TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SAVAŞ KILIÇ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/5583)
|
|
Karar Tarihi: 19/11/2019
|
R.G. Tarih ve Sayı: 24/12/2019-30988
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Selahaddin
MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Fatma Gülbin
ÖZCÜRE
|
Başvurucu
|
:
|
Savaş KILIÇ
|
I. BAŞVURU KONUSU
1. Başvuru, başvurucunun sosyal medyada bir kişiye yönelik
olarak kullandığı ifadeler nedeni ile cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü
ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 21/3/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu, avukat olarak görev yapmaktadır. V.Ö. isimli
müşteki de avukat olarak görev yapmakta olup başvurucu ile birlikte www.facebook.com (Facebook) isimli sosyal medya platformunda
kurulmuş olan "Avukat-Hakim-Savcı-Tüm Hukukçular Omuz Omuza!" isimli
gruba üyedirler. Yapılan paylaşımların yalnızca grup üyeleri tarafından
görülebilmesi sebebi ile kapalı grup olarak nitelendirilen "Avukat-Hakim-Savcı-Tüm
Hukukçular Omuz Omuza!" isimli grubun üyelerinin daha çok
hukukçulardan oluştuğu ve başvuru tarihi itibari ile 28.355 üyesi olduğu belirtilmiştir.
9. Müşteki, söz konusu kapalı grupta daha önceden başka üyeler
tarafından yapıldığını ileri sürdüğü dinî değerleri aşağılayıcı ve terör
eylemlerini övücü nitelikteki bazı paylaşımlara duyduğu tepkiyi dile getiren
bir metin kaleme almış ve yazıyı grubun ana sayfasında paylaşmıştır. Müşteki,
yazısında başka kullanıcılar tarafından yapıldığını ileri sürdüğü dinî değerleri
aşağılayıcı ve terör eylemlerini övücü nitelikteki paylaşımlar nedeni ile
rahatsızlık duyduğunu belirtmiştir. Bu tarz paylaşımların böylesi bir grupta
yapılmasının son derece yakışıksız olduğunu değerlendiren müşteki, suç teşkil
eden paylaşımlar nedeni ile paylaşım sahipleri hakkında suç duyurusunda
bulunulacağını ifade etmiştir.
10. Müştekinin yapmış olduğu bu paylaşımın ardından başvurucu "Kanal-İ-Zasyon"
isimli 2009 yapımı komedi türünde çekilen filmin "Asabiyet Meydanı" olarak isimlendirilen kesiti
ile aşağıdaki yazılı iletiyi ilgili grubun ana sayfasında paylaşmıştır. Müşteki
V.Ö. söz konusu paylaşımın kendisini hedef aldığını ileri sürmüş ve başvurucudan
şikâyetçi olmuştur. İlgili paylaşım şu şekildedir:
"1000 yorum sınırını aşan ve Muhtar adayı [V.Ö.] nün fikirlerini s..çtığı iletisinde, grup olarak hep birlikte
fikirlerimizi Muhtar adayımıza fışkırttık."
11. Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı 26/11/2015 tarihli
iddianame ile başvurucunun alenen hakaret suçundan cezalandırılması talebiyle
kamu davası açmıştır.
12. Yargılama Eskişehir 1. Asliye Ceza Mahkemesi (Mahkeme)
tarafından yapılmış olup karar 25/2/2016 tarihinde verilmiştir. İddianameye
konu ifadelerin başvurucu tarafından yazıldığını ve tahkir edici nitelikte
olduğunu belirten Mahkeme, şikâyete konu ifadelerin alenen hakaret suçunu
oluşturduğunu kabul ederek başvurucunun 2.610 TL adli para cezası ile
cezalandırılmasına kesin olarak karar vermiştir.
13. Başvurucu, mahkûmiyet kararının 26/2/2016 tarihinde
kendisine tebliğ edildiğini belirtmiştir.
14. Başvurucu 21/3/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
15. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Hakaret" kenar başlıklı 125.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide
edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden (...) (1) veya sövmek
suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki
yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır...
(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı
veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya
hükmolunur.”
