TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
OKTAY YIL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/76785)
|
|
Karar Tarihi: 13/2/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Oktay YIL
|
Vekili
|
:
|
Av. Gülsem MORKOÇ MERT
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/12/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Başvuru formunda başvurucunun adının "M. Oktay Yıl"
olarak belirtildiği görülmüşse de nüfus kayıtlarından başvurucunun adının
"Oktay Yıl" olarak düzeltildiği tespit edilmiştir.
5. Komisyonca tutuklamanın hukuki olmadığı şikâyeti dışındaki
iddialar yönünden kısmi kabul edilemezlik kararı verilmiş, başvurunun
tutuklamanın hukukiliğine ilişkin kısmının kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru
belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık)
gönderilmiştir.Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
9. Türkiye 15/7/2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle
karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü
hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihine kadar
birçok kez uzatılmıştır. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere
dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine
devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel
Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu
değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve
diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
10. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe
girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile
FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık,
ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik
olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok
sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No:
2016/23672, 11/1/2018, § 12).
11. Başvurucu, en son emniyet müdürü olarak görev yapmıştır.
12. Darbe teşebbüsü sonrası İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı
tarafından başlatılan soruşturma kapsamında başvurucu gözaltına alınmıştır.
13. Başvurucu üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma
suçundan tutuklanması istemiyle Savcılık tarafından 29/8/2016 tarihinde başka
şüphelilerle birlikte İzmir 6. Sulh Ceza Hâkimliğine sevkedilmiştir.
Tutuklamaya sevk yazısında Yaprak, Kemal ve Eren kod adlı gizli tanıklar ile bu
dosyada ifadeleri alınan şüpheliler M.D. ve B.Ö.nün beyanlarına, şüphelilerin
örgütün düzenlemiş olduğu cemaat toplantısı adı altındaki toplantılara
katılmalarına, bazı şüphelilerin bylock, eagle programlarını kullanmasına
dayanılarak kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu belirtilmiştir.
14. Başvurucu, İzmir 6. Sulh Ceza Hâkimliğince yapılan
sorgusunun ardından 3/8/2016 tarihinde silahlı
terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmıştır. Tutuklama kararının
ilgili kısmı şöyledir:
"Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan
şüpheliler M. Oktay Yıl ... hakkındaki İzmir C. Başsavcılığı'nın 2016/72218
soruşturma dosyası ile CMK.NIN 100 ve devamı maddeleri uyarınca tutuklama
talebinin değerlendirilmesinde; atılısuçun vasıf ve mahiyeti, 15 Temmuz 2016
tarihinde Ülkemizde meydana gelen vahim terörist girişimin ordu içinde
yapılanmış silahlı FETÖ/PDY mensubu teröristler dışında, finans sektöründen
eğitim sektörüne kadar çok sayıda alanda faaliyet gösteren çeşitli görev ve
sorumluluklarda olup, çok iyi gizlenen çok sayıda mensubunun bulunduğu,
Ülkemizin güvenliği açısından bu mensupların tespit edilerek görev ve
eylemlerine göre yargılamalarının yapılmasının zorunlu olduğu, soruşturmalar
kapsamında ve iş bu soruşturma bakımından delillerin toplanma aşamasında oluşu,
arama veel koyma tutanakları, gizli tanık ve şüpheli beyanları, istihbari
araştırma raporlarıvetüm dosya kapsamına göre kuvvetli suç şüphelerinin
varlığını gösteren olgular, atılı suçun katalog suçlardan olması, şüphelilerin
görevlerinin niteliği gereği kaçma şüphelerinin varlığı ve delilleri karartma
durumları dikkate alınarak adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağından
şüphelilerin CMK 100. ve müteakip maddeleri uyarınca tutuklanmalarına [karar
verildi].”
15. İzmir 1. Sulh Ceza Hâkimliği 28/10/2016 tarihinde başvurucunun
tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
16. Başvurucunun bu karara yaptığı itiraz İzmir 2. Sulh Ceza
Hâkimliğinin 10/11/2016 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
17. Başvurucu 2/12/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
18. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı 22/3/2017 tarihinde aralarında
irtibat bulunmayan şüpheliler hakkında ayrı ayrı işlem tesis edileceğini ve
başvurucunun diğer şüphelilerle bu aşamada somut irtibatına rastlanmadığını
belirterek başvurucunun dosyasının tefrikine karar vermiştir.
19. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 1/6/2017 tarihli
iddianamesiyle başvurucu hakkında silahlı
terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle kamu
davası açılmıştır. İddianamede başvurucu hakkında yapılan değerlendirmelerin
ilgili kısmı şöyledir:
"A) Kemal kod adlı şahsın Cumhuriyet
Başsavcılığımız 2016/72218 sayılı soruşturma evrakı kapsamında 15/8/2016
tarihinde alınan ifadesinde,
...
'9) Oktay Yıl isimli şahıs benim devremdir.
2007 yılında İzmir iline geldiğimde kendisi ile toplantılara gittim. Halen
Konya ilinde çalıştığını biliyorum, yapı ile bağlantısının devam edip
etmediğini bilmiyorum.'
B) B. Ö. adlı şahsın İzmir Tem Şube
Müdürlüğünde 19/8/2016 tarihli alınan ifadesinde,
'Benim katıldığım bu pikniklere benim
haricimde (başka isimler de sayıyor)... Oktay YIL ...isimli devrelerim
katılıyordu.'
...
'-M. Oktay YIL benim devre arkadaşımdır.
Kendisi doğu görevine gidene kadar toplantılara ve pikniklere beraber
katıldık.'
Cemaat toplantısı adı altında, periyodik
olarak her hafta belli bir gün toplanan örgüt üyelerinin, oturdukları odaya
telefon dahi sokmadan büyük bir gizlilik içinde buluşmaları, sürekli örgüt
lideri Fetullah Gülen'in kitaplarını okuyup videolarını izlemeleri, seçimlerde
kime oy verileceği, kime karşı tavır alınacağı gibi siyasi konuların ele
alınması hususları birlikte düşünüldüğünde örgüt üyelerinin başta dini değerler
adı altında oluşturulan yapının gizli bir örgüt haline geldiğini ve siyasi bir
amacının olduğunu bilmemelerinin mümkün olmadığı, bu nedenle sürekli bu tür
toplantılara iştirak eden şüphelinin,FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü üyesi olduğu
kanaatine varıldığı."
20. İzmir 15. Ağır Ceza Mahkemesi 5/6/2017 tarihinde
iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2017/287 sayılı dosya üzerinden
kovuşturma aşaması başlamıştır.
21. İzmir 15. Ağır Ceza Mahkemesi 5/6/2017 tarihinde suç yerinin
Konya ili olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı vermiş ve dosyayı Konya Ağır
Ceza Mahkemesine göndermiştir.
22. Bu karar üzerine dosya Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin
2017/166 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
23. Başvurucu 22/8/2017 tarihli duruşmada savunmasını yapmıştır.
Başvurucunun savunmasının ilgili kısmı şöyledir:
"Kemal kod adlı tanığın beyanında geçen
2007 yılında İzmir'de görev yapıyor olduğum doğrudur. Bu kişinin Ö.A. isimli en
son görev yerinin Konak İlçe Emniyet Müdürlüğünde olduğunu bildiğim
meslektaşımdır. Kendisi ile samimiyetim yoktur. Senelerce aynı yerde görev
yaptığımız halde 2-3 defa yanına çay içmeye dahi gitmemişimdir. Kendisi ile bir
husumetim de yoktur. Hakkında yürütülen soruşturma sırasında bylock
kullandığının tespiti sonrasında etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmıştır.
Ben ifade verdiğim tarihten sonra da FETÖ/PDY talimatları doğrultusunda örgütle
bağlantısı olmayan kişilerin isimlerini savcılık makamına vererek davaları
sulandırmaya ve kendileri ile olmayan kişiler ile bu soruşturmalarla mağdur
etmeye çalıştığını düşünüyorum zira bu kişi gizli tanık olarak verdiği
ifadesinde 50 kadar isim saymıştır. Bu durum iddianame savcısının 'bu örgütün
hücre yapılanmasına göre hareket ettiği' kabulüne, tamamen ters olan bir
durumdur. Hücre yapılanmasında bir emniyetçi olarak biliyorum ki 3-5 kişi
dışında kimse kimseyi tanımaz. Gizli tanık Kemal kod adlı Ö.A. ise yaklaşık 50
kişinin ismini vermiştir. Gizli tanığın bu beyanında umduğu diğer bir
beklentisi de muhtemelen etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak adına ilgili
ilgisiz birden fazla kişinin adını dosyaya sunmaktır. Ben Kemal kod adlı Ö.A.nın
beyanlarını kesinlikle kabul etmiyorum. Kendisi ile beraber hiçbir toplantıya
ve sohbete katılmadım.
