TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
SEVKAN AŞAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/78468)
Karar Tarihi: 18/6/2020
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Burhan ÜSTÜN
Hicabi DURSUN
Muammer TOPAL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör
Sinan ARMAĞAN
Başvurucu
Sevkan AŞAN
Vekili
Av. Hadi CİN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, gözaltında bulunan başvurucunun kamu görevlileri tarafından yaralanması ve bu olaya ilişkin etkili bir soruşturma yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 7/12/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla temin edilen belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Temmuz 1998 doğumlu bir erkektir.
9. Başvurucu 15/3/2016 tarihinde Antalya'da gerçekleştirilen bir gösteride yakalanmış, silahlı terör örgütüne üye olma ve terör örgütünün propagandasını yapma suçlarından adli soruşturma yapılmak üzere gözaltına alınmıştır. Başvurucu, Antalya İl Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlüğünün nezarethanesinde tutulmaya başlanmıştır.
10. Başvurucu hakkında Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesinde (Antalya Hastanesi) düzenlenen 15/3/2016 tarihli (saat 09.07) adli muayene formunda, başvurucuda darp ve cebir izine rastlanmadığı belirtilmiştir. Aynı hastane tarafından ertesi gün düzenlenen adli muayene raporunda da aynı tespitlerde bulunulmuştur.
11. Başvurucu 17/3/2016 tarihinde gözaltından çıkarılarak sağlık raporu düzenlenmek üzere önce Antalya Hastanesine, sonrasında ifade vermek için Antalya Cumhuriyet Başsavcılığına (Savcılık) götürülmüştür. Başvurucu hakkında 17/3/2016 tarihinde Antalya Hastanesinde içeriği farklı iki ayrı rapor düzenlemiştir. Bunlardan 09.58'de düzenlediği görülen 5835 protokol numaralı raporda başvurucuda darp ve cebir izine rastlanmadığı belirtilirken 09.20'de düzenlenen 4665 protokol numaralı raporda şu tespitler yer almaktadır:
"Her 2 ön kolda hiperemik alanlar, Gögüs ön-üstte-omuzlarda-sol bel bölgesinde hiperemik alanlar, Geçici rapordur, kati rapor adli tıp uzmanınca verilebilir"
12. Başvurucu 17/3/2016 tarihinde suça sürüklenen çocuk sıfatıyla gözaltına alınmasına sebep olan soruşturma kapsamında ifade vermiştir. UYAP kayıtlarından saat 10.24'te ifadenin alınmaya başlandığı anlaşılmıştır. Başvurucu ifadesinin bir kısmında nezarethanede tutulduğu sırada polisler tarafından kötü muameleye uğradığını iddia etmiştir. İfadenin ilgili kısmı şöyledir:
"...
Ayrıca ben Antalya İl Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlüğü'nde 17/3/2016 tarihinde nezarethane görevlisi olan komiser kilodum hariç üzerimdeki elbiseleri çıkarıp üst taraması yaptılar. Ben diğer arkadaşların üstünü soyacakmısın, dedim. O da yok sadece seninkini soyacağız, dedi. Ben de kabul etmedim, üstümü çıkaramazsınız, dedim, o da bana üstünü soydurmazsam [ip..yim], dedi. Üstünü çıkar arama yapacaz dedi, ben de çıkarmıcam dedim. İki üç kere tekrarladı. Üzerime gelip zorla üstümdeki elbiseleri çıkardı. Sonra diğer komiser bana küfür edip bağırdı. Beni itti, bu olaya diğer arkadaşlarım şahittir.
..."
13. Savcılık başvurucu hakkında adli muayene raporu düzenlenmesini istemiştir. Antalya Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 17/3/2019 tarihinde yaptığı muayene sonucunda başvurucunun bedeninde birtakım bulgular tespit etmiştir:
Kişinin 17.3.2016 tarihinde şube müdürlüğümüzce yapılan muayenesinde; Kişi boğazının sıkılmak ve tartaklanmak suretiyle yaralandığını, yapılan fizik muayenesinde; boyunda önde ve sırt bölgesinde hafif subjektif ağrı şikayeti, sol cruris iç yan kısımda kişinin arbade esnasında sandalyeye çarpmak suretiyle oluştuğunu söylediği, hiperemik alan (ekimoz?) olduğu gözlenmiş olup;
14. Raporun sonuç kısmında yaralanmanın basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olduğu belirtilmiştir. Ayrıca başvurucu iç çamaşırı kalacak şekilde fotoğraflanmış ve çekilen bu yedi fotoğraf rapora eklenmiştir. Fotoğraflarda, adli tıp raporunda işaret edilen ekimoz dışında başkaca net bir yaralanma görülmemektedir. Fotoğraflardan sağ kol ve üst göğüs ile beldeki küçük kızarıklıkların niteliği anlaşılamamaktadır.
