TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ATIF DURAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/6056)
|
|
Karar Tarihi: 17/4/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Fatih
HATİPOĞLU
|
Başvurucu
|
:
|
Atıf DURAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Mehmet
GÜLER
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutuklamanın hukuki olmaması, tutukluluğun makul
süreyi aşması, tutuklama kararının ve tutukluluğun devamına ilişkin kararların
bağımsız ve tarafsız olmayan bir hâkimlik tarafından verilmesi ve soruşturma
dosyasına erişimin kısıtlanması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/3/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
6. Türkiye 15/7/2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle
karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü
hâl ilan edilmesine karar verilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son
bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu
teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve
son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya
Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın
olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz
ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
7. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde
Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından, darbe girişimiyle bağlantılı ya da darbe
girişimiyle doğrudan bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin
kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil
toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik soruşturmalar
yürütülmüş ve çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri
uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri,
§ 51, Mehmet Hasan Altan (2)
[GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).
8. Başvurucu, Manisa Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık)
FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlar nedeniyle başlatılan soruşturma kapsamında
24/11/2015 tarihinde Manisa İl Emniyet Müdürlüğünde gözaltına alınmıştır.
Başvurucunun ilk ifadesi kolluk görevlileri tarafından alınmıştır. İfade
tutanağına göre başvurucuya yöneltilen FETÖ/PDY üyeliği suçlamasına dair olay
ve olgular, sorulan sorularla açıklanmıştır. İfade alma esnasında Manisa Barosu
tarafından görevlendirilen müdafi de hazır bulunmuştur.
9. Savcılığın talebi üzerine Manisa 2. Sulh Ceza Hâkimliği
4/3/2015 tarihinde dosyaya erişimin kısıtlanmasına karar vermiştir.
10. Başvurucu; Manisa il Emniyet Müdürlüğünde alınan ifadesinde
özetle 2011 yılında Manisa Özel Şehzade Mehmet Ortaokulunda göreve başladığını,
FETÖ/PDY yapılanması içinde hiçbir zaman bulunmadığını, Fethulah
Gülen'i basından tanıdığını, kitaplarının okutulduğu sohbet ortamında
bulunmadığını ancak kitaplarını alıp okuduğunu, sohbet toplantılarına
katılmadığını, kurban, zekat, burs, himmet adı altında kimseye para
vermediğini, Zaman gazetesi ve Sızıntı dergisine abone olduğunu, aboneliğinin
devam ettiğini, dershanelerin kapatılması sürecinde Twitter
hesabından paylaşımlarda bulunduğunu, dershanelerin kapatılmasını
onaylamadığını, paylaşımları genel olarak yaptığını, Pak-İş Sendikasına bir iki
yıldır üyeliğinin bulunduğunu, N.M.Ş.yi zaman zaman
okula gelerek bireysel emeklilik ve diğer konular ile ilgili tanıtımlarda
bulunması nedeniyle tanıdığını, Bank Asyada hesabının
olduğunu, bu hesabı aktif olarak kullandığını, ev almak için biriktirdiği
30.000 TL'yi ve yine ev almak için borç aldığı 60.000 TL'yi destek olmak
amacıyla yaklaşıkiki yıl önce Bank Asyaya yatırdığını ifade etmiştir.
11. Başvurucu 25/11/2015 tarihinde Manisa Cumhuriyet
Başsavcılığına sevk edilmiştir.
12. Savcılık aynı tarihte başvurucunun ifadesini almıştır. İfade
tutanağına göre başvurucuya yöneltilen FETÖ/PDY üyeliği suçlamasına dair olay
ve olgular, sorulan sorularla açıklanmıştır. İfade alma esnasında Manisa Barosu
tarafından görevlendirilen müdafi de hazır bulunmuştur. Başvurucu, Savcılıkta
emniyetteki ifadesine benzer beyanda bulunmuştur.
13. Savcılık başvurucuyu anayasal düzeni ortadan kaldırmaya
teşebbüs etme, terör örgütü kurma veya yönetme, silahlı terör örgütüne üye olma
ve 7/2/2013 tarihli ve 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında
Kanun'a muhalefet suçlarından 25/11/2015 tarihinde tutuklanması istemiyle
Manisa 2. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir.
