TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
F. R. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/4405)
|
|
Karar Tarihi: 15/2/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
M. Serhat
MAHMUTOĞLU
|
Başvurucu
|
:
|
F. R.
|
Vekili
|
:
|
Av. Mahmut
KAÇAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, öldürülme veya kötü muameleye maruz kalma riski
bulunan ülkeye sınır dışı etme kararı verilmesi nedeniyle kötü muamele
yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 4/3/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvurucu, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
(İçtüzük) 73. maddesi uyarınca sınır dışı etme işleminin yürütmesinin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
4. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca tedbir talebinin Bölüm
tarafından karara bağlanması gerekli görüldüğünden İçtüzük'ün
73. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm tarafından 27/3/2015 tarihinde İçtüzük'ün
73. maddesi uyarınca sınır dışı işleminin tedbiren
durdurulmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve ilgili
Kurumlardan temin edilen bilgilere göre olay ve olgular özetle şöyledir:
9. Başvurucu 1988 doğumlu olup İran İslam Cumhuriyeti
vatandaşıdır.
10. Başvurucu, idari makamlara verdiği beyana göre 2002 yılında,
yargılama aşamasında verdiği beyana göre ise 2005 yılında PKK terör örgütüne
katılmak amacıyla İran'dan ayrılarak Irak'a geçmiştir.
11. Başvurucu -mahkeme aşamasındaki beyanına göre- 2005 yılında
iki terör örgütü üyesi tarafından Irak'ta bulunan örgüt kamplarına götürülmüş;
yaklaşık iki ay silah eğitimi almış ve sonrasında 2008 yılı Ağustos
ayına kadar bazen Irak bazen de İran kırsalında PKK terör örgütü üyesi
sıfatıyla bulunmuştur.
12. Başvurucu -idari makamlara verdiği beyana göre- 27/6/2008
tarihinde yasa dışı yollardan bir grup terör örgütü üyesiyle birlikte
Türkiye'ye giriş yapmış; 27/8/2008 tarihinde ise örgütten kaçarak önce Eruh'a,
burada silahlarını bırakıp kıyafetlerini değiştirdikten sonra da Diyarbakır'a
gitmiştir.
13. Aynı tarihlerde bir teröristin eylem yapacağı ihbarını
değerlendiren Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü yetkilileri 30/8/2008 günü
başvurucuyu şehir merkezinde bir kafeteryada başka bir örgüt üyesiyle buluşmak
üzere beklerken yakalamışlardır.
14. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 2008/1172 sayılı
iddianamesiyle başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan
cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.
15. Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 14/5/2009 tarihli kararıyla
başvurucunun PKK silahlı terör örgütü üyesi olduğu sabit görülerek 10 yıl hapis
cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir. Anılan karar 11/2/2010
tarihinde Yargıtay tarafından onanarak kesinleşmiştir.
16. Başvurucu, cezasının infazının altıncı yılında koşullu
salıverilmesine yaklaşık dört ay kala, bulunduğu ceza infaz kurumu aracılığıyla
Trabzon Valiliğine ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğine
(BMMYK) başvuruda bulunarak uluslararası koruma talep etmiştir.
17. İçerik olarak benzer mahiyette olduğu görülen dilekçelerde
başvurucu özetle Türkiye'de PKK üyesi olduğu gerekçesiyle cezalandırıldığını,
cezasının infazının ardından İran'a geri gönderilmesi hâlinde örgüt üyeliğinden
hüküm giymiş bir kişinin nelere maruz bırakılacağını tahmin etmenin zor
olmadığını belirtmiştir.
18. Başvurucu ayrıca ceza infaz kurumunda kaldığı dönemde İran
devletinin Adalet Bakanlığı aracılığıyla periyodik olarak hakkında bilgi talep
ettiğini, İran'da en küçük bir muhalif söylem ya da pratiğe bile ağır
yaptırımlar uygulandığını ifade etmiştir.
19. 28/2/2016 tarihinde başvurucunun cezasının infazı
tamamlanarak tahliye edilmesine ve Trabzon Valiliği Göç İdaresi Müdürlüğü (Göç
İdaresi) tarafından idari gözetim altına alınarak Erzurum Geri Gönderme
Merkezine (GGM) yerleştirilmesine karar verilmiştir.
20. Başvurucu, 6/3/2015 tarihinde, tercüman eşliğinde
doldurularak Göç İdaresine sunulan uluslararası koruma başvuru kayıt belgesi ve
mülakat formunda özetle, İran'da PJAK örgütünün (PKK terör örgütü İran'da bu
şekilde adlandırılmaktadır) üyesi ve basın propagandaları sorumlusu olduğunu,
Irak'a geçtikten sonra da aynı faaliyetlerini sürdürdüğünü, İran'da bulunduğu
dönemde kötü muameleye maruz kalmadığını ifade etmiştir.
21. Başvurucu anılan mülakat formunda İran polisinin iki yıl
boyunca kendisini takip ettiğini, 2002 yılında siyasi görüşleri nedeniyle
ülkesini terk etmek zorunda kaldığını dile getirmiştir.
22. Başvurucu 5/3/2015 tarihinde kendi el yazısıyla Farsça
olarak Göç İdaresine hitaben yazdığı deklarasyonda Türkiye'ye Van'da ikamet
eden ablasını ziyaret etmek ve gözündeki sağlık sorunlarını tedavi ettirmek
amacıyla geldiğini beyan etmiştir.
23. Başvurucu ayrıca, ailesinin hâlen İran'ın Batı Azerbaycan
Eyaletine bağlı Urumiye şehrinde yaşadığını
belirterek bu kişilerin adres ve telefon bilgilerini paylaşmıştır.
24. Başvuru formunda ise başvurucunun İran devleti tarafından
PJAK örgütü üyesi olarak değerlendirildiği, sınır dışı edilmesi hâlinde ölüm
cezası ya da kötü muameleye maruz kalacağı belirtilmiştir.
25. Trabzon Göç İdaresi tarafından, başvurucu hakkında silahlı
terör örgütüne üye olmaktan kesinleşmiş mahkûmiyet hükmü bulunması ve kamu
güvenliği bakımından tehdit oluşturması nedeniyle 11/1/2016 tarihinde sınır
dışı edilme kararı verilmiştir.