B. Uluslararası Hukuk
16. İlgili uluslararası hukuk kaynaklarının derli toplu
verildiği bir karar için Koray Çalışkan
(B. No: 2014/4548, 5/12/2017, §§ 17-23) kararına bakılabilir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 19/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu, bireysel başvurusuna konu ettiği itirazları birden
fazla başlık altında sıralamıştır. İlk olarak yargılamasının yetkili mahkeme
tarafından yapılmadığını ileri süren başvurucu, yargılamanın Eskişehir'de
yürütülmüş olmasının eşitlik ve tabii hâkim ilkesini ihlal ettiğini ileri
sürmüştür. Hakkında toplanmasını talep ettiği delillerin Mahkeme tarafından
toplanmadığını, hükmedilen adli para cezasının kesinlik sınırı altında olması
sebebi ile temyiz hakkının elinden alındığını belirten başvurucu; adil
yargılanma hakkının güvencelerinden olan savunma ve hakkaniyete uygun
yargılanma haklarının ihlal edildiğini belirtmiştir.
19. Başvurucu, yargılama konusu ifadelerin kendisi tarafından
yazıldığını kabul etmemektedir. Bununla birlikte başvurucu söz konusu
ifadelerin hakaret suçunu oluşturmadığını, ifadede geçen "s.çtığı"
kelimesinin Mahkeme tarafından "saçtığı"
olarak değerlendirilebilecek iken gerekçedeki şekli ile değerlendirilerek
ifadeye kullanıcısı tarafından amaçlanan anlamın ötesinde bir anlam verildiğini
belirtmiştir. Yine paylaşılan ifadenin değer yargısı içerdiğini ve ifade
özgürlüğü kapsamında kaldığını belirten başvurucu, hakkında hükmolunan adli
para cezasının ölçülü olmadığı gibi anayasal bir hak olan ifade özgürlüğünü de
ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
20. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar
başlıklı 26. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya
başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.
Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da
vermek serbestliğini de kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması,...
başkalarının şöhret veya haklarının,... korunması ... amaçlarıyla
sınırlanabilir…
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin
kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade
özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
22. Başvurucunun Facebook paylaşımları nedeniyle Mahkemece 2.610
TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Söz konusu
mahkeme kararı ile başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahalede
bulunulmuştur.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
23. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Temel hak ve
hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik
toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
24. Yukarıda anılan müdahale Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde
düzenlenmiş olan kanun tarafından öngörülme, Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci
fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma,
demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama
koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
25. 5237 sayılı Kanun'un 125. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı
sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
26.Başvurucunun adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin
kararın başkalarının şöhret veya haklarının korunmasına yönelik önlemlerin bir
parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(1) Genel
İlkeler
(a) Demokratik
Toplum Düzeninin Gerekleri Kavramı
27. Anayasa Mahkemesi ifade özgürlüğü bağlamında demokratik toplum düzeninin gerekleri
ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini daha önce pek çok kez açıklamıştır.
İfade özgürlüğü kişinin haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe
ulaşabilmesi, düşünce ve kanaatlerinden dolayı kınanamaması, bunları tek başına
veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi,
anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına
gelir. Çoğunluğa muhalif olanlar da dâhil olmak üzere düşüncelerin her türlü
araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi
gerçekleştirme ve gerçekleştirme konusunda başkalarını ikna etme çabaları, bu
çabaların hoşgörüyle karşılanması çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir.
Dolayısıyla toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin
barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Bu itibarla düşünceyi
açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151,
4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın
[GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42, 43; Tansel
Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, §§ 35-38).
28. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun
kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı
bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun,
§§ 53-55; Mehmet Ali Aydın, §§ 70-72; AYM, E.2007/4, K.2007/81,
18/10/2007). Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı
karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması,
başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini
göstermesi gerekmektedir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Bekir Coşkun, § 51; Mehmet Ali Aydın, § 68; Tansel Çölaşan, § 51). Orantılılık ise
bireyin hakkı ile kamunun menfaatleri veya müdahalenin amacı başkalarının
haklarını korumak ise diğer bireylerin hak ve menfaatleri arasında adil bir
dengenin kurulmasına işaret etmektedir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Bekir Coşkun, § 57; Tansel Çölaşan, §§ 46, 49, 50; Hakan Yiğit, B. No: 2015/3378, 5/7/2017, §§ 59, 68).