B.Ö.yü de devrem olması sebebiyle aynı iş
yerinde çalışmamız sebebiyle tanırım. Aleyhime beyanını kabul etmiyorum.
Kendisi 2011 ve 2013 yılları arasında birkaç kez katıldığımı beyan ettiği
pikniklerden bahsetmiştir ve yaklaşık 15 isim vererek bu kişilerin piknik
yaptıklarını beyan etmiş bu isimler arasında benim ismimi de zikretmiştir. Bu
piknikleri Bornova, Çiçekli ve Yakaköy'deki iki adet villada gerçekleştirdiğimizi
beyan etmiştir. Ancak verdiği bir başka listede toplantıya katılanların
isimlerini beyan etmiştir bu listede benim ismim yer almamaktadır, bu B.Ö.nün
benim hakkında vermiş olduğu çelişkili beyandır. Aynı zamanda Kemal kod adlı
kişinin vermiş olduğu isim listelerinde tanık B.Ö.den de bu isimler hakkında
bildikleri sorulduğunda isimlerin karşısına B.Ö. tarafından not düşülmüştür.
Benim ismimin karşısına düşülen notta, "doğu görevine gidene kadar
toplantılara ve pikniklere birlikte katılırdık" yazılıdır. Bu da bir
çelişkiyi ifade etmektedir. B.Ö. çok samimi olmamakla birlikte görüştüğüm bir
devremdir. Herhangi bir husumetim yoktur. Ancak aramızda şöyle bir olay cereyan
etti, ben gözaltına alındığım tarihte nezarette bulunurken B.Ö. de gözaltına alınmış
ve başka bir nezarette imiş, bunu bana daha sonra kendisi benim bulunduğum
nezarethaneye nakledildiği zaman söyledi. Ve bana ben önceki nezarethanedeyken
ifade verdim, bana Kemal kod isimli kişinin ifadesini doğrular şekilde beyanda
bulun, seni etkin pişmanlıktan faydalandıralım dediler. Bende Kemal kod adlı
Ö.A.nın beyanını doğrular şekilde beyanda bulundum ancak içim rahat etmedi,
seninle ilgili ben ailecek görüştüğünü ancak bu yapıyla ilgili olmadığını
söyledim, ancak Ö.A.nın ifadesinde geçen diğer kişilerin ismini verdiğim için
vicdan azabı yaşadım bu yüzden sana söyledim" dedi. Bu konuşmayı
yaptığımızda B.Ö. ile başbaşa idik. Bu konuşmaya kimse şahit olmadı. Ben örgüt
elemanı olsaydım B.Ö. bana bunu söylemezdi. Aynı zamanda ben bunu öğrendikten
sonra da örgüt elemanı olsaydım bende bununla ilgili örgüt elemanlarını ifşa
ederdim. Ben örgüt elemanı değilim, bu yapının içerisinde hiç olmadım, B.Ö.yü
doğruyu söylemesi halinde size aktardığım bu hususu teyit edeceğini düşünüyorum
ancak doğru söyleyeceğini de düşünmüyorum."
24. Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) duruşmanın 22/8/2017
tarihli celsesinde başvurucunun tahliyesine karar vermiştir. Kararın
gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Tutuklu sanığa isnat edilen suçun vasıf
ve mahiyeti, mevcut delil durumu, tutuklulukta geçen süre, toplanacak delillere
sanığın etki etme imkan ve ihtimalinin bulunmaması, tutukluluğun tedbir oluşu
nazara alınarak sanığın tahliyesine, sanık hakkında CMK'nın 109/3-a-b maddeleri
gereğince yurt dışı çıkış yasağı ve haftanın pazartesi ve perşembe günleri
ikametine en yakın karakola başvurmak suretiyle imza atma yükümlülüğü ile adli
kontrol tedbiri uygulanmasına ... [karar verildi]."
25. Mahkeme bu duruşmada verdiği ara kararında bylock programına
ait olduğu tespit edilen dokuz adet IP adresine başvurucuya ait telefon hattı
ile giriş yapılıp yapılmadığının tespiti için Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumuna müzekkere yazılmasına, başvurucu hakkındaki HTS analiz raporunun tanzimi
için Konya KOM Şube Müdürlüğüne müzekkere yazılmasına ve Emniyet Genel
Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan bilgi havuzunda son güncellenen hâliyle sanık
hakkında örgüt üyeliğine ilişkin bilgi, belge bulunup bulunmadığı hususunun
araştırılmasınakarar vermiştir.
