TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ÖMER TUNCER BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/72712)
|
|
Karar Tarihi: 8/9/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Umut FIRTINA
|
Başvurucu
|
:
|
Ömer TUNCER
|
Vekili
|
:
|
Av. Tevfik Barbaros ULUTAŞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; ödenen yargılama giderlerine ilişkin bedelin değer
kaybına uğratılarak iade edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının, yargılamanın
uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 28/12/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
A. Uyuşmazlığın Arka
Planı
8. Bursa'nın Mudanya ilçesine bağlı Akıncı Abidin Mahallesi'nde
bulunan 94 ada 5 parsel sayılı taşınmaz Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğüne (İdare) aitken 8/9/1983 tarihli ve 2886
sayılı Devlet İhale Kanunu'na istinaden yapılan ihale kapsamında 23/10/1995
tarihinde başvurucuya satılmıştır. Taşınmazın tapuda devir ve tescil işlemleri
21/11/1995 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
9. Hazine tarafından tapu kayıt maliki olan başvurucu aleyhine
Mudanya Sulh Hukuk Mahkemesinde müdahalenin meni, kal ve tapu iptali ile
tescili istemli dava açılmıştır. Dava dilekçesinde taşınmazın kıyı kenar
çizgisi içinde kaldığı, kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu,
özel mülkiyete konu olamayacağı ileri sürülmüştür. Mudanya Asliye Hukuk
Mahkemesince 4/7/2003 tarihli kararla tapunun iptaline, başvurucunun
müdahalesinin menine ve üzerindeki yapının kaline karar verilmiş, dosya
içeriğinden belirlenemeyen bir tarihte hüküm bu şekilde kesinleşmiştir.
10. Başvurucu, Hazine tarafından açılan dava ile taşınmazının
mülkiyetinin devlete geçmesi üzerine uğradığı zararların giderilmesi amacıyla
19/12/2005 tarihinde İdareye başvurmuştur. İdare 6/1/2006 tarihli yazıda kusuru
bulunmadığını belirterek talebi reddetmiştir.
B. Başvuruya Konu Tam
Yargı Davası Süreci
11. Başvurucu, uğradığı zararın giderilmesi amacıyla yaptığı
başvurunun reddine ilişkin idari işleme karşı 17/3/2006 tarihinde Ankara 10.
İdare Mahkemesinde dava açmıştır. Başvurucu dava açarken 12,20 TL başvuru
harcı, 6.611,90 TL karar harcı ve 2,10 TL vekâlet harcı olmak üzere toplam
6.626,20 TL yargılama giderini mahkeme veznesine yatırmıştır. Başvurucu;
başvuru, vekâlet ve peşin karar harcına ilişkin bu tutarları mahkeme veznesine
yatırdığına dair makbuzu Anayasa Mahkemesine sunmuştur. Ankara 10. İdare
Mahkemesi 22/3/2006 tarihinde yetkisizlik kararı vererek dosyayı Bursa 3. İdare
Mahkemesine (Mahkeme) göndermiştir.
12. Mahkeme 24/11/2006 tarihinde davanın reddine karar
vermiştir. Kararın gerekçesinde, uğranıldığı öne sürülen zararın meydana
gelmesinde davalı İdareyi sorumlu tutmaya hukuken olanak bulunmadığı
vurgulanmıştır. Mahkeme, tazminat talebini ise oluşan zarar ile idarenin eylemi
veya işlemi arasında illiyet bağı bulunmadığı gerekçesiyle yerinde bulmamıştır.
Ayrıca kararda 6.599,70 TL nispi harcın ve artan posta giderinin başvurucuya
iadesine hükmedilmiştir.
13. Başvurucu, anılan kararı temyiz etmesine rağmen temyiz
aşaması sonuçlanmadan 28/12/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
14. Danıştay Onüçüncü Dairesi 22/12/2017 tarihli kararıyla
hükmün onanmasına kesin olarak karar vermiştir.
15. Nihai karar 6/2/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
16. Mahkeme tarafından Ankara Vergi Dairesi Başkanlığına 21/2/2018
tarihinde harç iade yazısı gönderilmiştir. Başvurucuya gönderilen aynı tarihli
yazıyla 6.599,70 TL nispi harcın Ankara Vergi Dairesi Başkanlığından
alınabileceği ifade edilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Mevzuat Hükümleri
17. 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun "Kanunun şumulü" kenar başlıklı
1. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Madde 1 – Bu kanuna göre alınacak
harçlar aşağıda gösterilmiştir:
1. Yargı harçları,
2. ...
