TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
AHMET KÖSE BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/49152)
Karar Tarihi: 26/9/2019
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Burhan ÜSTÜN
Kadir ÖZKAYA
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Murat BAŞPINAR
Başvurucu
Ahmet KÖSE
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, hâkim olarak görev yapan hakkında darbe teşebbüsüyle bağlantılı olarak yürütülen soruşturmada uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 26/9/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
A. Genel Bilgiler
6. Türkiye 15/7/2016 tarihinde askerî darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl süresi 19/7/2018 tarihinde yeniden uzatılmayarak son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
7. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile bağlantılı olan ve aralarında yargı mensuplarının da bulunduğu çok sayıda kişi hakkında soruşturma başlatılmıştır. Bu kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca -aralarında Yüksek Mahkeme üyelerinin de bulunduğu- üç bine yakın yargı mensubu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının bulunduğu iddiasıyla başlatılan soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 51, 350).
8. Bakanlık verilerine göre yüz altmıştan fazla Yüksek Mahkeme (Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay) üyesi hakkında tutuklama tedbiri uygulanmış, bunlardan bir kısmı sonradan tahliye edilmiştir. Soruşturma ve/veya kovuşturma mercilerince kaçak oldukları değerlendirilen yaklaşık otuz Yüksek Mahkeme üyesi hakkında ise yakalama emri çıkarılmıştır.
9. Türk yargı organları yakın dönemde verdikleri birçok kararda FETÖ/PDY'nin silahlı bir terör örgütü olduğunu kabul etmişlerdir. Bu kapsamda Yargıtay Ceza Genel Kurulu 26/9/2017 tarihinde (E.2017/16.MD-956, K.2017/370) ve -terör suçlarına ilişkin davaların temyiz mercii olan- Yargıtay 16. Ceza Dairesi 24/4/2017 ve 14/7/2017 tarihlerinde verdiği kararlarda (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, §§ 20, 21) FETÖ/PDY'nin silahlı bir terör örgütü olduğu sonucuna varmışlardır.
10. FETÖ/PDY'nin (Genel özelliklerine ilişkin olarak bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, § 26) yargı kurumlarındaki örgütlenmesine ve faaliyetlerine ilişkin olarak soruşturma ve kovuşturma belgeleri ile tedbir/disiplin kararlarında yer alan, başta haklarında soruşturma yürütülen yargı mensuplarının beyanları olmak üzere maddi olgulara dayalı bulunan iddia ve tespitler Selçuk Özdemir kararında geniş olarak açıklanmıştır (Selçuk Özdemir, § 22).
B. Başvurucuya İlişkin Süreç
11. Hâkim olarak görev yapmakta olan başvurucu, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan yürütülen bir soruşturma kapsamında 11/8/2016 tarihinde Bursa İl Emniyet Müdürlüğünce gözaltına alınmıştır.
12. Başvurucu 12/8/2016 tarihinde Bursa Cumhuriyet Başsavcılığında ifade vermiştir. Başvurucunun ifade alma işlemi sırasında müdafii de hazır bulunmuştur. Başvurucu ifadesinde özetle FETÖ/PDY ile bir ilgisinin bulunmadığını savunmuştur. Başvurucu müdafii, atılı suçları işlediğine dair dosyada delil bulunmaması nedeniyle müvekkilinin serbest bırakılmasını talep etmiştir.
13. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı 12/8/2016 tarihinde tutuklanması istemiyle başvurucuyu Bursa Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir. Başvurucunun sorgusu Bursa 3. Sulh Ceza Hâkimliğinde 12/8/2016 tarihinde yapılmıştır. Sorgu sırasında başvurucunun müdafii de hazır bulunmuştur.
