TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SAMET YILMAZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/58679)
|
|
Karar Tarihi: 24/10/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Burak Cenk
İLHAN
|
Başvurucu
|
:
|
Samet YILMAZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuka aykırı olması nedeniyle
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 17/11/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Anayasa Mahkemesi Birinci Bölüm Üçüncü Komisyon tarafından
başvurucunun tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiği iddiası dışındaki diğer temel hak ve özgürlüklerin
ihlal edildiğine yönelik iddialarının 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'da düzenlenen kabul
edilebilirlik kriterlerini karşılamaması nedeniyle kabul edilemez olduğuna,
tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiği iddiası yönünden kabul edilebilirlik hususunun karara
bağlanmasının Bölüm kararını gerektirmesi nedeniyle Bölüme gönderilmesine
3/5/2019 tarihinde karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
9. Türkiye 15/7/2016 tarihinde askerî darbe teşebbüsüyle karşı
karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl
ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu
makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında
Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet
Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu
değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve
diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
10. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe
girişimiyle bağlantılı ya da darbe girişimiyle doğrudan bağlantılı olmasa bile
FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı
sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki
yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından
soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama
tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve
diğerleri, § 51, Mehmet Hasan
Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).
11. Başvurucu, en son Manisa'nın Demirci İlçesi'nde Cumhuriyet
savcısı olarak görev yapmıştır.
12. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) İkinci Dairesinin
16/7/2016 tarihli kararı ile -Demirci Cumhuriyet savcısı olarak görev yapmakta
olan- başvurucunun görevden uzaklaştırılmasına karar verilmiş, başvurucu
24/8/2016 tarihinde meslekten ihraç edilmiştir.
13. Başvurucu, Salihli Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ/PDY ile
bağlantılı suçlardan başlatılan soruşturma kapsamında 17/7/2016 tarihinde
gözaltına alınmıştır.
14. Başvurucu, anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme
ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından tutuklanması istemiyle 19/7/2016
tarihinde Salihli Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir.
15. Salihli Sulh Ceza Hâkimliği, başvurucu hakkındaki tutuklama
talebinin reddine ve başvurucunun adli kontrol altına alınmasına karar
vermiştir.
16. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucu hakkında verilen bu karara
Salihli Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 20/7/2016 tarihinde itiraz
edilmiştir. İtiraz üzerine Alaşehir Sulh Ceza Hâkimliği, sorgusunun ardından
başvurucunun 25/7/2016 tarihinde tutuklanmasına karar vermiştir.
17. Başvurucu, tutuklama kararına itiraz etmiş; Ödemiş Sulh Ceza
Hâkimliği 28/7/2016 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir.
18. Başvurucunun ek ifade vermeyi talep etmesi üzerine Salihli
Cumhuriyet Başsavcılığınca 5/8/2016 tarihinde ifadesi alınmıştır.
19. Salihli Cumhuriyet Başsavcılığınca 9/9/2016 tarihinde,
Manisa Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmek üzere başvurucu hakkında anayasal
düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve silahlı terör örgütüne üye olma
suçlarından fezleke düzenlenmiştir.
20. Başvurucu 17/11/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
21. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı (Savcılık) 8/5/2017 tarihinde
başvurucu hakkında anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan kovuşturma
yapılmasına yer olmadığına karar vermiştir.
22. Savcılık 9/5/2017 tarihli iddianamesi ile başvurucu hakkında
silahlı terör örgütüne üye olma suçundan aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu
davası açmıştır.
23. İddianame, İzmir 15. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme)
23/5/2017 tarihinde kabul edilerek E.2017/166 sayılı dosya üzerinden kovuşturma
aşaması başlamıştır.
24. 26/7/2017 tarihli duruşmada Mahkemece yurt dışına çıkış
yasağı şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanarak başvurucunun tahliyesine karar
verilmiştir.
