptığı belirtilen başvurucu ile B.M.Y.nin beraber çalıştığı, tape kayıtlarına yansıyan görüşme içeriğine göre başvurucu ile B.M.Y.nin birlikte hareket ettikleri ve C.D.ye ait gayrimenkulü örgütün amaçları doğrultusunda birlikte satın aldıkları belirtilmiştir.
- Sonuç olarak Savcılık başvurucunun 24/11/2015 günlü ihbar içeriğine göre "Ankara'da avukatlık yaptığı, Ankara'nın abisi olduğu ve her zaman Z.Ö. ile irtibat halinde olduğu", 8/2/2016 tarihinde ihbarda bulunan kişinin ifadesine göre "hâkim K.K. ile eskiden cemaat evlerinden çok samimi arkadaş oldukları, bahsedilen cemaat avukatlarının, A.T.Ç.den emir alarak Yargıtay['da], Danıştay'da cemaat firmaları ve mensuplarının davalarını takip edip, hâkimlere rüşvet dağıttıkları" şeklinde beyanların geçtiğini, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı çatı soruşturmasında ismi geçen A.C. ile irtibatlı olduğunu, bacanağı olan A.T.Ç.nin İstanbul'da, kendisinin de Ankara'da faaliyet göstererek koordinasyonu sağladığını, MİT tırlarının durdurulması olayında kilit rol oynayan H.C.nin avukatlığını yaptığını ve MİT tırlarıyla ilgili haberin anılan gazetede yayımlanmasından kısa bir süre sonra C.D.ye ait konutu örgütün amaçları doğrultusunda başvurucu ile B.M.Y.nin -tape kayıtlarına yansıyan görüşme içeriğini dikkate alarak- birlikte satın aldıklarını, örgütün hiyerarşik yapısı içinde yer aldığını ve örgütün amacı doğrultusunda hareket ettiğini, bu suretle atılı suçu işlediğini belirtmiştir.
18. İddianame İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) 11/1/2018 tarihinde kabul edilerek E.2018/7 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır. Mahkeme aynı tarihte yaptığı tensiple birlikte başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına da karar vermiştir. Tutukluluğun devamına dair kararın gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:
"... Sanıklar B.M.Y., A.T.Çve Sönmez Ahi'nin üzerilerineatılı suçun vasıf ve mahiyeti bu konuda hazırlık soruşturması aşamasında ortaya konulan iddialar ve bu iddialar ile irtibatlandırılan deliller ele alındığında CMK'nın 100/1-ilk cümle uyarınca sanıklar aleyhine kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillerin varlığı ile toplanacak delillerin bu şüpheyi güçlendirme olasılığı; sanıkların üzerilerine atılı suçun niteliği itibari ile CMK'nın 100/3a. maddesinin 9.,10., ve 11. bentlerinde tanımlanan bizatihi tutuklama nedeni oluşturan suçlara ait nitelendirmenin değerlendirme tarihi itibari ile sanık aleyhine mevcut olduğu yolundaki somut tespit; Anayasamızın 90. madesi uyarınca ülkemiz için de bağlayıcı olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5. maddesi ve bu maddenin yorumu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin tutukluluk tedbiri konusundaki yerleşik karar ve gerekçelerinde kişilerin kaçma riskinin bulunması, kamu düzeninin sağlanması ve yeni bir suçun işlenmesinin önlenmesi amacı ile tutukluluk tedbirinin uygulanabileceğinin belirtilmiş olduğu, iş bu soruşturma dosyasında da AİHM'nin belirttiği bu kriterlerin mevcut olduğu, sanıklar aleyhine açılan davanın niteliği ve özelliği dikkate alındığında, tutuklamanın ölçülü olduğu ve bu tutuklamadan beklenen gayenin adli kontrol hükümleri ile sağlanamayacak olması, ayrıca tutuklama kararından sonra tutuklama tedbirini kaldıracak şekilde sanık lehine delillerde herhangi bir değişiklik bulunmadığının anlaşılması, delilerinin toplanmamış olması nedenleri tutukluluk halinin devamına... [karar verildi]"
19. Mahkeme 16/2/2018 tarihinde yaptığı ilk duruşmada başvurucu ve diğer sanıkların savunmasını almıştır. Başvurucu, savunmasında özetle;
i. İddianamede yer verilen ihbarlarda kendisiyle ilgili geçen hususların doğru olmadığını, öğrenci iken evli olduğunu ve hiçbir şekilde cemaat evleri diye bilinen evlerde kalmadığını, adları geçen ve haklarında FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlar nedeniyle soruşturma yürütülen ve Z.Ö. (eski savcı) ve K.K. (eski hâkim) isimli kişileri tanımadığını, kendisiyle ilgili olarak dört ay süreyle yapılan teknik ve fiziki takip sonunda FETÖ/PDY ile bağlantısı olduğuna dair herhangi bir eyleminin tespit edilemediğini, ayrıca yirmi yıldır aynı telefon hattını kullandığını ve bu hatta ilişkin görüşme kayıtlarının dosya da mevcut olduğunu, bu kayıtlara göre de anılan kişilerle herhangi bir görüşmesinin tespit edilemediğini beyan etmiştir.