26. Başvurucu tarafından anılan kararın iptali için açılan dava,
Trabzon İdare Mahkemesinin 25/2/2016 tarihli kararıyla kamu düzeni açısından
tehlike oluşturan bir suçtan kesin hüküm giyen yabancıların sınır dışı
edilmesinde idarenin takdir yetkisi bulunduğu belirtilerek reddedilmiştir.
27. Bu karar, başvurucuya 4/3/2016 tarihinde tebliğ edilmiş olup
aynı tarihte bireysel başvuruda bulunulmuştur.
28. BMMYK tarafından başvurucunun talebine ilişkin henüz bir
değerlendirme yapılmamıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
29. 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası
Koruma Kanunu’nun "Kapsam"
kenar başlıklı 4. maddesi şöyledir:
" (1) Bu Kanun,
yabancılarla ilgili iş ve işlemleri; sınırlarda, sınır kapılarında ya da
Türkiye içinde yabancıların münferit koruma talepleri üzerine sağlanacak
uluslararası korumayı, ayrılmaya zorlandıkları ülkeye geri dönemeyen ve
kitlesel olarak Türkiye’ye gelen yabancılara acil olarak sağlanacak geçici
korumayı, Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün kuruluş, görev, yetki ve
sorumluluklarını kapsar.
(2) Bu Kanunun uygulanmasında, Türkiye’nin
taraf olduğu milletlerarası anlaşmalar ile özel kanunlardaki hükümler saklıdır."
30. 6458 sayılı Kanun’un "Geri
gönderme yasağı" kenar başlıklı 4. maddesi şöyledir:
"Bu Kanun kapsamındaki
hiç kimse, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi
tutulacağı veya ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti
veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında
bulunacağı bir yere gönderilemez."
31. 6458 sayılı Kanun’un 29/10/2016 tarihli ve 676 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname'nin (676 sayılı KHK) 35. maddesiyle değişik “Sınır dışı etme kararı” kenar başlıklı 53.
maddesi şöyledir:
“(1) Sınır dışı etme
kararı, Genel Müdürlüğün talimatı üzerine veya resen valiliklerce alınır.
(2) Karar, gerekçeleriyle birlikte hakkında
sınır dışı etme kararı alınan yabancıya veya yasal temsilcisine ya da avukatına
tebliğ edilir. Hakkında sınır dışı etme kararı alınan yabancı, bir avukat
tarafından temsil edilmiyorsa kendisi veya yasal temsilcisi, kararın sonucu,
itiraz usulleri ve süreleri hakkında bilgilendirilir.
(3) Yabancı veya yasal temsilcisi ya da
avukatı, sınır dışı etme kararına karşı, kararın tebliğinden itibaren on beş
gün içinde idare mahkemesine başvurabilir. Mahkemeye başvuran kişi, sınır dışı
etme kararını veren makama da başvurusunu bildirir. Mahkemeye yapılan
başvurular on beş gün içinde sonuçlandırılır. Mahkemenin bu konuda vermiş
olduğu karar kesindir. Yabancının rızası saklı kalmak kaydıyla, dava açma
süresi içinde veya yargı yoluna başvurulması hâlinde ‘54 üncü
maddenin birinci fıkrasının (b), (d) ve (k) bentleri ile ikinci fıkrası
kapsamındakiler hariç’ (676 sayılı KHK’nın 35/1. maddesiyle eklenen cümle)
yargılama sonuçlanıncaya kadar yabancı sınır dışı edilmez.”
32. 6458 sayılı Kanun’un 676 sayılı KHK’nın 36. maddesiyle
değişik “Sınır dışı etme kararı alınacaklar”
kenar başlıklı 54. maddesi şöyledir:
“(1) Aşağıda sayılan
yabancılar hakkında sınır dışı etme kararı alınır:
a) 5237 sayılı Kanunun 59 uncu maddesi
kapsamında sınır dışı edilmesi gerektiği değerlendirilenler
b) Terör örgütü yöneticisi, üyesi,
destekleyicisi veya çıkar amaçlı suç örgütü yöneticisi, üyesi veya
destekleyicisi olanlar
c) Türkiye’ye giriş, vize ve ikamet izinleri
için yapılan işlemlerde gerçek dışı bilgi ve sahte belge kullananlar
ç) Türkiye’de bulunduğu süre zarfında geçimini meşru olmayan yollardan
sağlayanlar
d) Kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu
sağlığı açısından tehdit oluşturanlar
e) Vize veya vize muafiyeti süresini on günden
fazla aşanlar veya vizesi iptal edilenler
f) İkamet izinleri iptal edilenler
g) İkamet izni bulunup da süresinin sona
ermesinden itibaren kabul edilebilir gerekçesi olmadan ikamet izni süresini on
günden fazla ihlal edenler
ğ) Çalışma izni olmadan çalıştığı tespit edilenler
h) Türkiye’ye yasal giriş veya Türkiye’den
yasal çıkış hükümlerini ihlal edenler
ı) Hakkında Türkiye’ye giriş yasağı
bulunmasına rağmen Türkiye’ye geldiği tespit edilenler
i) Uluslararası koruma başvurusu reddedilen,
uluslararası korumadan hariçte tutulan, başvurusu kabul edilemez olarak değerlendirilen,
başvurusunu geri çeken, başvurusu geri çekilmiş sayılan, uluslararası koruma
statüleri sona eren veya iptal edilenlerden haklarında verilen son karardan
sonra bu Kanunun diğer hükümlerine göre Türkiye’de kalma hakkı bulunmayanlar
j) İkamet izni uzatma başvuruları
reddedilenlerden, on gün içinde Türkiye’den çıkış yapmayanlar
k) Uluslararası kurum ve kuruluşlar tarafından
tanımlanan terör örgütleriyle ilişkili olduğu değerlendirilenler
(2) Bu maddenin birinci fıkrasının (b), (d) ve
(k) bentleri kapsamında oldukları değerlendirilen uluslararası koruma başvuru
sahibi veya uluslararası koruma statüsü sahibi kişiler hakkında uluslararası
koruma işlemlerinin her aşamasında sınır dışı etme kararı alınabilir. ”
33. 6458 sayılı Kanun'un "Sınır
dışı etme kararı alınmayacaklar" kenar başlıklı 55. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
"(1) 54
üncü madde kapsamında olsalar dahi, aşağıdaki yabancılar hakkında sınır
dışı etme kararı alınmaz:
a) Sınır dışı edileceği ülkede ölüm cezasına, işkenceye,
insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacağı konusunda
ciddi emare bulunanlar"
34. 6458 sayılı Kanun'un "Sınır
dışı etmek üzere idari gözetim ve süresi" kenar başlıklı 57.
maddesi şöyledir:
"(1) 54
üncü madde kapsamındaki yabancılar, kolluk tarafından yakalanmaları
hâlinde, haklarında karar verilmek üzere derhâl valiliğe bildirilir. Bu
kişilerden, sınır dışı etme kararı alınması gerektiği değerlendirilenler
hakkında, sınır dışı etme kararı valilik tarafından alınır. Değerlendirme ve
karar süresi kırk sekiz saati geçemez.
