TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABUZER DEMİR VE ASLI PEKSEZER BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/73556)
|
|
Karar Tarihi: 23/10/2019
|
R.G. Tarih ve Sayı: 13/12/2019-30977
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız
SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Gülsüm Gizem
GÜRSOY
|
Başvurucular
|
:
|
1. Abuzer
DEMİR
|
|
|
2. Aslı
PEKSEZER
|
Vekili
|
:
|
Av. Şeyho SAYA
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, üst düzey bir kamu görevlisiyle ilgili yapılan haber
nedeniyle cezalandırılmanın başvurucuların ifade ve basın özgürlüklerini ihlal
ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 1/11/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle
şöyledir:
8. Birinci başvurucu, Adıyaman'da yayın yapan Bugün isimli yerel
gazetenin (gazete) hem ortağı hem de köşe yazarıdır. İkinci başvurucu,
gazetenin yazı işleri müdürüdür. Müşteki ise olayların geçtiği tarihte Adıyaman
Üniversitesinde rektör olarak görev yapmaktadır.
9. Gazeteci E.D., gazetenin 15/10/2014 tarihli nüshasında "Seçimler Yaklaştı 'Paralelci'
Rektör Hükümete Yanaştı!" başlıklı bir haber yapmıştır. Haberin
ilgili kısımları şöyledir:
"Cemaat desteği ile 4 yıl önce Adıyaman
Üniversitesi Rektörlüğü koltuğuna oturan... [T.G.nin] ... Yeni
dönemde yeniden rektör olabilmek için eski yol arkadaşları olan paralelcileri bir bir görevden
uzaklaştırarak, hükümete yakın görünme politikası güden G.'nin
bir sonraki hamlesi ise, ile gelen her bakan ya da milletvekili için üniversite
kampüsü içinde bir açılış organizasyonu tertip etmek oldu.
Her Kesimden Tepki Çekiyor
Yaptıklarıyla yapamadıklarıyla hep tartışılan
rektör G.'ye her kesimden tepki var. Halk,
üniversiteyle aralarına derin bir mesafe koyan G.'nin
yeniden rektör olmasını istemezken, akademik çerçevede üniversite içerisinde
yaşanan problemlerden dolayı rektör G'nin yeniden o koltuğa oturmasını
istemiyor.
Konu ile ilgili gazetemize açıklamalarda
bulunan ismini vermek istemeyen bir akademisyen 'Adıyaman Üniversitesinde
görevli akademisyen olarak üniversite içerisinde çeşitli baskılara maruz
bırakılıyoruz. Özellikle mevcut yönetimin görüşü dışında olan arkadaşlarımızın
yoğunlukla maruz kaldığı baskılar zaman zaman dayanılmaz boyutlara ulaşıyor.
Hükümetin başlattığı çözüm sürecinin bir parçası olan Kürt ve Alevi kökenli
çalışanları, görevinin ilk yıllarında görevlerinden alan Rektör ve yönetimin
aynı baskıyı eski rektörün kadrosunda olan öğretim görevlilerinin üzerinde de
uygulamaya çalıştı. Tek işi kişilerle uğraşmak olan bu yönetimin önümüzdeki
seçimlerde görevi bırakması ve yerine daha oturaklı bir yönetimin gelmesi ...
hayati derecede önemlidir...' diyerek çarpıcı açıklamalarda bulundular."
10. Başvurucu, gazetenin 16/2/2015 tarihli nüshasında "Adıyaman Veteriner Tıp Fakültesi" başlıklı
bir köşe yazısı yazmıştır. Yazının ilgili kısımları şöyledir:
" [A.A],
Veteriner
Elazığ'da, veterinerlik fakültesinde hayvanları, onların anatomilerinin
fizyolojilerini beslenme şekillerini hastalıklarını ve onları tedavi etmeyi
öğrenmiş.
Sonra, sonra Adıyaman Üniversitesi Tıp
Fakültesine Anatomi Bölüm Başkanı olarak atanmış.
Yetmemiş, tıp fakültesi dekan yardımcısı
olmuş, o da yetmemiş sağlık yüksek okulu müdürü yapmışlar.
Sırtını paralelci
rektöre dayamış, astığı astık, kestiği kestik. Kadrolara atanacak kişileri o
belirliyor.
