TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
DİLER YILMAZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/9462)
|
|
Karar Tarihi: 10/5/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Şermin
BİRTANE
|
Başvurucu
|
:
|
Diler YILMAZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Ahmet
KAHVECİ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ahlaki durum gerekçe gösterilerek Türk Silahlı
Kuvvetlerinden (TSK) ayırma işlemi tesis edilmesi nedeniyle özel hayatın
gizliliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/5/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, 2004 yılındaHava
Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde sivil memur olarak göreve başlamıştır. Evli
değildir.
9. Hava Kuvvetleri Komutanlığına gelen isimsiz bir ihbar üzerine
bazı personel hakkında Hava Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Daire Başkanlığı
tarafından İstihbarata Karşı Koyma (İKK) zafiyeti konusunda idari tahkikat
başlatılmıştır.
10. Hava Kuvvetleri Komutanlığı tarafından Anayasa Mahkemesine
sunulmuş belgelere göre "İstihbarata Karşı Koyma" (İKK) zafiyeti kapsamında ilgili
personelin ifadeleri alınmıştır. İfade tutanaklarında “ifadeyi alan” ve "ifadeyi yazan" kısmı ve ifadelerin bazı bölümleri
karartılmıştır. Başvurucuya ait ifade tutanağında bazı askerî personelle
ilişkisi olduğunun tespit edildiği belirtilerek bu kişilerle tanışıklığının ne
zaman başladığı, aralarında cinsel anlamda ne zaman ve nerede yakınlaşma olduğu
sorulmuştur. Başvurucunun imzalamış olduğu 12/7/2012 tarihli ifade tutanağında
bazı subay ve astsubaylarla ilişkisi olduğunu söylediği görülmüştür.
11. İnceleme timi tarafından hazırlanan sonuç raporunda
başvurucunun davranışları nedeniyle Millî Savunma Bakanlığı Yüksek Disiplin
Kuruluna (Yüksek Disiplin Kurulu) sevki gerektiğine dair teklif getirilmiştir.
12. Bu teklif doğrultusunda başvurucu Yüksek Disiplin Kuruluna sevkedilmiştir. Başvurucu Yüksek Disiplin Kuruluna verdiği
savunmasında söz konusu iddiaların doğru olmadığını, verdiği ifadenin
çarpıtılarak tutanağa geçirildiğini belirtmiştir. Yüksek Disiplin Kurulunun
9/1/2013 tarihli işlemiyle başvurucunun devlet memurluğundan çıkarılmasına
karar verilmiştir.
13. Başvurucu devlet memurluğundan çıkarılma işleminin iptali
talebiyle Millî Savunma Bakanlığı aleyhine Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde
(AYİM) dava açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde; göreviyle ilgisi olmayan
-özel yaşantısına ilişkin- soruların sorulduğu hukuka aykırı bir sorgu
neticesinde elde edilen beyanlarının delil olarak kullanılamayacağını,
takdirlerle dolu başarılı bir sicile sahip olmasına rağmen bu durumun dikkate
alınmadığını ileri sürmüştür.
14. Yargılama sırasında AYİM Başsavcılığı görüşlerini sunmuştur.
Başsavcılık, işlemin iptalinekarar verilmesi
gerektiğini ifade etmiştir. Başsavcılık görüşünde, istihbarat çalışması
çerçevesinde ifade alma işleminin hukuka uygun kabul edilemeyeceği belirtilmiş,
bu suretle elde edilmiş ifade beyanlarına dayalı memurluktan çıkarma kararının
da sebep unsuru bakımından hukuka aykırı olduğu ifade edilmiştir. Ayrıca söz
konusu gönül ilişkilerinin istihbarat çalışmasına kadar ilişkinin tarafları arasında
kaldığı ve özel hayatın gizli alanı içinde cereyan ettiğinin anlaşıldığı,
dolayısıyla bu tür bir ilişkinin disiplin yaptırımıyla karşılanmasının mümkün
olmadığı belirtilmiştir.
15. AYİM, oy birliğiyle davayı reddetmiştir. AYİM, başvurucunun
istihbarat timine verdiği yazılı ifadede söz konusu olayları kabul ettiği
tespitinde bulunmuştur. AYİM'e göre söz konusu
eylemler memurluk sıfatıyla bağdaşmayacak nitelikte yüz kızartıcı ve utanç
verici hareketler kapsamındadır. Ayrıca AYİM, başvurucunun ifadesinin usulsüz
ve hukuka aykırı şartlarda alındığı iddialarını da reddetmiştir. AYİM
kararında, başvurucunun ifadesinin ceza soruşturması kapsamında değil, disiplin
soruşturması çerçevesinde alındığı, iradesinin fesada uğratıldığına dair kanıt
bulunmadığı belirtilmiştir.
16. AYİM kararında ayrıca başvurucunun geçmiş hizmetinin
başarılı olduğu, ödül ve takdir belgeleri bulunduğu ve hiç disiplin cezası
bulunmadığı anlaşılmakta ise de davacının eylemlerinin vasıf ve yoğunluğu
dikkate alınarak bir alt disiplin cezası verilmemesinin hukuka uygun
bulunduğunu belirtmiştir.
17. Başvurucunun söz konusu karara karşı karar düzeltme istemi
de reddedilmiştir. Nihai karar 21/4/2016 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ
edilmiştir.
18. Başvurucu vekili tarafından 20/5/2016 tarihinde bireysel
başvuru yapılmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
19. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında TSK'da görev
yapan sivil memurlar hakkında ahlaki nedenlerle devlet memurluğundan çıkarma
işlemi tesis edilmesine dayanak oluşturan mevzuata ve benzer durumlara ilişkin
uluslararası hukuka (Ö.N.M, B.
No: 2014/14751, 15/2/2017, §§ 28-39) yer vermiştir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 10/5/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu,usule
aykırı şekilde yürütülen disiplin sürecinde tamamen özel hayatı ile ilgili
sorular sorulduğunu belirtmiştir. Başvurucu, özel hayatına ilişkin ifadelerin
idare tarafından hukuka aykırı yöntemlerle alındığını, altı yedi saat bir odada
tutulduğunu, bunaltıldığını, baskı altında okumadan ifade tutanağını
imzaladığını beyan etmiştir. Başvurucu, bu ifadelerin hukuka uygun delil kabul
edilemeyeceğini, dolayısıyla memurluktan çıkarılmasına dayanak alınamayacağını
ileri sürmüştür. Başvurucu, askerî istihbarat elemanları tarafından alınan
ifadesine yönelik talep ve iddialarına AYİM kararında yanıt verilmediğini
belirtmiştir. Ayrıca bugüne kadar özel hayatıyla ilgili hiçbir hususun kamu
hizmetine yansımadığını ileri sürmüştür. Başvurucu, bu nedenlerle Anayasa'nın
20. maddesinde yer alan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğini iddia
etmiş; yeniden yargılama yapılmasına ve 150.000 TL maddi ve 30.000 TL manevi
tazminat verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
22. İddianın değerlendirilmesine dayanak alınacak Anayasa’nın
20. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Herkes, özel hayatına
ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve
aile hayatının gizliliğine dokunulamaz."
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel
hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
24. Cinsel yaşamına ilişkin hususlar gerekçe gösterilerek
"disiplinsizlik ve ahlaki durum" sebebiyle başvurucu hakkında devlet
memurluğundan çıkarılma işlemi tesis edilmesinin özel hayatın gizliliği hakkına
bir müdahale oluşturduğu açıktır (Serap Tortuk, B. No: 2013/9660, 21/1/2015, § 37; Ö.N.M, § 62).
25. Anılan müdahalenin ihlal oluşturmaması için Anayasa'nın 13.
maddesinde düzenlenen ve somut başvuruya uygun düşen "kanunlar tarafından
öngörülme", "Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere
dayanma", "demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük
ilkesine aykırı olmama" ölçütlerine uygun olması gerekir.
26. Ayırma işlemine dayanak teşkil eden mevzuat hükümleri
dikkate alındığında müdahalenin kanunlar tarafından öngörülme ölçütüne uygun
olduğu (Serap Tortuk,
§§ 41-42; Ö.N.M, §§ 65-66),
askerî disiplinin ve kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesinin sağlanması, bu
itibarla millî güvenliğin korunması şeklinde meşru amaç taşıdığı (Ö.N.M, § 76) anlaşılmaktadır.
27. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi Ö.N.M. (B. No: 2014/14751, 15/2/2017) başvurusunda benzer idari süreçler
izlenerek sivil memurların cinsel yaşamına ilişkin hususlar gerekçe
gösterilerek "disiplinsizlik ve ahlaki durum" sebebiyle devlet
memurluğundan çıkarılması işlemini incelemiş ve özel hayatın gizliliğine
yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük
ilkesine aykırı olduğu sonucuna varmıştır. Mahkeme, anılan kararında bu sonuca
varırken aşağıdaki gerekçelere dayanmıştır:
"88. ... olayda, Yüksek Disiplin
Kurulunca ayrıca bir araştırma yapılmaksızın İstihbarat Timi tarafından alınmış
ifadelerle yetinildiği anlaşılmaktadır. Aynı şekilde resen araştırma ilkesinin
geçerli olduğu yargılama usulüne tabi AYİM'inkarar
gerekçesinde de anılan ifadelere dayanıldığı ve başvurucunun iddialarının
reddedildiği görülmektedir. Bu durumda başvurucunun devlet memurluğundan
çıkarılmasına dayanak teşkil eden ve İstihbarat Timi tarafından yürütülen ifade
alma sürecinin anayasal güvencelere uygun olup olmadığı incelenmelidir.
