TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET FATİH SÜZER BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/68269)
|
|
Karar Tarihi: 18/7/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Gökçe
GÜLTEKİN YILMAZ
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet Fatih
SÜZER
|
Vekili
|
:
|
Av. Mehmet
ERDEM
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, haksız olarak gözaltında tutulma, tutuklamanın
hukuki olmaması, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması, sulh ceza
hâkimliklerinin hem tutuklama kararı veren hem de bu karara itirazı
değerlendiren makam olmasının hukuka aykırı olması nedenleriyle kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının; gözaltında kötü muameleye maruz kalınması nedeniyle
işkence ve kötü muamele yasağının; gözaltında iken kişisel bilgilerin ve
görüntülerin basınla paylaşılması nedeniyle de masumiyet karinesinin ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 26/10/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar
verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Türkiye 15/7/2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle
karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü
hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl bugüne kadar birçok kez
uzatılmıştır. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak-
bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden
ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ)
ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın
olduğunu değerlendirmiştir (Aydın Yavuz ve
diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
8. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde
Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından, darbe girişimiyle bağlantılı ya da
doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin
kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil
toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik soruşturmalar
yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri
uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri,
§§ 51, Mehmet Hasan Altan (2)
[GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).
9. Bu kapsamda Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ/PDY'nin mali kaynağı olduğu belirtilen ve 23/7/2016 tarihli
ve 667 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun
Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Zirve Üniversitesindeki örgütlenmesine
yönelik olarak başvurucunun da aralarında bulunduğu şüpheliler hakkında
soruşturma başlatılmıştır.
10. Başvurucu 6/8/2016 tarihinde ifade vermiştir. Başvurucu
özetle aleyhindeki iddiaları kabul etmediğini, FETÖ/PDY ile bağlantısının
bulunmadığını, örgütün toplantılarına katılmadığını, Bank Asyada
maaşhesabının olduğunu, indirim sağlamaları nedeniyle
çocuklarının FETÖ/PDY ile bağlantılı olduğu belirtilen okullarda öğrenim
gördüğünü, daha önce çalıştığı ve FETÖ/PDY ile yakınlığı bilinen eğitim
kurumundan bu nedenle istifa ettiğini ifade etmiştir.
11. Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı, silahlı terör örgütüne
üye olma suçundan tutuklanması istemiyle başvurucuyu sulh ceza hâkimliğine sevk
etmiştir.
12. Gaziantep 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 8/8/2016 tarihli
kararıyla başvurucu hakkında tutuklama tedbiri uygulanmıştır. Kararın ilgili
bölümü şöyledir:
"Şüphelilere... Mehmet Fatih SÜZER, ...
ve Ş.D.'yeyüklenen Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya
Teşebbüs Etme, Silahlı Terör Örgütü Üyesi Olmak suçu bakımından, atılı suçun
niteliği, mevcut delil durumu, şüphelilerin atılı suçu işlediğine dair kuvvetli
suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması, (şüphelilerin
halen dere teşebbüs dediğimiz fetö terör örgütüne
yakın okul ve vakıflarda yönetici pozisyonunda bulunuyor olmaları, şüphelilerin
bir kısmının himmet parası topladığını ve örgüt içerisinde etkili kişiler
olduklarına yönelik tanık beyanları, şüpheli Ş.D.nin
elinde F serisinden olmak üzere 15 adet, diğer serilerden olmak üzere 109 adet
1 doların ele geçirilmiş olması, yakalama ve olay tutanağı, 15/07/2016
tarihinde meydana gelen darbeye kalkışma olayı esnasında olayın işleniş tarzı,
darbeye kalkışanların TBMM dahil bir çok kamu kurum ve kuruluşuna ait binaya
saldırmaları, bu eylemler neticesinde bir çok kolluk kuvvetinin ve sivil
vatandaşların hayatlarını kaybetmesi, yaşanan darbe girişimine ilişkin basına
da yansıdığı üzere darbe girişiminde bulunanların girift yapısı , bu girift yapı
ve kalkışılan soruşturmaya konu darbeye teşebbüs suçunun ani bir şekilde
gerçekleşmesi, soruşturmaya konu terör örgütünün eylemlerinin ülke sathına yayılmasıbu sebeple birden fazla mecrada soruşturmaya konu
suçun işlendiğine dair kuvvetli şüphenin varlığı, şüphelinin üzerlerine atılı
suçun Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs Etme suçu oluşu, bu suçun
Laik Demokratik Hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine yönelik bir suç
niteliğinde bulunması, İnsan Hakları Özgürlükleri ile İnsan Hakları Özgürlüklerinin
teminatı olan Laik Demokratik Hukuk Devletinin ortadan kaldırılmasının veya
buna teşebbüs edilmesinin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan 80 Milyon
vatandaşın hak ve hürriyetlerini kullanmasına engel olabileceği gibi ortadan
kalkmasına sebep olabilecek suçlardan olması, suçlara ilişkin ivedi şekilde
suçun aydınlatılması için soruşturmanın selameti bakımında tedbir alınmasındaki
zorunluluğun göz önünde bulundurulması gerekliliği), atılı suçun CMK100/3-a-11
maddesi hükmünde sayılansuçlardan olması sebebiylevar sayılan kaçma, saklanma, ihtimali vedelillerin halen toplanıyorolması
dikkate alınarak ve bu aşamada adli kontrol tedbirlerine başvurulmasının
yetersiz nitelik taşıyıp, şüphelilerin almaları muhtemel cezaya nazaran
tutuklama tedbirinin ölçülü olacağı değerlendirmesi ile CMK 100 ve devamıhükümleri uyarınca yapılan değerlendirme neticesi
Gaziantep C.Başsavcılığının vaki talebinin KABULÜ
İLE, şüphelilerin atılı suçlardan AYRI AYRI TUTUKLANMALARINA...[karar
verildi.]"