Anatomi derslerine girmiyor, derslere
asistanlarını, yardımcılarını gönderiyor ama ders ücretlerini kendisi alıyor.
Açılan bir kadroya söz verdiği kişilerin
dışında başka birileri başvurursa bilinen bilinmeyen ikna yöntemleri
uygulayarak o kadroya müracaat eden diğer kişi ya da kişileri saf dışlı
bırakıyor.
Böyle bir hegemonya kurmuş [A.A]
Yakın bir zamanda bir infaz çetesi oluşturursa
hiç şaşırmam.
Peki tıp fakültesi öğrencilerine ne anlatacak
bu veteriner hekim?
...
Adıyaman tıp fakültesi veteriner mi
yetiştiriyor doktor mu?
...
Adıyaman tıp fakültesinin öğretim üyelerinin
çoğu veteriner.
Hepsi de Elazığ'dan
gelme. Paralelci rektör
Elazığ'da bir maden bulmuş, veteriner madeni!
Böyle bir üniversite böyle bir tıp eğitim olur
mu?
Bu öğrencilerin, çocuğumu tıp eğitimine
gönderdim diye umutlanan ailelerin ve yarın mezun olup sağlık ordusuna
katıldıklarında yapmaları muhtemel tıbbi hataların bütün günahı mevcut paralelci rektör [T.G.nin] boynundadır.
Üniversiteyi bu hale getirdiği yetmiyormuş
gibi bir de gelecek dönem rektörlüğe aday sayın G.!
Böyle bir ahvalde sayın G.'nin
günahları onu seçecek ve atayacak olanların da boynunda olacaktır."
11. Yukarıdaki haberler üzerine başvurucular hakkında müşteki
tarafından şikâyette bulunulmuştur. Yapılan soruşturma sonucunda başvurucuların
hakaret suçundan cezalandırılması istemiyle iddianame düzenlenmiştir.
12. Yargılamayı yapan Adıyaman 2. Asliye Ceza Mahkemesinin
(Mahkeme) 2/7/2015 tarihli duruşmasında müşteki şu şekilde beyanda bulunmuştur:
"Hakkımda söylentiler olduğu için daha
önceden televizyon programında buna yönelik iddialara cevap vermiş olabilirim.
Çünkü ısrarla hakkımda bu şekilde iddialar yapılıyordu. Bende bunlara cevap
vermiştim..."
13. Mahkeme 26/5/2016 tarihinde birinci başvurucunun bir kez,
ikinci başvurucunun iki kez 1.740 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve
hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB)karar vermiştir. Gerekçeli
kararın ilgili kısımları şu şekildedir:
"...Sanıklar her ne kadar katılana
yönelik hakaret suçlamasını kabul etmemiş iseler de; dosyamızda mevcut;
15/10/2014 günü söz konusu gazetede [E.D.nin] yapmış olduğu
ve manşetteki haberin başlığında'Seçim Yaklaştı, Paralelci Rektör Hükümete Yanaştı' şeklinde bir ibareye yer
verildiği, 16/02/2015 tarihinde Abuzer Demir'in Adıyaman Veteriner Tıp
Fakültesi başlıklı köşe yazısında ise, 'paralelci
rektör' söyleminin kullanıldığı husususun tespit edildiği görülmüş olup, bu
konuda Ankara İl Emniyet Müdürlüğüne terör örgütü listelerinde 'paralel yapı
veya bu isim ile bağlantılı bir örgüt' olup olmadığı hususu sorulmuş olup, ...