26. 19/4/2018 tarihli celsede müzekkerelere cevap verilmiş,
bylock programına ait olduğu bildirilen dokuz adet hedef IP adresine doğru
herhangi bir trafik kaydına rastlanılmadığı belirtilmiş, HTS analiz raporu ve
veri inceleme raporu okunmuştur. 22/11/2017 tarihli Veri İnceleme Raporunda
emniyet mahrem yapılanması soruşturması kapsamında ele geçirilen SD kartta tüm
emniyet teşkilatında görev yapan personelin fişlendiği ve bu kapsamda her
personele örgütün perspektifiyle çeşitli kodların verildiği belirtilmiştir. Bu
belgede başvurucu B4 (FETÖ üyesi olan, sadakati ve bağlılığı olan ancak bazı
konuları sorgulayan ve zaafı olan kişileri tanımlar) olarak kodlanmıştır.
27. Başvurucu savunmasında; HTS kaydında isimleri bulunan
kişilerin tamamınınresmî kurumlarda görev yapan kişiler olduğunu, bu görüşmelerin
göreviyle ilgili görüşmeler olduğunu belirtmiştir. Başvurucu ayrıca veri
inceleme raporundaki bilgilerin herhangi bir açık kaynaktan elde edilebilecek
bilgiler olduğunu, polis tarafından elde edilmiş istihbari bilgi olmadığını,
başka bir soruşturma şüphelisinden ele geçen bu verilerin kasıtlı ve saptırma
amaçlı olarak düzenlendiğini ileri sürmüştür.
28. Dava ilk derece mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
29. İlgili hukuk için bkz.
Özcan Güney, B. No: 2017/20709, 15/11/2018, §§ 30-38.
30. Ayrıca Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 30/4/2019 tarihli ve
E.2019/1522, K.2019/3075 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...yine sanıkla ilgili Emniyet Mahrem
Yapılanması soruşturma kapsamında veri inceleme raporu bulunup bulunmadığı
ilgili birimlerden sorulup bu rapora dayanak delilin elde edilişine ilişkin
gizli tanık Garson'un beyanları ile CMK'nın 134. maddesine göre alınan mahkeme
kararı soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından araştırılıp
getirildikten sonra duruşmada sanık ve müdafiine okunup diyecekleri sorulup,
tüm deliller bir bütün halinde değerlendirilerek sonucuna göre bir karar
verilmesi gerekirken..."
31. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 13/3/2019 tarihli ve
E.2018/4495, K.2019/1708 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"... Polis memuru olan sanıklar hakkında
anılan örgütle ilgili diğer dava dosyalarında dinlenen gizli tanık garsondan
elde edilen dijital veriler içeriği ilgili birimlerden sorularak düzenlenmişse
veri inceleme raporu, bu rapora dayanak delilinelde edilişine dair gizli tanık
Garson’un daha önce hakim huzurunda alınmış ifade tutanağı ve CMK’nın 134.
maddesine göre alınan mahkeme kararı soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığından araştırılıp getirtildikten sonra sanıkların hukuki durumunun
takdir ve tayini gerekirken ..."
32. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 6/3/2019 tarihli ve
E.2018/1733, K.2019/1494 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"1-Temyiz aşamasında UYAP ortamından
dosyaya gönderilen Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü'nün veri inceleme raporu ile bu
rapora dayanak dijital materyalin ele geçirilmesine ilişkin mahkeme kararı ve
gizli tanık Garson'un beyanlarının ilgili birimlerden getirtilerek CMK’nın 217.