ii. Gülenist kuruluşlara yardım ettiği belirtilen ve kendisine 40.000 TL havale yapan C.K. isimli kişiyi tanımadığını, bu kişinin A.T.Ç. adına kendisine arsa parası gönderdiğini, A.T.Ç.nin de bu hususu açıkladığını belirtmiştir.
iii. Haklarında FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlar nedeniyle soruşturma bulunduğu ve bağlantısı olduğu belirtilen kişilerle havalimanlarından aynı tarihte ve yakın saatlerde geçiş yapma dışında buluştuklarına ya da başkaca bir şekilde irtibatının olduğuna veya irtibatının devam ettiğine dair hiçbir delil gösterilmediğini, adı geçen kişilerle herhangi bir irtibatının bulunmadığını belirtmiştir.
iv. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen FETÖ/PDY ana çatı soruşturması kapsamında adı geçen A.C.nin avukat olduğunu, bu kişi ile 2012 ve 2013 yıllarında birkaç kez mesleki olarak görüştüğünü, sonraki yıllarda hiçbir görüşmesinin bulunmadığını, dolayısıyla anılan kişiyle herhangi bir ilişkisinin olmadığını beyan etmiştir.
v. Bank Asyadayirmi yıl önce açtırdığı hesabının bulunduğunu, 2014 yılında Bankaya herhangi bir şekilde para yatırmadığını beyan etmiştir.
vi. Türk Silahlı Kuvvetleri Yardım Sandığının her yıl farklı avukatlarla çalıştığını, kendisinin de bu Kurumun avukatlık işlerine bakmak için yaptığı müracaatının kabul edilmesi üzerine yapılan sözleşmeye istinaden anılan Kurumun özellikle basın hukuku ile ilgili kendisine verdiği birçok askerin avukatlık işlerini takip ettiğini, H.C.nin de bu kişilerden biri olduğunu, yardım sandığı ile yaptığı sözleşmeden önce bu kişiyle herhangi bir tanışıklığının bulunmadığını, bu durumun mahkemeye sunduğu sözleşme tarihinden anlaşılabileceğini, adı geçen kişiyle bu kapsamda görüşmeler yaptığını, bunun dışında herhangi bir ilişkisinin söz konusu olmadığını beyan etmiştir.
vii. Eski işyerinde ve hâlen kullandıkları işyerinde B.M.Y.nin kiracısı olarak çalıştığını, C.D.nin villasının alınması konusunda herhangi bir katkısının olmadığını, B.M.Y.nin C.D.ye ait konutu tek başına satın aldığını, iddianamede yer verilen konuşmada kendisini müşterilere karşı güçlü göstermek amacıyla "C.D.ye ait villayı biz satın [aldık]" şeklinde çoğul ifade kullandığını beyan etmiştir.
viii. B.M.Y.yi fakülte yıllarından tuttuğu ders notları nedeniyle tanıdığını ancak derslere çok fazla devam etmemesi nedeniyle B.M.Y.nin kendisini çok fazla tanımadığını, ilk bürosunu Ankara Kızılay'da açtığını, B.M.Y.nin Armada'da büro açmasından sonra İstanbul Barosundan birinin vasıtasıyla bir dava nedeniyle tanıştığı F.Ö. ile birlikte B.M.Y.nin bürosuna hayırlı olsuna gittiğini, kendi işlerinin iyi olmaması nedeniyle B.M.Y.nin kiracısı olarak büroda çalışma teklifini kabul ettiğini beyan etmiştir.