14. Başvurucunun sorgu sırasındaki ifadesi şöyledir:
"...Üzerime atılı suçlamayı kabul etmem mümkün değildir. Bu suçlama ile ilgili şahsıma somut delil gösterilip sunulmamıştır. Salt listede ismimin olması üzerime atılı suçu işlediğim ya da işlediğim manasında kuvvetli suç şüphesi altında bulunduğum manasına gelmez. Zira mevcut olan listenin hangi kriterlere göre hazırlanıp hazırlanmadığı hususu malumunuz değildir. CMK'nun 100/1 .maddesinde tutuklama sebebi olarak kuvvetli suç şüphesine konu somut delilin mevcut olması gerektiği ifade edilmiştir. Şahsıma atılı suçla ilgili HSYK'nın hazırlamış olduğu liste dışında başkaca herhangi bir somut delil ya da olgu veya sebep yoktur. Şahsımla ilgili zan ve töhmet oluşmaması adına Bursa Cumhuriyet Başsavcılığında özellikle ortaokul ve lisede okumuş olduğum okulu belirtmiştim. Savcılıktaki ifademde de belirttiğim gibi bahsi geçen okula ve köy ilkokulunu bitirdikten sonra 12 yaşındayken rahmetli babam tarafından hiçbir bilgiye sahip olmaksızın kayıt edilmiştir. Kayıt sebepleri de savcılıkta vermiş olduğum ifademde ayrıntılı bir şekilde mevcuttur. Bu hususları özellikle açıklayayım istedim ki hakkımda ön yargıya dayalı zanna dayalı herhangi bir değerlendirme yapılmasın. Bahsi geçen okuldan mezun olduktan sonra mezun olmadan önce de mezun olduktan sonra da benim FETÖ diye adlandırılan FETÖ/PDY denilen bu örgütle uzaktan yakından alakam ve ilgim olmamıştır. Olması da mümkün değildir. Çünkü üniversiteyi kazandıktan sonra kaydıma müteakiben bir trafik kazası neticesinde babam ve gelini kaybetmiş olmamdan ötürü ailemin başında kalmam zorunda kaldım. Bahsi geçen yapılanma ile örgütle herhangi bir bağım, bağlantım, ilgim, alakam olmamıştır. Buna ilişkin herhangi bir delil hatta sebep ya da olgu da yoktur. Ben Hakimlik mesleğini icra ederken hiç kimseden kesinlikle emir, talimat, direktif almadım. Tamamen kendi vicdani kanaatime göre hiçbir etki altında kalmaksızın mesleğimi kendimi yıpratırcasına özverili bir şekilde yapmaya çalıştım. Verdiğim kararların sonucunu kime yarayacağı ya da kime yaramayacağı veya etkileri konusunu kesinlikle düşünmedim. Kararımı verirken karara dayanak teşkil eden iç sahiflerimin dahi objektif, tarafsız olmasını azami itina gösterdim. Çok sevdiğim devletimin bir hakimi olarak ve hiçbir zaman mesleki hayatı boyunca iradesini neye mal olursa olsun ipotek altına aldırmayan bir hakim olarak böyle bir itham ile karşı karşıya kalmak şahsımı son derece derinden üzmüştür. Bu atıf nedeniyle görevden el çektirilip gelecek ve ikbal hususu ağır yara almıştır. Üzerime atılı suçla ilgili öne sürülmesi gereken herhangi bir somut delil olmamasına rağmen listede ismimin neden ve nasıl yer aldığını kesinlikle anlayabilmiş değilim. Muhtemel ve tahmini sebep olarak öne sürmüş olduğum hususa ilişkin Bursa Cumhuriyet Başsavcılığında açıklama gereği duydum. Benim üzerime atılı suçlamayı kabul etmem mümkün değildir. Üzerime atılı suçlamayı kesinlikle kabul etmiyorum. Varsa buna ilişkin tüm somut delillerin öne sürülmesini talep ediyorum. Ayrıca tutuklama bir tedbirdir, cezalandırma sebebi olmamalıdır. CMK 100/1 maddesi gereğince öncelikli şart kuvvetli suç şüphesine konu somut delil bulunmamaktadır. Ayrıca kaçma şüphem ya da kaçacağıma ilişkin herhangi bir somut delil, somut olgu yoktur, ayrıca kronik intlamatuvar bağırsak “crhon” hastalığı mevcuttur. İçinde bulunmuş olduğum durumuma ilişkin hususun da göz önüne alınarak hakkımdaki tutuklama talebinin reddine karar verilmesini talep ediyorum, taktirlerinize arz ediyorum."