14. Hâkimlik aynı tarihte başvurucunun savunmasını almıştır.
Sorgu tutanağına göre başvurucuya isnat edilen suçlar anlatılmış, sorgu
esnasında başvurucunun Manisa Barosunca görevlendirilen müdafii
de hazır bulunmuştur.
15. Başvurucunun Hâkimlikteki savunmasının ilgili kısmı
şöyledir:
"Ben bu hususta daha önce ifade
vermiştim, aynısını tekrar ederim. Ben halen Şehzade Mehmet Ortaokulunda ingilizce öğretmeni olarak görev yapıyorum. Herhangi bir örgüt
üyesi değilim. FETÖ ya da PDY diye adlandınlan cemaat
üyesi de değilim. Bu cemaatin yapmış olduğu toplantılara katılmadım. il imamı olarak adı geçen A.Ş.yi
okulumuzda din dersi öğretmeni olarak tanıyorum. Bank Asya'ya devlet tarafından
el konulduğu tarihte ben de bunun bankaya bir haksızlık olduğunu düşündüğümden
ev almak için yapmış olduğum birikimi okula gelip giderken tanıştığım Bank Asya
müdürü N. Beye elden teslim ettim. 92.000 TL kadar parayı yatırmak için bankaya
gittiğimde banka kalabalıktı, benim de dersim vardı, bu nedenle sıra beklemeden
parayı yatırması için müdüre elden verdim. Benim yatırdığım paranın güvenli
kalmasını istemiştim bloke konursa güvenli olacağını söylemişti, ben de kabul
etmiştim, bunun için yazılı herhangi bir direktif vermedim. Geçmiş dönemde yine
devlet tarafından el konulmuş herhangi bir bankaya bu şekilde haksızlık
yapıldığını düşünerek para yatırmış değilim. Hangi bankaya ne zaman el
konulduğunu hatırlamıyorum, muhtemelen o zamanlar öğrenciydim. Bu parayı
yatırmam konusunda hiçbir yerden talimat almadım. Terör örgütüne finansman
sağlamak amacıyla para yatırmadım..."
16. Manisa 2. Sulh Ceza Hâkimliği 25/11/2016 tarihinde
başvurucunun anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, terör örgütü
kurma veya yönetme, silahlı terör örgütüne üye olma ve 6415 sayılı Kanun'a
muhalefet suçlarından tutuklanmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı
şöyledir:
"Şüpheliler ... Atıf Duran'a isnat edilen
suçların vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, dosyada mevcut tutanaklar,
şüphelilerin üzerlerine atılı suçu işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesinin
varlığını gösteren somut delillerin bulunması, atılı suçun CMK'nın
100. maddesinde sayılan katalog suçlardan olması, yasada öngörülen ceza miktarı
nedeni ile verilecek tutuklama kararının ölçülü oluşu ve adli kontrol
hükümlerinin uygulamasının yetersiz kalacağı anlaşılmakla 5271 sayılı CMK'nın 100. ve devamı maddeleri uyarınca...
[tutuklanmasına karar verildi]"
17. Başvurucunun anılan karara yaptığı itiraz, Manisa 1. Sulh
Ceza Hâkimliğince 30/11/2015 tarihinde reddedilmiştir. Karar gerekçesinin
ilgili kısmı şöyledir:
"...suçun vasıf ve mahiyeti, şüphelilerin
üzerine atılı suçun katalog suçlardan olması ve tutuklama sebeplerinin
değişmemesi, suçun işlendiği konusunda kuvvetli suç şüphesini gösterir somut
delillerin bulunması, gizlilik kararı olan dosyada mevcut tanık beyanları, Manisa
Bank Asya şubesinde yapılan inceleme, dosyada mevcut, kaynağı belli olmayan ve
kontrol edilemeyen para giriş çıkışları, şüpheli işlemlerin yapıldığı saatler
ve bankacılık uygulamalarına aykırı ve şüpheli savunmalarıyla örtüşmeyen
bulgular, yine şüphelilerin bir kısmının İl imamı olduğunu doğrulayan bir çok
tanık beyanı, şüphelilerin değişik tarih ve mekanlarda örgüt faaliyetleri
kapsamında yaptıklan toplantılar, bu toplantıda örgüt
lideri olan Fetbullah Gülen'den alınan talimatlar ve
bu talimatların uygulanmasına yönelik faaliyetler göz önüne alındığında
şüphelilerin vekilinin vaki itirazının reddine karar vermek gerekmiş[tir.] ...
