logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mehmet Fatih Süzer [GK], B. No: 2016/68269, 18/7/2018, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET FATİH SÜZER BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2016/68269)

 

Karar Tarihi: 18/7/2018

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör Yrd.

:

Gökçe GÜLTEKİN YILMAZ

Başvurucu

:

Mehmet Fatih SÜZER

Vekili

:

Av. Mehmet ERDEM

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, haksız olarak gözaltında tutulma, tutuklamanın hukuki olmaması, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması, sulh ceza hâkimliklerinin hem tutuklama kararı veren hem de bu karara itirazı değerlendiren makam olmasının hukuka aykırı olması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; gözaltında kötü muameleye maruz kalınması nedeniyle işkence ve kötü muamele yasağının; gözaltında iken kişisel bilgilerin ve görüntülerin basınla paylaşılması nedeniyle de masumiyet karinesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 26/10/2016 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.

5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

7. Türkiye 15/7/2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl bugüne kadar birçok kez uzatılmıştır. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).

8. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından, darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 51, Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).

9. Bu kapsamda Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ/PDY'nin mali kaynağı olduğu belirtilen ve 23/7/2016 tarihli ve 667 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Zirve Üniversitesindeki örgütlenmesine yönelik olarak başvurucunun da aralarında bulunduğu şüpheliler hakkında soruşturma başlatılmıştır.

10. Başvurucu 6/8/2016 tarihinde ifade vermiştir. Başvurucu özetle aleyhindeki iddiaları kabul etmediğini, FETÖ/PDY ile bağlantısının bulunmadığını, örgütün toplantılarına katılmadığını, Bank Asyada maaşhesabının olduğunu, indirim sağlamaları nedeniyle çocuklarının FETÖ/PDY ile bağlantılı olduğu belirtilen okullarda öğrenim gördüğünü, daha önce çalıştığı ve FETÖ/PDY ile yakınlığı bilinen eğitim kurumundan bu nedenle istifa ettiğini ifade etmiştir.

11. Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle başvurucuyu sulh ceza hâkimliğine sevk etmiştir.

12. Gaziantep 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 8/8/2016 tarihli kararıyla başvurucu hakkında tutuklama tedbiri uygulanmıştır. Kararın ilgili bölümü şöyledir:

"Şüphelilere... Mehmet Fatih SÜZER, ... ve Ş.D.'yeyüklenen Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs Etme, Silahlı Terör Örgütü Üyesi Olmak suçu bakımından, atılı suçun niteliği, mevcut delil durumu, şüphelilerin atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması, (şüphelilerin halen dere teşebbüs dediğimiz fetö terör örgütüne yakın okul ve vakıflarda yönetici pozisyonunda bulunuyor olmaları, şüphelilerin bir kısmının himmet parası topladığını ve örgüt içerisinde etkili kişiler olduklarına yönelik tanık beyanları, şüpheli Ş.D.nin elinde F serisinden olmak üzere 15 adet, diğer serilerden olmak üzere 109 adet 1 doların ele geçirilmiş olması, yakalama ve olay tutanağı, 15/07/2016 tarihinde meydana gelen darbeye kalkışma olayı esnasında olayın işleniş tarzı, darbeye kalkışanların TBMM dahil bir çok kamu kurum ve kuruluşuna ait binaya saldırmaları, bu eylemler neticesinde bir çok kolluk kuvvetinin ve sivil vatandaşların hayatlarını kaybetmesi, yaşanan darbe girişimine ilişkin basına da yansıdığı üzere darbe girişiminde bulunanların girift yapısı , bu girift yapı ve kalkışılan soruşturmaya konu darbeye teşebbüs suçunun ani bir şekilde gerçekleşmesi, soruşturmaya konu terör örgütünün eylemlerinin ülke sathına yayılmasıbu sebeple birden fazla mecrada soruşturmaya konu suçun işlendiğine dair kuvvetli şüphenin varlığı, şüphelinin üzerlerine atılı suçun Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs Etme suçu oluşu, bu suçun Laik Demokratik Hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine yönelik bir suç niteliğinde bulunması, İnsan Hakları Özgürlükleri ile İnsan Hakları Özgürlüklerinin teminatı olan Laik Demokratik Hukuk Devletinin ortadan kaldırılmasının veya buna teşebbüs edilmesinin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan 80 Milyon vatandaşın hak ve hürriyetlerini kullanmasına engel olabileceği gibi ortadan kalkmasına sebep olabilecek suçlardan olması, suçlara ilişkin ivedi şekilde suçun aydınlatılması için soruşturmanın selameti bakımında tedbir alınmasındaki zorunluluğun göz önünde bulundurulması gerekliliği), atılı suçun CMK100/3-a-11 maddesi hükmünde sayılansuçlardan olması sebebiylevar sayılan kaçma, saklanma, ihtimali vedelillerin halen toplanıyorolması dikkate alınarak ve bu aşamada adli kontrol tedbirlerine başvurulmasının yetersiz nitelik taşıyıp, şüphelilerin almaları muhtemel cezaya nazaran tutuklama tedbirinin ölçülü olacağı değerlendirmesi ile CMK 100 ve devamıhükümleri uyarınca yapılan değerlendirme neticesi Gaziantep C.Başsavcılığının vaki talebinin KABULÜ İLE, şüphelilerin atılı suçlardan AYRI AYRI TUTUKLANMALARINA...[karar verildi.]"

