TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AHMET ŞAHBAZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/44144)
|
|
Karar Tarihi: 23/6/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Murat GÜVEN
|
Başvurucu
|
:
|
Ahmet ŞAHBAZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, gözaltı ve tutuklama tedbirlerinin hukuki olmaması
nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; gözaltında kötü muameleye maruz
bırakılma nedeniyle de kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 29/9/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca kabul edilebilirlik konusunda oybirliği
sağlanamadığından kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
A. Genel Bilgiler
8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî darbe teşebbüsüyle
karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde
olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son
bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu
teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve
son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması
(PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No:
2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe
girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile
FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık,
ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik
olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok
sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No:
2016/23672, 11/1/2018, § 12).
B. Başvurucuya İlişkin
Süreç
10. Doktor olarak görev yapmakta olan başvurucu, Zonguldak
Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan
yürütülen bir soruşturma kapsamında 16/8/2016 tarihinde Zonguldak Emniyet
Müdürlüğünce gözaltına alınmıştır.
11. Başvurucunun ifadesi 1/9/2016 tarihinde Zonguldak Emniyet
Müdürlüğünde alınmıştır. Başvurucunun ifade alma işlemi sırasında müdafii de
hazır bulunmuştur. Başvurucu ifadesinde FETÖ/PDY ile hiçbir ilişkisi
olmadığını, eğitim ve çalışma hayatı boyunca örgüte hep mesafeli baktığını,
örgütün yayın organlarına abone olmadığını ve örgüt adına toplanan yardımlara
katılmadığını beyan etmiştir.
12. Başsavcılık tutuklanması istemiyle başvurucuyu 2/9/2016
tarihinde Zonguldak Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir. Başvurucunun sorgusu
aynı tarihte yapılmıştır. Sorgu sırasında başvurucunun müdafii de hazır
bulunmuştur.
13. Başvurucunun sorgu sırasındaki ifadesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"Ben bu terör örgütüyle kurulduğu
tarihten itibaren hiçbir şekilde temas kurmadım. Ne okullarında okudum ne de
dershanelerine gittim. Ne evlerinde ne de yurtlarında kaldım. Sohbetlerine
katılmadım. Propagandasını yapmadım. Sosyal medyadan bunları destekleyici
propaganda da yapmadım. Bankalarına para yatırmadım. Hatta bugün öğrendiğim kadarıyla
üniversiteden yapılan idari soruşturma sonucunda yeniden işe başlayacağım
yönünde karar çıkmıştır. Bu suçlarla anılmak hem sağlığımı hem psikolojimi
bozdu. Emniyetteki ifademde bunlarla herhangi bir bağlantım olmadığını
söyledim. Bir an önce herşeyin açıklığa kavuşmasını istiyorum. Hesaplarım,
telefonum ve bilgisayarım incelendiği takdirde herşey ortaya çıkacaktır."
14. Zonguldak Sulh Ceza Hâkimliği 2/9/2016 tarihinde,
başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan
tutuklanmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"... [diğerleri] ve Ahmet Şahbaz'ın üzerilerine atılı suçun
vasıf ve mahiyeti, olaya ilişkin tutulan tutanaklar, arama ve el koyma
tutanakları, şüpheli ve tanık beyanları dikkate alındığında kuvvetli suç
şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması, şüphelilere atılı
suçların ve suçlar kapsamında FETÖ/PDY mensupları tarafından 15/7/2016
tarihinde gerçekleştirilmek istenen darbe girişimi esnasında Anayasal
kurumların ateş altına alındığı, 200'ün üzerinde vatandaşımızın ve güvenlik
görevlimizin hayatını kaybettiği, bu hususların bilinen gerçek olduğu, bu
eylemler sonrasında bir kısım örgüt üyelerinin yurt dışına kaçtığı bir kısım
örgüt üyelerinin ise kaçma teşebbüsünde bulunduğu, bir kısım örgüt üyelerinin
halen gizlenerek eylemlere kalkışacağına dair ciddi emarelerin bulunduğu, dosya
kapsamında alınan beyanlar ve şüphelilerin anlatımlarında yaşanan çelişkilerle
birlikte şüphelilerin bir dönem ifa ettikleri görevleri nazara alındığında
tanık ve diğer şüpheliler üzerinde baskı yaratma girişimlerine ilişkin oluşan
şüphe ile birlikte isnat edilen suçların alt ve üst sınırları, suçların CMK
100/3-11 maddesinde belirtilen katalog suçlardan olması, alabileceği muhtemel
cezaya göre kaçma şüphelerinin bulunması ve bunun adli kontrol hükümleri ile
engellenemeyeceği anlaşılmakla, ölçülülük ilkesi de gözönüne bulundurularak
CMK'nun 100 maddesi gereğince takdirenayrı ayrı tutuklanmalarına ... [karar
verildi.]"