(2) Hakkında sınır dışı etme kararı
alınanlardan; kaçma ve kaybolma riski bulunan, Türkiye’ye giriş veya çıkış
kurallarını ihlal eden, sahte ya da asılsız belge kullanan, kabul edilebilir
bir mazereti olmaksızın Türkiye’den çıkmaları için tanınan sürede çıkmayan,
kamu düzeni, kamu güvenliği veya kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar
hakkında valilik tarafından idari gözetim kararı alınır. Hakkında idari gözetim
kararı alınan yabancılar, yakalamayı yapan kolluk birimince geri gönderme
merkezlerine kırk sekiz saat içinde götürülür.
(3) Geri gönderme merkezlerindeki idari
gözetim süresi altı ayı geçemez. Ancak bu süre, sınır dışı etme işlemlerinin
yabancının iş birliği yapmaması veya ülkesiyle ilgili doğru bilgi ya da
belgeleri vermemesi nedeniyle tamamlanamaması hâlinde, en fazla altı ay daha
uzatılabilir.
(4) İdari gözetimin devamında zaruret olup
olmadığı, valilik tarafından her ay düzenli olarak değerlendirilir. Gerek
görüldüğünde, otuz günlük süre beklenilmez. İdari gözetimin devamında zaruret
görülmeyen yabancılar için idari gözetim derhâl sonlandırılır. Bu yabancılara,
belli bir adreste ikamet etme, belirlenecek şekil ve sürelerde bildirimde
bulunma gibi idari yükümlülükler getirilebilir.
(5) İdari gözetim kararı, idari gözetim
süresinin uzatılması ve her ay düzenli olarak yapılan değerlendirmelerin
sonuçları, gerekçesiyle birlikte yabancıya veya yasal temsilcisine ya da
avukatına tebliğ edilir. Aynı zamanda, idari gözetim altına alınan kişi bir
avukat tarafından temsil edilmiyorsa, kendisi veya yasal temsilcisi kararın
sonucu, itiraz usulleri ve süreleri hakkında bilgilendirilir.
(6) İdari gözetim altına alınan kişi veya
yasal temsilcisi ya da avukatı, idari gözetim kararına karşı sulh ceza hâkimine
başvurabilir. Başvuru idari gözetimi durdurmaz. Dilekçenin idareye verilmesi
hâlinde, dilekçe yetkili sulh ceza hâkimine derhâl ulaştırılır. Sulh ceza
hâkimi incelemeyi beş gün içinde sonuçlandırır. Sulh ceza hâkiminin kararı
kesindir. İdari gözetim altına alınan kişi veya yasal temsilcisi ya da avukatı,
idari gözetim şartlarının ortadan kalktığı veya değiştiği iddiasıyla yeniden
sulh ceza hâkimine başvurabilir.
(7) İdari gözetim işlemine karşı yargı yoluna
başvuranlardan, avukatlık ücretlerini karşılama imkânı bulunmayanlara,
talepleri hâlinde 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu hükümlerine
göre avukatlık hizmeti sağlanır."
35. 22/10/2014 tarihli ve 29153 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren Geçici Koruma Yönetmeliği'nin 6. maddesi şöyledir:
"(1) Bu Yönetmelik kapsamında hiç kimse,
işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulacağı
veya ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi
fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında bulunacağı bir
yere gönderilemez.
(2) Genel Müdürlük, ilgili mevzuata göre
ülkemizden gönderilmesi gerektiği halde, birinci fıkra kapsamında ülkemizden
gönderilemeyecekler hakkında idari tedbirler alabilir."
B. Uluslararası
Hukuk
1. Uluslararası Mevzuat
36. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Yaşam hakkı" başlıklı 2. maddesi
şöyledir:
"1. Herkesin yaşam hakkı yasayla korunur.
Yasanın ölüm cezası ile cezalandırdığı bir suçtan dolayı hakkında mahkemece
hükmedilen bu cezanın infaz edilmesi dışında, hiç kimsenin yaşamına kasten son
verilemez.
2. Ölüm, aşağıdaki durumlardan birinde mutlak
zorunlu olanı aşmayacak bir güç kullanımı sonucunda meydana gelmişse, bu
maddenin ihlaline neden olmuş sayılmaz:
a) Bir kimsenin yasa dışı şiddete karşı
korunmasının sağlanması;
b) Bir kimsenin usulüne uygun olarak
yakalanmasını gerçekleştirme veya usulüne uygun olarak tutulu bulunan bir
kişinin kaçmasını önleme;
c) Bir ayaklanma veya isyanın yasaya uygun
olarak bastırılması"
37. Sözleşme'nin "İşkence
yasağı" başlıklı 3. maddesi şöyledir:
"Hiç kimse işkenceye,
insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tabi tutulamaz."
38. Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair 28/7/1951 tarihli Sözleşme'nin
(Cenevre Sözleşmesi) 33. maddesi şöyledir (29/8/1961 tarihli ve 359 sayılı
Kanun'la onaylanmış, 5/9/1961 tarihli ve 10898 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe girmiştir):
“1. Hiçbir Taraf Devlet, bir mülteciyi, ırkı,
dini, tabiiyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri
dolayısıyla hayatı ya da özgürlüğü tehdit altında olacak ülkelerin sınırlarına,
her ne şekilde olursa olsun geri göndermeyecek veya iade ("refouler") etmeyecektir.