25. Mahkeme 28/3/2019 tarihinde başvurucunun silahlı terör
örgütüne üye olma suçundan beraatine karar vermiş;
karar, istinaf kanun yoluna başvurulmadan 11/7/2019 tarihinde kesinleşmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
26. İlgili hukuk için bkz. Fatma
Maden (B. No: 2016/28719, 17/7/2018, §§ 21, 22) ve Kamil Erdoğan (B. No: 2017/4023, 19/4/2018, §§
17, 18) başvuruları hakkında verilen kararlar.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
27. Mahkemenin 24/10/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
28. Başvurucu, tutuklama tedbirinin hukuka aykırı olduğunu
belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
29. Bakanlık görüşünde özetle; başvurucunun tutukluluğunun,
içinde yer aldığı soruşturma ve kovuşturma yoğunluğunun niteliği çerçevesinde
değerlendirilmesi gerektiği, her somut olayda tutuklamanın ön koşulu olan suçun
işlendiğine dair kuvvetli belirtinin olup olmadığının, tutuklama nedenlerinin
bulunup bulunmadığının ve tutuklama tedbirinin ölçülülüğünün takdirinin
öncelikle anılan tedbiri uygulayan yargı mercilerine ait olduğu, yargı
mercilerinin belirtilen hususlardaki takdir aralığını aşıp aşmadığının Anayasa
Mahkemesinin denetimine tabi olduğu, tutuklamaya dair verilen kararlara ilişkin
gerekçeler kapsamında başvurucunun tutukluluğunun keyfî olduğunun
savunulamayacağının değerlendirildiği, terör suçlarının soruşturulmasının kamu
makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmakta olduğu, bu nedenle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının adli makamlar ve güvenlik görevlilerince
özellikle organize olanlar olmak üzere suçlarla ve suçlulukla etkili bir
şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde
yorumlanmaması gerektiği, diğer yandan Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru
yolunun ikincil bir yol olduğu, Anayasa'ya bariz şekilde aykırı yorumlar ile
delillerin takdirinde açık bir keyfîlik bulunması
hâlinde hak ve özgürlük ihlaline sebebiyet veren durumlar hariç olmak üzere
isnat edilen eylemlerin suç oluşturup oluşturmadığının, tutuklamaya ilişkin
olanlar da dâhil kanun hükümlerinin yorumu ve bunların somut olaylara
uygulanmasının derece mahkemelerinin takdir yetkisi kapsamında olduğu
belirtilmiştir.
30. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
B. Değerlendirme
31. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek
için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet
Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17). Ancak tüketilmesi
gereken başvuru yollarının ulaşılabilir olması yanında telafi kabiliyetini haiz
olması ve tüketildiğinde başvurucunun şikâyetlerini gidermede makul başarı
şansı tanıması gerekir. Dolayısıyla mevzuatta bu yollara yer verilmesi tek
başına yeterli olmayıp uygulamada da etkili olduğunun gösterilmesi ya da en
azından etkili olmadığının kanıtlanmamış olması gerekir (Ramazan Aras, B. No: 2012/239, 2/7/2013, §
29).
32. 17/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun
tazminat isteminin düzenlendiği 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e)
bendinde yer alan, kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra
haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine
karar verilen kişilerin maddi ve manevi her türlü zararlarını devletten
isteyebileceklerine ilişkin hükmün bu hususta bir başvuru mekanizması öngördüğü
anlaşılmaktadır. Anılan bent uyarınca haklarında yakalama veya tutuklama
tedbiri uygulanan kişilerle ilgili olarak soruşturmanın sonunda kovuşturmaya
yer olmadığına karar verildiği ya da kovuşturmanın sonunda beraate
hükmedildiği durumlarda anılan tedbirlerin kanuna uygun olup olmadığından
bağımsız olarak kişilere tazminat imkânı tanınmıştır. Nitekim böylesi
durumlarda kişiler hakkındaki yakalama veya tutuklama tedbirlerinin kanuna
uygun olmasının tazminat istemine engel teşkil etmediği anılan hükmün
içeriğinden açıkça anlaşılmaktadır.
33. Diğer taraftan aynı fıkranın (a) bendinde kanunlarda
belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına
karar verilen kişilerin maddi ve manevi her türlü zararlarını devletten
isteyebilecekleri düzenlenmiştir.
34. Bu kapsamda haklarındaki soruşturma süreci kovuşturmaya yer
olmadığı kararıyla veya kovuşturma süreci beraat kararıyla sonuçlanan kişilerin
-5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi
uyarınca- yakalama veya tutuklama tedbirlerinin kanuna uygun olup olmadığından
bağımsız olarak tazminat isteminde bulunmaları mümkün olduğu gibi -anılan
fıkranın (a) bendi uyarınca- bu tedbirlerin kanuna aykırı olduğu iddiasıyla
tazminat talep etme imkânları da mevcuttur.
35. Anayasa Mahkemesi; haklarında verilen kovuşturmaya yer
olmadığı veya beraat kararı kesinleşen kişiler yönünden de 5271 sayılı Kanun'da
öngörülen tazminat davası açma yolunun bireysel başvuru öncesinde tüketilmesi
gerektiğini ifade etmiştir (Hüseyin Hançer,
B. No: 2013/8319, 7/1/2016, §§ 37-41; Bilal
Canpolat, B. No: 2014/983, 18/5/2016, §§ 37-43; Kamil Erdoğan, B. No: 2017/4023, 19/4/2018, §§ 38-42).
36. Somut olayda şahsına uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki
olmadığını ileri süren başvurucu hakkında 3/7/2019 tarihinde verilen beraat
kararının istinaf kanun yoluna başvurulmadan 11/7/2019 tarihinde kesinleştiği,
hükmün kesinleştiği tarihten itibaren 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) ve (e) bentleri uyarınca başvurucunun tazminat
talebinde bulunma imkânına sahip olduğu anlaşıldığından 5271 sayılı Kanun'un
141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna uygun, telafi
kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru yolu
tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna
varılmıştır.
37. Açıklanan gerekçelerle başvuru
yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle başvurunun kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Tutuklamanın hukuki olmadığına ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
24/10/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.