15. Savcılık, başvurucunun iddiası kapsamında yeni bir soruşturma açmıştır. Savcılığın Memur Suçları Soruşturma Bürosu tarafından yürütülen soruşturma kapsamında Antalya İl Emniyet Müdürlüğü Gasp Büro Amirliğine 1/4/2016 tarihinde müzekkere yazılarak başvurucunun gözaltında bulunduğu anı gösteren güvenlik kamera kayıtlarının temin edilmesi ile başvurucunun şikâyetçi olduğu görevlinin tespit edilip savunmasının alınması istenmiştir.
16. Antalya İl Emniyet Müdürlüğü 17/5/2016 tarihli yazıyla başvurucunun tutulduğu nezarethanenin 17/3/2016 tarihine ait kamera görüntülerini, bu görüntülere ilişkin Çözüm Tutanağı'nı, başvurucunun 15/3/2016 tarihinde gözaltına girişte yapılan üst aramasının tutanağını ve iddiayla ilgisi olan üç polis memurunun ifadesinin tespit edildiğini bildirerek evrakları Savcılığa göndermiştir.
17. İki polis memuru tarafından düzenlenen 14/5/2016 tarihli Kamera İzleme Tutanağı'nda; saat 08.31'de nezarethaneden başka bir çocukla birlikte çıkarılan başvurucunun 08.34'te tekrar aynı çocukla nezarethaneye konulduğu, görüntülerde başvurucunun üstünün zorla çıkarıldığının veya iteklendiğinin tespit edilemediği belirtilmiştir. Rapor içeriğinde görüntülere de yer verilmiştir.
18. Olaya ilişkin olarak şüpheli sıfatıyla ifade veren üç polis memuru genel olarak aynı yönde ifade vermiştir. Şüpheliler beyanlarında; Emniyet Müdürlüğüne gelen kişilerle gözaltına alınan suça sürüklenen çocukların aynı tuvaleti kullanmaları nedeniyle başvurucunun da aralarında bulunduğu çocukların nezarethaneden ifade alma ve tuvalet gibi ihtiyaçları için çıkarılmaları sonrasında nezarethaneye yeniden konulmadan üstlerinin detaylı şekilde arandığını belirtmişlerdir. Gözaltındaki bazı çocukların yeniden aranmayı kabul etmemeleri üzerine bu kişilerin ikna edilmek suretiyle aramalarının yapıldığını söyleyen şüpheliler başvurucuya hiçbir şekilde fiilî müdahalede bulunulmadığını, hakaret içeren sözler söylenmediğini beyan etmişlerdir.
19. Başvurucu, şikâyetine ilişkin olarak yeniden dinlenilmemiştir.
20. Savcılık 12/8/2016 tarihinde başvurucunun iddialarına ilişkin olarak kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Söz konusu kararın ilgili kısmı şu şekildedir:
"...şüphelilerin olay tarihinde çocuk şube Müdürlüğünde görevli olduklarının anlaşıldığı, şüphelilerin alınan ifadelerinde suçlamayı kabul etmediklerini savundukları, yine olay tarihi olan 17/3/2016 tarihi saat 08:00- 16:00 saatleri arsındaki zaman dilimine ait çocuk Şube Müdürlüğü kamera görüntülerinin incelenmesi sonucu düzenlenen 14/5/2016 tarihli inceleme tutanağında ssç Sevkan Aşan'ın zorla üstündeki kıyafetlerin çıkarıldığına, ve iteklendiğine dair bir görüntü tesbitinin bulunmadığının belirtildiği,
Soruşturma evresi neticesinde şüphelilerin atılı suçu işlediğine dair müştekinin soyut iddiası dışında hakkında kamu davası açılmasına yeterli delil bulunmadığı evrak kapsamından anlaşılmakla,
Şüpheliler hakkında kamu adına KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA... [karar verildi.]"