20. Mahkeme duruşma sonunda başvurucunun tahliyesine ve adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar vermiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Sanık Sönmez Ahi'nin üzerine atılı suçun delilerin büyük oranda toplanmış olması, bu anlamda delilleri karartma ihtimalinin bulunmadığının anlaşılması, sanığın sabit ikametgah sahibi oluşu, özellikle dosya kapsamında sanık Sönmez Ahi hakkındaki delillerin mahiyeti ve tutuklulukta geçen süre gözönüne alınarak bu aşamada adli kontrol hükümlerinin tatbiki ile beklenen amacın hasıl olacağı,tutuklamanın bir ceza değilzorunlu durumlarda başvurulan geçici bir tedbir oluşu somut olayda tutuklama tedbirinin devamını zorunlu kılacak bir hususunun bulunmadığının anlaşılması ile sanık Sönmez Ahi'nintahliyesine ... [karar verildi]."
21.Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemesinde derdesttir.
B. İlgili Süreç
22. Türkiye 15/7/2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda FETÖ/PDY olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
23. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından, darbe girişimiyle bağlantılı ya da darbe girişimiyle doğrudan bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik soruşturmalar yürütülmüş ve çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51, Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).
IV. İLGİLİ HUKUK
24. İlgili hukuk için bkz. Özcan Güney,B. No: 2017/20709, 15/11/2018, §§ 30-38).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 3/4/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
26. Başvurucu, kuvvetli suç şüphesini gösteren somut olgular ortaya konulmadan tutuklanması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
27. Bakanlık görüşünde; Anayasa Mahkemesinin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) tutukluluğa ilişkin benzer kararları hatırlatılarak Hâkimliğin karar verirken başvurucunun suç işlediğine dair inandırıcı delilleri ortaya koyduğu, tutuklama nedenlerini açıkladığı, somut delillerle ilişkilendirmede bulunduğu belirtilerek tutuklamanın hukuki olmadığına ilişkin şikâyetin açıkça dayanaktan yoksun olduğu ileri sürülmüştür.
2. Değerlendirme
28. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
29. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
30. Başvurucunun bu bölümdeki şikayetlerinin Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında incelenmesi gerekir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
31. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
32. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak ortaya konulduktan sonra ikinci ve üçüncü fıkralarında, şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).
33. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir müdahale olarak tutuklamanın Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve tutuklama tedbirinin niteliğine uygun düşen; kanun tarafından öngörülme, Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Halas Aslan, B. No: 2014/4994, 16/2/2017, §§ 53, 54).
34. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasına göre tutuklama ancak suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler bakımından mümkündür. Bir başka anlatımla tutuklamanın ön koşulu, kişinin suçluluğu hakkında kuvvetli belirtinin bulunmasıdır. Bunun için suçlamanın kuvvetli sayılabilecek inandırıcı delillerle desteklenmesi gerekir (Mustafa Ali Balbay, B. No: 2012/1272, 4/12/2013, § 72).
35. Öte yandan Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında, tutuklama kararının kaçma ya da delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek amacıyla verilebileceği belirtilmiştir. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesine göre de şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların bulunması, şüpheli veya sanığın davranışlarının delilleri yok etme, gizleme yahut değiştirme, tanık, mağdur ya da başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe oluşturması hâllerinde tutuklama kararı verilebilecektir. Maddede ayrıca işlendiği konusunda kuvvetli şüphe bulunması şartıyla tutuklama nedeninin varsayılabileceği suçlara ilişkin bir listeye yer verilmiştir (Halas Aslan, §§ 58, 59).
36. Diğer taraftan Anayasa'nın 13. maddesinde temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamaların ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda dikkate alınacak hususlardan biri tutuklama tedbirinin isnat edilen suçun önemi ve uygulanacak olan yaptırımın ağırlığı karşısında ölçülü olmasıdır (Halas Aslan, § 72).
37. Her somut olayda tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirtinin olup olmadığının, tutuklama nedenlerinin bulunup bulunmadığının ve tutuklama tedbirinin ölçülülüğünün takdiri öncelikle anılan tedbiri uygulayan yargı mercilerine aittir. Zira bu konuda taraflarla ve delillerle doğrudan temas hâlinde olan yargı mercileri Anayasa Mahkemesine kıyasla daha iyi konumdadır (Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 123). Bununla birlikte yargı mercilerinin belirtilen hususlardaki takdir aralığını aşıp aşmadığı Anayasa Mahkemesinin denetimine tabidir. Anayasa Mahkemesinin bu husustaki denetimi, somut olayın koşulları dikkate alınarak özellikle tutuklamaya ilişkin süreç ve tutuklama kararının gerekçeleri üzerinden yapılmalıdır (Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567, 25/2/2016, § 79; Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 76; Gülser Yıldırım (2), § 124).