15. Sorgu sonucunda başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar verilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu 2. Dairesinin' 15/7/2016 tarihli darbe girişiminde bulunan FETÖ/PDY terör örgütü mensubu olan askerlerle birlikte fikir ve eylem birliği içerisinde hareket eden aynı terör örgütüne mensup olduklarına dair kuvvetli delil ve şüphenin bulunduğu, ilgililerin görevlerine devamlarının soruşturmanın selametine, yargı erkinin nüfuz ve itibarına zarar vereceği' gerekçelerine dayalı kararı ile, eylemle ilgili halen kaçak durumda olan terör örgütü elebaşısının internet ortamından yaptığı tehdit ve çağrılar da gözetildiğinde mevcut ve yakın tehlikenin devam etmekte olması birlikte değerlendirildiğinde CMK'nın 100/1. maddesi uyarınca kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunduğu,
...Silahlı terör örgütüne üye olma suçunun MK'nın 100/3 maddesinde sayılan katalog suçlardan olması nedeniyle tutuklama nedeninin yasal anlamda var sayıldığı, ayrıca bunun yanında dosya içinde bulunan unsurlar itibariyle soruşturmanın aşaması gözetildiğinde delillerin tam olarak toplanmamış olması, şüphelilerin delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme girişiminde bulunabilecekleri kanaatiyle (soruşturmanın henüz başı olması nedeniyle bu aşamada kurumlarında FETÖ/PDY terör örgütü mensupları olarak tespit edilen kişilerin görevlerine devam etmesinin sakıncalarının önlenmesi için açığa alınmalarının dışında, eylemle ilgili halen kaçak durumda olan terör örgütü elebaşısının ortamından yaptığı tehdit ve çağrılar da gözetildiğinde mevcut ve yakın tehlikenin devam etmekte olması itibariyle darbe girişiminin tüm unsurlar ile sonlandırılıncaya kadar şüpheliler hakkında adli kontrol hükümlerinin de yetersiz kalacağı, bu kapsamda ülke genelinde elde edilen deliller ve dijital veriler üzerindeki incelemelerin tamamlanmamış olması, bağlantıların tüm unsurlarıyla ortaya çıkarılmasına yönelik çalışmaların devam etmekte olması değerlendirilerek) CMK'nın 100/2. maddesindeki tutuklama nedenin bulunduğu,
...üzerine atılı eylem itibariyle bu aşamada toplanan delillere göre suç vasfına ve eylemin haksızlık-hukuka aykırılık boyutu nazara alındığında, bu niteligi itibariyle kamu davasına konu edilip kesinleşmiş hükümle sübut bulması halinde kişi ve toplum için yaratmış olacağı tehlikenin büyüklüğü, soruşturma konusu eylem için yasada öngörülen hapis cezasının miktarı gözetildiğinde, ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yüklenen suçun işlendiğine dair kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması ve kişinin adaletin işleyişine müdahale etme riski olan hallerde tutukluluk tedbirinin uygulanabileceğine ilişkin yerleşik karar ve gerekçelerine göre de, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin belirttiği tutuklama tedbirine ilişkin kriter ve ölçütlerin mevcut olduğu, bu itibarla soruşturma konusu suçun niteliği ve kamu davası açılması halinde şüphelilerin maruz kalacağı ceza tehdidinin büyüklüğü dikkate alındığında tutuklama tedbirine nazaran CMK'nın 109/3 maddesinde sayılan tedbirlerin hiçbirinin soruşturmanın selametini sağlamak, delil karartılmasını engellemek ve kaçma şüphesini ortadan kaldırmak için yeterli olamayacağı ve tutuklama tedbirinin bu aşamada ölçülü olduğu kanaatine vanlmakla;
...somut olayda tutuklama tedbirinin uygulanması bakımından yasal düzenleme dışında üst normlara da aykırılık bulunmadığı ve tutuklama şartlarının tüm unsurlarıyla gerçekleştiği kabul edilerek; CMK 100 maddeleri gereğince TUTUKLANMASINA... [karar verildi.]"
16. Başvurucu 16/7/2016 tarihinde tutuklama kararına itiraz etmiş, Bursa 4. Sulh Ceza Hâkimliğince 17/8/2016 tarihinde "...Anayasanın 19. maddesi, AİHS' nin 5. maddesi ve 5271 Sayılı CMK'nın 100. maddesinde belirtilen tutuklama nedenlerin var olup, özgürlükten yoksun bırakmayı meşru kılacak kamu düzeninin bozulması tehlikesi olup bu nedenle gerçek bir kamu yararı gerekliliğinin var olduğu, tutuk1uluğun hukuka aykırı olmadığı, tutuklama ve tutukluluğun devamını haklı kılan sebeplerin bulunup, bu sebeplerin meşru ve ölçülü olduğu, Ayrıca AİHS'nin 5/1 maddesi uyarınca özgürlükten yoksun bırakınanın yasalara uygun olup, 5271 Sayılı CMK'nın 100. maddesinin de AİHS' nin tüm maddelerinin özünde varolan hukukun üstünlüğü ilkesi ile uyumlu olduğu, bu itibarla tutuklama ve tutukluluğun devamı koşulların halen var oldup, itiraz nedenleri ve kararda belirtilen gerekçeler dikkate alındığında Bursa 3. Sulh Ceza Hakimliği'nin 12/08/2016 tarih ve 20]61266 Sorgu sayılı kararı ile şüphelinin 5271 sayılı CMK 'nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmasına ilişkin kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediği, kararın usul ve yasa hükümlerine uygun olduğu ..." gerekçesiyle itirazın kesin olarak reddine karar verilmiştir.