tarihli cevabi yazısında; PDY (Paralel Devlet Yapılanması) olarak adlandırılan
teşekkülün terör örgütü listesine alındığına dair herhangi bir mahkeme kararı
bulunmadığı ancak, Fetullah Gülen isimli şahsın
silahlı terör örgütü kurma ve yönetme, anayasal düzeni ortadan kaldırmaya
teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini
yapmasına engellemeye teşebbüs etme vb. suçlardan 30 adet aranıyor kaydı ve 11
adet dava dosyasının bulunduğu bildirilmiş olup, sanıkların gazetelerinde ifşa
ettikleri katılan [T.G.nin] sanıkların isnat ettikleri PDY (paralel devlet
yapılanması) örgütü ile bir bağının bulunduğuna ilişkin dosyaya yansıyan somut
bir delil bulunmadığı, ... katılan hakkında paralel devlet yapılanması
konusunda yapılan bir soruşturma ile ilgili açılan bir kamu davasının
bulunmadığı, bu haliyle suça konu gazete yazıları nazara alındığında,
sanıkların yapmış olduğu haberde ve kaleme aldığı köşe yazısında katılan
hakkında 'paralelci' denilmek suretiyle katılana
halen devam eden ve silahlı terör örgütü olarak soruşturma yürütülen bir dosya
kapsamında suç isnadında bulunularak katılanın onur şeref ve saygınlığını
rencide edebilecek bir isnatta bulunulduğu ve katılana alanen
hakaret ettikleri, ... nitekim "paralel" isminde ülke genelinde
yürütülen birçok soruşturma bulunduğu ve kişiye paralelci
denmesi halinde kişilerindoğrudan bu soruşturma ile
bağlantılı olduğu ve suç işlediği isnadında bulunmak olacağından sanıkların
suçtan kurtulmaya yönelik savunmalarına itibar edilmeyerek ... sanık Aslı'nın
gazete yazı işleri müdürü olarak diğer sanıklar tarafından yazılan yazıları
yayınlaması nedeniyle iki farklı tarihteki yazıdaki eylem nedeniyle iki kez,
sanık Abuzer'in üzerine atılı hakaret suçu sübuta ermekle eylemine uyan TCK'nun 125/1 maddesi gereğince mahkumiyetine ve hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına; sanık Aslı'nın üzerine atılı hakaret suçu
sübuta ermekle eylemine uyan TCK'nun 125/1 maddesi
gereğince iki kez mahkumiyetine ve iki kez hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına karar verilmiştir."
14. İtiraz üzerine Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesi 23/9/2016
tarihinde itirazı kesin olarak reddetmiştir.
15. Nihai karar başvuruculara 11/10/2016 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
16. Başvurucular 1/11/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
17. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Hakaret” kenar başlıklı 125. maddesinin
ilgili kısımları şöyledir:
“(1)
Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir
fiil veya olgu isnat eden ... kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî
para cezası ile cezalandırılır...
(2)
Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi
hâlinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 23/10/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
19. Başvurucular; gazetede yer alan haberlerin dayanaksız
olmadığını, müştekinin duruşmadaki beyanına göre hakkında daha önce de bu
iddiaların ortaya atıldığını, kendilerinin de müşteki hakkında daha önceden
çıkan haberlerden faydalandıklarını, haberlerin görünür gerçeğe uygun olduğunu,
kamuoyunu bilgilendirme kapsamında yaptıkları haberlerin suç teşkil etmediğini
belirterek ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
20. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde esas alınacak “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar
başlıklı 26. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya
başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.
Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da
vermek serbestliğini de kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması,...
başkalarının şöhret veya haklarının,... korunması ... amaçlarıyla
sınırlanabilir…”
21. Anayasa’nın "Basın
hürriyeti" kenar başlıklı 28. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
“Basın
hürdür, sansür edilemez…
Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini
sağlayacak tedbirleri alır.
Basın hürriyetinin sınırlanmasında, Anayasanın
26 ve 27 nci maddeleri
hükümleri uygulanır…”
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade
ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
23. Gazetede yayımlanan haberler nedeniyle başvurucuların adli
para cezası ile cezalandırılmalarına karar verilmiştir.Söz konusu mahkeme kararı ile
başvurucuların ifade ve basın özgürlüğüne yönelik bir müdahalede bulunulduğu
belirlenmiştir.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
24. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler,
... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak
ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum
düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
25. Yukarıda anılan müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen
ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın
ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
26. Yapılan değerlendirmeler neticesinde 5237 sayılı Kanun’un
125. maddesinin kanunla sınırlama
ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
27. Başvurucuların adli para cezası ile cezalandırılmalarına
karar verilmesinin başkalarının şöhret veya
haklarının korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve
meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(1) Genel
İlkeler
(a) Demokratik
Toplumda İfade Özgürlüğünün Önemi
28. Demokratik toplumda ifade özgürlüğünün önemine ilişkin
detaylı açıklamalar için bkz. Bekir Coşkun
([GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 33-35), Mehmet
Ali Aydın ([GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42, 43), Tansel Çölaşan (B. No: 2014/6128,
7/7/2015, §§ 35-38) kararları.