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
38. Başvurucu 22/2/2016 tarihinde İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliğince Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme, devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk amacıyla açıklama ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
39. Bu aşamada tutuklama tedbirinin ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığı hususu değerlendirilecektir.
40. Başvurucu hakkındaki soruşturma belgeleri incelendiğinde başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken başvurucunun anılan suçları işlediğine dair -tanık beyanı ve iletişimin tespiti kayıtları gibi- somut delillerin bulunduğu olgularına dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 12).
41. İddianamede ise tutuklama kararında değinilen suçlamaya konu olgular ortaya konulmuştur. Bu bağlamda iddianamede;
i. Başvurucunun irtibatlı olduğu belirtilen ve başvurucu ile aynı dosyada FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan yargılanan F.Ö. ve A.T.Ç.nin Bylock kullanıcısı oldukları, adı geçen bu kişilerin konut ve işyerlerinde yapılan aramalarda örgütle bağlantılı çok sayıda yayın ile örgüt liderinin konuşmalarını içeren dijital materyalin ele geçirildiği ve FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlar nedeniyle haklarında soruşturma yürütülen birçok kişi ile bağlantılarının bulunduğu belirtilmiştir.
ii. İstanbul Emniyet Müdürlüğüne 24/11/2015 tarihinde yapılan ihbarda ve 8/2/2016 tarihinde emniyette alındığı belirtilen ihbarcı ifadesinde başvurucunun FETÖ/PDY ile bağlantılı olduğuna dair beyanların geçtiği, bacanağı olan A.T.Ç.nin İstanbul'da, başvurucunun ise Ankara'da faaliyet göstererek koordinasyonu sağladıkları, ayrıca 30/12/2015 tarihinde C. isimli kişi ile yaptığı telefon görüşmesinde geçen "C.D.nin villasıydı bu, biz ondan aldık." şeklindeki konuşma içeriğine göre MİT tırlarıyla ilgili haberin yayımlanmasından kısa bir süre sonra C.D.ye ait konutu B.M.Y. ile birlikte satın aldıkları belirtilmiştir.
iii. Savcılık başvurucunun anılan ihbara göre -aynı dosyada yargılanan- A.T.Ç. ile koordineli olarak Ankara'da faaliyet gösterdiği ve Ankara'da "abilik" yaptığı hususlarını, tape kayıtlarına yansıyan görüşme içeriğini dikkate alarak başvurucunun C.D.ye ait gayrimenkulü örgütün amaçları doğrultusunda B.M.Y. ile birlikte satın aldıklarını, böylece başvurucunun örgütün hiyerarşik yapısı içinde yer aldığını, örgütün amacı doğrultusunda hareket ettiğini, bu suretle atılı suçu işlediğini iddia etmiştir.
42. Yukarıda belirtilen hususların soruşturma makamlarınca suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin temelsiz ve keyfî olduğu söylenemez.
43. Başvurucu hakkında uygulanan ve kuvvetli suç şüphesinin bulunması şeklindeki ön koşulu yerine gelmiş olan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar da dâhil olmak üzere somut olayın tüm özelliklerinin dikkate alınması gerekir.
44. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör örgütüne üye olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır.
45. Somut olayda İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken tutuklama nedeni olarak başvurucunun üzerine atılı suçun tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar listesinde olmasına, başvurucunun kaçma şüphesine ve delilleri etkileme ihtimalinin bulunmasına dayanıldığı görülmektedir. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden dayanılan tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.
46. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151). Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin özellikleri de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350). Somut olayda da FETÖ/PDY ile bağlantılı olduğu belirtilen başvurucuyla ilgili bir soruşturma söz konusudur.
47. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
48. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası ile güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
B. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia
49. Başvurucu; uzun süredir tutuklu olduğunu, tahliye taleplerinin ve itirazlarının -tutukluluğun devamını meşru kılacak- ilgili ve yeterli gerekçe olmadan reddedildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
50. Bakanlık görüşünde başvurucunun etkili bir başvuru yolu olan tazminat davası yolunu tüketmeden başvuru yaptığı belirtilerek tutukluluğun makul süreyi aştığı şikâyetinin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğu ileri sürülmüştür.
51. Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:
"Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir."
52. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
53. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
54. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
55. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğunu belirtmektedir (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016,§§ 33-45).
56. Bireysel başvuruda bulunduktan sonra 16/2/2018 tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu, başvurucunun durumuna uygun telafi kabiliyetini haiz etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmamaktadır.
57. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1.Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2.Tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 3/4/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.