TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AHMET KÖSE BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/49152)
|
|
Karar Tarihi: 26/9/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Selahaddin
MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Murat
BAŞPINAR
|
Başvurucu
|
:
|
Ahmet KÖSE
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, hâkim olarak görev yapan hakkında darbe teşebbüsüyle
bağlantılı olarak yürütülen soruşturmada uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki
olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 26/9/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
A. Genel Bilgiler
6. Türkiye 15/7/2016 tarihinde askerî darbe teşebbüsüyle karşı
karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl
ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl süresi 19/7/2018 tarihinde yeniden
uzatılmayarak son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal
temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır
faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı
Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak
isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No:
2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
7. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde
Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından darbe girişimiyle bağlantılı ya da
doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile bağlantılı olan
ve aralarında yargı mensuplarının da bulunduğu çok sayıda kişi hakkında
soruşturma başlatılmıştır. Bu kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığınca -aralarında Yüksek Mahkeme üyelerinin de bulunduğu-
üç bine yakın yargı mensubu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının bulunduğu
iddiasıyla başlatılan soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında gözaltı
ve tutuklama tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın
Yavuz ve diğerleri, §§ 51, 350).
8. Bakanlık verilerine göre yüz altmıştan fazla Yüksek Mahkeme
(Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay) üyesi hakkında tutuklama tedbiri
uygulanmış, bunlardan bir kısmı sonradan tahliye edilmiştir. Soruşturma ve/veya
kovuşturma mercilerince kaçak oldukları değerlendirilen yaklaşık otuz Yüksek Mahkeme
üyesi hakkında ise yakalama emri çıkarılmıştır.
9. Türk yargı organları yakın dönemde verdikleri birçok kararda
FETÖ/PDY'nin silahlı bir terör örgütü olduğunu kabul
etmişlerdir. Bu kapsamda Yargıtay Ceza Genel Kurulu 26/9/2017 tarihinde
(E.2017/16.MD-956, K.2017/370) ve -terör suçlarına ilişkin davaların temyiz
mercii olan- Yargıtay 16. Ceza Dairesi 24/4/2017 ve 14/7/2017 tarihlerinde
verdiği kararlarda (Selçuk Özdemir
[GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, §§ 20, 21) FETÖ/PDY'nin
silahlı bir terör örgütü olduğu sonucuna varmışlardır.
10. FETÖ/PDY'nin (Genel özelliklerine
ilişkin olarak bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri,
§ 26) yargı kurumlarındaki örgütlenmesine ve faaliyetlerine ilişkin olarak
soruşturma ve kovuşturma belgeleri ile tedbir/disiplin kararlarında yer alan,
başta haklarında soruşturma yürütülen yargı mensuplarının beyanları olmak üzere
maddi olgulara dayalı bulunan iddia ve tespitler Selçuk Özdemir kararında geniş olarak açıklanmıştır (Selçuk Özdemir, § 22).
B. Başvurucuya İlişkin
Süreç
11. Hâkim olarak görev yapmakta olan başvurucu, Bursa Cumhuriyet
Başsavcılığınca FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan yürütülen bir soruşturma
kapsamında 11/8/2016 tarihinde Bursa İl Emniyet Müdürlüğünce gözaltına
alınmıştır.
12. Başvurucu 12/8/2016 tarihinde Bursa Cumhuriyet
Başsavcılığında ifade vermiştir. Başvurucunun ifade alma işlemi sırasında müdafii de hazır bulunmuştur. Başvurucu ifadesinde özetle
FETÖ/PDY ile bir ilgisinin bulunmadığını savunmuştur. Başvurucu müdafii, atılı suçları işlediğine dair dosyada delil
bulunmaması nedeniyle müvekkilinin serbest bırakılmasını talep etmiştir.
13. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı 12/8/2016 tarihinde
tutuklanması istemiyle başvurucuyu Bursa Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir.
Başvurucunun sorgusu Bursa 3. Sulh Ceza Hâkimliğinde 12/8/2016 tarihinde
yapılmıştır. Sorgu sırasında başvurucunun müdafii de
hazır bulunmuştur.
14. Başvurucunun sorgu sırasındaki ifadesi şöyledir:
"...Üzerime atılı suçlamayı kabul etmem
mümkün değildir. Bu suçlama ile ilgili şahsıma somut delil gösterilip
sunulmamıştır. Salt listede ismimin olması üzerime atılı suçu işlediğim ya da
işlediğim manasında kuvvetli suç şüphesi altında bulunduğum manasına gelmez.