(b) Müdahalenin
Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
29. Müdahalenin demokratik toplum düzenine uygun olmasına ilişkin
ilke paragrafları için bkz. Bekir Coşkun,
(§§ 44, 47, 48, 51, 53-55, 57), Mehmet Ali
Aydın (§§ 68,70-72), AYM, E.2018/69, K.2018/47, 31/5/2018, § 15;
AYM, E.2017/130, K.2017/165, 29/11/2017, § 18; Tansel
Çölaşan (§§ 46, 49, 50, 51), Hakan
Yiğit (B. No: 2015/3378, 5/7/2017,§§ 58,
59, 61, 66, 68) kararları.
30. Buna göre ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahale, zorunlu
bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı
karşılamakla birlikte orantılı değilse demokratik toplum düzeninin gereklerine
uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez.
(c) Basın
Özgürlüğü
31. Basın özgürlüğü ile ilgili detaylı açıklamalar için bkz. Mehmet Ali Aydın (§ 69), Bekir Coşkun (§§ 34-36),İlhan Cihaner (2) (B. No: 2013/5574,
30/6/2014, § 63) kararları.
(d) Basının
Ödev ve Sorumlulukları
32. Demokratik bir toplumda basının ödev ve sorumluluklarına
ilişkin detaylı açıklamalar için bkz. Orhan
Pala (B. No: 2014/2983, 15/2/2017, §§ 46-48), Erdem Gül ve Can Dündar ([GK], B. No:
2015/18567, 25/2/2016, § 89), R.V.Y. A.Ş.
(B. No: 2013/1429, 14/10/2015, § 35),Fatih
Taş ([GK], B. No: 2013/1461, 12/11/2014, § 67) Önder Balıkçı (B. No: 2014/5552,
26/10/2017, § 43), Medya Gündem Dijital
Yayıncılık Ticaret A.Ş. ([GK], B. No: 2013/2623, 11/11/2015, §§ 42,
43), Kadir Sağdıç ([GK], B. No:
2013/6617, 8/4/2015, §§ 53, 54), İlhan Cihaner (2) (B. No: 2013/5574, 30/6/2014, §§ 60,
61) kararları.
(e) Çatışan
Haklar Arasında Dengeleme
33. Mevcut başvuruda başvurucuların basın özgürlüğü ile
davacının itibarının korunması hakkı arasında bir çatışma meydana gelmiştir.
Çatışan söz konusu haklar arasında dengeleme yapılabilmesi için eldeki olaya
uygulanabilecek kriterlerden bazıları şu şekilde sayılabilir:
i.
Yayında kamu yararı bulunup bulunmadığı, genel yarara ilişkin bir tartışmaya
katkı sağlayıp sağlamadığı
ii. Toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı
iii. Haber veya makalenin yayımlanma şartları
iv. Haber veya makalenin konusu, bunlarda kullanılan ifadelerin
türü, yayının içeriği, şekli ve sonuçları
v. Habere yönelik kısıtlamaların niteliği ve kapsamı
vi. Haberde yer alan ifadelerin kim tarafından dile getirildiği
vii. Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük derecesi ile
ilgili kişinin önceki davranışları
viii. Kamuoyu ile diğer kişilerin kullanılan ifadeler karşısında
sahip oldukları hakların ağırlığı
34. Anayasa Mahkemesi başvurunun koşullarına göre bazıları
yukarıda sayılan kriterlerin gerektiği gibi değerlendirilip
değerlendirilmediğini denetler (Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2004, § 41; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503,
27/10/2015, § 56; Kadir Sağdıç,
§§ 58-66; İlhan Cihaner
(2), §§ 66-73). Bunun için başvurucu tarafından yazılan yazının
-yayımlandığı bağlamdan kopartılmaksızın- olayın bütünselliği içinde
değerlendirilmesi gerekir (Nilgün Halloran, § 52; Önder
Balıkçı, § 45).
(f) Maddi Olgular ile Değer Yargısı Arasındaki Fark
35. Öte yandan dava konusu söylemlerin maddi vakıaların
açıklanması veya değer yargısı olarak nitelendirilmesi önemlidir. Bu noktada
maddi olgular ile değer yargısı arasında dikkatli bir ayrıma gidilmelidir.