2. Bununla beraber, bulunduğu ülkenin
güvenliği için tehlikeli sayılması yolunda ciddi sebepler bulunan veya
özellikle ciddi bir adi suçtan dolayı kesinleşmiş bir hükümle mahkum olduğu için söz konusu ülkenin halkı açısından bir
tehlike oluşturmaya devam eden bir mülteci, işbu hükümden yararlanmayı talep
edemez.”
2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Uygulaması
39. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin (AİHM) sınır
dışı kararının uygulanması hâlinde yaşam hakkı ile kötü muamele yasağının ihlal
edileceğine ilişkin şikâyetlerle ilgili ilkesel yaklaşımı özetle şöyledir
(referans alınan AİHM kararları için bkz. Soering/Birleşik Krallık, B. No: 14038/88, 7/7/1989; Saadi/İtalya [BD], B. No: 37201/06, 28/2/2008; M.S.S./Belçika ve Yunanistan [BD], B. No:
30696/09, 21/1/2011; J.K. ve diğerleri/İsveç
[BD], B. No: 59166/12, 23/8/2016; Ghorbanov ve
diğerleri/Türkiye, B. No: 28127/09, 3/12/2013; Mamatkulov ve Aksarov/Türkiye [BD],
B. No: 46827/99, 4/2/2005; Babajanov/Türkiye, B. No: 49867/08, 10/5/2016):
AİHM'e göre yabancıların ülkeye girişleri, ülkede ikamet edişleri ve ülkeden
çıkarılmalarına ilişkin konular doğrudan o ülkenin ulusal egemenlik yetkisine
ilişkin olup Sözleşme'nin 6. maddesinin koruma alanı dışında kalmaktadır. Bir
başka deyişle bu tür konularda alınan kararların medeni hak ve yükümlülüklerle
ilgisi bulunmamaktadır.
Bununla birlikte bir yabancının sınır dışı
edilmesi hâlinde kötü muameleye maruz kalacağına dair ciddi emareler bulunması
durumunda taraf devletin Sözleşme kapsamında sorumluluğu ortaya çıkmaktadır.
Sözleşme, kötü muameleye maruz kalma riski bulunan ülkeye sınır dışı etmeme
yükümlülüğünü içermektedir.
AİHM, Sözleşme'nin 2. (yaşam hakkı) ve 3.
maddelerinin (kötü muamele yasağı) birlikte ihlal edildiğine ilişkin
şikâyetlerde kural olarak kötü muamelenin mutlak şekilde yasaklandığı
gerçeğinden hareketle başvuruları 3. maddeyle sınırlı olarak incelemektedir. Bu
kural geri gönderilen ülkede idam cezası uygulanacağı gibi doğrudan yaşam
hakkının konusunu oluşturan şikâyetler bakımından geçerli değildir.
AİHM, kötü muamele riski bulunan ülkeye sınır
dışı etmeme yükümlülüğünün kamu düzeni veya kamu güvenliği bakımından risk
oluşturanlar bakımından da geçerli olduğununun ve
hatta uluslararası terörizm tehlikesinin bulunduğu hâllerde bile bu yükümlülüğe
bir istisna getirilemeyeceğinin altını çizmektedir.
AİHM, geri gönderilen ülkede kötü muamele
riskinin varlığını haklı gösteren önemli gerekçelerin bulunması hâlinde bu
iddiaların kapsamlı ve titiz (etkili) bir şekilde incelenmesi gerektiğine
dikkat çekmektedir.
AİHM, söz konusu incelemenin etkililiğinden
bahsedebilmek için sınır dışı kararı uygulanmadan önce ilgili kişiye bağımsız
bir mercie başvuruda bulunma imkânı sunulması ve inceleme sonuçlanıncaya kadar
sınır dışı kararının uygulamasının kendiliğinden (otomatik) olarak
durdurulmasının önemine vurgu yapmaktadır.
AİHM'e göre Sözleşme'nin 3. maddesinin ihlaline karar verilebilmesi için kötü
muamele iddiasının bir olasılığın ötesinde gerçek bir risk düzeyine ulaşması
gerekmektedir. Söz konusu riskin ciddiliği incelenirken geri gönderilecek
ülkeyle ilgili koşullar taraf devletçe resen araştırılmalıdır. Bu araştırma
yapılırken bağımsız insan hakları örgütlerinin ve hükûmetlerin hazırladığı ülke
raporlarından yararlanılması mümkündür.
AİHM'e göre başvurucuların kişisel durumlarına ve geri gönderilecekleri
ülkede karşılaşacakları risklere ilişkin iddialarını ayrıntılı şekilde açıklama
ve (varsa) iddialarını destekleyen belgeleri sunma yükümlülükleri
bulunmaktadır. Bir başka deyişle başvurucuların kişisel durumlarına ilişkin
iddialarını ispat külfeti kendilerine aittir.
3. İran'ın Genel Güvenlik Durumuna İlişkin
Bilgiler
40. Uluslararası Af Örgütünün 2015/2016 İran raporunun genel
değerlendirme kısmı özetle aşağıdaki şekildedir (anılan raporun tamamına söz
konusu kuruluşun internet sitesi üzerinden erişim imkânı bulunmaktadır):
İran'da gazeteciler, insan hakları
savunucuları, sendikacılar ve muhalif söylemde bulunan diğer kişiler aşırı
derecede geniş suçlamalarla tutuklanmakta ve mahkûm edilmektedirler.
Tutuklulara yönelik kötü muamele eylemleri yaygın olarak devam etmekte olup bu
eylemleri gerçekleştirenler cezai yaptırımlardan muaf tutulmaktadır. Cezaevi
koşulları çok ağırdır. Haksız yargılamalar devam etmektedir ve bazı durumlarda
ölüm cezası verilmektedir. Kadınlar ile etnik ve dinsel azınlıklar hukuken ve
pratikte yaygın ayrımcılıkla karşılaşmaktadırlar.