21. Başvurucu söz konusu karara itiraz etmiş; itiraz dilekçesinde, olayı gören gözaltındaki kişilerin hiçbirinin tanık olarak dinlenmediğini, gözaltına alındığı sırada vücudunda darp izi bulunmamasına rağmen gözaltından çıkarıldıktan sonra doktor raporuyla yaralandığı ortadayken sadece kamera görüntülerine dayanılarak verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, zaten iddia konusu eylemlerin kamera açısı içinde işlenmesinin düşünülemeyeceğini, kovuşturmasızlık kararının dosyayı kapatma gayesiyle verildiğini belirtmiştir.
22. Başvurucunun itirazı, verilen kararın -olay tarihine ilişkin kamera görüntüleri inceleme tutanağı ve tüm soruşturma dosyası kapsamına göre- hukuka uygun olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir.
23. Başvurucu 7/12/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
24. İlgili hukuk için bkz. Serhat Ölğen, B. No: 2016/3389, 20/11/2019, §§ 29-37 ve Metin Özkara, B. No: 2015/7415, 17/7/2019, §§ 20, 21.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 18/6/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
26. Başvurucu; kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karara itirazında belirttiği hususlara değinerek olay tarihinde çocuk sayılmasına rağmen psikolojik şiddete maruz kaldığını, kıyafetlerinin zorla çıkarılarak tartaklandığını, buna rağmen etkili bir soruşturma yapılmadığını iddia etmiştir. Verilen karar nedeniyle etkili başvuru hakkı ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. İncelemenin Kapsamı Yönünden
28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki nitelendirmesini kendisi takdir eder(Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaları kötü muamele yasağının etkili soruşturma yükümlülüğü kapsamında kaldığından etkili başvuru hakkı yönünden ayrıca bir inceleme yapılmamıştır.
29. Anayasa’nın 17. maddesinde herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı güvence altına alınmıştır. Maddenin üçüncü fıkrasında; kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamayacağı düzenlenmiştir. Anılan fıkrayla özel olarak insan onurunun korunması amaçlanmıştır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 80).
30. Bu bağlamda Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında öngörülen işkence, eziyet ve insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulma yasağı mutlak bir nitelik taşımakta olup bu kapsamda öncelikle kamusal yetkiyle güç kullanan görevlilerin kişilerin beden ve ruh bütünlüğüne hiçbir şekilde zarar vermemelerini gerektirir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 81).
31. İşkence ve kötü muamele yasağına ilişkin şikâyetlerin incelenmesinde yasağın maddi ve usul boyutlarının ayrı ayrı ele alınması gerekmektedir. Bu bağlamda yasağın maddi boyutu sadece bireyleri işkence ya da insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleye ya da cezaya tabi tutmama sorumluluğunu (negatif yükümlülük) içermemek; ayrıca bireylerin bu tür muameleye maruz kalmasını engelleyecek etkili, önleyici mekanizmaların kurulması yönünde pozitif bir yükümlülük de içermektedir.
32. İşkence ve kötü muamele yasağının usul boyutu ise bu yasağın ihlal edildiğine yönelik tartışılabilir ve makul şüphe uyandıran iddiaların sorumlularının tespitini ve cezalandırılmasını sağlayacak etkili bir soruşturma yapılması sorumluluğunu (pozitif yükümlülük) içermektedir.