Maddi olgular ispatlanabilse de değer yargılarının doğruluğunu ispatlamanın
mümkün olmadığı hatırda tutulmalıdır (Kadir
Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, § 57; İlhan Cihaner (2),
B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 64). Ancak bir açıklamanın tamamen değer
yargısından oluşması durumunda bile müdahalenin orantılılığı ihtilaflı
açıklamanın somut unsurlarla yeterince desteklenip desteklenmemesine göre
tespit edilmelidir. Çünkü somut unsurlarla desteklenmiyorsa değer yargısı
ölçüsüz olabilir (Cem Mermut,
B. No: 2013/7861, 16/4/2015, § 48).
(2) İlkelerin
Olaya Uygulanması
36. Somut olayda Adıyaman'da yerel bir gazetede gazetecilik
yapan başvurucular, aynı ildeki bir üniversitede rektör olan müşteki hakkında
iki farklı haber yapmışlardır. İlgili haberler -kamuoyunda 17-25 Aralık soruşturmaları olarak bilinen
soruşturmalar kapsamında devlet içinde örgütlenmiş paralel bir yapılanma olduğu
değerlendirilmiştir-müştekinin 2014 yılı öncesinde Paralel Yapılanma içinde yer
aldığı iddialarını içermektedir.
37. Birinci başvurucu, kaleme aldığı ilk haberde müştekiden paralelci rektör olarak
bahsetmiş, müştekinin atadığı A.A.nın
görevlerini tek tek saymıştır. Başvurucuya göre A.A.nın aslında veteriner hekim olmasına karşın tıp
fakültesinde üst düzey görevlere getirilmesi ve kendi ihtisas alanı dışında
görevlerde yer alması anlaşılamaz bir durumdur. Başvurucu bu durumu A.A.nın Paralel Devlet Yapılanması
(PDY) ile iltisaklı olmasına bağlamıştır. Zira başvurucunun ifadesine göre
müşteki, PDY ile irtibatlı bazı kişilerle bağlantı kurarak bu doğrultuda
görevlendirmeler yapmıştır.
38. E.D.nin yaptığı ve ikinci
başvurucunun cezalandırılmasına neden olan "Seçimler
Yaklaştı 'Paralelci' Rektör Hükümete Yanaştı!" başlıklı
ikinci haberde; müştekinin önceden PDY ile iltisaklı olduğu ve bu yapı içindeki
insanları üniversitede görevlendirdiği iddialarına yer verilmiştir. Haberde
E.D., müşteki ile birlikte çalışmış bir akademisyen ile söyleşi yaptığını
belirtmiştir. Söyleşi yapılan akademisyenin iddialarına göre müşteki,
üniversitede bu yapıyla irtibatlı olmayan kişilere çeşitli baskılar
uygulamıştır.
39. İlk derece mahkemesi başvurucular tarafından yapılan
haberlerin müştekinin toplum içindeki itibarı ve diğer fertler nazarında
saygınlığını zedelediğini ve hakaret suçunu oluşturduğunu belirterek
başvurucuların adli para cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir.
40. Başvuru konusu haberlerde gözönünde
bulundurulması gereken ilk husus kullanılan ifadelerin türüdür. Başvurucuların
müştekinin itibarına yönelik sert ifadeler kullandığı görülmekle birlikte
müştekinin asıl olarak yakındığı ifadenin
"paralelci" kelimesi olduğu
anlaşılmaktadır. Müştekiyi PDY ile ilişkili gösteren "paralelci" kelimesinin
ağır bir söylem olduğu, incitici, şoke edici ya da rahatsız edici bir yanının
bulunduğu kabul edilmelidir. Bununla birlikte ifade özgürlüğü; ifadenin
rasyonel mi duygusal mı sağlam temelli mi yoksa temelsiz mi olduğuna ve başkalarının
onu yararlı veya zararlı, değerli veya değersiz olarak değerlendirmesine
bakmaksızın ifadeyi korur. İfadenin polemik içermesi veya kırıcı olması bile
onu koruma kapsamından mahrum etmez (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ali Gürbüz ve Hasan Bayar, B. No:
2013/568, 24/6/2015, § 42; Önder Balıkçı,
§ 40). Dolayısıyla kullanılan ifadelerin başvuru konusu olay kapsamında,
yazının tamamının ışığı altında ve özellikle hedef aldığı kişi ile başvurucunun
konumu ve söylenme şekli bağlamında incelenmesi gerekmektedir.