13.Bir haber ajansı 9/8/2016 tarihinde, başvurucu hakkında yürütülen soruşturma ile ilgili bir haber yayımlamıştır. Haberin içeriği şöyledir:

"Gaziantep'te, darbe girişimi ardından başlatılan soruşturma kapsamında gözaltına alınan, aralarında kapatılan Zirve Üniversitesi ile kayyum atanan Naksan Holding'in yöneticilerinin de bulunduğu 9 kişi tutuklandı.

Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığından yapılan yazılı açıklamada, 15 Temmuz darbe girişimi ardından FETÖ/PDY'ye yönelik başlatılan soruşturmaların sürdüğü belirtildi. Başsavcılık açıklamasında, soruşturma kapsamında gözaltına alınan ve adliyeye sevk edilen 9 kişinin tutuklandığı belirtilerek şöyle denildi:

Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığımızca daha önce hakkında işlem başlatılarak gözaltına alınan M.İ.P. ... Mehmet Fatih Süzer (Zirve Üniversitesi idarecisi), ... tutuklanarak cezaevine gönderilmişlerdir.

Açıklamada ayrıca yürütülen soruşturma kapsamında 1 cezaevine personeli ile 1 özel okul öğretmeninin de gözaltına alındığı kaydedildi."

14. Başvurucu, tutukluluk hâlinin devamı kararına itiraz etmiş; Gaziantep 1. Sulh Ceza Hâkimliği 26/10/2016 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir.

15. Başvurucu 26/10/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

16. Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığının 30/5/2017 tarihli iddianamesi ile başvurucunun silahlı terör örgütü yöneticiliği suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle hakkında aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açılmıştır. İddianamede, başvurucu dışında on üç şüpheli hakkında da benzer suçlardan cezalandırma talebinde bulunulmuştur.

17. İddianamede, başvurucunun gerek organik olarak gerekse örgütsel nitelikli eylemleri bakımından FETÖ/PDY hiyerarşisi içinde yer aldığı ileri sürülmüştür. Bu suçlamalara esas alınan olgular şöyle özetlenebilir:

i. Başvurucunun FETÖ/PDY ile iltisaklı olduğu gerekçesiyle 667 sayılı KHK ile kapatılan Zirve Üniversitesinde projeler genel müdürü ve proje ofisi sorumlusu olarak çalıştığı belirtilmiştir. Bu kapsamda;

- E.B. isimli şahsın (kapatılan) Zirve Üniversitesinde idari personel biriminden sorumlu imam olduğu ifade edilmiştir. Buna göre E.B.; anılan birimdeki örgüt üyelerine emir ve talimat vermekte, yapılan örgütsel nitelikli toplantıların konusunu belirlemekte, ayrıca örgütün bu birimdeki mali yapısını kontrol etmekte ve buna ilişkin hesabı bir üst birimi olan Üniversite imamına aktarmaktadır.

- (Kapatılan) Zirve Üniversitenin yurdunda E.B. isimli şahıs tarafından düzenlenen toplantılara örgüt yapılanmasına göre başvurucunun muhasebeci olarak katıldığı, toplantılarda konuşmalar yaptığı, bu toplantılarda ülke gündeminin tartışıldığı, sonrasında örgüt lideri Fetullah Gülen'in ülke gündemine ilişkin haftalık yorumlarının izletildiği iddia edilmiştir. Toplantı sonunda başvurucunun katılımcılardan örgüte ait gazete ve dergilere abone olmalarını istediği, abone olmayanları E.B.ye bildirdiği belirtilmiştir. Ayrıca toplantıya katılan şahıslara aldıkları ücret oranında örgüte burs ve himmet adı altında yardımında bulunmalarının söylendiği, başvurucunun örgüte para yardımında bulunan çalışanların verdiği paraları elden teslim aldığı öne sürülmüştür.