(b)Başkalarının Şöhret veya Haklarının Korunması
29. Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasına göre ifade
özgürlüğünün sınırlandırılma nedenlerinden ve bu bağlamda ifade özgürlüğünü
kullananların uyması gereken görev ve sorumluluklardan biri de başkalarının
şöhret veya haklarının korunmasıdır. Bireyin şeref ve itibarı, kişisel
kimliğinin ve manevi bütünlüğünün bir parçasını oluşturur ve Anayasa’nın 17.
maddesinin birinci fıkrasının korumasından faydalanır (İlhan Cihaner (2), B.
No: 2013/5574, 30/6/2014, § 44).
Devlet, bireyin şeref ve itibarına keyfî olarak müdahale etmemek ve üçüncü
kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür (Nilgün
Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 41; Adnan
Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33; Bekir Coşkun, § 45; Önder Balıkçı, B. No: 2014/6009,
15/2/2017, § 44).
(c) Çatışan
Haklar Arasında Dengeleme
30. Devlet, bireyin şeref ve itibarına keyfî olarak müdahale
etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür (Nilgün Halloran, § 41; Adnan
Oktar (3), § 33; Bekir Coşkun, §
45; Kemal Kılıçdaroğlu,
B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 54).
31. Anayasa Mahkemesi benzer başvurularda, başvurucunun
cezalandırılmasına ilişkin derece mahkemelerinin kararlarında başvurucunun
ifade özgürlüğü ile başkalarının şöhret veya haklarının korunması arasında adil
bir dengenin gözetilip gözetilmediğini değerlendirmektedir (Nilgün Halloran,
§§ 27, 41, 52; Ergün Poyraz (2)
[GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 56; İlhan
Cihaner (2), § 49; Kemal Kılıçdaroğlu,
§§ 56-58). Bu, soyut bir değerlendirme değildir. Anayasa Mahkemesi ilke olarak;
i. Başvurucu tarafından yapılan düşünce açıklamalarının
tamamının söylendiği bağlamdan kopartılmaksızın olayın bütünselliği içinde
değerlendirilip değerlendirilmediğini,
ii. Müdahaleyi haklı göstermek için ulusal makamlar tarafından
ortaya konan gerekçelerin uygun ve yeterli
görünüp görünmediğini,
iii. Başvuru konusu olan müdahalenin gözetilen meşru amaçla orantılı olup olmadığını inceler.
- Bu incelemeyi yaparken Anayasa Mahkemesi somut olaya uyduğu
ölçüde;
a. Başvurucunun kullandığı ifadelerin türünün,
b. İfadelerin kim tarafından dile getirildiğinin, kime
yöneldiğinin, bağlamının,
c. İfadelere sebebi ile uygulanan yaptırımın niteliğinin ve
etkinliğinin,
d. Kamuoyu ile diğer kişilerin kullanılan ifadeler karşısında sahip
oldukları hakların ağırlığının gerektiği gibi değerlendirilip
değerlendirilmediğine bakar.
(2) İlkelerin
Olaya Uygulanması
32. Müşteki, grupta yapılan bir kısım paylaşımı eleştiren ve
bazı paylaşımlar yönünden suç duyurusunda bulunacağını belirten bir metin
kaleme almış; söz konusu bu metni 28.355 üyesi
bulunduğu belirtilen grupta paylaşmıştır. Bu bağlamda grup içinde düşüncelerini
duyurmaktan imtina etmediği anlaşılan müştekinin kendisi ile aynı fikirde
olmayan üyelerin kabul edilebilir, eleştiri sınırını aşmayan
değerlendirmelerine katlanma yükümlülüğü altına gireceğinde şüphe yoktur.