41. İnsan Hakları İzleme Örgütünün 2016 yılında açıkladığı Dünya
Raporu'nun İran'la ilgili genel değerlendirme kısmı özetle aşağıdaki şekildedir
(anılan raporun tamamına söz konusu kuruluşun internet sitesi üzerinden erişim
imkânı bulunmaktadır):
Güvenlik ve istihbarat güçleri ile yargı
içindeki baskıcı unsurlar, geniş yetkilerini korumaya ve hak ihlallerinin ana
faili olmaya devam etmektedirler. İdam cezalarında, özellikle uyuşturucuya
bağlı suçlarda, önceki yıllara göre ciddi bir artış kaydedildi. Gazeteciler, blog yazarları ve sosyal medya eylemcileri güvenlik ve
istihbarat güçleritarafından tutuklandılar ve
mahkemelerce ağır cezalara mahkûm edildiler.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
42. Mahkemenin 15/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi
Yönünden
43. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak, geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama
giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça
dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi
gerekir.
B. Kötü muamele Yasağının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
44. Başvurucu, Türkiye'de silahlı terör örgütüne üye olmaktan
cezalandırılmış olması nedeniyle ülkesi İran'a geri gönderilmesi hâlinde yaşamı
ile maddi ve manevi varlığının tehlikeye düşeceğini iddia etmiştir.
45. Başvurucu, Sünni ve Kürt kökenli olduğunu, ülkesinde siyasi
muhalif olarak görüldüğünü, Irak ve İran'da PJAK örgütünün basın faaliyetlerini
yürüttüğünü, İran'da PJAK örgütü üyelerinin ölüm cezasıyla cezalandırıldığını
ve bu hususun insan hakları örgütlerinin raporlarında açıkça yer aldığını ileri
sürmüştür.
46. Başvurucu, sınır dışı işleminin iptali için açılan davada
etkili bir denetim yapılmadığını belirterek yaşam hakkı, kötü muamele yasağı,
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
iddia etmiş; adli yardım, manevi tazminat ve kamuya açık belgelerde kimliğinin
gizli tutulması taleplerinde bulunmuştur.
2. Değerlendirme
47. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun sınır dışı edilmesi hâlinde
öldürülebileceğine ya da kötü muameleye maruz kalabileceğine, yargılama
sırasında etkili bir denetim yapılmadığına ilişkin iddiaları, koruduğu hakları
mutlak olarak güvence altına alan kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiş
olup diğer haklar yönünden ayrıca bir değerlendirme yapılmasına gerek
görülmemiştir.
48. Anayasa’nın "Kişinin
dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" başlıklı 17. maddesinin birinci ve üçüncü
fıkraları şöyledir:
“Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını
koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
...
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse
insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz.”
49. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının
durdurulması" başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya
olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl
edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin
kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada
öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen
ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne
dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz
ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu
mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
50. Anayasa’nın "Devletin
temel amaç ve görevleri" başlıklı 5. maddesi şöyledir:
“Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin
ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve
hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak
surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın
maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya
çalışmaktır.”
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
51. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeninin de bulunmadığı anlaşılan
kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
52. Anayasa'da yabancıların ülkeye girişleri, ülkede ikamet
edişleri ve ülkeden çıkarılmalarına ilişkin konularda herhangi bir düzenlemeye
yer verilmemiştir. Uluslararası hukukta da kabul edildiği üzere bu husus
devletin egemenlik yetkisi kapsamında kalmaktadır. Dolayısıyla devletin
yabancıları ülkeye kabul etmekte veya sınır dışı etmekte takdir yetkisinin
bulunduğu kuşkusuzdur. Ancak anılan işlemlerin Anayasa'da güvence altına alınan
temel hak ve özgürlüklere müdahale oluşturması hâlinde bireysel başvuruya konu
edilebilmesi mümkündür.
53. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında yaşama
hakkının yanında maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkı da güvence
altına alınmıştır. Aynı maddenin üçüncü fıkrasında ise kimseye "işkence ve
eziyet" yapılamayacağı, kimsenin "insan haysiyetiyle
bağdaşmayan" cezaya veya muameleye tâbi tutulamayacağı hükmüne yer
verilmiştir. Maddenin sistematiğinden de anlaşılacağı üzere birinci fıkrada
genel olarak güvence altınan alınan bireyin maddi ve
manevi varlığı, üçüncü fıkrada kötü muamelelere karşı özel olarak korunmuştur.
54. Anılan maddede, devlete getirilen kötü muamelede bulunmama
(negatif) yükümlülüğünün herhangi bir istisnasına yer verilmemiştir. Temel hak
ve özgürlüklerin savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerde
kullanılmasının durdurulmasına imkân veren Anayasa'nın 15. maddesinde de maddi
ve manevi varlığın bütünlüğüne dokunulamayacağı belirtilmiştir. Bu durum, kötü
muamele yasağının mutlak nitelikte olduğunun açık göstergesidir.
55. Ancak bu yasakla korunan hakların gerçek anlamda güvence
altına alındığından bahsedebilmek için devletin kötü muamelede bulunmaması
yeterli değildir. Devletin aynı zamanda bireyleri kendi görevlilerinin ve
üçüncü kişilerin kötü muamele oluşturabilecek eylemlerine karşı da koruması
gerekir.
56. Nitekim Anayasa'nın 5. maddesinde "insanın maddi ve
manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak" devletin temel amaç ve görevleri arasında
sayılmıştır. Anayasa'nın 17. ve 5. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde
devletin bireyi kötü muamele yasağına karşı koruma (pozitif) yükümlülüğünün de
bulunduğu anlaşılmaktadır.
57. Anayasa'nın 17., 5. ve 16. maddeleri, uluslararası hukuk ve
özellikle de Türkiye'nin taraf olduğu Cenevre Sözleşmesi'nin ilgili hükümleri
ile birlikte yorumlandığında devletin egemenlik yetkisi alanında olup
gönderildikleri ülkede kötü muameleye maruz kalabilecek yabancıların da maddi
ve manevi varlıklarına yönelik risklere karşı korunmalarının devletin pozitif
yükümlülükleri arasında yer aldığının kabulü gerekir.
58. Anılan pozitif yükümlülük kapsamında sınır dışı edilecek
kişiye ülkesinde karşılaşabileceği risklere karşı gerçek anlamda bir koruma
sağlanabilmesi için bu kişiye sınır dışı kararına karşı etkili bir "karşı
çıkma imkânı" tanınması gerekir. Aksi hâlde sınır dışı edildiğinde kötü
muameleye maruz kalma riski altında olduğunu iddia eden ve bu iddiasını delillendirme konusunda devlete göre daha kısıtlı imkânlara
sahip olan yabancıya gerçek anlamda bir koruma sağlanabildiğinden bahsetmek
mümkün olmayacaktır.
