TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
VELİ ÇELEBİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/5785)
|
|
Karar Tarihi: 11/9/2019
|
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Mahmut ALTIN
|
Başvurucu
|
:
|
Veli ÇELEBİ
|
Vekili
|
:
|
Av. Cihan SEVİM
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, Sosyal Güvenlik Kurumunun hatalı işlemi sonucu
emekli aylığının iptal edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 18/3/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan
ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Emeklilik
Aylığının Bağlanması ve İptal Edilmesi Süreci
7. Başvurucu 1/12/1979-30/9/1980 tarihleri arasında
yaklaşık on ay Türkiye'de öğretmen olarak 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 4. maddesinin c fıkrası
(4/c) kapsamında çalıştıktan sonra istifa ederek Almanya'ya gitmiştir.
Başvurucu daha sonra Türkiye'ye dönerek 1/10/2008-1/1/2009 tarihleri arasında
üç ay süreyle 5510 sayılı Kanun'un 4. maddesinin birinci fıkrasının b bendi
(4/1-b) kapsamında BAĞ-KUR sigortalısı olarak çalışmıştır.
8. Başvurucu 12/9/2011 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumuna
(SGK) başvurarak yurt dışında geçen süreyi borçlanarak emekli olmak istemiştir.
SGK 8/5/2012 tarihli cevap yazısında, yurt dışında geçirdiği 24 yıl 2 aylık
hizmetinin karşılığı olarak başvurucudan 124.123 TL ödemesini talep etmiştir.
9. Başvurucu 8/6/2012 tarihinde 124.132 TL'yi ödemiş ve
SGK tarafından 1/7/2012 tarihinde başvuruya Emekli Sandığından emeklilik aylığı
bağlanmıştır. 2/3/2014 tarihinde ise başvurucunun Emekli Sandığından değil
de BAĞ-KUR'dan emekli olması gerektiği gerekçesiyle emeklilik aylığı iptal
edilmiştir.
10. Emeklilik aylığının iptal edildiği tarihe kadar
ödenen yaşlılık aylıklarının ödenmesi talebiyle başvurucu aleyhine İstanbul
Anadolu 8. İcra Müdürlüğünde icra takibi başlatılmıştır.
B. İptal Davası
Süreci
11. Başvurucu 5/3/2014 tarihinde İstanbul 20. İş Mahkemesinde
(Mahkeme) emekli aylığının iptaline ilişkin işlemin iptali, almaya hak
kazandığı emekli aylığının tekrar ödenmesi ve ödenmiş emekli aylığının iadesi
isteminin iptali talepleriyle dava açmıştır.
12. Mahkemece 25/12/2014 tarihinde davanın reddine karar
verilmiştir. Karar gerekçesinde, Türkiye'de sigortalılıkları bulunan kişilerin
borçlanma sürelerinin en son sigortalılık hâline göre yapılması gerektiği
açıklandıktan sonra başvurucunun borçlanma sürelerinin 5510 sayılı Kanunu'nun
4/1-b maddesi kapsamında sigortalılık süresinin değerlendirilmesinin yasal bir
zorunluluk olduğu belirtilmiştir.
13. Başvurucu tarafından temyiz edilen karar, Yargıtay
21. Hukuk Dairesince 1/2/2016 tarihinde onanmıştır.
14. Nihai karar, başvurucu vekiline 18/2/2016 tarihinde
tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucu 18/3/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
16. 17/4/2008 tarihli ve 5754 sayılı Kanun'un 2.
maddesiyle değişik 5510 sayılı Kanun'un 4. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
"...
b) Köy ve mahalle muhtarları ile hizmet
akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan ise;
1) Ticarî kazanç veya serbest meslek
kazancı nedeniyle gerçek veya basit usûlde gelir
vergisi mükellefi olanlar,
...
c) Kamu idarelerinde;
1) Bu maddenin birinci fıkrasının (a)
bendine tabi olmayanlardan, kadro ve pozisyonlarda sürekli olarak çalışıp
ilgili kanunlarında (a) bendi kapsamına girenler gibi sigortalı olması
öngörülmemiş olanlar,
2) Bu maddenin birinci fıkrasının (a) ve
(b) bentlerine tabi olmayanlardan, sözleşmeli olarak çalışıp ilgili
kanunlarında (a) bendi kapsamına girenler gibi sigortalı olması öngörülmemiş
olanlar ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 86 ncı maddesi uyarınca açıktan vekil atananlar,
sigortalı sayılırlar.”