13.Bir haber ajansı 9/8/2016 tarihinde, başvurucu hakkında
yürütülen soruşturma ile ilgili bir haber yayımlamıştır. Haberin içeriği
şöyledir:
"Gaziantep'te, darbe girişimi ardından
başlatılan soruşturma kapsamında gözaltına alınan, aralarında kapatılan Zirve
Üniversitesi ile kayyum atanan Naksan Holding'in
yöneticilerinin de bulunduğu 9 kişi tutuklandı.
Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığından yapılan
yazılı açıklamada, 15 Temmuz darbe girişimi ardından FETÖ/PDY'ye
yönelik başlatılan soruşturmaların sürdüğü belirtildi. Başsavcılık açıklamasında,
soruşturma kapsamında gözaltına alınan ve adliyeye sevk edilen 9 kişinin
tutuklandığı belirtilerek şöyle denildi:
Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığımızca daha
önce hakkında işlem başlatılarak gözaltına alınan M.İ.P. ... Mehmet Fatih Süzer
(Zirve Üniversitesi idarecisi), ... tutuklanarak cezaevine gönderilmişlerdir.
Açıklamada ayrıca yürütülen soruşturma
kapsamında 1 cezaevine personeli ile 1 özel okul öğretmeninin de gözaltına
alındığı kaydedildi."
14. Başvurucu, tutukluluk hâlinin devamı kararına itiraz etmiş;
Gaziantep 1. Sulh Ceza Hâkimliği 26/10/2016 tarihinde itirazın reddine karar
vermiştir.
15. Başvurucu 26/10/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
16. Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığının 30/5/2017 tarihli
iddianamesi ile başvurucunun silahlı terör örgütü yöneticiliği suçunu
işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle hakkında aynı yer ağır ceza
mahkemesinde kamu davası açılmıştır. İddianamede, başvurucu dışında on üç
şüpheli hakkında da benzer suçlardan cezalandırma talebinde bulunulmuştur.
17. İddianamede, başvurucunun gerek organik olarak gerekse
örgütsel nitelikli eylemleri bakımından FETÖ/PDY hiyerarşisi içinde yer aldığı
ileri sürülmüştür. Bu suçlamalara esas alınan olgular şöyle özetlenebilir:
i. Başvurucunun FETÖ/PDY ile iltisaklı olduğu gerekçesiyle 667
sayılı KHK ile kapatılan Zirve Üniversitesinde projeler genel müdürü ve proje
ofisi sorumlusu olarak çalıştığı belirtilmiştir. Bu kapsamda;
- E.B. isimli şahsın (kapatılan) Zirve Üniversitesinde idari
personel biriminden sorumlu imam olduğu ifade edilmiştir. Buna göre E.B.;
anılan birimdeki örgüt üyelerine emir ve talimat vermekte, yapılan örgütsel
nitelikli toplantıların konusunu belirlemekte, ayrıca örgütün bu birimdeki mali
yapısını kontrol etmekte ve buna ilişkin hesabı bir üst birimi olan Üniversite
imamına aktarmaktadır.
- (Kapatılan) Zirve Üniversitenin yurdunda E.B. isimli şahıs
tarafından düzenlenen toplantılara örgüt yapılanmasına göre başvurucunun
muhasebeci olarak katıldığı, toplantılarda konuşmalar yaptığı, bu toplantılarda
ülke gündeminin tartışıldığı, sonrasında örgüt lideri Fetullah
Gülen'in ülke gündemine ilişkin haftalık yorumlarının izletildiği iddia
edilmiştir. Toplantı sonunda başvurucunun katılımcılardan örgüte ait gazete ve
dergilere abone olmalarını istediği, abone olmayanları E.B.ye bildirdiği
belirtilmiştir. Ayrıca toplantıya katılan şahıslara aldıkları ücret oranında
örgüte burs ve himmet adı altında yardımında
bulunmalarının söylendiği, başvurucunun örgüte para yardımında bulunan
çalışanların verdiği paraları elden teslim aldığı öne sürülmüştür.
- (Kapatılan) Zirve
Üniversitesinden mezun olduğu belirlenen gizli tanık Kılıç, beyanında; E.B.nin kendisini terör örgütünün sohbet olarak
adlandırdığı toplantılara davet ettiğini, katıldığı toplantıda başvurucunun
konuşmacı olduğunu, toplantı sonunda örgüte ait gazete ve dergiye aboneliği
bulunmayan katılımcılara abone olmaları konusunda telkinde bulunduğunu ve
yayınlara abone olmayanları E.B.ye rapor ettiğini gördüğünü ifade etmiştir.