...verilen tutuklama kararında herhangi bir
değişiklik yapılmasına yer olmadığına, yerinde görülmeyen talebin reddine, şüphelilerin
tutukluluk hallerinin devamına... [karar verildi.]"
18. Manisa 2. Sulh Ceza Hâkimliği 3/3/2016 tarihinde resen
yaptığı tutukluluk incelemesi sonunda başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına
karar vermiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Şüpheliler ...Atıf Duran'ın üzerine
atılı Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs, Terörle Mücadele Kanununa
Muhalefet veTerörizmin Finansmanı Hakkındaki Kanuna
Muhalefet suçlarından suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu,
şüphelilerin FETÖ/PDY terör örgütü lehine hareket ettiklerine ilişkin dosyada
mevcut bilirkişi raporları, diğer şüpheli ifadeleri ve tanık beyanları dikkate
alındığında şüpheliler aleyhine somut delillerin bulunmuş olması, delillerin
henüz toplanmamış olması, tutuklulukta geçen süre, üzerlerine atılı suçu
işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut olguların
bulunması, üzerlerine atılı suçun CMK'nın 100.
maddesinde sayılan katalog suçlardan olması, atılı suçta öngörülen cezanın alt
ve üst sınırı göz önüne alındığında kaçma şüphesi olduğundan CMK'nın 108. maddesi uyarınca şüphelilerin tutukluluk
hallerinin devamına... [karar verildi.]"
19. Başvurucunun anılan karara yaptığı itiraz, Manisa 1. Sulh
Ceza Hâkimliğince 9/3/2016 tarihinde benzer gerekçelerle reddedilmiştir.
20. Başvurucu 24/3/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
21. Manisa 1. Sulh Ceza Hâkimliği 31/1/2017 tarihinde sağlık
raporunu dikkate alarak başvurucunun sağlık
sorunları nedeniyle tahliyesine karar vermiştir. Mahkeme başvurucu
hakkında belirlenen yerlere başvurma
ve yurt dışına çıkamama şeklinde
adli kontrol tedbiri uygulanmasına da karar vermiştir. Karar gerekçesinin
ilgili kısmı şöyledir:
"...
Şüpheli Atıf Duran hakkında kuvvetli suç
şüphesi mevcut ise de; şüpheli hakkında düzenlenen
11/1/2017 tarihli sağlık kurulu raporunda; merdiven çıkmakta zorlanma,
ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanma tespitleri ile; yatarak izlenmesi uygundur
şeklindeki kanaat gereğince ...tahliyesine... [karar verildi.]"
22. Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı 13/4/2018 tarihli iddianamesi
ile başvurucunun terör örgütüne üye olma suçunu işlediği iddiasıyla aynı yer
ağır ceza mahkemesinde kamu davası açmıştır.
23. İddianamede öncelikle FETÖ/PDY hakkında genel bilgilere,
daha sonra ise başvurucuya yönelik suçlama ve delillere yer verilmiştir.
24. Bu bağlamda iddianamede, başvurucunun işlediği iddia olunan
suça ve başvurucunun örgüt bağlantısına ilişkin olarak yer verilen olay ve
olgular özetle şöyledir:
i. FETÖ/PDY'nin şifreli haberleşme
programı olan Bylock programını aktif şekilde kullandığı
belirtilmiştir.
ii. Bank Asyada bulunan hesap hareketlerinin
incelenmesi neticesinde FETÖ/PDY lideri Fetullah
Gülen'in örgüt üyelerine yönelik olarak Bank
Asya'ya para yatırma çağrısını yaptığı 25/12/2013 tarihinden sonra
başvurucunun da bu çağrıya uyarak adı geçen Bankaya 6/1/2014 tarihinde 92.000
TL yatırdığının tespit edildiği belirtilmiştir.
iii. Örgüt ile iltisaklı ve 667 Sayılı KHK ile kapatılan Pak
Eğitim İş Sendikasına üye olduğunun, örgütle iltisaklı Zaman gazetesi ve
Sızıntı dergisine 17/25 Aralık sürecinden sonra da devam edecek şekilde
aboneliğinin bulunduğunun ve katalog evliliği yaptığının tespit edildiği
belirtilmiştir.
25. İddianame Manisa 3. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme)
18/4/2018 tarihinde kabul edilerek E.2018/201 sayılı dosya üzerinden kovuşturma
aşaması başlamıştır.
26. Mahkeme 3/7/2018 tarihinde yaptığı ilk duruşmada
başvurucunun savunmasını almıştır. Başvurucu savunmasında özetle ByLock
programını eğitim amaçlı kullanılacağını söyledikleri için indirdiğini ve
kullandığını, Bank Asyaya para yatırmasının talimatla
ilgisinin olmadığını, katalog evliliği yapmadığını, uzun süre örgüte ait
kurumda çalıştığını beyan ederek suçlamaları kabul etmemiştir.
27. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk
derece mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
28. İlgili hukuk için bkz.
Özcan Güney (B. No: 2017/20709, 15/11/2018, §§ 30-38) kararı.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
29. Mahkemenin 17/4/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Tutuklamanın Hukuki
Olmadığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
30. Başvurucu, kuvvetli suç şüphesini gösteren somut olgular
ortaya konulmadan tutuklanması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca tutuklama kararının yeterli
gerekçe içermemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının, kanunda suç olarak
düzenlenmeyen ve ifade özgürlüğü kapsamında kalan eylemleri nedeniyle
tutuklandığını belirterek "Kanunsuz suç ve ceza olmaz." ilkesi ile
özel hayatın korunması ve aile hayatına saygı hakkının, aynı suçtan gözaltına
alınan bayanların tutuksuz yargılanmaları nedeniyle de eşitlik ilkesinin ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
31. Anayasa'nın "Temel
hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi
şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
32. Anayasa'nın "Kişi
hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci
fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine
sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan
kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini
veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu
kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla
tutuklanabilir."
33. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla somut olayda başvurucunun bu
bölümdeki iddialarının özünün tutuklanmasının hukuki olmadığına yönelik olduğu
anlaşılmakla başvurucunun bu bölümdeki şikâyetlerinin Anayasa'nın 19.
maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Uygulanabilirlik
Yönünden
34. Anayasa'nın "Temel
hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar
başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya
olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl
edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin
kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada
öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen
ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne
dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz
ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu
mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
35. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin
uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları
incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere
ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191).
Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan
suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu
belirtilen FETÖ/PDY üyesi olduğu iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi anılan
suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu
değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir
[GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).
36. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi
kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun
tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer
maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek,
aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu
aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242;
Selçuk Özdemir, § 58).
b. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
i. Genel İlkeler
37. Genel ilkeler için bkz.
Özcan Güney, §§ 57-62.
ii. İlkelerin Olaya
Uygulanması
38. Başvurucu, anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme,
terör örgütü kurma veya yönetme, silahlı terör örgütüne üye olma ve 6415 sayılı
Kanun'a muhalefet suçlarından 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu'nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında
uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
39. Bu aşamada tutuklama tedbirinin ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti
bulunup bulunmadığı hususu değerlendirilecektir.
40. Başvurucu hakkındaki soruşturma belgeleri incelendiğinde
başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken başvurucunun anılan suçları
işlediğine dair somut delillerin bulunduğu olgusuna dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 16).
41. İddianamede ise Savcılık; başvurucunun FETÖ/PDY'nin şifreli haberleşme programı olan Bylock programını
kullandığını, FETÖ/PDY lideri Fetullah Gülen'in örgüt
üyelerine yönelik olarak Bank Asyaya para yatırma çağrısını yaptığı 25/12/2013
tarihinden sonra başvurucunun da bu çağrıya uyarak adı geçen Bankaya para
yatırdığını, FETÖ/PDY ile irtibatlı olan gazete ve dergiye aboneliklerinin
bulunduğu, FETÖ/PDY ile bağlantılı eğitim kurumlarında sigortalı olarak
çalıştığını iddia etmiştir (bkz. § 24).
42. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında; ByLock
uygulamasının özellikleri gözönüne alındığında kişilerin
bu uygulamayı kullanmalarının, kullanmak üzere elektronik/mobil cihazlarına
yüklemelerinin (Aydın Yavuz ve diğerleri,
§§ 106, 267) ve FETÖ/PDY'nin mali kaynağını
oluşturduğu ve örgüte bu yolla gelir sağladığı tespit edilen Bank Asyaya örgüt liderinin ve yöneticilerinin çağrıları üzerine
para yatırılmasının (Metin Evecen, B.