- (Kapatılan) Zirve Üniversitesinden mezun olduğu belirlenen gizli tanık Kılıç, beyanında; E.B.nin kendisini terör örgütünün sohbet olarak adlandırdığı toplantılara davet ettiğini, katıldığı toplantıda başvurucunun konuşmacı olduğunu, toplantı sonunda örgüte ait gazete ve dergiye aboneliği bulunmayan katılımcılara abone olmaları konusunda telkinde bulunduğunu ve yayınlara abone olmayanları E.B.ye rapor ettiğini gördüğünü ifade etmiştir. Ayrıca başvurucunun toplantıya katılan şahıslardan aldıkları ücret oranında burs ve himmet adı altında yardımda bulunmalarını istediğini, burs parası verecek kişilerin bu paraları bir hafta içinde kendisine teslim etmelerini söylediğini ifade etmiştir.

- Şüpheli A.D. ifadesinde; başvurucunun da aralarında olduğu birçok kişinin FETÖ/PDY yapılanmasının içinde bulunduğunu bildiğini, başvurucununFETÖ/PDY ile bağlantılı olarak daha önceden tutuklandığını beyan etmiştir.

ii. Başvurucunun kızının FETÖ/PDY ile iltisaklı olduğu belirlenen özel bir okulda öğrenim gördüğü iddia edilmiştir.

iii. Başvurucunun FETÖ/PDY ile iltisaklı olduğu gerekçesiyle 667 sayılı KHK ile kapatılan Güneydoğu Anadolu Mali Müşavir ve Bağımsız Denetçiler Derneği ile Gaziantep MBA Mezunları Derneğine üye olduğu iddia edilmiştir.

iv. Başvurucunun FETÖ/PDY'nin finans kuruluşu olduğu belirtilen Bank Asyadaki hesap harkeketlerinin örgüte destek mahiyetinde olduğu ileri sürülmüştür. Bu kapsamda;

- Başvurucunun Bank Asyada hesabının olduğu, bu hesapta 2013 yılı Aralık ayında 1,2 TL bulunduğu, 2014 yılı Ocak ayında 14.551,28 TL'nin olduğu belirtilmiştir. Başvurucunun hesap hareketlerinin Şubat ayında 14.289,19 TL, Mart ayında 14.396,12 TL, Nisan ayında 12.143,53 TL, Aralık ayında ise 9.180,21 TL olarak tespit edildiği iddia edilmiştir. Başvurucunun anılan hesabında 2015 yılı Mart ayında 1.947,3 TL, Haziran ayında 251,47 TL, Eylül ayında 2.401,83 TL paranın olduğu; Aralık ayında ise başvurucunun bakiyesinin 0 TL olduğu ileri sürülmüştür.

- Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) 3/2/2015 tarihinde FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu değerlendirilen Bank Asyanın yönetimine el koymuş, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ise anılan Bankayı 29/5/2015 tarihinde TMSF'ye devretmiştir. Yine FETÖ/PDY ile bağlantıları olduğu belirtilen çok sayıda ticari kuruluşa da kayyım atanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 35).

18. İddianamede, başvurucuya yöneltilen eylemlere ilişkin olarak aşağıdaki hukuki değerlendirme yapılmıştır:

"... Şüphelinin [başvurucunun] örgütün finansman kaynağı olan Bankasya'ya örgütün çağrısı üzerine mevduat yatırarak örgüte finansman desteği sağladığı, terör örgütüne müzahir şirketlerde/işyerinde çalıştığı, çocuklarını örgütün eğitim kurumu olarak çalışan okullarına kaydını yaptırarak örgütün fikir ve eylemlerini benimsemesini sağladığı, örgüt ile iltisaklı olduğu tespit edilen derneklere üye olduğu, örgüt ile iltisaklı olduğu tespit edilen sendikaya üye olduğu, kamu tanıklarının beyanları ve etkin pişmanlık kapsamında ifade veren şüphelilerin anlatımlarıyla doğrulanan örgütün finansmanı için Zirve Üniversitesi kurumlarında ve örgütle iltisaklı kurumlarda örgüt adına düzenlenen toplantıları düzenlediği ve konuşmacı olarak ve muhasebeci olarak katıldığı, himmet adı altında bağış verdiği ve elden para topladığı,himmet yolu ile sağlanan gelirlerin genel olarak mütevelli heyetleri vasıtası ile toplandığı, örgüt adına yayın yapan zaman gazetesi/sızıntı derğisine abone olduğu, aramalarında yasaklı yayın evlerine ait yayınlar ele geçirildiği,