59. Dolayısıyla kötü muameleye karşı koruma pozitif
yükümlülüğünün -anılan yasağın koruduğu hakların doğası gereği- hakkında sınır
dışı kararı verilen bir yabancıya "iddialarını araştırtma" ve bu
kararı "adil bir şekilde inceletme" imkânı sağlayan usul
güvencelerini de içerdiği kuşkusuzdur.
60. Bu çerçevede sınır dışı etme işlemi sonucunda yabancının
gönderileceği ülkede kötü muamele yasağının ihlal edileceğinin iddia edilmesi
hâlinde idari ve yargısal makamlar tarafından söz konusu ülkede gerçek bir
ihlal riskinin bulunup bulunmadığı ayrıntılı şekilde araştırılmalıdır. Anılan
usul güvencelerinin bir gereği olarak idari makamlar tarafından alınan sınır
dışı kararlarının bağımsız bir yargı organı tarafından denetlenmesi, bu denetim
süresince sınır dışı kararlarının icra edilmemesi ve yargılama sürecine
tarafların etkili katılımının sağlanması gerekir.
61. Kötü muameleye karşı koruma yükümlülüğü her sınır dışı
işleminde yukarıda belirtilen şekilde bir araştırma yapılmasını gerektirmez. Bu
yükümlülüğün ortaya çıkabilmesi için öncelikli olarak başvurucu tarafından savunulabilir (araştırılabilir/
tartışılabilir/ araştırmaya değer/ makul şüphe uyandıran) bir iddia ortaya
konmalıdır. Bu doğrultuda başvurucu geri gönderileceği ülkede var olduğunu
iddia ettiği kötü muamele riskinin ne olduğunu makul şekilde açıklamalı,
(varsa) bu iddiayı destekleyen bilgi ve belgeleri sunmalı ve bu iddialar
belirli bir ciddilik seviyesinde olmalıdır. Ancak savunulabilir iddianın ortaya
konulması somut olayın özelliğine göre farklılık gösterebileceğinden her olayda
ayrıcadeğerlendirme yapılmalıdır.
62. Bir iddianın savunulabilir olduğunun kabul edilmesi
başvurunun mutlaka ihlalle sonuçlanacağı anlamına gelmemektedir. Bu kabul,
başvurucunun iddialarının araştırmaya değer nitelikte olduğunun tespitinden
ibarettir. Başvurucunun geri gönderileceği ülkenin koşulları veya kişisel
durumu nedeniyle karşılaşabileceği risklere ilişkin iddialarının gerçekliği ve
yaptığı açıklamaların makul olup olmadığı titiz bir şekilde araştırılmalıdır.
İddianın doğruluğu ve/veya riskin varlığı araştırılırken ulusal veya uluslararası
kurum ve kuruluşların düzenledikleri raporlardan ya da somut olay hakkında
bilgi edinilmesini sağlayacak başka kaynaklardan yararlanılması mümkündür.
63. Sınır dışı etme kararının uygulanması hâlinde kötü muamele
yasağının ihlal edilebileceğine karar verebilmek için geri gönderilen ülkedeki
riskin varlığının bir olasılığın ötesinde "gerçek bir risk"seviyesinde
olduğunun ispatlanması gerekir. Bu konudaki ispat külfeti iddianın niteliğine
göre kamu makamlarına ve/veya başvurucuya ait olabilir. İspat yükümlülüğüne
ilişkin olarak aşağıda yer verilen değerlendirme ölçütleri bir iddianın
savunulabilir olup olmadığını değerlendirirken de dikkate alınmalıdır.
64. İlk olarak başvurucu, geri gönderilen ülkede uzun süredir
devam eden genel siyasi istikrarsızlık ya da ülkenin tamamına yayılmış iç
karışıklık nedeniyle kötü muameleye maruz kalacağını ileri sürebilir. Bu
durumda anılan ülkenin genel koşullarının objektif olarak kötü muamele yasağına
aykırılık oluşturmayacağının kamu makamları tarafından ortaya konulması
gerekir.
65. İkincisi, geri gönderilecek ülkenin kamu makamlarının etnik
kökenleri, dini inançları, siyasi görüşleri ya da belirli bir gruba
mensubiyetleri gibi nedenlerle kişilere sistematik olarak kötü muamelede
bulundukları iddia edilebilir. Böyle bir durumda kamu makamları tarafından
belirtilen özelliklerdeki kişi veya grupların ülkelerinde kötü muameleye
uğrayıp uğramadıklarının araştırılması gerekir. Buna karşılık başvurucunun da
risk altında olduğu iddia edilen gruplara aidiyetini veya mensubiyetini
ispatlaması gerekir.
66. Üçüncüsü, geri gönderilecek ülkede var olduğu iddia edilen
risk başvurucunun herhangi bir gruba mensubiyetinden ya da aidiyetinden
bağımsız olarak doğrudan kişisel durumundan kaynaklanabilir. Bu durumda
başvurucunun geri gönderileceği ülkede hangi nedenle kötü muameleye maruz
kalacağını açıklaması ve bu iddiasını ispata yarayacak olguları açıkça ortaya
koyması gerekir.
67. Son olarak geri gönderilecek ülkedeki riskin kamu görevlisi
olmayan kişi veya gruplardan kaynaklandığı ileri sürülebilir. Böyle bir durumda
ise hem riskin gerçekliğinin hem de söz konusu ülkenin kamu makamlarının bu
riski ortadan kaldırmak konusunda yeterli korumayı sağlamakta yetersiz
kalacaklarının başvurucu tarafından ortaya konulması gerekir.
68. Gerçek riskin varlığına ilişkin maddi olguların bulunup
bulunmadığı araştırılırken kural olarak sınır dışı kararının verildiği
tarihteki koşullar dikkate alınmalıdır. Ancak yapılacak değerlendirmenin
sonucunu doğrudan etkileyecek önemli gelişmeler olması hâlinde yeni durum da gözönünde tutulmalıdır.