15. Başvurucu 6/9/2016 tarihinde tutuklama kararına itiraz
etmiş, Bartın Sulh Ceza Hâkimliği 9/9/2016 tarihinde tutuklama kararının
yerinde olduğu gerekçesiyle itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir.
16. Başvurucu 29/9/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
17. Başsavcılık 17/2/2017 tarihli iddianame ile başvurucunun
terör örgütüne üye olma suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle
aynı yer ağır ceza mahkemesinde dava açmıştır. FETÖ/PDY'ye ilişkin genel
açıklamaların yer aldığı iddianamede ilk olarak FETÖ/PDY'nin kuruluşuna ve
tarihçesine, hangi amaç ve saikle kurulduğuna, hangi alanlarda faaliyet
gösterdiğine, hiyerarşik yapısına ve hukuka aykırı hangi tür eylemlerde
bulunduğuna değinilmiş; sonrasında başvurucuya yöneltilen suçlamaya ilişkin
olgulara yer verilmiştir.
18. İddianamede, başvurucunun örgütsel nitelikli eylemleri
bakımından FETÖ/PDY hiyerarşisi içinde yer aldığı ileri sürülmüştür. Bu
suçlamalara esas alınan olguların temel olarak tanık beyanları olduğu
görülmektedir. Bu bağlamda tanık beyanlarının başvurucuya yöneltilen eylemlere
ilişkin kısmı özetle şöyledir:
- T.Ö. ifadesinde, başvurucunun örgüt toplantılarına katıldığını
beyan etmiştir. İfadenin ilgili kısmı şöyledir:
"...2010 yılından 2014 yılına kadar
cemaat toplantılarına katıldığım süre zarfında isimlerini hatırladığım arkadaşlar
ise şunlardır; ... [diğerleri] ve Kadın Doğum Uzmanı Ahmet Şahbazisimli arkadaşlar vardı."
- F.U. ifadesinde, başvurucunun örgüt toplantılarına katıldığını
ve toplantılarda ByLock üzerinden
görüşme yapıldığını beyan etmiştir. İfadenin ilgili kısmı şöyledir:
"... Fetö terör örgütü ile kendisiyle
aynı kurumda görev yapan T.Ö. isimli şahsın sohbet toplantılarına davet
etmesiyle tanıştığını, bu toplantılara aynı hastanede görev yapan ... [diğerleri] ve Ahmet Şahbaz isimli şahısların katıldığını, bu
toplantıların H.S. isimli şahsın imamlık yaptığını, daha sonra imamlığı soy
ismini bilmediği F. isimli muhasebe veya maliye işleriyle uğraşan şahsa
devrettiğini, H.S. isimli şahıs ile cep telefonuyla haberleştiklerini, soy
ismini bilmediği F. isimli şahsın gelmesinden sonra bu şahsın telefonuna
yüklediği ByLock programı üzerinden sesli görüşmeler yaptıklarını, 2015
yılından sonra F.nin yerine Z. isminde bir şahsın geldiğini, bu şahıs ile de ByLock
üzerinden haberleştiklerini ... [beyan etmiştir.]"
- M.D. ifadesinde, başvurucunun örgüt toplantılarına katıldığını
ve toplantılarda Bank Asyaya destek talimatı alındığını beyan etmiştir.
İfadenin ilgili kısmı şöyledir:
"... sohbetlerin genelde isimlerini
saymış olduğu kişilerin evinde sırasıyla yapıldığını, ancak birkaç kez de
Valilik binası karşısında bulunan evde yapıldığını, bu sohbetlerde ilmihal,
cevşen, risale-i nur, okunduğunu, akabinde Fetullah Gülen’in dini içerikli
videosunun izlendiğini, namaz kılındığını, 2013 yılında yapılan 8 ila 10 arası
sohbet toplantısına katıldığını, 2014 yılında Valilik binası karşısındaki
ikamete bir kez gittiğini, bu ikamette ... [diğerleri] ve Ahmet Şahbaz isimli doktorları hatırladığını, bu
toplantının 17-25 Aralık sürecinden sonra yapıldığından emin olduğunu, bu
ikametin kimin olduğunu bilmediğini, aile evine benzemediğini öğrenci evine
daha çok benzediğini, M.I. ve H.S. isimli şahısların sohbet verdiğini ancak
içeriğini hatırlamadığını, bu toplantıda dini bilgiler konuşulduktan sonra Bank
Asya isimli bankaya para yatırılması konusunda bir açıklamanın olduğunu
hatırladığını ... [beyan etmiştir.]"
