TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
C.E. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/436)
|
|
Karar Tarihi: 12/9/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan y.
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yıldız
SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Ali KOZAN
|
Başvurucu
|
:
|
C.E.
|
Vekili
|
:
|
Av. Ali
Fatih ÇETİN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, üçüncü kişi hakkında yürütülen ceza soruşturması
sırasında haberleşme programı yoluyla yapıldığı ileri sürülen yazışmaların
incelenmesi nedeniyle haberleşme hürriyeti ile özel hayata saygı hakkının; bu
kapsamda elde edilen delillerin disiplin soruşturmasında ve iptal davasında
kullanılması ile de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 7/1/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık cevabında, başvuruya ilişkin görüş
bildirilmesine gerek görülmediği ifade edilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Bir lisede öğretmen olarak görev yapan başvurucunun öğrencisi
R.D. hakkında "Çocuğun nitelikli cinsel
istismarı" suçundan yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
soruşturma yürütülmüştür. Anılan soruşturma kapsamında Sulh Ceza Mahkemesinin
18/3/2009 tarihli arama kararı ile şüphelinin evinde arama gerçekleştirilmiş vesoruşturma sürecinde aynı Mahkemenin 17/12/2004 tarihli
ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 134. maddesine uygun olarak aramada
ele geçirilen bilgisayara el konulmasının onaylanması ve bilgisayarın
incelenmesine izin verilmesi yönündeki kararları uygulanmıştır. Bilgisayarda
yapılan teknik inceleme sonucunda başvurucu ile R.D. arasında haberleşme
programı (MSN) yoluyla yapıldığı ileri sürülen görüşme ve mesaj kayıtları
tespit edilmiştir.
9. Cumhuriyet Başsavcılığı 12/6/2009 tarihli yazı ile tespit
edilen kayıtların öğrenci/öğretmen ilişkisine ters ve toplum ahlak kurallarına
aykırı olduğunu vurgulayarak, başvurucu hakkında disiplin yönünden gereğinin
takdiri ve ifası amacıyla MSN kayıtlarını ve R.D.nin
ifadesini İl Millî Eğitim Müdürlüğüne (İdare) göndermiştir.
10. İdare, başvurucu hakkında disiplin soruşturması
başlatmıştır. Soruşturma sonucunda hazırlan ilk müfettiş raporunda meslekten
çıkarma cezası teklif edilmiş, Yüksek Disiplin Kurulu tarafından bu raporun
geri çevrilmesinden sonra yeniden soruşturma yapılarak 3/12/2009 tarihli ikinci
bir rapor düzenlenmiştir. Anılan müfettiş raporunda; başvurucunun öğrencisi ile
öğrenci/öğretmen ilişkisine ters ve toplum ahlak kurallarına aykırı yazışmalar
yaptığı, öğrencisini uygunsuz ilişkilere teşvik ettiği ve evini kullandırarak
öğrencisinin bu evde başka bir erkekle cinsel ilişkiye girmesine müsaade ettiği
belirtilerek tespit edilen eylemlerin ahlak kuralları ve öğretmenlik mesleği
ile bağdaşmayan davranışlar olduğu vurgulanmıştır. Başvurucunun eylemlerinin
23/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinde
düzenlenen "Amirine veya maiyetindekilere
karşı küçük düşürücü veya aşağılayıcı fiil ve hareketler yapmak"
suçu kapsamında kaldığı ifade edilerek 1 yıl kademe ilerlemesi ile
cezalandırılması, ancak bu cezanın özlük durumu gözetilerek brüt aylığının
1/4'ünün kesilmesi şeklinde uygulanmasının uygun olacağı sonucuna ulaşılmıştır.
11. Başvurucunun disiplin cezasının iptali istemiyle açtığı dava
Ankara 13. İdare Mahkemesinin 16/3/2011 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
Kararın gerekçesinde; başvurucunun öğrencisi ile öğrenci/öğretmen ilişkisine
ters ve toplum ahlak kurallarına aykırı yazışmalar yaptığı, öğrencisini
uygunsuz ilişkilere teşvik ettiği ve evini kullandırarak öğrencisinin başka bir
erkekle cinsel ilişkiye girmesine müsaade ettiği, bu suretle amirine veya
maiyetindekilere karşı küçük düşürücü veya aşağılayıcı fiil ve hareketler yapma
eyleminin sübuta erdiği vurgulanarak dava konusu işlemde hukuka aykırılık
bulunmadığı belirtilmiştir.
12. Başvurucunun temyiz talebi Danıştay Onikinci
Dairesinin 5/11/2014, karar düzeltme talebi ise 8/9/2015 tarihli kararlarıyla
reddedilmiştir. Kararlarda, derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya uygun
olduğu belirtilmiştir.