Zira mevcut olan listenin hangi kriterlere göre hazırlanıp hazırlanmadığı
hususu malumunuz değildir. CMK'nun 100/1 .maddesinde tutuklama sebebi olarak kuvvetli suç şüphesine
konu somut delilin mevcut olması gerektiği ifade edilmiştir. Şahsıma atılı
suçla ilgili HSYK'nın hazırlamış olduğu liste dışında
başkaca herhangi bir somut delil ya da olgu veya sebep yoktur. Şahsımla ilgili
zan ve töhmet oluşmaması adına Bursa Cumhuriyet Başsavcılığında özellikle
ortaokul ve lisede okumuş olduğum okulu belirtmiştim. Savcılıktaki ifademde de
belirttiğim gibi bahsi geçen okula ve köy ilkokulunu bitirdikten sonra 12
yaşındayken rahmetli babam tarafından hiçbir bilgiye sahip olmaksızın kayıt
edilmiştir. Kayıt sebepleri de savcılıkta vermiş olduğum ifademde ayrıntılı bir
şekilde mevcuttur. Bu hususları özellikle açıklayayım istedim ki hakkımda ön
yargıya dayalı zanna dayalı herhangi bir değerlendirme yapılmasın. Bahsi geçen
okuldan mezun olduktan sonra mezun olmadan önce de mezun olduktan sonra da benim
FETÖ diye adlandırılan FETÖ/PDY denilen bu örgütle uzaktan yakından alakam ve
ilgim olmamıştır. Olması da mümkün değildir. Çünkü üniversiteyi kazandıktan
sonra kaydıma müteakiben bir trafik kazası neticesinde babam ve gelini
kaybetmiş olmamdan ötürü ailemin başında kalmam zorunda kaldım. Bahsi geçen
yapılanma ile örgütle herhangi bir bağım, bağlantım, ilgim, alakam olmamıştır.
Buna ilişkin herhangi bir delil hatta sebep ya da olgu da yoktur. Ben Hakimlik
mesleğini icra ederken hiç kimseden kesinlikle emir, talimat, direktif almadım.
Tamamen kendi vicdani kanaatime göre hiçbir etki altında kalmaksızın mesleğimi
kendimi yıpratırcasına özverili bir şekilde yapmaya çalıştım. Verdiğim
kararların sonucunu kime yarayacağı ya da kime yaramayacağı veya etkileri konusunu
kesinlikle düşünmedim. Kararımı verirken karara dayanak teşkil eden iç sahiflerimin dahi objektif, tarafsız olmasını azami itina
gösterdim. Çok sevdiğim devletimin bir hakimi olarak
ve hiçbir zaman mesleki hayatı boyunca iradesini neye mal olursa olsun ipotek
altına aldırmayan bir hakim olarak böyle bir itham ile karşı karşıya kalmak
şahsımı son derece derinden üzmüştür. Bu atıf nedeniyle görevden el çektirilip
gelecek ve ikbal hususu ağır yara almıştır. Üzerime atılı suçla ilgili öne
sürülmesi gereken herhangi bir somut delil olmamasına rağmen listede ismimin
neden ve nasıl yer aldığını kesinlikle anlayabilmiş değilim. Muhtemel ve
tahmini sebep olarak öne sürmüş olduğum hususa ilişkin Bursa Cumhuriyet
Başsavcılığında açıklama gereği duydum. Benim üzerime atılı suçlamayı kabul
etmem mümkün değildir. Üzerime atılı suçlamayı kesinlikle kabul etmiyorum.
Varsa buna ilişkin tüm somut delillerin öne sürülmesini talep ediyorum. Ayrıca
tutuklama bir tedbirdir, cezalandırma sebebi olmamalıdır. CMK 100/1 maddesi
gereğince öncelikli şart kuvvetli suç şüphesine konu somut delil
bulunmamaktadır. Ayrıca kaçma şüphem ya da kaçacağıma ilişkin herhangi bir
somut delil, somut olgu yoktur, ayrıca kronik intlamatuvar
bağırsak “crhon” hastalığı mevcuttur. İçinde bulunmuş
olduğum durumuma ilişkin hususun da göz önüne alınarak hakkımdaki tutuklama
talebinin reddine karar verilmesini talep ediyorum, taktirlerinize arz
ediyorum."
15. Sorgu sonucunda başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma
suçundan tutuklanmasına karar verilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu 2.