17. 5754 sayılı Kanun'un 79. maddesiyle değişik 8/5/1985
tarihli ve 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında
Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında
Kanun'un 3. maddesi şöyledir:
"Bu Kanunun 1 inci maddesinde
belirtilenler ile yurt dışında çalışmakta iken veya yurda kesin dönüş yaptıktan
sonra ölenlerin Türk vatandaşı olan hak sahipleri sigortalının Türkiye’de
hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması yoksa Sosyal Güvenlik
Kurumuna, Türkiye’de çalışması varsa en son tabi olduğu sosyal güvenlik
kuruluşuna müracaat etmek suretiyle bu Kanunla getirilen haklardan
yararlanırlar.
Sosyal güvenlik sözleşmeleri uygulanmak
suretiyle kendilerine veya hak sahiplerine kısmi aylık bağlanmış olanların
borçlanma işlemleri aylık aldıkları sosyal güvenlik kuruluşunca yapılır. ”
18. 5754 sayılı Kanun'un 79. maddesiyle değişik 3201
sayılı Kanun'un 5. maddesinin 4. fıkrası şöyledir:
“Yurtdışı hizmet borçlanmasına ait
süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre
hangi sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye’de
sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline
göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi
olarak kabul edilir.”
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
19. Mahkemenin 11/9/2019 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mülkiyet
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Ödenen
Primlerin İadesi ve Yaşlılık Aylığı Bağlanması Şikâyetleri Yönünden
a. Başvurucunun
İddiaları
20. Başvurucu, emeklilik aylığının SGK'nın
yapmış olduğu hatalı işlemden dolayı iptal edilmesine rağmen ödemiş olduğu
124.132 TL'nin iade edilmediğini ve başka bir sosyal güvenceden de
yararlanamadığını belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
b. Değerlendirme
21. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile
30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca
bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman
ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).
22. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği
Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu
şikâyetini öncelikle yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak
iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara
sunması ve bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni
göstermiş olması gerekir(İsmail Buğra İşlek, B.
No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
23. Somut olayda her ne kadar başvurucu kendisine
yaşlılık aylığı bağlanmadığını veya ödediği primlerin iade edilmediğini öne
sürmüş ise de başvuru formu ve eklerinden başvurucunun emekli olmak için ödediği
paranın iade edilmesi veya BAĞ-KUR'dan yaşlılık aylığı bağlanması talebiyle
idareye başvuruda bulunduğuna ilişkin bilgi ve belgeye rastlanmamıştır.
Dolayısıyla hukuk sisteminde mevcut idari ve yargısal yollar tüketilmeden
bireysel başvuruda bulunulduğu anlaşılmaktadır.
24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Emeklilik
Aylığının İptali ve Ödenen Aylıkların İadesi Şikâyetleri Yönünden
a. Başvurucunun
İddiaları
25. Başvurucu, emeklilik aylığının hukuka aykırı olarak
iptal edildiğini ve bu nedenle sosyal güvenceden yararlanamadığını belirterek mülkiyet
ve adil yargılanma hakları ile sosyal devlet ilkesinin ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
b. Değerlendirme
26. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar
başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras
haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla,
kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum
yararına aykırı olamaz."
27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
Başvurucu, mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiası yanında adil yargılanma
hakkı ve sosyal devlet ilkesinin de ihlal edildiğini ileri sürmektedir. Ancak
başvurucunun emeklilik aylığının iptal edilmesi nedeniyle ileri sürdüğü
şikâyetlerinin mülkiyet hakkına ilişkin olduğu anlaşıldığından şikâyetlerin
mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
28. Somut olayda yurt dışındaki çalışma süresinin de
borçlandırılarak emekli edilmesine ilişkin olarak başvurucunun SGK nezdinde
yaptığı başvuru kabul edilerek kendisine emeklilik aylığı ödenmiştir. Ancak bu
işlem, SGK tarafından iptal edilerek başvurucunun almakta olduğu emeklilik
aylıkları geri istenmiştir. Dolayısıyla başvurucuya ödenen ancak sonradan
iadesi istenen emeklilik aylıkları yönünden Anayasa'nın 35. maddesi bağlamında
başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamında bir menfaatinin bulunduğu sonucuna
varılmıştır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Kuddis
Büyükakıllı, B. No: 2014/3941, 5/10/2017, § 41; Fatma
Ülker Akkaya, B. No: 2014/18879, 22/2/2018, § 33).