13. Nihai karar 8/12/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
14. Başvurucu tarafından 7/1/2016 tarihinde bireysel başvuru
yapılmıştır.
15. Ayrıca Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) üzerinden yapılan
incelemede, başvurucu ile öğrencisi arasında yapılan yazışmalarda başvurucunun
cinsel ilişkiye girmesi için R.D.ye hem eşcinsel birini hem de aynı sınıftaki
bir öğrenciyi ayarlayacağı yönündeki ifadeler ile "yüzüğü ne yaptın", "yüzüğü getir" gibi
şifreli sözlerin yer aldığından bahisle başvurucu hakkında, uyuşturucu veya
uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama, hakaret ve suça tahrik suçlarından
soruşturma açılmıştır. Cumhuriyet Başsavcılığı 3/7/2009 tarihinde kovuşturmaya
yer olmadığına karar vermiştir. Kararda, şüpheli hakkında alınan karar ile
telefonunun dinlendiği ancak atılı uyuşturucu ticareti yapma suçuna ilişkin
delil elde edilemediği, yazışmalarda geçen ifadeler nedeniyle hakaret suçundan
mağdurun şikâyetçi olmadığı, R.D.nin bir eşcinsel
birey ile öğretmenin evinde ilişkiye girdiği yönündeki beyanları bakımından ise
R.D.nin 18 yaşından büyük olması ve ev temini için
para alınmamış olması hususları gözetildiğinde bu olayın disiplin
soruşturmasının konusu olduğu, ceza soruşturmasına konu olamayacağı
belirtilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
16.657 sayılı Kanun'un "Disiplin
cezalarının çeşitleri ile ceza uygulanacak fiil ve haller"
kenar başlıklı 125. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...D - Kademe
ilerlemesinin durdurulması : Fiilin ağırlık derecesine göre memurun, bulunduğu
kademede ilerlemesinin 1 - 3 yıl durdurulmasıdır.
Kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını
gerektiren fiil ve haller şunlardır:
d)Amirine veya maiyetindekilere karşı küçük
düşürücü veya aşağılayıcı fiil ve hareketler yapmak,...
Geçmiş hizmetleri sırasındaki çalışmaları
olumlu olan ve ödül veya başarı belgesi alan memurlar için verilecek cezalarda
bir derece hafif olanı uygulanabilir..."
17. 5271 sayılı Kanun'un olayın gerçekleştiği tarihte yürürlükte
olan "Bilgisayarlarda, bilgisayar
programlarında ve kütüklerinde, arama, kopyalama ve el koyma"
kenar başlıklı 134. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Bir suç dolayısıyla yapılan
soruşturmada, başka surette delil elde etme imkânının bulunmaması halinde,
hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından
şüphelinin kullandığı bilgisayar ve bilgisayar programları ile bilgisayar
kütüklerinde arama yapılmasına, bilgisayar kayıtlarından kopya çıkarılmasına,
bu kayıtların çözülerek metin hâline getirilmesine karar verilir. Cumhuriyet
savcısı tarafından verilen kararlar yirmi dört saat içinde hâkim onayına
sunulur. Hâkim kararını en geç yirmi dört saat içinde verir. Sürenin dolması
veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi hâlinde çıkarılan kopyalar ve
çözümü yapılan metinler derhâl imha edilir."
18. 5271 sayılı Kanun'un "Tesadüfen
elde edilen deliller" kenar başlıklı 138. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
"Arama veya elkoyma
koruma tedbirlerinin uygulanması sırasında, yapılmakta olan soruşturma veya
kovuşturmayla ilgisi olmayan ancak, diğer bir suçun işlendiği şüphesini
uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil muhafaza altına alınır ve
durum Cumhuriyet Savcılığına derhâl bildirilir. "
19.5271 sayılı Kanun'un "Delillerin
ortaya konulması ve reddi" kenar başlıklı 206. maddesinin (2)
numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Ortaya konulması istenilen bir delil
aşağıda yazılı hâllerde reddolunur:
a) Delil, kanuna aykırı olarak elde
edilmişse..."
20. 5271 sayılı Kanun'un "Delilleri
takdir yetkisi" kenar başlıklı 217. maddesi şöyledir:
"(1) Hâkim, kararını ancak duruşmaya
getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller
hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilir.
(2) Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde
elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir."