69. Bu çerçevede yapılan bireysel başvurularda Anayasa
Mahkemesinin öncelikli rolü, geri gönderilen ülkede kötü muamele riskinin
varlığına ilişkin savunulabilir bir iddianın bulunduğu durumlarda idari ve
yargısal makamlar tarafından anılan yasak kapsamındaki usul güvencelerinin
sağlanıp sağlanmadığını denetlemekten ibarettir. Anayasa Mahkemesi, usul
güvencelerinin sağlanmadığını değerlendirdiğinde ikincillik ilkesi gereği kural
olarak yeniden yargılama yapılması amacıyla ihlal kararı verir. Usul
güvencelerinin sağlandığı durumlarda ise geri gönderilen ülkede gerçek bir kötü
muamele riskinin bulunup bulunmadığı ayrıca değerlendirilir.
70. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, somut olayın özel
koşulları altında gerekli gördüğü hâllerde geri gönderilen ülkede gerçek bir
kötü muamele riski bulunup bulunmadığını istisnai olarak ilk elden kendisi de
inceleyebilir. Böyle bir durumda Mahkeme, sınır dışı işleminin gerçekleşmesi
hâlinde kötü muamele yasağının maddi boyutunun ihlal edilip edilmeyeceğine
ilişkin bir değerlendirme yapabilir.
ii. İlkelerin Olaya
Uygulanması
71. Başvuru konusu olayda başvurucunun kamu güvenliği açısından
tehdit oluşturduğu gerekçesiyle sınır dışı edilmesine karar verilmiştir.
72. Başvurucu, sınır dışı edilmesi hâlinde İran'da kötü
muameleye maruz kalacağını ileri sürmektedir.
73. Somut olayda öncelikli olarak geri gönderilen ülkede kötü
muamele riskinin varlığına ilişkin savunulabilir bir iddianın bulunup
bulunmadığı, bulunması hâlinde idari ve yargısal makamlar tarafından anılan
yasak kapsamındaki usul güvencelerinin sağlanıp sağlanmadığı hususlarında
inceleme yapılacaktır.
74. Somut olayda başvurucunun sunduğu bilgiler (bkz. §§ 17-24)
ve geri gönderilen ülkenin koşullarına ilişkin yukarıda yer verilen raporlar
(bkz. §§ 40, 41) birlikte değerlendirildiğinde başvurucunun geri gönderilmesi
hâlinde kötü muameleye maruz kalabileceğine ilişkin iddiasının araştırmaya
değer nitelikte olduğu anlaşılmaktadır.
75. Öte yandan başvuru konusu olayda İdare Mahkemesi tarafından
başvurucunun kamu güvenliği açısından tehdit oluşturan kişilerden olduğuna ve
bu gerekçeyle sınır dışı edilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığına karar
verilmiş; ancak başvurucunun İran'a geri gönderilmesi hâlinde gerçek bir kötü muamele
riski altında bulunup bulunmadığı hususundaherhangi
bir değerlendirmede bulunulmamıştır.
76. Somut olayda başvurucu, 2008 yılından itibaren önceceza infaz kurumunda tutuklu ve hükümlü olarak
tutulmuş; tahliye edildiği 28/2/2016 tarihinden sonra da idari gözetim altına
alınmıştır. Başvurucunun cezasının infazı sırasında uluslararası koruma talep
ettiği ve uzun süredir (yaklaşık üç yıl) sınır dışı edilip edilmeyeceği
konusundaki belirsizliğin ortadan kalkmasını beklediği anlaşılmaktadır.
77. Bu nedenle somut olayın anılan özel koşulları dikkate
alınarak kötü muamele yasağının maddi boyutunun ihlal edilip edilmediğinin
Anayasa Mahkemesi tarafından değerlendirilmesine karar verilmiştir.
78. Başvurucunun geri gönderileceği ülkenin koşulları başvurucu
tarafından sunulan bilgilerle sınırlı kalınmaksızın kamu makamları tarafından
araştırılmalı ve değerlendirilmelidir. Bununla birlikte geri gönderilecek
ülkede karşılaşılacak kişisel risklere ilişkin iddialarını ispat yükümlülüğü de
başvurucuya aittir. Bir başka deyişle başvurucunun kişisel durumuyla ilgili
iddialarını imkânları ölçüsünde ispatlaması, ispata elverişli vasıtalarının
bulunmaması hâlinde ise kişisel durumunu kamu makamlarının denetleyebileceği
şekilde hiçbir boşluk bırakmadan ayrıntılı olarak açıklaması gerekir.
79. Somut olayda, başvurucu tarafından İran hukukuna göre ölüm
cezası verilebildiğine ve bu cezaların infaz edildiğine dair bazı bilgi ve
raporlar sunulmuş; yukarıda yer verilen uluslararası raporlarda da benzer
değerlendirmeler yapılmıştır. Ayrıca anılan raporlarda İran'da ölüm cezasının
yanında hukuk sisteminden ve/veya pratikten kaynaklanan bazı insan hakları
ihlallerinin yaşandığı da belirtilmiştir. Nitekim bu
bilgilerden yola çıkarak başvurucunun iddialarının savunulabilir nitelikte
olduğuna karar verilmiştir.
80. Ancak bir ülkede insan hakları ihlali riski bulunduğuna dair
değerlendirmeler yalnız başına sınır dışı kararı alınmasına engel değildir.
Buna ek olarak başvurucunun kişisel olarak da risk altında olduğunun
anlaşılması gerekir. Hatta bu riskin olasılığın ötesinde "gerçek bir
risk" seviyesinde olması gerekmektedir.
81. Bu nedenle başvurucunun kişisel durumuna ilişkin
iddialarının ve verdiği bilgilerin makul olup olmadığının değerlendirilmesi
gerekir. Başvurucunun bu konuda verdiği bilgilerde ilk aşamadan itibaren bazı
çelişkiler dikkat çekmektedir. Başvurucu; uluslararası koruma kayıt formunda
ülkesinde kötü muameleye maruz kalmadığını, sonrasında yapılan mülakatta ise
ülkesinde PJAK örgütünün basın faaliyetlerini yürüttüğünü, iki yıl boyunca
polis tarafından takip edildiğini ve baskılara dayanamayarak 2002 yılında
ülkesini terk etmek zorunda kaldığını belirtmiştir.
