TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
M.A. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/442)
Karar Tarihi: 13/6/2019
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M.Emin KUZ
Recai AKYEL
Raportör
Volkan SEVTEKİN
Başvurucu
M.A.
Vekili
Av. Adem DEMİR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ahlaki durum gerekçe gösterilerek Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayırma işlemi tesis edilmesi nedeniyle özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 8/1/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık cevabında, başvuruya ilişkin olarak görüş bildirilmesine gerek görülmediği belirtilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
8. Hava Kuvvetleri Komutanlığı emrinde muvazzaf astsubay statüsünde görev yapmakta iken güvenlik saikiyle yapılan bir idari soruşturma kapsamında ahlak dışı davranışlarda bulunduğuna dair duyum üzerine başvurucu hakkında idari soruşturma başlatılmıştır. Soruşturma kapsamında 8/11/2012 tarihinde görüşme (sorgu) tutanağı düzenlenerek başvurucunun ifadesi alınmış ve başvurucuya cinsel yaşamına ilişkin sorular sorulmuştur.
9. Soruşturma sonucunda Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) itibarını sarsacak nitelikte ahlak dışı hareketlerde bulunduğu gerekçesiyle 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'nun 94. maddesi ve 28/12/1998 tarihli ve 23567 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Astsubay Sicil Yönetmeliği’nin (Sicil Yönetmeliği) 60. maddesi gereğince başvurucu hakkında 11/3/2013 tarihinde "Silahlı Kuvvetlerde kalması uygun değildir" şeklinde ayırma sicil belgesi düzenlenmiştir.
10. Sicil Yönetmeliği'nin 61. maddesi uyarınca Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde oluşturulan Komisyonda başvurucunun durumu değerlendirilmiştir. Komisyon 28/11/2013 tarihinde başvurucu hakkında ayırma işlemi yapılmasının onaya sunulmasına karar vermiştir. Hava Kuvvetleri Komutanı 29/11/2013 tarihinde anılan kararı onaylamış; son olarak Millî Savunma Bakanı'nın da 27/1/2014 tarihinde başvurucunun TSK'dan ayrılmasını uygun bulması sonucunda ilişiği resen kesilmiştir.
11. Başvurucu 26/3/2014 tarihinde ayırma işleminin iptali talebiyle Millî Savunma Bakanlığı aleyhine Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde (AYİM) dava açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde, kabul etmediği hususların hukuka aykırı yöntemlerle sorgu tutanağına geçirildiğini ve başka delillerle desteklenmeyen bu tutanağın hukuka aykırı bir delil olduğunu iddia etmiştir. Hiçbir zaman özel yaşamına ait unsurları iş ortamına ve görevine yansıtmadığını, tek bir disiplin cezası bulunmadığı gibi çok sayıda takdir belgesinin olduğunu ifade eden başvurucu, tesis edilen ayırma işleminde birey-kamu yararı dengesinin gözetilmediğini ve ölçülülük ilkesine uyulmadığını ileri sürmüştür.
12. AYİM Başsavcılığının işlemin iptaline karar verilmesi gerektiği yönünde hazırladığı 6/11/2014 tarihli düşünce yazısında, meslek hayatında sicil ortalaması çok iyi seviyede bulunan başvurucunun görevinde başarılı olduğu vurgulanmıştır. Diğer yandan idari soruşturmada tespit edilen ifadelerin hukuka uygun yöntemlerle elde edilmediğinden idari işleme esas alınmasının mümkün olmadığı ve başvurucunun dış âleme yansımayan cinsel yaşamı nedeniyle ayırma işlemine tabi tutulmasının ölçülülük ilkesini ihlal ettiği ifade edilmiştir.
13. AYİM Birinci Dairesinin (Daire) 3/6/2015 tarihli kararı ile oyçokluğuyla dava reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde, başvurucunun özel hayatı kapsamındaki mahremiyet hakkına ilişkin davranışlarının -bazı kadınlar ile yaşadığı ilişkilerin- genel ahlak kurallarına aykırı olduğu vurgulanmış; idarenin takdir yetkisini ölçülü, objektif ve kamu yararı ile birey yararı dengesini gözeterek kullandığı sonucuna varılmıştır.