19. Başvurucuya isnat edilen suça dayanak olan olgulara ilişkin
hukuki değerlendirmeler iddianamede şöyle ifade edilmiştir:
"... şüphelilerin silahlı terör örgütü
FETÖ/PDY'nin üyelerinin örgütün amaçları ve yukarıda anlatıldığı şekildeki
yapılar doğrultusunda örgütün hiyerarşik yapısına dahil oldukları, üyesi
bulundukları silahlı terör örgütünün Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını, cebir ve
şiddet kullanarak değiştirme amacına yönelik vehamet arz eden olayları
gerçekleştirdikleri, şüphelilerin bu eylemlerinin amaç suçların işlenmesi
doğrultusunda örgütsel bağlılık ile ülke genelindeki organik bütünlüğe göre
amacı gerçekleştirme tehlikesi yaratabilecek nitelikte olduğu, bu şekilde
şüphelilerin atılı suçları işlediklerine dair kamu davası açılması için yeterli
şüphe oluştuğu dosyada bulunan delillerden anlaşılmakla ... şüphelinin ... [FETÖ/PDY
üyesi olduğu anlaşılmıştır.]"
20. Başvurucu; soruşturma aşamasındaki savunmasında genel olarak
FETÖ/PDY'ye ait ev ve yurtlarda kalmadığını, örgüte himmet ve kurban bağışında
bulunmadığını, örgüt güdümünde yayın yapan dergi ve gazetelere aboneliğinin
olmadığını, Bank Asyada hesabının bulunmadığını ve örgüt mensuplarının
kullandığı şifreli haberleşme programlarını kullanmadığını beyan etmiştir.
21. Zonguldak 2. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 8/3/2017
tarihinde iddianameyi kabul etmiş ve Mahkemenin E.2017/37 sayılı dosyası
üzerinden kovuşturma aşaması başlanmıştır.
22. Başsavcılık 21/3/2017 tarihinde, başvurucu hakkında ek
iddianame düzenleyerek daha sonra ortaya çıkan tanığın beyanının kovuşturma
aşamasında değerlendirilmesini ve E.2017/37 sayılı dosyada açılan dava ile
birleştirilmesini Mahkemeden talep etmiş; Mahkeme 27/3/2017 tarihinde ek
iddianameyi kabul etmiştir.
23. Başsavcılığın 21/3/2017 tarihli ek iddianamesinde,
başvurucunun görev yaptığı ilçede çalışan bir savcıyı örgüt sohbetlerine davet
ettiği belirtilmiştir. İddianamenin ilgili kısmı şöyledir:
"... şüpheli'nin Kastamonu İli Cide
ilçesinde çalıştığı sırada, bu ilçede Cumhuriyet Savcısı olarak görev yapan
B.S.yi ziyareti esnasında 'arada akşamları sohbetlerinin olduğunu, arzu ederse
kendisini aralarında görmekten sevineceklerini' söyleyerek tanık B. S.yi
FETÖ/PDY kapsamında sohbet adı altında düzenlenen toplantılarına davet ettiği,
bu tanık beyanı üzerine şüphelinin SEGBİS sistemi aracılığı ile savunmasının
alındığı, şüphelinin atılı suçlamayı kabul etmeyerek kendisine iftira atıldığını
belirttiği, tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde anlatılan tanık
beyanının kovuşturma dosyasında bulunması gerektiği ...
[anlaşılmıştır]."
24. Mahkeme 13/6/2017 tarihli duruşmada başvurucunun tahliyesine
karar vermiştir.
25. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk
derece mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
26. İlgili ulusal hukuk için bkz. Neslihan Aksakal, B. No: 2016/42456, 26/12/2017, §§ 18-27.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
27. Mahkemenin 23/6/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Gözaltına Almanın
Hukuki Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
28. Başvurucu, suç şüphesi olmaksızın gözaltına alınması
nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
b. Değerlendirme
29. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak
ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir hak arama yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil
niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için
öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No:
2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).