89. İstihbarat Timi tarafından alınan
ifadelere ait tutanaklarda, disiplin soruşturması için ifade alındığı
belirtilmemiş ve başvurucunun ne ile suçlandığı bildirilmemiştir. Başvurucuya
sorulan sorular ..., kişilerin tüm özel yaşamlarını kapsayacak şekilde geniş,
kapsamı, sınırları ve amacı belli olmayan niteliktedir. İfadeyi alanların
kimlik ve unvanları ile ifadelerin bazı bölümleri karartılmıştır. Tüm bu
hususlar nedeniyle idarenin söz konusu ifade sürecinde başvurucuya savunma
hakkı tanıdığını ve özgür iradeye dayalı konuşma koşullarının sağlandığını
kanıtlayamadığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla olayda, özel hayata ilişkin hususlar
sebep gösterilerek devlet memurluğundan çıkarılma cezası verilmesi sürecinde
başvurucunun özel hayatın gizliliği hakkı kapsamında usule ilişkin
güvencelerden yararlandırılmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
90. İkinci olarak müdahalenin demokratik
toplumda gerekli olup olmadığı, idare ve derece mahkemesi kararlarının gerekçeleri
çerçevesinde incelenmelidir.
91. Başvurucu, devlet memurluğundan çıkarma
cezası ile sonuçlanan disiplin soruşturması sürecinde mesleki hayatını değil
özel hayatını ilgilendiren iddialara yanıt vermek zorunda kalmıştır. Yüksek
Disiplin Kurulu kararı ve Derece Mahkemesi kararına göre, başvurucunun
mahremiyetine dair söz konusu hususlar, başka kişilerhakkında
İKK zafiyeti konusunda başlatılan istihbarat faaliyeti kapsamında tespit edilmiştir.Dolayısıyla bu istihbarat faaliyeti tespitine
kadar söz konusu özel hayata ilişkin eylem ve davranışlarının
alenileştirilmediği, ilişkinin tarafları arasında kaldığı ve başvurucunun
mesleğine bir yansıması olmadığı, ihtilaf konusu soruşturmanın kapsamının
mesleki hayatın sınırlarını aştığı anlaşılmaktadır.
92. Yüksek Disiplin Kurulu ve Derece Mahkemesi
karar gerekçelerinde, başvurucunun alenileşmemiş olduğu anlaşılan gönül
ilişkilerinin millî güvenliğin korunması amacına yönelik olarak yapılması
gereken askerî istihbaratı hangi nedenle ilgilendirdiğinin ortaya konulmadığı
anlaşılmaktadır. Bunun yanı sıra, söz konusu kararlarda, isnat edilen ve
tümüyle başvurucunun özel yaşamına ilişkin olan eylemlerin, mesleki hayatı
üzerindeki etkilerine dair yeterli ve ikna edici gerekçelerin belirtilmediği ve
TSK’nin işleyişi üzerindeki etkisi ve risklerinin de açıklanmadığı görülmüştür.
Ayrıca başvurucunun, soruşturma usulünün hukuka aykırı yöntemler içerdiğine
yönelik iddialarına da makul bir gerekçe ile yanıt verilmediği, ifadelerin
alındığı koşulların detaylı şekilde incelenmediği anlaşılmıştır. Bu nedenlerle
idare ve Derece Mahkemesi kararlarının özel hayatın gizliliği hakkına ...
müdahaleyi haklı kılacak şekilde konuyla ilgili ve yeterli gerekçe içermediği
sonucuna ulaşılmıştır.
93. ...Bunun yanında tesis edilen ayırma
işleminin başvurucunun geçmiş sicili ve başarı durumu dikkate alınarak
ölçülülük yönünden değerlendirilmediği, sınırlama ile ulaşılabilecek genel
yarar ile temel hak ve özgürlüğü sınırlanan başvurucunun kaybı arasında adil
bir denge gözetilmediği, başvurucunun özel hayatının gizliliği hakkı üzerindeki
sınırlamanın zorunlu ya da istisnai tedbirler niteliğinde olduğu veya
başvurulabilecek son çare ya da alınabilecek en son önlem niteliğinde olduğu
hususunda bir inceleme yapılmadığı ve gerekli özenin gösterilmediği sonucuna
ulaşılmıştır. "
28. Somut olayda anılan değerlendirmelerden ve ulaşılan sonuçtan
ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmamaktadır.
29. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde
güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
30. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
31. Başvurucu, yeniden yargılama yapılmasına ve 150.000 TL maddi
ve 30.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
32. Başvuruda Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan
özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
33. Özel hayatın gizliliği hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili
yargı merciine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
34. Başvurucu tazminat talep etmişse de yeniden yargılama
yapılmak üzere dosyanın yetkili idari yargı merciine gönderilmesine karar
verilmesinin ihlal iddiası açısından yeterli bir tazmin oluşturduğu
anlaşıldığından başvurucunun tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi
gerekir.
35. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.039,50 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayatın
gizliliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin özel hayatın gizliliği hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere -Anayasa'nın 21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanun ile getirilen geçici
21. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi
kaldırılmış olduğundan anılan bendin (b) alt bendi gereğince- YETKİLİ İDARİ
YARGI MERCİİNE GÖNDERİLMESİNE (Karar, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Birinci
DairesininE.2015/370 sayılı dosyasıyla ilgilidir.),
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 239,50 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.039,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
10/5/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.