33. Somut olayda başvurucu, suça sürüklenen çocuk sıfatıyla verdiği ifadesinde elbiselerinin zorla çıkarıldığından ve itildiğinden bahsetmiştir. İfadesinin bu kısmında başvurucu vücudunun hangi bölgesinde ne tür bir yaralanma meydana geldiğini belirtmemiştir. Aynı günde iddiayla ilgili olarak Savcılık ifadesinden önce iki, ifade sonrasında ise bir adli muayene formu düzenlenmiştir. Düzenlenen raporların içeriği birbiriyle çelişmekte, bir raporda yer alan somut bulgular diğerinde bulunmamaktadır. Antalya Adli Tıp Şube Müdürlüğünün raporunda başvurucunun bacağındaki yaralanmanın -kendi beyanına göre- arbede esnasında sandalyeye çarpma neticesinde oluştuğu belirtilmektedir. Başvurucunun bu beyanı Savcılık ifadesinde yer almamaktadır. Dolayısıyla her ne kadar gözaltındaki başvurucu kamu makamlarının gözetim ve denetimi altında ise de soruşturmada elde edilen bilgi ve sağlık raporları kendi içinde çelişkiler barındırdığı gibi başvurucunun beyanları da tam olarak örtüşmemektedir. Başvurucunun gözaltında yaralandığını tartışmasız şekilde ortaya koyan bir sağlık raporunun varlığından bu aşamada söz edilemez. Başvurucunun dosyasının muhteviyatı itibarıyla gözaltında kötü muameleye maruz kaldığı iddiasının esasına yönelik bir sonuca varılmasını sağlayacak yeterli veri bulunmadığı ve değerlendirmenin ancak etkili bir soruşturma yapılması sonucunda mümkün olacağı anlaşıldığından başvuru, kötü muamele yasağının usul boyutuyla sınırlı incelenecektir.
3. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
34. Devlet, pozitif yükümlülüğünün usul boyutu kapsamında doğal olmayan her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır. Bu tarz bir soruşturmanın temel amacı, söz konusu saldırıları önleyen hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak ve kamu görevlilerinin ya da kurumlarının karıştığı olaylarda bunların sorumlulukları altında meydana gelen olaylar için hesap vermelerini sağlamaktır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 110).
35. Buna göre bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde Anayasa’nın 17. maddesi -“Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddedeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında- etkili bir resmî soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir. Bu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya elverişli olmalıdır. Bu mümkün olmazsa anılan madde, sahip olduğu öneme rağmen pratikte etkisiz hâle gelecek ve bazı durumlarda devlet görevlilerinin fiilî dokunulmazlıktan yararlanarak kontrolleri altında bulunan kişilerin haklarını istismar etmeleri mümkün olacaktır (Tahir Canan, § 25).
36. Usul yükümlülüğünün bir olayda gerektirdiği soruşturma türü, bireyin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının esasına ilişkin yükümlülüklerin cezai bir yaptırım gerektirip gerektirmediğine bağlı olarak tespit edilmelidir. Kasten ya da saldırı veya kötü muameleler sonucu meydana gelen ölüm ve yaralama olaylarına ilişkin davalarda Anayasa’nın 17. maddesi gereğince devletin ölümcül ya da yaralamalı saldırı durumunda sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verebilecek nitelikte cezai soruşturmalar yürütme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu tür olaylarda yürütülen idari ve hukuki soruşturmalar ve davalar sonucunda sadece tazminat ödenmesi, bu hak ihlalini gidermek ve mağdur sıfatını ortadan kaldırmak için yeterli değildir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 55).
37. Yürütülen ceza soruşturmalarının amacı, kişinin maddi ve manevi varlığını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların ölüm ya da yaralama olayına ilişkin hesap vermelerini sağlamaktır. Bu bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 56).
38. Yürütülecek ceza soruşturmaları, sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verecek şekilde etkili ve yeterli olmalıdır. Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz edilebilmesi için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delilleri toplamaları gerekir. Dolayısıyla kötü muamele iddialarının gerektirdiği soruşturma bağımsız, hızlı ve derinlikli bir şekilde yürütülmelidir. Diğer bir ifadeyle yetkililer, olay ve olguları ciddiyetle öğrenmeye çalışmalı; soruşturmayı sonlandırmak ya da kararlarını temellendirmek için çabuk ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalı, bu kapsamda diğer deliller yanında görgü tanıklarının ifadeleri ile kriminalistik bilirkişi incelemeleri dâhil söz konusu olayla ilgili kanıtları toplamak için alabilecekleri bütün makul tedbirleri almalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 114).
39. Soruşturmanın etkililiğini sağlayan en alt seviyedeki inceleme, başvuruya konu soruşturmanın kendine özgü koşullarına göre değişir. Bu koşullar, ilgili bütün olay ve olgular temelinde ve soruşturmanın pratik gerçekleri dikkate alınarak değerlendirilir. Bu nedenle soruşturmanın etkililiği bakımından her olayda geçerli olmak üzere bir asgari soruşturma işlemler listesi veya benzeri bir asgari ölçüt belirlemek mümkün değildir. Bununla birlikte soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması gerekir (Fahriye Erkek ve diğerleri, B. No: 2013/4668, 16/9/2015, §§ 68, 69).