17. Başvurucuya anılan karar 1/9/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.
18. Başvurucu 26/9/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
19. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı başvurucu hakkında yürüttüğü soruşturmada yetkisizlik kararı vererek dosyayı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.
20. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 13/1/2017 tarihli kararıyla başvurucu hakkında yürüttüğü soruşturmada yetkisizlik kararı vererek dosyayı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.
21. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 18/5/2017 tarihli iddianamesi ile başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde dava açılmıştır.
22. İddianamede ilk olarak FETÖ/PDY'nin kuruluşuna ve tarihçesine, hangi amaç ve saikle kurulduğuna, hangi alanlarda faaliyet gösterdiğine, hiyerarşik yapısına ve hangi tür hukuka aykırı eylemlerde bulunduğuna değinilmiştir. Devamında ise başvurucu yönünden değerlendirmeler yapılmıştır.
23. İddianamede, başvurucunun gerek organik olarak gerekse örgütsel nitelikli eylemleri bakımından FETÖ/PDY hiyerarşisi içinde yer aldığı ileri sürülmüştür. Bu suçlamalara esas alınan olgular şöyle özetlenebilir:
i. FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu gerekçesiyle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 2. Dairesinin 10/8/2016 tarihli ve 2016/9 tedbir ve 2016/357 sayılı, HSYK Genel Kurulunun 31/8/2016 tarihli ve 2016/428 sayılı kararı,
ii. Örgütün tabanında bulunan insanların dinî duygularını kullanarak kaynak ve meşruiyet devşirmeye çalıştığı, öğrenci seçme ekipleri ile köy ve semtlerden topladığı gençleri, bünyesindeki vakıf, ışıkevleri, okul ve dershaneleri marifetiyle ideolojisi doğrultusunda yetiştirerek insan gücü elde ettiği, devlet modeline paralel bir örgütlenme ile gizlice başta siyaset, mülkiye, adliye, askeriye ve emniyet olmak üzere devletin içine sızdığı, yurt, okul, dershane ve ışıkevlerinde, beyin yıkama metotları ile sorgulamayan, düşünmeyen, mutlak itaati esas alan yapıya bağlı insan tipi yetiştirdiği, bu gibi yöntem ve araçlarla örgütün nihai amacına ulaşmaya çalıştığı, bu kapsamda şüphelinin -S.Y.nin beyanında da belirtiği üzere- FETÖ/PDY'ye bağlı okullarda ve dershanelerde eğitim aldığı yönündeki tespitler,
iii. FETÖ/PDY tarafından üyelerine hâkimlik ve savcılık sınavlarına girmeleri konusunda telkinlerde bulunulduğu hatta mensuplarının sırf hâkimlik ve savcılık sınavlarına hazırlanmaları için hukuk fakültesi mezunları arasından çalışma evleri oluşturulduğu, büyük önem atfedilen hâkim ve savcılık mesleğine örgüt mensuplarının yerleştirilmesi amacıyla sınav sorularının yasal olmayan yollarla temin edilip sınavdan birkaç gün önce abiler/ablalar tarafından cevapları işaretlenmiş kitapçıklar hâlinde öğrencilere gösterilerek ezberlemelerinin ve bu şekilde sınavda başarılı olmalarının sağlandığı, mensupları olan öğrencilere hâkimlik ve savcılık sınavını kazanmaları hâlinde örgütün yargı içindeki bürokrat ve üst düzey yöneticileri tarafından referans olunacağının söylendiği, mülakatı geçip staja başlayan hâkim ve savcı adaylarının Adalet Akademisinde ve staj döneminde yine örgüt tarafından koordine edildiği, bu kapsamda -S.Y.nin beyanında da belirttiği gibi- şüphelinin üniversite eğitimi sırasında FETÖ/PDY'ye ait evlerde kaldığı yönündeki tespitler,