82. Başvurucunun 1988 doğumlu olması dikkate alındığında 2000
ile 2002 yılları arasında (12-14 yaşları arasında) bir terör örgütünün basın
faaliyetlerini yürütmesinin ve iki yıl boyunca polisler tarafından takip
edildikten sonra ülkesini terk etmek zorunda kalmasının inandırıcı
bulunabilmesinin oldukça güç olduğu değerlendirilmektedir.
83. Öte yandan başvurucu; uluslararası koruma başvurusu
kapsamında yapılan mülakatta, Van'da ikamet eden ablasını ziyaret etmek ve
tedavi olmak amacıyla Türkiye'ye geldiğini belirtmiştir. Buna karşılık ceza
yargılaması sırasında yukarıda yer verilen beyanlarının aksine ülkesinden 2005
yılında terör örgütüne katılmak üzere ayrıldığını, 2008 yılında bir grup
teröristle birlikte yasa dışı yollardan Türkiye'ye giriş yaptıktan sonra
örgütten kaçarak Diyarbakır'a gittiğini, burada kolluk görevlileri tarafından
yakalandığını ifade etmiştir.
84. Başvurucunun adli makamlara sunduğu bilgiler ile idari
makamlara sunduğu bilgilerin örtüşmediği görülmektedir. Bu durumun ise
ülkesinde maddi ve manevi bütünlüğünün tehlike altında olduğunu ileri süren
ancak bu hususta hakkında verilen mahkumiyet kararı
dışında herhangi bir maddi delil sunmayan başvurucunun kişisel durumuna ilişkin
açıklamalarının güvenilirliğini zayıflattığı tartışmasızdır.
85. Tüm bunların yanında başvurucunun Türkiye'ye giriş yaptığı
2008 yılından 2014 yılına kadar geçen altı yıllık sürede, ceza yargılaması da
dâhil olmak üzere koşullu salıverilmesine çok kısa bir süre kalana kadar
ülkesinde kötü muamele riski altında olduğuna dair bir başvuruda bulunmadığı
görülmektedir. Başvurucunun maddi ve manevi bütünlüğüne ilişkin böylesine ciddi
iddialarını kamu makamları önünde dile getirme konusunda da gerekli özeni
gösterdiğinden bahsedebilmek mümkün değildir.
86. Sonuç olarak başvurucunun kişisel durumuna ilişkin
iddialarının makul olmadığı, geri gönderileceği ülkede olasılığın ötesinde
gerçek bir kötü muamele riski altında bulunduğuna ilişkin ihlal kararı
verilmesine yeterli nitelikte maddi olgular bulunmadığı anlaşılmıştır.
87. Açıklanan nedenlerle Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü
fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edilmediğine
karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Başvurucunun kamuya açık belgelerde kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
C. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
D. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele
yasağının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
E. Tedbir kararının SONLANDIRILMASINA,
F. Kararın bir örneğinin İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel
Müdürlüğüne GÖNDERİLMESİNE, 15/2/2017 tarihinde Engin YILDIRIM'ın
karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Terör örgütü üyeliği suçundan hüküm giymiş İran vatandaşı
olan başvurucunun cezası infaz edildikten sonra sınır dışı edilmesine yetkili
makamlarca kamu güvenliği gerekçesiyle karar verilmiş ve bu karara karşı
başvurucunun yaptığı hukuki itirazlardan bir sonuç alamaması üzerine konu
Mahkememiz önüne getirilmiştir. Başvurucu, İran devleti tarafından PJAK
(PKK’nın İran’da faaliyet gösteren kolu) terör örgütü üyesi olarak görüldüğünü,
bu ülkeye sınır dışı edilmesi halinde ölüm cezası ya da işkence ve kötü muamele
yaptırımlarıyla karşı karşıya kalacağını iddia etmektedir.
2. Başvurucu, BM Mülteciler Yüksek Komiserliğine mülteci olarak
tanınması yönünde talepte bulunmuş olup, henüz bu talebi sonuçlandırılmamıştır.
3. 6454 sayılı Kanun’un 55. maddesinde 1(a) bendinde sınır dışı
edileceği ülkede ölüm cezasına, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza
veya muameleye maruz kalacağı konusunda ciddi emare bulunan yabancılar hakkında
aynı Kanun’un 54. maddesi kapsamında olsalar dahi sınır dışı etme kararı
alınamayacağı hüküm altına alınmıştır.
4. AİHM’de bir yabancının sınır dışı edilmesi halinde işkence ve
kötü muameleye maruz kalacağına dair ciddi belirtilerin olması durumunda
AİHS’nin taraf devlete işkence ve kötü muameleye maruz kalma riski bulunan
ülkeye sınır dışı etmeme yükümlülüğünü getirdiğini çeşitli kararlarında
vurgulamıştır. Mahkemeye göre gerçek bir riskin olup olmadığı taraf devletçe
incelenmelidir. Bu konuda insan hakları örgütlerinin ve çeşitli devletlerin
hazırladığı ülke raporlarından faydalanılabilmektedir.
5. Başvurucu, ülkesinde terör örgütü PJAK’ın
amaçları doğrultusunda bazı faaliyetlerde bulunmuş, Türkiye’de de terör örgütü
üyesi olmaktan mahkûm olmuş ve cezası infaz edilmiştir. İnfaz sürecinde
başvurucunun durumu İran devleti tarafından takip edilmiştir.
6. Başvurucu, İran’a sınır dışı edilmesi halinde işkence ve kötü
muamele riski altında olacağını, başvurusunda makul bir şekilde açıklamıştır.
7. İran devletinin PJAK üyesi olarak nitelendirdiği, yargılayıp
mahkûm ettiği kişilerden bazılarını idam ettiği bilinmektedir. Önde gelen iki
insan hakları kuruluşu olan Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme
Örgütü yıllık raporlarında İran’da işkence ve kötü muamelenin yaygın bir
şekilde uygulandığının ve cezaevi şartlarının ağır olduğunun altını
çizmektedirler.
9. Yukarıda belirtilen nedenlerle başvurucunun İran’a sınır dışı
edilmesi halinde Anayasanın 17. maddesinde vücut bulan işkence ve kötü muamele
yasağının ihlal edilmiş olacağı kanaatine varılmıştır.