Ayrıca başvurucunun toplantıya katılan şahıslardan aldıkları ücret oranında
burs ve himmet adı altında yardımda bulunmalarını istediğini, burs parası
verecek kişilerin bu paraları bir hafta içinde kendisine teslim etmelerini
söylediğini ifade etmiştir.
- Şüpheli A.D. ifadesinde; başvurucunun da aralarında olduğu
birçok kişinin FETÖ/PDY yapılanmasının içinde bulunduğunu bildiğini, başvurucununFETÖ/PDY ile bağlantılı olarak daha önceden
tutuklandığını beyan etmiştir.
ii. Başvurucunun kızının FETÖ/PDY ile iltisaklı olduğu
belirlenen özel bir okulda öğrenim gördüğü iddia edilmiştir.
iii. Başvurucunun FETÖ/PDY ile iltisaklı olduğu gerekçesiyle 667
sayılı KHK ile kapatılan Güneydoğu Anadolu Mali Müşavir ve Bağımsız Denetçiler
Derneği ile Gaziantep MBA Mezunları Derneğine üye olduğu iddia edilmiştir.
iv. Başvurucunun FETÖ/PDY'nin finans
kuruluşu olduğu belirtilen Bank Asyadaki hesap harkeketlerinin örgüte destek mahiyetinde olduğu ileri
sürülmüştür. Bu kapsamda;
- Başvurucunun Bank Asyada hesabının
olduğu, bu hesapta 2013 yılı Aralık ayında 1,2 TL
bulunduğu, 2014 yılı Ocak ayında 14.551,28 TL'nin olduğu belirtilmiştir.
Başvurucunun hesap hareketlerinin Şubat ayında
14.289,19 TL, Mart ayında 14.396,12 TL, Nisan ayında 12.143,53 TL, Aralık ayında
ise 9.180,21 TL olarak tespit edildiği iddia edilmiştir. Başvurucunun anılan
hesabında 2015 yılı Mart ayında 1.947,3 TL, Haziran
ayında 251,47 TL, Eylül ayında 2.401,83 TL paranın olduğu; Aralık ayında ise
başvurucunun bakiyesinin 0 TL olduğu ileri sürülmüştür.
- Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) 3/2/2015 tarihinde
FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu değerlendirilen Bank Asyanın
yönetimine el koymuş, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ise anılan
Bankayı 29/5/2015 tarihinde TMSF'ye devretmiştir.
Yine FETÖ/PDY ile bağlantıları olduğu belirtilen çok sayıda ticari kuruluşa da
kayyım atanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri,
§ 35).
18. İddianamede, başvurucuya yöneltilen eylemlere ilişkin olarak
aşağıdaki hukuki değerlendirme yapılmıştır:
"... Şüphelinin [başvurucunun] örgütün finansman kaynağı olan Bankasya'ya
örgütün çağrısı üzerine mevduat yatırarak örgüte finansman desteği sağladığı,
terör örgütüne müzahir şirketlerde/işyerinde çalıştığı, çocuklarını örgütün
eğitim kurumu olarak çalışan okullarına kaydını yaptırarak örgütün fikir ve
eylemlerini benimsemesini sağladığı, örgüt ile iltisaklı olduğu tespit edilen
derneklere üye olduğu, örgüt ile iltisaklı olduğu tespit edilen sendikaya üye
olduğu, kamu tanıklarının beyanları ve etkin pişmanlık kapsamında ifade veren
şüphelilerin anlatımlarıyla doğrulanan örgütün finansmanı için Zirve
Üniversitesi kurumlarında ve örgütle iltisaklı kurumlarda örgüt adına
düzenlenen toplantıları düzenlediği ve konuşmacı olarak ve muhasebeci olarak
katıldığı, himmet adı altında bağış verdiği ve elden para topladığı,himmet
yolu ile sağlanan gelirlerin genel olarak mütevelli heyetleri vasıtası ile
toplandığı, örgüt adına yayın yapan zaman gazetesi/sızıntı derğisine
abone olduğu, aramalarında yasaklı yayın evlerine ait yayınlar ele geçirildiği,
Şüphelinin [başvurucunun] FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün fikir, eylem ve
ideolojisini benimsediği, örgütün yapılanmasının oluşturulması yönünde
faaliyetlerde bulunduğu, örgütte yukarıdan gelen talimatlara uygun hareket
ederek, örgütün alt kademesini yönlendirdiği, dosyamız şüphelileri ve örgütün
diğer yönetici ve üyeleri ile sürekli irtibat kurdukları, eylem ve
faaliyetlerindeki süreklilik, çeşitlilik, gizlilik ve yoğunluk durumu ve örgütün
kurduğu üniversitede yönetici ve mütevelli üyesi olduğu da dikkate alındığında,
şüphelinin örgütle organik bağ kurarak hiyerarşik ilişki içerisinde girerek Fetullahçı Silahlı Terör Örgütünün (Parelel
Devlet Yapılanması) yönetici konumunda bulunduğu [anlaşılmıştır]."
19. Gaziantep 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 15/6/2017 tarihli ve
E.2017/298 sayılı kararıyla başvurucu hakkındaki iddianamenin kabulüne karar
verilmiştir.
20. Gaziantep 8. Ağır Ceza Mahkemesince aralarında hukuki ve
fiilî bağlantı olması sebebiyle davanın Kahramanmaraş 2. Ağır Ceza Mahkemesinin
E.2016/206 sayılı dosyasıyla birleştirilmesine karar verilmiştir.
21. Başvurucu yargılama aşamasındaki savunmasında özetle
aleyhindeki beyanları kabul etmediğini, kimseden himmet adı altında para toplamadığını,
Bank Asyada maaşhesabının
olduğunu, indirim sağlamaları nedeniyle çocuklarının FETÖ/PDY ile bağlantılı
olduğu belirtilen okullarda öğrenim gördüğünü, daha önce çalıştığı ve FETÖ/PDY'ye yakınlığıyla bilinen eğitim kurumundan bu nedenle
istifa ettiğiniifade etmiştir.
22. Başvurucu 26/3/2018 tarihinde tahliye edilmiş olup yargılama
hâlen Kahramanmaraş 2. Ağır Ceza Mahkemesinde devam etmektedir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
23. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun
"Tutuklama nedenleri"
kenar başlıklı 100. maddesinin ilgili bölümleri şöyledir:
"(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını
gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli
veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi
beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama
kararı verilemez.
(2)
Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması
veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya
değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı
yapılması girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3)
Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı
halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
...
11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine
Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),
..."
24. 5271 sayılı Kanun'un "Tutuklama
kararı" kenar başlıklı 101. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
"(1) Soruşturma evresinde şüphelinin
tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi
tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının
istemi üzerine veya re'sen mahkemece karar verilir.
Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz
kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.
(2)
Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin
reddine ilişkin kararlarda;
a) Kuvvetli suç şüphesini,
b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,
c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,
gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir.
Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği
yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir."
B. Uluslararası Hukuk
1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
25.Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Adil yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesinin (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Kendisine
bir suç isnat edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz
sayılır.
2.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı
26. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), suçluluk karinelerine
ve ispat yüküne ilişkin olarak ilkeler belirlemiştir. AİHM'e
göre Sözleşme'nin 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasında korunan masumiyet
karinesi, (a) mahkemelerin kişinin suç işlediği varsayımından başlamamalarını,
(b) ispat yükünün iddia makamına ait olmasını ve (c) her türlü şüpheden sanığın
yararlandırılmasını gerektirmektedir. Bu kapsamda ispat yükümlülüğünün iddia
makamından savunmaya devredilmesi kural olarak masumiyet karinesi ihlal
edecektir (Telfner/Avusturya, B. No: 33501/96, 20/3/2001, §
15).
27. AİHM'e göre herhangi bir
mahkûmiyet hükmüne dayanmaksızın bir kimseyi peşinen suçlu ilan eden
açıklamalar ile o kimsenin iddia olunan suçu işlediğinden şüphelenildiğine
ilişkin açıklamalar arasında temel bir ayrımın yapılması gerekmektedir. Bu
nedenle henüz yargılanıp suçlu bulunmayan kişiler hakkında kamu otoriteleri
tarafından yapılan açıklamalarda kullanılan ifadeler büyük öneme sahiptir (Khuzhin ve diğerleri/Rusya, B. No: 13470/2002,
23/10/2008 § 94). Ayrıca kamu görevlileri tarafından yapılan açıklamalar
nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edilip edilmediğinin tespiti, açıklamanın
yapıldığı somut olayın koşulları çerçevesinde değerlendirilmelidir (Butkevičius/Litvanya, B. No: 48297/1999, 25/3/2012 §
49; Farhad Aliyev/Azerbaycan, B. No: 37138/2006, 9/11/2010,
§ 218).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
28. Mahkemenin 18/7/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Yakalamanın ve Gözaltı
İşleminin Hukuka Aykırı Olduğuna İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
29. Başvurucu; suç işlediğine dair somut deliller ortaya
konulmadan yakalanıp gözaltına alındığını ve iki gün süreyle haksız olarak
gözaltında tutulduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
30. Anayasa Mahkemesi, kanunda öngörülen gözaltı süresinin
aşıldığı veya yakalama ve gözaltına alınmanın hukuka aykırı olduğu iddialarına
ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla asıl dava
sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı
Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi
gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No:
2014/14061, 8/4/2015, §§ 64-72; Hidayet
Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 53-64; Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No:
2013/1631, 17/12/2015, §§ 141-150; İbrahim
Sönmez ve Nazmiye Kaya, B. No: 2013/3193, 15/10/2015, §§ 34-47; Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170,
16/11/2017, §§ 92-100).
31. Somut olayda yakalama ve gözaltı sürecinden sonra tutuklanan
başvurucunun yakalama ve gözaltı tedbirlerinin hukuki olmadığıiddialarıylailgili
olarak anılan kararlarda varılan sonuçlardan ayrılmayı gerektiren bir durum
bulunmamaktadır.
32. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Tutuklamanın Hukuki
Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
33. Başvurucu, kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama nedeni
bulunmadığı hâlde tutuklandığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğiniileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
34. Anayasa'nın "Temel
hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi
şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
35. Anayasa'nın "Kişi
hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci
fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine
sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan
kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini
veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu
kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla
tutuklanabilir."
i. Uygulanabilirlik
Yönünden
36. Anayasa'nın "Temel
hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar
başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya
olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl
edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin
kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada
öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen
ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne
dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz
ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu
mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
37. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin
uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları
incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere
ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191).
Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan
suçlama, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY
üyesi olduğu iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi, anılan suçlamanın olağanüstü hâl
ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158,
26/7/2017, § 57).
38. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi
kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun
tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer
maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek,
aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu
aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242;
Selçuk Özdemir, § 58).
ii. Genel İlkeler
39. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak ortaya konduktan sonra
ikinci ve üçüncü fıkralarında, şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla
kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak
sayılmıştır (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).
40. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir müdahale
olarak tutuklamanın Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve tutuklama
tedbirinin niteliğine uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, Anayasa'nın
ilgili maddelerinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına
dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının
belirlenmesi gerekir (Halas Aslan, B. No: 2014/4994, 16/2/2017, §§ 53, 54).
41. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasına göre tutuklama
ancak suçluluğu hakkında kuvvetli belirti
bulunan kişiler bakımından mümkündür. Bir başka anlatımla
tutuklamanın ön koşulu, kişinin suçluluğu hakkında kuvvetli belirtinin
bulunmasıdır. Bunun için suçlamanın kuvvetli sayılabilecek inandırıcı
delillerle desteklenmesi gerekir (Mustafa
Ali Balbay, B. No: 2012/1272, 4/12/2013, § 72).
42. Öte yandan Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında,
tutuklama kararının kaçma ya da delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini
önlemek amacıyla verilebileceği belirtilmiştir. 5271 sayılı Kanun'un 100.
maddesine göre de şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı
şüphesini uyandıran somut olguların bulunması, şüpheli veya sanığın
davranışlarının delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, tanık, mağdur veya
başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli
şüphe oluşturması hâllerinde tutuklama kararı verilebilecektir. Maddede ayrıca,
işlendiği konusunda kuvvetli şüphe bulunması şartıyla tutuklama nedeninin
varsayılabileceği suçlara ilişkin bir listeye yer verilmiştir (Halas Aslan, §§ 58, 59).
43. Diğer taraftan Anayasa'nın 13. maddesinde temel hak ve
özgürlüklere yönelik sınırlamaların
ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda
dikkate alınacak hususlardan biri tutuklama tedbirinin isnat edilen suçun önemi
ve uygulanacak olan yaptırımın ağırlığı karşısında ölçülü olmasıdır (Halas Aslan, § 72).
44. Her somut olayda tutuklamanın ön koşulu olan suçun
işlendiğine dair kuvvetli belirtinin olup olmadığının, tutuklama nedenlerinin
bulunup bulunmadığının ve tutuklama tedbirinin ölçülülüğünün takdiri öncelikle
anılan tedbiri uygulayan yargı mercilerine aittir. Zira bu konuda taraflarla ve
delillerle doğrudan temas hâlinde olan yargı mercileri Anayasa Mahkemesine
kıyasla daha iyi konumdadır (Gülser Yıldırım
(2), § 123). Bununla birlikte yargı mercilerinin belirtilen
hususlardaki takdir aralığını aşıp aşmadığı Anayasa Mahkemesinin denetimine
tabidir. Anayasa Mahkemesinin bu husustaki denetimi, somut olayın koşulları
dikkate alınarak özellikle tutuklamaya ilişkin süreç ve tutuklama kararının
gerekçeleri üzerinden yapılmalıdır (Erdem
Gül ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567, 25/2/2016, § 79; Selçuk Özdemir, § 76; Gülser Yıldırım (2), § 124).
iii. İlkelerin Olaya
Uygulanması
45. Başvurucu, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca
tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin
kanuni dayanağı bulunmaktadır.
46. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin
meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın
ön koşulu olan suçun işlendiğine dair
kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
47. Başvurucu hakkında hazırlanan iddianamede; başvurucunun
FETÖ/PDY yapılanmasıyla bağlantısı olduğu gerekçesiyle kapatılan Zirve
Üniversitesinin projeler genel müdürü ve proje ofisi sorumlusu olması, kurum
çalışanlarından himmet adı altında toplananparaları
teslim alması, FETÖ/PDY'nin mali kaynağını oluşturan
ve örgüte bu yolla gelir sağladığı tespit edilen Bank Asyaya
örgüt liderinin ve yöneticilerinin çağrıları üzerine para yatırması, FETÖ/PDY
ile iltisaklı olduğu gerekçesiyle kapatılan derneklere üye olması olgularına
dayanılmıştır (bkz. § 17).