Şüphelinin [başvurucunun] FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün fikir, eylem ve ideolojisini benimsediği, örgütün yapılanmasının oluşturulması yönünde faaliyetlerde bulunduğu, örgütte yukarıdan gelen talimatlara uygun hareket ederek, örgütün alt kademesini yönlendirdiği, dosyamız şüphelileri ve örgütün diğer yönetici ve üyeleri ile sürekli irtibat kurdukları, eylem ve faaliyetlerindeki süreklilik, çeşitlilik, gizlilik ve yoğunluk durumu ve örgütün kurduğu üniversitede yönetici ve mütevelli üyesi olduğu da dikkate alındığında, şüphelinin örgütle organik bağ kurarak hiyerarşik ilişki içerisinde girerek Fetullahçı Silahlı Terör Örgütünün (Parelel Devlet Yapılanması) yönetici konumunda bulunduğu [anlaşılmıştır]."

19. Gaziantep 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 15/6/2017 tarihli ve E.2017/298 sayılı kararıyla başvurucu hakkındaki iddianamenin kabulüne karar verilmiştir.

20. Gaziantep 8. Ağır Ceza Mahkemesince aralarında hukuki ve fiilî bağlantı olması sebebiyle davanın Kahramanmaraş 2. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2016/206 sayılı dosyasıyla birleştirilmesine karar verilmiştir.

21. Başvurucu yargılama aşamasındaki savunmasında özetle aleyhindeki beyanları kabul etmediğini, kimseden himmet adı altında para toplamadığını, Bank Asyada maaşhesabının olduğunu, indirim sağlamaları nedeniyle çocuklarının FETÖ/PDY ile bağlantılı olduğu belirtilen okullarda öğrenim gördüğünü, daha önce çalıştığı ve FETÖ/PDY'ye yakınlığıyla bilinen eğitim kurumundan bu nedenle istifa ettiğiniifade etmiştir.

22. Başvurucu 26/3/2018 tarihinde tahliye edilmiş olup yargılama hâlen Kahramanmaraş 2. Ağır Ceza Mahkemesinde devam etmektedir.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

23. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tutuklama nedenleri" kenar başlıklı 100. maddesinin ilgili bölümleri şöyledir:

"(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.

 (2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.

b) Şüpheli veya sanığın davranışları;

1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,

2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,

Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.

 (3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;

...

11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),

..."

24. 5271 sayılı Kanun'un "Tutuklama kararı" kenar başlıklı 101. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

"(1) Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re'sen mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.

 (2) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;

a) Kuvvetli suç şüphesini,

b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,

c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,

gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir."

B. Uluslararası Hukuk

1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

25.Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Adil yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Kendisine bir suç isnat edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır.

2.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı

26. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), suçluluk karinelerine ve ispat yüküne ilişkin olarak ilkeler belirlemiştir. AİHM'e göre Sözleşme'nin 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasında korunan masumiyet karinesi, (a) mahkemelerin kişinin suç işlediği varsayımından başlamamalarını, (b) ispat yükünün iddia makamına ait olmasını ve (c) her türlü şüpheden sanığın yararlandırılmasını gerektirmektedir. Bu kapsamda ispat yükümlülüğünün iddia makamından savunmaya devredilmesi kural olarak masumiyet karinesi ihlal edecektir (Telfner/Avusturya, B. No: 33501/96, 20/3/2001, § 15).

27. AİHM'e göre herhangi bir mahkûmiyet hükmüne dayanmaksızın bir kimseyi peşinen suçlu ilan eden açıklamalar ile o kimsenin iddia olunan suçu işlediğinden şüphelenildiğine ilişkin açıklamalar arasında temel bir ayrımın yapılması gerekmektedir. Bu nedenle henüz yargılanıp suçlu bulunmayan kişiler hakkında kamu otoriteleri tarafından yapılan açıklamalarda kullanılan ifadeler büyük öneme sahiptir (Khuzhin ve diğerleri/Rusya, B. No: 13470/2002, 23/10/2008 § 94). Ayrıca kamu görevlileri tarafından yapılan açıklamalar nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edilip edilmediğinin tespiti, açıklamanın yapıldığı somut olayın koşulları çerçevesinde değerlendirilmelidir (Butkevičius/Litvanya, B. No: 48297/1999, 25/3/2012 § 49; Farhad Aliyev/Azerbaycan, B. No: 37138/2006, 9/11/2010, § 218).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

28. Mahkemenin 18/7/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Yakalamanın ve Gözaltı İşleminin Hukuka Aykırı Olduğuna İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

29. Başvurucu; suç işlediğine dair somut deliller ortaya konulmadan yakalanıp gözaltına alındığını ve iki gün süreyle haksız olarak gözaltında tutulduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

30. Anayasa Mahkemesi, kanunda öngörülen gözaltı süresinin aşıldığı veya yakalama ve gözaltına alınmanın hukuka aykırı olduğu iddialarına ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 64-72; Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 53-64; Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 141-150; İbrahim Sönmez ve Nazmiye Kaya, B. No: 2013/3193, 15/10/2015, §§ 34-47; Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, §§ 92-100).