3. (Değişik: 21/1/1982 - 2588/1 md.) Vergi
Yargısı Harçları,
..."
18. 492 sayılı Kanun’un "Mevzuu"
kenar başlıklı 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Madde 2 – Yargı işlemlerinden bu kanuna
bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanları, yargı
harçlarına tabidir.
..."
19. 492 sayılı Kanun’un "Mükellef" kenar başlıklı 11. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"Madde
11 – Genel olarak yargı harçlarını davayı açan veya harca mevzu olan işlemin
yapılmasını isteyen kişiler ödemekle mükelleftir.
... "
20. 492 sayılı Kanun’un "Harç
alma ölçüleri" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Madde
15 – Yargı harçları (1) sayılı tarifede yazılı işlemlerden değer ölçüsüne göre
nispi esas üzerinden, işlemin nev'i ve mahiyetine göre maktu esas üzerinden
alınır. "
21. 492 sayılı Kanun’un "Mevzuu" kenar başlıklı 52. maddesi şöyledir:
"Madde
52 – (Değişik: 21/1/1982 - 2588/4 md.)
Vergi yargısı işlemlerinden bu Kanuna ekli (3)
sayılı tarifede yazılı olanlar, vergi yargısı harçlarına tabidir."
22. 492 sayılı Kanun’un "Mükellef" kenar başlıklı 56. maddesi şöyledir:
"Madde 53 – (Değişik: 21/1/1982 - 2588/5
md.)
Vergi yargısı harçları, harca mevzu olan
işlemlerden dolayı Vergi Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri ve Danıştay'a
başvuranlar tarafından ödenir. "
23. 492 sayılı Kanun’un "Harcın
geri verilmesi" kenar başlıklı 53. maddesi şöyledir:
"Madde 56 – (Değişik: 21/1/1982 - 2588/8
md.)
Vergi Mahkemelerince verilen nihai kararlar
üzerinden alınan nispi ve maktu harçlar (Başvurma harcı hariç) Bölge İdare
Mahkemelerince veya Danıştayca mükellef lehine karar verilmesi halinde
mükellefçe kazanılan miktar üzerinden, kesin kararın tebliği tarihinden
itibaren bir yıl içinde geri verilir veya istek üzerine vergi borcuna mahsup
edilir. "
24. 492 sayılı Kanun'a ekli I sayılı tarifede "Mahkeme harçları"nı düzenleyen
bölümün ilgili kısmı şöyledir:
"...
III- Karar ve ilam harcı:
1.Nispi harç:
a) Konusu belli bir
değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm
altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden (Binde 54)"
25. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu’nun “Kararlarda bulunacak hususlar”
kenar başlıklı 24. maddesinin (f) bendi şöyledir:
“f) Yargılama giderleri
ve hangi tarafa yükletildiği”
26. 2577 sayılı Kanun'un "Kararların
sonuçları" kenar başlıklı 28. maddesinin dava tarihinde
yürürlükte bulunan (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"2.
(Değişik bent: 10/06/1994 - 4001/13 md.) Tam yargı davaları hakkındaki
kararlardan belli bir miktarı içerenler genel hükümler dairesinde infaz ve icra
olunur.”
27. 2577 sayılı Kanun'un "Kararların
sonuçları" kenar başlıklı 28. maddesinin son hâlinin ilgili
kısmı şöyledir:
“Madde 28 –
1.(Değişik:10/6/1994-4001/13 md.) Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve
vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının
icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya
mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz
günü geçemez. (İptal cümle: Anayasa Mahkemesi’nin 10/7/2013 tarihli ve E.:
2012/107 K.: 2013/90 sayılı Kararı ile.) (…) (Ek cümleler: 21/2/2014-6526/18
md.; Değişik üçüncü ve dördüncü cümleler: 10/9/2014-6552/97 md.; İptal üçüncü
cümle: Anayasa Mahkemesi’nin 25/11/2015 tarihli ve E.: 2014/86, K.: 2015/109
sayılı Kararı ile.) (…)(1) (İptal dördüncü cümle: Anayasa Mahkemesi’nin
2/10/2014 tarihli ve E.: 2014/149, K.: 2014/151 sayılı Kararı ile.)(2) (Ek
cümle: 10/9/2014-6552/97 md.) (…)(1) ancak disiplin hükümleri saklıdır.(1)
2. (Değişik: 2/7/2012-6352/58 md.) Konusu
belli bir miktar paranın ödenmesini gerektiren davalarda hükmedilen miktar ile
her türlü davalarda hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderleri, davacının
veya vekilinin davalı idareye yazılı şekilde bildireceği banka hesap
numarasına, bu bildirim tarihinden itibaren, birinci fıkrada belirtilen usul ve
esaslar çerçevesinde yatırılır.