40. Bu tür olaylarla ilgili cezai soruşturmaların etkililiğini sağlayan hususlardan biri de teoride olduğu gibi pratikte de hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturmanın veya sonuçlarının kamu denetimine açık olmasıdır. Buna ilave olarak her olayda, mağdurların meşru menfaatlerini korumak için bu sürece etkili bir şekilde katılmaları sağlanmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 115).
41. Kamu görevlileri tarafından yapılan işkence ve kötü muamele iddiaları hakkında yürütülen soruşturmanın etkili olması için soruşturmadan sorumlu ve tetkikleri yapan kişiler olaylara karışan kişilerden bağımsız olmalıdır. Soruşturmanın bağımsızlığı sadece hiyerarşik ya da kurumsal bağlantının olmamasını değil aynı zamanda somut bir bağımsızlığı da gerektirir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 117).
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
42. Başvurucunun suça sürüklenen çocuk sıfatıyla verdiği ifadesinde kamu görevlileri tarafından hakarete uğradığını, zorla kıyafetlerinin çıkarıldığını ve iteklendiğini söylemesi üzerine derhâl ve resen harekete geçilerek soruşturma açılmıştır. Başvurucu aleyhindeki soruşturmadan tefrik edilerek ayrı yürütülen soruşturma kapsamında olay tarihine ilişkin kamera görüntülerinin çözümü yapılmış ve bahsi geçen polis memurlarının ifadesi alınmıştır. Belirtilenler dışında soruşturma dosyasında başvurucunun şikâyeti hakkında değerlendirme yapmaya değer bir delilin varlığına rastlanmamıştır.
43. Başvurucu hakkında düzenlenen adli muayene raporlarında birtakım somut bulgular yer almaktadır. Kötü muamelenin fiziki tespiti açısından önemli bir göreve sahip olan sağlık raporlarının somut olay bağlamında çelişki doğuran sonuçlara yol açtığı görülse de netice itibarıyla raporlar başvurucunun iddialarını destekler mahiyettedir. Bu raporların varlığı sonrasında kamu makamlarına düşen görev gözaltındaki başvurucunun iddiaları kapsamında yaralanmanın niteliği ile ne şekilde oluştuğu konusunda açıklama yapmaktır.
44. Somut olay bağlamında öncelikle başvurucu hakkında düzenlenen adli muayene formları arasındaki çelişkilere işaret edilmelidir. 17/3/2016 tarihinde başvurucunun muayene edilmesi sonucunda ilk düzenlenen raporda kollarında, göğsünde, omzunda ve belinde yaralanmaların olduğu tespiti yer almışsa da ikinci raporda herhangi bir darp izine rastlanmadığı belirtilmiştir. Üçüncü raporda ise ilk raporda yer alan yaralanmalardan söz edilmemiş, bacaktaki yaralanma kayıt altına alınmıştır. Ayrıca bu rapora göre başvurucu, yaralanmanın kaynağını arbede esnasında sandalyeye çarpma olarak açıklamıştır. Eldeki bu veriler ışığında soruşturma makamlarının ilk ifadesinde sandalyeye çarpmadan bahsetmeyen başvurucuyu mağdur sıfatıyla yeniden dinleyip beyanlarını ayrıntılı olarak tespit ettikten sonra adli raporlar arasındaki çelişkiyi gidermesi ve çıkan sonuçla uyumlu bir soruşturma yapması gerekmektedir. Buna rağmen olay ve olguları ciddiyetle öğrenme çabası içinde olması gereken soruşturma makamlarının bu eksikliği gidermeyerek temelden yoksun bir yol izlediği görülmektedir.
45. Suça sürüklenen çocuk sıfatıyla verdiği ifadede başvurucunun kötü muamele iddialarına ilişkin anlatımlarının ayrıntıdan uzak olduğu görülmektedir. Başvurucu ifadesinde kıyafetlerinin zorla çıkarıldığını ve iteklendiğini belirtmiş ise de başvurucuya, bu eylemlerin Emniyet Müdürlüğünün hangi bölümünde gerçekleştiği, kamu görevlisinin onu ne şekilde ittiği, vücudunda gözle görülür bir yaralanma meydana gelip gelmediği sorulmamıştır. Ayrıca 17/3/2016 tarihinde yaşanan olayın hangi saat diliminde gerçekleştiği de netleştirilmemiştir. Bu arada başvurucunun kıyafetlerinin zorla çıkarıldığına ilişkin iddiasının kötü muamele yasağı kapsamında kalıp kalmayacağının değerlendirilmesinde olayın meydan geldiği yerin niteliğinin de önem arz ettiği vurgulanmalıdır.