31. Somut olayda yakalama ve gözaltı sürecinden sonra tutuklanan başvurucunun yakalama ve gözaltı tedbirlerinin hukuki olmadığıiddialarıylailgili olarak anılan kararlarda varılan sonuçlardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

32. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

33. Başvurucu, kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama nedeni bulunmadığı hâlde tutuklandığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğiniileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

34. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

35. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

...

Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."

i. Uygulanabilirlik Yönünden

36. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:

"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.

Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."

37. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191). Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY üyesi olduğu iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi, anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).

38. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk Özdemir, § 58).

ii. Genel İlkeler

39. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak ortaya konduktan sonra ikinci ve üçüncü fıkralarında, şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).

40. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir müdahale olarak tutuklamanın Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve tutuklama tedbirinin niteliğine uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Halas Aslan, B. No: 2014/4994, 16/2/2017, §§ 53, 54).

41. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasına göre tutuklama ancak suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler bakımından mümkündür. Bir başka anlatımla tutuklamanın ön koşulu, kişinin suçluluğu hakkında kuvvetli belirtinin bulunmasıdır. Bunun için suçlamanın kuvvetli sayılabilecek inandırıcı delillerle desteklenmesi gerekir (Mustafa Ali Balbay, B. No: 2012/1272, 4/12/2013, § 72).

42. Öte yandan Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında, tutuklama kararının kaçma ya da delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek amacıyla verilebileceği belirtilmiştir. 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesine göre de şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların bulunması, şüpheli veya sanığın davranışlarının delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe oluşturması hâllerinde tutuklama kararı verilebilecektir. Maddede ayrıca, işlendiği konusunda kuvvetli şüphe bulunması şartıyla tutuklama nedeninin varsayılabileceği suçlara ilişkin bir listeye yer verilmiştir (Halas Aslan, §§ 58, 59).

43. Diğer taraftan Anayasa'nın 13. maddesinde temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamaların ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda dikkate alınacak hususlardan biri tutuklama tedbirinin isnat edilen suçun önemi ve uygulanacak olan yaptırımın ağırlığı karşısında ölçülü olmasıdır (Halas Aslan, § 72).

44. Her somut olayda tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirtinin olup olmadığının, tutuklama nedenlerinin bulunup bulunmadığının ve tutuklama tedbirinin ölçülülüğünün takdiri öncelikle anılan tedbiri uygulayan yargı mercilerine aittir. Zira bu konuda taraflarla ve delillerle doğrudan temas hâlinde olan yargı mercileri Anayasa Mahkemesine kıyasla daha iyi konumdadır (Gülser Yıldırım (2), § 123). Bununla birlikte yargı mercilerinin belirtilen hususlardaki takdir aralığını aşıp aşmadığı Anayasa Mahkemesinin denetimine tabidir. Anayasa Mahkemesinin bu husustaki denetimi, somut olayın koşulları dikkate alınarak özellikle tutuklamaya ilişkin süreç ve tutuklama kararının gerekçeleri üzerinden yapılmalıdır (Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567, 25/2/2016, § 79; Selçuk Özdemir, § 76; Gülser Yıldırım (2), § 124).

iii. İlkelerin Olaya Uygulanması

45. Başvurucu, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

46. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

47. Başvurucu hakkında hazırlanan iddianamede; başvurucunun FETÖ/PDY yapılanmasıyla bağlantısı olduğu gerekçesiyle kapatılan Zirve Üniversitesinin projeler genel müdürü ve proje ofisi sorumlusu olması, kurum çalışanlarından himmet adı altında toplananparaları teslim alması, FETÖ/PDY'nin mali kaynağını oluşturan ve örgüte bu yolla gelir sağladığı tespit edilen Bank Asyaya örgüt liderinin ve yöneticilerinin çağrıları üzerine para yatırması, FETÖ/PDY ile iltisaklı olduğu gerekçesiyle kapatılan derneklere üye olması olgularına dayanılmıştır (bkz. § 17).