33. Ceza yargılamasına konu edilen ifadede kullanılan "s.çtığı"
kelimesinin başvurucunun iddia ettiği gibi "saçtığı"
şeklinde yorumlanması anlam bütünlüğü bakımından son derece zordur. Bu itibarla
başvurucunun saldırgan ve kaba bir üslup benimsediği, başvurucu tarafından
kullanılan ifadelerin toplumsal nezaket kurallarını aştığı, yöneltildiği kişiye
ve okuyucusuna rahatsızlık verdiği görülmektedir. Bununla birlikte ifade
özgürlüğü ile yalnızca düşünce ve bilginin özünün korunması amaçlanmamaktadır.
Düşünce ve bilginin sunuluş şekli ve üslubu da içerik kadar ifade özgürlüğünün
korumasından yararlanır. Anayasa Mahkemesi başvurucunun açıkça polemik
çıkarmaya yönelik üslubunun bir parçası olduğu anlaşılan ve müştekinin özel
hayatını hedef almayan ilgili ifadenin müştekinin daha önce yaptığı
açıklamalara karşı verilmiş, sert bir karşılık olarak kabul edilmesi gerektiği
kanaatindedir.
34. Yukarıda açıklanan sebeplerle başvurucunun paylaşımının
kabul edilebilir eleştiri sınırları içinde kaldığı değerlendirilmiştir. Aksi
kabul edildiğinde muhatabını inciten her nezaket kuralı ihlaline ceza yaptırımı
uygulanması gerekecekve bu durum kişilerin ifade
özgürlüğünün ölçüsüz şekilde sınırlandırılmasına sebebiyet verebilecektir. Bu
değerlendirmeler ışığında Anayasa Mahkemesinin kanaatine göre mevcut olayda
başvurucunun ifade özgürlüğü ile müştekinin itibarını koruma hak ve menfaati
arasında derece mahkemesi tarafından adil bir dengenin kurulmasına
çalışılmadığı ve başvurucunun adli bir ceza ile cezalandırılmasının demokratik
bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyaca karşılık geldiğine ilişkin ilgili
ve yeterli bir gerekçe ile ortaya konulamadığı sonucuna varılmıştır.
35. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence
altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
36. Başvurucunun adil yargılanma hakkının ve eşitlik ilkesinin
ihlal edildiğine yönelik şikâyetleri ifade özgürlüğü yönünden ihlal bulunması
nedeniyle ayrıca incelenmemiştir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
37. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
38. Anayasa Mahkemesinin
Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal
sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi
hususunda genel ilkeler tayin edilmiştir.
39. Mehmet Doğan
kararında özetle uygun giderim yolunun belirlenebilmesi açısından öncelikle
ihlalin kaynağının tayin edilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre ihlalin
mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali
ve ihlalin sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere
kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan, §§ 57, 58).
40. Anayasa Mahkemesinin tespit edilen ihlalin giderilmesi
amacıyla yeniden yargılama yapılmasına hükmettiği hâllerde ilgili usul
kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak
yargılamanın yenilenmesi sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın
kaldırılması hususunda derece mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı verilen hâllerde yargılamanın yenilenmesinin
gerekliliği hususundaki takdir derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını
tespit eden Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır. Derece mahkemesi, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek
üzere gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür (Mehmet
Doğan, § 59).
41. Başvurucu, ihlalin tespit edilmesi ve 5.000 TL tazminat
talebinde bulunmuştur.
42. Anayasa Mahkemesi, sosyal medya hesabından yapmış olduğu
paylaşım nedeni ile hakkında hakaret suçundan adli para cezasına
hükmedilmesinin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun düşmediğini
belirterek başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna varmıştır.
Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı
anlaşılmaktadır.
43. Bu durumda ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden
yargılama ise usul hukukunda yer alan benzer kurumlardan farklı ve bireysel
başvuruya özgü bir düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2)
numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına
yöneliktir. Bu kapsamda yeniden yargılama sürecinde mahkemelerce yapılması
gereken iş, öncelikle hak ihlaline yol açan mahkeme kararının ortadan
kaldırılmasından ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri
gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden
ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere
ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
44. İfade özgürlüğünü ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli olduğu
değerlendirildiğinden başvurucunun manevi tazminat talebinin reddine karar
verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
45. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harçtan oluşan
yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade
özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere
Eskişehir 1. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2015/842 K.2015/96) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun manevi tazminat talebinin REDDİNE,
E. 239,50 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
19/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.