46. Başvurucunun ayrıntılı olmayan ifadesi sonrasında iddia konusu olayın başvurucunun tutulduğu nezarethanede gerçekleştiği kabulünden yola çıkılarak buradaki kamera görüntülerinin incelenmesiyle yetinilmiştir. Olayın tam olarak ne zaman yaşandığı konusunda başvurucunun beyanı alınmamış olmasına rağmen kamera görüntüleri 08.00 ila 16.00 saatleriyle sınırlı olarak izlenmiştir. Hâlbuki başvurucunun gözaltı çıkış muayenesinin saat 09.20'de (bkz. § 11) yapıldığı görülmektedir.
47. Olayın ne zaman ve Emniyet Müdürlüğünün hangi bölümünde gerçekleşmiş olabileceği başvurucunun iddiaları temelinde netleştirildikten sonra bu alanlarda kamera bulunup bulunmadığının tespit edilmesi, bulunduğu takdirde elde edilen görüntülerin bağımsız bilirkişiler vasıtasıyla çözümünün yapılması, ayrıca olay yerinde bulunan kişilerin tanık olarak beyanlarına başvurulması etkili bir soruşturmadan söz edilebilmesi için elzem gerekliliklerdir. Buna rağmen iddia açıklığa kavuşturulmadan -sebebi anlaşılamayan- bir süreyle sınırlı kamera görüntüleri kapsamında bir soruşturma yürütülmüş, yeniden mağdur sıfatıyla beyanına başvurulmayan başvurucunun elde edilen delillere ne diyeceği kendisine sorulmamış, diğer bir deyişle soruşturmaya etkili katılımı sağlanmamıştır.
48. Diğer taraftan soruşturmanın etkili olması için soruşturmadan sorumlu olan ve incelemeler yapan görevlilerin olaylara karışan kişilerden bağımsız olması gerekmesine rağmen kamera görüntülerinin çözümünü yapmakla görevlendirilenlerin -en azından aynı birimde çalışan- polis memuru olmaması önem taşıdığı hâlde iki polis memuru tarafından izleme yapılarak söz konusu tutanağın hazırlandığı görülmektedir. Bu polis memurlarının hangi birimde çalıştığı da anlaşılamamıştır.
49. Sonuç itibarıyla kamu görevlilerinin gözetimi ve denetimi altındaki başvurucunun kötü muamele yasağı kapsamındaki iddialarına ilişkin olarak yürütülen soruşturmada aynı kolluk birimine mensup görevlilerin nezarethanenin belirli süredeki kamera görüntülerini izleyip hazırladığı rapora göre bir sonuca ulaşıldığı ve yaralanmanın nasıl meydana geldiği konusunda bir açıklama yapılmadığı gerçeği karşısında etkili bir soruşturma yapıldığından söz etmek mümkün değildir.
50. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutu bakımından ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
4. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
51. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
52. Başvurucu, kötü muamele yasağının ihlali nedeniyle 20.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
53. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
54. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
55. Başvuruda, Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen kötü muamele yasağının usul yükümlülüğünün ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Somut başvuruda ihlalin yargısal bir karara varmak için gerekli olan deliller toplanmadan Savcılıkça verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karardan kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
56. Bu durumda kötü muamele yasağı ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden etkin bir adli soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Buna göre yeniden yapılacak soruşturma ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş öncelikle ihlale yol açan kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın ortadan kaldırılması ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden soruşturma yapılmak üzere Antalya Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
57. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için kötü muamele yasağının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 20.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
58. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.239,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul yükümlülüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 20.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
D. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Antalya Cumhuriyet Başsavcılığına (verilen karar 2015/83614 numaralı soruşturma dosyasıyla ilgilidir) GÖNDERİLMESİNE,
E. 239,50 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.239,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 18/6/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.