Dairesinin' 15/7/2016 tarihli darbe girişiminde bulunan FETÖ/PDY terör örgütü
mensubu olan askerlerle birlikte fikir ve eylem birliği içerisinde hareket eden
aynı terör örgütüne mensup olduklarına dair kuvvetli delil ve şüphenin
bulunduğu, ilgililerin görevlerine devamlarının soruşturmanın selametine, yargı
erkinin nüfuz ve itibarına zarar vereceği' gerekçelerine dayalı kararı ile,
eylemle ilgili halen kaçak durumda olan terör örgütü elebaşısının
internet ortamından yaptığı tehdit ve çağrılar da gözetildiğinde mevcut ve
yakın tehlikenin devam etmekte olması birlikte değerlendirildiğinde CMK'nın 100/1. maddesi uyarınca kuvvetli suç şüphesinin
varlığını gösteren somut delillerin bulunduğu,
...Silahlı terör örgütüne üye olma suçunun MK'nın 100/3 maddesinde sayılan katalog suçlardan olması
nedeniyle tutuklama nedeninin yasal anlamda var sayıldığı, ayrıca bunun yanında
dosya içinde bulunan unsurlar itibariyle soruşturmanın aşaması gözetildiğinde
delillerin tam olarak toplanmamış olması, şüphelilerin delilleri yok etme,
gizleme veya değiştirme girişiminde bulunabilecekleri kanaatiyle (soruşturmanın
henüz başı olması nedeniyle bu aşamada kurumlarında FETÖ/PDY terör örgütü
mensupları olarak tespit edilen kişilerin görevlerine devam etmesinin
sakıncalarının önlenmesi için açığa alınmalarının dışında, eylemle ilgili halen
kaçak durumda olan terör örgütü elebaşısının
ortamından yaptığı tehdit ve çağrılar da gözetildiğinde mevcut ve yakın
tehlikenin devam etmekte olması itibariyle darbe girişiminin tüm unsurlar ile
sonlandırılıncaya kadar şüpheliler hakkında adli kontrol hükümlerinin de
yetersiz kalacağı, bu kapsamda ülke genelinde elde edilen deliller ve dijital veriler
üzerindeki incelemelerin tamamlanmamış olması, bağlantıların tüm unsurlarıyla
ortaya çıkarılmasına yönelik çalışmaların devam etmekte olması
değerlendirilerek) CMK'nın 100/2. maddesindeki
tutuklama nedenin bulunduğu,
...üzerine atılı eylem itibariyle bu aşamada
toplanan delillere göre suç vasfına ve eylemin haksızlık-hukuka aykırılık
boyutu nazara alındığında, bu niteligi itibariyle
kamu davasına konu edilip kesinleşmiş hükümle sübut bulması halinde kişi ve
toplum için yaratmış olacağı tehlikenin büyüklüğü, soruşturma konusu eylem için
yasada öngörülen hapis cezasının miktarı gözetildiğinde, ayrıca Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin yüklenen suçun işlendiğine dair kuvvetli şüphe
sebeplerinin bulunması ve kişinin adaletin işleyişine müdahale etme riski olan
hallerde tutukluluk tedbirinin uygulanabileceğine ilişkin yerleşik karar ve
gerekçelerine göre de, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin belirttiği tutuklama
tedbirine ilişkin kriter ve ölçütlerin mevcut olduğu, bu itibarla soruşturma
konusu suçun niteliği ve kamu davası açılması halinde şüphelilerin maruz
kalacağı ceza tehdidinin büyüklüğü dikkate alındığında tutuklama tedbirine
nazaran CMK'nın 109/3 maddesinde sayılan tedbirlerin
hiçbirinin soruşturmanın selametini sağlamak, delil karartılmasını engellemek
ve kaçma şüphesini ortadan kaldırmak için yeterli olamayacağı ve tutuklama
tedbirinin bu aşamada ölçülü olduğu kanaatine vanlmakla;
...somut olayda tutuklama tedbirinin
uygulanması bakımından yasal düzenleme dışında üst normlara da aykırılık
bulunmadığı ve tutuklama şartlarının tüm unsurlarıyla gerçekleştiği kabul
edilerek; CMK 100 maddeleri gereğince TUTUKLANMASINA... [karar
verildi.]"
16. Başvurucu 16/7/2016 tarihinde tutuklama kararına itiraz
etmiş, Bursa 4. Sulh Ceza Hâkimliğince 17/8/2016 tarihinde "...Anayasanın 19. maddesi, AİHS' nin 5. maddesi ve 5271 Sayılı CMK'nın
100. maddesinde belirtilen tutuklama nedenlerin var olup, özgürlükten yoksun
bırakmayı meşru kılacak kamu düzeninin bozulması tehlikesi olup bu nedenle
gerçek bir kamu yararı gerekliliğinin var olduğu, tutuk1uluğun hukuka aykırı
olmadığı, tutuklama ve tutukluluğun devamını haklı kılan sebeplerin bulunup, bu
sebeplerin meşru ve ölçülü olduğu, Ayrıca AİHS'nin 5/1 maddesi uyarınca
özgürlükten yoksun bırakınanın yasalara uygun olup,
5271 Sayılı CMK'nın 100. maddesinin de AİHS' nin tüm maddelerinin özünde varolan
hukukun üstünlüğü ilkesi ile uyumlu olduğu, bu itibarla tutuklama ve
tutukluluğun devamı koşulların halen var oldup,
itiraz nedenleri ve kararda belirtilen gerekçeler dikkate alındığında Bursa 3.
Sulh Ceza Hakimliği'nin 12/08/2016 tarih ve 20]61266 Sorgu sayılı kararı ile
şüphelinin 5271 sayılı CMK 'nun 100. maddesi uyarınca
tutuklanmasına ilişkin kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediği, kararın
usul ve yasa hükümlerine uygun olduğu ..." gerekçesiyle
itirazın kesin olarak reddine karar verilmiştir.
17. Başvurucuya anılan karar 1/9/2016 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
18. Başvurucu 26/9/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
19. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı başvurucu hakkında yürüttüğü
soruşturmada yetkisizlik kararı vererek dosyayı Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığına göndermiştir.
20. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 13/1/2017 tarihli kararıyla
başvurucu hakkında yürüttüğü soruşturmada yetkisizlik kararı vererek dosyayı
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.
21. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 18/5/2017 tarihli
iddianamesi ile başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan
cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde dava açılmıştır.
22. İddianamede ilk olarak FETÖ/PDY'nin
kuruluşuna ve tarihçesine, hangi amaç ve saikle
kurulduğuna, hangi alanlarda faaliyet gösterdiğine, hiyerarşik yapısına ve
hangi tür hukuka aykırı eylemlerde bulunduğuna değinilmiştir. Devamında ise
başvurucu yönünden değerlendirmeler yapılmıştır.
23. İddianamede, başvurucunun gerek organik olarak gerekse
örgütsel nitelikli eylemleri bakımından FETÖ/PDY hiyerarşisi içinde yer aldığı
ileri sürülmüştür. Bu suçlamalara esas alınan olgular şöyle özetlenebilir:
i. FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu gerekçesiyle Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 2. Dairesinin 10/8/2016 tarihli ve 2016/9 tedbir
ve 2016/357 sayılı, HSYK Genel Kurulunun 31/8/2016 tarihli ve 2016/428 sayılı
kararı,
ii. Örgütün tabanında bulunan insanların dinî duygularını
kullanarak kaynak ve meşruiyet devşirmeye çalıştığı, öğrenci seçme ekipleri ile
köy ve semtlerden topladığı gençleri, bünyesindeki vakıf, ışıkevleri,
okul ve dershaneleri marifetiyle ideolojisi doğrultusunda yetiştirerek insan
gücü elde ettiği, devlet modeline paralel bir örgütlenme ile gizlice başta siyaset, mülkiye, adliye, askeriye ve emniyet
olmak üzere devletin içine sızdığı, yurt, okul, dershane ve ışıkevlerinde,
beyin yıkama metotları ile sorgulamayan, düşünmeyen, mutlak itaati esas alan
yapıya bağlı insan tipi yetiştirdiği, bu gibi yöntem ve araçlarla örgütün nihai
amacına ulaşmaya çalıştığı, bu kapsamda şüphelinin -S.Y.nin
beyanında da belirtiği üzere- FETÖ/PDY'ye bağlı
okullarda ve dershanelerde eğitim aldığı yönündeki tespitler,
iii. FETÖ/PDY tarafından üyelerine hâkimlik ve savcılık
sınavlarına girmeleri konusunda telkinlerde bulunulduğu hatta mensuplarının
sırf hâkimlik ve savcılık sınavlarına hazırlanmaları için hukuk fakültesi
mezunları arasından çalışma evleri oluşturulduğu, büyük önem atfedilen hâkim ve
savcılık mesleğine örgüt mensuplarının yerleştirilmesi amacıyla sınav
sorularının yasal olmayan yollarla temin edilip sınavdan birkaç gün önce
abiler/ablalar tarafından cevapları işaretlenmiş kitapçıklar hâlinde
öğrencilere gösterilerek ezberlemelerinin ve bu şekilde sınavda başarılı
olmalarının sağlandığı, mensupları olan öğrencilere hâkimlik ve savcılık
sınavını kazanmaları hâlinde örgütün yargı içindeki bürokrat ve üst düzey
yöneticileri tarafından referans olunacağının söylendiği, mülakatı geçip staja
başlayan hâkim ve savcı adaylarının Adalet Akademisinde ve staj döneminde yine
örgüt tarafından koordine edildiği, bu kapsamda -S.Y.nin
beyanında da belirttiği gibi- şüphelinin üniversite eğitimi sırasında FETÖ/PDY'ye ait evlerde kaldığı yönündeki tespitler,
iv. FETÖ/PDY'nin yargı üzerinden
gerçekleştirdiği usulsüz yargılama işlemleri ile yaptığı haksızlıklara yargının kararı veya takdiri denilerek karşı çıkılmasının
engellendiği, operasyonlar karşısında "Bağımsız
yargı, inceleyip karar versin." denilerek haksızlığa meşruluk
kazandırıldığı, yıllarca süren yargılamalar sonucunda gerçeğin ortaya çıkması
hâlinde bile kimsenin yargı eliyle işlenen haksızlığın peşine düşmediği,
silahlı terör örgütünün yargının ne kadar büyük bir güç olduğunu, yargıyı
etkili ve operasyonel şekilde kullanmak suretiyle
yapılamayacak hiçbir şey olmadığını ve her şeyin sınırsızca yapılabileceğini
gördüğü, şüphelinin Yenişehir Sulh Ceza Mahkemesi hâkimi olarak görevli olması
nedeniyle Yenişehir Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/1762 sayılı soruşturma
dosyasından FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan
tutuklanmaları talep edilen şüphelilerin 05/8/2016 tarihinde sorgularını
yaparak "15 Temmuz 2016 günü akşamı 16
Temmuz 2016 gecesinde meydana gelen, televizyon ekranlarında canlı olarak
görüntülenen olaylar, eylemler dikkate alındığında, TCK'nın 314. maddesinde
düzenlenen silahlı örgütün varlığına dair ciddi şüphe ve emarelerin mevcut
olduğu, ancak öncelikle bu örgütü kuranların, yönetenlerin, bu örgüte üye
olanların kimler olduğu, bu örgütün kim ya da kimlerden oluştuğu,
aidiyetlerinin, mensubiyetlerinin olup olmadığı, var ise aralarındaki
koordineli, organizeye dayalı ilişkisinin bağlantılarının neler olduğu, fikir
ve eylem birliği içinde olup olmadıkları hususlarının hukuki anlamda; hukukun
sonuç bağladığı deliller arasındaki hukuksal illiyet bağları kurularak
tespitinin yapılması gerektiğinin hukuki olarak elzem olduğu, bu hususların
tespiti yapılmadan hukuku temelden yoksun zan, ihtimal, varsayım, herhangi bir
delile dayanmayan kanaat üzerinden yorum ve değerlendirmelerin yapılmasının
hukuk güvenliğini ağır bir şekilde zedeleyeceği ve kutuplaşmalara yol açarak
toplumsal barışı ağır bir şekilde zarara uğratacağı, TCK'nın 314. maddesinde
belirtilen silahlı örgütün varlığına dair başlatılan adli soruşturmaların devam
ediyor olması tüm Türkiye Mahkemelerince verilmiş henüz bir terör örgütü
kararının olmadığı...." gerekçesiyle tutuklanma taleplerinin
reddine karar verdiği, benzer şekilde Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından savunması
alınan C.K.nın ifadesinde de şüphelinin FETÖ/PDY'ye yönelik başka soruşturmalar sırasında da benzer
tutum sergilediği, bir nevi verdiği kararlarla FETÖ/PDY mensupları ile ilgili
yürütülecek soruşturmaları engelleyerek ya da geciktirerek anılan örgüt
mensupları ile dayanışma içinde, onların lehine hareket ettiği yönündeki
tespitler.
24. İddianamede başvurucuya yöneltilen eylemlere ilişkin olarak,
haklarında yapılan soruşturmalarda şüpheli sıfatıyla alınan tanık beyanlarının
ilgili kısımları şöyledir:
- S.Y. ifadesinde "...Fakültedeki
sınıfımızın mevcudu yaklaşık 70-75 kişiden oluşmaktaydı. Bu nedenle çoğu sınıf
arkadaşımla tanışıklığımız oldu, bunlardan M.G.P., H.N. ve İ.Ç. ile bana
yaklaşımları nedeniyle daha samimi oldum. Bu arkadaşlarım beni arada bir
kaldıkları Kocaeli Körfez ilçesi Hereke Beldesi'ndeki
eve davet ediyorlardı. Yemek yeme, çay içme gibi normal günlük uğraşlarımız söz
konusuydu. Yanlarında kalan ev arkadaşları da vardı, ancak ben ilk başlarda bu
evi normal öğrenci evi sanmıştım. Herhangi bir cemaate ait olabileceği yönünde
şüphe taşımamıştım. Zira herkesin yaptığı sıradan şeyler yapıyorduk. Bunlardan
M.G. benim en samimi arkadaşımdı ve benim Gülen Cemaati ile tanışmama sebep
olan kişiydi. Daha sonra ikinci sınıfın sonunda ya da üçüncü sınıfın başında M.
bana kendisinin cemaat evinde kaldığını, yani gittiğim evin Gülen Cemaati'ne
ait olduğunu söyledi. Ben çok şaşırdım, ancak samimiyet kurduğumuz için olumsuz
tepki vermedim. Bu şekilde okul bitene kadar arada bir evlerine beni davet ediyorlardı;
ancak cemaat faaliyeti ile ilgili benim yanımda pek bir şeyler yapmıyorlardı.
İlk başlarda sadece namaz kılıyorduk. Bahse konu arkadaşlarımın kaldıkları eve
Hukuk Fakültesinde okuyan kimi arkadaşlar da kalmaktaydı. Bu vesileyle bunlarla
da tanışmış oldum. Diğerlerini pek tanımıyorum. Fakültede benim bir üst
sınıfımda okuyan M.Ç., S.G., Y.G., S.T., M.T.B. isimli şahıslar da benim
gittiğim bahse konu cemaat evinde kalıyorlardı. Ev imamı, yani abisi olan kişi
M. idi. Daha sonra M.T ve ardından da M.G’nin
evin sorumlusu (ev abisi) sıfatı kazandığını, yani ev abiliği yaptığını
hatırlıyorum. Ben daha sonraki zamanlarda cemaat evlerinde kendisine 'abi' diye
hitap edilen kişinin ev abisi olduğunu anlamıştım. Yine cemaate ait bu eve
gidip geldiği için orada tanıştığım kişiler arasında Ahmet KÖSE, V.A. ve B.S.’yi de sayabilirim. İsmini belirttiğim tüm bu arkadaşlar
hukukçuydu ve mezun olduktan sonra hakim-savcı
oldular. Bunlardan M.G.P. 2005 yılı Kocaeli Ünv.