maddesi uyarınca duruşmada sanık ve müdafiine okunarak diyeceklerinin sorulması
gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi,
2-Kabul ve uygulamaya göre de ;
a)Silahlı terör örgütüne üye olma suçu temadi
eden suçlardan olup yakalanma ile temadi kesileceğinden, suç tarihinin
gerekçeli karar başlığında "19.07.2016" yerine "15.07.2016"
olarak yazılması,
b)Sanığın örgütle iltisaklı okullara
çocuklarını göndermesi, yine sanığın ikametinde ele geçirilen kitaplar ile
sanığın geçirmiş olduğu idari soruşturma ve almış olduğu disiplin cezalarına
karşı idare aleyhine açtığı davaların örgütsel faaliyet olarak kabul
edilemeyeceğinin vebu hususların da hükme esas alınamayacağının gözetilmemesi,
c)Hazırlık aşamasında sanıktan el konulan LG
Marka cep telefonunun ve bilgisayar harddisklerinin, münhasıran suçun
işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşyalar olmadığı anlaşılmakla, sanığa
iadesi yerine, koşulları oluşmadığı halde TCK'nın 54. maddesi uyarınca
müsaderesine karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş ..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
33. Mahkemenin 13/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
34. Başvurucu, kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama nedenleri
bulunmadan tutuklandığını ileri sürmüştür.
35. Bakanlık görüşünde; tutuklamaya dair verilen kararlara
ilişkin gerekçeler kapsamında başvurucunun tutukluluğunun keyfî olduğunun
savunulamayacağı belirtilmiş, ayrıca tutuklamanın hukukiliğinin belirlenmesinde
olağanüstü dönemin şartlarının ve terörle mücadelenin zorluklarının dikkate
alınması gerektiği vurgulanmıştır.
B. Değerlendirme
36. Anayasa'nın "Temel
hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi
şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
37. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti
ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile
üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine
sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan
kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini
önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda
gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
38. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla başvurucun tutuklamanın hukuki
olmadığına yönelen bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü
fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi
gerekir.
1. Uygulanabilirlik
Yönünden
39. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin
uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları
incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere
ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir. Buna göre olağanüstü
bir durumun bulunması ve bunun ilan edilmesinin yanı sıra bireysel başvuruya
konu temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin olağanüstü durumla
bağlantılı olması hâlinde inceleme Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca
yapılacaktır (Aydın Yavuz ve diğerleri,
§§ 187-191).
40. Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama
tedbirine konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki
yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY üyesi olduğu iddiasıdır. Anayasa
Mahkemesi, anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla
ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk
Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).
41. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi
kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun
tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer
maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek;
aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu
aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242;
Selçuk Özdemir, § 58).
2. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Genel İlkeler
42. Tutuklamanın hukukiliğinin incelenmesinde dikkate alınacak
genel ilkeler için bkz. Özcan Güney,
(§§ 57-62) başvurusu hakkında verilen karar.
b. İlkelerin Olaya
Uygulanması
43. Başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu
belirtilen FETÖ/PDY mensubu olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında
silahlı terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla
başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı
bulunmaktadır.
44. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin
meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın
ön koşulu olan suçun işlendiğine dair
kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
45. İzmir 6. Sulh Ceza Hâkimliğinin tutuklama kararında arama ve
elkoyma tutanakları, gizli tanık ve şüpheli beyanları, istihbari araştırma
raporlarıvetüm dosya kapsamına göre kuvvetli suç şüphelerinin varlığını
gösteren olguların bulunduğu belirtilmiştir.
46. İddianamede ise iki tanığın ifadesine dayanılmıştır.
Bunların haricinde 22/11/2017 tarihli Veri İnceleme Raporubulunmaktadır.
47. Başvurucuya yöneltilen suçlama bakımından dayanılan temel
olgular arasında tanık beyanları bulunmaktadır. Bu beyanlarda tanıklar
başvurucu ile devre arkadaşı olduklarını, başvurucuyla beraber örgütün
düzenlediği toplantılara ve pikniklere katıldıklarını belirtmişlerdir. Buna
göre soruşturma mercilerince, yukarıda özetlenen tanık beyanlarında yer alan ve
belirli olaylara ilişkin olan somut açıklamaların başvurucunun bu örgütle
bağlantılı bir suç işlediği hususunda kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin
temelsiz ve keyfi bir yaklaşım olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Nitekim
Anayasa Mahkemesi şüpheliler ile FETÖ/PDY arasında örgütsel bir bağlantı
bulunduğuna işaret eden ve belirli olaylara ilişkin somut olgular içeren tanık
beyanlarının kuvvetli suç belirtisi olarak kabul edilebileceğine dair çok
sayıda karar vermiştir (bu yöndeki kararlar için bkz. Selçuk Özdemir, § 75; Metin Evecen, B. No: 2017/744, 4/4/2018, §
58; Recep Uygun, B. No:
2016/76351, 12/6/2018, § 43; İsmail Çıtak, B.