B. Uluslararası Hukuk
21. İlgili hukuk için bkz. Muammer
Yılmaz, B. No: 2014/4779, 14/11/2018; Namet Sevinç, B. No: 2015/9155, 10/1/2019; Bülent Polat (GK), B. No: 2013/7666,
10/12/2015.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 12/9/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddialar
1. Başvurucunun İddiaları
23.Başvurucu, öğrencisi ile ilgili soruşturmada mahkeme kararı
olmadan elde edilen ve öğrencisiyle arasında geçtiği ileri sürülen yazışmaların
kendisi hakkında açılan disiplin soruşturmasında kullanıldığını ve söz konusu
delillere dayanılarak disiplin cezası verildiğini belirterek bu kapsamda elde
edilen delillerin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Başvurucu, söz konusu
delillerin açtığı iptal davasında kullanılması, ayrıca mahkeme kararlarının
itirazlarını karşılayacak yeterlikte gerekçe içermemesi ve disiplin cezası
kararında başvuru yollarının gösterilmemesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
24. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes,
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların iddiaları, adil yargılanma
hakkı kapsamında güvence altında olan hakkaniyete uygun yargılanma hakkı
çerçevesinde incelenmiştir.
26. Anayasa'nın 36. maddesine adil
yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede Türkiye'nin
tarafı olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil
yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında hakkaniyete
uygun yargılanma hakkı düzenlenmiştir. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36.
maddesi uyarınca değerlendirme yaptığı birçok kararında, kanuni bir temele
dayanmadan veya hukuka aykırı şekilde elde edilen delillerin yargılamada
kullanılmasıyla ilgili olarak ileri sürülen iddiaları -Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi gibi- adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan hakkaniyete uygun
yargılanma hakkı kapsamında incelemektedir. Anayasa'nın 36. maddesi kapsamında
yapılan değerlendirmelerde Anayasa’nın 38. maddesinin altıncı fıkrası da
dikkate alınmaktadır (Orhan Kılıç, B.
No: 2014/4704, 1/2/2018, § 43).
27. Ancak bireysel başvuruya konu davadaki eylemlerin
kanıtlanması, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması, delillerin kabul
edilebilirliği ve değerlendirilmesi ile uyuşmazlığa derece mahkemeleri
tarafından getirilen çözümün esas yönünden adil olup olmaması, bireysel başvuru
incelemesinde değerlendirmeye tabi tutulamaz. Dolayısıyla somut başvuruyla
ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin rolü derece mahkemelerince yapılan
değerlendirmelerin ve varılan sonuçların hukuka uygunluğunu denetlemek
değildir. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve
gösterilmek istenen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi
esasen derece mahkemelerine aittir (Orhan
Kılıç, § 44).
28. Bu konuda değerlendirme yapılırken delillerin elde edildiği
koşulların, onların gerçekliği ve güvenilirliği üzerinde şüphe doğurup
doğurmadığının da dikkate alınması gereklidir (Güllüzar Erman, B. No: 2012/542, 4/11/2014, § 60). Hakkaniyete uygun
bir yargılama, delillerin gerçekliği ve güvenilirliği konusundaki kuşkuların
giderilmesini ve delillerin güvenilirliğine ve gerçekliğine etkili bir şekilde
itiraz etme fırsatının tanınmış olmasını zorunlu kılmaktadır (Orhan Kılıç, § 47).
29. Anayasa Mahkemesi; delillere yönelik hukuka aykırılık
iddialarıyla ilgili olarak başvuruculara delillerin gerçekliğine itiraz etme ve
kullanılmalarına karşı çıkma fırsatı verilip verilmediğini, bu konuda
silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin gözetilip
gözetilmediğini, savunmanın menfaatlerinin korunması için yeterli güvenceler
sağlanıp sağlanmadığını incelemektedir (Orhan
Kılıç, § 48).
30. Kanuni bir temeli olmadan elde edildiği veya elde ediliş
yöntemi bakımından hukuka aykırı olduğu ilk bakışta anlaşılabilen veya derece
mahkemelerince hukuka aykırı oldukları tespit edilen delillerin kabul
edilmesinin yargılamanın hakkaniyetini zedeleyip zedelemediğinin Anayasa'nın
36. ve 38. maddeleri açısından değerlendirilmesinde -yargılamanın bütünlüğü
içinde- somut davanın kendine özgü koşulları dikkate alınmalıdır (Orhan Kılıç, § 51).
31. Somut olayda çocuğun
nitelikli cinsel istismarı suçundan Cumhuriyet Başsavcılığı
tarafından yürütülen bir soruşturma kapsamında Mahkeme kararına dayanılarak
şüpheli R.D.nin evinde arama yapılmış, ele geçirilen
ve elkonulan bilgisayar incelenmiştir. Bu doğrultuda
başvurucunun hukuka aykırı olduğunu iddia ettiği ve hakkındaki disiplin
soruşturması ile iptal davasında delil olarak kullanıldığını belirttiği MSN
yazışmalarının, öğrencisi ile ilgili devam eden ceza soruşturması kapsamında
uygulanan tedbirler sonucu elde edildiği görülmektedir.