30. Anayasa Mahkemesi, kanunda öngörülen gözaltı süresinin
aşıldığı veya yakalama ve gözaltına alınmanın hukuka aykırı olduğu iddialarına
ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla asıl dava
sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 4/12/2004
tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinde öngörülen
tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu
sonucuna varmıştır (Hikmet Kopar ve
diğerleri [GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 64-72; Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144,
14/7/2015, §§ 53-64; Günay Dağ ve diğerleri [GK],
B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 141-150; İbrahim
Sönmez ve Nazmiye Kaya, B. No: 2013/3193, 15/10/2015, §§ 34-47).
31. Somut olayda, başvurucu yönünden gözaltı tedbirinin hukuki
olmadığına ilişkin iddiayla ilgili olarak yukarıda anılan kararlarda varılan
sonuçlardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
32. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Tutuklamanın Hukuki
Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
33. Başvurucu; eğitim ve çalışma hayatı boyunca örgüt ile hiçbir
irtibatının olmadığını, hakkında somut bir delil olmadan tutuklandığını ve
sonuç olarak hakkında belirtilen delillerin kuvvetli suç şüphesi
oluşturmadığını ileri sürerek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
34. Bakanlık görüşünde özetle başvurucunun örgüt evlerinde
yapılan toplantılara katıldığı ve bu toplantılarda örgütsel faaliyetler için
karar alındığı, ayrıca daha sonra ortaya çıkan tanığın beyanlarından da
başvurucunun görev yaptığı yerdeki kamu görevlilerini bu evlere davet ettiğinin
anlaşıldığı belirtilmiştir.
35. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında genel olarak
başvuru formunda belirttiği iddialarını tekrarlamıştır.
b. Değerlendirme
36. Anayasa'nın "Temel
hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
37. Anayasa'nın "Kişi
hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci
fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine
sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan
kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini
önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda
gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
38. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19.
maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı
kapsamında incelenmesi gerekir.
i. Uygulanabilirlik
Yönünden
39. Anayasa'nın "Temel
hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar
başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya
olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl
edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin
kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada
öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da,
savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin
yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din,
vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı
suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile
saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
40. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin
uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları
incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere
ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191).
Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan
suçlama FETÖ/PDY'ye üye olma iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi anılan suçlamanın
olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir
(Selçuk Özdemir [GK], B. No:
2016/49158, § 57; Aydın Yavuz ve diğerleri,
§§ 237, 238).
41. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi
kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun
tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer
maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek,
aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu
aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242;
Selçuk Özdemir, § 58).
ii. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
(1) Genel İlkeler
42. Genel ilkeler için bkz.
Özcan Güney, B. No: 2017/20709, 15/11/2018, §§ 57-62; Zafer Özer, B. No: 2016/65239, 9/1/2020,
§§ 38-45.
(2) İlkelerin Olaya
Uygulanması
43. Başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu
belirtilen FETÖ/PDY'nin mensubu olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma
kapsamında silahlı terör örgütüne üye olma suçlamasıyla 5271 sayılı Kanun'un
100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır.
44. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin
meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın
ön koşulu olan suçun işlendiğine dair
kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
45. Somut olayda başvurucu hakkında verilen tutuklama ve
tutukluluğa itirazın reddi kararlarında suç şüphesinin varlığına ilişkin olarak
dosyada somut delillerin bulunduğu ifade edilmiş (bkz. § 14) fakat buna ilişkin
herhangi bir bilgiye yer verilmemiştir.
46. Başvurucu hakkında hazırlanan iddianamelerde; şüpheli
sıfatıyla alınan tanık beyanlarında başvurucunun örgüt toplantılarına düzenli
olarak katıldığına ve bir kamu görevlisini örgüt toplantısına davet ettiği
yönündeki ifadeye dayanılmıştır (bkz. §§ 17-19).
47. Soruşturma dosyasında; FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan T.Ö.,
F.U. ve M.D.nin yürütülen soruşturmalar kapsamında verdikleri beyanlarda,
doktor olarak görev yapmakta olan başvurucunun FETÖ/PDY'ye ait evlerde uzun
yıllar toplantılara katıldığı ifade edilmiştir. Ayrıca beyanlarda;
toplantılarda imam adı altında bir yöneticinin bulunduğu, ByLock üzerinden sesli görüşmeler
yapıldığı, örgütün finans kaynağı olduğu tespit edilen Bank Asyaya para
yatırılması yönünde talimat alındığı ve örgüt liderinin videolarının izlendiği
de belirtilmiştir (bkz. § 18).
48. Diğer taraftan sonradan ortaya çıkan bir tanığı beyanında,
başvurucunun görev yaptığı ilçede çalışan bir savcıyı örgüt toplantılarına
davet ettiği ifade edilmiştir(bkz. § 23).