Hukuk Fakültesi mezunu olup en son Samsun'da ...sicil numarası ile hakimken
HSYK tarafından açığa alındı. H.N. 2005 yılı Kocaeli Hukuk Fakültesi mezunu
olup en son Konya'da ...sicil numarası ile Cumhuriyet savcısı olarak görev
yaparken ismi ByLock kullananlar listesinde çıktığı
için HSYK tarafından 13/10/2016 tarihinde açığa alındı. İ.Ç. 2005 yılı Kocaeli
Hukuk Fakültesi mezunu olup, en son Aksaray'da ...sicil numarası ile Cumhuriyet
savcısı iken açığa alındı. V.A. en son Elazığ ilinde
...sicil numarası ile İdare Mah. üyesiyken HSYK tarafından açığa alındı. M.Ç.
en son Niğde'de ...sicil numarası ile Cumhuriyet savcısı olarak görev
yapmaktayken açığa alındı. S.G. 2004 yılı Kocaeli Hukuk Fakültesi mezunu olup
en son Şanlıurfa'da ...sicil numarası ile Cumhuriyet savcısı olarak görevliyken
açığa alındı. Y.G. 2004 yılı Kocaeli Hukuk Fakültesi mezunu olup en son
Gaziosmanpaşa’da ...sicil numarasıyla Cumhuriyet savcısı olarak görev yaparken
açığa alındı. S.T. 2004 Kocaeli Hukuk Fakültesi mezunu olup, en son Uşak'ta
...sicil numarası ile görev yapmaktayken açığa alındı. M.T.B. 2005 Kocaeli
Hukuk Fakültesi mezunu olup, en son Diyarbakır’da ...sicil numarası ile hakim iken açığa alındı. Ahmet KÖSE'nin
hakim ve savcı olduğunu biliyorum, ancak diğer kimlik
bilgileri konusunda tam bilgi sahibi değilim. Memleketi Ege Bölgesinden bir il
(Manisa, Kütahya veya Aydın) idi. 2000 yılında Kocaeli Ünv.
Hukuk Fakültesine kayıt yaptırdığını, ancak babası veya annesinden biri vefat
ettiği için okulu uzattığını biliyorum. Bu nedenle mezuniyet yılının 2005
sonrası olması kuvvetle muhtemeldir. Sicili de 118000'den sonraki bir rakamdan
oluşmaktadır. HSYK'nın kararnamelerine baktığımızda
bu koşulları taşıyan tek bir isim bulunmaktadır ve o da 120735 sicil numarası
ile en son Gümüşhane'den Yenişehir’e tayinen giden hakim Ahmet KÖSE'dir. HSYK
tarafından yapılacak inceleme sonucu belirttiğin koşulları taşıyan başka hakim ve savcı yoksa sözünü ettiğim kişinin bu kişi olduğu
netlik kazanacaktır. Ancak bütün şüphelerden arınmış şekilde kişinin ortaya
çıkartılması isteniyor ise, bana resim teşhisi yaptırılabilir. Yukarıda
isimlerini zikrettiğim arkadaşlarımdan M., S., S., Y., Ahmet, V. ve B. ile daha
sonraki yıllarda irtibatım olmadı. Ancak Gülen Cemaati'ne ait evlerde
kaldıkları için cemaat mensubu oldukları hususunda şüphem bulunmamaktadır."
şeklinde beyanda bulunmuştur.
-C.K. ifadesinde “...2016
yılı başlarında Yenişehir Adliyesinde talimat savcısı olarak görev
yapmaktaydım. Bütün FETÖ/PDY terör örgütü ile ilgili talimatlara ilişkin
işlemleri ben yapıyordum. Yine aynı adliyede Sulh Ceza Hakimi
olarak görev yapan, 2015 yılı Haziran ayında atanan Ahmet Köse isimli hakimden
Bursa Tem Şube'nin FETÖ/PDY ile iltisaklı infaz koruma memurlarına yapacağı bir
operasyon sırasında talimat büro olarak sabah 09:00 civarında arama ve
bilgisayar kütüklerinde inceleme talebinde bulundum. Ancak hakim
Ahmet Köse adliyeye 11:00 civarında gelerek Tem Şube görevlilerine talebi
öğleden sonra inceleyeceğini söyleyerek saat 16:45 sıralarında tüm talepleri
reddetmiştir. Bunun üzerine ben hemen itirazda bulundum. Ertesi gün de İnegöl
Sulh Ceza Hakimliği talebimi kabul ederek gerekli işlemleri yaptı. 2016 yılı
içerisinde izinli olduğum bir dönemde benim yerime talimat büroya bakan B.M.V.
benzer bir FETÖ operasyonunda mahkemeden talepte bulununca [Başvurucu]
vicdani kanaat oluşmadığı ve FETÖ PDY'nin silahlı terör örgütü olduğuna dair verilmiş bir
mahkeme kararı olmadığından talebi reddettiğini öğrendim. Bu karar da itiraz
üzerine kaldırıldı...” şeklinde beyanda bulunmuştur.