48. Soruşturma dosyasında gizli tanık Kılıç'ın beyanında; (kapatılan) Zirve Üniversitesinde çalışan başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatının olduğuna, bu yapılanmaya mensup olduğuna ve himmet adı altında para topladığına yönelik anlatımlarda bulunduğu görülmektedir (bkz. § 17). Şüpheli A.D. ise başvurucunun FETÖ/PDY ile bağlantısının olduğunu bildiğini ifade etmiştir (bkz. § 17). Bu itibarla başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli belirtilerin bulunduğu görülmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi Selçuk Özdemir başvurusunda; FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan bazı şüphelilerin ifadelerinde, hâkim olarak görev yapmakta olan başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatının olduğuna ve bu yapılanmaya mensup olduğuna yönelik anlatımlarını başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli bir belirti olarak kabul etmiştir (Selçuk Özdemir, § 75; Metin Evecen, B. No: 2017/774, 4/4/2018, § 58).

49. Öte yandan iddianamede, başvurucunun örgüt liderinin talimatı üzerine Bank Asyada bulunan hesabına yüklü miktarda para yatırdığı ileri sürülmüştür. Soruşturma mercilerince başvurucunun Bank Asyadaki hesabında 2014 yılı Ocak ayı öncesinde para bulunmamasına rağmen 2014 yılı Ocak ayında hesaba yaklaşık 14.551 TL para yatırıldığı iddia edilmiştir.

50. Anayasa Mahkemesi, FETÖ/PDY'nin mali kaynağını oluşturduğu ve örgüte bu yolla gelir sağladığı tespit edilen Bank Asyaya örgüt liderinin ve yöneticilerinin çağrıları üzerine para yatırılmasının somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin de temelsiz ve keyfî olmayacağı sonucuna varmıştır (Metin Evecen, § 59; Ali Biray Erdoğan, B. No: 2016/16189, 18/4/2018, § 40). Buna göre soruşturma makamlarınca ve/veya tutuklama tedbirine karar veren mahkemelerce FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan başvurucunun Bank Asya hesabında 2014 yılı Ocak ayından itibaren para artışı yaşanmasının da somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesi -anılan Bankanın durumu itibarıyla- temelsiz ve keyfî bir tutum olarak değerlendirilemez.

51. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı edilmemelidir. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda, delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir§ 78, 79).

52. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör örgütü üyeliği suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır.

53. Somut olayda Gaziantep 3. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken tutuklama nedeni olarak, işlendiği iddia olunan silahlı terör örgütü yönetme suçunun niteliğine, Kanun'da suç için öngörülen ceza miktarına, kaçma şüphesinin bulunmasına ve adli kontrolün yetersiz kalacak olmasına dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 12). Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Gaziantep 3. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden dayanılan tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.

54. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151). Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (bkz. Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin özellikleri de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).

55. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında Gaziantep 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.

56. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

57. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa'nın 13. ve 19. maddelerinde yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

3. Soruşturma Dosyasına Erişimin Kısıtlandığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

58. Başvurucu; soruşturma dosyasına ilişkin kısıtlama kararı nedeniyle hakkındaki iddiaların tamamına vâkıf olamadığını, bu nedenle tutuklamaya karşı etkili bir şekilde itirazda bulunma imkânından yoksun bırakıldığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

59. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:

"Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."

60. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

i. Uygulanabilirlik Yönünden

61. Başvurucunun şikâyetlerine konu kısıtlama kararının verildiği belirtilen soruşturma dosyasında başvurucuya yöneltilen suçlama, olağanüstü hâl ilanına sebebiyet veren olaylarla ilgilidir. Bu nedenle kısıtlamanın hukuki olup olmadığı, bir başka ifadeyle kararın kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı üzerindeki etkisinin incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle kısıtlamanın Anayasa'nın 19. maddesinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242).

ii. Genel İlkeler

62. Genel ilkeler için bkz. (Gülser Yıldırım (2), §§ 169-174).

iii. İlkelerin Olaya Uygulanması

63. Gaziantep 2. Sulh Ceza Hâkimliğince 5271 sayılı Kanun'un 153. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca, başvurucu hakkında yürütülen soruşturma dosyasına ilişkin olarak dosyayı incelemesinin veya belgelerden örnek almasının soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebileceği gerekçesiyle müdafinin soruşturma dosyasını inceleme yetkisinin kısıtlanmasına karar verilmiştir. Kısıtlama kararının soruşturma aşamasında kaldırılıp kaldırılmadığı hususunda herhangi bir belge veya bilgi bulunmamakla birlikte Gaziantep 8. Ağır Ceza Mahkemesince iddianamenin kabul edildiği 15/6/2017 tarihi itibarıyla kısıtlılık 5271 sayılı Kanun'un 153. maddesinin (4) numaralı fıkrası uyarınca kendiliğinden sona ermiş bulunmaktadır.