41. Öncelikle başvuru konusu haberlerin 2014 ve 2015 yıllarında,
henüz darbe teşebbüsü gerçekleşmeden önce yazıldığı, o dönemde devlet içinde
birbirlerini kayıran, hep birlikte hareket eden ve menfaat temin eden bir
yapıya mensubiyeti ifade etmek için kullanıldığı anlaşılmaktadır.
42. Başvurunun çözümlenmesinde gözününde
bulundurulması gereken ikinci husus başvurucuların ve müştekinin konumudur.
Adıyaman'da üst düzey kamu görevlilerinden biri olan müştekinin aynı ilde
gazetecilik yapan başvurucuların sıkı ve yakın denetimi altında olması
tabiidir. Eleştirilerin hedefinde olan müşteki kamusal görev üstlenmiş olan bir
rektör olduğu için kabul edilebilir eleştiri sınırları, sade bir vatandaş ile
karşılaştırıldığında daha geniştir. Bu sebeplerle müştekinin kendisine yönelik
eleştirilere diğer vatandaşlara göre daha fazla hoşgörü göstermesi gerekir
(benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ali
Suat Ertosun (7), B. No: 2014/1416, 15/10/2015, § 36).
43. Dikkate alınması gereken bir başka husus da ilgili
haberlerde ele alınan konudur. Başvuruya konu haberlerde, rektör olan
müştekinin 2014 yılı öncesi dönemde PDY'ye mensup
olan kişileri üniversitede görevlendirdiği, kayırmacı bir tavır sergilediği ve
belirtilen yapı içinde yer almayanlara baskı uyguladığı iddiaları dile
getirilmiştir. Başvurucuların ileri sürdüğü iddiaların müştekinin yürüttüğü
kamu görevine ilişkin olduğu, bu anlamda yapılan haberlerin kamuoyunu
ilgilendiren bir konuda yapılan tartışmanın bir parçası olduğu anlaşılmaktadır.
Bu bağlamda bir haber veya yazının kamuyu bilgilendirme değeri ne kadar yüksek
ise kişinin söz konusu haber veya makalenin yayımlanmasına o kadar boyun eğmesi
gerekir (İlhan Cihaner
(2), § 74; Kadir Sağdıç,
§ 67).
44. Somut olayda, haberlerin kaleme alındığı dönemde pek çok
kamu görevlisinin PDY'ye mensup olup olmadığı
konuları tartışılmış ve bu konu ülke gündemini uzunca süre meşgul etmiştir.
Müştekiye yönelik iddiaları ilk kez başvurucuların dile getirmediği, farklı
kesimler tarafından müştekinin PDY mensubu olduğu yönünde iddialarda
bulunulduğu ve müştekinin bu iddiaları yalanladığı anlaşılmaktadır (bkz. § 12).
Bu tartışmalar ekseninde başvurucular yaptıkları haberlerde, müştekinin görevi
kapsamında yaptığı tasarruflardan somut örnekler vermişlerdir. Başvurucuların
bu örneklerden yola çıkarak olgusal bir tespitte bulundukları ve müşteki
hakkında bir değer yargısına ulaştıkları görülmektedir. Müştekinin ise
haberlerdeki olgusal tespitlere bir itirazının olmadığı görülmüştür. Bu noktada
rektörlük görevini yürüten müştekinin görevi nedeniyle kendisine yöneltilen
eleştirilere katlanması beklenir. Öte yandan müştekinin yapılan haberler
nedeniyle kişisel kariyerinin etkilenmediği ve uzun bir süre daha aynı
üniversitede rektör olarak görev yaptığı gözönünde
bulundurulmalıdır.