iv. FETÖ/PDY'nin yargı üzerinden gerçekleştirdiği usulsüz yargılama işlemleri ile yaptığı haksızlıklara yargının kararı veya takdiri denilerek karşı çıkılmasının engellendiği, operasyonlar karşısında "Bağımsız yargı, inceleyip karar versin." denilerek haksızlığa meşruluk kazandırıldığı, yıllarca süren yargılamalar sonucunda gerçeğin ortaya çıkması hâlinde bile kimsenin yargı eliyle işlenen haksızlığın peşine düşmediği, silahlı terör örgütünün yargının ne kadar büyük bir güç olduğunu, yargıyı etkili ve operasyonel şekilde kullanmak suretiyle yapılamayacak hiçbir şey olmadığını ve her şeyin sınırsızca yapılabileceğini gördüğü, şüphelinin Yenişehir Sulh Ceza Mahkemesi hâkimi olarak görevli olması nedeniyle Yenişehir Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/1762 sayılı soruşturma dosyasından FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan tutuklanmaları talep edilen şüphelilerin 05/8/2016 tarihinde sorgularını yaparak "15 Temmuz 2016 günü akşamı 16 Temmuz 2016 gecesinde meydana gelen, televizyon ekranlarında canlı olarak görüntülenen olaylar, eylemler dikkate alındığında, TCK'nın 314. maddesinde düzenlenen silahlı örgütün varlığına dair ciddi şüphe ve emarelerin mevcut olduğu, ancak öncelikle bu örgütü kuranların, yönetenlerin, bu örgüte üye olanların kimler olduğu, bu örgütün kim ya da kimlerden oluştuğu, aidiyetlerinin, mensubiyetlerinin olup olmadığı, var ise aralarındaki koordineli, organizeye dayalı ilişkisinin bağlantılarının neler olduğu, fikir ve eylem birliği içinde olup olmadıkları hususlarının hukuki anlamda; hukukun sonuç bağladığı deliller arasındaki hukuksal illiyet bağları kurularak tespitinin yapılması gerektiğinin hukuki olarak elzem olduğu, bu hususların tespiti yapılmadan hukuku temelden yoksun zan, ihtimal, varsayım, herhangi bir delile dayanmayan kanaat üzerinden yorum ve değerlendirmelerin yapılmasının hukuk güvenliğini ağır bir şekilde zedeleyeceği ve kutuplaşmalara yol açarak toplumsal barışı ağır bir şekilde zarara uğratacağı, TCK'nın 314. maddesinde belirtilen silahlı örgütün varlığına dair başlatılan adli soruşturmaların devam ediyor olması tüm Türkiye Mahkemelerince verilmiş henüz bir terör örgütü kararının olmadığı...." gerekçesiyle tutuklanma taleplerinin reddine karar verdiği, benzer şekilde Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından savunması alınan C.K.nın ifadesinde de şüphelinin FETÖ/PDY'ye yönelik başka soruşturmalar sırasında da benzer tutum sergilediği, bir nevi verdiği kararlarla FETÖ/PDY mensupları ile ilgili yürütülecek soruşturmaları engelleyerek ya da geciktirerek anılan örgüt mensupları ile dayanışma içinde, onların lehine hareket ettiği yönündeki tespitler.
24. İddianamede başvurucuya yöneltilen eylemlere ilişkin olarak, haklarında yapılan soruşturmalarda şüpheli sıfatıyla alınan tanık beyanlarının ilgili kısımları şöyledir:
- S.Y. ifadesinde "...Fakültedeki sınıfımızın mevcudu yaklaşık 70-75 kişiden oluşmaktaydı. Bu nedenle çoğu sınıf arkadaşımla tanışıklığımız oldu, bunlardan M.G.P., H.N. ve İ.Ç. ile bana yaklaşımları nedeniyle daha samimi oldum. Bu arkadaşlarım beni arada bir kaldıkları Kocaeli Körfez ilçesi Hereke Beldesi'ndeki eve davet ediyorlardı. Yemek yeme, çay içme gibi normal günlük uğraşlarımız söz konusuydu. Yanlarında kalan ev arkadaşları da vardı, ancak ben ilk başlarda bu evi normal öğrenci evi sanmıştım. Herhangi bir cemaate ait olabileceği yönünde şüphe taşımamıştım. Zira herkesin yaptığı sıradan şeyler yapıyorduk. Bunlardan M.G. benim en samimi arkadaşımdı ve benim Gülen Cemaati ile tanışmama sebep olan kişiydi. Daha sonra ikinci sınıfın sonunda ya da üçüncü sınıfın başında M. bana kendisinin cemaat evinde kaldığını, yani gittiğim evin Gülen Cemaati'ne ait olduğunu söyledi. Ben çok şaşırdım, ancak samimiyet kurduğumuz için olumsuz tepki vermedim. Bu şekilde okul bitene kadar arada bir evlerine beni davet ediyorlardı; ancak cemaat faaliyeti ile ilgili benim yanımda pek bir şeyler yapmıyorlardı. İlk başlarda sadece namaz kılıyorduk. Bahse konu arkadaşlarımın kaldıkları eve Hukuk Fakültesinde okuyan kimi arkadaşlar da kalmaktaydı. Bu vesileyle bunlarla da tanışmış oldum. Diğerlerini pek tanımıyorum. Fakültede benim bir üst sınıfımda okuyan M.