32. Söz konusu delilin bir suç soruşturması kapsamında Mahkeme
kararına dayanan tedbirlerin icrası sürecinde ve usulüne uygun şekilde elde
edildiği anlaşılmaktadır. Öte yandan bu delillerin kanuni düzenlemelere uygun
şekilde elde edilmediği ve elde ediliş yöntemi açısından hukuka aykırı
mahiyette olduğu hususunda derece mahkemelerince de bir tespitte bulunulmadığı
görülmektedir.
33. Bu durumda -belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri
değerlendirme yetkisi kural olarak yargılamayı yapan mahkemeye ait olmakla
birlikte- somut olayda elde edilen delillerin iptal davasında kullanılmasının
bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelemediği sonucuna ulaşılmıştır.
Ayrıca delillerin değerlendirilmesinde bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan bir bulguya rastlanmamıştır. Diğer
taraftan silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine aykırı olarak
başvurucuya delillerini sunma, inceletme ve itiraz etme hususlarında uygun
olanakların sağlanmadığına ya da kendisini savunma imkânının tanınmadığına
ilişkin bir delil bulunmadığı gibi yargı kararlarının somut olayla ilgili ve
yeterli delil sundukları görülmüştür. Tüm bu hususlar birlikte
değerlendirildiğinde, yargılamanın bütünü yönünden adil yargılanma hakkını
ihlal eder nitelikte bir durumun bulunmadığı açıktır.
34. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Özel Hayata Saygı Hakkı ile Haberleşme
Hürriyetinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
35. Başvurucu; öğrencisinin bilgisayarının incelenmesi sonucu
tespit edilen yazışmaların mahrem konuları içerdiğini ve özel hayata ilişkin
olduğunu, olay tarihinde oturduğu evin lojman olduğunu, bu evde R.D.nin yaptığı ileri sürülen cinsel eylemlerden sorumlu
tutulamayacağını, R.D.nin 18 yaşından büyük ve fiil
ehliyetine sahip bir birey olduğunu ifade etmiştir. Başvurucu, öğrencisinin bu
evde cinsel ilişkiye girdiği hususunun sadece bir iddiadan ibaret olduğunu ve
doğruluğunun kuşkulu olduğunu belirterek özel hayata saygı ve özel hayatın
gizliliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucuayrıca
ifa ettiği kamu görevi gözetilerek kamuya açık belgelerde kimliğinin gizli
tutulmasını talep etmiştir.
2. Değerlendirme
36. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa’nın
20. ve 22. maddelerinin ilgili kısımları şöyledir:
“Herkes,
özel hayatına ... saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın
... gizliliğine dokunulamaz..."
"Herkes,
haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin
önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak
usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin
yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz.
Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli
hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını kırksekiz
saat içinde açıklar; aksi halde, karar kendiliğinden kalkar..."
37. Başvurucunun şikâyetlerinin özünün, öğrencisi ile arasında
geçtiği ileri sürülen MSN yazışmalarının içerikleri ve evinde kalmasına müsaade
ettiği öğrencisinin başka bir kişiyle cinsel birliktelik gerçekleştirdiği
iddialarına dayanılarak disiplin cezası verilmesi olduğu anlaşıldığından,
olayın özellikleri dikkate alındığında korunan hukuki değerlerin özel hayata
saygı hakkı ile haberleşme hürriyeti olduğu kanaatine varılmış ve bu doğrultuda
başvurunun Anayasa’nın 20. ve 22. maddeleri çerçevesinde değerlendirilmesi
gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
38. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel
hayata saygı hakkının ve haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin
iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Müdahalenin Varlığı
39. Özel hayat kavramı eksiksiz bir tanımı bulunmayan geniş bir
kavramdır. Bu kapsamda korunan hukuki değer esasen kişisel bağımsızlıktır. Özel
hayata saygı hakkının kapsamının belirlenmesinde bireyin kişiliğini geliştirmesi ve gerçekleştirmesi kavramı
temel alınmaktadır. Anılan hak, herkesin istenmeyen bütün müdahalelerden uzak
kendine özel bir ortamda yaşama hakkına sahip olduğuna işaret etmekle birlikte
kişiliğin serbestçe geliştirilmesiyle uyumlu birçok hukuki menfaati de
içermektedir (Serap Tortuk,
B. No: 2013/9660, 21/1/2015, §§ 31-36; Bülent
Polat §§ 61-63; Tevfik Türkmen [GK],
B. No: 2013/9704, 3/3/2016, §§ 50-52; Ata
Türkeri, B. No: 2013/6057, 16/12/2015,§§
30-32).