64. Başvurucuya yöneltilen suçlama temelde başvurucunun (kapatılan) Zirve Üniversitesinde FETÖ/PDY yapılanması içinde bulunmasıdır. Başvurucunun kolluk görevlilerince alınan ifadesi incelendiğinde kendisine isnat edilen suçlamalara ilişkin olarak başvurucuya açıklamada bulunulduğu ve bu suçlamalara konu eylemlerle ilgili sorular yöneltildiği, başvurucunun da isnat edilen eylem ve suçlamalara karşı savunma yaptığı, başvurucunun savunmasında suçlamayı kabul etmediği görülmektedir.

65. Diğer taraftan Gaziantep 3. Sulh Ceza Hâkimliğince yapılan sorgu sırasında başvurucuya hakkındaki soruşturma belgesinin ve Cumhuriyet Başsavcılığının tutuklama talebine ilişkin yazısının okunduğu ve bu sırada başvurucunun müdafiinin de hazır bulunduğu anlaşılmıştır. Başvurucu, suçlamalardan ve suçlamaların dayanaklarına ilişkin bilgi ve belgelerden haberdar olduktan sonra müdafiiyle birlikte hâkim önünde savunmasını sözlü olarak dile getirmiş; bu savunmasında da kolluktaki anlatımları doğrultusunda suçlamaları kabul etmemiştir. Son olarak başvurucu tarafından verilen tutukluluğa itiraz dilekçesinde, suçlamalara ilişkin detaylı bir savunma yapıldığı görülmektedir.

66. Ayrıca başvurucunun 5271 sayılı Kanun'un 153. maddesinin (3) numaralı fıkrasına aykırı olarak kuralda belirtilen ifadelerini içeren tutanaklar, bilirkişi raporları ve hazır bulunmaya yetkili olduğu diğer adli işlemlere ilişkin tutanaklara erişiminin kısıtlandığı yönünde bir şikâyeti de bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvurucunun ve müdafiinin isnat edilen suçlamalara ve tutukluluğa temel teşkil eden bilgilere erişimlerinin olduğu anlaşılmaktadır.

67. Bu itibarla suçlamalara dayanak olan temel unsurların ve tutmanın hukukiliğinin değerlendirilmesi için esas olan bilgilerin başvurucuya veya müdafilerine bildirilmiş ve başvurucuya bunlara karşı savunma ve itirazlarını ileri sürme imkânı verilmiş olması dikkate alındığında kısa bir süre devam eden soruşturma aşamasında uygulanmış olan kısıtlılık kararı nedeniyle başvurucunun tutukluluğa karşı etkili bir şekilde itirazda bulunamadığının kabulü mümkün görülmemiştir.

68. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun kısıtlama kararı nedeniyle tutukluluğa etkili bir şekilde itirazda bulunamadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

69. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik olarak soruşturma dosyasında kısıtlama kararı verilmesi suretiyle yapılan müdahalenin Anayasa'da (özellikle 19. maddenin sekizinci fıkrasında) yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

4. Sulh Ceza Hâkimliklerinin Yapısı Nedeniyle İtiraz Hakkının Etkin Olarak Kullanılamadığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

70. Başvurucu; sulh ceza hâkimliği tarafından verilen tutuklama kararlarına karşı bir başka sulh ceza hâkimliği nezdinde itiraz edilmesinin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

71. Sulh ceza hâkimliklerinin kanuni hâkim güvencesini sağlamadığı, tarafsız ve bağımsız mahkeme olmadığı ve tutukluluğa itirazın bu yargı mercilerince karara bağlanmasının hürriyetten yoksun bırakılmaya karşı etkili bir itirazda bulunmayı imkânsız hâle getirdiğine ilişkin iddialar Anayasa Mahkemesince birçok kararda incelenmiş; bu kararlarda sulh ceza hâkimliklerinin yapısal özellikleri dikkate alınarak söz konusu iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri, [GK],, §§ 101-115; Mehmet Baransu (2), B. No: 2015/7231, §§ 64-78, 94-97).

72. Somut başvuruda, aynı mahiyetteki iddialara ilişkin olarak anılan kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

73. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

74. Başvurucu, gözaltında iken gerekmediği hâlde kendisine ters kelepçe takıldığını belirterek işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

75. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).

76. Bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı ve Anayasa'nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde etkili bir soruşturmanın yapılması gerekmektedir. Bu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını da sağlamaya elverişli olmalıdır (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 25).

77. Devletin sahip olduğu etkili soruşturma yükümlülüğü kapsamında, işkence veya kötü muamele olduğunu gösteren yeterli kesin belirtiler mevcut olduğunda -kişilere müdahale üçüncü kişilerden gelmiş olsa dahi- şikâyet ya da ihbarda bulunulmadığında bile resen soruşturma açılmasının sağlanması gerektiği açıktır (Tahir Canan, § 25).