45. İlk derece mahkemesi, başvurucuların basın özgürlüğü ve bu
bağlamda ifade özgürlüğü ile müştekinin şeref ve itibarına saygı hakları
arasında bir denge kurmaya çalışmamıştır. Mahkeme, başvurucuların hakaret
suçunu işledikleri iddiasıyla haklarında açılan kamu davasında haberlerden bazı
ifadeleri çekerek müştekinin kişilik haklarının zedelendiğini belirtmekle
yetinmiştir. Mahkeme, dava konusu yazılarda kullanılan ifadelerin ağırlığı,
muhatabı gibi hususlarda bir değerlendirmede bulunmamıştır. Bunun yanı sıra
Mahkeme, müştekinin üst düzey bir kamu görevlisi olduğunu, yazının genel çıkarı
ilgilendiren bir tartışmaya katkı sunup sunmadığını değerlendirmediği gibi
haberin yapıldığı dönemin şartlarını da tartışmamıştır. Tüm bu tespitler ışığında
ilk derece mahkemesinin başvurucular tarafından kaleme alınan yazıları,
yazıldığı bağlamdan koparmaksızın olayın bütünselliği içinde değerlendirdiği
söylenemez.
46. Bunun yanı sıra gazetecilerin siyasetçilerin sözlerini ve
davranışlarını takip etmeleri, onlar hakkında fikir oluşturarak kamuoyunu
bilgilendirmeye hatta yönlendirmeye çalışmaları demokratik bir toplumda
kaçınılmazdır. Rahatsız edici de olsa siyasilere ve tanınmış kişilere ilişkin
yapılan bilgilendirme ve eleştirilerin cezalandırılması caydırıcı etki doğurarak toplumdaki ve
kamuoyundaki farklı seslerin susturulmasına yol açabilir. Cezalandırılma
korkusu, çoğulcu toplumun sürdürülebilmesine engel olabilir (Ergün Poyraz (2), § 79). Bu nedenle
yazının yayımlandığı dönemde, Adıyaman Üniversitesi rektörü olan müştekinin
kamu görevine yönelik olarak kaleme alınan ve ağır eleştiri içeren haberleri
yapan başvurucuların adli para cezası ile cezalandırılmalarına karar verilmesi,
bilgilendirme ve eleştiri ortamına zarar verebilecektir.
47. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru incelemesinde bireylerin
anayasal hakları ihlal edilmediği sürece derece mahkemelerinin dava konusu
olguları değerlendirmesine ve hukuku yorumlamasına müdahalede bulunmaz (Önder Balıkçı, § 47; Haci Boğatekin (2), B. No: 2014/12162,
21/11/2017, § 49). Buna karşın somut olayda ilk derece mahkemesinin 2014
yılında yayımlanan bir haber hakkında haberin yapıldığı dönemin koşullarını
gözetmeksizin kararın verildiği 2016 yılının koşullarını gözeterek verdiği
mahkûmiyet gerekçesinin başvurucuların ifade ve basın özgürlüklerine yapılan
müdahale için tümüyle ilgisiz olduğunun kabul edilmesi gerekmiştir. Bu nedenle
başvurucuların basın özgürlüğü ve bu bağlamda ifade özgürlüğü ile davacının
şeref ve itibarına saygı hakları arasında adil bir denge kurulduğu söylenemez.
48. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinde
güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
49. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
50. Başvurucular ihlalin tespiti, yeniden yargılama ve tazminat
talebinde bulunmuşlardır.
51. İlgili haberlerden ötürü başvurucular hakkında adli para
cezası verilmesi nedeniyle başvurucuların ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
52. Bu durumda ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır.
Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına
yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması gereken iş, öncelikle
ihlale yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılması ve nihayet ihlal
sonucuna uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir
örneğinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
53. Diğer taraftan somut olay bağlamında yeniden yargılama
yapılmasına karar verilmesi ihlale yol açan yargılama sürecine muhatap olan
başvurucuların bu sürede uğradıkları bütün zararları gidermemektedir. Üstelik
ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasına
karar verilmekle birlikte başvurucuların muhatap oldukları yargısal süreç devam
etmektedir. Dolayısıyla eski hâle getirme
kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için
ifade özgürlüğünün ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle ve yeniden
yargılama suretiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında net
9.150 TL manevi tazminatın başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
54. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve 2.475
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.714,50 TL yargılama giderinin
başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan
ifade ve basın özgürlüklerinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ifade ve basın özgürlüklerinin
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere Adıyaman 2. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2015/296, K.2016/392)
GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvuruculara müştereken net 9.150 TL manevi tazminat
ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 239,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.714,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
23/10/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.