40. Özel hayata saygı hakkı kapsamında korunan hukuksal
çıkarlardan biri de bireyin mahremiyet hakkıdır. Özellikle mahremiyet alanında
cereyan eden cinsel içerikli eylem ve davranışların özel hayata saygı hakkının
kapsamında olduğunda kuşku yoktur. Bu yönüyle özel hayat, öncelikle bireylerin
kendi bireyselliklerini geliştirebilecekleri ve diğer kişilerle en mahrem
ilişkilere girebilecekleri özel bir alana işaret etmektedir (Serap Tortuk, §§
31-36; Bülent Polat, §§ 61-63; Tevfik Türkmen § 51; Ata Türkeri, §§ 31-34).
41. Öte yandan özel hayata saygı hakkı, ilişki kurmak ve
geliştirmek üzere çevresinde bulunanlarla temas kurma hakkını da içermektedir.
Kişilerin mesleki hayatı özel hayatlarıyla sıkı bir irtibat içindedir. Özel
hayata dair hususlar kişinin mesleği ile ilgili tasarruflara esas alınmışsa
özel hayata saygı hakkı gündeme gelecektir (Bülent
Polat, § 62; Ata Türkeri,
§ 31).
42. Bu kapsamda mesleki hayat çerçevesinde kişilerin özel hayatı
hakkında sorgulanması ve bunun doğurduğu idari sonuçlar, buna ek olarak
kişilerin davranış ve tutumları gerekçe gösterilerek görevden alınmaları özel
hayatın gizliliğine yapılmış bir müdahale oluşturmaktadır (Serap Tortuk, §
37; Bülent Polat, § 63; Ata Türkeri, § 33).
43.Öte yandan Anayasa’nın 22. maddesinde, herkesin haberleşme
hürriyetine sahip olduğu ve haberleşmenin gizliliğinin esas olduğu hüküm altına
alınmıştır. Haberleşme bağlamında bireylerin karşılıklı ve/veya toplu olarak
sözlü, yazılı ve görsel iletişimlerine konu olan ifadelerinin gizliliğinin
sağlanması gerekir. Posta, e-posta, telefon, faks ve internet aracılığıyla
yapılan haberleşme faaliyetlerinin haberleşme özgürlüğü ve haberleşmenin
gizliliği kapsamında değerlendirilmesi gerekir (Mehmet Koray Eryaşa, B. No:
2013/6693, 16/4/2015, § 49).
44. Ayrıca haberleşme hürriyeti ve haberleşmenin gizliliği
ilkesi, kişilerin sadece özel meskenlerinde yaptıkları iletişimleri değil aynı
zamanda işyerlerinde yaptıkları haberleşmeleri de güvence altına almaktadır (Bülent Polat, § 65; Tevfik Türkmen, § 54).
45.Somut olayda başvurucunun öğrencisi ile arasında geçen
yazışma içerikleri ve öğrencisine cinsel ilişkiye girmesi için evini tahsis
ettiği iddiasının başvurucu hakkında tesis edilen idari işlemin sebebi olduğu
anlaşılmaktadır. Bu durumda, tesis edilen idari işleme kişinin özel yaşamı
kapsamında kalan eylemleri ve haberleşmesine ilişkin içeriklerin dayanak
alınması suretiyle özel hayata saygı hakkına ve haberleşme hürriyetine
müdahalede bulunulduğu sonucuna varılmıştır.
ii. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
46. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel
hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili
maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.
Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve
lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
47. Bu kapsamda, yukarıda anılan müdahalenin ihlal oluşturup oluşturmadığının,
Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen kanunlar
tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere
dayanma, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olma ve ölçülülük
ilkesine aykırı olmama koşulları yönünden incelenmesi gerekir.
(1)Kanunilik
48.Hak ve özgürlüklerin kanunla sınırlanması ölçütü anayasa
yargısında önemli bir yere sahiptir. Hak ya da özgürlüğe bir müdahale söz
konusu olduğunda öncelikle tespiti gereken husus, müdahaleye yetki veren bir
kanun hükmünün, yani müdahalenin hukuki bir temelinin mevcut olup olmadığıdır (Sevim Akat Eşki,
B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 36).
49. Başvurucunun iletişiminin tespitinin 5271 sayılı Kanun’un
134. maddesi, hakkında tesis edilen idari işlemin ise 657 sayılı Kanun'un 125.
maddesi temelinde yürütüldüğü anlaşılmaktadır. Bu kapsamda, somut olayda
başvurucunun özel hayata saygı hakkına ve haberleşme hürriyetine yapılan
müdahalenin kanuni bir dayanağının mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Mahkeme
kararının söz konusu kanun hükümlerine dayandığı anlaşıldığından, belirtilen
yargısal kararların yeterli bir hukuki temele sahip olduğu görülmektedir.
50. Bu kapsamda somut olayda başvurucunun özel hayatına saygı
hakkına ve haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin kanuni dayanağının mevcut
olduğu anlaşılmıştır.