No: 2016/78629, 28/11/2019, § 52).
48. Bir diğer delil ise başvurucu hakkındaki Veri İnceleme
Raporudur. Başvurucu hakkındaki veri inceleme raporu Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından yürütülen emniyet mahrem yapılanması soruşturmasında Garson kod isimli gizli tanığın vermiş
olduğu Micro SD kart içeriğindeki bilgilere istinaden hazırlanmıştır. Bu Micro
SD kart içinde FETÖ/PDY tarafından emniyet personeli ile ilgili tutulan
kayıtların bulunduğu ve örgüt perspektifiyle örgüte bağlılık düzeyine göre emniyet
personeline bazı kodların verildiği belirtilmiştir. Veri İnceleme Raporunda,
başvurucunun "FETÖ üyesi olan, sadakati
ve bağlılığı olan ancak bazı konuları sorgulayan ve zaafı olan kişileri" ifade
eden B4 koduyla kodlandığı açıklanmıştır. FETÖ/PDY'nin neredeyse ülkedeki tüm
kamu kurumlarında örgütlendiği ancak Türk Silahlı Kuvvetleri, emniyet
birimleri, yargı organları ve istihbarat birimlerinde örgütlenmeye özel bir
önem verdiği ve bu yerlerin mahrem alanlar
olarak ifade edildiği bilinmektedir. Yine FETÖ/PDY'nin bu alanlarda görev yapan
mensuplarının örgüt içindeki yapılanmada sivil imamlara bağlı olarak faaliyette
bulundukları birçok soruşturma ve kovuşturma belgesinde ifade edilmiştir. Bu
kapsamda emniyet müdürü olarak görev yapmakta olan başvurucu hakkındaki Veri
İnceleme Raporuna esas dijital verinin (Micro SD kartın) FETÖ/PDY'nin emniyet
teşkilatından sorumlu sivil imamları tarafından ülke çapında emniyet personeli
hakkında düzenlenmiş olan birtakım kayıt ve kodları içerdiğinin ve bir gizli
tanık tarafından soruşturma mercilerine verildiğinin belirtilmesi karşısında bu
dijital veri içinde yer alan başvurucuyla ilgili bilgi ve olguların somut
olayın koşullarında FETÖ/PDY ile başvurucu arasında örgütsel bir ilişki
bulunduğuna -dolayısıyla başvurucunun suç işlediğine- dair kuvvetli belirti
olarak kabul edilmesinin temelsiz ve keyfî olduğunun kabulü mümkün değildir
(benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ulvi
Kün, B. No: 2016/72052, 10/12/2019, § 40). Nitekim anılan dijital
verideki olguların Yargıtay tarafından da FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlar
bakımından örgütsel ilişkinin varlığı hususunda önemli bir veri olarak kabul
edildiğine işaret eden yargısal kararlar mevcuttur (bkz. §§ 30-32).
49. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin
meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu
değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı
edilmemelidir. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle veya FETÖ/PDY ile
bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda, delillerin sağlıklı bir şekilde
toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için
tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir.
Yine FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında
ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde
delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha
fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§
271, 272).
50. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör
örgütüne üye olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar
öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda
öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir
(benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin
Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66).
Ayrıca anılan suç, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında
yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni
varsayılabilen suçlar arasındadır.
51. Somut olayda İzmir 6. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun
tutuklanmasına karar verilirken delilleri etkileme ve kaçma ihtimalinin
bulunmasına, üzerine atılı suçun tutuklama nedeni varsayılabilen suçlardan
olmasına dayanıldığı görülmektedir. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği
andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile
İzmir 6. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde
başvurucu yönünden dayanılan tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu
söylenebilir.
52. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup
olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13.
ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm
özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser
Yıldırım (2), B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 151). Öncelikle terör
suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır.
Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik
görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla
etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek
şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Devran Duran, § 64). Özellikle darbe
teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği
ile FETÖ/PDY'nin özellikleri de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer
ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).
53. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate
alındığında İzmir 6. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen
yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak
başvurucu hakkında adli kontrolün yetersiz olacağı sonucuna varmasının keyfî ve
temelsiz olduğu söylenemez.
54. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki
olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan
başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
55. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına
tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa'nın 13. ve 19. maddelerinde yer
alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden, 15. maddesinde yer alan
ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
13/2/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.