29. Başvuru konusu olayda başvurucunun BAĞ-KUR'dan emekli
edilmesi gerekirken Emekli Sandığından emekli edildiği gerekçesiyle emeklilik
aylığı ödenmesine ilişkin işlemin iptal edilmesinin ve ödenen tutarların ise
geri alınmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği açıktır.
30. Başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahale,
mülkiyetten yoksun bırakma sonucuna yol açmamaktadır. Müdahalenin sosyal
güvenlik alanının düzenlenmesine yönelik olduğu anlaşıldığından mülkiyet
hakkının kullanımın kontrolüne ilişkin üçüncü kural çerçevesinde incelenmesi
gerekir.
31. Mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerde ilk
incelenmesi gereken ölçüt kanuna dayalı olma ölçütüdür. Bu ölçütün sağlanmadığı
tespit edildiğinde diğer ölçütler bakımından inceleme yapılmaksızın mülkiyet
hakkının ihlal edildiği sonucuna varılacaktır. Müdahalenin kanuna dayalı
olması, müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir, belirli ve öngörülebilir
kanun hükümlerinin bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK],
B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44; Ford Motor Company,
B. No: 2014/13518, 26/10/2017, § 49; Necmiye Çiftçi ve diğerleri, B. No:
2013/1301, 30/12/2014, § 55).
32. Somut olayda Emekli Sandığına tabi görevde bulunmakta
iken bu görevinden ayrılan ve Almanya'da uzunca bir süre çalıştıktan sonra en
son Türkiye'de üç ay süreyle 5510 sayılı Kanunu'nun 4/1-b maddesi kapsamında
BAĞ-KUR sigortalısı olarak çalışan başvurucunun Emekli Sandığına bağlı olarak
kendisine emeklilik aylığı bağlanmamasına ilişkin derece mahkemesi kararlarının
5510 sayılı Kanun'un 4. maddesi ile 3201 sayılı Kanun'un 3. ve 5. maddelerine
dayandığı anlaşılmaktadır.
33. Anılan mevzuat hükümlerinin belirli, öngörülebilir ve
ulaşılabilir olduğu açıktır. Bu itibarla derece mahkemelerinin kararlarının
dayandığı gerekçeler ile yukarıda belirtilen mevzuat hükümleri dikkate
alındığında başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanunilik
ölçütünü taşıdığı değerlendirilmiştir.
34. Anayasa'nın 13. ve 35. maddeleri uyarınca mülkiyet
hakkı, kamu yararı amacıyla sınırlandırılabilmektedir. Dolayısıyla mülkiyet
hakkına yapılan bir müdahalenin kamu yararına dayalı meşru bir amacının
bulunması gerekmektedir.
35. Sosyal güvenlik hakkının yer aldığı Anayasa'nın 60.
maddesinde "Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu
güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar." denilmektedir.
Sosyal güvenlik bireylerin istek ve iradeleri dışında oluşan sosyal risklerin
kendilerinin ve geçindirmekle yükümlü oldukları kişilerin üzerlerindeki gelir
azaltıcı ve harcama artırıcı etkilerini en aza indirmek, ayrıca sağlıklı ve
asgari hayat standardını güvence altına alabilmektir. Bu güvencenin
gerçekleştirilebilmesi için sosyal güvenlik kuruluşları oluşturularak kişilerin
yaşlılık, hastalık, malullük, kaza ve ölüm gibi sosyal risklere karşı asgari
yaşam düzeylerinin korunması amaçlanmıştır (AYM, E.2006/111, K.2006/112,
15/12/2006).
36. Sosyal güvenlik ödeme ve yardımlarının devletin mali
imkânlarının yeterliliği ve adil ölçüler ile sınırlı olduğu dikkate alındığında
açıkça kamu yararı amacı güttüğünden müdahalenin meşru amacı bulunmaktadır.
37. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik
ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik
öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli
olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin
zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının
mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile
ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini
ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53,
27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016, § 18; Mehmet Akdoğan ve
diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).