(2) Meşru
Amaç
51. Öncelikle başvurucu ile öğrencisi arasında geçen
yazışmaların tespiti suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin suç
işlenmesinin önlenmesi ve suç kanıtlarının elde edilmesi amacına yönelik olarak
5271 sayılı Kanun’un 134. maddesi uyarınca gerçekleştirildiği, dolayısıyla
müdahalenin Anayasa’nın 22. maddesinde gösterilen meşru bir amaca dayalı olduğu
anlaşılmıştır.
52. Öte yandan Anayasa’nın 20. maddesinde, özel hayata saygı
hakkı için herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte bunun
hiçbir şekilde sınırlandırılması mümkün olmayan mutlak bir hak olduğu
söylenemez. Anayasa Mahkemesi kararlarında, Anayasa'nın başka maddelerinde yer
alan hak ve özgürlükler ile devlete yüklenen ödevlerin özel sınırlama sebebi
gösterilmemiş hak ve özgürlüklere sınır teşkil edebileceği kabul edilmektedir
(AYM, E.2010/83, K.2012/169, 1/11/2012; E.2012/108, K.2013/64, 22/5/2013;
E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014; E.2014/177, K.2015/49, 14/5/2015; Hüseyin Dayan, B. No: 2013/5033,
13/4/2016, § 46).
53. Kamu görevlilerinin atanma ve nakilleri ile suç ve disiplin
cezalarına ilişkin esasların belirlenmesi hususunda kanun koyucunun takdir
yetkisi bulunmaktadır. Kanun koyucuya tanınan takdir yetkisinin amacı kamu
hizmetlerinin kesintisiz bir şekilde yürütülmesini temin etmektedir. Öte yandan
Anayasa'nın 129. maddesinin birinci fıkrasında "Memurlar
ve diğer kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla
yükümlüdürler" denilmiştir. Kamu görevlilerinin Anayasa'ya ve
kanunlara sadakat yükümlülüğünün kamu hizmetlerinin devamlılığının ve belli bir
disiplin içinde yürütülmesinin sağlanmasıyla yakından ilişkili olduğu açıktır.
Dolayısıyla Anayasa'nın 129. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen sadakat
yükümlülüğü kapsamında, kamu hizmetinin etkin bir şekilde yürütülmesi ve
mesleki disiplinin sağlanması amacıyla idarenin takdir yetkisini kullanarak
işlem tesis etmesinin mümkün olduğu anlaşılmaktadır.
54. Somut olayda başvurucunun öğrencisi ile öğretmen-öğrenci
ilişkisine uygun olmayan ve ahlak kurallarına aykırı davranışları olduğu
yönündeki iddialar üzerine başvurucu hakkında disiplin cezası tesis edilmiştir.
Disiplin cezası verilmesi suretiyle özel hayata saygı hakkına yapılan
müdahalenin, Anayasa'nın 129. maddesinin birinci fıkrası kapsamında kalan kamu
görevlisinin Anayasa ve kanunlara sadakat yükümlülüğü çerçevesinde, kamu
hizmetinin etkin bir şekilde yürütülmesi ve mesleki disiplinin sağlanması meşru
amacına dayandığı anlaşılmaktadır.
(3)Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve
Ölçülülük
(a) Genel
İlkeler
55. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun
kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı
olması gerekir. Açıktır ki bu başlık altındaki değerlendirme, sınırlamanın amacı
ile bu amacı gerçekleştirmek üzere başvurulan araç arasındaki ilişki üzerinde
temellenen ölçülülük ilkesinden bağımsız yapılamaz. Çünkü Anayasa’nın 13.
maddesinde demokratik toplum düzeninin
gereklerine aykırı olmama ve ölçülülük
ilkesine aykırı olmama biçiminde iki ayrı kritere yer verilmiş
olmakla birlikte bu iki kriter bir bütünün parçaları olup aralarında sıkı bir
ilişki vardır (Ferhat Üstündağ,
B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45).
56. Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı
karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması,
başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini
göstermesi gerekmektedir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan veya ulaşılmak
istenen amaca nazaran bariz bir biçimde ağır olan bir müdahalenin zorunlu bir
toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (Ferhat Üstündağ, § 46).
57.
Orantılılık ise sınırlamayla ulaşılmak istenen amaç ile başvurulan sınırlama
tedbiri arasında dengesizlik bulunmamasına işaret etmektedir. Diğer bir
ifadeyle orantılılık, bireyin hakkı ile kamunun menfaatleri veya müdahalenin
amacı başkalarının haklarını korumak ise diğer bireylerin hak ve menfaatleri
arasında adil bir dengenin kurulmasına işaret etmektedir. Dengeleme sonucu
müdahalede bulunulan hakkın sahibine terazinin diğer kefesinde bulunan kamu
menfaati veya diğer bireylerin menfaatine nazaran açıkça orantısız bir külfet
yüklendiğinin tespiti hâlinde orantılılık ilkesi yönünden bir sorunun
varlığından söz edilebilir (Ferhat Üstündağ,
§ 46).