No: 2017/744, 4/4/2018 §59; Ali Biray
Erdoğan, B. No: 2016/16189, 18/4/2018, §§ 40) soruşturma makamlarınca suçun işlendiğine dair
kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin temelsiz ve keyfî olmayacağı sonucuna
varmıştır. Buna göre somut olayda soruşturma makamlarınca ve tutuklama
tedbirine karar veren mahkemelerce FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan başvurucunun ByLock
uygulamasını kullanmasının ve talimat üzerine Bank
Asyaya para yatırmasının somut olayın
koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli
belirti olarak kabul edilmesi temelsiz ve keyfî bir tutum olarak
değerlendirilemez.
43. Sonuç olarak soruşturma makamlarınca başvurucunun FETÖ/PDY'nin haberleşme aracı olan Bylock
programını kullanması ve kritik tarihten sonra Bank Asyaya
normal olmayan miktarda para yatırması hususlarının suçun işlendiğine dair
kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin temelsiz ve keyfî olduğu söylenemez.
44. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu
değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar göz ardı
edilmemelidir. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle veya FETÖ/PDY ile
bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda, delillerin sağlıklı bir şekilde
toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için
tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir.
Yine FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında
ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde
delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha
fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri,
§§ 271, 272; Selçuk Özdemir,§§ 78, 79).
45. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör
örgütüne üye olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar
öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda
öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir
(aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin
Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66).
Ayrıca anılan suç, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında
yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni
varsayılabilen suçlar arasındadır.
46. Somut olayda Manisa 2. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun
tutuklanmasına karar verilirken delilleri etkilemesine, kaçma ihtimali
bulunmasına ve suçun tutuklama nedeni varsayılan suçlardan olmasına dayanıldığı
görülmektedir. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar
ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Manisa 2. Sulh Ceza
Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde
başvurucu yönünden dayanılan tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu
söylenebilir.
47. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup
olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13.
ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm
özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım
(2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 151). Öncelikle terör
suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya
bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve
güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve
suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden
olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Devran Duran, § 64). Özellikle darbe
teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği
ile FETÖ/PDY'nin özellikleri de dikkate alındığında
bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık
olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri,
§ 350).
48. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate
alındığında Manisa 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat
edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı
sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
49. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki
olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan
başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
50. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına
tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin bu hakka dair Anayasa'da (13. ve 19.
maddelerde) yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden
Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme
yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
B. Tutukluluğun Makul
Süreyi Aştığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
51. Başvurucu; uzun süredir tutuklu olduğunu, tahliye
taleplerinin ve itirazlarının -tutukluluğun devamını meşru kılacak- ilgili ve
yeterli gerekçe olmadan reddedildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
52. Bakanlık bu hususta görüş bildirmemiştir.
2. Değerlendirme
53. Anayasa'nın "Kişi
hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin yedinci
fıkrası şöyledir:
"Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde
yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme
hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır
bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye
bağlanabilir."
54. Başvurucunun şikâyetlerinin Anayasa’nın 19. maddesinin
yedinci fıkrası çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.
55. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
56. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
57. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, §§ 16, 17).
58. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi
veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular yönünden
bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye edilmiş ise
asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak-
5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının
tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğunu belirtmektedir (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515,
28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek,
B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45).
59. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 31/1/2017
tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi
aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak
davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre
başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli
mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu, başvurucunun durumuna
uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru
yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmamaktadır.
60. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Soruşturma Dosyasına Erişimin Kısıtlandığına
İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
61. Başvurucu; soruşturma dosyasında bulunan kısıtlama kararı
nedeniyle hakkında toplanan delillerin neler olduğunu bilemediği için etkin bir
savunma geliştiremediğini, bu nedenle tutuklama kararına etkili şekilde itiraz
edemediğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
62. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:
"Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti
kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu
kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak
amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."
63. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19.
maddesinin sekizinci fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı
kapsamında incelenmesi gerekir.
a. Uygulanabilirlik
Yönünden
64. Olağanüstü hâl ilanına konu olaylar kapsamında suçlanan
başvurucunun tutuklanmasına karar verildiği tarihte olağanüstü hâl devam
etmektedir. Bu itibarla soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması nedeniyle
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiası Anayasa'nın 15.
maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun
tutuklanmasına karar veren mercinin başta Anayasa'nın
19. maddesi olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı davranıp
davranmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15.
maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı
değerlendirilecektir (bkz. §§ 34-36).
b. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
i. Genel İlkeler
65. Genel ilkeler için bkz. Gülser Yıldırım (2),§§
169-174.
ii. İlkelerin
Olaya Uygulanması
66. Manisa 2. Sulh Ceza Hâkimliğince soruşturma dosyasına
erişimin kısıtlanmasına karar verilmiştir.
67. Başvuru formu ve eklerinde kısıtlama kararının daha sonra
kaldırılıp kaldırılmadığı hususunda herhangi bir bilgi veya belge bulunmamakla
birlikte Manisa 3. Ağır Ceza Mahkemesince iddianamenin kabul edildiği 18/4/2018
tarihi itibarıyla kısıtlılık, 5271 sayılı Kanun'un 153. maddesinin (4) numaralı
fıkrası uyarınca kendiliğinden sona ermiş bulunmaktadır (bkz. § 25).
68. Başvurucuya yöneltilen ve tutuklamaya konu olan suçlamaların
ve buna ilişkin olguların emniyette ifadesi alınırken ve sorgu esnasında
başvurucuya sorulan sorularda açıklandığı, başvurucunun da ifadesinde anılan
suçlamalarla ilgili beyanda bulunduğu görülmektedir (bkz. §§ 10-16).
69. Öte yandan tutukluluğa itiraz dilekçesinde başvurucu müdafii tarafından da savunma yapılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun ve müdafiinin isnat edilen suçlamalara ve tutukluluğa temel
teşkil eden bilgilere gerek sorgu öncesinde gerekse sorgu sonrasında
erişimlerinin olduğu anlaşılmaktadır.
70. Bu itibarla suçlamalara dayanak olan temel unsurların ve
tutmanın hukukiliğinin değerlendirilmesi için esas olan bilgilerin başvurucuya
veya müdafilerine bildirilmiş, başvurucuya bunlara karşı savunma ve
itirazlarını ileri sürme imkânı verilmiş olması dikkate alındığında yaklaşık
birkaç ay devam eden soruşturma aşamasında uygulanmış olan kısıtlama nedeniyle
başvurucunun tutukluluğa karşı etkili bir şekilde itirazda bulunamadığının
kabulü mümkün görülmemiştir.
71. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun kısıtlama kararı
nedeniyle tutukluluğa etkili bir şekilde itirazda bulunamadığı iddiasına ilişkin
olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
72. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına
soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması suretiyle yapıldığı iddia olunan
müdahalenin bu hakka dair Anayasa'nın 19. maddesinde yer alan güvencelere
aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan
ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
D. Sulh Ceza Hâkimliğinin
Bağımsız ve Tarafsız Olmadığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
73. Başvurucu; tutuklama kararını veren ve tutuklamaya itirazı inceleyen
sulh ceza hâkimliklerinin bağımsız ve tarafsız olmadıklarını, bu nedenle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
2. Değerlendirme
74. Sulh ceza hâkimliklerinin kanuni hâkim güvencesini
sağlamadıkları, tarafsız ve bağımsız mahkeme olmadıkları ve tutukluluğa
itirazın bu yargı mercilerince karara bağlanmasının hürriyetten yoksun
bırakılmaya karşı etkili bir itirazda bulunmayı imkânsız hâle getirdiğine
ilişkin iddialar Anayasa Mahkemesince birçok kararda incelenmiş, bu kararlarda
sulh ceza hâkimliklerinin yapısal özellikleri dikkate alınarak söz konusu
iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No:
2014/14061, 8/4/2015, §§ 101-115; Mehmet Baransu (2), B. No: 2015/7231, §§ 64-78, 94-97).
75. Somut başvuruda, aynı mahiyetteki iddialara ilişkin olarak
anılan kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum
bulunmamaktadır.
76. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
A. Açıklanan gerekçelerle;
1. Tutuklamanın hukuki olmamasından dolayı kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
2. Tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanmasından dolayı kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Sulh ceza hâkimliğinin ve mahkemelerin bağımsız ve tarafsız
olmadığına ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
17/4/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.