14. Bir hâkim üye karara muhalif kalmıştır. Muhalif üye karşıoy gerekçesinde, başvurucunun hayat tarzının aleniyete intikal etmiş ve görev alanına yansımış olduğuna dair somut bir delilin bulunmadığını vurgulayarak personelin bilgisine başvurma adı altında kendisi ve başkaları aleyhine beyanda bulunmasının sağlandığını, bu şekilde alınan ifade esnasında gerçekleştirilen ses ve video kaydının silinmesinin de kuşku doğurduğunu belirtmiştir. Karşıoy gerekçesinde ayrıca sözüedilen yaşantısı nedeniyle herhangi bir ikaz ya da cezai işleme tabi tutulmamış olan başvurucunun mesleki başarısı gözetildiğinde tesis edilen ayırma işleminde birey-kamu yararı dengesi dikkate alınmadığı gibi ölçülülük ilkesine de uyulmadığından işlemin hukuka aykırı olduğu ifade edilmiştir.
15. Başvurucunun karar düzeltme istemi Dairenin 2/12/2015 tarihli kararı ile oyçokluğuyla reddedilmiştir.
16. Nihai karar 16/12/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucu 8/1/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
18. Bireysel başvurunun incelenme sürecinde 21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanun ile Anayasa'ya eklenen geçici 21. maddenin birinci fıkrasının (E) bendiyle AYİM kaldırılmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
19. İlgili hukuk için bkz. G.G. (GK), B. No: 2014/16701, 13/10/2016, §§ 23-30; Yaşar Türkmen, B. No: 2014/5418, 15/2/2017, §§ 26-33.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 13/6/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu; idari soruşturma aşamasında hukuk dışı yollarla alınan ifadesi esnasında hiçbir şekilde mesleği ve göreviyle ilgili olmayan, sadece mahremiyet alanında cereyan eden konularla ilgili sorular yöneltildiğini, özel yaşamına ilişkin beyanlarının çarpıtılarak aleyhine delil olarak kullanıldığını ve bu durumu ispat edecek olan sorgulama sırasındaki kamera kaydının silinerek yok edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu; aleniyet kazanmamış özel hayatının gizliliği kapsamında kalması gereken bilgilere yönelik değerlendirmelere bağlı olarak -başarılı mesleki geçmişi de gözetilmeden- tesis edilen ayırma işlemi nedeniyle özel hayatın gizliliği hakkının, eşitlik ilkesinin ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve kimliğinin kamuya açık belgelerde gizli tutulmasını talep etmiştir.
B. Değerlendirme
22. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesine dayanak alınacak 20. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, özel hayatına ...saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ...gizliliğine dokunulamaz."
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki tavsifi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki nitelendirmesini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurucunun iddiasının temelini, özel hayat alanına ilişkin olan ve hukuka aykırı yöntemler kullanılmak suretiyle elde edilen birtakım bilgilere dayanılarak TSK'dan ayırma işlemi tesis edilmesinin oluşturduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle başvurunun özel hayatın gizliliği hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
25. Özel hayatına ilişkin hususlar gerekçe gösterilerek disiplinsizlik ve ahlaki durum sebebiyle başvurucu hakkında TSK'dan ayırma işlemi tesis edilmesinin özel hayatın gizliliği hakkına bir müdahale oluşturduğu açıktır (Ata Türkeri, B. No: 2013/6057, 16/12/2015, § 34; G.G., § 43).
26. Anılan müdahalenin ihlal oluşturmaması için Anayasa'nın 13. maddesinde düzenlenen ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama ölçütlerine uygun olması gerekir.
27. Ayırma işlemine dayanak teşkil eden mevzuat hükümleri dikkate alındığında müdahalenin kanunlar tarafından öngörülme ölçütüne uygun olduğu, askerî disiplinin ve kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesinin sağlanması, bu itibarla millî güvenliğin korunması şeklinde meşru amaç taşıdığı anlaşılmaktadır (Ata Türkeri, §§ 40, 41; G.G., §§ 51-53; Yaşar Türkmen, §§ 50-58).
28. Tesis edilen disiplin işlemlerinde ve bu işlemlerin hukuka uygunluk denetiminin yapıldığı mahkeme kararlarında, bireylerin özel hayatlarına ilişkin tutum ve eylemlerinin mesleki hayatları üzerindeki etkilerinin açıklanması, kamu hizmeti sunan ilgili kurumların işleyişi üzerindeki etkilerinin ve risklerinin ortaya konulması, bu hususlardaki değerlendirmelerin yeterli ve ikna edici gerekçelerle desteklenmesi, ayrıca tesis edilen işlemlerin bireylerin geçmiş mesleki sicilleri ve başarı durumları dikkate alınarak ölçülülük yönünden irdelenmesi gerekir (G.G., § 60).
29. Kamu görevlilerinin mesleki yaşamlarıyla da bütünleşen bazı özel hayat unsurları açısından sınırlamalara tabi tutulabilecekleri açıktır. Ancak hakkındaki tahkikat sonucunda TSK’dan ayırma işlemi tesis edilmesinin başvurucunun mesleki hayatı üzerinde olduğu kadar temel geçim kaynağından yoksun kalması nedeniyle ekonomik geleceği üzerinde de önemli bir etki oluşturduğu, bu nedenle ayırma işleminin daha önemli hâle geldiği anlaşılmaktadır. Bu bağlamda özel hayatın gizliliği hakkı üzerindeki sınırlamaların zorunlu ya da istisnai tedbir mahiyetinde olması, başvurulabilecek son çare ya da alınabilecek en son önlem niteliğinde olması gerekir (G.G., § 66).
30. Somut olayda AYİM kararında da belirtildiği üzere başvurucunun mahremiyet alanında gerçekleşen özel yaşamına ilişkin eylemlerin idari soruşturma kapsamındaki beyanlara dayandırıldığı, başka bir ifade ile başvurucuya yöneltilen iddiaların görevin ifasıyla ilgili olmadığı açıktır. Yine AYİM kararında; başvurucunun soruşturma usulünün hukuka aykırı yöntemler içerdiğine yönelik iddialarının makul bir gerekçe ile karşılanmadığı ve ifadenin alındığı koşulların detaylı şekilde incelenmediği görülmektedir.
31. Özel hayata ilişkin eylem ve davranışlarının mahrem kalması konusunda başvurucunun menfaati bulunmaktadır. Başvurucunun tesis edilen ayırma işleminde özel hayatı kapsamındaki mahremiyet hakkına ilişkin davranışları belirleyici olmuştur. Diğer yandan söz konusu eylem ve davranışların başvurucu tarafından alenileştirilmediği gibi mesleki hayatı -bağlı bulunduğu kurum- üzerindeki olumsuz etkileri ve riskleri de ikna edici gerekçelerle açıklanmamıştır.
32. Dolayısıyla özel hayat alanı kapsamında kaldığı anlaşılan birtakım davranışlara dayanılarak başvurucunun kamu görevlisi olma nitelik ve yeterliliğini kaybettiği sonucuna ulaşılmasının demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırılık oluşturduğu, başvurucuya en ağır şekilde uygulanan idari yaptırımın ölçülü olmadığı, başka bir ifade ile başvurucunun mahremiyet hakkına müdahaleyi haklı kılacak şekilde TSK görevlisi olmasının sakıncalarının idari ve yargısal makamlar tarafından ilgili ve yeterli şekilde açıklanmadığı kanaatine ulaşılmıştır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
34. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı ile (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"(1)Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
35. Başvurucu; ihlalin tespiti, yargılamanın yenilenmesi ve tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
36. Başvuruda, Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
37. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda genel ilkeler belirlenmiştir.
38. Somut başvuruda özel hayatın gizliliği hakkı yönünden ulaşılan ihlal sonucunun AYİM tarafından verilen ret kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
39. Bu durumda başvurucunun özel hayatın gizliliği hakkına yönelik ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması gereken iş, öncelikle ihlale yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılması ve nihayet ihlal sonucuna uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili yargı merciine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
40. Öte yandan başvurucu tazminat talebinde bulunmuş olmakla birlikte yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilgili yargı merciine gönderilmesine karar verilmesinin ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
41. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.714,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin özel hayatın gizliliği hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere -Anayasa'nın 6771 sayılı Kanun ile getirilen geçici 21. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kaldırılmış olduğundan anılan bendin (b) alt bendi gereğince- YETKİLİ İDARİ YARGI MERCİİNE GÖNDERİLMESİNE (karar, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Birinci Dairesinin E.2014/377, K.2015/539 sayılı dosyasıyla ilgilidir),
E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
F. 239,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.714,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE, 13/6/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.