58.
Personel rejimi gibi sıkı kural ve şartlara tabi bir alanda, kamu makamlarının
faaliyetin niteliği ve sınırlamanın amacına göre değişen geniş bir takdir
yetkisinin bulunması doğaldır. Bu kapsamda özel hayat kavramının salt
mahremiyet alanına işaret etmeyip bireylerin özel bir sosyal hayat
sürdürmelerini güvence altına almakta olduğu gerçeği karşısında özellikle kamu
görevlilerinin mesleki yaşamlarıyla da bütünleşen bazı özel hayat unsurları
açısından sınırlamalara tabi tutulabilecekleri açıktır. Bununla birlikte bu
kişilerin de diğer bireyler için öngörülen sınırlamalarda olduğu gibi asgari
güvence ölçütlerinden istifade etmeleri gerekir (Serap Tortuk, § 52).
59.
Ayrıca başvurucunun ifa ettiği görevin çocukların eğitilmesini içeren öğretmenlik
mesleği olduğu da dikkate alınmalıdır. Öğretmenlik mesleği, niteliği gereği
çocukların sağlıklı yetiştirilmeleri ve haklarının korunması ile yakından
bağlantılıdır. Bu bağlamda öğretmenlik mesleğinin muhatap kitlesinin çocuklar
olması nedeniyle gözetilmesi gereken menfaatlerden birinin çocukların sağlıklı
yetiştirilmeleri ve haklarının korunması olduğu dikkate alındığında öğretmenlik
mesleğinin daha özellikli bir konumu olduğu açıktır. Bu nedenle öğretmen olarak
görev yapanların diğer kişilerin tabi olmadığı bazı sınırlamalara tabi olmaları
doğaldır (Z.A., B. No: 2013/2928, 18/10/2017, § 70).
60.
Buna göre özel hayata saygı hakkına ve haberleşme hürriyetine yapılan bir
müdahale, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da zorunlu bir
toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değilse demokratik toplum
düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez.
(b) İlkelerin
Olaya Uygulanması
61. Somut olayda öncelikle belirtilmelidir ki disiplin
soruşturmasına dayanak oluşturan MSN yazışmaları başvurucunun bilgisayarının
incelenmesi suretiyle tespit edilmemiştir. Çocuğun nitelikli cinsel istismarı
suçu kapsamında arama, elkoyma ve ele geçirilen
delillerin incelenmesine yönelik Mahkeme kararlarına dayanılarak R.D. isimli
şüphelinin bilgisayarında yapılan inceleme sonucunda, başvurucu ile şüpheli R.D.nin yaptığı MSN yazışmaları tespit edilmiştir. Bu
nedenle söz konusu tedbirin uygulanması nedeniyle başvurucunun haberleşme
hürriyetine dolaylı şekilde bir müdahalede bulunulduğu değerlendirilmiştir.
62. Başvurucunun MSN yazışmalarının, üçüncü kişi hakkında
usulüne uygun şekilde verilen yargı kararlarının uygulanması suretiyle tespit
edildiği, 5271 sayılı Kanun’un 134. maddesinin kişilerin özel hayatları ve
haberleşme hürriyetlerinin korunması bağlamında yeterli güvenceleri içerdiği ve
somut olayda da anılan güvencelere uyulduğu görülmüştür. Buna göre kamu
düzenini tehdit eden nitelikte bir suçun işlenmesinin önlenmesi ve suç
kanıtlarının elde edilmesi amacına yönelik olarak hakkında arama, elkoyma ve bilgisayarın incelenmesi kararı verilen
şüphelinin, başvurucu ile yaptığı yazışmaların incelenmesinin ve kayıt altına
alınmasının demokratik bir toplumda gerekli olmadığı söylenemez. Öte yandan
delillerin elde ediliş şeklinde herhangi bir takdir hatası veya keyfîlik bulunmadığı ve isnat edilen fiilin niteliği de
dikkate alındığında müdahalenin hedeflenen amacın sınırlarını aşmadığı,
dolayısıyla orantılı olduğu kanaatine varılmıştır.
63. Öte yandan Mahkemenin kararında ve disiplin soruşturması
raporunda; başvurucunun öğrencisi ile ahlak kurallarına aykırı yazışmalar
yaptığı, onu uygunsuz ilişkilere sevk ettiği ve evini kullandırarak
öğrencisinin başka bir erkek ile ilişkiye girmesine müsaade ettiği yönündeki
iddialar yukarıda anılan soruşturma sırasında tespit edilen MSN yazışmaları ve
öğrencinin ifadelerine dayanılarak değerlendirilmiştir. Yapılan
değerlendirmelerde, ifa edilen öğretmenlik görevinin nitelikleri, önemi ve
öğrenci/öğretmen ilişkileri ile başvurucunun eylemlerinin mahiyeti gözetilerek
bir sonuca varıldığı görülmüştür.
