TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
A. İ. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/14750)
|
|
Karar Tarihi: 10/5/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Şermin
BİRTANE
|
Başvurucu
|
:
|
A. İ.
|
Vekili
|
:
|
Av. İlter
AKSOYLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ahlaki durum sebep gösterilerek devlet memurluğundan
çıkarılma işlemi nedeniyle özel hayatın gizliliği hakkının ve haberleşme
hürriyetinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/9/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde sivil memur
olarak göreve başlamıştır. Bir astsubayla evlidir ve bir çocuk annesidir.
9. Hava Kuvvetleri Komutanlığı tarafından Anayasa Mahkemesine
gönderilmiş olan belgelere göre Hava Kuvvetleri Komutanlığına bir başçavuş ve
bir üsteğmen hakkında İstihbarata Karşı Koyma (İKK) zafiyeti konusunda ihbar
içerikli bir e-posta gönderilmiş, bu kişiler hakkında idari tahkikat
yürütülmesi konusunda İstihbarat Daire Başkanlığı bünyesinde oluşturulan B Tipi
İnceleme Timi (İnceleme Timi) görevlendirilmiştir.
10. Söz konusu İnceleme Timi tarafından Diyarbakır, İzmir ve
Ankara garnizonlarında görev yapan altı personelin ifadeleri alınmıştır. Ayrıca
hakkında tahkikat yürütülen askerlerin özlük dosyaları ile Hava Kuvvetleri
Komutanlığı bünyesindeki personelin göreve mahsus e-posta (intranet) hesapları
incelenmiştir.
11. Bu incelemeler sırasında başvurucunun 2009 ila 2010 yılları
arasında hakkında soruşturma yürütülen başçavuş ile ilişkisi olduğunun tespit
edildiği, bunun yanı sıra başvurucunun 2005 ila 2007 yılları arasında bir albay
ile ilişkisi olduğunun saptandığı bildirilmiştir.
12. Anayasa Mahkemesine sunulmuş belgelere göre, İstihbarat Timi
tarafından alınan ifade tutanaklarında "İstihbarata
Karşı Koyma" (İKK) zafiyeti kapsamında ifade alınmıştır.
Tutanaklarda, “ifadeyi alan” kısmı
ve ifadelerin bazı bölümleri karartılmıştır. Başvurucuya ait ifade tutanağında,
bugüne kadar görev yaptığı yerlerde kendisine duygularını açan, iltifat edip
sevdiğini söyleyen personel olup olmadığı, albay ve başçavuş ile tanışıklığının
ne zaman başladığı, aralarında cinsel anlamda ne zaman ve nerede yakınlaşma
olduğu, intranet üzerinden bu kişilerle yaptığı yazışmaların hangi dönemde
gerçekleştiği hususlarında sorular sorulmuştur. Başvurucunun, anılan soruları
yanıtladığı, ilişkilerini kabul ettiği ve ifade metnini imzaladığı görülmüştür.
Ayrıca albay ve başçavuş da ifadelerinde, belirtilen tarihlerde başvurucu ile
ilişkileri olduğunu beyan etmişlerdir.
13. Bunun yanı sıra 2006 ila 2012 yılları arasında başvurucunun
göreve tahsisli e-posta adresine gönderilen ve başvurucunun gönderdiği
iletilere ilişkin raporda da başvurucunun gönül ilişkilerini ortaya koyan
duygusal içerikli birtakım mesajların yer aldığı belirtilmiştir.
14. İnceleme Timi tarafından hazırlanan İnceleme Sonuç
Raporunda, başvurucunun başkasıyla evli olmasına rağmen belirtilen kişilerle
evlilik dışı ilişkileri olduğunun anlaşıldığı, göreve tahsisli bilgisayarında
intranet e-posta sistemi üzerinden bu kişilerle gönül ilişkisi içerikli
yazışmalar yaptığının belirlendiği belirtilerek Milli Savunma Bakanlığı Yüksek
Disiplin Kuruluna (Yüksek Disiplin Kurulu) sevki gerektiğine dair teklif
getirilmiştir.
15. Bu teklif doğrultusunda başvurucu Yüksek Disiplin Kuruluna sevkedilmiştir. Başvurucu Yüksek Disiplin Kuruluna verdiği
savunmasında söz konusu iddiaların doğru olmadığını belirtmiştir. Yüksek
Disiplin Kurulunun 20/3/2013 tarihli işlemiyle başvurucunun devlet
memurluğundan çıkarılmasına karar verilmiştir.
16. Yüksek Disiplin Kurulu kararına göre başvurucu, söz konusu
iki askerden gönül ilişkisi içerikli mesajlar almış ve kendisi de aynı içerikte
mesajlar göndermiştir. Disiplin soruşturması sırasında ifadeleri alınan bu iki
asker de başvurucuyla ilişki yaşadıklarını beyan etmişlerdir. Kararda,
başvurucunun eylemlerinin memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelikte olduğu
aynı zamanda yüz kızartıcı ve utanç verici hareketler kapsamında olduğu
belirtilmiş ve bu nedenle başvurucunun devlet memurluğundan çıkarılması
gerektiği gerekçesine yer verilmiştir.
17. Başvurucu devlet memurluğundan çıkarılma kararına karşı
Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde (AYİM) iptal davası açmıştır.
18. Başvurucu vekili davalı idarece gönderilen gizli nitelikli
belgeleri incelemesi ve belgelerin bir örneğinin kendisine verilmesi yönünde
talepte bulunmuştur.
19. AYİM İkinci Dairesi, 11/9/2013 tarihli kararıyla
incelenmesine izin verilen belgeler arasında başkalarının özel yaşamlarına ait
bilgiler yer alması nedeniyle bu belgelerin 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu'nun 52. maddesinde belirtilen esaslar
dâhilinde incelettirilmesine, başvurucunun ifade tutanağının bir örneğinin
başvurucu vekiline verilmesine karar vermiştir. Ayrıca bu kararda başvurucu
vekiline belgeleri incelemesinden sonra beyanda bulunması için otuz günlük süre
verilmesine hükmedilmiştir.
20. Başvurucu vekili 18/12/2013 tarihinde söz konusu belgeleri
incelemiştir. Başvurucu vekili, daha sonra sunduğu dilekçeleriyle anılan gizli
belgelere karşı beyanda bulunmuştur. Ayrıca AYİM Başsavcılığı düşüncesine cevap
ve karar düzeltme dilekçelerinde de söz konusu belgeler hakkındaki görüş ve
beyanlarını sunmuştur.
21. Başvurucu söz konusu dilekçelerinde, İstihbarat Timi
tarafından psikolojik baskı altında ifadesinin alındığını, ne için beyanda
bulunduğunu bilmediği gibi ifadesinin disiplin cezası verilmesine esas
alınacağını da bilmediğini, tanık olarak beyanına başvurulduğu ve ifadesinin
aleyhine kullanılmayacağı söylenerek kandırıldığını belirtmiştir. Başvurucu
ayrıca kimliği belirsiz soruşturmacılar tarafından soruşturma yapılması ve
hukuka aykırı şekilde elde edilen delillerin disiplin soruşturması dosyasına
dâhil edilmesinde de özel bir kasıt bulunduğunu ileri sürmüştür. Bunun yanı
sıra başvurucu, söz konusu fiillerden kimsenin haberi ve bilgisi olmadığını, iş
yerinde hiçbir disiplin zaafiyetine sebep olmadığını,
kendisine ait mesajların incelenmesi suretiyle özel yaşamın gizliliğinin ihlal
edildiğini iddia etmiştir.
22. AYİM, davalı idareye başvurucunun ifadesinin alınması
esnasında sesli ve görüntülü kayıt yapılıp yapılmadığını sormuş ve varsa bu
kayıtların gönderilmesini istemiştir.
23. Davalı idare, söz konusu görüntü ve ses kaydının idari
soruşturmanın ardından imha edilmesi nedeniyle gönderilemediğini bildirmiştir.
24. Yargılama sırasında AYİM Başsavcılığı görüşlerini sunmuştur.
Başsavcılık, işlemin iptalinekarar verilmesi
gerektiğini ifade etmiştir. Başsavcılığa göre eylem tarihleri bakımından iki
yıllık ceza zamanaşımı süresi dolmuştur. Ayrıca Başsavcılık görüşünde,
istihbarat çalışması çerçevesinde ifade alma işleminin hukuka uygun kabul
edilemeyeceği belirtilmiş, bu suretle elde edilmiş ifade beyanlarına dayalı
memurluktan çıkarma kararının da sebep unsuru bakımından hukuka aykırı olduğu
ifade edilmiştir.
25. AYİM, oy çokluğuyla davayı reddetmiştir. AYİM'e
göre başvurucunun yazışmalarından ilişkilerinin devam ettiği anlaşılmaktadır ve
dolayısıyla iki yıllık ceza zamanaşımı süresi bitmemiştir. AYİM, başvurucunun
isnat edilen eylemleri gerçekleştirmiş olduğunda tereddüt bulunmadığı, bu
eylemlerin memurluk sıfatıyla bağdaşmayacak nitelikte yüz kızartıcı ve utanç
verici hareketler olduğu tespitinde bulunmuştur. AYİM'e
göre söz konusu e-postalar başvurucunun özeli olan bir alandan değil hizmete
yönelik kullanılan ve denetime açık olan intranet üzerinden elde edilmiştir ve
e-posta içeriklerinden anlaşılan ilişkiler, başvurucu ve diğer personelin
ifadeleriyle teyit edilmiştir. AYİM'e göre söz konusu
eylemler Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) disiplin anlayışıyla bağdaşmamakta ve
TSK'nın itibarını zedelemektedir.
26. AYİM kararında ayrıca başvurucunun geçmiş hizmetinin
başarılı olduğu, ödül ve takdir belgeleri bulunduğu ve disiplin cezası
bulunmadığı anlaşılmakta ise de davacının eylemlerinin vasıf ve yoğunluğu
dikkate alınarak bir alt disiplin cezası verilmemesinin hukuka uygun
bulunduğunu belirtmiştir.
27. Bir hâkim üye karara katılmamıştır. Muhalif üyeye göre
davacının ve diğer şahısların savunma hakkı ihlal edilerek alınan ifadeleri
delil olarak kabul edilemez. Ayrıca isnat edilen eylemlerin başvurucu ve anılan
şahıslar dışında başka kimseler tarafından bilinmediği dikkate alındığında,
başvurucunun TSK'da hizmet etmesine engel teşkil edecek derecede vehamet arz etmemektedir. Dolayısıyla en ağır disiplin
cezası olan devlet memurluğundan çıkarılması cezası ölçülülük ilkesine uygun
değildir.
28. Anılan karar 26/8/2014 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ
edilmiştir. Karara karşı karar düzeltme yoluna gidilmemiştir.
29. Başvurucu 10/9/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
30. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında TSK'da görev
yapan sivil memurlar hakkında ahlaki nedenlerle devlet memurluğundan çıkarma
işlemi tesis edilmesine dayanak oluşturan mevzuata ve benzer durumlara ilişkin
uluslararası hukuka (Ö.N.M, B.
No: 2014/14751, 15/2/2017, §§ 28-39) yer vermiştir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
31. Mahkemenin 10/5/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Özel Hayatın Gizliliği Hakkının ve
Haberleşme Hürriyetinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
32. Başvurucu, bugüne kadar özel hayatıyla ilgili hiçbir hususun
kamu hizmetine yansımadığını, usule aykırı şekilde yürütülen disiplin sürecinde
tamamen özel hayatı ile ilgili sorular sorulduğunu, evli ve okul çağında çocuğu
bulunmasına rağmen evlenmeden önce kimlerle birlikte olduğu sorusunun dahi
kendisine sorulduğunu belirtmiştir. Başvurucu, özel hayatına ilişkin ifadelerin
idare tarafından hukuka aykırı yöntemlerle alındığını ayrıca bu ifadelerin özel
hayatın gizliliği ihlal edilerek ele geçirilen e-posta yazışmalarının yasal
delil kabul edilemeyeceğini, dolayısıyla memurluktan çıkarılmasına dayanak
alınamayacağını ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca bu yöndeki talep ve
iddialarına Mahkeme kararında yanıt verilmediğini belirtmiştir. Başvurucu, bu
nedenlerle Anayasa'nın 20. ve 22. maddelerinde yer alan özel hayatın gizliliği
hakkı ile haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini iddia etmiş, yeniden
yargılama yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Başvurucu ayrıca
kimliğinin kamuya açık belgelerde gizli tutulmasını istemiştir.
2. Değerlendirme
33. İddianın değerlendirilmesine dayanak alınacak Anayasa’nın
20. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Herkes, özel hayatına
ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve
aile hayatının gizliliğine dokunulamaz."
34. İddianın değerlendirilmesine dayanak alınacak Anayasa’nın
22. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği
esastır.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin
önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak
usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin
yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz...
....”
a. Gizlilik Talebi Yönünden
35. Somut olayın koşulları dikkate alındığında başvurucunun
şeref ve itibarının korunması bakımından haklı nedenler bulunduğu
anlaşıldığından kamuya açık belgelerde kimliğinin gizli tutulması talebinin
kabulüne karar verilmesi gerekir.
b. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
36. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel
hayatın gizliliği hakkının ve haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin
iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Esas Yönünden
37. Cinsel yaşamına ilişkin hususlar gerekçe gösterilerek
"disiplinsizlik ve ahlaki durum" sebebiyle başvurucu hakkında devlet
memurluğundan çıkarılma işlemi tesis edilmesinin özel hayatın gizliliği hakkına
bir müdahale oluşturduğu açıktır (Serap Tortuk, B. No: 2013/9660, 21/1/2015, § 37; Ö.N.M, B. No: 2014/14751, 15/2/2017, §
62).
38. Ayrıca devlet memurluğundan çıkarma işleminin bir diğer
gerekçesini başvurucunun göreve tahsisli e-posta sisteminden evlilik dışı gönül
ilişkilerini ortaya koyan iletiler göndermesi oluşturduğundan özel hayatın
gizliliği hakkının yanı sıra haberleşme hürriyetine de müdahalede bulunulduğu
anlaşılmaktadır (Bülent Polat
[GK], B. No: 2013/7666, 10/12/2015, § 67).
39. Anılan müdahalenin ihlal oluşturmaması için Anayasa'nın 13.
maddesinde düzenlenen ve somut başvuruya uygun düşen "kanunlar tarafından
öngörülme", "Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere
dayanma", "demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük
ilkesine aykırı olmama" ölçütlerine uygun olması gerekir.
40. Ayırma işlemine dayanak teşkil eden mevzuat hükümleri
dikkate alındığında müdahalenin kanunlar tarafından öngörülme ölçütüne uygun
olduğu (Serap Tortuk,
§§ 41-42; Ö.N.M, §§ 65-66),
askerî disiplinin ve kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesinin sağlanması, bu
itibarla millî güvenliğin korunması şeklinde meşru amaç taşıdığı (Ö.N.M, § 76) anlaşılmaktadır.
41. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi Ö.N.M. başvurusunda benzer idari süreçler
izlenerek sivil memurların cinsel yaşamına ilişkin hususlar gerekçe
gösterilerek "disiplinsizlik ve ahlaki durum" sebebiyle devlet
memurluğundan çıkarılması işlemini incelemiş ve özel hayatın gizliliğine
yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük
ilkesine aykırı olduğu sonucuna varmıştır. Mahkeme, anılan kararında bu sonuca
varırken aşağıdaki gerekçelere dayanmıştır:
"88. ... olayda, Yüksek Disiplin
Kurulunca ayrıca bir araştırma yapılmaksızın İstihbarat Timi tarafından alınmış
ifadelerle yetinildiği anlaşılmaktadır. Aynı şekilde resen araştırma ilkesinin
geçerli olduğu yargılama usulüne tabi AYİM'in karar
gerekçesinde de anılan ifadelere dayanıldığı ve başvurucunun iddialarının
reddedildiği görülmektedir. Bu durumda başvurucunun devlet memurluğundan
çıkarılmasına dayanak teşkil eden ve İstihbarat Timi tarafından yürütülen ifade
alma sürecinin anayasal güvencelere uygun olup olmadığı incelenmelidir.
89. İstihbarat Timi tarafından alınan
ifadelere ait tutanaklarda, disiplin soruşturması için ifade alındığı
belirtilmemiş ve başvurucunun ne ile suçlandığı bildirilmemiştir. Başvurucuya sorulan
sorular ..., kişilerin tüm özel yaşamlarını kapsayacak şekilde geniş, kapsamı,
sınırları ve amacı belli olmayan niteliktedir. İfadeyi alanların kimlik ve
unvanları ile ifadelerin bazı bölümleri karartılmıştır. Tüm bu hususlar
nedeniyle idarenin söz konusu ifade sürecinde başvurucuya savunma hakkı
tanıdığını ve özgür iradeye dayalı konuşma koşullarının sağlandığını
kanıtlayamadığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla olayda, özel hayata ilişkin hususlar
sebep gösterilerek devlet memurluğundan çıkarılma cezası verilmesi sürecinde
başvurucunun özel hayatın gizliliği hakkı kapsamında usule ilişkin
güvencelerden yararlandırılmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
90. İkinci olarak müdahalenin demokratik
toplumda gerekli olup olmadığı, idare ve derece mahkemesi kararlarının gerekçeleri
çerçevesinde incelenmelidir.
91. Başvurucu, devlet memurluğundan çıkarma
cezası ile sonuçlanan disiplin soruşturması sürecinde mesleki hayatını değil
özel hayatını ilgilendiren iddialara yanıt vermek zorunda kalmıştır. Yüksek
Disiplin Kurulu kararı ve Derece Mahkemesi kararına göre, başvurucunun
mahremiyetine dair söz konusu hususlar, başka kişiler hakkında İKK zafiyeti
konusunda başlatılan istihbarat faaliyeti kapsamında tespit edilmiştir. Dolayısıyla
bu istihbarat faaliyeti tespitine kadar söz konusu özel hayata ilişkin eylem ve
davranışlarının alenileştirilmediği, ilişkinin tarafları arasında kaldığı ve
başvurucunun mesleğine bir yansıması olmadığı, ihtilaf konusu soruşturmanın
kapsamının mesleki hayatın sınırlarını aştığı anlaşılmaktadır.
92. Yüksek Disiplin Kurulu ve Derece Mahkemesi
karar gerekçelerinde, başvurucunun alenileşmemiş olduğu anlaşılan gönül
ilişkilerinin millî güvenliğin korunması amacına yönelik olarak yapılması
gereken askerî istihbaratı hangi nedenle ilgilendirdiğinin ortaya konulmadığı
anlaşılmaktadır. Bunun yanı sıra, söz konusu kararlarda, isnat edilen ve
tümüyle başvurucunun özel yaşamına ilişkin olan eylemlerin, mesleki hayatı
üzerindeki etkilerine dair yeterli ve ikna edici gerekçelerin belirtilmediği ve
TSK’nin işleyişi üzerindeki etkisi ve risklerinin de açıklanmadığı görülmüştür.
Ayrıca başvurucunun, soruşturma usulünün hukuka aykırı yöntemler içerdiğine
yönelik iddialarına da makul bir gerekçe ile yanıt verilmediği, ifadelerin
alındığı koşulların detaylı şekilde incelenmediği anlaşılmıştır. Bu nedenlerle
idare ve Derece Mahkemesi kararlarının özel hayatın gizliliği hakkına ...
müdahaleyi haklı kılacak şekilde konuyla ilgili ve yeterli gerekçe içermediği
sonucuna ulaşılmıştır.
93. ...Bunun yanında tesis edilen ayırma işleminin
başvurucunun geçmiş sicili ve başarı durumu dikkate alınarak ölçülülük yönünden
değerlendirilmediği, sınırlama ile ulaşılabilecek genel yarar ile temel hak ve
özgürlüğü sınırlanan başvurucunun kaybı arasında adil bir denge gözetilmediği,
başvurucunun özel hayatının gizliliği hakkı üzerindeki sınırlamanın zorunlu ya
da istisnai tedbirler niteliğinde olduğu veya başvurulabilecek son çare ya da
alınabilecek en son önlem niteliğinde olduğu hususunda bir inceleme yapılmadığı
ve gerekli özenin gösterilmediği sonucuna ulaşılmıştır. "
42. Somut olayda anılan değerlendirmelerden ve ulaşılan sonuçtan
ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmamaktadır.
43. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde
güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının ve22. maddesinde
düzenlenen haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma Hakkı
Kapsamında Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama İlkelerinin İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
44. Başvurucu, dava dosyasına sunulan gizli belgeleri vekilinin
incelediğini ancak belgelerden fotokopi alma talebinin reddedildiğini,
belgelerden bir örnek almasına izin verilmemesi nedeniyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
45. İddianın değerlendirilmesine dayanak alınacak Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.”
46. Adil yargılanma hakkının unsurlarından biri de silahların
eşitliği ilkesidir. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usul
hakları bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin
diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını
makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına
gelmektedir (Yaşasın Aslan, B.
No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32).
47. Silahların eşitliği ilkesinin tamamlayıcısı olan çelişmeli
yargılanma hakkı, kural olarak bir hukuk ya da ceza davasında tüm taraflara,
gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşler hakkında bilgi sahibi olma ve bunlarla
ilgili görüş bildirebilme imkânı vermektedir. Bu çerçevede başvuranların,
bilirkişi raporunun sonucunaitiraz edememesi ya da
delillerle ilgili görüş bildirmelerine fırsat verilmemesi çelişmeli yargılanma
hakkının ihlali olarak değerlendirilebilmektedir (Hüseyin Sezen, B. No:
2013/1793, 18/9/2014, § 38).
48. Yargılama makamları, yargılamanın taraflarınca ileri sürülen
iddiaları ve gösterdikleri delilleri gereği gibi incelemek zorundadır. Bununla
birlikte belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve
gösterilmek istenilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme
yetkisi esasen derece mahkemelerine aittir. Mevcut yargılamada geçerli olan
delil sunma ve inceleme yöntemlerinin adil yargılanma hakkına uygun olup
olmadığını denetlemek Anayasa Mahkemesinin görevi kapsamında olmayıp Mahkemenin
görevi başvuru konusu yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığının
değerlendirmektir. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın
yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri
ışığında taraflara iddialarını sunmak hususunda uygun olanakların sağlanması
şarttır. Taraflara tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma ve
inceletme noktasında da uygun imkânların tanınması gerekir. Bu anlamda
delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddialarının da
yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmesi zorunludur (Yüksel Hançer, B. No: 2013/2116,
23/1/2014, § 19).
49. 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi Kanunu’nun 52. maddesinin dördüncü ve devamı fıkralarında, dava
dosyasındaki bilgi ve belgelerin, mahkemenin belirleyeceği çerçevede davacı
tarafa incelettirilebileceği kural altına alınmıştır.
50. Başvuruya konu olayda dava dosyasında bulunan bilgi ve
belgeler esas alınarak uyuşmazlık hakkında karar verilmiş olup başvurucunun
talebi üzerine dava dosyasına sunulan bilgi ve belgelerin tamamı
incelettirilmiş, bu bilgi ve belgelere karşı savunmasını sunabilmesi için otuz
gün süre verilmiştir. Başvurucu vekili 18/12/2013 tarihinde söz konusu
belgeleri incelemesinden sonra sunduğu dilekçeleriyle anılan gizli belgelere
karşı beyanda bulunmuştur. Ayrıca AYİM Başsavcılığı düşüncesine cevap ve karar
düzeltme dilekçelerinde de söz konusu belgeler hakkındaki görüş ve beyanlarını
sunmuştur. Diğer yandan davanın hiçbir aşamasında dava dosyasına sunulan
belgelerin değerlendirilmediğine yönelik bir bilgi bulunmadığı gibi başvurucu
tarafından mahkeme önünde dile getiremediği hangi ilave tezlerin olduğu
konusunda da bir açıklamada bulunulmamıştır. Buna göre, AYİM tarafından
başvurucuya dava malzemesine ilişkin olarak tetkik ve beyanda bulunma
olanağının tanındığı, bu çerçevede başvurucunun yargılamanın sonucunu
etkileyecek usule ilişkin bir imkândan mahrum bırakılmadığı anlaşılmıştır.
Ayrıca yargılamanın bütünü dikkate alındığında Mahkemece yapılan uygulamanın
tüm süreci adaletten yoksun kılacak şekilde etkilemediği sonucuna ulaşılmıştır.
Sonuç olarak somut olayda silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine
yönelik açık ve görünür bir ihlalin olmadığı anlaşılmaktadır.
51. Açıklanan nedenlerle silahların eşitliği ve çelişmeli
yargılama ilkelerine yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu
anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
52. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
53. Başvurucu, ihlalin tespiti ile uyuşmazlık hakkında yeniden
yargılama yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
54. Başvuruda Anayasa’nın 20. ve 22. maddelerinde güvence altına
alınan özel hayatın gizliliği hakkının ve haberleşme hürriyetinin ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
55. Özel hayatın gizliliği hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili
yargı merciine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
56. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. 1. Adil yargılanma hakkı kapsamında çelişmeli yargılama ve
silahların eşitliği ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Özel hayatın gizliliği hakkı ve haberleşme hürriyetinin ihlal
edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 20. ve 22. maddelerinde güvence altına alınan
özel hayatın gizliliği hakkı ve haberleşme hürriyetinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin özel hayatın gizliliği hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere -Anayasa'nın 21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanun ile getirilen geçici
21. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi
kaldırılmış olduğundan anılan bendin (b) alt bendi gereğince- YETKİLİ İDARİ
YARGI MERCİİNE GÖNDERİLMESİNE (Karar, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Birinci
Dairesinin E.2013/687 sayılı dosyasıyla ilgilidir.),
E. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,
10/5/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.