38. Orantılılık ilkesi gereği kişilerin mülkiyet hakkının
sınırlandırılması hâlinde elde edilmek istenen kamu yararı ile bireyin hakları
arasında adil bir dengenin kurulması gerekmektedir. Bu adil denge, başvurucunun
şahsi olarak aşırı bir yüke katlandığının tespit edilmesi durumunda bozulmuş
olacaktır. Müdahalenin orantılılığını değerlendirirken Anayasa Mahkemesi bir
taraftan ulaşılmak istenen meşru amacın önemini, diğer taraftan da müdahalenin
niteliğini, başvurucunun ve kamu otoritelerinin davranışlarını gözönünde bulundurarak başvurucuya yüklenen külfeti dikkate
alacaktır (Arif Güven, B. No: 2014/13966, 15/2/2017, §§ 58, 60; Osman
Ukav, B. No: 2014/12501, 6/7/2017, § 71).
39. İdarenin ölçülülük bağlamında iyi yönetim
ilkesine uygun hareket etme yükümlülüğü bulunmaktadır. İyi yönetim
ilkesi, kamu yararı kapsamında bir konu söz konusu olduğunda kamu
otoritelerinin uygun zamanda, uygun yöntemle ve her şeyden önce tutarlı olarak
hareket etmelerini gerektirir (Kenan Yıldırım ve Turan Yıldırım, B. No:
2013/711, 3/4/2014, § 68). Bu bağlamda idarelerin kendi hatalarının sonuçlarını
gidermeleri ve bireylere yüklememeleri gerekir (Reis Otomotiv Ticaret ve
Sanayi A.Ş. [GK], B. No: 2015/6728, 1/2/2018, § 100).
40. Başvurucu Emekli Sandığına tabi olarak çalışıp istifa
ettikten sonra yurt dışında çalışmış ve yurt dışında geçirdiği hizmet
sürelerini saydırarak emekli olmayı talep etmiştir. Bu talebi kabul eden SGK, 124.132
TL ödenmesi karşılığında 1/7/2012 tarihinde başvurucuya emeklilik aylığı
bağlamıştır. Ancak SGK bu defa 2/3/2014 tarihinde emeklilik aylığı yerine
başvurucunun son olarak tabi olduğu BAĞ-KUR sigortalılığı sebebiyle emeklilik
aylığı bağlanması işlemini iptal etmiş ve emeklilik aylıklarının iadesini talep
etmiştir.
41. Başvurucunun emeklilik aylığının iptali son olarak
Emekli Sandığına tabi olmaması sebebine dayanmaktadır. Nitekim BAĞ-KUR'a tabi
olarak çalıştıktan sonra emeklilik talebinde bulunan başvurucu da bu gerekçenin
kanuniliğini sorgulamamış, bunun aksini ortaya koyamamıştır. İdarenin hatalı
işleminden dönebilmesi mümkün kabul edilmeli ancak yukarıda da değinildiği
üzere iyi yönetim ilkesi çerçevesinde başvurucuya aşırı bir külfet de yüklenmemelidir.
42. Bu açıklamalar doğrultusunda olaya bakıldığında
başvurucu, Emekli Sandığına tabi olarak emekli olamamakla birlikte başka sosyal
güvenlik şartlarına uygun olarak yaşlılık aylığı alması önünde bir engel
olduğunu ortaya koyamamıştır. Diğer taraftan başvurucu emekli olmak için
ödediği parayı geri alabilmesinin mümkün olmadığını da gösterememiştir. Ayrıca
emeklilik aylığı bağlandıktan yaklaşık 1 yıl 8 ay sonra bu hatanın fark
edilerek düzeltildiği dikkate alınmalıdır. Nihayetinde başvurucunun aylıklarının
toptan ve faiziyle birlikte geri istendiği yönünde açık bir şikâyeti de yoktur.
Dolayısıyla başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kamu yararı amacı
ile karşılaştırıldığında başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir
külfet yüklemediği, bu sebeple müdahalenin kamunun yararı ile başvurucunun
mülkiyet hakkının korunması arasında kurulması gereken adil dengeyi bozmadığı
ve ölçülü olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal
edilmediği açıktır.
43. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun
ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin
olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya
zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul
edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No:
2012/1334, 17/9/2013, § 24).
44. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik nedenleri incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
ödenen primlerin iadesi ve yaşlılık aylığı bağlanması şikâyetleri yönünden başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın emeklilik
aylığının iptali ve ödenen aylıkların iadesi şikâyetleri yönünden açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 11/9/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.