logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Yasin Çetinoğlu [2.B.], B. No: 2016/7456, 25/9/2019, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

YASİN ÇETİNOĞLU BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2016/7456)

 

Karar Tarihi: 25/9/2019

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

M.Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

Selçuk KILIÇ

Başvurucu

:

Yasin ÇETİNOĞLU

Vekili

:

Av. Süleyman GÜLNAR

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tam yargı davasında hakkaniyete aykırı karar verilmesi ve yargılama sonucunda idare lehine yüksek vekâlet ücretine hükmedilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 20/4/2016 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş verilmesine gerek görülmediğini bildirmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, zorunlu askerlik hizmetini yerine getirmekte iken 19/3/2012 tarihinde atış nişangâhlarının dikilmesi görevi sırasında daha önceden atılıp toprak altında kalan tüfek bombasının patlaması sonucunda yaralanmış ve tek gözünü kaybetmiştir.

9. Tedavi altına alınan başvurucu, tam olarak iyileşememiş; Ankara Gülhane Askerî Tıp Akademisinin (GATA) 6/5/2013 tarihli ve 5643 sayılı raporu ile "H05.5 Orbitanın penetran yaralanması sonrasında kalmış (eski) yabancı cisim (sol göz penetran yaralanma+ primer sütürasyon+ keratoprotezli pars plana vitrektomi+ lensektomi+ endolzer + 5000 cs silikon enjeksiyonu+ tektonik keratoplasti ameliyatlısı+ afak opere) (6/D/1, 6/D/4, 9/D/5) tanısıyla askerliğe elverişli değildir" kararı verilmesi üzerine 2/10/2013 tarihinde terhis edilmiştir.

10. Başvurucuya Sosyal Güvenlik Kurumunca (SGK) 1/6/2013 tarihinden itibaren vazife malullüğü aylığı bağlanmıştır. Ayrıca yine SGK tarafından 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu'nun ek 79. maddesi uyarınca ek ödeme de yapılmıştır.

11. Başvurucu, olay nedeniyle uğradığı zararların tazmini talebiyle 14/4/2014 tarihinde Millî Savunma Bakanlığına başvurmuş; başvurunun zımnen reddi üzerine 17/6/2014 tarihinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde (AYİM) 250.000 TL maddi ve 100.000 TL manevi tazminat ödenmesi istemiyle tam yargı davası açmıştır.

12. AYİM İkinci Dairesi (Daire), başvurucunun uğradığı zararların kusursuz sorumluluk ilkesine göre karşılanması gerektiği yönündeki sonuç ve kanaatine istinaden başvurucunun maddi zararının hesaplanması için bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar vermiştir.

13. 15/6/2015 tarihli bilirkişi raporunda, başvurucunun %33 çalışma gücü kaybı oranı karşılığı toplam maddi zararının sadece maddi yararlarla ve 150.222 TL fazlasıyla karşılandığı, kendisine ayrıca 18.150 TL nakdi tazminat yararı sağlandığı belirtilmiştir.

14. Başvurucu, her ne kadar askerlik öncesi ailesine yardım ve okul harçlığını biriktirmek için asgari ücretli bir işte çalışmışsa da ömrü boyunca asgari ücretle çalışacağı farzedilerek rapor tanzim edilmesinin soyut bir kabulden ibaret olduğunu ve hayatın gerçekleriyle ilgisinin bulunmadığını belirterek bilirkişi raporuna itiraz etmiştir.

15. Daire 16/9/2015 tarihinde oyçokluğuyla verdiği kararla başvurucunun bilirkişi raporuna yaptığı itirazı kabul etmemiş ve söz konusu rapor uyarınca başvurucunun maddi zararının fazlasıyla karşılandığı gerekçesiyle maddi tazminat talebinin reddine, takdiren ve sağlanan nakdi tazminat yararı dikkate alınarak 22.000 TL manevi tazminata hükmetmiş; fazlaya ilişkin talebi ise reddetmiştir. Kararın gerekçesinde; 5434 sayılı Kanun'un ek 79. maddesi uyarınca yapılan ek ödemenin 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 55. maddesi uyarınca ifa amacı taşıyan bir ödeme olduğu, tazminat miktarı belirlenirken bu ödemenin toplam tazminat hesabından düşülmesi gerektiği belirtilmiş ve bu değerlendirmeden hareketle başvurucu yönünden bir yarar unsuru olarak kabul edilen söz konusu ödeme de zarar miktarından indirilmek suretiyle hüküm kurulmuştur. Daire ayrıca 2/11/2011 tarihli ve 28103 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (659 sayılı KHK) uyarınca reddedilen tazminat miktarı üzerinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan tarife uyarınca 23.040 TL vekâlet ücretinin başvurucudan alınarak davalı idareye ödenmesine karar vermiştir.