Ç., S.G., Y.G., S.T., M.T.B. isimli şahıslar da benim gittiğim bahse konu cemaat evinde kalıyorlardı. Ev imamı, yani abisi olan kişi M. idi. Daha sonra M.T ve ardından da M.G’nin evin sorumlusu (ev abisi) sıfatı kazandığını, yani ev abiliği yaptığını hatırlıyorum. Ben daha sonraki zamanlarda cemaat evlerinde kendisine 'abi' diye hitap edilen kişinin ev abisi olduğunu anlamıştım. Yine cemaate ait bu eve gidip geldiği için orada tanıştığım kişiler arasında Ahmet KÖSE, V.A. ve B.S.’yi de sayabilirim. İsmini belirttiğim tüm bu arkadaşlar hukukçuydu ve mezun olduktan sonra hakim-savcı oldular. Bunlardan M.G.P. 2005 yılı Kocaeli Ünv. Hukuk Fakültesi mezunu olup en son Samsun'da ...sicil numarası ile hakimken HSYK tarafından açığa alındı. H.N. 2005 yılı Kocaeli Hukuk Fakültesi mezunu olup en son Konya'da ...sicil numarası ile Cumhuriyet savcısı olarak görev yaparken ismi ByLock kullananlar listesinde çıktığı için HSYK tarafından 13/10/2016 tarihinde açığa alındı. İ.Ç. 2005 yılı Kocaeli Hukuk Fakültesi mezunu olup, en son Aksaray'da ...sicil numarası ile Cumhuriyet savcısı iken açığa alındı. V.A. en son Elazığ ilinde ...sicil numarası ile İdare Mah. üyesiyken HSYK tarafından açığa alındı. M.Ç. en son Niğde'de ...sicil numarası ile Cumhuriyet savcısı olarak görev yapmaktayken açığa alındı. S.G. 2004 yılı Kocaeli Hukuk Fakültesi mezunu olup en son Şanlıurfa'da ...sicil numarası ile Cumhuriyet savcısı olarak görevliyken açığa alındı. Y.G. 2004 yılı Kocaeli Hukuk Fakültesi mezunu olup en son Gaziosmanpaşa’da ...sicil numarasıyla Cumhuriyet savcısı olarak görev yaparken açığa alındı. S.T. 2004 Kocaeli Hukuk Fakültesi mezunu olup, en son Uşak'ta ...sicil numarası ile görev yapmaktayken açığa alındı. M.T.B. 2005 Kocaeli Hukuk Fakültesi mezunu olup, en son Diyarbakır’da ...sicil numarası ile hakim iken açığa alındı. Ahmet KÖSE'nin hakim ve savcı olduğunu biliyorum, ancak diğer kimlik bilgileri konusunda tam bilgi sahibi değilim. Memleketi Ege Bölgesinden bir il (Manisa, Kütahya veya Aydın) idi. 2000 yılında Kocaeli Ünv. Hukuk Fakültesine kayıt yaptırdığını, ancak babası veya annesinden biri vefat ettiği için okulu uzattığını biliyorum. Bu nedenle mezuniyet yılının 2005 sonrası olması kuvvetle muhtemeldir. Sicili de 118000'den sonraki bir rakamdan oluşmaktadır. HSYK'nın kararnamelerine baktığımızda bu koşulları taşıyan tek bir isim bulunmaktadır ve o da 120735 sicil numarası ile en son Gümüşhane'den Yenişehir’e tayinen giden hakim Ahmet KÖSE'dir. HSYK tarafından yapılacak inceleme sonucu belirttiğin koşulları taşıyan başka hakim ve savcı yoksa sözünü ettiğim kişinin bu kişi olduğu netlik kazanacaktır. Ancak bütün şüphelerden arınmış şekilde kişinin ortaya çıkartılması isteniyor ise, bana resim teşhisi yaptırılabilir. Yukarıda isimlerini zikrettiğim arkadaşlarımdan M., S., S., Y., Ahmet, V. ve B. ile daha sonraki yıllarda irtibatım olmadı. Ancak Gülen Cemaati'ne ait evlerde kaldıkları için cemaat mensubu oldukları hususunda şüphem bulunmamaktadır." şeklinde beyanda bulunmuştur.