48. Soruşturma dosyasında gizli tanık Kılıç'ın beyanında; (kapatılan) Zirve Üniversitesinde
çalışan başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatının olduğuna, bu yapılanmaya mensup
olduğuna ve himmet adı altında
para topladığına yönelik anlatımlarda bulunduğu görülmektedir (bkz. § 17).
Şüpheli A.D. ise başvurucunun FETÖ/PDY ile bağlantısının olduğunu bildiğini
ifade etmiştir (bkz. § 17). Bu itibarla başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan
kuvvetli belirtilerin bulunduğu görülmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi Selçuk Özdemir başvurusunda; FETÖ/PDY
üyesi olmakla suçlanan bazı şüphelilerin ifadelerinde, hâkim olarak görev
yapmakta olan başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatının olduğuna ve bu yapılanmaya
mensup olduğuna yönelik anlatımlarını başvurucu yönünden suç şüphesini
doğrulayan kuvvetli bir belirti olarak kabul etmiştir (Selçuk Özdemir, § 75; Metin Evecen, B. No: 2017/774, 4/4/2018, §
58).
49. Öte yandan iddianamede, başvurucunun örgüt liderinin
talimatı üzerine Bank Asyada bulunan hesabına yüklü
miktarda para yatırdığı ileri sürülmüştür. Soruşturma mercilerince başvurucunun
Bank Asyadaki hesabında 2014 yılı Ocak
ayı öncesinde para bulunmamasına rağmen 2014 yılı Ocak ayında hesaba yaklaşık
14.551 TL para yatırıldığı iddia edilmiştir.
50. Anayasa Mahkemesi, FETÖ/PDY'nin
mali kaynağını oluşturduğu ve örgüte bu yolla gelir sağladığı tespit edilen
Bank Asyaya örgüt liderinin ve yöneticilerinin
çağrıları üzerine para yatırılmasının somut olayın koşullarına göre suçun
işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin de temelsiz ve keyfî
olmayacağı sonucuna varmıştır (Metin Evecen,
§ 59; Ali Biray Erdoğan, B.
No: 2016/16189, 18/4/2018, § 40).
Buna göre soruşturma makamlarınca ve/veya tutuklama tedbirine karar veren
mahkemelerce FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan başvurucunun Bank Asya hesabında
2014 yılı Ocak ayından itibaren para artışı
yaşanmasının da somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesi
-anılan Bankanın durumu itibarıyla- temelsiz ve keyfî bir tutum olarak
değerlendirilemez.
51. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu
değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı edilmemelidir. Darbe teşebbüsü sonrasında
teşebbüsle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda,
delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik
içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz
kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs
sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma
imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen
suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz
ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk
Özdemir,§§
78, 79).
52. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör
örgütü üyeliği suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen
suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen
cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki
değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak,
B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran
Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç,
5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun
gereği tutuklama nedeni varsayılabilen
suçlar arasındadır.
53. Somut olayda Gaziantep 3. Sulh Ceza Hâkimliğince
başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken tutuklama nedeni olarak, işlendiği
iddia olunan silahlı terör örgütü yönetme suçunun niteliğine, Kanun'da suç için
öngörülen ceza miktarına, kaçma şüphesinin bulunmasına ve adli kontrolün
yetersiz kalacak olmasına dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 12). Dolayısıyla
tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda
belirtilen özel koşulları ile Gaziantep 3. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından
verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden
dayanılan tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.
54. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup
olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13.
ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm
özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım
(2), § 151). Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu
makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin
-özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir
şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde
yorumlanmamalıdır (bkz. Devran Duran,
§ 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı
soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin
özellikleri de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza
soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).
55. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate
alındığında Gaziantep 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen
yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde
tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli
kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz
olduğu söylenemez.
56. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı
iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu
kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
57. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına
tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa'nın 13. ve 19. maddelerinde yer
alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15.
maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek
bulunmamaktadır.
3. Soruşturma Dosyasına
Erişimin Kısıtlandığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
58. Başvurucu; soruşturma dosyasına ilişkin kısıtlama kararı
nedeniyle hakkındaki iddiaların tamamına vâkıf olamadığını, bu nedenle
tutuklamaya karşı etkili bir şekilde itirazda bulunma imkânından yoksun
bırakıldığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
59. Anayasa'nın "Kişi
hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin sekizinci
fıkrası şöyledir:
"Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti
kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu
kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak
amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."
60. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19.
maddesinin sekizinci fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı
kapsamında incelenmesi gerekir.
i. Uygulanabilirlik
Yönünden
61. Başvurucunun şikâyetlerine konu kısıtlama kararının
verildiği belirtilen soruşturma dosyasında başvurucuya yöneltilen suçlama,
olağanüstü hâl ilanına sebebiyet veren olaylarla ilgilidir. Bu nedenle
kısıtlamanın hukuki olup olmadığı, bir başka ifadeyle kararın kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkı üzerindeki etkisinin incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi
kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle kısıtlamanın
Anayasa'nın 19. maddesinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit
edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki
ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195,
242).
ii. Genel İlkeler
62. Genel ilkeler için bkz. (Gülser Yıldırım (2), §§ 169-174).
iii. İlkelerin Olaya
Uygulanması
63. Gaziantep 2. Sulh Ceza Hâkimliğince 5271 sayılı Kanun'un
153. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca, başvurucu hakkında yürütülen
soruşturma dosyasına ilişkin olarak dosyayı incelemesinin veya belgelerden
örnek almasının soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebileceği gerekçesiyle
müdafinin soruşturma dosyasını inceleme yetkisinin kısıtlanmasına karar
verilmiştir. Kısıtlama kararının soruşturma aşamasında kaldırılıp
kaldırılmadığı hususunda herhangi bir belge veya bilgi bulunmamakla birlikte
Gaziantep 8. Ağır Ceza Mahkemesince iddianamenin kabul edildiği 15/6/2017
tarihi itibarıyla kısıtlılık 5271 sayılı Kanun'un 153. maddesinin (4) numaralı
fıkrası uyarınca kendiliğinden sona ermiş bulunmaktadır.
64. Başvurucuya yöneltilen suçlama temelde başvurucunun
(kapatılan) Zirve Üniversitesinde FETÖ/PDY yapılanması içinde bulunmasıdır.
Başvurucunun kolluk görevlilerince alınan ifadesi incelendiğinde kendisine
isnat edilen suçlamalara ilişkin olarak başvurucuya açıklamada bulunulduğu ve
bu suçlamalara konu eylemlerle ilgili sorular yöneltildiği, başvurucunun da
isnat edilen eylem ve suçlamalara karşı savunma yaptığı, başvurucunun
savunmasında suçlamayı kabul etmediği görülmektedir.
65. Diğer taraftan Gaziantep 3. Sulh Ceza Hâkimliğince yapılan
sorgu sırasında başvurucuya hakkındaki soruşturma belgesinin ve Cumhuriyet
Başsavcılığının tutuklama talebine ilişkin yazısının okunduğu ve bu sırada
başvurucunun müdafiinin de hazır bulunduğu
anlaşılmıştır. Başvurucu, suçlamalardan ve suçlamaların dayanaklarına ilişkin
bilgi ve belgelerden haberdar olduktan sonra müdafiiyle
birlikte hâkim önünde savunmasını sözlü olarak dile getirmiş; bu savunmasında
da kolluktaki anlatımları doğrultusunda suçlamaları kabul etmemiştir. Son
olarak başvurucu tarafından verilen tutukluluğa itiraz dilekçesinde,
suçlamalara ilişkin detaylı bir savunma yapıldığı görülmektedir.
66. Ayrıca başvurucunun 5271 sayılı Kanun'un 153. maddesinin (3)
numaralı fıkrasına aykırı olarak kuralda belirtilen ifadelerini içeren
tutanaklar, bilirkişi raporları ve hazır bulunmaya yetkili olduğu diğer adli
işlemlere ilişkin tutanaklara erişiminin kısıtlandığı yönünde bir şikâyeti de
bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvurucunun ve müdafiinin
isnat edilen suçlamalara ve tutukluluğa temel teşkil eden bilgilere
erişimlerinin olduğu anlaşılmaktadır.
67. Bu itibarla suçlamalara dayanak olan temel unsurların ve
tutmanın hukukiliğinin değerlendirilmesi için esas olan bilgilerin başvurucuya
veya müdafilerine bildirilmiş ve başvurucuya bunlara karşı savunma ve
itirazlarını ileri sürme imkânı verilmiş olması dikkate alındığında kısa bir
süre devam eden soruşturma aşamasında uygulanmış olan kısıtlılık kararı
nedeniyle başvurucunun tutukluluğa karşı etkili bir şekilde itirazda
bulunamadığının kabulü mümkün görülmemiştir.
68. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun kısıtlama kararı
nedeniyle tutukluluğa etkili bir şekilde itirazda bulunamadığı iddiasına
ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
69. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına
yönelik olarak soruşturma dosyasında kısıtlama kararı verilmesi suretiyle
yapılan müdahalenin Anayasa'da (özellikle 19. maddenin sekizinci fıkrasında)
yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15.
maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek
bulunmamaktadır.
4. Sulh Ceza
Hâkimliklerinin Yapısı Nedeniyle İtiraz
Hakkının Etkin Olarak Kullanılamadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
70. Başvurucu; sulh ceza hâkimliği tarafından verilen tutuklama kararlarına
karşı bir başka sulh ceza hâkimliği nezdinde itiraz edilmesinin kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
71. Sulh ceza hâkimliklerinin kanuni hâkim güvencesini
sağlamadığı, tarafsız ve bağımsız mahkeme olmadığı ve tutukluluğa itirazın bu
yargı mercilerince karara bağlanmasının hürriyetten yoksun bırakılmaya karşı
etkili bir itirazda bulunmayı imkânsız hâle getirdiğine ilişkin iddialar
Anayasa Mahkemesince birçok kararda incelenmiş; bu kararlarda sulh ceza
hâkimliklerinin yapısal özellikleri dikkate alınarak söz konusu iddiaların
açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri, [GK],, §§
101-115; Mehmet Baransu
(2), B. No: 2015/7231, §§ 64-78,
94-97).