16. Karşıoy gerekçesinde ise davacıya 5434 sayılı Kanun'un ek 79. maddesi kapsamında yapılan tütün ikramiyesi ödemesinin vazife malullüğü aylığı gibi hesaplanacak maddi tazminat miktarından mahsup edilmemesi ve bu husus gözetilerek maddi tazminata hükmedilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

17. Başvurucunun karar düzeltme istemi aynı Dairenin 16/3/2016 tarihli ilamı ile reddedilmiştir. Nihai karar 4/4/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

18. Başvurucu 20/4/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

19. 6098 sayılı Kanun'un 55. maddesi şöyledir:

"Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez. Hesaplanan tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz.

Bu Kanun hükümleri, her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı zararlara ilişkin istem ve davalarda da uygulanır."

20. 5434 sayılı Kanun'un ek 79. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Bu Kanunun 56 ncı maddesi ile mülga 45 inci ve 64 üncü maddeleri, 5510 sayılı Kanunun 47 nci maddesi, 2330 sayılı Kanun veya 2330 sayılı Kanun hükümleri uygulanarak aylık bağlanmasını gerektiren kanunlara göre harp veya vazife malullüğü aylığı üzerinden aylık bağlananlara, bu madde uyarınca ek ödeme verilir.

Hak sahiplerine, yukarıda yazılı durumlar sebebiyle, sosyal güvenlik kurumlarınca aylık bağlanmasına esas olan tarihten geçerli olmak üzere müracaat tarihini izleyen yılın en geç ilk üç ayı içinde T.C. Emekli Sandığı tarafından ek ödeme yapılır. Ay farkları yıllık miktarın onikiye bölünmesi suretiyle hesaplanır..."

21. 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı mülga Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 46. maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen ve 30/4/2013 tarihi itibarıyla yürürlüğe giren cümle şöyledir:

"Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir."

22. 659 sayılı KHK'nın “Davalardaki temsilin niteliği ve vekâlet ücretine hükmedilmesi ve dağıtımı” kenar başlıklı 14. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

 “ Tahkim usulüne tabi olanlar dâhil adli ve idari davalar ile icra dairelerinde idarelerin vekili sıfatıyla hukuk birimi amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından yapılan takip ve duruşmalar için, bu davaların idareler lehine neticelenmesi halinde, bunlar tarafından temsil ve takip edilen dava ve işlerde ilgili mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idareler lehine vekâlet ücreti takdir edilir.”

V. İNCELEME VE GEREKÇE

23. Mahkemenin 25/9/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

24. Başvurucu; davanın reddedilen kısmına ilişkin olarak idare lehine 23.040 TL vekâlet ücreti ödemeye mahkûm edildiğini, Anayasa Mahkemesinin söz konusu duruma yönelik iki adet kararının dosyaya sunulmuş olmasına karşın bu kararlar dikkate alınmaksızın hüküm kurulduğunu belirterek mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

25. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

26. Taraflardan birinin yargılamadaki başarı oranına göre kazanılan veya kaybedilen değer oranında lehine veya aleyhine mahkeme masraflarını ödemesine hükmedilmesine yönelik düzenlemeler mahkemeye erişim hakkına müdahale oluşturmakta ise de abartılı, zorlama veya ciddiyetten yoksun talepleri disipline etmeye yönelik orantılı müdahaleler meşru görülebilir. Ancak bu sınırlamaların hakkın özüne zarar vermeyecek nitelikte, meşru bir amaca dayalı ve kullanılan aracın sınırlama amacı ile orantılı olması, kamu yararının gerekleri ile bireyin hakları arasında kurulmaya çalışılan adil dengeyi bozacak şekilde birey aleyhine katlanılması zor külfetler yüklememiş olması gerekir (Özkan Şen, §§ 61, 62).