Birinci fıkrada belirtilen süreler içinde
ödeme yapılmaması halinde, genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur.
3. Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve
vergi mahkemeleri kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde
bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştay ve ilgili idari mahkemede maddi
ve manevi tazminat davası açılabilir.
4. (Değişik: 21/2/2014-6526/18 md.) Mahkeme
kararlarının süresi içinde kamu görevlilerince yerine getirilmemesi hâlinde
tazminat davası ancak ilgili idare aleyhine açılabilir.
...”
B. Danıştay İçtihadı
28. Danıştay Yedinci Dairesinin 1/4/2019 tarihli ve E.2018/951,
K.2019/2181 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...
Bununla birlikte, yukarıda da yer verildiği
üzere, 2577 sayılı Kanunun 28. Maddesinin 2. fıkrasında konusu belli bir miktar
paranın ödenmesini gerektiren davalarda hükmedilen miktar ile her türlü
davalarda hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin, davacının banka
hesap numarasını idareye bildirdiği tarihten itibaren süresi içerinde
ödenmediği takdirde, genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunacağı
belirtilmiştir. Genel hükümler dairesinde yapılması gereken ise, 2004 sayılı
İcra İflas Kanunu hükümlerine göre icra müdürlüklerince yürütülen infaz ve icra
yoludur.
... "
V. İNCELEME VE GEREKÇE
29. Mahkemenin 8/9/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiası
30. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
31. Bireysel başvuru sonrasında 31/7/2018 tarihli ve 30495
sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20.
maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a
geçici madde eklenmiştir.
32. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre
yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi
ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan
bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul
edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat
üzerine Bakanlık İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat
Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
33. Ferat Yüksel (B.
No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul
sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra
edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce
gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna
başvuru yolunun ilk bakışta ulaşılabilir ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı
şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğunu değerlendirmiştir.
Buna göre Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun
incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil
niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının
tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 27-36).
34. Somut başvuru yönünden de söz konusu karardan ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
35. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiası
ve Bakanlık Görüşü
36. Başvurucu, dava açarken ödemiş olduğu yargılama giderinin
değer kaybına uğratılarak iade edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
37. Anayasa’nın
"Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz.”
38. Somut olayda başvurucu, uğramış olduğu zararların
giderilmesi istemiyle idare mahkemesi nezdinde dava açabilmek için başvurma,
karar ve vekâlet harçlarından oluşan toplam 6.626,20 TL yargılama gideri
ödemiş; Mahkeme 24/11/2006 tarihinde 6.599,70 TL nispi harcın ve artan posta
giderinin başvurucuya iadesine hükmetmiştir. İadesine hükmedilen miktar
yönünden harç alınması işleminin mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği
hususunda tereddüt bulunmamaktadır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. A.D., B. No: 2015/10393, 9/1/2019, § 60).
39. Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında, yargılama sistemi
kapsamında doğrudan harç gibi bir katkı alınması
durumunda müdahalenin mülkiyetin kamu
yararına kullanımını kontrol veya düzenleme yetkisi kapsamında
incelenmesi gerektiği kabul edilmiştir (A.D.,
§ 62; Sadettin Ekiz, B. No:
2016/9364, 9/5/2019, § 46). Somut olayda da yargı harcı tahsil edildiğine göre
bu ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durum olmadığından müdahalenin mülkiyetin kamu yararına kullanımının düzenlenmesi çerçevesinde
incelenmesi uygun görülmüştür.
40. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak
olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla
sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken
temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri
düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesinin de gözönünde bulundurulması
gerekmektedir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa'ya
uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması
ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No:
2014/1546, 2/2/2017, § 62).
41. Mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerde ilk incelenmesi
gereken ölçüt kanuna dayalı olma ölçütüdür. Müdahalenin kanuna dayalı olması,
müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir, belirli ve öngörülebilir kanun
hükümlerinin bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye
İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44; Ford Motor Company, B. No: 2014/13518,
26/10/2017, § 49; Necmiye Çiftçi ve
diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55). Başvuru konusu
olayda yargı harcı tahsil edilmesi işleminin 492 sayılı Kanun'un 11. ve 15.
maddelerine dayandırıldığı görülmektedir. Bu itibarla ulaşılabilir,
öngörülebilir ve belirli olduğu açık olan söz konusu kanun hükümlerine dayanan
müdahalenin kanunilik ölçütünü taşıdığı değerlendirilmiştir.
42. Anayasa'nın 13. ve 35. maddeleri uyarınca mülkiyet hakkı
ancak kamu yararı amacıyla sınırlandırılabilmektedir (Nusrat Külah, B. No: 2013/6151, 21/4/2016,
§§ 53, 56; Yunis Ağlar, B. No:
2013/1239, 20/3/2014, §§ 28, 29). Devletin sunmuş olduğu yargısal hizmetler
karşılığında başvurucudan yargı harcı adı altında bir bedel tahsil etmesinin
kamu yararına dayalı meşru bir amacı olduğu kuşkusuzdur.
43. Son olarak kamu makamlarınca başvurucuların mülkiyet hakkına
yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenen amaç ile bu amacı gerçekleştirmek
için kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük ilişkisinin olup olmadığı
değerlendirilmelidir.
44. Ölçülülük ilkesi elverişlilik,
gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden
oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen
müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından
müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile
ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık
ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç
arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM,
E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2016/13,
K.2016/127, 22/6/2016, § 18; Mehmet Akdoğan
ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).
45. Orantılılık ilkesi gereği kişilerin mülkiyet hakkının
sınırlandırılması hâlinde elde edilmek istenen kamu yararı ile bireyin hakları
arasında adil bir dengenin kurulması gerekmektedir. Bu adil denge, başvurucunun
şahsi olarak aşırı bir yüke katlandığının tespit edilmesi durumunda bozulmuş
olacaktır. Müdahalenin orantılılığını değerlendirirken Anayasa Mahkemesi; bir
taraftan ulaşılmak istenen meşru amacın önemini, diğer taraftan da müdahalenin
niteliğini, başvurucunun ve kamu otoritelerinin davranışlarını gözönünde
bulundurarak başvurucuya yüklenen külfeti dikkate alacaktır (Arif Güven, B. No: 2014/13966, 15/2/2017,
§§ 58, 60; Osman Ukav, B. No:
2014/12501, 6/7/2017, § 71).
46. Somut olayda yargı harcı tahsil edilmesi yönündeki
müdahalenin meşru amacının dayandığı kamu yararını gerçekleştirmeye elverişli olduğunda kuşku bulunmamaktadır.
Müdahalenin gerekliliği yönünden ise vergi politikalarının belirlenmesi ve
uygulanması bakımından kamu makamlarının geniş bir takdir yetkisi olduğu
dikkate alınmalıdır. Bunun yanında başvurucu, müdahalenin gerekli olmadığını gösterir herhangi bir
somut olgu da gösterememiştir.
47. Anayasa Mahkemesi daha önce çeşitli kararlarında mülkiyet
hakkı kapsamındaki alacakların enflasyon karşısında önemli ölçüde değer kaybına
uğratılması nedeniyle başvuruculara şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir
külfet yüklendiği kanaatine vararak müdahalenin ölçülü olmadığı gerekçesiyle
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir (çok sayıda karar arasından
bkz. Abdulkerim Tanış ve diğerleri, B.
No: 2014/17621, 9/1/2018, §§ 32-40)
48. Bununla birlikte somut olay çeşitli yönleriyle söz konusu
başvurulardan farklı özellikler taşımaktadır. Başvurucu, uğradığı zararın
giderilmesi amacıyla yaptığı başvurunun reddine ilişkin idari işleme karşı tam
yargı davası açarken 6.626,20 TL yargılama giderini 17/3/2006 tarihinde mahkeme
veznesine yatırmış; Mahkeme 24/11/2006 tarihinde davanın reddine karar verirken
6.599,70 TL nispi harcın ve artan posta giderinin başvurucuya iadesine
hükmetmiştir. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden yapılan
incelemede Mahkemenin 21/2/2018 tarihli yazısıyla iadesine hükmedilen yargılama
giderinin Ankara Vergi Dairesi Başkanlığından alınabileceği hususunun
başvurucuya bildirildiği anlaşılmıştır.