49. FETÖ/PDY'nin geniş bir ağ oluşturmasında ve örgüt liderinin
talimatlarının dinlenilmesinde en çok örgüt evlerinin kullanıldığı birçok yargı
kararında veya soruşturma belgesinde ifade edilmiştir. Öte yandan tanık
beyanlarında gizli haberleşme programı
ByLock ile talimat alınması, örgütün finans merkezinin desteklenmesi
gibi önemli örgütsel faaliyetlerin yine bu evlerde gerçekleştiği ve
başvurucunun da uzun zamandır bu toplantılara katıldığı ifade edilmiştir. Bu
itibarla soruşturma mercilerince gerçekleşen darbe teşebbüsü sonrasında
başvurucu hakkında FETÖ/PDY ile irtibatının olduğuna dair somut olgu isnadı
barındıran tanık anlatımlarının olayın koşullarına göre kuvvetli belirti olarak
kabul edilmesinin temelsiz ve keyfî olduğu söylenemez.
50. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu
değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar göz ardı
edilmemelidir.
51. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle bağlantılı veya
doğrudan teşebbüsle olmasa da FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin
soruşturmalarda delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve
soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma
tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile
bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan
yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali
normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir, §§ 78, 79).
52. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör
örgütüne üye olma suçu Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar
öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda
öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir
(aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin
Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66).
Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında
yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni
varsayılabilen suçlar arasındadır (bkz. § 33; Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170,
16/11/2017, § 148).
53. Somut olayda Zonguldak Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun
tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan suçun niteliğine, mevcut
delil durumuna, atılı suçun kanunda öngörülen cezasının üst sınırına ve kaçma
şüphesi nedeniyle adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağı hususlarına
dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 14).
54. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel
koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Zonguldak Sulh
Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde
başvurucu yönünden kaçma tehlikesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal
temellerinin olmadığı söylenemez.
55. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup
olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13.
ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm
özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser
Yıldırım (2), § 151).
56. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını
ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize
olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini
aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı
yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman
Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle darbe
teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği
ile FETÖ/PDY'nin özellikleri (gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda
örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde
hareket etme) de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına
göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).
57. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate
alındığında Zonguldak Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen
yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak
başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol
uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının (bkz. § 14) keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
58. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki
olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan
başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
59. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına
tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa'da (13. ve 19. maddelerde) bu
hakka dairyer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden
Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına
gerek bulunmamaktadır.
B. Kötü Muamele Yasağının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
60. Başvurucu; gözaltında fiziki ve psikolojik baskılara maruz
kaldığını belirterek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
61. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe
Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16, 17).
62. Somut olayda gözaltı sürecindeki kötü muamele iddiaları
hakkında başvurucu, genel olarak gözaltında iken kamu görevlileri tarafından
kötü muameleye maruz bırakıldığını ve insani olmayan gözaltı koşullarında kasti
bir şekilde tutulduğunu ileri sürmektedir. Bu bölümdeki iddialar bir bütün
olarak değerlendirildiğinde başvurucunun yakalandığı andan itibaren kamu
görevlilerinin kendisine kötü muamelede bulunduğundan şikâyetçi olduğu
görülmektedir. Başvurucu, gözaltında tutma koşullarının yetersizliğinden
bahsetmişse de bu kapsamda maruz kaldığını ileri sürdüğü kötü muamelenin kamu
görevlilerinin kasıt ve/veya ihmalinden mi yoksa salt tutulma koşullarından mı
kaynaklandığını açıkça belirtmemiştir. Dolayısıyla söz konusu iddiaların
Anayasa Mahkemesince doğrudan incelenebilmesi için yeterli bilgi ve belge
bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu bağlamda somut olayın koşullarının başvurucunun
anılan iddialarının kamu görevlilerinin kasıt ve/veya ihmalinden kaynaklanıp
kaynaklanmadığına dair adli ve/veya idari bir soruşturmayla ortaya konması gerekmektedir
(benzer yöndeki bir değerlendirme için bkz. Mehmet
Hasan Altan (2), § 249).
63. Dolayısıyla başvurucunun şikâyetlerini, varsa bu konudaki
kanıtlarını öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere
iletmeden, hak ihlali iddialarını öncelikle bu makamların değerlendirmesini ve
çözüme kavuşturmasını beklemeden doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
64. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Gözaltının hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
2. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
3. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
23/6/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.