-C.K. ifadesinde “...2016 yılı başlarında Yenişehir Adliyesinde talimat savcısı olarak görev yapmaktaydım. Bütün FETÖ/PDY terör örgütü ile ilgili talimatlara ilişkin işlemleri ben yapıyordum. Yine aynı adliyede Sulh Ceza Hakimi olarak görev yapan, 2015 yılı Haziran ayında atanan Ahmet Köse isimli hakimden Bursa Tem Şube'nin FETÖ/PDY ile iltisaklı infaz koruma memurlarına yapacağı bir operasyon sırasında talimat büro olarak sabah 09:00 civarında arama ve bilgisayar kütüklerinde inceleme talebinde bulundum. Ancak hakim Ahmet Köse adliyeye 11:00 civarında gelerek Tem Şube görevlilerine talebi öğleden sonra inceleyeceğini söyleyerek saat 16:45 sıralarında tüm talepleri reddetmiştir. Bunun üzerine ben hemen itirazda bulundum. Ertesi gün de İnegöl Sulh Ceza Hakimliği talebimi kabul ederek gerekli işlemleri yaptı. 2016 yılı içerisinde izinli olduğum bir dönemde benim yerime talimat büroya bakan B.M.V. benzer bir FETÖ operasyonunda mahkemeden talepte bulununca [Başvurucu] vicdani kanaat oluşmadığı ve FETÖ PDY'nin silahlı terör örgütü olduğuna dair verilmiş bir mahkeme kararı olmadığından talebi reddettiğini öğrendim. Bu karar da itiraz üzerine kaldırıldı...” şeklinde beyanda bulunmuştur.
25. Başvurucuya isnat edilen suça dayanak olan olgulara ilişkin hukuki değerlendirmeler iddianamede şöyle ifade edilmiştir:
"...Şüphelinin FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapılanması içerisinde bilerek ve isteyerek yer aldığı, yukarıda açıklandığı üzere bütün halindeki ve süreklilik arz eden eylemleri ile FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün üyesi olduğu anlaşılmıştır."
26. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi 28/5/2017 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2017/105 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır. 2/6/2017 tarihinde yapılan tensip incelemesi ile başvurucunun tutukluluğunun devamına karar verilmiştir.
27. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) 5/10/2017 tarihinde yapılan ilk duruşmada yetkisizlik kararı verilerek dosyanın Bursa Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine ve başvurucunun tutukluluğunun devamına karar verilmiştir.
28. Bursa 10. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan tensip incelemesi ile birlikte 15/11/2017 tarihinde karşı yetkisizlik kararı verilerek dosyanın yetkili ve görevli mahkemenin belirlenmesi için Yargıtay 5. Ceza Dairesi Başkanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.
29. Yargıtay 5. Ceza Dairesi 15/1/2018 tarihli kararıyla İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 9/10/2017 tarihli yetkisizlik kararının kaldırılmasına karar vermiştir.
30. Yargılamaya İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2018/50 sayılı dosyası üzerinden devam edilmiştir. Başvurucunun 12/2/2018 tarihli tensip incelemesinde tutukluluğunun devamına karar verilmiştir.
31. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde 8/5/2018 tarihinde ilk duruşma yapılmış ve başvurucunun tahliyesine karar verilmiştir.
32. Devam eden yargılama sonunda Mahkeme 21/3/2019 tarihli kararıyla başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Kararın ilgi kısmı şöyledir:
" ...
Bu kapsamda sanığın hakim olarak görev yaptığı esnada örgütsel aidiyetini ortaya koyan şekilde gerekçe tanzim ettiği, tanık anlatımları ile örgütün hiyerarşik yapısına üniversite döneminde dahil olduğu ve görevi esnasında da örgütsel aidiyeti ortaya koyar şekilde tutum ve davranışlarda bulunduğu, bu suretle de süreklilik ve çeşitlilik sağlayacak mahiyette eylemlerde bulunduğu, örgüt ile organik bağını devam ettirdiği ve neticeten verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk etmiş olması nedeniyle eyleminin örgüt üyeliği suçunu oluşturduğu kabul edilmiştir."
33. Başvurucu hükme karşı istinaf başvurusunda bulunmuştur.
34. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
35. İlgili hukuk için bkz. Adem Türkel, B. No: 2017/632, 23/1/2019, §§ 24-39.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
36. Mahkemenin 26/9/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
37. Başvurucu; suç işlediğine dair somut bir kanıt bulunmamasına ve tutuklama tedbiri için mevzuatta öngörülen koşullar gerçekleşmemesine rağmen tutuklandığını, hakkında somut bir delil gösterilmeden ve kişiselleştirme yapılmaksızın söz konusu örgütle ilişkilendirilmesinin hukuksuz olduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
38. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
39. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
40. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
1. Uygulanabilirlik Yönünden
41. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
42. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191). Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama FETÖ/PDY'ye üye olma iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir, § 57; Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 237, 238).
43. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk Özdemir, § 58).
2. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Genel İlkeler
44. Genel ilkeler için bkz. Salih Sönmez, B. No: 2016/25431, 28/11/2018, §§ 99-104.
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
45. Başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY mensubu olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında silahlı terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
46. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
47. Başvurucu hakkında verilen tutuklama kararında "Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu 2. Dairesinin Teftiş Kurulu raporuna dayanarak verdiği görevden uzaklaştırma kararına" atıf yapılarak başvurucunun da aralarında olduğu şüpheliler yönünden isnat edilen suçun işlendiğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunduğu belirtilmiştir (bkz. § 15).
48. Başvurucu hakkında hazırlanan iddianamede; başvurucunun FETÖ/PDY yapılanmasıyla irtibatının olduğuna dair somut olgu isnadı barındıran tanık anlatımlarına, HSYK'nın 31/8/2016 tarihli meslekten çıkarma kararına, FETÖ/PDY'ye irtibatlı/ilstisaklı okullarda öğrenim görmesine ve üniversite yıllarında söz konusu örgüte ait eve gidip gelmesine dayanılmıştır (bkz. § 23).
49. Soruşturma dosyasında, hukuk fakültesinde okuduğu anlaşılan ve FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan S.Y. hakkında yürütülen bir soruşturma kapsamında S.Y.nin etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediğini belirterek verdiği ifadesinde hâkim olarak görev yapmakta olan başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatının olduğuna ve bu yapılanmaya mensup olduğuna yönelik anlatımlarda bulunduğu görülmektedir. Tanık S.Y., arkadaşı M.G. ile onun kaldığı örgüte ait eve gidip geldiğini söyleyerek bu evde kalan kişilerin isimlerini verip yine bu eve başvurucunun da gelip gittiğinden bahsederek sonradan hâkim-savcı olan bu kişilerle birlikte başvurucunun da örgüt üyesi olduğunu beyan etmiştir (bkz. § 24). Yine şüpheli sıfatıyla ifade veren C.K. beyanında, Yenişehir Adliyesinde Cumhuriyet savcısı olarak görev yaptığı dönemde sulh ceza hâkimliği yapan başvurunun FETÖ/PDY soruşturmalarında örgüt lehine değerlendirmeler yaparak talepleri reddettiğini ifade etmiştir (bkz. § 24). Bu itibarla başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli belirtilerin bulunduğu görülmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi, Selçuk Özdemir başvurusunda FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan bazı şüphelilerin ifadelerinde hâkim olarak görev yapmakta olan başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatının olduğuna ve bu yapılanmaya mensup olduğuna yönelik anlatımlarını başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli bir belirti olarak kabul etmiştir (Selçuk Özdemir, § 75; benzer yöndeki karar için bkz. Metin Evecen, § 58).
50. Başvurucu hakkındaki FETÖ/PDY yapılanmasıyla irtibatının olduğuna dair somut olgu isnadı barındıran tanık anlatımlarının somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak soruşturma mercilerince kabul edilmesinin temelsiz ve keyfî olduğu söylenemez.
51. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar göz ardı edilmemelidir.
52. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle bağlantılı veya doğrudan teşebbüsle olmasa da FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda, delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir,§§ 78, 79).
53. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör örgütü üyesi olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup (bkz. § 35) isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır (bkz. § 35; Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 148).
54. Somut olayda Bursa 3. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan silahlı terör örgütüne üye olma suçunun suçunun vasıf ve mahiyetine, suçun 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan katalog suçlar arasında olmasına, suça ilişkin Kanun'da öngörülen yaptırımın ağırlığına göre tutuklamanın ölçülü olmasına, kaçma ve delillerin karartılması tehlikesine, adli kontrolün yetersiz kalacak olmasına dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 15).
55. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Bursa 3. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden kaçma ve delilleri etkileme tehlikesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olmadığı söylenemez.
56. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151).
57. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin özellikleri (gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme) de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).
58. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında Bursa 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının (bkz. § 15) keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
59. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
60. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin bu hakka dair Anayasa'da (13. ve 19. maddeler) yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 26/9/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.