64. Başvurucu kararlara dayanak olan MSN yazışmalarının
kendisine ait olduğu yönünde kesin delil olmadığını, ayrıca ilgili yazışmaların
mesai saatleri dışında yazıldığını ve disiplin cezasına ilişkin eylemlerin özel
hayat kapsamında kaldığını iddia etmiş ise de başvuruya konu olayın
başvurucunun ifa ettiği öğretmenlik mesleğinin özellikleri ile birlikte
değerlendirmesi gereklidir. Bu kapsamda, okulların çocuklar ve gençler için çok
kapsamlı bir öğrenme ortamı olduğu, öğretmenlerin de hem kişilikleri hem de
taşıdıkları sıfatları ile bu öğrenme ortamının yapı taşları olduğu
söylenebilir. Bu nedenle öğretmenler, gelişme çağında olan öğrencilerin hayata
bakışlarının, tutum ve davranışlarının gelişmesinde örnek ve rol model olmak
gibi bir görevi de ifa etmektedir. Öğretmenler kendilerini rol model olarak
sunmasalar bile muhatap oldukları çocuklar ile gençlerin onlardan etkilenmeleri
ve onların olumlu ya da olumsuz davranışlarını örnek almaları öğrenci/öğretmen
ilişkisinin doğal sonucu olarak her zaman mümkündür. Öğretmenlik mesleğinin
belirtilen özelliği nedeniyle öğretmenin öğrenci üzerindeki etkilerinin okul
ortamı dışında devam etmediği ve öğrenci/öğretmen ilişkisinde idare tarafından
gözetilen niteliklerin okul ortamıyla sınırlı olduğu söylenemez.
65. Bu bağlamda; başvurucunun ifa ettiği mesleğin önemi ve
özelliği gözetildiğinde başvurucunun öğrencisi ile cinsel içerikli yazışmalar
yaptığı, onu uygunsuz ilişkilere teşvik ettiği ve evini kullanmasına müsaade
ettiği, öğrencisinin başka biriyle başvurucuya ait evde cinsel ilişkiye girdiği
şeklindeki ciddi iddiaların başvurucuyu istihdam eden İdare tarafından kurum
itibarını olumsuz yönde etkileyen bir unsur olarak değerlendirildiği
anlaşılmaktadır. Anılan eylemlerin öğrenci/öğretmen ilişkisinden beklenen
çocukların sağlıklı şekilde yetiştirilmeleri ve eğitilmeleri amacına uymadığı,
bu nitelikteki bir ilişkinin ifa edilen mesleğin itibarını olumsuz yönde etkileyeceği
ve bu bağlamda iptal davasını reddeden Mahkemenin değerlendirmelerinin temelsiz
olmadığı söylenebilir. Bu durumda yazışma içerikleri ile desteklenen
başvurucunun özel hayatına ilişkin eylemlerinin, ifa edilen görevin
özelliklerine göre Kurum disiplinini ve itibarını olumsuz yönde etkileyen bir
unsur olarak değerlendirilerek kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesini
sağlamak amacıyla alınması zorunlu bir tedbir olarak başvurucu hakkında
disiplin cezası tesis edilmesinin demokratik bir toplumda gereklerine uygun
olmadığını söylemek güçtür.
66. Ayrıca disiplin soruşturması ve Mahkeme sürecinde
başvurucunun katılımı ve savunması ile delillerini sunması sağlanmak suretiyle
özel hayata saygı hakkının gerektirdiği usule ilişkin güvencelerden yararlandırılmış
olduğu; başvurucuya isnat edilen eylemlerin mahiyeti ve ifa edilen görevin
önemi karşısında başvurucu hakkında uygulanan yaptırımın kamu hizmetinin
devamlılığını sağlamak amacına uygun olduğu anlaşılmaktadır. Bu bağlamda,
öğrenci/öğretmen ilişkisine ve genel ahlak yapısına aykırı fiilleri dolayısıyla
başvurucu hakkında idari yaptırım uygulanmasının demokratik toplumun
gereklerine uygun olmadığı ve ölçülü olmadığı söylenemez.
67. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun iddialarının bir ihlal
içermediği anlaşıldığından Anayasa’nın 20. ve 22 maddelerinde güvence altına
alınan özel hayata saygı hakkı ile haberleşme hürriyetinin ihlal edilmediğine
karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. 1. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Özel hayata saygı hakkının ve haberleşme hürriyetinin ihlal
edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 20. ve 22. maddelerinde güvence altına alınan
özel hayata saygı hakkının ve haberleşme hürriyetinin İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
D. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
12/9/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.