78. Başvuruya konu olayda başvurucu, genel olarak kamu görevlileri tarafından kötü muameleye maruz bırakıldığını ileri sürmektedir. Başvurucunun anılan iddialarını herhangi bir adli ve/veya idari merciye ilettiğine dair bir bilgi veya belge sunmadığı da gözetildiğinde hukuk sisteminde mevcut yargısal yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.

79. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Masumiyet Karinesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

80. Başvurucu, gözaltında iken kişisel bilgilerinin ve görüntülerinin basınla paylaşıldığını belirterek adil yargılanma hakkı kapsamında masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

81. Masumiyet (suçsuzluk) karinesi, kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına alır. Bunun sonucu olarak kişinin masumiyeti asıl olduğundan suçluluğu ispat külfeti iddia makamına ait olup kimseye suçsuzluğunu ispat mükellefiyeti yüklenemez. Ayrıca hiç kimse, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz. Bu çerçevede masumiyet karinesi kural olarak hakkında bir suç isnadı bulunan ve henüz mahkûmiyet kararı verilmemiş kişileri kapsayan bir ilkedir (Kürşat Eyol, B. No: 2012/665, 13/6/2013, §§ 26, 27).

82. Anılan karine, bir kimsenin suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kamu yetkilileri tarafından suçlu ilan edilmesine karşı koruma sağlamaktadır. Öte yandan Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü, bilgi edinme ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu nedenle Anayasa'nın 38. maddesinin dördüncü fıkrasında güvence altına alınan masumiyet karinesi, yürütülmekte olan bir ceza soruşturması hakkında yetkililerin kamuoyuna bilgi vermesini engellemez (Erdal Tercan [GK], B. No: 2015/15637, 12/4/2018, § 79). Ancak masumiyet karinesine saygı gösterilmesi söz konusu olduğundan Anayasa'nın 38. maddesinin dördüncü fıkrası, bilginin gereken bütün dikkat ve ihtiyat gösterilerek verilmesini gerekli kılar (Nihat Özdemir [GK], B. No: 2013/1997, 8/4/2015, § 22).

83. Somut olayda darbe teşebbüsünün ardından Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan yazılı açıklamada, FETÖ/PDY'ye yönelik yürütülen soruşturmada aralarında başvurucunun da bulunduğu dokuz kişinin tutuklanarak ceza infaz kurumuna gönderildiği ifade edilmiş ve bu açıklama bir haber ajansı tarafından başvurucunun görüntüsü ile birlikte 9/8/2016 tarihinde internet sitesinde yayımlanmıştır (bkz. § 13).

84. Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kamuoyunu bilgilendirme amacıyla yapılan yazılı açıklamanın içeriği incelendiğinde; açıklamada başvurucunun da aralarında bulunduğu şahısların yalnızca tutuklandığının belirtildiği görülmekte, bunun dışında herhangi bir ifadenin yer almadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda başvurucu hakkında soruşturma başlatıldığının kamuoyuna duyurulmasının tek başına masumiyet karinesine aykırılık teşkil ettiği söylenemez (bkz. § 13; benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Erdal Tercan, § 81; Mustafa Başer ve Metin Özçelik, B. No: 2015/7908, 20/1/2016, §§ 115-117; Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, §§ 180, 181).

85. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun masumiyet karinesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Yakalama ve gözaltı işleminin hukuka aykırı olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Tutuklamaya karşı sulh ceza hâkimliklerine itiraz hakkının etkin olarak kullanılamaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

5. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

6. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 18/7/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Genel Kurul
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Mehmet Fatih Süzer [GK], B. No: 2016/68269, 18/7/2018, § …)
   
Başvuru Adı MEHMET FATİH SÜZER
Başvuru No 2016/68269
Başvuru Tarihi 26/10/2016
Karar Tarihi 18/7/2018

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, haksız olarak gözaltında tutulma, tutuklamanın hukuki olmaması, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması, sulh ceza hâkimliklerinin hem tutuklama kararı veren hem de bu karara itirazı değerlendiren makam olmasının hukuka aykırı olması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; gözaltında kötü muameleye maruz kalınması nedeniyle işkence ve kötü muamele yasağının; gözaltında iken kişisel bilgilerin ve görüntülerin basınla paylaşılması nedeniyle de masumiyet karinesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Yakalama, gözaltı Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Tutukluluk (suç süphesi ve tutuklama nedeni) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Tutulan kişinin yargı merciine başvuru hakkı (hakim önüne çıkarılma) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Kötü muamele yasağı Yakalama ve/veya gözaltı sırasında güç kullanımı Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Masumiyet karinesi (Ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi