TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
CEMAL YÜKSEL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/588)
|
|
Karar Tarihi: 19/9/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Heysem KOCAÇİNAR
|
Başvurucu
|
:
|
Cemal YÜKSEL
|
Vekili
|
:
|
Av. Hakan
SÖNMEZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; açılan davada bildirilen delillerin toplanmaması,
dayanılmasına rağmen karşı tarafa yemin teklif edilmemesi ve verilen kararın
kesin nitelikte olması nedenleriyle silahların eşitliği ilkesi ile iki dereceli
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 4/1/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucu, ticari ilişki içinde bulunduğu şirketin cari
hesaptan kaynaklanan borcunu ödemediği iddiasıyla 28/10/2014 tarihinde işlemiş
faizde dâhil olmak üzere 1.456,68 TL alacak isteğiyle ilamsız icra takibi
başlatmıştır. Borçlu şirketin ödeme emrine itirazı üzerine icra takibi
durmuştur.
7. Başvurucu, borçlunun itirazının haksız olduğu iddiasıyla
itirazın iptali davası açmıştır. Başvurucu itirazın iptali isteğinde bulunurken
ticari defterlere, tanık beyanlarına, bilirkişi incelemesine ve yemin deliline
başvurmuştur.
8. Alanya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 15/9/2015 tarihli ön
inceleme tutanağıyla taraflara ticari defterlerini sunmak üzere kesin süre
vermiştir. Başvurucu ticari defterlerini ibraz etmiş, ancak davalı şirket
ticari defterlerini ibraz etmekten kaçınmıştır.
9. Alanya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 17/11/2015 tarihli kararla
taraflar arasındaki ilişkinin ticari mal satımından kaynaklanan cari hesaba
dayalı olup davalı borçlu borcun ödendiğine dair tahsilat makbuzu sunduğundan
ispat edilemeyen davanın reddine miktar itibariyle kesin olarak karar
vermiştir.
10. Nihai karar 29/12/2015 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu
4/1/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
11. Mahkemenin 19/9/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Silahların Eşitliği
İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
12. Başvurucu; yargılamada defterlerini sunmasına rağmen karşı
tarafın defterlerini sunmaktan kaçındığını, hâl böyle iken defterler üzerinde
bir inceleme yapılmadığını, yemin deliline dayanmış olmasına rağmen karşı
tarafa yemin teklif edilmediğini belirterek hak arama özgürlüğünün ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
13. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun ileri sürmüş olduğu
iddialarının özü, karar sonucunu değiştirebilecek nitelikteki iddialarının
dayanağı olan delillerin toplanması amacına yönelik olduğundan anılan itirazlar
silahların eşitliği ilkesi kapsamında incelenmiştir.
14. Anayasal ve kişisel önemden yoksun olma kriterine ilişkin
genel ilkeler Anayasa Mahkemesince daha önce incelenmiş ve bu konuda karar
verilmiştir (K.V. [GK], B. No:
2014/2293, 1/12/2016, §§ 47-68).
15. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usul
hakları bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin
diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını
makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına
gelir. Anayasa Mahkemesi, önüne gelen iddialara ilişkin birçok başvuruda
silahların eşitliği ilkesinin kapsam ve içeriğini belirlemiştir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134,
16/5/2013, § 32; I.Y., B. No:
2012/1213, 7/7/2014, § 27; Yüksel Hançer,
B. No: 2013/2116, 23/1/2014, § 19).
16. Somut olayda ticari işletme sahibi olan başvurucunun
1.456,68 TL alacak nedeniyle başlatmış olduğu ilamsız icra takibine yönelik
itirazın iptali istemiyle açmış olduğu dava, kanıtlanmadığından reddedilmiştir.
Başvurucu davanın reddine karar verilmeden önce ticari defterler üzerinde
inceleme yapılmadığını ve karşı tarafa yemin teklifinde bulunulmadığını ileri
sürmüşse de toplam 1.456,68 TL alacak nedeniyle açmış olduğu davanın
reddedilmesinin kendisine ciddi anlamda zarar verdiği ve kendisi için ne denli
önemli olduğu hususunda herhangi bir açıklamasının da olmadığı gözetildiğinde
önemli bir zararı olduğu kanaatine ulaşılamamıştır.
17. Buna göre Anayasa Mahkemesinin sıklıkla uygulanmış açık bir
içtihadının bulunduğu silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin
başvurunun genel bir soruna işaret etmediği gibi Anayasa'nın uygulanması ve
yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi
açısından da önem taşıdığının ortaya konulamadığı sonucuna varılmıştır.
18. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın yorumlanması ve
uygulanması açısından önem taşımadığı gibi başvurucunun da önemli bir zarara
uğramadığı sonucuna varıldığından anayasal ve kişisel önemden yoksun olduğu
anlaşılan başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
Serruh KALELİ bu görüşe katılmamıştır.
B. İki Dereceli
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiası Yönünden
19. Başvurucu, ilk derece mahkemesince verilen kararın kesin
nitelikte olması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun ilk derece mahkemesinin
kararının kesin olmasına yönelik itirazları iki dereceli yargılanma hakkı
kapsamında değerlendirilmiştir.
21. Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının
incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın
Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerin
kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve Sözleşme’nin ortak
koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
22. Sözleşme’ye ek 7 No.lu Protokol’ün
2. maddesinde cezai konularda iki dereceli yargılanma hakkı tanınmış olup
başvuru konusu edilen sürecin ceza yargılamasına ilişkin olmadığı açıktır.
23. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Başvurunun silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiği
iddiasıyla ilgili kısmının anayasal ve
kişisel önemden yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Serruh KALELİ'nin karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
2. İki dereceli yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
19/9/2018 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY
Başvurucu davacının 1.456.68 TL alacak
nedeniyle açtığı davanın reddedilmesi ile uğradığı zararın, kendisi yönünden
başvurusunda ne denli önemli olduğu hususunda bir açıklaması olmadığı
gözetilerek, önemli bir zararının olmadığı kanaatiyle Mahkememiz başvuruyu
Anayasal ve kişisel önemden yoksun sayıp oy çokluğu ile reddetmiştir. Çoğunluk
görüşüne katılınmamıştır.
Başvuru dilekçesi ve dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiştir.
Buna göre; ihtilaf konusu davaya bakan Alanya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi, (Ticaret
mahkemesi sıfatı ile)26.2.2015 tarihli tensip zaptı ve 15.9.2015 tarihli
yargılamanın ilk celsesinde, dava taraflarının ihtilafa konu alacak ilişkisinin
aydınlatılması için ticari defter, kayıt ve belgelerini istediği,
getirmedikleri takdirde delil sunmaktan vazgeçmiş sayılacağına ilişkin 30
günlük kesin süre verdiği, buna davacının uyduğu, davalının ise uymayıp
21.10.2015 tarihinde, aleyhine açılan davadaki davayı inkar eden savunmalarını
değiştiren bir ıslah dilekçesi ile borç ödemesine ilişkin bir belgeyi ibraz
ettiği görülmektedir.
Ticaret Mahkemesi sıfatı ile görülen davalarda HMK 222. maddesi
gereği taraf talebi olmasa bile mahkeme ticari defterlerin delil niteliğini
kendiliğinden gözetecektir. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesi gereği,
AİHM’nin de önemle üzerinde durduğu hukuki dinlenilme hakkı kapsamından
davacının açıklama ve ispat hakkını kendi hakları ile bağlantılı olanlarla
birlikte değerlendirilmesini de içermesi ve önemle korunan bir hak ve yargılama
ilkesidir.
Mahkeme davada, taraflar arası ihtilafın bir alacak-borç
ilişkisine dayalı olduğunu bilmekte ve ispat yükü kendisinde olan taraf yanında
HMK gereği karşı tarafın ticari defterlerini de istemektedir. Alacak 2012 ve
2013 senelerine sari bir ticari ilişkiden doğduğu
belgelendiğine göre, Mahkeme kararı hukuk yargılama usulleri gereği olup adil
yargılanma adına davanın konusu itibari ile taraflara sunulması zorunlu Adil
yargılanmanın alt ilkelerinden silahların eşitliği ilkesi doğrultusunda bir
uygulamadır.
Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usule ilişkin
haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine
göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir
şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına
gelmektedir. Taraflardan birine tanınan, diğerine tanınmayan avantajın fiilen
olumsuz bir sonuç doğurduğuna dair delil bulunmasa da silahların eşitliği
ilkesi ihlal edilmiş sayılabilir. Devletin davanın taraflarından birini
diğerine nazaran önemli ölçüde avantajlı hâle getiren kanuni düzenlemeler
yapması, silahların eşitliği ilkesi ve dolayısıyla yargılamanın hakkaniyete
uygun yürütülmesi kuralına aykırılık oluşturur. (Mürsel Malkoç, [GK], B.
No:2013/9466, 27/10/2015).
Yapılan yargılama sırasında tanık dinletme hakkı da dâhil olmak
üzere delillerin ibrazı ve değerlendirilmesi adil yargılanma hakkının
unsurlarından biri olarak kabul edilen silahların eşitliği ilkesi kapsamında
kabul edilmekte olup, bu hak da makul sürede yargılanma hakkı gibi, adil
yargılanma hakkının somut görünümlerinden biridir. Anayasa Mahkemesi de
Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok
kararında, ilgili hükmü Sözleşmenin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında
yorumlamak suretiyle, gerek Sözleşmenin lafzi içeriğinde yer alan gerek AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen silahların eşitliği
ilkesi gibi ilke ve haklara, Anayasanın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir.
Yüksel Hançer, (2013/2116, 23/1/2014)
Taraflar arasında hakkaniyete uygun bir dengenin sağlanmasını
amaçlayan silahların eşitliği ilkesi,mahkeme
önünde sahip olunan hak ve yükümlülükler bakımından taraflar arasında eşitliğin
sağlanması ve bu dengenin yargılamanın her aşamasında korunmasını ifade etmekte
olup, bu usuli güvence gereğince, uyuşmazlığın her
iki tarafına da savunmasının temel dayanağı olan delilleri sunma imkânı
tanınmalıdır. (De Haes ve Gijsels/Belgium, B. No. 19983/92, 24/02/1997, § 58).
Mahkeme somut davada taraflar defterlerini sunulması hakkındaki
ara kararına rağmen, cari hesap bakiyesi nedeniyle yapılan icra takibine konu
alacaklara mahsuben davalı tarafından sunulmuş bir ödeme belgesini, takipteki
alacağın borç ödeme belgesi kapsamında değerlendirerek, dayanılan delilin
ticari deftere uygunluğunu denetlemeksizin ve davacının ispat hakkını kendi
hakkı ile birlikte değerlendirilmesi gerekli delillere bakmaksızın davayı 2.
celsede kesin olarak sonlandırmıştır. Öncelikle karşı belgeye karşı mahkemenin
elinde mevcut dosyaya talep edip sunulmuş olan davacı delillerden ticari
defterleri değerlendirme dışında bırakmakla, çelişmeli yargılama ilkeleri ve
hukuki dinlenilme hakkını gözettiği düşünülmemektedir.
Kaldı ki; sunulan ödeme makbuzunun (1.500 TL) bakiye borç rakamına
eş değer olmadığı (1309.94 TL) 18.9.2013 tarihli bir
cari hesap ödemesine mahsuben olduğu, taraflar arası ticari alışverişin ödeme
tarihlerinden sonrada devam ettiği sunulan delillerde gözükmektedir. Mahkemenin
ara kararında taraf delillerini isterken, maddi gerçeğe ulaşmak istediğinde bir
duraksama yoktur. Ancak davalının bir ıslah dilekçesi ekinde verdiği ödeme
dekontuna hangi gerekçe ile itibar ettiğini ve bunun takipli alacağa mahsuben
mi, yoksa borcun tamamının kapanması için mi olduğu yönündeki kabulünü,
tarafların ticari defterlerini değerlendirmekten neden vazgeçtiğini
açıklamamıştır. Mahkeme kararında, ihtilafın ticari mal alım satımında
kaynaklanan bir cari hesap ekstresine ait 1.305 TL’lık
alacağa ait olduğu kesin kabulüne rağmen, davalı yanca sunulan ödeme belgesinin
davayı redde götüren mahsuben yapılmış ödemeden ziyade bu bakiye borç için
olduğu konusunda hiçbir gerekçesi bulunmamaktadır.
Taraflara eşit savunma hakkı sunmayan ve delil değerlendirmesine
hangi hukuki kabul ile ulaştığının açıklanmadığı karar gerekçeli karar yönünden
de adil yargılanma ilkesine aykırılık teşkil eder.
Davacının, yargı sürecinde usulü haklar yönünden aynı koşullara
tabii olması, diğerine göre zayıf duruma düşürülmemesi gerekirken sunduğu delil
değerlendirilmediğinden davacı savunması ihlal edilmiş, ispat hakkı mahkemece
kullandırılmamıştır. Ticaret Mahkemesi sıfatı ile görülen davada Anayasal ve
yasal hakların kullanım usullerine uygun olmayan bu karar oluşum sürecinin
silahların eşitliği ilkesi kapsamın da adil yargılanma hakkı ihlali neticesi
doğurduğu düşünüldüğünden çoğunluk kararına katılınmamıştır.
Çoğunluk görüşünde yer alan başvurunun Anayasal önemden yoksun
olması gerekçesi yönünden ise; Adli yargılanma hakkı yönünden ihlal sonucu
kanaatine ulaştığım bu başvuruda başvuru konusunun Anayasal önem
değerlendirmesi yapılmayacak olması dışında, kararda yer alan çoğunluk görüşüne
esas sadece icra takip dosya rakamı olan 1.456.68 TL
üzerinden yapılan değerlendirilme de eksik ve hatalıdır.
Başvurucunun, icra takip ve reddedilen davası neticesinde mal
varlığından eksilen rakam, icra dosya hesabı ve mahkeme ilamının icra takibi
neticesinde, neticeten 3.900 TL civarında bir kayıptır ki, bu rakamın önemsiz
olduğu ve önemli bir zarar oluşturmadığını da söylemek için Mahkememizin de
makul ve kabul edilebilir bir ölçü gerekçesi olmalıdır. Kaldı ki, bugüne kadar
ki içtihatlarımızda bu seviyede bir rakama da önemsiz bir zarar denmemiştir.
Anılan nedenler ile çoğunluk görüşüne katılınmamıştır.