72. Somut başvuruda, aynı mahiyetteki iddialara ilişkin olarak
anılan kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum
bulunmamaktadır.
73. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kötü Muamele Yasağının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
74. Başvurucu, gözaltında iken gerekmediği hâlde kendisine ters
kelepçe takıldığını belirterek işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
75. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini
öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak
iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara
sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni
göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek,
B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
76. Bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı ve
Anayasa'nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna
ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde etkili bir soruşturmanın
yapılması gerekmektedir. Bu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve
cezalandırılmasını da sağlamaya elverişli olmalıdır (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 25).
77. Devletin sahip olduğu etkili soruşturma yükümlülüğü
kapsamında, işkence veya kötü muamele olduğunu gösteren yeterli kesin
belirtiler mevcut olduğunda -kişilere müdahale üçüncü kişilerden gelmiş olsa
dahi- şikâyet ya da ihbarda bulunulmadığında bile resen soruşturma açılmasının
sağlanması gerektiği açıktır (Tahir Canan,
§ 25).
78. Başvuruya konu olayda başvurucu, genel olarak kamu
görevlileri tarafından kötü muameleye maruz bırakıldığını ileri sürmektedir.
Başvurucunun anılan iddialarını herhangi bir adli ve/veya idari merciye ilettiğine dair bir bilgi veya belge sunmadığı da
gözetildiğinde hukuk sisteminde mevcut yargısal yolları tüketmeksizin bireysel
başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
79. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Masumiyet Karinesinin
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
80. Başvurucu, gözaltında iken kişisel bilgilerinin ve
görüntülerinin basınla paylaşıldığını belirterek adil yargılanma hakkı
kapsamında masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
81. Masumiyet (suçsuzluk) karinesi, kişinin suç işlediğine dair
kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence
altına alır. Bunun sonucu olarak kişinin masumiyeti asıl olduğundan suçluluğu ispat külfeti iddia makamına ait
olup kimseye suçsuzluğunu ispat mükellefiyeti yüklenemez. Ayrıca hiç kimse,
suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri
tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz.
Bu çerçevede masumiyet karinesi kural olarak hakkında bir suç isnadı bulunan ve
henüz mahkûmiyet kararı verilmemiş kişileri kapsayan bir ilkedir (Kürşat Eyol, B. No: 2012/665, 13/6/2013, §§ 26, 27).
82. Anılan karine, bir kimsenin suçluluğu hükmen sabit oluncaya
kadar kamu yetkilileri tarafından suçlu ilan edilmesine karşı koruma
sağlamaktadır. Öte yandan Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan
ifade özgürlüğü, bilgi edinme ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu nedenle
Anayasa'nın 38. maddesinin dördüncü fıkrasında güvence altına alınan masumiyet
karinesi, yürütülmekte olan bir ceza soruşturması hakkında yetkililerin
kamuoyuna bilgi vermesini engellemez (Erdal
Tercan [GK], B. No: 2015/15637, 12/4/2018, § 79). Ancak masumiyet
karinesine saygı gösterilmesi söz konusu olduğundan Anayasa'nın 38. maddesinin
dördüncü fıkrası, bilginin gereken bütün dikkat ve ihtiyat gösterilerek
verilmesini gerekli kılar (Nihat Özdemir
[GK], B. No: 2013/1997, 8/4/2015,
§ 22).
83. Somut olayda darbe teşebbüsünün ardından Gaziantep
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan yazılı açıklamada, FETÖ/PDY'ye yönelik yürütülen soruşturmada aralarında
başvurucunun da bulunduğu dokuz kişinin tutuklanarak ceza infaz kurumuna
gönderildiği ifade edilmiş ve bu açıklama bir haber ajansı tarafından
başvurucunun görüntüsü ile birlikte 9/8/2016 tarihinde internet sitesinde
yayımlanmıştır (bkz. § 13).
84. Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kamuoyunu
bilgilendirme amacıyla yapılan yazılı açıklamanın içeriği incelendiğinde;
açıklamada başvurucunun da aralarında bulunduğu şahısların yalnızca
tutuklandığının belirtildiği görülmekte, bunun dışında herhangi bir ifadenin yer
almadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda başvurucu hakkında soruşturma
başlatıldığının kamuoyuna duyurulmasının tek başına masumiyet karinesine
aykırılık teşkil ettiği söylenemez (bkz. § 13; benzer yöndeki değerlendirmeler
için bkz. Erdal Tercan, § 81; Mustafa Başer ve Metin Özçelik, B. No: 2015/7908, 20/1/2016, §§ 115-117; Süleyman Bağrıyanık ve
diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, §§ 180, 181).
85. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun masumiyet karinesinin
ihlal edildiği iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin olmadığı açık olduğundan
başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yakalama ve gözaltı işleminin hukuka aykırı olması
nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
3. Soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Tutuklamaya karşı sulh ceza hâkimliklerine itiraz hakkının
etkin olarak kullanılamaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
6. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
18/7/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.