27. Dava sonucundaki başarıya dayalı olarak taraflara avukatlık ücreti ödeme yükümlülüğü öngörülmesi de bu kapsamda mahkemeye erişim hakkına yönelik bir sınırlama oluşturur. Böyle bir sınırlamanın meşru görülebilmesi için kamu yararı ile birey hakkı arasında makul bir dengenin gözetilmiş olması gerekir. Başvuru konusu olayda dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren 659 sayılı KHK ile idarenin taraf olduğu davaların idarenin bünyesinde görev yapan kadrolu hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından takibi öngörülmüş olup davanın reddi hâlinde idare lehine avukatlık ücretine hükmedilmesi düzenleme altına alınmıştır. Gereksiz başvuruların önlenerek dava sayısının azaltılması ve böylece mahkemelerin gereksiz yere meşgul edilmeksizin uyuşmazlıkları makul sürede bitirebilmesi amacıyla başvuruculara belli yükümlülükler öngörülebilir. Bu yükümlülüklerin kapsamını belirlemek, kamu otoritelerinin takdir yetkisi içindedir. Öngörülen yükümlülükler dava açmayı imkânsız hâle getirmedikçe ya da aşırı derece zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği söylenemez. Dolayısıyla davayı kaybetmesi hâlinde başvurucuya yüklenecek olan avukatlık ücreti bu çerçevede değerlendirilmelidir (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, §§ 38, 39).

28. Buna karşılık bir hukuki uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyan başvurucuların reddedilen dava konusu miktar üzerinden hesaplanan avukatlık ücretini karşı tarafa ödemeye mahkûm edilmeleri ihtimali veya olgusu, belirli dava koşulları çerçevesinde mahkemeye başvurmalarını engelleme ya da mahkemeye başvurmalarını anlamsız kılma riski taşımaktadır. Bu kapsamda davanın özel koşulları çerçevesinde masrafların makullüğü ve orantılılığı, mahkemeye erişim hakkının asgari sınırını teşkil etmektedir (Özkan Şen, § 54).

29. Başvurucunun 17/6/2014 tarihinde AYİM’de açtığı davada, uğradığı zarar için 250.000 TL maddi ve 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır. AYİM, başvurucunun talebini kısmen kabul kısmen reddettikten sonra başvurucunun reddedilen fazlaya ilişkin tazminat talepleri üzerinden davalı idare lehine 23.040 TL vekâlet ücreti ödemesine karar vermiştir.

30. Tazminat alacağının miktarı, ancak bilirkişi incelemesi ve benzeri araştırmalardan sonra mahkemenin takdir yetkisi çerçevesinde belirlenebilen bir olgudur. Tazminat müessesesinin bu özelliği gereği, hak kazanılan tazminat miktarının dava açılmadan önce tam olarak bilinmesi veya öngörülmesi mümkün değildir (Özkan Şen, § 56; İbrahim Can Kişi, B. No: 2012/1052, 23/7/2014, § 38). Bu nedenle tazminat miktarının tam olarak hesaplanabilir olmadığı durumlarda başvurucuların sırf dava dilekçesinde talep ettikleri miktarın yüksek olması nedeniyle aşırı bir harç külfeti altına sokulmaları halinde mahkemeye erişim hakkı ihlal edilebilir. Dolayısıyla tazminat miktarının ancak bilirkişi incelemesi ve benzeri yöntemlerle hesaplanmasının gerektiği durumlarda bireylerin mahkemeye erişim hakkından tam olarak yararlanmalarının temin edilebilmesi için tazminat miktarının henüz hesaplanabilir olmadığı dönemde harç hususunda davacılara belli ölçüde esneklik sağlayan mekanizmaların oluşturulması gerekebilir. Bu bağlamda tazminat miktarının ıslah yoluyla artırılması imkânının getirilmesinin davacıların aşırı harç yükü ile karşılaşmalarını önlemeye elverişli bir mekanizma olduğu söylenebilir (Hikmet Erçin, B. No: 2014/2917, 23/1/2019, § 73).

31. Askerî idari yargıda 30/4/2013 tarihinden önce tazminat miktarının ıslah yoluyla artırılmasının mümkün olmaması nedeniyle Anayasa Mahkemesi 1602 sayılı mülga Kanun'da, talep edilen tazminat miktarının sonradan ıslah yoluyla artırılmasının mümkün bulunmadığı bu tarihten önceki dönemde askerî idari yargıda açılan davalarda davacılar aleyhine hükmedilen vekâlet ücretinin ölçüsüz olması durumunda mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine hükmetmiştir (örnek olarak bkz. Özkan Şen, §§ 47-67; İbrahim Can Kişi, §§ 28-45).