49. Başvurucu, öncelikle ödemiş olduğu yargılama giderine
ilişkin bedelin değer kaybına uğratılarak iade edilmesinden yakınmıştır. Bu
bağlamda başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olabilmesi
için ihlali önleyebilecek mekanizmaların mevcut olup olmadığının irdelenmesi
gerekmektedir.
50. 2577 sayılı Kanun'un 28. maddesinin dava tarihinde
yürürlükte bulunan (2) numaralı fıkrasında tam yargı davaları hakkındaki
kararlardan belli bir miktarı içerenlerin genel hükümler dairesinde infaz ve
icra olunacağı belirtilmiştir. Fıkranın 2/7/2012 tarihinden itibaren yürürlükte
olan son hâlinde ise hükmedilen vekâlet ücreti ve yargılama giderlerinin
davacının veya vekilinin davalı idareye yazılı şekilde bildireceği banka hesap
numarasına, bu bildirim tarihinden itibaren birinci fıkrada belirtilen usul ve
esaslar çerçevesinde yatırılacağı hüküm altına alınmıştır. Yukarıda değinilen
ilgili Danıştay içtihadına göre (bkz. § 28) bu kapsamda verilen kararlar
nihayetinde 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine
göre yerine getirilecektir.
51. Somut olayda Mahkemece 24/11/2006 tarihinde yargılama
giderinin iadesine hükmedilmesine rağmen başvurucu tarafından 2004 sayılı Kanun
kapsamında kararın yerine getirilmesinin 21/2/2018 tarihine kadar talep
edilmediği anlaşılmaktadır. Bu noktada başvurucu tarafından açılan tam yargı
davasında verilen yargılama giderinin iadesine ilişkin hükmün yerine
getirilmesi hususunda gerekli mekanizmaların varlığını bir kez daha vurgulamak
gerekmektedir. Hâl böyle iken mahkeme hükmünün yaklaşık on iki yıl sonra icra
edilmesi neticesinde oluşan değer kaybına başvurucunun ihmal ve özensizliğinin
yol açtığı hususunda tereddüt bulunmamaktadır.
52. Diğer taraftan başvurucu, iadesine hükmedilen yargılama
giderinin vergi idaresince kendisine ödenebilmesi için hükmün kesinleşmesi
gerektiğini iddia etmiştir. Yargı harçlarının iadesine ilişkin olarak getirilen
hükmün kesinleşmesi şartı 492 sayılı Kanun'un 56. maddesinde yer almakta olup
bu madde vergi yargısı harçlarını
düzenlemektedir. Bu madde kapsamındaki vergi mahkemesi harçlarının dava
neticesinde haklı olduğuna hükmedilen davacılara geri verilmesi diğer yargı
harçlarından farklı olarak özel bir düzenlemeye tabi tutulmuştur. Başvuru
konusu olayda ise idare mahkemesinde tam yargı davası açtığı dikkate
alındığında harcın iadesi için hükmün kesinleşmesi şartının bulunmadığı
anlaşılmaktadır.
53. Dolayısıyla başvuruya konu tam yargı davasında yargılama
giderinin iadesine ilişkin hükmün icrası için kesinleşme şartı aranmadığı gibi
hükmün icrasını teminen gerekli mekanizmalar da bulunmaktadır. Başvurucunun
yargı kararının icrasını genel hükümlere göre yaklaşık on iki yıl boyunca talep
etmemesi kendi kusurundan ileri gelmekte olup mülkiyet hakkına yapılan
müdahalenin başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet
yüklemediği, başvurucunun mülkiyet hakkı ile kamunun yararı arasında olması
gereken adil dengenin bozulmadığı sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla mülkiyet
hakkının ihlal edilmediği açıktır.
54. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında, açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun
ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin
olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya
zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul
edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
55. Açıklanan gerekçelerle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 8/9/2020
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.