25. Başvurucuya isnat edilen suça dayanak olan olgulara ilişkin
hukuki değerlendirmeler iddianamede şöyle ifade edilmiştir:
"...Şüphelinin FETÖ/PDY silahlı terör
örgütünün hiyerarşik yapılanması içerisinde bilerek ve isteyerek yer aldığı,
yukarıda açıklandığı üzere bütün halindeki ve süreklilik arz eden eylemleri ile
FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün üyesi olduğu anlaşılmıştır."
26. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi 28/5/2017 tarihinde iddianamenin kabulüne karar
vermiş ve E.2017/105 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.
2/6/2017 tarihinde yapılan tensip
incelemesi ile başvurucunun tutukluluğunun devamına karar verilmiştir.
27. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) 5/10/2017
tarihinde yapılan ilk duruşmada yetkisizlik kararı verilerek dosyanın Bursa
Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine ve başvurucunun tutukluluğunun devamına
karar verilmiştir.
28. Bursa 10. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan tensip incelemesi
ile birlikte 15/11/2017 tarihinde karşı yetkisizlik kararı verilerek dosyanın
yetkili ve görevli mahkemenin belirlenmesi için Yargıtay 5. Ceza Dairesi
Başkanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.
29. Yargıtay 5. Ceza Dairesi 15/1/2018 tarihli kararıyla İstanbul
14. Ağır Ceza Mahkemesinin 9/10/2017 tarihli yetkisizlik kararının
kaldırılmasına karar vermiştir.
30. Yargılamaya İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2018/50
sayılı dosyası üzerinden devam edilmiştir. Başvurucunun 12/2/2018 tarihli
tensip incelemesinde tutukluluğunun devamına karar verilmiştir.
31. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde 8/5/2018 tarihinde ilk
duruşma yapılmış ve başvurucunun tahliyesine karar verilmiştir.
32. Devam eden yargılama sonunda Mahkeme 21/3/2019 tarihli
kararıyla başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 8 yıl 1 ay 15
gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Kararın ilgi kısmı
şöyledir:
" ...
Bu kapsamda sanığın hakim olarak görev yaptığı
esnada örgütsel aidiyetini ortaya koyan şekilde gerekçe tanzim ettiği, tanık
anlatımları ile örgütün hiyerarşik yapısına üniversite döneminde dahil olduğu
ve görevi esnasında da örgütsel aidiyeti ortaya koyar şekilde tutum ve
davranışlarda bulunduğu, bu suretle de süreklilik ve çeşitlilik sağlayacak
mahiyette eylemlerde bulunduğu, örgüt ile organik bağını devam ettirdiği ve
neticeten verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi
iradesini örgüt iradesine terk etmiş olması nedeniyle eyleminin örgüt üyeliği suçunu
oluşturduğu kabul edilmiştir."
33. Başvurucu hükme karşı istinaf başvurusunda bulunmuştur.
34. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
35. İlgili hukuk için bkz. Adem Türkel, B. No: 2017/632, 23/1/2019, §§
24-39.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
36. Mahkemenin 26/9/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
37. Başvurucu; suç işlediğine dair somut bir kanıt bulunmamasına
ve tutuklama tedbiri için mevzuatta öngörülen koşullar gerçekleşmemesine rağmen
tutuklandığını, hakkında somut bir delil gösterilmeden ve kişiselleştirme
yapılmaksızın söz konusu örgütle ilişkilendirilmesinin hukuksuz olduğunu
belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
B. Değerlendirme
38. Anayasa'nın "Temel
hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi
şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
39. Anayasa'nın "Kişi
hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci
fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine
sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan
kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini
veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu
kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla
tutuklanabilir."
40. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19.
maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı
kapsamında incelenmesi gerekir.
1. Uygulanabilirlik
Yönünden
41. Anayasa'nın "Temel
hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar
başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya
olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl
edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin
kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada
öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen
ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne
dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz
ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu
mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
42. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin
uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları
incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere
ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191).
Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan
suçlama FETÖ/PDY'ye üye olma iddiasıdır. Anayasa
Mahkemesi anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla
ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk
Özdemir, § 57; Aydın Yavuz ve
diğerleri, §§ 237, 238).
43. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi
kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun
tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer
maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek,
aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu
aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242;
Selçuk Özdemir, § 58).
2. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
a. Genel İlkeler
44. Genel ilkeler için bkz. Salih Sönmez, B. No: 2016/25431,
28/11/2018, §§ 99-104.
b. İlkelerin Olaya
Uygulanması
45. Başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu
belirtilen FETÖ/PDY mensubu olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında
silahlı terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla
başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı
bulunmaktadır.
46. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin
meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın
ön koşulu olan suçun işlendiğine dair
kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
47. Başvurucu hakkında verilen tutuklama kararında "Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu 2. Dairesinin
Teftiş Kurulu raporuna dayanarak verdiği görevden uzaklaştırma kararına"
atıf yapılarak başvurucunun da aralarında olduğu şüpheliler yönünden isnat
edilen suçun işlendiğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut
delillerin bulunduğu belirtilmiştir (bkz. § 15).
48. Başvurucu hakkında hazırlanan iddianamede; başvurucunun
FETÖ/PDY yapılanmasıyla irtibatının olduğuna dair somut olgu isnadı barındıran
tanık anlatımlarına, HSYK'nın 31/8/2016 tarihli
meslekten çıkarma kararına, FETÖ/PDY'ye irtibatlı/ilstisaklı okullarda öğrenim görmesine ve üniversite
yıllarında söz konusu örgüte ait eve gidip gelmesine dayanılmıştır (bkz. § 23).
49. Soruşturma dosyasında, hukuk fakültesinde okuduğu anlaşılan
ve FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan S.Y. hakkında yürütülen bir soruşturma
kapsamında S.Y.nin etkin pişmanlık hükümlerinden
yararlanmak istediğini belirterek verdiği ifadesinde hâkim olarak görev
yapmakta olan başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatının olduğuna ve bu yapılanmaya
mensup olduğuna yönelik anlatımlarda bulunduğu görülmektedir. Tanık S.Y., arkadaşı M.G. ile onun kaldığı örgüte ait
eve gidip geldiğini söyleyerek bu evde kalan kişilerin isimlerini verip yine bu
eve başvurucunun da gelip gittiğinden bahsederek sonradan hâkim-savcı olan bu
kişilerle birlikte başvurucunun da örgüt üyesi olduğunu beyan etmiştir (bkz. §
24). Yine şüpheli sıfatıyla ifade veren C.K. beyanında, Yenişehir Adliyesinde
Cumhuriyet savcısı olarak görev yaptığı dönemde sulh ceza hâkimliği yapan
başvurunun FETÖ/PDY soruşturmalarında örgüt lehine değerlendirmeler yaparak
talepleri reddettiğini ifade etmiştir (bkz. § 24). Bu itibarla başvurucu
yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli belirtilerin bulunduğu
görülmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi, Selçuk
Özdemir başvurusunda FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan bazı
şüphelilerin ifadelerinde hâkim olarak görev yapmakta olan başvurucunun
FETÖ/PDY ile irtibatının olduğuna ve bu yapılanmaya mensup olduğuna yönelik
anlatımlarını başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli bir belirti
olarak kabul etmiştir (Selçuk Özdemir,
§ 75; benzer yöndeki karar için bkz. Metin
Evecen, § 58).
50. Başvurucu hakkındaki FETÖ/PDY yapılanmasıyla irtibatının
olduğuna dair somut olgu isnadı barındıran tanık anlatımlarının somut olayın
koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak soruşturma
mercilerince kabul edilmesinin temelsiz ve keyfî olduğu söylenemez.
51. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu
değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar göz ardı
edilmemelidir.
52. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle bağlantılı veya
doğrudan teşebbüsle olmasa da FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin
soruşturmalarda, delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve
soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma
tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile
bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan
yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi
ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir,§§ 78, 79).
53. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör
örgütü üyesi olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar
öngörülen suç tipleri arasında olup (bkz. § 35) isnat edilen suça ilişkin
olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden
durumlardan biridir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016,
§ 61; Devran Duran [GK], B. No:
2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun'un 100.
maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar
arasındadır (bkz. § 35; Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170,
16/11/2017, § 148).
54. Somut olayda Bursa 3. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun
tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan silahlı terör örgütüne
üye olma suçunun suçunun vasıf ve mahiyetine, suçun
5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan katalog
suçlar arasında olmasına, suça ilişkin Kanun'da öngörülen yaptırımın ağırlığına
göre tutuklamanın ölçülü olmasına, kaçma ve delillerin karartılması
tehlikesine, adli kontrolün yetersiz kalacak olmasına dayanıldığı görülmektedir
(bkz. § 15).
55. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel
koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Bursa 3. Sulh
Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde
başvurucu yönünden kaçma ve delilleri etkileme tehlikesine yönelen tutuklama
nedenlerinin olgusal temellerinin olmadığı söylenemez.
56. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup
olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13.
ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm
özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım
(2), § 151).
57. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını
ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize
olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini
aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (benzer
yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756,
16/11/2016, § 214; Devran Duran,
§ 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı
soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin
özellikleri (gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma,
kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme) de
dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok
daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın
Yavuz ve diğerleri, § 350).
58. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate
alındığında Bursa 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen
yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde
tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli
kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının (bkz. § 15) keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
59. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki
olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan
başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
60. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına
tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin bu hakka dair Anayasa'da (13. ve 19.
maddeler) yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden
Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme
yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
26/9/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.