32. Somut olayda ise başvurucunun tam yargı (tazminat) davasını açtığı 17/6/2014 tarihi itibarıyla yürürlükteki usul hükümlerinde, dava dilekçesinde belirtilen talep konusu miktarın sonradan ıslah yoluyla değiştirilmesini öngören düzenleme ile dava sonucunda haksız çıkan davacının her hâlükârda davalı idare lehine reddedilen miktar üzerinden nispi avukatlık ücreti ödemesini gerektiren düzenlemenin yürürlükte olduğu anlaşılmaktadır. Başvurucunun dava dilekçesinde tazminat talebini düşük tutmak suretiyle daha az harç yükü ile karşı karşıya kalması mümkündür. Mahkeme tarafından bilirkişi incelemesi yoluyla tespit edilecek zarar tutarına göre başvurucunun talep ettiği tazminat miktarını ıslah yoluyla artırması imkân dâhilinde bulunduğundan tazminat talebinin başta düşük tutulmasının başvurucu aleyhine önemli bir dezavantaj oluşturmadığı açıktır. Başvurucunun kendi özgür iradesiyle bu yolu tercih etmediği, diğer bir ifadeyle ilk dava dilekçesinde tazminat tutarını düşük tutmadığı gözetildiğinde başvurucu aleyhine hükmedilen vekâlet ücretinin mahkemeye erişim hakkına yönelik ölçüsüz bir müdahale teşkil etmediği değerlendirilmiştir (Hikmet Erçin, § 75).

33. Somut olayda hükmedilen vekâlet ücretinin gözetilen meşru amaç ile korunmak istenen hak açısından orantılı olduğu ve başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmadığı görüldüğünden mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır (Hikmet Erçin, § 76).

34. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Diğer İhlal İddiaları

1. Başvurucunun İddiaları

35. Başvurucu 5434 sayılı Kanun'un ek 79. maddesi uyarınca yapılan ek ödemelerin maddi tazminat hesabına dâhil edilmemesi gerektiğini, Mahkemece mevzuatın yanlış değerlendirildiğini ve uygulandığını, yükseköğrenimine devam ettiğini ve eğitimi sonrasında yüksek maaşlı bir işe girebileceğini, bu husus değerlendirilmeksizin tazminat hesabının sadece asgari ücret baz alınarak belirlendiğini, Mahkemenin bir üyesinin karara muhalif kalarak söz konusu yanlışlıkları belirttiğini, davalı idarenin ağır hizmet kusuru sonucunda tek gözünü kaybetmesi nedeniyle ağır manevi ızdıraplar çektiğini, aylarca süren tedaviler sebebiyle ekonomik varlığının sarsıldığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

36. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir.

37. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir keyfîlik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları açık bir keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).

38. Başvurucunun ileri sürdüğü iddiaların özü, derece mahkemelerinin deliller ile mevzuat hükümlerine yönelik değerlendirmesinde isabetsizlik bulunduğuna ve esas itibarıyla da yargılamayla vardığı sonucun adil olmadığına ilişkindir. Başka bir ifadeyle başvurucu, Mahkemenin 5434 sayılı Kanun'un ek 79. maddesi uyarınca yapılan ek ödemelerin maddi tazminat hesabına dâhil edilmesi ile tazminat hesabının sadece asgari ücret baz alınarak belirlenmesine ilişkin değerlendirmelerinde yanılgıya düştüğünü ve bu suretle adil bir sonuca ulaşılmadığını iddia etmiştir.

39. Başvurucu; yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşler hakkında bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatına sahip olmadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemeleri tarafından dinlenmediğine veya gerekçelerin hangi nedenle kabul edilemez olduğuna ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi derece mahkemelerince verilen kararlarda bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilememiştir (bkz. § 15).

40. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesinin Engin Selek (B. No: 2015/19816, 8/11/2017, § 77) kararında, AYİM'in 5434 sayılı Kanun'un ek 79. maddesi uyarınca yapılan ek ödemelerin maddi tazminat hesabına dâhil edilmesine yönelik yorumunun öngörülemez nitelikte olmadığı ve hukukun üstünlüğü ilkesine zarar verecek şekilde bariz takdir hatası ya da açık bir keyfîlik de içermediği sonucuna varılmıştır.

41. Açıklanan gerekçelerle başvurucu tarafından ileri sürülen bu iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, derece mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının da, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 25/9/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Yasin Çetinoğlu [2.B.], B. No: 2016/7456, 25/9/2019, § …)
   
Başvuru Adı YASİN ÇETİNOĞLU
Başvuru No 2016/7456
Başvuru Tarihi 20/4/2016
Karar Tarihi 25/9/2019

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tam yargı davasında hakkaniyete aykırı karar verilmesi ve yargılama sonucunda idare lehine yüksek vekâlet ücretine hükmedilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Mahkemeye erişim hakkı (idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Kanun yolu şikâyeti (idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 6098 Türk Borçlar Kanunu 55
5434 Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ek 79
1602 Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu 46
KHK 659 Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname 14
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi