TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
TUNCA İLKER ÖĞRETEN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/11340)
|
|
Karar Tarihi: 20/11/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Fatih
HATİPOĞLU
|
Başvurucu
|
:
|
Tunca İlker
ÖĞRETEN
|
Vekili
|
:
|
Av. Sevgi
KALAN GÜVERCİN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması ve soruşturma dosyasına
erişimin kısıtlanması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının;
tutuklamaya konu suçlamaların ifade özgürlüğü ve basın hürriyeti kapsamındaki
eylemlere ilişkin olması nedeniyle de ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/3/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın
görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Türkiye 15/7/2016 tarihinde askerî darbe teşebbüsüyle karşı
karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl
ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu
makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün
arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son
yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya
Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın
olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz
ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
8. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe
girişimiyle bağlantılı ya da darbe girişimiyle doğrudan bağlantılı olmasa bile
FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı
sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki
yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından
soruşturmalar yürütülmüş ve çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama
tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve
diğerleri, § 51, Mehmet Hasan
Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).
9. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık)
Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı'nın kullanmakta olduğu
mail adreslerinin şifrelerinin DHKP-C terör örgütü ile bağlantılı RedHack
isimli hacker (bilgisayar
korsanı) grubu tarafından ele geçirilmesi ve bu maillerin sosyal medyada
manipülasyon amaçlı yayılması olayı ile ilgili olarak -aralarında FETÖ/PDY ile
bağlantılı kişilerin de bulunduğu şüpheliler hakkında- elektronik ortamda
yapılan ihbar üzerine başlatılan soruşturma kapsamında 25/12/2016 tarihinde
gözaltına alınmıştır.
10. Başvurucu; Başsavcılık tarafından soruşturmanın amacını
tehlikeye düşürebileceği gerekçesiyle müdafiinin
soruşturma dosyasına erişiminin kısıtlanmasına karar verildiğini, bu karara
yaptığı itirazın reddedildiğini belirtmiştir.
11. Başvurucunun ilk ifadesi 16/1/2017 tarihinde İstanbul
Emniyet Müdürlüğünde kolluk tarafından alınmıştır. Başvurucunun Emniyetteki
ifade alma işlemi sırasında iki avukatı da hazır bulunmuştur. İfade tutanağında
belirtildiğine göre başvurucuya ifade alma işlemi öncesinde ve ifade alma
esnasında sorulan sorularla isnat edilen DHKP-C silahlı terör örgütü üyeliğine
ilişkin suçlamalar ve suçla bağlantısına dair somut olaylar açıklanmıştır.
12. Başvurucu savunmasında özetle suçlamaları kabul etmemiştir.
13. Savcılık başvurucunun ifadesini 17/1/2017 tarihinde
almıştır. İfade alma işlemi sırasında başvurucunun iki avukatı da hazır
bulunmuş ve ifade tutanağında belirtildiğine göre başvurucuya suçlamalar
anlatılmıştır.
14. Başvurucu Savcılıktaki ifadesinde özetle;
i. On beş yıldır gazetecilik yaptığını, hâlen diken.com.tr isimli haber sitesinde editör
ve röportajcı olarak çalıştığını, Enerji Bakanı'nın mail adresinin RedHack
tarafından ele geçirildiğini ve ele geçirilen maillerin içeriklerinin birçok
ulusal gazete ve internet sitesinde yayımlandığını, kendisinin de olaydan bu
şekilde haberdar olduğunu ifade etmiştir.
ii. Söz konusu haberler yayımlandıktan sonra, kullandığı tuncaöğreten
isimli Twitter
hesabının bilgisi dışında özel bir mesajlaşma grubuna (sohbet odasına) dâhil
edildiğini, Twitter
adresinin haber içeriklerinin onaylandığı gazeteci hesabı olduğunu ve yine
gazeteci olduğu için herhangi bir kişi tarafından kendisine mesaj atılmasının
serbest olduğu seçeneği işaretlediğini ifade etmiştir.
iii. Söz konusu sohbet odasına en son eklenen kişi olduğunu, bu
nedenle yapılan konuşmaların içeriklerini göremediğini, grupta kaldığı süre
içinde ele geçirilen maillerin yüklü bulunduğu bir google drive linki paylaşıldığını,
mailler ile ilgili olarak diken.com.tr sitesinde
haber yapmadan önce içeriklerin doğru olup olmadığını teyit etmek amacıyla
linke tıklayarak burada bulunan mailleri bilgisayarına indirdiğini ve sohbet
grubundan ayrıldığını ifade etmiştir.
iv. Sonrasında ise diken.com.tr
sitesinde söz konusu maillere ilişkin iki ya da üç haber
yayımlandığını, haberlerden birinin Cumhuriyet gazetesinden alıntı yapılarak
paylaşılan haber olduğunu, diğer haberin ise -Cumhuriyet gazetesindeki bir
haber ile Hürriyet gazetesinin Washington temsilcisi T.T.ye ait "Potus ve Beyefendi" isimli kitabı referans
göstererek- kendisinin yaptığı derleme bir haber olduğunu ancak haberde
doğrudan maillerin içeriğine ilişkin bir bilgi olmadığını ifade etmiştir.
v.Bir başkasının bilişim sistemine girme
ve kişisel verileri ele geçirmenin söz konusu olmadığını, maillerin sahibi olan
Bakan tarafından bir açıklama yapılıp yapılmayacağı ve mailler ile ilgili
yapılan haberler üzerine Doğan Holding İcra Kurulu Başkanı M.A.Y.nin
istifa etmesine ilişkin gelişmeler nedeniyle internet sitesindeki haberin
-maillerle ilgili haberler gazetelerde yer aldıktan iki gün sonra- hukukçularla
da görüşülerek yayımlandığını ifade etmiştir.
vi.Bir soruya karşılık olarak İ.D.Y.yi meslektaşı olması
nedeniyle tanıdığını, diğer kişileri tanımadığını ve onlarla bir bağlantısının
olmadığını ifade etmiştir.
vii. Eski bir gazeteci ve akrabası olan S.Y. ile yaptığı
konuşmada söz konusu maillerle ilgili olarak yaptığı haberin linkini
paylaştığını ifade etmiştir.
viii. A.S.nin ise kendisine sosyal
medyadan ulaşan bir bilişimci olduğunu, sorduğu soru üzerine wikileaksta
bulunan mailleri söz konusu siteden elde edebileceği konusunda yönlendirmede
bulunduğunu ifade etmiştir.
ix.Sonuç olarak soruşturmaya konu maillerin
ele geçirilmesiyle hiçbir ilgisinin olmadığını, Redhack veya başka bir grupla
irtibatının bulunmadığını ifade ederek suçlamaları kabul etmemiştir.
15. Başsavcılık 17/1/2017 tarihinde başvurucuyu DKHKP-C silahlı
terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle İstanbul Sulh Ceza
Hâkimliğine sevk etmiştir. Tutuklama talep yazısında öncelikle PKK, DHKP-C,
MLKP, DAEŞ ve FETÖ/PDY silahlı terör örgütüyle ilgili genel bilgilere ve FETÖ/PDY'nin gerçekleştirdiği 17/25 Aralık operasyonu ile 15
Temmuz darbe teşebbüsüne dair bilgilere, daha sonra ise başvurucuya ve diğer
şüphelilere yönelik suçlamalara yer verilmiştir. Tutuklama talep yazısının
ilgili bölümleri şöyledir:
"...
Belirtildiği üzere 17/25 Aralık 2013
tarihinden sonra devam eden süreçte Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Anayasal
düzenine ve bölünmez bütünlüğüne yönelik yasa dışı eylem ve faaliyetler ile
saldırılar yukarıda ismi yazılı örgütler tarafındansistematik
bir şekilde arttırıldığı gibi daha öncesinde ülkemiz gündeminde yer almayan ...
DAEŞ ismi ile bilinen dini motifleri kullanan örgütlerin de ülkemiz birlik ve
bütünlüğüne, Anayasal düzenine yönelik saldırılara başladığı ve özellikle son
bir yıllık süreç içerisinde tüm terör örgütlerinin her biri ayrı ideoloji ve
yapılanmada olmalarına rağmen adeta birbiriyle irtibatlıymışçasına fikir ve
eylem birliği içerisinde terörize faaliyetler
içerisine girdikleri, amacın her halükarda Türkiye Cumhuriyeti devletini
yıpratmak, yok etmek, zayıf düşürmek olduğunun açıkça anlaşıldığı,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı B.A.nın 2016 yılı Eylül ayında kullanmakta olduğu mail
adresleri şifrelerinin özellikle DHKP-C terör örgütü ile irtibatlı olan
hackerler tarafından ele geçiril[ip]
elde edilen bilgiler manüpüle edilerek gerek Enerji
Bakanını gerekse onun şahsında seçilmiş meşru hükümeti yıpratmak amaçlı
yayınlar yapıldığı gibi Enerji Bakanlığımızın stratejik faaliyet ve işlemlerine
ilişkin bilgiler manüpüle edilerek, milli enerji
politikasının başarısızlığa uğraması için olumsuz algı oluşturulduğu gibi meşru
hükümetin ve Bakanımızın [DAEŞ]
terör örgütü ile irtibatlı olduğuna dair algı oluşturulmaya çalışıldığı,
Bu süreçte belirtildiği üzere 2016 yılı Eylül
ayında Enerji Bakanımız B.A.nın mail adresleri
illegal yöntemlerle ele geçirilip kişisel bilgileri ile sair iletişimlerinin
ele geçirilmesi sonrasında 20/12/2016 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğüne
yapılan ihbarda; Enerji Bakanımız B.A.nın mail
hesabını REDHACK adı verilen marksist sol görüşlü
terör örgütleri ile irtibatı olan kişi ve kişilerin elde ettikten sonra
irtibatlı oldukları bir kısım gazeteci kimliğini kullanan kişilere vererek
yaymak suretiyle algı oluşturduklarının belirtilmesi üzerine, ihbarcının
belirtmiş olduğu bilgilerden yola çıkılarak tahkikat ve araştırma yapılması
talimatı verildiğinde,
Özellikle Enerji Bakanımız B.A.nın
mail adreslerinin hacklenip ifşa edilmesi eylemlerine
katıldığına dair bulgulara ulaşılan D.O, Ö.Ç., M.Y., Tunca İlker Öğreten, E.S.
ve M.K. dahil olmak üzere dokuz şüphelinin yakalanıp, gözaltına alınması,
dijital materyallerine el konulması hususunda eş zamanlı usulü işlemler
yapılmasına dair talimat verildiği şüphelilerin yakalandıkları, elde edilen
materyallerin Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ile Organize Suçlarla
Mücadele Şube Müdürlüğünce incelenmesi son[ucunda;]
...
Şüphelilerden Tunca İlker Öğreten'in
Enerji Bakanımız B.A.nın hacklenerek
elde edilen maillerine ilişkin 16 GB büyüklüğünde silinmiş bir dosyanın
bilgisayarında tespit edildiği, halihazırda DİKEN.com.tradlı
haber sitesinde çalıştığını beyan edenşüphelinin bu
maillerin nereden ne şekilde geldiğine dair detaylı açıklama yapmadığı, daha
öncesinde FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün yayın organlarından olan Taraf
gazetesinde de çalıştığının tespit edildiği, açıkça kişisel veri niteliğinde ve
de duruma göre devlet sırrı niteliğinde olabilecek bilgileri illegal bir
şekilde elde eden şüphelinin bu bilgilerin nasıl ve ne şekilde kendisine
geldiğini açıklayıp belirtmemesi, aradan geçen uzun sürece rağmen ilgili adli
birimlere bilgi vermediğinin tespit edildiği, belirtildiği üzere bu maillerin
DHKP-C silahlı terör örgütüne bağlı hackerlar
tarafından ele geçirilmiş olması sonrası şüpheli Tunca İlker Öğreten'e iletilmesi, Tunca Öğretenin birçok DHKP-C silahlı
terör örgütü ile irtibatlı olan REDHACK hacker grubu ile irtibat halinde
olduğuna dair bilgisayar ve yazışmalarının incelenmesinden anlaşılması nedeni
ile şüpheli Tunca Öğreten'in DHKP-C silahlı terör
örgütüne üye olmak suçu yanında kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele
geçirmek suçunu işlediği
...
Bu itibarla mevcuden
gönderilen şüpheli[nin] başlangıç paragraflarında belirtildiği üzere atılı
suçları işledi[ği] anlaşılmış olması nedeni ile sorgu[su] yapılarak atılı suçların niteliği, mevcut delil
durumu, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösterirolguların
bulunması hususları dikkate alınarakCMK.nın 100.
maddesi uyarınca tutuklanma[sına
karar verilmesi talep edilmiştir.]"
16. Anılan talep yazısı, sorgu işlemi öncesinde İstanbul 8. Sulh
Ceza Hâkimliği tarafından başvurucuya okunmuştur. Sorgu tutanağında,
başvurucuya isnat edilen suçların okunup anlatıldığı da belirtilmiştir. Bu
sırada başvurucunun avukatı da hazır bulunmuştur.
17. Başvurucu, Hâkimlikteki savunmasında; Emniyetteki ve
Savcılıktaki ifadesine benzer beyanlarda bulunarak suçlamaları kabul
etmemiştir. Başvurucunun savunmasının ilgili kısmı şöyledir:
"...
15 yıldır profesyonel olarak gazetecilik
yapıyorum. Hayatımı yaşamımı bu şekilde geçindiriyorum. Benim isteğim dışında twitterda bir gruba üye yapıldım. Bu grupta Enerji Bakanlığının
maillerine ilişkin bir link vardı. Ben bu linkten söz konusu mesajları
indirdim. Ancak bunları kimse ile paylaşmadım. Yayınlamadım, haber konusu da
yapmadım. Daha önce Taraf gazetesinde de çalıştığım da doğrudur. Buradan da
maaşımı alamadığım için 2 yıl kadar önce ayrıldım. Diken.com.tr adlı haber
sitesinde çalışıyorum. Burada da belirttiğim gibi daha önce de kolluk ve
savcılıkta bu maillerin ne şekilde elde ettiğime dair açıklama yaptım. Ancak
açıklamamın yeterli olmadığı savcılık sevk yazısında belirtilmektedir. Ben
hayatımda örgüt propagandası sayılacak herhangi bir paylaşım yapmadım. Haber küpürü dışında DHKP-C üyesi dahi görmedim. Ben istesem dahi
bu örgüt beni kabul etmez. Suçsuzum, serbest bırakılmayı talep ediyorum
..."
18. Başvurucu müdafileri ise özetle başvurucunun diken.com.tr
isimli internet sitesinde çalıştığını, gazetecinin haber kaynağını açıklama
zorunluluğunun olmamasına rağmen başvurucunun söz konusu mailleri ne şekilde
elde ettiğini açıkladığını, Redhack
grubunun terör örgütü olduğuna veya terör örgütü DHKP-C ile bağlantılı olduğuna
dair bir yargı kararı bulunmadığını, soruşturma kapsamında da bu bağlantının
ortaya konulamadığını, başvurucunun eylemlerinin gazetecilik faaliyeti olduğunu
ve kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösterir somut delillerin bulunmadığını
ifade ederek başvurucunun serbest bırakılmasını talep etmişlerdir.
19. İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliği 17/1/2017 tarihinde
başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma
suçundan tutuklanmasına karar vermiştir. Kararın ilgili bölümü
şöyledir:
"... Şüpheliler Tunca İlker Öğreten, Ö.Ç.
ve M.K.nin üzerlerine atılı silahlı terör örgütü
üyeliği suçunun CMK.nın 100. maddesinde belirtilen
katalog suçlardan olduğu, şüphelilerin savunma içerikleri, şüphelilerden Tunca
İlker Öğreten ve M.K.nin dijital materyallerinin
incelenmesine ilişkin dosya içerisinde bulunan raporlar; şüpheli Ö.Ç.nin sosyal medya paylaşımlarının içeriği ve yoğunluğu
dikkate alındığında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösterir delillerin
bulunduğu, atılı suç [için]
öngörülen ceza miktarı ve isnat edilen suçun kaçma ve delilleri karartma
şüphesi var kabul edilen suçlardan olması gözetildiğinde adli kontrol kararının
yetersiz kalacağı anlaşıldığından şüphelilerin CMK.nın
100. ve devamı maddeleri uyarınca tutuklanmalarına ... [karar verildi.]"
20. Başvurucu, tutuklama kararına itiraz etmiş; İstanbul 9. Sulh
Ceza Hâkimliği 27/1/2017 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir. Kararın
ilgili bölümü şöyledir:
"... Tutuklama
ceza yargılamasında bir tedbir olup, nedenleri CMK.nın
100. maddesinde; usulü 101. maddesinde; kapsamı, sonuçları ve başvuru yolları
yine 101. ve devamı maddelerinde düzenlenmektedir. Bu kanuni düzenlemelere göre
tutuklama kararı verilmesi için öncelikle kuvvetli suç şüphesinin varlığını
gösteren somut delillerin bulunması gerekir. Bununla birlikte yine CMK.nın 100. maddesinde belirtilen tutuklama nedenlerinden
biri ya da birkaçının da gerçekleşmesi gerekir. Tutuklama nedenlerinin
varsayılabileceği haller CMK.nın 100 maddesinin 2.
fıkrasında sayılmıştır. Buna göre şüphelinin kaçması, saklanması veya kaçacağı
şüphesini uyandıran somut olguların bulunması; şüphelinin davranışlarının
delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme; tanık, mağdur veya başkaları
üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe
uyandırması tutuklama nedenlerinin varsayılabileceği hallerdir. Bundan maada CMK.nın 100. maddesinin 3. fıkrasında sayılan suçların
işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde de tutuklama
nedeni varsayılabilir.
Bu düzenlemeler ışığında soruşturma
evraklarının ve itiraz konusu kararın incelenmesinde;
İtiraz konusu kararda kuvvetli suç şüphesini
gösteren somut delil ve vakıaların soruşturma dosyasının içeriğine uygun
şekilde ortaya konulduğu; tutuklamayı gerektiren nedenlerin ve tutuklama
tedbirinin ölçülülük ilkesine uygun olduğunu, tutuklama yerine adli kontrol
tedbirlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağını gösteren delillerin somut
olgularla gerekçelendirilerek açıklandığı, açıklamaların soruşturma dosyası
içeriğine de uygun olduğu; tüm bu olgu, tespit ve nedenler karşısında İstanbul
8. Sulh Ceza Hakimliği'nin itiraza konu tutuklama kararında usul ve kanuna
aykırı bir yön bulunmayıp, kararın yerinde olduğu sonuç ve vicdani kanaatine
varılmakla, şüpheliler müdafiilerinin yerinde
görülmeyen itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir."
21. Başvurucu kararın 3/2/2017 tarihinde tebliğ edildiğini
bildirmiştir.
22. Başvurucu 6/3/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
23. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 23/6/2017 tarihli
iddianamesi ile başvurucunun bilişim sistemini engelleme, bozma, verileri yok
etme veya değiştirme vesilahlı terör örgütüne üye
olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçlarını işlediğinden bahisle
cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası
açılmıştır.
24. İddianamede öncelikle PKK, DHKP-C, MLKP, DAEŞ ve FETÖ/PDY
ile ilgili genel bilgilere ve -son zamanda- aralarındaki işbirliğine
değinilmiş, daha sonra ise başvurucuya ve diğer şüphelilere yönelik suçlama ile
delillere yer verilmiştir.
25. Bu bağlamda iddianamede, başvurucunun işlediği iddia olunan
suça ve başvurucunun örgüt bağlantısına ilişkin olarak yer verilen olay ve
olgular özetle şöyledir:
i. Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı B.A.nın kullanmakta olduğu mail adreslerinin şifrelerinin
2016 yılı Eylül ayında RedHack
isimli hacker grubu tarafından
ele geçirildiği, elde edilen bilgilerin Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı'nı yıpratmak amacıyla manipüle edilerek yayımlandığı,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının stratejik faaliyet ve işlemlerine
ilişkin bilgiler çarpıtılarak millî enerji politikasının başarısızlığa uğraması
için ve Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı'nın
DAEŞ terör örgütüyle irtibatlı olduğuna dair algı oluşturulmaya çalışıldığı
iddia edilmiştir.
ii. Soruşturma kapsamında dinlenen gizli tanığın özetle Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı B.A.nın
mail hesabının hacklenmesi
olayının Cumhurbaşkanı ve Hükûmetin DAEŞ silahlı terör örgütüyle ilişkili
olduğu yönünde algı oluşturma projesi olduğunu, maillerin RedHack isimli hacker gurubu
tarafından hacklendiğini
ve iki farklı mail hesabına yeniden yüklendiğini, bu mail hesaplarına ait şifrelerinTwitter
isimli platformda oluşturulan gruptaki kişilere dağıtıldığını beyan ettiği
belirtilmiştir.
iii. Başvurucunun bilgisayar imajı üzerinde yapılan incelemede;
Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı B.A.ya
ait mail yedeklerini içeren dosyanın bulunduğu, yine başvurucudan elde edilen
dijital materyaller üzerinde yapılan incelemede de başvurucunun nişanlısı ve
bir arkadaşı olduğunu belirttiği kişilerle soruşturmaya konu maillerin hacklenmesi
olayı ile ilgili olarak görüştüğü, başvurucunun mailleri RedHack adlı hacker grubundan temin ettiğini bu
kişilere ifade ettiği, ayrıca hakkında ihbar yapılan diğer kişilerin bir
kısmının başvurucunun kişi listesinde ekli olduğu tespitlerine yer verilmiştir.
iv. Başvurucunun -soruşturma dosyası tefrik edilen- İ.D.Y. ile
telefon görüşmelerinin olduğu belirtilmiştir.
v. Sonuç olarak başvurucunun DHKP-C ve FETÖ/PDY'nin
amaçlarının gerçekleştirilmesi doğrultusunda, kişisel veri niteliğinde olan ve
devlet sırrı olabilecek nitelikte olduğu belirtilen bilgileri yasal olmayan
yollarla elde ederek haberleştirmek suretiyle anılan örgütlere üye olmamakla
birlikte bu örgütlerin amacı ve ideolojileri doğrultusunda işlenen suça iştirak
ettiği, bu suretle örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçunu
işlediği iddia edilmiştir.
26. İddianame, İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesince 3/7/2017
tarihinde kabul edilerek E.2017/102 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması
başlamıştır. Mahkeme tensiple birlikte başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına
da karar vermiştir.
27. İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesince 24/10/2017 tarihinde
yapılan ilk duruşmada başvurucunun savunması alınmıştır. Başvurucu savunmasında
özetle Savcılıktaki ifadesine benzer beyanlarda bulunarak suçlamaları kabul
etmemiştir. Mahkeme, başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına da karar
vermiştir
28. Mahkeme 6/12/2017 tarihinde yaptığı ikinci duruşmada,
tutuklu kaldığı süreyi ve mevcut delil durumunu dikkate alarak başvurucunun
tahliyesine ve başvurucu hakkında adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar
vermiştir.
29. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk
derece mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
30. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Mahir Kanaat B. No: 2017/12653,
30/10/2018, §§ 28-48.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
31. Mahkemenin 20/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddialar
1. Tutuklamanın Hukuki
Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
32. Başvurucu, kuvvetli suç şüphesini gösteren somut olgular
ortaya konulmadan ve adli kontrol tedbirinin neden yetersiz kalacağı
tartışılmadan tutuklanması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca tutuklama kararı ile tutuklama
kararına yaptığı itirazın reddine dair kararın gerekçesiz olması nedeniyle adil
yargılanma hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
33. Bakanlık görüşünde; başvurucu hakkındaki suçlamaların somut
delillere dayandığı ve darbe teşebbüsü sonrasındaki olağanüstü durum gözönünde bulundurulduğunda başvurucunun tutuklanmasının
temelsiz ve keyfî olmadığı, orantılı olduğu belirtilmiştir. Bakanlık,
başvurucunun kuvvetli suç şüphesi ve bir tutuklama nedeni bulunmaksızın
özgürlüğünden yoksun bırakıldığı şeklindeki şikâyetlerinin açıkça dayanaktan
yoksun olduğunu ifade etmiştir.
34. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında; başvuru
formundaki beyanlarına benzer şekilde iddialarda bulunmuştur. Başvurucu ayrıca
gözaltına almanın hukuka aykırı olduğunu ve gözaltı süresinin makul olmadığını
belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür. Ancak başvurucu, gözaltına alınmaya ve gözaltı süresine ilişkin
şikâyetlerine başvuru formunda açıkça yer vermemiştir. Dolayısıyla başvurucunun
başvuruyu genişletme niteliğinde olan gözaltına alma tedbirine ilişkin
şikâyetlerini Bakanlık görüşüne cevap yazısıyla başvuru konusu yapması mümkün
değildir. Başvurucunun anılan şikâyetleri, harçlandırmak
suretiyle ayrı bir başvuru konusu yapması gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle
başvurucunun gözaltına alınmaya ve gözaltı süresine ilişkin şikâyetleri
inceleme konusu yapılmamıştır.
b. Değerlendirme
35. Anayasa'nın "Temel
hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi
şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
36. Anayasa'nın "Kişi
hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci
fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine
sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan
kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini
veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu
kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla
tutuklanabilir."
37. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla somut olayda başvurucunun
iddialarının özünün kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik olduğu
anlaşılmakla başvurucunun bu bölümdeki şikâyetlerinin tümünün Anayasa'nın 19.
maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında incelenmesi gerekir.
i. Uygulanabilirlik
Yönünden
38. Anayasa'nın "Temel
hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar
başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya
olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl
edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin
kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada
öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler
dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne
dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz
ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu
mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
39. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin
uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları
incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere
ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191).
Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan
suçlama, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY
adına suç işleme iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi, anılan suçlamanın olağanüstü
hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158,
26/7/2017, § 57).
40. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin
hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında
yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının
başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan
güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde
ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı
değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve
diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk
Özdemir, § 58).
ii. Kabul Edilebilirlik Yönünden
41. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
iii. Esas Yönünden
(1) Genel
İlkeler
42. Genel ilkeler için bkz. Mahir
Kanaat (§§ 57-62) başvurusu hakkında verilen karar.
(2)İlkelerin Olaya Uygulanması
43. Başvurucu, DHKP-C silahlı terör örgütüne üye olma suçundan
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesi
uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
44. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin
meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın
ön koşulu olan suçun işlendiğine dair
kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
45. Başvurucu hakkındaki soruşturma belgeleri incelendiğinde
tutuklama kararında; başvurucunun bilgisayarından elde edilen dijital belgelere
ilişkin olarak yapılan inceleme sonucu düzenlenen raporda yapılan tespitlere,
dolayısıyla kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillerin bulunduğu olgusuna
dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 18).
46. İddianamede ise tutuklama kararında değinilen suçlamaya konu
olgular ortaya konulmuştur. Bu bağlamda başvurucunun bilgisayar imajı üzerinde
yapılan incelemede, Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı'na ait
mail yedeklerini içeren bir dosyanın bulunduğu, yine başvurucudan elde edilen
dijital materyaller üzerinde yapılan incelemede de başvurucunun tanıdığı bazı
kişilerle soruşturmaya konu maillerin hacklenmesi olayı ile ilgili olarak
görüştüğü, ayrıca hakkında ihbar yapılan kişilerin bir kısmının başvurucunun
kişi listesinde ekli olduğu ve bu kişilerle arasında irtibat bulunduğu
tespitlerine yer verilmiştir (bkz. § 24).
47. Sonuç olarak soruşturma makamlarınca; başvurucunun Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı'nın devlet sırrı olabilecek nitelikte olduğu da
belirtilen maillerini hackleyen
RedHack
isimli hacker grubu ile
bağlantılı kişilerce oluşturulduğu anlaşılan ve başvurucunun da dâhil edildiği
sohbet odasında özellikle paylaşılan linkten söz konusu mailleri indirmesi,
irtibat hâlinde olduğu kişilere bu maillere ulaşmaları için link vermesi ve
bilgisayarında yapılan incelemede söz konusu maillerin bulunması hususları
birlikte nazara alındığında suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak
kabul edilmesinin temelsiz ve keyfî olduğu söylenemez.
48. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu
değerlendirmede, tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar göz ardı
edilmemelidir. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle veya FETÖ/PDY ile
bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda, delillerin sağlıklı bir şekilde
toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için
tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir.
Yine FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında
ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde
delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha
fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri,
§§ 271, 272; Selçuk Özdemir,§§ 78, 79).
49. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör
örgütüne üye olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar
öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda
öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir
(aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin
Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66).
Ayrıca anılan suç, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında
yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni
varsayılabilen suçlar arasındadır.
50. Somut olayda İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliğince
tutuklanmasına karar verilirken tutuklama sebebi olarak başvurucunun üzerine
atılı suçun tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar listesinde olmasına, kaçma
şüphesine ve delilleri etkileme ihtimalinin bulunmasına dayanıldığı
görülmektedir. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar
ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile İstanbul 8. Sulh Ceza
Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde
başvurucu yönünden dayanılan tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu
söylenebilir.
51. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup
olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13.
ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm
özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım
(2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 151). Öncelikle terör
suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya
bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve
güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve
suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden
olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Devran Duran, § 64). Özellikle darbe
teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği
ile FETÖ/PDY'nin özellikleri de dikkate alındığında
bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık
olduğu ortadadır ( Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350). Somut olayda
da dijital ortamda işlenen bir suç ve FETÖ/PDY ile bağlantılı olduğu belirtilen
başvurucuyla ilgili bir soruşturma söz konusudur.
52. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate
alındığında İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliğinin
isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin
niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu
hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol
uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu
söylenemez.
53. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki
olmadığı iddiasına ilişkin olarak Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası ile
güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine
karar verilmesi gerekir.
54. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına
tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa'da bu hakka dair (13. ve 19.
maddelerde) yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın
15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek
bulunmamaktadır.
Engin YILDIRIM ve Celal Mümtaz AKINCI bu görüşe
katılmamışlardır.
2. Soruşturma Dosyasına
Erişimin Kısıtlandığına İlişkin İddia
55. Başvurucu; soruşturmanın gizliliği kararı nedeniyle
soruşturma evrakında bulunan belge ve delillere ulaşamadığını, kısıtlama kararının kanunda öngörülen
kapsamı aşılarak yorumlandığını, bu bağlamda incelemeye ve/veya örnek almaya
yetkili olduğu gizlilik kapsamında olmayan belgelere erişiminin de
engellendiğini, sonuç olarak tutuklamaya karşı etkili bir şekilde itirazda
bulunma imkânından yoksun bırakıldığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
56. Başvurucu ayrıca soruşturma mercilerinin bu tutumunun silahların eşitliği ilkesiyle
bağdaşmadığını ve adil yargılanma hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
57. Bakanlık bu konuda görüş bildirmemiştir.
a. Uygulanabilirlik
Yönünden
58. Olağanüstü hâl ilanına konu olaylar kapsamında suçlanan
başvurucunun tutuklanmasına karar verildiği tarihte olağanüstü hâl devam
etmektedir. Bu itibarla başvurucu hakkında tutuklama tedbirinin uygulanmasına
karar veren yargı mercilerinin bağımsız ve tarafsız olup olmadığının
incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme
sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasına karar veren mercinin
başta Anayasa'nın 19. maddesi olmak üzere diğer maddelerinde yer alan
güvencelere aykırı davranıp davranmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması
hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp
kılmadığı değerlendirilecektir (bkz. §§ 38-40).
b. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
59. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:
"Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti
kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu
kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak
amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."
60. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
§ 16). Bu itibarla somut olayda başvurucunun iddialarının özünün kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkına yönelik olduğu anlaşılmakla başvurucunun bu bölümdeki
şikâyetlerinin tümünün Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası bağlamında
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
i. Genel İlkeler
61. Genel ilkeler için bkz. Mahir
Kanaat (§§ 57-62) başvurusu hakkında verilen karar.
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
62. Savcılığın talebi üzerine İstanbul 12. Sulh Ceza Hâkimliği
24/12/2016 tarihinde dosyaya erişimin kısıtlanmasına karar vermistir.
63. Başvuru formu ve eklerinde, kısıtlama kararının daha sonra
kaldırılıp kaldırılmadığı hususunda herhangi bir bilgi veya belge bulunmamakla
birlikte İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesince iddianamenin kabul edildiği
3/7/2017 tarihi itibarıyla kısıtlılık, 5271 sayılı Kanun'un 153. maddesinin (4)
numaralı fıkrası uyarınca kendiliğinden sona ermiş bulunmaktadır (bkz. § 25).
64. Başvurucuya yöneltilen ve tutuklamaya konu olan suçlamaların
ve buna ilişkin olguların tutuklama talep yazısında ve sorgu esnasında
başvurucuya sorulan sorularda açıklandığı, başvurucunun da ifadesinde anılan
suçlamalarla ilgili ayrıntılı bir şekilde beyanda bulunduğu görülmektedir (bkz.
§§ 14-16).
65. Öte yandan başvurucu müdafileri tarafından da usul ve esasa
ilişkin ayrıntılı bir şekilde savunma yapıldığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun ve müdafilerinin
isnat edilen suçlamalara ve tutukluluğa temel teşkil eden bilgilere gerek sorgu
öncesinde gerekse sorgu sonrasında erişimlerinin olduğu anlaşılmaktadır.
66. Bu itibarla suçlamalara dayanak olan temel unsurların ve
tutmanın hukukiliğinin değerlendirilmesi için esas olan bilgilerin başvurucuya
veya müdafilerine bildirilmiş ve başvurucuya bunlara karşı savunma ve
itirazlarını ileri sürme imkânı verilmiş olması dikkate alındığında yaklaşık
birkaç ay devam eden soruşturma aşamasında uygulanmış olan kısıtlama nedeniyle
başvurucunun tutukluluğa karşı etkili bir şekilde itirazda bulunamadığının
kabulü mümkün görülmemiştir.
67. Diğer taraftan başvurucu, kısıtlama kararının kapsamında
bulunmayan belgelere erişiminin kısıtlanması nedeniyle tutukluluğa etkili bir
şekilde itirazda bulunamadığını ileri sürmüş ise de açıkça hangi belgelere
erişemediğini belirtmemiştir. Soruşturma makamlarınca suçlama konusunun
başvurucuya bildirildiği, tutuklama kararında da bu olgulara yer verildiği
görülmektedir. Dolayısıyla bir kısım belgenin başvurucunun erişimine
açılmamasının tutukluluğa etkili bir şekilde itirazda bulunmayı güçleştirdiği
söylenemez.
68. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun kısıtlama kararı
nedeniyle tutukluluğa etkili bir şekilde itirazda bulunamadığı iddiasına
ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
69. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına
soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması suretiyle yapıldığı iddia olunan
müdahalenin Anayasa'nın bu hakka dair 19. maddesinde yer alan güvencelere
aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan
ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
B. İfade ve Basın
Özgürlüklerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
70. Başvurucu, gazetecilik faaliyeti ve sosyal medyada
paylaştığı mesajlar nedeniyle tutuklanmasının ifade ve basın özgürlüklerini
ihlal ettiğini iddia etmiştir.
71. Bakanlık, başvurucunun ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal
edildiği iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olduğu kanaatindedir.
72. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru
formundakine benzer açıklamalarda bulunmuştur.
2. Değerlendirme
73. Anayasa'nın
"Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti" kenar başlıklı 26.
maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Herkes, düşünce ve
kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak
açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi
olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar…
Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik,
kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi
ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların
cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin
açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının
yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin
gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.
…
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin
kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir."
74. Anayasa'nın "Basın
hürriyeti" kenar başlıklı 28. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
"Basın hürdür, sansür
edilemez…
…
Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini
sağlayacak tedbirleri alır.
Basın hürriyetinin sınırlanmasında, Anayasanın
26 ve 27 nci maddeleri
hükümleri uygulanır.
Devletin iç ve dış güvenliğini, ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlüğünü tehdit eden veya suç işlemeye ya da ayaklanma
veya isyana teşvik eder nitelikte olan veya Devlete ait gizli bilgilere ilişkin
bulunan her türlü haber veya yazıyı, yazanlar veya bastıranlar veya aynı
amaçla, basanlar,
a. Uygulanabilirlik
Yönünden
75. Başvurucunun tutuklanmasına neden olan suçlama; manipülasyon
amaçlı haber yaparak Türkiye'de olağanüstü hâl ilanına sebebiyet veren, temel
olay niteliği taşıyan darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanmaya yardım
ettiğine ilişkindir. Bu itibarla tutuklama tedbirinin ifade ve basın
özgürlükleri üzerindeki etkisinin incelenmesi, Anayasa'nın 15. maddesi
kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında müdahalenin başta Anayasa'nın
13., 26. ve 28. maddeleri olmak üzere diğer maddelerde yer alan güvencelere aykırı
olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15.
maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı
değerlendirilecektir.
b. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
76. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Esas Yönünden
77. Anayasa Mahkemesi, tutuklama tedbirinin ifade ve basın
özgürlükleri, dernek kurma hürriyeti, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma
hakları gibi diğer temel hak ve özgürlükler üzerindeki etkisini incelerken
öncelikle tutuklamanın hukuki olup olmadığını ve/veya tutukluluğun makul süreyi
aşıp aşmadığını değerlendirmekte; daha sonra tutuklamanın hukukiliğine ya da
tutukluluğun süresinin makullüğüne ilişkin vardığı sonucu da dikkate alarak
diğer temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğini belirlemektedir (Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No:
2015/18567, 25/2/2016, §§ 92-100; HidayetKaraca [GK],
B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§
111-117; Mehmet Baransu
(2), B. No: 2015/7231, 17/5/2016,
§§ 157-164; Günay Dağ ve diğerleri [GK],
B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 191-203; Mehmet
Haberal, B. No:
2012/849, 4/12/2013, §§ 105-116; Mustafa Ali Balbay, B. No: 2012/1272, 4/12/2013,§§ 120-134; Kemal Aktaş ve Selma Irmak, B. No: 2014/85, 3/1/2014, §§
61-75; Faysal Sarıyıldız, B. No:
2014/9, 3/1/2014, §§ 61-75; İbrahim Ayhan, B. No: 2013/9895, 2/1/2014,
§§ 60-74; Gülser Yıldırım, B. No: 2013/9894, 2/1/2014, §§
60-74).
78. Somut olayda başvurucunun tutuklanmasının hukuki olmadığı
iddiası incelendiğinde başvurucunun suç işlemiş olabileceğinden şüphelenilmesi
için inandırıcı delillerin bulunduğu, ayrıca olayda tutuklama nedenlerinin
mevcut olduğu ve tutuklamanın ölçülü olduğunun söylenebileceği sonucuna
varılmıştır (bkz. §§ 43-54). Bu
kapsamda yapılan değerlendirmeler dikkate alındığında başvurucunun yalnızca
ifade özgürlüğü kapsamında kalan eylemleri nedeniyle soruşturmaya maruz kaldığı
ve tutuklandığı iddiası yönünden farklı bir sonuca varılmasını gerekli kılan
bir durum bulunmamaktadır.
79. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 26. ve 28. maddeleri
bağlamında ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edilmediğine karar verilmesi
gerekir.
80. Buna göre başvurucunun ifade ve basın özgürlüklerine
tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin bu hakka dair Anayasa'da (26. ve 28.
maddelerde) yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden
Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme
yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
Engin YILDIRIM ve Celal Mümtaz AKINCI bu görüşe
katılmamışlardır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması dolayısıyla
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
2. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA
OYBİRLİĞİYLE,
3. İfade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. 1. Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE Engin YILDIRIM veCelal Mümtaz AKINCI'nın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
2. Anayasa'nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan
ifade ve basın özgürlüklerinin İHLAL EDİLMEDİĞİNE Engin YILDIRIM veCelal Mümtaz AKINCI'nın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
20/11/2019 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Diken.com.tr adlı internet sitesinde gazeteci olarak çalışan
başvurucu, olay tarihinde görevde bulunan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’nın
kullanmakta olduğu mail adreslerinin şifrelerinin RedHack isimli bilgisayar korsanı bir grup tarafından ele
geçirilmesi ve bu maillerin sosyal medyada yayılması olayı ile ilgili olarak
terör örgütüne üye olma suçundan 17/1/2017 tarihinde tutuklanmıştır.
2. Anayasa’nın 19. Maddesinin üçüncü fıkrasında; suçluluğu
hakkında kuvvetli belirti bulunan kişilerin ancak kaçmalarını, delilleri yok
etmelerini veya değiştirmelerini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi
tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hâllerde hâkim kararıyla
tutuklanabilecekleri belirtilmiştir. Tutuklamanın ön koşulu, kişinin suçluluğu
hakkında kuvvetli belirtinin bulunmasıdır. Bunun için suçlamanın kuvvetli
sayılabilecek inandırıcı delillerle desteklenmesi gerekir (Mustafa Ali Balbay,
B. No: 2012/1272, 4/2/2013, § 72).
3. Buna ek olarak kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik
bir müdahale, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin ölçütlerin
belirlendiği Anayasa’nın 13. Maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı
müddetçe Anayasa’nın 19. Maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple
sınırlamanın Anayasa’nın 13. Maddesinde öngörülen ve tutuklama tedbirinin
niteliğine uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili
maddelerinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve
ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının
belirlenmesi gerekir (Halas Aslan, B. No: 2014/4994, 16/2/2017, §§ 53, 54).
Anayasa’nın 19. Maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “tutuklamayı zorunlu
kılan” ibaresiyle de tutuklamanın ölçülü olması gerektiğine işaret edilmektedir
(Halas Aslan, § 72).
4. Ayrıca tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunun söylenebilmesi
için tutuklamaya alternatif diğer koruma tedbirlerinin yeterli olmaması
gerekir. Bu çerçevede-tutuklamaya göre temel hak ve özgürlüklere daha hafif
etkide bulunan- adli kontrol yükümlülüklerinin ulaşılmak istenen meşru amaç
bakımından yeterli olması hâlinde tutuklama tedbirine başvurulmamalıdır.
5. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) “Özgürlük ve
güvenlik hakkı”başlıklı 5. Maddesinin
birinci fıkrasının ilgili bölümünde “kişinin bir suç işlediğinden şüphelenmek
için inandırıcı sebeplerin bulunduğu veya suç işlemesine ya da suçu işledikten
sonra kaçmasına engel olma zorunluluğu kanaatini doğuran makul gerekçelerin
varlığı halinde” tutuklamanın meşru olduğu hükme bağlanmıştır.
6. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yalnızca bir ceza
soruşturması veya kovuşturması çerçevesinde kişinin suç işlediğine dair şüphenin
bulunması hâlinde yetkili adli makamın huzuruna çıkarılması amacıyla
tutuklanabileceği yönündeki içtihadını (Jecius/Litvanya,
B. No: 34578/97, 31/7/2000, § 50; Wloch/Polonya, B.
No: 27785/95,19/10/2000, § 108) yakın dönemde verdiği Buzadji/Moldova
([BD], B. No: 23755/07, 5/7/2016, §§ 92-102) kararında daha da genişleterek ilk
tutuklama kararından itibaren suçun işlendiğine ilişkin makul şüphenin varlığı
yanında tutuklamaya ilişkin nedenlerin bulunduğunun ilgili ve yeterli
gerekçelerle ortaya konması gerekliliğine karar vermiştir.
7. AİHM’e göre ilk tutuklama için
yeterli görülen makul şüphenin varlığı, elde edilen deliller ve somut olayın
kendine özgü koşulları da dikkate alındığında olaylara dışarıdan bakan, tamamen
objektif bir gözlemciyi ikna edecek yeterlilikte olmalıdır. Toplanan deliller,
objektif bir gözlemciye sunulduğunda şüpheli ya da sanığın atılı suçu işlemiş
olabileceği yönünde gözlemcide kanaat oluşturmaya yeterli ise somut olayda
makul şüphe vardır (Fox, Campbell
ve Hartley/Birleşik Krallık, B. No: 12244/86,
30/8/1990, § 32; O’Hara/Birleşik Krallık, B. No:
37555/97, 16/10/2001, § 34).
8. Somut olayımızda, kanuni dayanağı bulunan tutuklama
tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce
tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup
bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
9. Tutuklama kararında başvurucuya isnat edilen suçlamaya konu
olgular şu şekilde belirtilmiştir. Başvurucunun bilgisayar imajı üzerinde
yapılan incelemede, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’na ait mail yedeklerini
içeren bir dosyanın bulunduğu, yine başvurucudan elde edilen dijital
materyaller üzerinde yapılan incelemede de başvurucunun soruşturmaya konu
maillerin hacklenmesi olayı ile ilgili olarak
tanıdığı bazı kişilerle görüştüğü, ayrıca hakkında ihbar yapılan kişilerin bir
kısmının başvurucunun kişi listesinde ekli olduğu ve bu kişilerle arasında
irtibat bulunduğu tespitlerine yer verilmiştir.
10. Başvurucu, terör örgütü üyesi olma suçundan tutuklanmıştır.
İddianamede ise başvurucunun bilişim sistemini engelleme, bozma, verileri yok
etme veya değiştirme ve silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt
adına suç işleme suçlarını işlediği iddia edilmiştir. Dolayısıyla
değerlendirmeler, belirtilen suçların işlendiğine dair kuvvetli suç şüphesinin
bulunup bulunmadığı kapsamında yapılacaktır.
11. Somut olayda gazeteci olan başvurucunun sosyal medyada
paylaşılan bir bağlantıdan soruşturma makamlarınca devlet sırrı niteliğinde
olabilecek nitelikte olduğu belirtilen veya özel hayata ilişkin olduğu
hususunda tereddüt bulunmayan mail içeriklerini bilgisayarına indirdiği
anlaşılmaktadır. Başvurucu savunmasında, suçlamaya konu mailleri isteği dışında
dâhil edildiği bir Twitter
sohbet odasında paylaşılan linkten indirdiğini kabul etmektedir.
Soruşturma makamlarınca da başvurucunun suçlama konusu mail içeriklerini mail
sahibinin şifresini bir şekilde elde etmek veya kırmak suretiyle ele geçirdiği
iddia edilmemekte, başvurucunun adı geçen mailleri dâhil edildiği bir sohbet
odasında paylaşılan linkten indirdiği belirtilmektedir. Buna göre başvurucunun
suçlamaya konu mail içeriklerini bahsedilen şekilde elde etmesinin ne şekilde
suç oluşturduğu ilgililerce yeterince ortaya konulamamıştır.
12. Soruşturma makamlarınca başvurucunun soruşturmaya konu
edilen ve niteliği yukarıda belirtilen mail içeriklerini terör örgütlerinin
amacına hizmet edecek şekilde yayımlamak veya açıklamak suretiyle terör örgütü
adına suç işlediği iddia olunmaktadır.
13. Bu bağlamda soruşturma makamları ele geçirilen mail
içeriklerinin devlet sırrı olabilecek nitelikte olduğunu veya özel hayata
ilişkin bilgiler içerdiğini belirtmiştir.Soruşturma
makamları mail içeriklerinden genel olarak bahsederek devlet sırrı niteliğinde
olabileceğini ileri sürmüştür. Ancak bu bilgilerin hangi bilgiler olduğu ve ne
şekilde devlet sırrı oluşturduğunun ayrıntısına yer verilmemiştir. Ayrıca
başvurucunun da bu bilgilerden hangisini hangi haberde yayımladığı veya
açıkladığı, bu bilgilerin daha önce başka bir yerde yayımlanıp yayımlanmadığı
hususlarına açıklık getirilmemiştir. Başvurucu; yayımladığı haberlerde mail
içeriklerine ilişkin doğrudan bir bilgi verilmediğini, kaldı ki haberde
bahsedilen hususların sosyal medyada veya başka basın yayın organlarında daha
önceden yayımlandığını belirtmektedir. Soruşturma makamları bu konuda
başvurucunun savunmasının aksine bir bilgi veya belge sunmamıştır. Dolayısıyla
başvurucunun devlet sırrı olabilecek nitelikteki bir bilgiyi açıkladığı
hususunda kuvvetli suç şüphesinin belirtisi olacak olgular soruşturma
makamlarınca yeterince ortaya konulamamıştır.
14. Suçlama konusu yapılan bir diğer mesele ise mail
içeriklerinin özel hayata ilişkin bilgiler içerdiği, bu bilgilerin başvurucu
tarafından yayımlandığı veya açıklandığı ve bu suretle terör örgütleri adına
suç işlendiği iddiasıdır.
15. Somut olayda başvurucu tarafından yasal olmayan yollardan
elde edilen özel hayata ilişkin haberleşme içeriklerinin yayımlandığına ilişkin
suçlamada hangi bilgilerin açıklandığına dair genel ibareler dışında soruşturma
makamlarınca bir açıklama getirilmemiştir. Başvurucunun mail içeriklerine
ilişkin bir kısım kişiyle görüşmeler gerçekleştirdiği ileri sürülmüş ancak bu
kişilere mail içeriklerini gönderdiği ya da başka şekilde mail içeriklerini
açıkladığı iddia edilmemiştir. Ayrıca söz konusu mail içeriklerinin ilk kez
yayımlanıp yayımlanmadığı hususuna da bir açıklık getirilmemiştir. Bu
tespitlerden sonra soruşturma makamlarınca başvurucunun bir şekilde elde
ettiğine ve özel hayata ilişkin mail içeriklerini paylaştığına veya ifşa
ettiğine ve anılan örgütlerle arasındaki irtibata dair kuvvetli suç belirtisi sayılabilecek
olguların yeterince ortaya konulamadığı anlaşılmaktadır.
16. Bütün bu değerlendirmeler ışığında başvurucunun iddianamede
belirtilen terör örgütlerinin amaçlarının gerçekleştirilmesi doğrultusunda,
kişisel veri niteliğinde olan -ve devlet sırrı olabilecek nitelikte olduğu
belirtilen- bilgileri yasal olmayan yollarla elde ederek haberleştirmek
suretiyle anılan örgütlere üye olmamakla birlikte bu örgütlerin amacı ve
ideolojileri doğrultusunda işlenen suça iştirak ettiği, bu suretle örgüte üye olmamakla
birlikte örgüt adına suç işleme suçunu işlediğine dair eldeki belgelere göre
somut olayda tutuklama için gerekli olan kuvvetli suç şüphesinin soruşturma
makamlarınca yeterince ortaya konulamadığı sonucuna varılmıştır.* Bu sonuç
karşısında tutuklama nedenlerinin bulunup bulunmadığı ve tutuklamanın ölçülü
olup olmadığının ayrıca incelenmesine gerek bulunmamaktadır.
17. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 19. Maddesinin
üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiğine düşüncesiyle çoğunluk kararına katılmadım.
18. Bununla
birlikte anılan tedbirin olağanüstü dönemlerde temel hak ve özgürlüklerin
kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen Anayasa’nın 15. Maddesi
kapsamında meşru olup olmadığının incelenmesi gerekir.
* Somut başvurudaki olayla ilgili bir başka başvuruda,
Mahkememiz oybirliğiyle tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle Kabul Edilemez Olduğu sonucuna ulaşmıştır (Mahir
Kanaat, B.No: 2017/12653,
30/10/2018). Bu başvuruda başvurucunun Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’nın
maillerini hackleyen RedHack
isimli hacker grubu ile doğrudan iletişim halinde olması ve mesajlaşması,
başvurucunun telefonunda ve bilgisayarında -İnternet ortamında elde edilmesinin
mümkün olmadığı belirtilen 17-25 Aralık operasyonlarına ilişkin emniyet
fezlekelerinin orijinal halinin operasyon tarihinden önceki bir tarih olması
hususlarının suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak görülmesinin
temelsiz olmadığı vurgulanmıştır (Mahir Kanaat, § 67).
19. Anayasa’nın 15. Maddesine göre savaş, seferberlik,
sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerde temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının
kısmen veya tamamen durdurulabilmesi ve bunlar için Anayasa’nın diğer
maddelerinde öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilmesi mümkündür.
Ancak Anayasa’nın 15. Maddesi, bu hususta kamu otoritelerine sınırsız bir yetki
tanımamaktadır. Anayasa’nın diğer maddelerinde öngörülen güvencelere aykırı
tedbirlerin Anayasa’nın 15. Maddesinin ikinci fıkrasında sayılan hak ve
özgürlüklere dokunmaması, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklere aykırı
bulunmaması ve durumun gerektirdiği ölçüde olması gerekir.
20. Bireylerin özgürlüklerine yönelik müdahalenin keyfî
olmaması, olağanüstü yönetim usullerinin benimsendiği dönemlerde de uygulanması
gereken temel bir güvencedir(bkz. Aydın Yavuz ve
diğerleri, [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §347).
21. Tutuklama tedbirinin uygulanması suretiyle bireylerin kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkına keyfî olarak müdahale edilmemesini sağlayacak
güvencelerin başında suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin ortaya konulması
gelmektedir. Bu belirtinin bulunması tutuklama tedbiri için ön koşul olduğundan
aksi durumun kabulü, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ilişkin tüm
güvencelerin anlamsız hâle gelmesi sonucunu doğurur. Dolayısıyla olağanüstü
yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde de kişilerin suç işlediklerine dair
belirti bulunmadan tutuklanmaları “durumun gerektirdiği ölçüde” bir tedbir
olarak kabul edilemez (Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672,
11/01/2018, § 156).
22. İncelediğimiz başvuruda soruşturma makamlarının suç
işlediğine dair kuvvetli belirtileri somut olgularla ortaya koymadan başvurucu
hakkında tutuklama tedbirine başvurdukları düşünülmektedir Bu itibarla
olağanüstü hâl döneminde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını
ve sınırlandırılmasını düzenleyen Anayasa’nın 15. Maddesinin, başvurucunun kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik Anayasa’nın 19. Maddesinin üçüncü
fıkrasında belirtilen güvencelere aykırı bu müdahaleyi meşru kılmadığı
değerlendirilmiştir.
23. Açıklanan gerekçelerle, Anayasa’nın 15. Maddesiyle birlikte
değerlendirildiğinde de başvurucunun Anayasa’nın 19. Maddesinin üçüncü fıkrası
bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine düşüncesiyle
çoğunluk kararına katılmadım.
24. Başvurucuya isnat edilen suçlamalara dayanak olarak
gösterilen temel olguların başvuruya konu haber, yazı ve mail içerikleri olduğu
gözetildiğinde başvurucuya uygulanan tutuklama tedbirinin gazeteci olan
başvurucunun Anayasamızın 26. Ve 28. Maddelerinde güvence altına başvurucunun
ifade ve basın özgürlüklerini de ihlal ettiği sonucuna ulaşılmıştır.
KARŞIOY GEREKÇESİ
Üyemiz Sayın Engin YILDIRIM’ın karşıoyunda belirtmiş olduğu gerekçelere aynen katılıyor, karşıoyda ifade olunan düşüncelerle, Başvurucunun
Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkı ile Anayasa'nın 26 ve 28. maddelerinde güvence altına alınan ifade ve
basın özgürlüklerinin İHLAL EDİLDİĞİ kanısında olduğumdan çoğunluğun aksi yöndeki
görüşüne katılamadım.